25 Kasım 2024 Pazartesi

ALLAH'IN VARLIĞINA İLİŞKİN AKLÎ DELİLLER -4-

MÂTÜRİDÎ'NİN TE'VİLÂTÜ'L-KUR'ÂN ADLI ESERİNDEN ALLAH'IN VARLIĞINA İLİŞKİN AKLÎ DELİLLER

Allah'ın Varlığına İşaret Eden "Hudûs"a İlişkin Te'vilâtü'l-Kur'ân'dan İmâm Mâtürîdî'nin üçüncü örneği ise şöyledir:

“Onlara dünya hayatının örneğini ver: (Dünya hayatı), gökten indirdiğimiz yağmur gibidir ki, onun sebebiyle yeryüzünün bitkileri boy verip birbirine karışırlar. Fakat bütün bu canlılık sonunda rüzgârın savurduğu kuru bir çer çöpe döner. Allah, herşey üzerinde kudret sahibidir.”  el-Kehf 18/45.

"... Bu meselde hikmet ve delâletten vecihler (yönler) vardır. Bu vecihlerden biri düşünen ve akıl yürütenler (ibret alanlar) için bir öğüt ve ibret almadır (i'tibârdır), âlemin sonradanlığını ve bir muhdisi (Yaratıcı'sı) oluğunu, âlemin sonunun geleceğini ve yeniden dirilişin gerçekleşeceğini inkârlarında inatlaşanlara ve büyüklenenlere karşı bir delil (hüccet) vardır. Âlemin hudûsuna gelince âlemdeki tek tek şeylerin sonradanlığını Allah'ın onlara göstermesi (görmeleri) sebebiyle bu sonradanlık bütün için de geçerli olur, aynı şekilde izi (eseri) kalmayıncaya eşyâdaki yok oluşu (sonun gelişini) görmeleri de şeylerin mislinin (benzerinin) sonradanlığını gösterir ki, eşyanın (mevcudatın) bir kısmında görünen (zâhir olan) ilke, aynı şekilde bütün için de geçerli olur. Âlemin hudûsu (sonradanlığı) ve fenâsı (sonunun geleceği, yok olacağı) zâhir olunca (anlaşılınca), onu ortaya çıkarmaya kasdeden (yaratmayı amaçlayan) birisinin olması gerekmektedir. Bu meselde (anlatımda) Allah’ın onlara yağmurların, ağaçların, bitkilerin ve bunların dışındaki şeylerin yenilenmesini ve sonradan var olmalarını, yok olduktan sonra onların daha önce var oldukları şekilde tekrar eski hallerine döndüklerini göstermesinde ba’s (yeniden dirilme)’in delaleti vardır.

 Bu, kendileri dışındaki şeylerin yeniden yaratılmasından daha evladır (kolaydır, basittir). Çünkü onlar kendileri dışındaki şeylerin yaratılmasının maksududur (sebebidir). Amaçsız bir şekilde şeylerin yokluk için var edilmesi ya da tekrarlanmasının hikmetsiz olduğu noktasında insanlar fikir birliği içindedir (bir ittifak vardır). Eğer yaratılmada ve tekrar var edilmede bir hikmet yok ise şeylerin var oluşunun amacı, özellikle yokluk ve yok ettirme olacaktır." 

Dünya hayatı örneğinden bahseden âyeti te'vîl eden Mâtürîdi, aklını kullanan insanların evrenin sonradanlığını ve bir Yaratıcı'ya olan ihtiyacı bilebileceğini söylemekle birlikte gerçeklere gözünü kapatan inkârcılara karşı da evrende müşâhade edilebilen her varlıkta delillerin bulunduğundan bahsetmektedir. Tek tek parçalardan hareketle bütün hakkında hüküm verilebileceğinden söz eden Mâtürîdi, tek tek varlıklarda görülen sonradanlığın âlemin tümü için geçerli olduğunu ifade eder. O, başı ve sonu olan bir âlemin ise dışarıdan bir müdahaleyi gerektirdiğine vurgulamakla birlikte bitki ve ağaç gibi evrendeki yenilenen varlıklardan yani biyolojik yasalardan hareketle yeniden dirilmenin aklen mümkün olduğuna (âhiret hayatının imkânına) dikkat çekmiştir.

Devam edecek...

Kaynakça

KELÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Cilt: 15, Sayı: 1, 2017 Sayfa: 150-166

Fatma AYGÜN

Dr., Marmara Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü

24 Kasım 2024 Pazar

ALLAH'IN VARLIĞINA İLİŞKİN AKLÎ DELİLLER -3-

MÂTÜRİDÎ'NİN TE'VİLÂTÜ'L-KUR'ÂN ADLI ESERİNDEN ALLAH'IN VARLIĞINA İLİŞKİN AKLÎ DELİLLER

Allah'ın Varlığına İşaret Eden "Hudûs"a İlişkin Te'vilâtü'l-Kur'ân'dan ikinci örnek Rahman suresinin 3 ve 4. âyetleridir:

“İnsanı yarattı. Ona beyanı (düşünüp ifade etmeyi) öğretti.”

İmâm Mâtürîdî bu âyetlerin te'vîli konusunda şunları söylemektedir:

"... Tat, renk ve lezzet türünden müşahede ettikleri şeylerden istidlâl ederek cinsini, rengini, lezzetini bilmedikleri şeyleri tanımalarını her insana (Allah)
öğretti, şeklinde olması da (âyetteki ifadenin te'vilinde) muhtemeldir.

Şahidle istidlal ederek Allah’ı bilmeyi öğretmesi şeklinde anlaşılması da muhtemeldir. Onlar, insanı (kendilerini) ihtiyaçlara ve sonradan yaratılan şeylere muhtaç, onlarla kuşatılmış ve âciz olarak gördüklerinde insanı inşâ eden Kâdir, Âlim, Yaratıcı olan Allah'ın varlığını bilirler (anlarlar)...."

Rahman suresindeki söz konusu âyetleri de göz önünde bulundurarak Allah'ın insana bahşettiği tatma, görme gibi duyusal özelliklerini kullanan, elde ettiği verilerden hareket eden insanın düşünerek, bilmediği şeyleri keşfedebilme özelliğine dikkat çeken Mâtürîdî, kendilerinde ve çevrelerinde gördükleri ihtiyaç içinde bulunma ve acziyet türünden hallerin akıl yürüten/aklını kullanan insanlar için "herşeye gücü yeten ve herşeyi bilen Allah'ın varlığını bilmeye ilişkin işaretler" olduğundan söz etmiştir.

Devam edecek...

Kaynakça

KELÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Cilt: 15, Sayı: 1, 2017 Sayfa: 150-166

Fatma AYGÜN

Dr., Marmara Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü

23 Kasım 2024 Cumartesi

ALLAH'IN VARLIĞINA İLİŞKİN AKLÎ DELİLLER -2-

MÂTÜRİDÎ'NİN TE'VİLÂTÜ'L-KUR'ÂN ADLI ESERİNDEN ALLAH'IN VARLIĞINA İLİŞKİN AKLÎ DELİLLER

Mâtürîdî, Kitâbü't-Tevhîd adlı eserinin yanı sıra Kur'ân-ı Kerîm'deki âyetleri açıklamaya çalıştığı Te'vilâtü'l- Kur'an'da da Allah'ın varlığına ilişkin makûl gerekçelerin varlığından söz etmiştir.

1- Allah'ın Varlığına İşaret Eden "Hudûs"a İlişkin Te'vilâtü'l-Kur'ân'dan Birkaç Örnek İfade


“Sonradan meydana gelmek, yokken sonradan var olmak" anlamına gelen hudûs terimi, Yüce Allah dışındaki her şeyin yaratılmış olması anlamına gelmektedir.

Sonradan meydana gelmiş, sonradanlık özelliği gösteren tüm varlıklara hâdis, her türlü kemâlle muttasıf ve her türlü eksiklikten münezzeh olan Yüce Allah için ise kadîm/ezelî varlık şeklinde bir kullanım söz konusudur.

Her sonradan meydana gelen varlığın bir var ediciye ihtiyaç duyduğu ise aklî bir zorunlulukla bilinebilmektedir. İşte evrendeki varlıkların sonradanlığından, değişim, dönüşüm, acziyyet ve ihtiyaç içinde bulunma gibi özelliklerinden hareket ederek aklî çıkarımlarda bulunan Mâtürîdî, Allah’ın varlığına ilişkin temel delil olarak hudûs delilini kullanmıştır. 

Öyle ki başta bizzat kendi varlığımız olmak üzere çevremizdeki gözlenebilen ve üzerinde akıl yürütülebilen varlıkların ortaya çıkışı ve özellikleri, metafizik bir âlemin varlığına delâlet etmektedir ve nihayetinde tüm âlem bizim Allah’ın varlığına dair bilgiye ulaşmamıza aracılık eden işaretler olarak işlev görmektedir.

“Göklerde ve yerde neler var, bakın (da ibret alın!)”
(Yûnus 10/101) buyurarak evren hakkında düşünmemizi, araştırma yapmamızı isteyen hatta emreden Yüce Allah, Kur'ân-ı Kerîm'de; işletilmeyen aklın değersiz olduğunu (Yûnus 10/100), âfâk ve enfüsteki âyetler (el-Fussilet 41/53) üzerinde önyargısız bir şekilde düşünen her akıl sahibinin, evren içinde olup biten olguların gerisindeki yaratıcı, yaşatıcı, düzenleyici gücün varlığını bilebileceğini, (Yûnus 10/31; el-Ankebût 29/61; Lokman 31/25; ez-Zuhrûf, 43/9, 87.) âyetleri/delilleri (işaretleri) dikkate almayıp yüz çevirenlerin (Yûsuf 12/105.) ise nankör ve insafsız bir tutum (Lokman 31/32; Rûm 30/33; ez-Zümer 39/8; el-En’am 6/40-41) sergilediğini belirtmektedir.

Hudûs delilinin önermeleri olan "âlem hâdistir (yaratılmıştır), her hâdisin bir muhdisi vardır, o halde âlemin de bir muhdisi vardır, o muhdis Allah'tır." 
 şeklindeki ifadeler, hudûs delilinin ana ilkelerini kapsayacak tarzda örnekler verilerek sunulmaktadır. 

Öyle ki insandan, hayvandan, güneşten, aydan, gece ve gündüzden getirilen birçok örnekle, nefsimiz ve çevremizde cereyan eden olguları düşünmeye sevk eden Kur'an-ı Kerim; sonradanlık, acziyet ve fâniliğe dikkat çeker, dahası her fiilin/sonucun bir faili/sebebi oluşundan bahsederek her hâdisin bir muhdise ihtiyaç
duyduğunu, âlemin de bir muhdisinin (Allah) olduğunu belirtmektedir.

Başka bir deyişle hayatı ve evreni doğru anlamaya, anlamlandırmaya yönelik işaretler sunan Kur'ân-ı Kerim'de; hiçbir şey kendiliğinden olamaz, muhakkak ki her fiilin bir faili/sebebi vardır, bu âlemin faili/muhdisi ise Allah'tır.

Yaratılmışlık, âcziyet ve fâni oluş özelliği gösteren âlem ile herşeyin kendisine muhtaç olduğu (İhlas 112/2.) üstün ilim, irâde, kudret sahibi olan Yüce Allah arasında sürekli bir irtibat vardır, tarzındaki ilkelere vurgu yapılmaktadır.

Kur'ân-ı Kerim'in dikkatleri âlemdeki olgulara çevirerek insandan akıl yürütmesini istemesi, hem hudûs delilinin
ana ilkelerine dikkat çekmeye hem de Allah ve âlem ile doğru ilişki kurmamıza vesile olabilecek örneklerle bizlere rehberlik etmeye yöneliktir.

Kur'ân-ı Kerim'de yer alan hudûs deliline ilişkin âyetlerden hareket ederek birtakım izahlar getiren, varlığı temelde ikiye ayırarak Allah ile âlem farklılığına dikkat çeken İmam Mâtürîdî, insanın da içinde yer aldığı âlem ile Allah arasındaki sürekli ilişkiye vurgu yaparak konuya ilişkin açıklamalar yapmaktadır, onun bu minval çerçevesinde yaptığı birkaç te'vîl örneği:

Birinci örnek:

Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre
hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah'ın varlığını ve birliğini ispatlayan) birçok deliller vardır. (el-Bakara 2/164.)

İmam Mâtürîdî metnini ve mealini verdiğimiz bu âyetin te'vîli sadedinde şunları kaydetmektedir:

"... Âlemdeki şeylerin halden hale değişimi ve bozulup yok olması (zevâli) hakkkında zikrettiğimiz şeyler sebebiyle gece ve gündüzün birbiri peşinden gelmesinde âlemin sonradanlığının (hudûsunun) işareti vardır. Öyle ki âlemdeki şeylerin değişimi ve bozulup yok olması (zevâli) onların sonradan meydana geldiğine (yaratılmışlığa) delâlettir (işarettir). Aynı şekilde bu
şeylerin, başlangıçları (ilk halleri) hakkındaki bilgisizliği, benzerini meydana getirme kudretinden âciz kalmaları kendilerini var eden bir Yaratıcı'nın varlığına (muhdise) delil olmaktadır.

İkinci bir husus ise (âyette geçen gece ve gündüzden) her biri, diğerinin gelişiyle yenilgiye uğrayıp kaybolmasıdır. Şayet âlemdeki bu düzen bir başkası sebebiyle (dışarıdan bir müdahaleyle) meydana gelmemiş olsaydı, gece ile gündüzün her biri gâlip olduktan sonra diğerinin gelmesiyle ortadan kaybolmazdı (mağlup olmazdı). Böylece bu durum her ikisi (gece ve gündüz) için de bir muhdisin (yaratıcının) var olduğunu ve bu muhdisin tek olduğunu göstermektedir...."

Görüldüğü üzere İmâm Mâtürîdî evrendeki her varlıkta gözlemlenebilen değişim, dönüşüm, zevâle uğrama gibi özelliklerin "sonradanlığı/hudûsu" ispatladığını ifade etmektedir. Ayrıca o, varlıkların kendi başlangıcını
bilememesi, taşıdığı her türlü acziyet vb. gibi her türlü sonradanlık özelliklerinin yanı sıra evrende işleyen düzenin de "tek olan bir Yaratıcı'yı" gerektirdiğini belirterek bir bakıma hem hûdûs delilinde hem de gâye ve nizâm delilinde kullanılan öncüllerden bahsetmiştir.

Devam edecek...

Kaynakça

KELÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Cilt: 15, Sayı: 1, 2017 Sayfa: 150-166

Fatma AYGÜN

Dr., Marmara Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü

22 Kasım 2024 Cuma

ALLAH'IN VARLIĞINA İLİŞKİN AKLÎ DELİLLER-1-

MÂTÜRİDÎ'NİN TE'VİLÂTÜ'L-KUR'ÂN ADLI ESERİNDEN ALLAH'IN VARLIĞINA İLİŞKİN AKLÎ DELİLLER

Ehl-i Sünnet kelâmının kuruluşunda en büyük paya sahip olan Ebü'l-Mansûr Muhammed b Muhammed Mâtürîdî (333/944) insanın bilen (rasyonel) bir varlık oluşundan hareketle Yaratıcı'nın varlığına inanmasının haklı ve mâkul sebeplere dayandığını savunmuştur.

Mâtürîdî, maddenin ve dolayısıyla "âlemin ezelî" olduğunu savunan materyalist yaklaşımları reddetmiş, evrendeki hudûs, gâye/nizâm ve fıtrat özelliklerine dikkat çekerek Allah'ın varlığına ilişkin işaretlerden bahsetmiştir.

Mâtürîdî, akıl sahibi, temyiz çağına ulaşmış her insanın kendi yapısı ve etrafında cereyan eden doğa olayları hakkında -önyargısız bir şekilde- düşündüğünde yani akıl yürüterek Allah'ın varlığına dair işaretleri fark edebileceğini dolayısıyla Allah'ın varlığını aklen bilebileceğini ifade etmiştir.

Devam edecek...

Kaynakça

KELÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Cilt: 15, Sayı: 1, 2017 Sayfa: 150-166

Fatma AYGÜN

Dr., Marmara Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü

18 Kasım 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 238

 Sen “en iyi kim” bilmezsin

Kalem 7: “Doğrusu, yolundan sapan kimseyi en iyi bilen rabbindir; hidayete tutunmak isteyenleri de en iyi bilen O’dur.”

Sen “en iyi kim” bilmezsin. Senin nazarında iyi gözükür; bazen akrabalık bağı dolayısıyla iyi gözükür. Bazen seninle yaptığı ticaret münasebetiyle, bazen samimi olan iyi komşuluk ilişkisi dolayısıyla ya da sana iş verdiği için yahut bir şekilde iyilik ettiği için senin nazarında iyi gözükebilir. 

Bunlar senin o sığ nazarında o kişinin “iyi olduğu, hidayeti hak ettiği anlamına gelmez.” Cenâb-ı Hâkk’ın en iyi bildiğini, kişiyi bütün yönleriyle tanıdığını akıldan kaçırırsak, o zaman kişi bizim nazarımızda özellikle de bize dokunan yönleriyle iyi sandığımız özellikleriyle hidayetten yoksun olarak görmek, kafamızda kocaman soru işaretlerine dönüşür. Bu kez “ya bu adam bu kadar iyiyken Allah onu yakacak mı?” diye soru sormaya kalkarız. 

Geniş yeryüzü coğrafyasını gezenler ve yeni insanlar tanıyanlar, farklı dinlere mensup insanları görenler, bunlardan yüze gülen, ikramda bulunan, iyi ilişkiler kuranlar dönüp geldiklerinde “ya iyi kimseler tanıdık, bize çay ikram ettiler, hediyeler verdiler, öyle şirin içten hayat dolu capcanlı kimseler bunlar. Ve bunların da kendilerine göre dinleri var. Demek ki din denen şey çok önemli değil esas olan insanlık. Onlar da bir şekilde bir din öğrenmişler. Allah herhalde onlara da bir şekilde iyi sonuçlar çıkarır.” şeklinde yanlış değerlendirmelerde bulunurlar. 

Çünkü biz bir yerde güler yüzle karşılaştık diye, çay ikram edip bizimle iyi ilişkiler kurdu diye, iyi ticaret yaptı diye iyi olduğuna hükmedersek bu yanlış olur. Kur’an-ı Kerîm’de Rabbimiz bizi uyarıyor; “Rabbin yoldan sapanı senden daha iyi bilmektedir.” 

Biz şuna hükmetmeliyiz ki hidayete elverir, hidayete uygun kimselere yani Cenâb-ı Hâkk’ın hidayete erdireceği kişilerin vasıflarına bürünmüş olan kimselere, yeryüzü coğrafyasının her neresinde olurlarsa olsunlar Cenâb-ı Hâkk elbette ki hidayetini ulaştırır, elbetteki onları zayi etmez. 

Allah’ın kullarına verdiği nimetler çeşit çeşittir. Bu nimetlere nankörlük, nimetlerin büyüklüğüyle alakalıdır. Büyük nimetlere nankörlük edenler büyük nankörlük etmiş olur, küçük nimetlere nankörlük edenler de küçük nankörlük etmiş olur. Dolayısıyla kişilerin iyilikleri ve kötülükleri de elindeki nimetleri ne denli kötüye kullandıklarıyla alakalı bir husustur. 

Büyük nimetleri kötüye kullananlar çok kötü kimseler olur. Cenâb-ı Hâkk’ın Kur’an-ı Kerîm’de anlattığına göre O’nun insanlara lutfettiği en büyük nimet gören, işiten, akleden yanıdır. Bu insanı en’amdan üste çıkarır. Dolayısıyla en kötü insan, bu en büyük nimeti ayaklar altına almış, kullanmayan kimselerdir. Allah katında en kötü kimse çay içilmeyen değil, ikramda bulunmayan değil, ticaretinde dürüst olmayan değil, hatta adam öldüren değil, hatta zina eden de değil. Allah katında en kötü kimse, göz kulak ve akletme yeteneklerini kullanmayan kimsedir. 

Yani kişi komşuluk haklarına çok riayet etse bile akletmiyorsa bu insan hala en kötüdür. Çünkü kullara yönelik hukuk çok aşağıda kalır. Bize nimetleri Allah azze ve celle sunuyor, komşularımız değil. 

Allah’ın hukukuna karşı saygısızlık elbetteki kulların hukukuna karşı saygısızlıktan çok daha büyüktür. 

Allah’ın haklarını ayaklar altına alan kimse, kullarla iyi ilişkide olsa da hiç bir neticesi ve akıbeti olmayacaktır. 

Kişi akledip, gözlem yapıp, işitip, dinleyip, değerlendirmeli ve İlahi Kudret’in büyüklüğünü, sanatını takdir etmeli. Hayranlıkla O’na tapınıp secde etme yükümlülüğünde olmalı. 

Dolayısıyla kişideki en büyük nimet neyse oradan başlayarak kişinin iyiliğini kötülüğünü tartalım. Bize çay verdi diye, çok iyi komşuluk ilişkisi var diye kişi iyi olmaz. 

Kişi aklediyor mu? Tabi başta kendimize soralım iyi bir kimse miyim? Ben, bendeki en büyük nimeti değerlendiriyor muyum? 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1  

17 Kasım 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 237

 Boyun eğiş şirke kapı açar

Kalem 8: “Artık sen yalancılara itaat etme.”


Kalem 9: “İstedikleri şudur: Sen tâviz veresin ki, onlar da tâviz versinler.”

Vahye karşı binbir teori oluşturan kimselerin yalancı olduğunu Allah Teala ilan ediyor. Onlara (kafilere, münafıklara) boyun eğme. Boyun eğiş şirke kapı açar. Eziyetleri seni yıldırmasın, sen Allah’a güven, O’nun hükmüne sabret. (Resûlullah’ın şahsında bütün müminlere hitap ediliyor.) 

Hakk’tan yana tarafgirliğinden ödün verme. 

İnkarcılar, Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in değerlerinden tâviz vermesini, uzlaşmacı davranmasını ve İslâm’ın kendilerine ters gelen, çıkarlarıyla çatışan yönlerinin bırakılmasını istiyor; buna karşılık kendilerinin de tâviz vereceklerini ve ona engel olmayacaklarını söylüyorlardı. Pazarlık ediyorlar, sen biraz gevşet biz de biraz gevşetelim diyorlardı. Hepsinde olmasa bile bari bazı konularda (kısas, el kesimi vs) ısrar etme, diyorlardı. (Günümüz modern dünyasının bazı konularda benzer ödünleri istemekte ısrar etmesi aynı sürecin devamıdır.) 

Ama Allah’ın elçisine diz çöktüremediler. 

Müminler “Allah ve Resulü bir konuda ne dediyse ne istediyse, bizim için artık başka türlüsü yoktur.” diyenlerdir.

Aişe radıyallahu anh diyor ki; Resulullah kendisiyle ilgili konularda çok toleranslıydı. Kendi şahsi hukukundan vazgeçer, karşı taraf lehine olay çözümlensin, husumet olmasın, sıkıntı doğmasın diye gayet yumuşak ve olgun davranırdı. (Bu kendisiyle olan şahsi hukukunda uzlaşan biri olduğunu gösteriyor.) 

Ancak Cenâb-ı Hâkk’ın hükümlerine dair bir konuda ise O ödünsüzdü, keskindi. 

Allah azze ve celleden sebatı ve bizi sabit kılmasını dilemeliyiz. 

Çocuğumuz, eşimiz vs istiyor diye tesettürden vazgeçmemiz, faize bulaşmamız, onlar istiyor diye alkollü eğlenceler tertip etmemiz, verilen ödünlere örnektir. Rabbi ikinci plana attıkları tutumları varsa anne babamıza dahi itaat etmeyeceğimizi okuyoruz ayetlerde. 

Hem Yahudililer hem Hıristiyanlar olarak İslamiyetin karşısında iki farklı grup olarak kıyamete kadar kalacağını Kur’an-ı Kerîm bize haber vermektedir. Bunların içinde de Yahudilerin daha şiddetli bir düşmanlık sergileyeceğini ve Mü’minleri ödün vermeye, itaat etmeye zorlayacağını Cenâb-ı Hâkk haber vermektedir. 

Yahudilerin en çok itaat etmeye zorladığı ve kendilerine en yakın buldukları ve arada kalmış bir topluluk olarak Müslüman ülkeler içerisinde ödün vere vere iyice yozlaştırdıklarını düşündükleri ülke ne yazıkki ülkemiz olarak görülmektedir. 

Dolayısıyla da Kur’an-ı Kerîm’den bu manada en çok öğüde kulak vermeye muhtaç topluluk da yine bizleriz. 

Kimler ayetler okunduğunda galiba benden bahsediyor diyorsa ibret almalı. Yahudilerle olan münasebetini gözden geçirmeli. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1  

16 Kasım 2024 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 236

  Kişi gözüne en çok neyi gösteriyorsa tercihini de bu yönde başlatmış demektir

Kur’an talim eden, zikirle iç içe olan kimselerle beraber ol. Fakir ya da çelimsiz olsalar da, kariyerleri bulunmasa da, toplumda ağırlıkları olmasa da değil mi ki sabah akşam onlar Rableriyle iç içe, gönülden yakaran kimseler. İyi bir arkadaş olarak Cenâb-ı Hâkk onlarla iç içe olmayı Hz Resul’e öğütledi. 

Dünya hayatının ziynetini amaçlayarak gözünü onlardan ayırma. Yani gözünü bu fakir, zavallı ancak ibadet ederek Allah’a yakın duran kimselerden ayırarak zenginlere çevirirsen bu senin tercihin olarak başlar, için bu görüntülerle dolar, adım adım artık hevesin dünyaya yönelir. Orhun Abideleri’nde “Göz görmezse gönül arzulamaz.” yazıyormuş. Kişi gözüne en çok neyi gösteriyorsa tercihini de bu yönde başlatmış demektir. Kendisine gösterdiği şeyler, bir bakıma kendisine propagandasını yaptığı şeylerden ibarettir. Kişinin tercihi gözüyle başlamaktadır. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

15 Kasım 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 235

 Yaradan hatırına maldan vazgeçme duygusu

Mal, sermaye gücü ve insan gücü, Cenâb-ı Hâkk’a karşı kişiyi azdırabilir. Kişi bu güçten cesaret alarak istikbara yönelebilir. Kendi küstahlığını çıkardığı ortamı olabilir. Bu güç kişiyi Firavunlaştırabilir, ona cesaret verebilir. Mal kişinin bir bakıma belası! Yani bununla sınandığı şey. 

Cenâb-ı Hâkk, biz mallarımızı harcadıkça yerini dolduracağını haber vermiyor mu? Dolayısıyla sanki de harcayalım diye veriyor. Sanki de o duyguyu coşkun bir şekilde içimizde sular seller gibi hissederek, Yaradan hatırına maldan vazgeçme duygusunu düşüncesini bizatihi bize yaşatmak istiyor adeta. 

Biz ise manayı tersten tutup “demek ki o zaman maldan uzak durmalıyım, çünkü malı kazanınca insan güçlenir ve azarmış” diye düşünüyoruz. Allah azze ve celle mala ve güce kavuşunca azmamayı, gücü Allah yolunda infak etmemizi emrediyor. 

Ben çok mal kazandım, hemen bunu infak edeyim de bunun tesirinden kurtulayım diyen kimse yol alıyor, Cenâb-ı Hâkk’ın bahsettiği hidayet üzere yürüyor demektir. 

İnfak etmeyip biriktirirse ne olur? Bununla kendi sonsuz geleceğini şu basit küre üzerinde kurmayı sanmaya yönelirse ne olur? ….

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

14 Kasım 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 234

 Cenâb-ı Hâkk bize buyuruyor, "infak ettiklerinizin yerini daha dünyadayken dolduracağım"

"Bize veren Rabbimiz çocuklarımıza da verir" diyemeyecek kadar cesaretimiz kırılıyor, infaktan uzak duruyoruz. 

Halbuki Cenâb-ı Hâkk bize buyuruyor, infak ettiklerinizin yerini daha dünyadayken dolduracağım. 

“Her ne infak ederseniz, Allah yerini doldurur.” Sebe’-39 

Elbette ahirette de muazzam karşılıklar vereceğim. Ama dünyada da yerini boş bırakmayacağım, demektedir. Şayet şükrederseniz kesinlikle ben size artırırım, demektedir. 

İnfak şükrün somut bir karşılığıdır. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

13 Kasım 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 233

 Para elimize infak edip, cehenneme karşı tedbir alalım diye geçmiştir

Biz o sıkıntılı ve dehşetli günde Rabbimizden korkuyoruz. Dolayısıyla bugün yapabileceklerimizi yaparak tedbir alıyoruz. 

İnfak, kişiyi ateşe karşı koruyacak bir kalkandır. Gençliğinde 3 lirasının 1 lirasını infak edememiş adamın, yaşlılığında infak etmesi son derece zordur. 

En sağlıklı, en yerinde, en güzel infak, sıhhatli ve arzuluyken yaptığın infaktır. 

Malını şehvetlerle, lezzetlerle tüketebilecek bir bedene sahipken, henüz dünyaya yönelik uzun arzulara sahip bir yaştayken infak ettiysen en hoş olanı bu. Yoksa yaşlılık zamanlarına kalmışsa değeri bir o kadar düşmüştür. 

Bir şey kazandığınızda aklınıza hemen bununla nasıl yatırım yapabiliriz soruları mı geliyor? Ya da bu para benim elime niye geçti diye mi soruyorsunuz? Eğer bu parayı elinize geçirenin Allah Teala olduğuna iman ediyorsak, para elimize infak edip, sonsuz yaşamımıza yatırım yapmak için, cehenneme karşı tedbir alalım diye geçmiştir. Allah bize bir fırsat sunmuş demektir. 

Biz bu fırsatı, kendimize iyilik olarak kullanmayıp da hayali sebepler için bekletirsek (çocuklar maskara olmasın vs gibi) kendimizi aldatmaktan öte bir şey yapmıyoruz demektir. 

KENDİNİZ İÇİN İNFAK EDİN. 

İNFAK EDİN, BU KENDİNİZ İÇİN BİR İYİLİKTİR.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

12 Kasım 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 232

  Hepimiz biliyoruz neleri toplayadurduklarımızı

“Allah’ın fazlından, rahmetinden dolayı sevinsinler. Bu onların toplayadurduklarından daha hayırlıdır.” Yûnus-58 

Fazlı ve rahmeti derken Kitab’ından, gönderdiği elçisinden ve O’nun yaşamıyla insanlığa sunduğu güzel örneklikten söz ediyor. Bu ikisi mutluluk kaynağınız olsun, sevinecekseniz bundan ötürü sevinin diyor ayeti kerime. 

Bizler, yeryüzünde biriktirmeye yönelik hevesi, arzuyu ve biriktirdikçe duyduğumuz o kıvancı tekrardan tekrardan sorgulamalıyız. 

Allah’ın ayetlerini öğrendikçe benzer bir sevinci duymuyor isek, öğrenmek için vesileleri bu denli benimsemiyor isek, bizim değerlerimiz ve yargılarımızla ilgili büyük bir sorunumuz var demektir. 

Hepimiz biliyoruz neleri toplayadurduklarımızı…

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

11 Kasım 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 231

 "Benim malım yok ki" diyenler

"Benim malım yok ki" diyenler. Bilin ki malı olanların infakı ile malı olmayanların infakı arasında sadece oran farkı var. 3 lirasının çeyreğini harcamakla, 3000 lirasının çeyreğini harcamanın aynı şeye denk geleceğini Allah biliyor. 

Bu mesele nisbi meseledir, oransal meseledir. Bir hurmanın bir parçasıyla bile olsa infak edin. 

Herkes genişliğince infak etsin. 

Bu bolluğu getirecek. 

Bu İslam dünyasında Mü’minlere saadeti getirecek. 

Biriktirmek, bir yere hapsetmek Cenâb-ı Hâkk’ın bize gazabını celbediyor, afetleri sıkıntıları üzerimize çekiyor.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1  

10 Kasım 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 230

Biz soruyu başka anlıyoruz

Sanki her ölene, çocuklarına birer daire bıraktın mı, diye sorulacakmış gibi bir hedefimiz var dünyada. 

Halbuki ölenlere, hayatta nasıl bir davranış sergiledin, Yaradan’a karşı nasıl bir gayret gösterdin, neleri infak ettin, nelerden Allah için vazgeçtin? Soruları varken biz soruyu başka anlıyoruz. 

Ben yaşlıların kendi aralarında sohbetlerine tanık oluyorum dünyadaki yapacaklarını tamamlamışlar ve biri diyor; her birine birer daire verdim. Diğeri de diyor; aferin ya nasıl yapmışsın, biz o kadarını yapamadık ama biz de şunu şunu yaptık. Yaşamdaki başarılarını buradan ölçüyorlar. Ve bunu yapmışlarsa müsterihler. Sanki bundan ötesinden sorulmayacaklar. Onlar açısından bu bir muvaffakiyet. 

Halbuki bir o kadar anlamsız, bir o kadar değersiz!!! Elinde biriktirmiş olanlara, sonraki nesile ulaştıracağım diye hayatını harcamış olanlara, Cenâb-ı Hâkk soruyor; birdenbire yakarsam ne olacak? İnfak da etmedin bizim için. Çocuklara da belki kalmayabilir. Bu aptallığın dik âlâsı olur. Çocuklar için biriktirdik, Allah'tan da esirgedik, ateş geldi hepsini kavurdu küle çevirdi. “Yararlı bir iş yapın” diyen Cenâb-ı Hâkk biriktirdiklerimizi adrese teslim edemeyeceğimizi, elimizden çekip alabileceğini anlamamızı istiyor. 

Çocuklar mal ile garantiye alınmaz. Çocuklar iman ile garantiye alınır. Salih kul olması sağlanmakla bir yarar sağlanabilir. 

Bir babanın evladından yana, arabası olsun mesleği olsun kaygısından önce, namaz kılan biri olsun kaygısı yoksa bu kendi imtihanından verdiği bir açık. Çocukla ilgisi yok, babanın kendi mesuliyeti. Hesaba çekilecek. Evlatlarını namaz kılar bir halde yetiştirdin mi? Bu husustaki çaban tam mı? Soru böyle olacak. 

Babanın mesuliyeti çocuklarına miras olarak bunu bırakmak. Allah’ın Resulü bundan daha iyi bir miras yok diyor. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

9 Kasım 2024 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 229

 Sert bir musibetle kendine gelmek

Bazen ayetleri okuduğumda şöyle dua edesim geliyor: Ya Rabbi, verdiklerin dolayısıyla günün birinde körlüğe kapılırsam, şuur kaybına uğrarsam, beni mahrumiyetle uyarıp kendime getirir misin, bunu yapar mısın ya Rabbi! 

Bu duayı yapacak bir cesarette olmam gerektiğini, olmamız gerektiğini düşünüyorum. 

Ama daha iyisi var, o şuursuz hale düşmeden, o denli diplere düşmeden, musibeti getirecek duruma düşmeden Cenâb-ı Hâkk’ı tez zamanda yad eden müttakîlerden olmak. İvedilikle O’nu hatırlayıp, tekrar basiretine kavuşan böylece hafif atlatan kimselerden olmak. 

Sert bir musibetle kendine gelmek, belli travmalara yol açar. Bunları göze almak da insanı zorluyor, duasını yapmak da insanı zorluyor. Ama diplerde boğulmaktansa ve ahireti elden kaçırmak söz konusuysa dünyada mahrumiyete ve musibete maruz kalıp kendine gelip uyanmak elbette ki yeğlenir. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

8 Kasım 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 228

Kişi Allah’ı unutma sürecinde ilerliyorsa

Nimetler eğer şükür ile karşılanıyorsa Cenâb-ı Hâkk onları ziyade edeceğini vadetmiş. 

Küfür ile karşılanıyor ise kişi Allah’ı unutma sürecinde ilerliyorsa, bu kez musibetler gelebilir. Bu evlat üzerinden olabilir, eş, komşu üzerinden olabilir. 

Musibet geldiğinde ne olur? Musibet geldiğinde de iki seçenekli bir durumla karşı karşıyayız: Ya sabredilir, ya isyan edilir. 

Birinci seçenekte kul bunu sabırla karşılar. Allah azze ve celleden geldiğini bilerek sabreder. Eksikleri ve kusurları dolayısıyla bu musibetle karşı karşıya kaldığını bilerek sabreder. Allah azze ve celleden bu musibeti kaldırmasını, kendisine bundan en güzel ibreti  almasını sağlamasını, bundan sonrasında kendisine istikamet lütfetmesini, geri aldığından daha güzelini kendisine vermesini ister. Buradaki anahtar kelime SABIR. Musibet isabet ettiğinde sabra yönelmek çok önemli bir muvaffakiyettir. Musibet geldiğinde şeytan tam da şah-mat yapacağı konuma kavuşur ve “şimdi isyan et” der. “Allahım bana bunu da mı yapacaktın?” dedirtir. “Allah’a karşı çık” der. Böylece iblis kulu kendine benzetir, altın vuruşu yapar. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

7 Kasım 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 227

 Fakirlere “Allah versin” demek

Ne demek fakirlere “Allah versin” demek. Allah bize infak edin diyor. 

Diyorlar ki “Efendim, Allah isteseydi onları da zengin yapar mıydı?” 

Yapardı. 

“E demek ki şu halde onlar zengin olmadıklarına göre, Allah onları zengin yapmak istememiş öyle değil mi?” 

Evet istememiş. 

“Ee Allah’ın bir bildiği var demek ki, Allahın zengin yapmadığını biz mi gidip yedirip doyuracağız? Bırak Allah’ın yaptığı gibi kalsınlar.” diyen sözde mantıklı, hakmış gibi ama bâtılı savundukları cedel kokan, tamamıyla tartışmaya yönelik, içlerinde herhangi bir samimiyetin, ilmin, hidayetin ve herhangi bir nurun olmadığı insanlar. Heves heva odaklı bu insanlar için iyilik de bir, kötülük de bir, yeter ki malları yerinde kalsın. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

6 Kasım 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 226

 Allah Teala’ya hesaba kalkışanlar

Çıkan bir olumsuzluğu aykırılık görüp Allah Teala’ya “Ya niye böyle oldu, niye bizi böyle günlere düşürdün?” diye soranlar, iyi günlerde “Niye bize böyle lütfediyorsun, yoksa bizi çok mu seviyorsun?” diye gözyaşları içerisinde ibadet edeceklerken, kötü günlerde Allah Teala ile irtibat kurup, sadece O’nu aşağılamak için, kızmak için O’na seslenenler, Yaradanın kendilerine ne denli müşfik, rahim davrandığını görüp Yaradan’a kullukla döneceklerine, olumsuz günlerde Allah Teala’ya hesaba kalkışanlar. Şükretmeyi göz ardı eden ama sitemkârlığı, hesap sormayı kendi hakkı sayan insan varlığından söz ediyoruz. 

İşin aslı şu ki bizi var etmiş, dizayn etmiş, şekil suret vermiş, hiç yoktan inşa edip, bizi bir ruh ile şuurlu varlık haline getirmiş ve sonra yedirip, içirip, doyurup bugünlere kadar nimetleriyle yaşatmış olan, kendisine her şeyiyle borçlu olduğumuz bir Rab ile karşı karşıyayız. 

Bir lahza sonrası için O’nun bize hiç bir mecburiyeti yok. Her şeyi lutfen verdi. Bu noktayı görmedikçe, biz ne O’nun bize olan sevgisinin, rahmetinin büyüklüğünü, enginliğini keşfedebilir, ne de gerçeği gerçek boyutlarıyla görebiliriz. Sanal boyutlarda, bâtıl düşünceler içerisinde bir hayat oluşturur ve sonrasında da büyük bir şoka gebe kalırız.

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 226

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

5 Kasım 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 225

Kendilerini Allah Teala ile iyi ilişki içerisinde sanmaları 

Onlar Allah Teala’ya tepeden tırnağa şükür hisleriyle dolarak, minnetle kulluğa yönelerek, Allah azze ve cellenin lütfu karşısında ne yaparım da O’nu memnun ederim diyerek kendisine bu hususta en yakın vesileyi arayan, namazını en güzel şekilde kıldıysa daha fazlasına, orucunu en güzel şekilde tuttuysa gece ibadetine, yüce Rabbinin memnuniyetine koşturan taraf kul olması gerekirken; bunu tersinden algılayıp kendi memnuniyetine koşturması gerekeni Allah Teala sanan yığınla kalabalık kitleler var. 

Şeytan, böyle kalabalık kitleleri ibadetsiz bir din içerisinde, Kitap’tan ve Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in örnek yaşamından uzak duran bir kesimin, kendilerini Allah Teala ile iyi ilişki içerisinde ve barışık sanması olsa olsa bir İSTİDRÂÇ olabilir. 

Bu Allah azze ve cellenin onların başına geçirdiği bir hidayet karartması olabilir. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

4 Kasım 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 224

Akletmeyi bırakınca

Akletmekten uzaklaşmış, Yaradan’ın nimetlerinin az da olsa, çok da olsa karşılıksız verilmiş olağanüstü bir lütuf olduğunu düşüneceğine, daha fazlasına sahipken bana Allah az verdi diyerek isyana yönelen, Allah Teala ile barışık olmayan tipler üretiyor şeytan. 

Hepimize aynı doneleri uygulayarak aynı mecraya sürüklemek istiyor. Hepimizi Cenâb-ı Hâkk ile arası bozuk, isyan etmeye meyyal ve hep Allah Teala’yı sorgulayan tiplere dönüştürüyor. 

Akletmeyi bırakıp, hep duygularımıza odaklanınca kulluk sorumluluğumuzu da unutabiliyoruz. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 224

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

3 Kasım 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 223

Dünyada secde etmeyenler

Kalem 42-43: “O büyük korku ve dehşet günü gelip de secdeye çağrıldıklarında bunu yapamazlar. 

O sırada gözlerine korku çökmüş, perişan olmuşlardır. Halbuki onlar, yapabilecek durumda iken de secdeye çağrılmışlardı.”

Kulluğa yönelmemiş kimselerde namaz ibadeti görülmez. Allah Teala’yı hizmetkârı olarak görenlerde namaz ibadeti görülmez. 

Allah azze ve celleye karşı şükretmek için yol arayan, içinde heyecan duyan, Allah Teala’ya sevgi ve saygı duyanlar namaza ehemmiyet verirken, diğerlerinin yaşamında namaz bir kilometre taşı değildir, hayat namaz üzerine kurulu değildir. 

Kur’an-ı Kerîm’de bir çok ayette cehennemlikleri “Biz namaz kılanlardan değildik” derken görürsünüz. O dehşetli günde, Allah bu secdeye gidemeyecek olan gürûhu, dünyada secde etmeyenler olarak söylüyor. 

Dünyadayken gönüllü olarak secdeye gitme imkanını teptiniz, şimdi de size secde etme imkanı olmayacak. Secdeye çağrıldığınızda secde edemeyeceksiniz, diyor ayette. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 223

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

2 Kasım 2024 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 222

Balığın adamı gibi olma!

Kalem 48: “Sen Rabbinin hükmüne sabret; balığın adamı (Yûnus) gibi olma. Hani o, öfkeli bir halde bağırıp çağırmıştı.”


Zalimlerin yapıp ettiklerinden Cenâb-ı Hâkk’ı gafil sanma. Süreci o yönetiyor. Onlara süre veren bizatihi senin Rabbin. 

Bu süre içerisinde kendi sorumluluklarımızla yaşamak zorundayız. Yûnus da resullerdendi. Sahibinden izinsiz çekip gitmişti. Yüklü gemiye bindi. Yolculuk esnasında deniz tehlikeli bir hal alınca, içlerinden kimleri denize atacaklarını kura ile tespit ettiler. Kurada çıkan Yûnus denize atıldı ve onu büyük balık yuttu. Ayet-i kerîmede “Balığın adamı gibi olma” diyor. Yani onun gibi olma diyerek sabretmeyen birini kötü bir örnek olarak takdim ediyor. 

Resuller gerçekten dayanılmaz acılar çekmişler. Görev alanını terk edip kaçacak kadar sıkıntıya maruz kalmışlar ki içlerinden biri dayanamayıp öfkeyle kaçmış. 

Bu isyanı, Allah’a karşı aykırı davranışı elbette ki ona büyük sıkıntılar doğurmuş. Balık Yûnus’u yuttuğunda Yûnus kendini kınar haldeydi. Ve Allah Teala’yı tesbihe başladı. Karanlıkların içinde O’na seslendi. Tesbihini sürekli seslendirdi durdu. Cenâb-ı Hâkk’ın zâtını övdü, O’na sığındı, yakardı. 

Eğer böyle dolu dolu içten, arzulu mağfiret isteği ve tesbihi olmasaydı diyor Cenâb-ı Hâkk, ziyana uğrayacaktı. Kur’an-ı Kerîm’de sıkıntı, üzüntü, gam, keder adına ne kelime varsa hepsi Yûnus aleyhisselam ile ilgili geçiyor. 

Ve Yûnus peygamberin balığın içinde o zifiri karanlıktaki tesbihi, içli yalvarışı, nidası ve secdesi ile Cenâb-ı Hâkk onu bu gamdan kurtarıyor. Duasını sürekli tesbih ededurmasından ötürü Cenâb-ı Hâkk onu bağışladı, ona icabette bulundu. 

Ne mutlu o insana ki işlediği günahtan ötürü içine sıkıntı düşer. Sıkıntı büyür büyür öfkeye dönüşür, kendisini kınar. O kişiye ne mutlu. 

Böylece Allah’a dönüp "zulmü kendime ben ettim, aslında affedilemez bir durumdayım ama biliyorum ki benim günahım senin mağfiretin yanında küçük kalır. İşte kapına beni getiren bu. Sana yakarmaya beni sevkeden bu."

Allah Teala bize de günahlarımız karşısında gam yaşatsın. Allah azze ve celle Kur’an-ı Kerîm’de Yûnus aleyhisselâmı bize boşuna anlatmıyor. O’nu gamdan kurtarmasını büyük bir nimet olarak bize boşuna sunmuyor. İsterseniz sizleri de kurtarırım, diye de dönüp bize boşuna seslenmiyor. 

Demekki bu gama düşmek, bu süreci yaşamak biz günah işleyenler için Allah azze ve celle katında bir terakki meselesi. Günahlarımız bizi Allah’ın huzuruna yönelmek için kamçılasın. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 222

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

1 Kasım 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 221

 Her bir bilgi değerlidir

Resullulah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem söyle buyuruyor; "Sizler Kur’an-ı Kerîm’den bir gerçeği (ayetleri) öğrendiğinizde azı dişlerinizle onu ısırın." 


Yani azı dişlerinizle ona tutunun, onu sımsıkı kavrayın. Dolayısıyla böyle yaparak ona verdiğimiz değeri gösteririz. 

Böyle yapmazsak Allah azze ve celle Kur’an-ı Kerîm’in gerçeğini, bilgisini bize tekrardan yaşatmaz. Çünkü her bir bilgi değerlidir ve bu değer ancak kişinin ilgisiyle kişiye lütfedilir. Kişi ne kadar ilgisini koyarsa ardına, o kadar da derinliğini Allah azze ve celle ona yaşatır. Zikirden sapan kimseler büyük bir hüsrana ve nedamete doğru yol alıyorlar. 

Bilgiye kadir kıymet vermemek de zulümdür. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 221

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

31 Ekim 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 220

 Allah Teala olacak her şeyi daha olmadan bilmektedir

Allah Teala, insanların hayatında meydana gelecek ve ezelde planladığı, olacak her şeyi daha olmadan bilmektedir. Bunu Allah GAYB İLMİYLE bize açıklıyor. Diyor ki; bu bana ait olan ilim türüdür. Ben bu ilimle anlık zamanların ötesindeki bütün zaman dilimlerine tanığım, hepsini ayrı ayrı görmekteyim. Bu zâtımı alakadar eden bir şey. Sizler yaşanan anlık zamana bakmaktasınız. Gerçekleştikçe tanık olmaktasınız, üstelik gerçekleşen her olaya da tanık değiliz, sadece kendi etrafımızda olanlara. Allah Teala’nın ise GAYBIN İLMİ VE ŞEHADET İLMİ vardır. (Hem anlık ilmi hem de tüm zamanların ilmi) Allah Teala’nın gayb ilmi ile vakti gelince şehadet ilmi birebir örtüşür, asla bir yanılgı bir fire olamaz. Allah olacak bir şeyin olacağını bilirken, olmayacak bir şeyin olmayacağını da zaten bilir.

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 220

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

30 Ekim 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 219

Ahsen-i amel

Cenabı Hak bizi sınamak için yarattıysa o zaman bunun çok ciddi sonuçları olacaktır. İşte bu içimizde oluşan ürperti, üzerimizdeki sorumluk ve ağırlık, Mülk Sûresi’nin kendi ağırlığı kadar daha hemen girişinde üzerimize çökmektedir. 

-Mülk 2: “Hanginiz daha iyi amel yapacaksınız diye, bunu sınasın ibtila etsin diye Allah sistemi (ölümü ve hayatı) yarattı.”

Sizi kesinlikle sınayacağız başka türlüsünü düşünmeyin. Hanginiz daha güzel amel yapacaksınız diye Allah yaratmıştır. Hayatın yaratılışındaki bu espri gözden kaçırıldığı sürece insan yanlış, amaçsız işlerle uğraşmaya, yaptığı işin neticesiz çıkmasına mahkum olmaya devam edecektir. 

Ahsen-i amel; Allah’ın öğrettiği kadarıyladır, elçisinin hayatında gördüğümüz kadarıyladır. Daha da fazlalaştırmak, daha öteye bir yol almak, karmaşık hale getirmek ona daha güzellik katmaz. 

Onun kamil olduğu en güzel örnek olduğu düşünülünce, fazlası ağır gelir. Ayetteki ahseni amele vurgunun olması bizi güzel bir örneğe yönlendirmeli. Güzel örnek de doğrudan vahiylerin gönderildiği elçidir. Onun (sav) ibadetlerini hangi sınır ve çerçevede yaptığına odaklanmak gerek. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 219

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

29 Ekim 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 218

Ölüm, vaktiyle denediğimiz bir hal

Ölüm yaratılmış bir şey. 

Hayattan önce yaratılmış. 

Ve bizler önce ölüler olarak yaratıldık. Başlangıçta meyyit idik. 

O çok korktuğumuz ölüm, aslında vaktiyle denediğimiz bir hal, ortamında hiç bulunmadığımız bir şey değil. Tekrar deneyeceğimiz bir şey. 

Böyle düşündükçe insan ölümü biraz daha tanıdık hale getiriyor. Daha önce denediysem demek ki o kadar şok olmayacağım. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR'den kısa notlar 218

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q


https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

28 Ekim 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 217

 Çünkü mülk O’nundur

Mülk 1: “Mülk elinde olan Allah ne yücedir, ne üstündür. O her şeye gücünü yetirir.”

Ayet-i Kerime’de Cenab-ı Allah zâtını övüyor. Kuran’da bu sıkça işlenir. Neden her şey Allah’ın dediği gibi oluyor? Çünkü mülk O’nundur. Allah Teala diyor ki , "Ben sırf gücü kontrol ediyorum diye abes ve anlamsız işler yapan, ahlaki boyuttan yoksun biri değilim. Ben aynı zamanda adalet sahibi, hikmet sahibi olan biriyim. Bu hikmetler de yüceliğimin ayrı bir unsuru."

Bu Kudret’in kendisini Rahim, Rahman ve Adil olarak tanımlaması bizim için müjdelerin en muazzamıdır. 

Sistemi kontrol eden iyi biriymiş, dolayısıyla tehlike yok. Bu düşmelerimin bir anlamı olmalı. Beni yaratan bana zulmetmek istemiyor. Halîm davranıyor, tövbelerimizi kabul ediyor. Şefkatiyle kendisine çağırıyor, bizim ona karşı nice kusurlarımız olmasına rağmen. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 217

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

27 Ekim 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 216

Mülkün sahibi olan Allah

Tabareke; bu sûre ilk kelimesinden daha çok şöhret bulmuş. 

İlk kelimesi üzerinden sûreleri isimlendirmemiz, bizim sûreyi anlamadığımızı ifşa ediyor. 

Sûrenin adı var, mülk. Sûreler sahip olduğu en dikkat çekici içeriklerine dayalı olarak isimlendirilmiş. 

Mülk Sûresi de mülkün sahibi olan Allah’a başlangıçtaki bu muazzam işaret edişi ile isim almış. 

Sûreye kalkıp “Tabareke” demek, ben bu sûreden bir şey anlamıyorum, sadece başındaki kelimeden ötürü böyle adlandırdım, demek. (Aynı şekilde İhlas Sûresi’ne Kulhuva demek)

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 216

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

26 Ekim 2024 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 215

Allah Teala kullarına rahmet etmek istiyor

Müfessirler diyor ki; Kur'an-ı Kerim’de tehdit içeren ayetler bile, mağfiret içerenler kadar davet içermektedir. “Gel” demektedir. 

Allah kullarına rahmet etmek istiyor. Müstekbir halimizle cehenneme gitmemizden razı değil. Kafirlerin sayısının artmasından memnun değil. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 215

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

25 Ekim 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 214

Siz uyarılmadınız mı? 

Mülk 8: “Cehennem neredeyse gayz ve öfkesinden parçalanacak! Oraya her bir grup bırakıldığında, muhafızları onlara, ‘Size kendi içinizden resuller gelmedi mi?’ diye sorarlar.”

Cehennem kaynar durur, onun nefes alışı duyulur. Neredeyse öfkesinden gayzından parçalanacak. 

Cehennem böyle bir yaratılışta. Cehennemin bir kişiliği var, konuşuyor, öyle kendi başına yanan ateş gibi değil. 

Buna memur, doğasına bu yerleştirilmiş. Acımadan yana bir şey kodlanmamış. Yakmak üzerine, acı ve elem dolu bir azabı tattırmak üzere yaratılmış bir azap yeri orası. 

Size resuller gelmemiş miydi? Siz uyarılmadınız mı? 

Cehennemin bekçileri olan melekler, buraya doldurulan insanlara karşı bunu sorma ihtiyacı hissediyorlar, hem de her yeni gelen gruba. 

Cevapları: Evet, elbette geldi. Peki onları ne aldattı? Dünya hayatı. Dünyayı tercih ettiler. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 214

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

24 Ekim 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 213

Hiçbirimizin ameli cennete sokmaz

Mülk 12: “Görmedikleri halde rablerinden korkup saygı duyanlara gelince, onları da hem bir bağışlanma hem de büyük bir ödül beklemektedir.”

Biz dualarımızda çoğu zaman mağfireti esaslı olarak işleyemiyoruz. Dünyevi de olsa uhrevi de olsa hep dualarımızda ödüle dair beklentilerimiz var. 

Dünyada ve ahirette istediklerimizi sıralarken sanki günahlarımız bağışlanacakmışcasına hatta günahlarımız yokmuşcasına davranıyoruz. 

Hiçbirimizin ameli cennete sokmaz. Evvela Cenab-ı Hak’ın mağfiretine ihtiyacımız var. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 213

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

23 Ekim 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 212

Rab ile temasta olmak

“Rabbim bunu sadece senin için yapıyorum. Ne olur bunu kabul buyur.” 

İşte insanın bu yeri göğü, yıldızları aşıp melek-i âlâya yansıtabildiği bir sürece girebilmesi, uzaya çıkmaktan çok farklı bir şey. 

Bu sistemin dışına çıkıp, daha ölmeden gök kapılarını aşındırmak, sâlih amelleri ve içinde taşıdığı halis düşünce ve duygularıyla, Cenab-ı Hakk’ın katına çıkarabilmesi, meleklerin kıskandığı bir düzeye ulaşabilmesi. Bu insanın elinde olan kendisine sunulmuş bir imkan. 

Rabbimizin içimizde ve her an haberdar olduğu gerçeğini iyice bir nakşedebilsek, bu bize müthiş bir terakki sağlayacaktır. Müthiş mutluluk sağlayacaktır, hayatı kolaylaştıracaktır. 

Rab ile temasta olmanın, gökleri yaratan ile sıkı sıkıya temasa girmenin, O’nu sevmenin ve O’nun sevgisine mazhar olabilmenin, karşılıklı sevgiliye dönüşebilmenin bir yolunu bize açacaktır ki bu Mü’minler için büyük bir saadettir. 

Kafirler için ise büyük bir tehdit ve sıkıntı kaynağıdır. “De ki Allah’ı seviyorsanız benim peşime takılın. Bana tâbi olun” Ben de çünkü O’na duyduğum sevgiyle kulluk eden sizin gibi bir kulum. Bana paralel bir yaşama girin. Benimle eşdeğer yüce Allah’a bağlanmaya, hepimizi eşit görüp O’nu el Âlî bilmeye, bu sürece girin. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 212

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

22 Ekim 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 211

 O bizi biliyor

Mülk 14: “Yaratan bilmez mi yarattığını?”

O, bizimle beraber. Ama el Latîf olduğu için sezdirmiyor. 

Aklettiğimizde olabildiğince aşikar bir gerçeklik iken hislerimize baktığımızda dokunamıyoruz, varlığını göremiyor O’na sarılamıyoruz. 

Ama O bizi biliyor. Bizim özgürlüğümüze, irademize dokunmamak için, bizi kendisine saygıya cebretmemesi için, tercihimizin gönüllü bir saygıyla sevgiyle oluşması için Allah zâtını el Latîf olarak bize perdelemiştir. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 211

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

21 Ekim 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 210

Bu Kârun’un yaklaşımıdır

Eğer nimetleri aklınızın, zekanızın, girişimlerinizin, gayretinizin bir sonucu sayıyorsanız, bu Kârun’un yaklaşımıdır ve Kârun onca güç ve servetine rağmen ansızın yok edilmiştir. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 210

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

20 Ekim 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 209

 Ben şimdi nasıl hamd etmeliyim?

Ya Rabbi! Bu nimeti bana vermenin bende gerçek bir sebebi yok. Sen bana bunu lütfundan, sen bunu bana tamamıyla rahmetinden veriyorsun. 

Buna karşılık ben şimdi nasıl hamd etmeliyim? 

Bu hisse kapılan kimse kulluğunun asıl farkına varan, Rabbine karşı durduğu konumu doğru tespit etmiş olan kimsedir. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 209

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

19 Ekim 2024 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 208

 Allah Teala'dan başkasına duyulan takva

Mülk 21: “Eğer Allah lutfettiği rızkı kesiverse size rızık verebilecek olan kim?” 

Rızkı başkalarından sağladığımızı düşünürsek, onların önünde eğilirsek, onların önünde emri bil maruf nehyi anil münker yapacakken kendimizi geri çekiyor “ama bana iş vermez o zaman” diyerek görüşümüzü-inancımızı ifade etmekten hatta onların görebileceği alanlarda inancımızı yaşamaktan imtina ediyor isek bizim hatırını gözettiğimiz gerçek Rabbimiz o oluverir. 

Allah azze ve celle kulunu “rızkını ben sağlıyor değil miydim, o zaman neden rızk endişesi ile falanca yerde doğru sözü söylemekten kaçındın, doğru işi yapmaktan kaçındın?” diye sorgulayacaktır. 

Nitekim Allah, bizim içimizden geçenleri de, içinde bulunduğumuz toplumlarda hangi tepkiyi yapmaktan neden imtina ettiğimizi de, hesaplarımızı da, beynimizin yahut kalbimizin en dibinde hangi hesabı temel aldığımızı elbetteki bilendir. 

Allah rızka sahip çıkıyor, benim verdiğim rızık diyor. 

“Bizim patron biraz başka. O yüzden ben pek belli etmiyorum onun yanında kendimi” 

İşte bu takva. Ama Allahtan başkasına duyulmuş bir takva. 

Cenab-ı Hak bizi “Rızkı o mu veriyor ki? İşimden olursam Elbette Rabbim beni zayi etmeyecek, rızkımı verecek, düne kadar da zaten Rabbim idi.” diyecek bir basiret ile hakkı icra etmekten imtina etmeyen,gözü pek, yüreği sadece Allah takvası ile dolu kimselerden eylesin. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 208

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

18 Ekim 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 207

Allah Teala her çağrıya illa ki icabet eder

Salih peygamber kavmine dönüp: “Benim Rabbim yakındır ve icabet edendir.” Hûd Suresi - 61

Garîb ve Mucîb, yakın ve icabet eden. Cenab-ı Hakk’ın Kur’an-ı Kerîm’de ardışık kullandığı iki ismi. 

Değil mi ki kendini Mucîb diye tanıtıyor, her çağrıya illa ki icabet eder. 

Kur’an-ı Kerîm’de en çok hoşuma giden, okurken en çok yakınlık hissettiğim, tutunduğum ayetlerden bir tanesi. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 207

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

17 Ekim 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 206

Yüzümüzü ahirete dönemedik

Yüreğimizin konumunu sıklıkla sorgulamalıyız. Şuan neredeyim? Hayata nasıl bakıyorum? İlk inşaasını birinci plana almış, ilk inşaasının hedefleriyle hayal gören, yarınlara dönük böylece heyecan duyan bir noktada mıyım? 

Yoksa ilk inşaasını renksiz televizyonlar gibi geride bırakmış, gözünü ufka doğru dikmiş, ikinci inşaasının yaratılışının heyecanına kapılmış, bunun beklentisiyle ileriye doğru adımlar atan bir konumda mıyım? 

Bu heyecanı, bu konumu Cenab-ı Hakk’tan diliyoruz. “Biz onları (salih kulları) ahiret yurdunun düşüncesiyle sardık, kuşattık, saf bir şekilde bu düşüncelerin içine aldık.” Yani başka düşünce bırakmadık, halisane bir şekilde. İçinde bulunduğumuz hayatı hayat olmaktan çıkardığı, o hakiki hayatın duygusuna, düşüncesine sarılmış, oraya odaklanmışlar. Bizi de böylece yönlendirmesini, onlardaki kadar bizde sebep bulamasa bile sebepleri bizde var etmesini, bizi bu yönde sürüklemesini, en azından duamızda bunu sebep kılmasını diliyorum. 

Kur’an-ı Kerîm’i yıllarca her okuduğumuzda bu manayı bulduğumuz ama kapağını kapatıp şu kapıdan çıktığımızda yine dünyaya dair projelerin bizi sardığı, onların heyecanı ile devinip durduğumuz bir döngü içerisindeyiz. Bir türlü rayına koyamadık, bir türlü istikrar ile yüzümüzü ahirete dönemedik. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 206

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

16 Ekim 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 205

Biz hayatımızda ölümü hep hesaba kattık

Mülk 24: “Sizi yeryüzünde yaratan ve kendisine döneceğiniz yine O’dur.”


Ölümün en kötüsü şok edici olanıdır. En güzeli farkındalık haliyle, beklenen bir ölüm, hele hele özlenen haliyle daha bir güzeldir. O insanı şok etmez. 

İnsan “ben seni zaten bir ömür bildim, ben seni zaten bir ömür hep hesaba kattım, yaşamımda sen hep vardın” der. 

Böyle bir ölüm insanın hayatına anlam katar. Böyle kimseler kitaplarını ellerine aldıklarında mutlulukla “İşte benim kitabım, herkes okusun” diye insanların yanına sevinçle dönecekler. 

Onlara bu sonucu nasıl elde ettikleri sorulunca “Biz hayatımızda ölümü hep hesaba kattık” diye cevap veriyorlar. “Bir gün hayatımın sonlanacağını, bir gün ölüm ile karşımda Rabbimi bulacağımı hep hatırımda tuttum. Hep bu şuurla yaşadım.” diyorlar. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 205

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

15 Ekim 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 204

Kişinin Rabbini denklemden çıkarması

Rabbimiz, ateşin kıyısından müttakîleri kurtaracağını haber veriyor. 

Kişi cehennemden kurtarılıp, cennete doğru yola koyuldu mu işte bu muazzam bir kazançtır. Bu dünyadaki kazançlara benzemez. Bir adım sonra kaybın kendisini izlediği, beklediği yahut tehdit ettiği, hiç olmazsa ölümün bir kabus gibi beklediği bu kısır, anlamsız, önü kapalı bu çıkmaz sokakta heyecan duyup bir şeyler elde ettim diye mutluluğa kapılmak ne kadar akıl dışı ve anlamsızdır. 

İnsan önü açık, ufku açık sonsuzluğa uzanan bir süreç görmedikten sonra kısa süreli bir kapalı sokakta kendi kendine gelin güvey olması elbette akletmesinden vazgeçmesiyle, döneceğini unutmasıyla, Rabbini denklemden çıkarmasıyla ancak mümkün olur. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 204

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

14 Ekim 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 203

AKLETMEK

AKLETMEK kişiyi Yaradan’a bağlar. 

AKLETMEK kişiyi Allah’ın ilmine saygı duymaya, O’nun kudretini tanımaya, O’nun önünde hayranlıkla tapınmaya götürür. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 203

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

13 Ekim 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 202

Ölüm hayatın varlığını anlamlandırır

Mülk 25: “Onlar (inkarcılar) ‘Doğru sözlü iseniz (söyleyin), bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?’ derler.”

 
ÖLÜM normalde hayatı solduran, bitiren bir şey gibi görünürken Mü’minler açısından hayata anlam katar. Hayatın varlığını anlamlandırır. 

Ölümle Rabbe dönüş sürecini düşünen bir kimse ölüme odaklı, ölüme gebe bir şekilde yaşar. Onlar ölümü her an beklerken, kafirler “Ölüm ne zaman ne zaman?” diye sormuşlardı. (Öğrenmek için değil, Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’le alay etmek maksadıyla sormuşlardı.) 

Ne zaman başımıza ölüm gelecek diye soracağınıza, şuan gelmemesini kime borçlusunuz? Bunu bir düşünün. Tavanı başınıza kendiniz mi çaktınız, emniyetinizi kendiniz mi sağladınız da ne zaman burası yıkılacak diye soruyorsunuz? Şuan kim elinde tutuyorsa, yıkmadığına şükredin. 

Onlar Rablerini hatırlatan şeyleri yok saymak için böyle diyorlar. Ne zaman ne zaman diye diye dini hayatın dışında tutuyorlar. 

Ben gencim öyle şeyleri ilerde yaparım, diye diye hayatını Rabbinin buyruklarından uzak yaşamaya adıyor. 

Bu çarpık basit yöntemi çoğumuz hayatımıza bir ilke olarak koyuyoruz. Ölümün uzaklığıyla kendimizi gevşekliğe verip, hayatın kısa mesafeli, aldatıcı ve asla tatmin etmeyen şeyleriyle oyalıyoruz. 

Bu denli gönüllü yanılsama yok elbette. Bunun adı zulümdür. Kendi kendimize “Hayır hayır biz öyle yanılıyor filan değildik. Biz düpedüz zulmettik.” diyeceğimiz, ah-vah edeceğimiz anı Cenab-ı Hak haber veriyor. 

İbadetlere olan dikkatimiz ve özenimiz eksik kalıyorsa biz de onlardan bir taifeyiz demektir.

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 202

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

12 Ekim 2024 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 201

İNSANLARA YAŞATILAN İMKANLAR HER BİREYDE EŞİTTİR

İlahi adalette hiç bir açık kapı yoktur. Farklı imkanların kimilerine fazla yaşatılıp kendilerine yaşatılmamasını görerek, buradan bir mazeret yolu bulmalarına yer yoktur. 

Eceli müsemma dediğimiz o hayat dilimi herkese ayrı ayrı İlahi İlim kapsamında yaşatılmaktadır. Biz o ilme muttali olmadığımız için, görünürde bazıları uzun yaşıyor bazıları kısa yaşıyor diye sanki o kısa yaşayana daha az imkanlar verilmiş, daha az tecrübeler neticesinde süresi erkenden kapatılmış, diğeri daha fazla tecrübelerle düzelmiş gibi gözükebilir. Ama ilahi adalet bunun sadece zaman boyutuyla olmadığını bize söylüyor. Yaşatılan imkanlar zaman içinde yoğun yaşatılabilir, zamana yayılarak da yaşatılabilir. Kişinin neyi nasıl yaşadığı olayı dahi bizim açımızdan bir ölçüye vurabileceğimiz, bir hesapla üstesinden gelebileceğimiz bir konu değildir. 

Cenâb-ı Hâkk insanları eşit bir fırsatta yaşatırım diyor ise bu O’nun ilmi kapsamında öyledir, biz buna iman etmek durumundayız. 

Dolayısıyla cehenneme gidenler arasında kimsenin haksızca, öylesine, diğerlerine göre biraz masumca gittiğini asla düşünemeyiz. 

Allah, gerek uzun yaşan Hz Nuh’un kavmindeki insanları, gerek onlara göre kısa yaşayan bu ümmet içerisindeki bireyleri ve aradaki diğer toplulukları nice farklı ortamlarda ve koşullarda dahi adil sınamayı becermiştir, bu Allah cc için gayet kolaydır. İlim Allah’ın katındadır, Allah ilmi ile süreci adil olarak işletmektedir. 

Cenâb-ı Hâkk’a geri dönebilmek, O’nun rahmetine sığınabilmek, günahlardan vazgeçebilmek, O’nunla iyi bir bağ kurup barışabilmek adına insanlara yaşatılan imkanlar her bireyde eşittir. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 201

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

11 Ekim 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 200

Islah etmek kişinin kendisinden başlar

İzlem ve iyileştirme, Ramazan tam bunun mevsimidir. İzlemler masaya yatırılır, nasıl geçti 1 yıl? 

Ve bu izlemlerin neticesinde hangi önleyici-düzeltici tedbirleri almak durumundayım, hayatım böyle gitmemeli. Ben iyileştirmeliyim. 

Biz buna ıslah diyoruz. 

Çoğu kimse bunu dışarıyı-çevreyi ıslah etmek olarak algılıyor. 

Halbuki ıslah etmek, kişinin kendisinden başlar. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1   

10 Ekim 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 199

Gençler sorgulayarak geliyor

"Hak gelince batıl zail olur." İsra-81 

Hakkın böyle baskın yanı vardır. 

Gençlerimizin sorgulaması bizi korkutmasın. Sıkıntı şu, üst kuşak bu soruların cevaplarına sahip değil. Çünkü kendi döneminde ne sorguladı ne araştırdı. Sadece var olanı muhafaza etmekle, taklitle yetindi. 

Ama alttan gelen sorgulayıcı gençler bu süreci ben inanıyorum ki lehimize çevirecek. Çünkü onlar akledip gerçekten içselleştirerek İslam’a sahip çıkacak, bu sefer onların önünde batı dünyası da duramayacak. Sorgulayarak geliyor çünkü. 

Takliden sahip çıkanlar bunu korkarak yapıyor ve çocuklarına bunu baskıyla tutturmaya çalışıyorlar. Oysa tahkik özgüven demektir.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

9 Ekim 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 198


Kandil gecelerine özel bir ibadet var mıdır? 

Kur'an’ın özellikle işaret ettiği Kadir Gecesi var. 

Şabanın orta gecesi gibi zayıf hadislerden mülhem bir anlayış var (Yani esinlenmiş). 

Bir kısmı da senei devriye olarak Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in doğumunu hatırlamaya onu yâdetmeye dair geceler var. 

Kadir gecesini bir yanda tutarsak, diğer gecelere dair Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem nasıl ibadetler yapardı, sahabe ne yapardı gibi sorulara cevapsız kalıyoruz. 

Çünkü elimizde sahabenin icra ettiği, Resulullahın onlara öğrettiği bir durum yok. Ama herhangi bir gecede yapabileceğimiz ibadetleri yapabiliriz, en önemlisi günahlarımızı düşünüp mağfiret dilemek. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

8 Ekim 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 197

Rahim bağına dikkat etmek

Cenab-ı Hak, kullarıyla ilişkisini, rahim bağına gösterdikleri vefa ile birleştirmiş. 

Cenab-ı Hak rahme kendi Rahim isminden vermiş. “Benim ismimden bir isim verdim” diyor. 

Rahim bağına dikkat etmek, kişinin Cenab-ı Hak ile olan bağına verdiği önemle aynı şey. Burayı önemsemediğinde, Cenab-ı Hak da kendisiyle olan bağlantıyı gevşetiyor. 

Anne-babamızı, kardeşlerimizi vs biz seçmedik. "Rabbim madem ki onları bana Sen takdir ettin, öyleyse önemsiyorum ciddiye alıyorum ve bağlantıyı koruyorum", demek "Senin takdirine boyun eğiyorum" demek. 

Ama şeytanın yaptığı gibi “Hayır istemiyorum böyle akrabalardan utanıyorum vs” gibi cümleler onları aşağılamıyor, kendisiyle onlar arasında o köprüyü kuran Yüce Kudret’in takdirine bir baş kaldırı. 

Ve bunun ilk örneğini şeytanda görüyoruz. Şeytan Adem’i kabullenemedi. Cenab-ı Allah dilediğini yaratır. Onların belli sıkıntıları da olabilir. Ama O verdiği için benim için çok değerliler. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

7 Ekim 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 196

Bilmek ile şuur aynı şey değildir

Tecahül-i arif sanatı, bir şeyi bilip de bilmiyormuş gibi davranma.

(Bunu ne çok yapıyoruz.)

Bilmek ile bilinç hali (şuur) aynı şey değildir.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1   

5 Ekim 2024 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 194

“Bak ben daha modernim”

Batı medeniyetleri pazusunu hayata dair değerlerden çok, teknik alanlarda gösteriyor, gücünü üstünlüğünü. 

Onun gölgesinde değerlerinin de üstün olduğu vehmini oluşturmak istiyor bizde. 

Kendi normlarını cilalı gösteriyor ve sanki bizim o normlara yetişmek gibi bir durumumuz oluşuyor. 

Aslında biz peşlerinden koşup duruyoruz ama asıl onların bizi geçtiği taraf teknolojik taraf. Değerler ve din değil. 

Biz hayata dair yanımızı güçlendirirsek daha omuz hizasında bir medeniyet ile karşı karşıya geliriz. 

Yoksa bu tarafımız aksak olduğu sürece “Bak ben daha modernim” deyip duracaklar. 

Bazılarımız diyecek ki “Aaa bak onlarınki doğru , öyleyse biz bizimkini onlarınkine uyarlamaya çalışalım” ve bir başkası diyecek ki “Biz yanlış anlamışız şimdiye kadar.” 

İşte bu yetişme psikolojisiyle aşağıda kaldığımız bir süreç. Üstünlük hep onlarda kalacak. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

4 Ekim 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 193


Rabbimizin bizi yaratmadaki muradı nedir? 

Rabbimiz bizi bu hayatta hangimiz daha güzel davranacak onu ortaya çıkarmak için yarattı. Bütün bu imkanlarımızın gayesi bu. 

Bazılarımız Rabbimize saygılı, Rabbimizin kullarına saygılı , haddini bilir bir hayat yaşayacak, bazılarımız saygısız bir yaşam sürecek. Bütün nimetlerden hesaba çekileceğiz. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

3 Ekim 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 192

Biz buraya ait varlıklar değiliz, sürgün ile gönderildik

Biz buraya ait varlıklar değiliz, sürgün ile gönderildik. Geçici bir süreliğine burada yaşıyoruz, her anımız sıkıntı doludur. Her anımızda bu yere olan uyumsuzluğumuz zıtlaşmamız var. 

O yüzden bu yer bizi yıpratır. Esas yurdumuz cennettir. Orayla uyumluyuz orada keyif alırız. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

2 Ekim 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 191

Aklettiği takdirde

Cenab-ı Hakk Kitab’ında insana her şeyi son raddesine kadar madde madde koyan değil, ona akledebileceği, aklettiği takdirde sonuca götürebileceği yeterli veriyi sunuyor. 

Kıssalarda dahi bu böyledir. Bütün ayrıntılarını koyarak değil, bazı sahnelerin atlandığını görürsünüz. Ama kıssayı derleyecek yeterli muhteviyat vardır. (Bazen bir ayeti sonrasındaki ayetlerde daha iyi anlayabiliriz)

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

1 Ekim 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 190

Cenab-ı Hakk’a olan bağlantı

Hiçbir bağlantı kulun Cenab-ı Hakk’a olan bağlantısından daha üstün ve daha hatırlı değildir. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1