29 Kasım 2017 Çarşamba

***İçine Bid’at Karıştırmadan Mevlid Kandili Nasıl Kutlanır?-EBUBEKİR SİFİL

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim


Okuyucu soruyor:“Hocam, içine bid’at karıştırmadan meşru ölçüler içinde Mevlid Kandili nasıl kutlanacaktır? Buna günümüzden örnekler verebilir misiniz? Ayrıca bu günün bu şekilde de olsa kutlandığına dair Peygamber(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’den nakledilen bir hadis, ya da sahabeden ve tabiundan bize bildirilen herhangi bir haber var mıdır?

“Bir de hocam, kullanılan bid’at kavramının kelimenin sözlük anlamında kullanılmasından dolayı bu olaya meşruiyyet sağlar mı? Bid’at kavramının, sözlük anlamında kullanıldığı yerler, o yapılan işin aslının Kur’an ve Sünnet’te bulunmasından dolayı değil midir? Mesela, Kur’an’ın toplanması işi. Teravih namazı gibi. Kur’an’ın Peygamber 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ölmeden önce inmesi bitmiş olsaydı o da öyle yapmayacak mıydı? Aynı örnek toplanması için de geçerli.”


 1.İçine bid’at karıştırmadan, meşru ölçüler içinde bir Mevlid Kandili kutlaması bolca Kur’an okuyarak, Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e salavat getirerek, O’nu alemlere rahmet olarak gönderdiği için Allah Teala’ya hamd-ü sena ederek, O’nun gelişiyle insanlığın neler kazandığını ve O’nun diriltici soluğundan mahrum kalmakla neler kaybettiğini hatırlayarak ve hatırlatarak, insanları hayra teşvik ederek, sadaka ve infakta bulunmak suretiyle ihtiyaç sahiplerini sevindirerek yapılabilir. 

2.Mevlid Kandili’nin Efendimiz 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ve Selef zamanında kutlandığına dair herhangi bir nakil mevcut değildir. “Bid’at” nitelemesi de bu babda bu sebeple kullanılmaktadır.

3. Burada “bid’at” kelimesinin sözlük anlamıyla kullanılmış olması bu olaya elbette tek başına bir meşruiyet sağlamaz. Herhangi bir bid’atin “bid’at-ı hasene” olarak tavsifi için olmazsa olmaz bir şart vardır: Şer’î nasslarla çatışma teşkil etmeyecek ve Şer’î kavaide uygunluk arz edecek. (Bu noktada konumuzla ilgili olarak bir de “kıyasa uygunluk” boyutu söz konusudur ki, biraz sonra değineceğim.) Şu halde bu iki unsuru bünyesinde barındıran her bid’at “bid’at-ı hasene”dir gibi bir tesbit yaparsak inşaallah yanlış olmaz.


Mevlid Kandili kutlamaları Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ve Selef döneminde rastlanmadığı halde neye dayanılarak “bid’at-ı hasene” diye nitelendirilmektedir?

Bu soruya es-Süyûtî, biri İbn Hacer’e, diğeri kendisine ait olan iki tesbit ile cevap verir ki, Mevlid Kandili kutlamalarının istinad ettiği kıyasın aslını bu iki rivayet oluşturmaktadır:


4. Efendimiz 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Medine’ye hicret ettiğinde Yahudiler’in Muharrem ayının 10. (Aşure) gününde oruç tuttuğunu görmüştü. Bunu niye yaptıkları sorusuna Yahudiler’in verdiği cevap, Hz. Musa (Aleyhisselam) liderliğinde Mısır’dan çıkarken Firavun ve ordusunun sulara gömülüşünün ve kendilerinin kurtuluşunun bu güne rastlaması sebebiyle bir şükran nişanesi olarak oruç tuttukları tarzındadır. Bilindiği gibi Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), “Biz Musa’ya sizden daha yakın ve evlayız” buyurmuş ve Ramazan orucu farz kılınana kadar bu orucu (bir-iki gün ilavesiyle) benimsemiş, daha doğrusu “sahiplenmiş”tir!1
Bu, belli bir olay sebebiyle belli bir günün Allah Teala’ya arz-ı hamd ve şükür için vesile ittihaz edilmesinin meşruiyetine delalet eder.


5. Efendimiz 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem), doğduğu zaman dedesi Abdülmuttalib tarafından kendisi için akika kurbanı kesildiği halde, bi’setten sonra kendisi için bir akika kurbanı daha kesmiştir.2
Bu da Efendimiz 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in, alemlere rahmet olarak gönderilişi sebebiyle bir şükür izharı anlamı taşımaktadır. Dolayısıyla bizim de O’nun doğumu sebebiyle şükür ve sürur izharında bulunmamızda Şer’an bir sakınca olmamalıdır. Vallahu a’lem.

Ebubekir Sifil - Milli Gazete – 14 Nisan 2007


Kaynakça/Dipnot
1. el-Bezzâr ve et-Taberânî rivayet etmiştir. et-Taberânî’nin senedi kavidir. Bkz. el-Heysemî, Mecma’u’z-Zevâid, IV, 94; İbn Hacçer, Fethu’l-Bârî, IX, 95. el-Mübârekfûrî’nin Tuhfetu’l-Ahvezî’de (V, 97) İbn Hacer’in bu rivayetin sadece zayıf isnadları hakkındaki değerlendirmesini naklettiğine dikkat edilmelidir!
2. el-Buhârî, “Savm, 68, “Fedâilu’s-Sahâbe”, 80…; Müslim, “Sıyâm”, 127-8; Ebû Dâvûd, “Sıyâm”, 64…

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR      

Hiç yorum yok: