28 Ekim 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 217

 Çünkü mülk O’nundur

Mülk 1: “Mülk elinde olan Allah ne yücedir, ne üstündür. O her şeye gücünü yetirir.”

Ayet-i Kerime’de Cenab-ı Allah zâtını övüyor. Kuran’da bu sıkça işlenir. Neden her şey Allah’ın dediği gibi oluyor? Çünkü mülk O’nundur. Allah Teala diyor ki , "Ben sırf gücü kontrol ediyorum diye abes ve anlamsız işler yapan, ahlaki boyuttan yoksun biri değilim. Ben aynı zamanda adalet sahibi, hikmet sahibi olan biriyim. Bu hikmetler de yüceliğimin ayrı bir unsuru."

Bu Kudret’in kendisini Rahim, Rahman ve Adil olarak tanımlaması bizim için müjdelerin en muazzamıdır. 

Sistemi kontrol eden iyi biriymiş, dolayısıyla tehlike yok. Bu düşmelerimin bir anlamı olmalı. Beni yaratan bana zulmetmek istemiyor. Halîm davranıyor, tövbelerimizi kabul ediyor. Şefkatiyle kendisine çağırıyor, bizim ona karşı nice kusurlarımız olmasına rağmen. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 217

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

27 Ekim 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 216

Mülkün sahibi olan Allah

Tabareke; bu sûre ilk kelimesinden daha çok şöhret bulmuş. 

İlk kelimesi üzerinden sûreleri isimlendirmemiz, bizim sûreyi anlamadığımızı ifşa ediyor. 

Sûrenin adı var, mülk. Sûreler sahip olduğu en dikkat çekici içeriklerine dayalı olarak isimlendirilmiş. 

Mülk Sûresi de mülkün sahibi olan Allah’a başlangıçtaki bu muazzam işaret edişi ile isim almış. 

Sûreye kalkıp “Tabareke” demek, ben bu sûreden bir şey anlamıyorum, sadece başındaki kelimeden ötürü böyle adlandırdım, demek. (Aynı şekilde İhlas Sûresi’ne Kulhuva demek)

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 216

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

26 Ekim 2024 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 215

Allah Teala kullarına rahmet etmek istiyor

Müfessirler diyor ki; Kur'an-ı Kerim’de tehdit içeren ayetler bile, mağfiret içerenler kadar davet içermektedir. “Gel” demektedir. 

Allah kullarına rahmet etmek istiyor. Müstekbir halimizle cehenneme gitmemizden razı değil. Kafirlerin sayısının artmasından memnun değil. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 215

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

25 Ekim 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 214

Siz uyarılmadınız mı? 

Mülk 8: “Cehennem neredeyse gayz ve öfkesinden parçalanacak! Oraya her bir grup bırakıldığında, muhafızları onlara, ‘Size kendi içinizden resuller gelmedi mi?’ diye sorarlar.”

Cehennem kaynar durur, onun nefes alışı duyulur. Neredeyse öfkesinden gayzından parçalanacak. 

Cehennem böyle bir yaratılışta. Cehennemin bir kişiliği var, konuşuyor, öyle kendi başına yanan ateş gibi değil. 

Buna memur, doğasına bu yerleştirilmiş. Acımadan yana bir şey kodlanmamış. Yakmak üzerine, acı ve elem dolu bir azabı tattırmak üzere yaratılmış bir azap yeri orası. 

Size resuller gelmemiş miydi? Siz uyarılmadınız mı? 

Cehennemin bekçileri olan melekler, buraya doldurulan insanlara karşı bunu sorma ihtiyacı hissediyorlar, hem de her yeni gelen gruba. 

Cevapları: Evet, elbette geldi. Peki onları ne aldattı? Dünya hayatı. Dünyayı tercih ettiler. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 214

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

24 Ekim 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 213

Hiçbirimizin ameli cennete sokmaz

Mülk 12: “Görmedikleri halde rablerinden korkup saygı duyanlara gelince, onları da hem bir bağışlanma hem de büyük bir ödül beklemektedir.”

Biz dualarımızda çoğu zaman mağfireti esaslı olarak işleyemiyoruz. Dünyevi de olsa uhrevi de olsa hep dualarımızda ödüle dair beklentilerimiz var. 

Dünyada ve ahirette istediklerimizi sıralarken sanki günahlarımız bağışlanacakmışcasına hatta günahlarımız yokmuşcasına davranıyoruz. 

Hiçbirimizin ameli cennete sokmaz. Evvela Cenab-ı Hak’ın mağfiretine ihtiyacımız var. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 213

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

23 Ekim 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 212

Rab ile temasta olmak

“Rabbim bunu sadece senin için yapıyorum. Ne olur bunu kabul buyur.” 

İşte insanın bu yeri göğü, yıldızları aşıp melek-i âlâya yansıtabildiği bir sürece girebilmesi, uzaya çıkmaktan çok farklı bir şey. 

Bu sistemin dışına çıkıp, daha ölmeden gök kapılarını aşındırmak, sâlih amelleri ve içinde taşıdığı halis düşünce ve duygularıyla, Cenab-ı Hakk’ın katına çıkarabilmesi, meleklerin kıskandığı bir düzeye ulaşabilmesi. Bu insanın elinde olan kendisine sunulmuş bir imkan. 

Rabbimizin içimizde ve her an haberdar olduğu gerçeğini iyice bir nakşedebilsek, bu bize müthiş bir terakki sağlayacaktır. Müthiş mutluluk sağlayacaktır, hayatı kolaylaştıracaktır. 

Rab ile temasta olmanın, gökleri yaratan ile sıkı sıkıya temasa girmenin, O’nu sevmenin ve O’nun sevgisine mazhar olabilmenin, karşılıklı sevgiliye dönüşebilmenin bir yolunu bize açacaktır ki bu Mü’minler için büyük bir saadettir. 

Kafirler için ise büyük bir tehdit ve sıkıntı kaynağıdır. “De ki Allah’ı seviyorsanız benim peşime takılın. Bana tâbi olun” Ben de çünkü O’na duyduğum sevgiyle kulluk eden sizin gibi bir kulum. Bana paralel bir yaşama girin. Benimle eşdeğer yüce Allah’a bağlanmaya, hepimizi eşit görüp O’nu el Âlî bilmeye, bu sürece girin. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 212

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

22 Ekim 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 211

 O bizi biliyor

Mülk 14: “Yaratan bilmez mi yarattığını?”

O, bizimle beraber. Ama el Latîf olduğu için sezdirmiyor. 

Aklettiğimizde olabildiğince aşikar bir gerçeklik iken hislerimize baktığımızda dokunamıyoruz, varlığını göremiyor O’na sarılamıyoruz. 

Ama O bizi biliyor. Bizim özgürlüğümüze, irademize dokunmamak için, bizi kendisine saygıya cebretmemesi için, tercihimizin gönüllü bir saygıyla sevgiyle oluşması için Allah zâtını el Latîf olarak bize perdelemiştir. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 211

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

21 Ekim 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 210

Bu Kârun’un yaklaşımıdır

Eğer nimetleri aklınızın, zekanızın, girişimlerinizin, gayretinizin bir sonucu sayıyorsanız, bu Kârun’un yaklaşımıdır ve Kârun onca güç ve servetine rağmen ansızın yok edilmiştir. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 210

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

20 Ekim 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 209

 Ben şimdi nasıl hamd etmeliyim?

Ya Rabbi! Bu nimeti bana vermenin bende gerçek bir sebebi yok. Sen bana bunu lütfundan, sen bunu bana tamamıyla rahmetinden veriyorsun. 

Buna karşılık ben şimdi nasıl hamd etmeliyim? 

Bu hisse kapılan kimse kulluğunun asıl farkına varan, Rabbine karşı durduğu konumu doğru tespit etmiş olan kimsedir. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 209

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

19 Ekim 2024 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 208

 Allah Teala'dan başkasına duyulan takva

Mülk 21: “Eğer Allah lutfettiği rızkı kesiverse size rızık verebilecek olan kim?” 

Rızkı başkalarından sağladığımızı düşünürsek, onların önünde eğilirsek, onların önünde emri bil maruf nehyi anil münker yapacakken kendimizi geri çekiyor “ama bana iş vermez o zaman” diyerek görüşümüzü-inancımızı ifade etmekten hatta onların görebileceği alanlarda inancımızı yaşamaktan imtina ediyor isek bizim hatırını gözettiğimiz gerçek Rabbimiz o oluverir. 

Allah azze ve celle kulunu “rızkını ben sağlıyor değil miydim, o zaman neden rızk endişesi ile falanca yerde doğru sözü söylemekten kaçındın, doğru işi yapmaktan kaçındın?” diye sorgulayacaktır. 

Nitekim Allah, bizim içimizden geçenleri de, içinde bulunduğumuz toplumlarda hangi tepkiyi yapmaktan neden imtina ettiğimizi de, hesaplarımızı da, beynimizin yahut kalbimizin en dibinde hangi hesabı temel aldığımızı elbetteki bilendir. 

Allah rızka sahip çıkıyor, benim verdiğim rızık diyor. 

“Bizim patron biraz başka. O yüzden ben pek belli etmiyorum onun yanında kendimi” 

İşte bu takva. Ama Allahtan başkasına duyulmuş bir takva. 

Cenab-ı Hak bizi “Rızkı o mu veriyor ki? İşimden olursam Elbette Rabbim beni zayi etmeyecek, rızkımı verecek, düne kadar da zaten Rabbim idi.” diyecek bir basiret ile hakkı icra etmekten imtina etmeyen,gözü pek, yüreği sadece Allah takvası ile dolu kimselerden eylesin. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 208

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

18 Ekim 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 207

Allah Teala her çağrıya illa ki icabet eder

Salih peygamber kavmine dönüp: “Benim Rabbim yakındır ve icabet edendir.” Hûd Suresi - 61

Garîb ve Mucîb, yakın ve icabet eden. Cenab-ı Hakk’ın Kur’an-ı Kerîm’de ardışık kullandığı iki ismi. 

Değil mi ki kendini Mucîb diye tanıtıyor, her çağrıya illa ki icabet eder. 

Kur’an-ı Kerîm’de en çok hoşuma giden, okurken en çok yakınlık hissettiğim, tutunduğum ayetlerden bir tanesi. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 207

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

17 Ekim 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 206

Yüzümüzü ahirete dönemedik

Yüreğimizin konumunu sıklıkla sorgulamalıyız. Şuan neredeyim? Hayata nasıl bakıyorum? İlk inşaasını birinci plana almış, ilk inşaasının hedefleriyle hayal gören, yarınlara dönük böylece heyecan duyan bir noktada mıyım? 

Yoksa ilk inşaasını renksiz televizyonlar gibi geride bırakmış, gözünü ufka doğru dikmiş, ikinci inşaasının yaratılışının heyecanına kapılmış, bunun beklentisiyle ileriye doğru adımlar atan bir konumda mıyım? 

Bu heyecanı, bu konumu Cenab-ı Hakk’tan diliyoruz. “Biz onları (salih kulları) ahiret yurdunun düşüncesiyle sardık, kuşattık, saf bir şekilde bu düşüncelerin içine aldık.” Yani başka düşünce bırakmadık, halisane bir şekilde. İçinde bulunduğumuz hayatı hayat olmaktan çıkardığı, o hakiki hayatın duygusuna, düşüncesine sarılmış, oraya odaklanmışlar. Bizi de böylece yönlendirmesini, onlardaki kadar bizde sebep bulamasa bile sebepleri bizde var etmesini, bizi bu yönde sürüklemesini, en azından duamızda bunu sebep kılmasını diliyorum. 

Kur’an-ı Kerîm’i yıllarca her okuduğumuzda bu manayı bulduğumuz ama kapağını kapatıp şu kapıdan çıktığımızda yine dünyaya dair projelerin bizi sardığı, onların heyecanı ile devinip durduğumuz bir döngü içerisindeyiz. Bir türlü rayına koyamadık, bir türlü istikrar ile yüzümüzü ahirete dönemedik. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 206

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

16 Ekim 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 205

Biz hayatımızda ölümü hep hesaba kattık

Mülk 24: “Sizi yeryüzünde yaratan ve kendisine döneceğiniz yine O’dur.”


Ölümün en kötüsü şok edici olanıdır. En güzeli farkındalık haliyle, beklenen bir ölüm, hele hele özlenen haliyle daha bir güzeldir. O insanı şok etmez. 

İnsan “ben seni zaten bir ömür bildim, ben seni zaten bir ömür hep hesaba kattım, yaşamımda sen hep vardın” der. 

Böyle bir ölüm insanın hayatına anlam katar. Böyle kimseler kitaplarını ellerine aldıklarında mutlulukla “İşte benim kitabım, herkes okusun” diye insanların yanına sevinçle dönecekler. 

Onlara bu sonucu nasıl elde ettikleri sorulunca “Biz hayatımızda ölümü hep hesaba kattık” diye cevap veriyorlar. “Bir gün hayatımın sonlanacağını, bir gün ölüm ile karşımda Rabbimi bulacağımı hep hatırımda tuttum. Hep bu şuurla yaşadım.” diyorlar. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 205

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

15 Ekim 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 204

Kişinin Rabbini denklemden çıkarması

Rabbimiz, ateşin kıyısından müttakîleri kurtaracağını haber veriyor. 

Kişi cehennemden kurtarılıp, cennete doğru yola koyuldu mu işte bu muazzam bir kazançtır. Bu dünyadaki kazançlara benzemez. Bir adım sonra kaybın kendisini izlediği, beklediği yahut tehdit ettiği, hiç olmazsa ölümün bir kabus gibi beklediği bu kısır, anlamsız, önü kapalı bu çıkmaz sokakta heyecan duyup bir şeyler elde ettim diye mutluluğa kapılmak ne kadar akıl dışı ve anlamsızdır. 

İnsan önü açık, ufku açık sonsuzluğa uzanan bir süreç görmedikten sonra kısa süreli bir kapalı sokakta kendi kendine gelin güvey olması elbette akletmesinden vazgeçmesiyle, döneceğini unutmasıyla, Rabbini denklemden çıkarmasıyla ancak mümkün olur. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 204

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

14 Ekim 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 203

AKLETMEK

AKLETMEK kişiyi Yaradan’a bağlar. 

AKLETMEK kişiyi Allah’ın ilmine saygı duymaya, O’nun kudretini tanımaya, O’nun önünde hayranlıkla tapınmaya götürür. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 203

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

13 Ekim 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 202

Ölüm hayatın varlığını anlamlandırır

Mülk 25: “Onlar (inkarcılar) ‘Doğru sözlü iseniz (söyleyin), bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?’ derler.”

 
ÖLÜM normalde hayatı solduran, bitiren bir şey gibi görünürken Mü’minler açısından hayata anlam katar. Hayatın varlığını anlamlandırır. 

Ölümle Rabbe dönüş sürecini düşünen bir kimse ölüme odaklı, ölüme gebe bir şekilde yaşar. Onlar ölümü her an beklerken, kafirler “Ölüm ne zaman ne zaman?” diye sormuşlardı. (Öğrenmek için değil, Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’le alay etmek maksadıyla sormuşlardı.) 

Ne zaman başımıza ölüm gelecek diye soracağınıza, şuan gelmemesini kime borçlusunuz? Bunu bir düşünün. Tavanı başınıza kendiniz mi çaktınız, emniyetinizi kendiniz mi sağladınız da ne zaman burası yıkılacak diye soruyorsunuz? Şuan kim elinde tutuyorsa, yıkmadığına şükredin. 

Onlar Rablerini hatırlatan şeyleri yok saymak için böyle diyorlar. Ne zaman ne zaman diye diye dini hayatın dışında tutuyorlar. 

Ben gencim öyle şeyleri ilerde yaparım, diye diye hayatını Rabbinin buyruklarından uzak yaşamaya adıyor. 

Bu çarpık basit yöntemi çoğumuz hayatımıza bir ilke olarak koyuyoruz. Ölümün uzaklığıyla kendimizi gevşekliğe verip, hayatın kısa mesafeli, aldatıcı ve asla tatmin etmeyen şeyleriyle oyalıyoruz. 

Bu denli gönüllü yanılsama yok elbette. Bunun adı zulümdür. Kendi kendimize “Hayır hayır biz öyle yanılıyor filan değildik. Biz düpedüz zulmettik.” diyeceğimiz, ah-vah edeceğimiz anı Cenab-ı Hak haber veriyor. 

İbadetlere olan dikkatimiz ve özenimiz eksik kalıyorsa biz de onlardan bir taifeyiz demektir.

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 202

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

12 Ekim 2024 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 201

İNSANLARA YAŞATILAN İMKANLAR HER BİREYDE EŞİTTİR

İlahi adalette hiç bir açık kapı yoktur. Farklı imkanların kimilerine fazla yaşatılıp kendilerine yaşatılmamasını görerek, buradan bir mazeret yolu bulmalarına yer yoktur. 

Eceli müsemma dediğimiz o hayat dilimi herkese ayrı ayrı İlahi İlim kapsamında yaşatılmaktadır. Biz o ilme muttali olmadığımız için, görünürde bazıları uzun yaşıyor bazıları kısa yaşıyor diye sanki o kısa yaşayana daha az imkanlar verilmiş, daha az tecrübeler neticesinde süresi erkenden kapatılmış, diğeri daha fazla tecrübelerle düzelmiş gibi gözükebilir. Ama ilahi adalet bunun sadece zaman boyutuyla olmadığını bize söylüyor. Yaşatılan imkanlar zaman içinde yoğun yaşatılabilir, zamana yayılarak da yaşatılabilir. Kişinin neyi nasıl yaşadığı olayı dahi bizim açımızdan bir ölçüye vurabileceğimiz, bir hesapla üstesinden gelebileceğimiz bir konu değildir. 

Cenâb-ı Hâkk insanları eşit bir fırsatta yaşatırım diyor ise bu O’nun ilmi kapsamında öyledir, biz buna iman etmek durumundayız. 

Dolayısıyla cehenneme gidenler arasında kimsenin haksızca, öylesine, diğerlerine göre biraz masumca gittiğini asla düşünemeyiz. 

Allah, gerek uzun yaşan Hz Nuh’un kavmindeki insanları, gerek onlara göre kısa yaşayan bu ümmet içerisindeki bireyleri ve aradaki diğer toplulukları nice farklı ortamlarda ve koşullarda dahi adil sınamayı becermiştir, bu Allah cc için gayet kolaydır. İlim Allah’ın katındadır, Allah ilmi ile süreci adil olarak işletmektedir. 

Cenâb-ı Hâkk’a geri dönebilmek, O’nun rahmetine sığınabilmek, günahlardan vazgeçebilmek, O’nunla iyi bir bağ kurup barışabilmek adına insanlara yaşatılan imkanlar her bireyde eşittir. 

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 201

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

11 Ekim 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 200

Islah etmek kişinin kendisinden başlar

İzlem ve iyileştirme, Ramazan tam bunun mevsimidir. İzlemler masaya yatırılır, nasıl geçti 1 yıl? 

Ve bu izlemlerin neticesinde hangi önleyici-düzeltici tedbirleri almak durumundayım, hayatım böyle gitmemeli. Ben iyileştirmeliyim. 

Biz buna ıslah diyoruz. 

Çoğu kimse bunu dışarıyı-çevreyi ıslah etmek olarak algılıyor. 

Halbuki ıslah etmek, kişinin kendisinden başlar. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1   

10 Ekim 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 199

Gençler sorgulayarak geliyor

"Hak gelince batıl zail olur." İsra-81 

Hakkın böyle baskın yanı vardır. 

Gençlerimizin sorgulaması bizi korkutmasın. Sıkıntı şu, üst kuşak bu soruların cevaplarına sahip değil. Çünkü kendi döneminde ne sorguladı ne araştırdı. Sadece var olanı muhafaza etmekle, taklitle yetindi. 

Ama alttan gelen sorgulayıcı gençler bu süreci ben inanıyorum ki lehimize çevirecek. Çünkü onlar akledip gerçekten içselleştirerek İslam’a sahip çıkacak, bu sefer onların önünde batı dünyası da duramayacak. Sorgulayarak geliyor çünkü. 

Takliden sahip çıkanlar bunu korkarak yapıyor ve çocuklarına bunu baskıyla tutturmaya çalışıyorlar. Oysa tahkik özgüven demektir.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

9 Ekim 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 198


Kandil gecelerine özel bir ibadet var mıdır? 

Kur'an’ın özellikle işaret ettiği Kadir Gecesi var. 

Şabanın orta gecesi gibi zayıf hadislerden mülhem bir anlayış var (Yani esinlenmiş). 

Bir kısmı da senei devriye olarak Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in doğumunu hatırlamaya onu yâdetmeye dair geceler var. 

Kadir gecesini bir yanda tutarsak, diğer gecelere dair Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem nasıl ibadetler yapardı, sahabe ne yapardı gibi sorulara cevapsız kalıyoruz. 

Çünkü elimizde sahabenin icra ettiği, Resulullahın onlara öğrettiği bir durum yok. Ama herhangi bir gecede yapabileceğimiz ibadetleri yapabiliriz, en önemlisi günahlarımızı düşünüp mağfiret dilemek. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

8 Ekim 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 197

Rahim bağına dikkat etmek

Cenab-ı Hak, kullarıyla ilişkisini, rahim bağına gösterdikleri vefa ile birleştirmiş. 

Cenab-ı Hak rahme kendi Rahim isminden vermiş. “Benim ismimden bir isim verdim” diyor. 

Rahim bağına dikkat etmek, kişinin Cenab-ı Hak ile olan bağına verdiği önemle aynı şey. Burayı önemsemediğinde, Cenab-ı Hak da kendisiyle olan bağlantıyı gevşetiyor. 

Anne-babamızı, kardeşlerimizi vs biz seçmedik. "Rabbim madem ki onları bana Sen takdir ettin, öyleyse önemsiyorum ciddiye alıyorum ve bağlantıyı koruyorum", demek "Senin takdirine boyun eğiyorum" demek. 

Ama şeytanın yaptığı gibi “Hayır istemiyorum böyle akrabalardan utanıyorum vs” gibi cümleler onları aşağılamıyor, kendisiyle onlar arasında o köprüyü kuran Yüce Kudret’in takdirine bir baş kaldırı. 

Ve bunun ilk örneğini şeytanda görüyoruz. Şeytan Adem’i kabullenemedi. Cenab-ı Allah dilediğini yaratır. Onların belli sıkıntıları da olabilir. Ama O verdiği için benim için çok değerliler. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

7 Ekim 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 196

Bilmek ile şuur aynı şey değildir

Tecahül-i arif sanatı, bir şeyi bilip de bilmiyormuş gibi davranma.

(Bunu ne çok yapıyoruz.)

Bilmek ile bilinç hali (şuur) aynı şey değildir.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1   

5 Ekim 2024 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 194

“Bak ben daha modernim”

Batı medeniyetleri pazusunu hayata dair değerlerden çok, teknik alanlarda gösteriyor, gücünü üstünlüğünü. 

Onun gölgesinde değerlerinin de üstün olduğu vehmini oluşturmak istiyor bizde. 

Kendi normlarını cilalı gösteriyor ve sanki bizim o normlara yetişmek gibi bir durumumuz oluşuyor. 

Aslında biz peşlerinden koşup duruyoruz ama asıl onların bizi geçtiği taraf teknolojik taraf. Değerler ve din değil. 

Biz hayata dair yanımızı güçlendirirsek daha omuz hizasında bir medeniyet ile karşı karşıya geliriz. 

Yoksa bu tarafımız aksak olduğu sürece “Bak ben daha modernim” deyip duracaklar. 

Bazılarımız diyecek ki “Aaa bak onlarınki doğru , öyleyse biz bizimkini onlarınkine uyarlamaya çalışalım” ve bir başkası diyecek ki “Biz yanlış anlamışız şimdiye kadar.” 

İşte bu yetişme psikolojisiyle aşağıda kaldığımız bir süreç. Üstünlük hep onlarda kalacak. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

4 Ekim 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 193


Rabbimizin bizi yaratmadaki muradı nedir? 

Rabbimiz bizi bu hayatta hangimiz daha güzel davranacak onu ortaya çıkarmak için yarattı. Bütün bu imkanlarımızın gayesi bu. 

Bazılarımız Rabbimize saygılı, Rabbimizin kullarına saygılı , haddini bilir bir hayat yaşayacak, bazılarımız saygısız bir yaşam sürecek. Bütün nimetlerden hesaba çekileceğiz. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

3 Ekim 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 192

Biz buraya ait varlıklar değiliz, sürgün ile gönderildik

Biz buraya ait varlıklar değiliz, sürgün ile gönderildik. Geçici bir süreliğine burada yaşıyoruz, her anımız sıkıntı doludur. Her anımızda bu yere olan uyumsuzluğumuz zıtlaşmamız var. 

O yüzden bu yer bizi yıpratır. Esas yurdumuz cennettir. Orayla uyumluyuz orada keyif alırız. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

2 Ekim 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 191

Aklettiği takdirde

Cenab-ı Hakk Kitab’ında insana her şeyi son raddesine kadar madde madde koyan değil, ona akledebileceği, aklettiği takdirde sonuca götürebileceği yeterli veriyi sunuyor. 

Kıssalarda dahi bu böyledir. Bütün ayrıntılarını koyarak değil, bazı sahnelerin atlandığını görürsünüz. Ama kıssayı derleyecek yeterli muhteviyat vardır. (Bazen bir ayeti sonrasındaki ayetlerde daha iyi anlayabiliriz)

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

1 Ekim 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 190

Cenab-ı Hakk’a olan bağlantı

Hiçbir bağlantı kulun Cenab-ı Hakk’a olan bağlantısından daha üstün ve daha hatırlı değildir. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

30 Eylül 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 189

Bize düşen kendi içimize dönüp samimiyetimizi ayarlamak

Allah Teala bizim duruşumuza göre bize muamele ediyor. 

O yüzden herkes kendi halini düzeltmeye baksın. 

Öz benliğimizde taşıdığımız iyiliğimizin veya kötülüğümüzün, samimiyetimizin veya fıskın tam karşılığını verecek ise, şu halde bize düşen kendi içimize dönüp samimiyetimizi ayarlamamız. Çünkü tam onun karşılığını bulacağız. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

29 Eylül 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 188

İşlenmiş bir günah kişinin aklına geliyorsa mağfiret dilemeye devam etmelidir

İşlenmiş bir günah kişinin aklına geliyorsa mağfiret dilemeye devam etmelidir. 

Ömer radıyallahu anh diyor ki “Allah setreylemiş, sen neden kendini ifşa ediyorsun?” Günahlarını sağda solda anlatıp durma, ilahi rahmetle orada kaybolsun gitsin. O’na anlat, af dile. 

Diliyorum ve düşünüyorum ki Allah azze ve celle katında o günahı siliyorsa bizim hafızamızdan da siliyor. Çünkü o acı veriyor bize. Bağışladığı bir şeyden dolayı kuluna daha fazla ızdırap vermez. O yüzden aklıma geldikçe diyorum ki ya Rabbi beni demek ki bağışlamadın, hatırlatıyorsun, acısını hissederek mağfiret diliyorum. (Böyle tahayyül ediyorum)

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

28 Eylül 2024 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 187

Herhalde onlarla çok benzeşen bir topluluğuz!

Kur'an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak özellikle İsrailoğulları’nı ve dolayısıyla Hz Musa’yı çok zikrediyor. (kardeşi Harun’u da) 

Müfessirler bunu şöyle değerlendiriyor: Herhalde onlarla çok benzeşen bir topluluğuz! Muhtemelen İsrailoğulları’nın düştüğü durumlarla benzer şeylerle karşı karşıya geleceğiz. Bize göre en çok ibretin bulunduğu topluluk olsa gerek. 

Biz her ne kadar İsrailoğulları’nı karşıtımız ve bizden en uzak bir topluluk olarak görsek de, demek ki bize en çok ibret, en çok örnek oluşturacak topluluk da yine onlardır. Bu bizim, onlar gibi tepkiler vereceğimizin, benzer sınavlarla karşı karşıya kalacağımızın bir alameti ise eğer o zaman biz de tehlikeye çok yakınız. 

Kur'an’da Cenab-ı Hak kıssaların anlatışını hep ibret hedefine, neticesine, gayesine bağlıyor. “Andolsun onların kıssalarında akıl sahipleri için ibretler var.” Yusuf-111

İbret için anlatılıyorsa, bize de en çok anlatılan Musa aleyhisselam ise burada başka bir ders var demektir !!!

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

27 Eylül 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 186

Allahım beni azlardan eyle

Ömer radıyallahu anh bir gün bir adamın şu duasını duymuş: “Allahım beni azlardan eyle.” 

Nedenini sorduğunda adam, Kuran’a bir bak demiş, iyiler hep azınlık olan tarafta. 

Cenab-ı Allah diyor ki “Kullarımdan şükredenler çok azdır.” Ben de o azınlık tarafta olmak istiyorum. 

Kur'an’ın penceresinden baktığımızda çoğunluğun tarafı tehlikede, yanlış. Çoğunluğu iman etmiyor, akletmiyor. Müttakîler, muhlisler azınlıkta.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

26 Eylül 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 185

O kadar niyet odaklı yaşa ki attığın her adımın bile niyetli olsun

İnsanın arkasında iradesi, niyeti olmadığı sürece bir amelden insanın getirisi olmaz. 

Niyet esastır. Eğer Cenab-ı Hak’tan umduğu bir şey yok ise bir hayra vesile olmak kişiye bir şey sağlamaz. 

O yüzden eski alimler “Ne yap et ufak işlerinde bile büyük niyet koy” diyorlar. 

İnsanın akıllısı hele ki dinde, böyle olur. Küçük ameller yapar ona bile büyük niyetler koyar. O niyet Cenab-ı Hak makamında önemlidir. Onun umduğu yatırım yaptığı o beklentiye göre karşılık verilir. 

O kadar niyet odaklı yaşa ki attığın her adımın bile niyetli olsun.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

25 Eylül 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 184

Kişi tövbe etmezse

Kişi tövbe etmezse Cenab-ı Hak onu affetmez. 

Bir topluluk akletmezse, hidayeti seçmezse Cenab-ı Hak da onlara hidayet etmez. 

Bunları, Allah Teala’nın sünneti, O’nun koyduğu ilkeler olduğu için biliyoruz.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

24 Eylül 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 183

Hayatta olumsuzluklarımız bitmiyorsa 

Hayatta olumsuzluklarımız bitmiyorsa şayet, bu Cenab-ı Hakk’a olan saygısızlıklarımızın çokluğundandır. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

23 Eylül 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 182


O'NUN RAHMETİ RAHMETE TALİP OLANLARADIR

Allah azze ve cellenin rahmeti, O’na saygılı, O’nu olanca azametiyle kibriyasıyla tanıyan, ve olanca küçüklüğüyle kendisi huzurda tevazuda bulunup yanlışlarından ötürü bağışlanma dileyen kimseleredir. 

Yoksa Cenab-ı Hakk’a diklenen, tenezzül edip huzuruna gelmeyen, Allah azze ve celle ile köprüleri atmış, kendi başına buyruk yaşayan, O’nun her vakit çağrısına kulak tıkayan, “Bunlar haram bunlar helal” dediklerini önemsemeyen kimselere Cenab-ı Hakk’ın rahmeti tersine döner. 

O’nun rahmeti, rahmete talip olanlaradır. (Sen O’nu saymayarak yaşa, sonra da Allah çok affedicidir de. Öyle bir şey yok) Kulun haddini bilmesi gerekiyor, o zaman Cenabı Hakk’ın rahmeti, bereketi devreye girer. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

22 Eylül 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 181


EN BÜYÜK TEHLİKE DALMAK!

İyiler cehennemden çabucak uzaklaştırılırlar. (Takva ölçüsüne göre hızla) Günah hepimizin hayatında nasıl az veya çok varsa, cehennem de o kadar hayatımızın akibetinde bir geçiş süreci olarak karşımıza gelecek. 

Cehennemdekilerin aralarında diyaloglar geçer:

“Ne tasadduk etti, ne namaz kıldı.” 

“Biz namaz kılanlardan değildik.”

Dolayısıyla namaz bizi cehennem eşiğinden kurtaran bir araç. O yüzden “Haydi felaha” diye çağrılırız. 

Muddessir suresinin 40-44 ayetlerinde cennettekiler cehennemdekilere sorar: “Sizi ateşe sokan nedir?” Cehennemdekiler de “Biz namaz kılanlardan değildik, biz miskini,yoksulu yedirenlerden de değildik” derler. “Biz ölümü, ceza gününü de inkar ediyorduk. Ve günaha dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk.” 

Hayattaki en büyük tehlike dalmak. Yani farkındalığın kaybı. Buradan gelip geçenler olarak burada hep kalacağımız hissine kapılmak işte bu bir dalış, bu gaflet hayattaki en büyük risk. Buna karşı korunabilmek için bilinçte kalmak gerekir ve bu bilinçte kalış için de Cenab-ı Hak bize namazı öğretti. Bilincimizi zinde tutalım diye namazı günün içine belli aralıklarla yerleştirdi. Hafta sonu tüm haftanın namazlarını komple kılmak olabilirdi ama bu kabul olmadı, vakti gelince farz oldu. Çünkü gün içinde bizim kendimizi yenilemeye ihtiyacımız var ki dalıştan kurtulabilelim. 

Peki namaz benim zindeliğimi nasıl sağlayabilir? Huşû ile. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

21 Eylül 2024 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 180

Eğer kişinin kalbinde Cenab-ı Hak ile birliktelik varsa

“Kalpler Allah’ın zikriyle mutmain olur” 

Eğer kişinin kalbinde Cenab-ı Hak ile birliktelik varsa o zaman tatmin dediğimiz o hoşnutluk, mutluluk gerçekleşir. 

Etraftaki koşullar ne kadar zor olursa olsun Allah azze ve celle bir insanı içten mutlu ettiği zaman artık onun mutluluğuna diyecek yoktur. Çünkü bizim Yaratıcı’mız bütün sistemlerimizin hâkimi. O’nunla birliktelik mutluluktur. 

Tam tersini düşünelim; O’nun zikrinden uzak kimse sarayda da olsa mutsuzdur. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

20 Eylül 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 179


HİÇ BİR HÜCCET BIRAKMAZ

Cenab-ı Hakk’ın huzuruna çıkmış insanlar, bağırıyorlar çağırıyorlar:

“Ya Rabbi n’olur bizi dünyaya geri gönder. Biz şu anda çok iyi farkına vardık, bizi geri gönder.” Ama Cenab-ı Hakk’ın iddiası şu: “Ben olması muhtemel ondaki iyiliğin ortaya çıkmasına elverecek bütün seçenekleri, bütün ihtimalleri süpürerek ne varsa kulumu hayatta hiç birini geri bırakmaksızın hepsini (tüm fırsatları) tamamlarım.” 

Yani aleyhinde hiç bir hüccet bırakmaz. Ya Rabbi bana şunu yapsaydın ben de şöyle olurdum, dedirtmez. Cenab-ı Hak onu da yapmıştır ona. Artık buraya geçenler tam bir farkındalık ile hakikati özellikle terk etmiş olarak gelir. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

19 Eylül 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 178

Hz Muhammed’in hangi yönünü ele alsam her defasında O diğerlerini geride bırakıyordu

“Dünya Tarihine Yön Veren En Etkin 100 Kişi” adlı kitabı Amerikalı bir yazar yazmış. Listenin başında Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Ve Sellem var. 

Yazar diyor ki; Hz Muhammed’in hangi yönünü ele alsam her defasında O diğerlerini geride bırakıyordu (ister askeri alanda komutan olarak, ister devlet adamı, ister din adamı, ister aile reisi olarak, ister tesis ettiği içtimai toplum olarak)

Ve Hz Muhammed’i birinci sıraya almamdaki en önemli sebep, O’nun başlattığı o süreç halen dalga dalga genişlemekte. Dolayısıyla insanlık üzerindeki etkisi hala canlıdır. Tekamüle ermiş veya inişe geçmiş değildir. Ben ne yaparsam yapayım hangi manipülasyona başvurursam vurayım O’nu ikinci sıraya atmam mümkün değildi. (Yazar kitabının girişinde böyle izahatta bulunmuş)

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

17 Eylül 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 176

Etrafımızdakiler değiştiğinde biz de değişiyor isek

Etrafımızdakiler değiştiğinde biz de değişiyor isek, Cenab-ı Hak ile ciddi bir bağlantımız yok demektir.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

16 Eylül 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 175


KUR'AN YOKSA ŞEYTAN VAR

Bir insanın hayatında Kur'an yoksa şeytan var demektir. “Şüphesiz biz şeytanları inanmayanların yoldaşları yaptık.” A’râf 27. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

15 Eylül 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 174


HER DURUMDA "BENİM" DEDİĞİM OLUR!

Zebur’da geçtiği söylenen ifadelerden: Cenabı Allah  Davud aleyhisselam’a sesleniyor ; “Ya Davud, sen de istiyorsun ben de istiyorum. Ancak benim istediklerimden gayrısı olmaz. Eğer kendi istediklerinin peşinde koşarsan, seni yorarım, yine de benim dediğim olur. Benim istediklerim peşinde koşarsan, senin istediklerini veririm. Sonuçta yine sadece benim istediklerim olur.” 

Burada Cenabı Hakk’ın mutlak iradesinin mutlak olarak her şeyi yönettiğini, kontrol ettiğini görüyoruz.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

14 Eylül 2024 Cumartesi

***KANDİL GECELERİ


İslam’ın hayatımızda iki noktaya indirgenmesi, karşı karşıya bulunduğumuz iki handikapı işaret ediyor.

Bunlardan ilki, “ideolojileştirme” yanlışı. Sanki İslam bize, kılımızı kıpırdatmaya gerek olmadan dünyamızı mamur etme garantisi veriyormuş gibi, yahut yaşadığımız dünyaya hakim olan çarpıklıklara itirazdan ibaretmiş gibi algılanıyor bir kesim tarafından. Soğuk savaş döneminin getirdiği “ideolojiler çarpışması” vakıasından kalma bir algı tarzı bu.

Bu algı tarzında İslam’ın toplumsal hayat, gelenek, kültür ve nihayet medeniyet oluşturucu yanı tamamen devre dışıdır. O, toplumun ekonomisini düzelten, siyasetine şekil veren ve uluslar arası düzeni Müslümanlar lehine yeniden dizayn etmeyi hedefleyen bir “ideoloji”dir. Tıpkı diğer ideolojiler gibi!..

İkinci handikap ise İslam’ı vulgarize etme yahut “popülerleştirme” tarzında kendisini gösteriyor. Bu algı tarzında da İslam, geleneklerde yaşanandan ibaret olup sokaktaki hayata, siyasete, ekonomiye, ulusal ve uluslar arası meselelerle alakası bulunmayan “kültürel” bir unsur olarak öne çıkıyor.

Bu anlayışların kandiller meselesiyle alakasına gelince; ilk algı tarzına göre kandiller, dinî bir anlam ve mahiyet taşımayan, herhangi bir meşruiyeti de olmayan zaman dilimleridir. Bu zaman dilimlerinde yapılan işlerin İslam’ın “esas meseleleri”yle hiçbir bağlantısı yoktur. Tam tersine kandiller ve benzeri uygulama ve anlayışlar birtakım gerçeklerin üstünü örtücü bir fonksiyona sahip olup, halkı uyuşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, yılda birkaç kere elde edilen birer “günah çıkarma fırsatı” olarak kandiller, aslında insanımızı dinin özünden uzaklaştırıcı bir mahiyete de sahiptir. Yılın büyük çoğunluğunda dinle-diyanetle ilişki kurma, dinî hassasiyetleri gözetme ve yaşama ihtiyacı hissetmeyen kesimlerin, işledikleri her türlü mel’anetten arınması için tanınmış birer fırsat olarak iş gören ve bu haliyle tümüyle zararlı birer bid’at olan bu ve benzeri uygulamalardan bir an önce vaz geçilmelidir!

İkinci anlayışa göre ise kandiller bu milletin özünü, kendisini, kültürünü yansıtmaktadır. İnsanların bu zaman dilimlerinde camileri doldurması, mevlitler dinleyip eve kandil simitleri götürmesi önemli bir şeydir. İnsanın bu gece dinlediği mevlit, dinî görevlerin yerine getirilmesi adına yeterlidir. Hiç başını örtmeyenlerin yarım yamalak da olsa başlarına birer örtü alıp türbelere koşması, iyi bir eş, iyi bir iş, para, şifa… dilemesinin dine aykırı bir yanı olmamalıdır!

Kandiller meselesini genellikle bu iki gerilim noktası arasında ya birinin veya öbürünün çekim alanına kapılarak konuşuyoruz genellikle. İtidali ve soğukkanlılığı elden bırakıp, genellemeler yapmak hoşumuza gidiyor belki. Ama heyecanla ve genellemeler yaparak ele aldığımız her meselede yanlışa düşmemiz kaçınılmazdır.

Meseleye itidal çerçevesinde baktığımızda şunları söylemek mümkün:

Bu zaman dilimleri insanlara modern hayatın getirdiği koşturmaca içinde bir an olsun durma, dinlenme, soluk alma ve her ne surette olursa olsun bir muhasebe yapma imkânı sunuyor; bu bir gerçek. Bir insanın hangi vesileyle olursa olsun Kur’an’la irtibat kurması, Allah’ı hatırlaması, günahlarını itiraf edip tevbeye yönelmesi elbette önemlidir ve önemsenmesi gereken bir durumdur.

Bir insanın cumadan cumaya camiye gitmesi, yahut Ramazan’dan Ramazan’a oruç tutup hayatına İslamî ölçüler çerçevesinde -ne kadar yapabiliyorsa o kadar- çeki düzen vermesi yanlış mıdır? Evet, elbette aslolan bu değildir. Ama bu kadarının da hiçbir önem taşımadığını söylemek herhalde abartı olacaktır!

Bu nasıl bir gerçekse, şu da öyle bir gerçek: İslam, kandillerle ya da benzeri zaman dilimleriyle sınırlı olarak yaşanabilen bir din değildir. Aslolan onu bir bütün olarak öğrenmek ve yaşamaktır. İçine birtakım bid’at uygulama ve anlayışların karıştığı kandiller ve benzeri hususları da İslam’ın birer “aslî unsuru” saymak doğru değildir.

Yorum:

İslamı belirli gecelere hapsederek insanları islamın mesajından uzaklaştırma yönündeki en önemli organizasyonlardan olan kandiller hakkındaki alıntının faydalı olacağı kanaatindeyim.

KANDİL GECELERİ

Ülkemizde kandil geceleri diye bilinen geceler; Rabiulevvel ayının on ikinci gecesi olan Mevlid, Recep ayının ilk cuma gecesi olan Regaib, yine Recep ayının yirmiyedinci gecesi olan Mirac, Şaban ayının on beşinci gecesi olan Beraat ve Ramazan ayının yirmi yedinci gecesi olan Kadir Gecesidir.

Bu geceler Osmanlılar döneminde II. Selim zamanından başlayarak, minarelerde kandiller yakılarak duyurulup kutlandığı için “Kandil” olarak anılmaya başlamıştır.[1] Bu çalışmada kandillerin tarihi ile ilgili bilgi verilip dinimizin bunlara bakışı ortaya konulmaya çalışılacaktır.

1. Kadir Gecesi

Bu gecelerden Kadir gecesi ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de müstakil bir sûre bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’in doksan yedinci sûresi olan bu sûrede Allah-u Teala, Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğunu bildirmiştir. Fakat bunun da Ramazanın yirmiyedinci gecesi olduğuna dair kesin bir delil yoktur. Kadir gecesi ile ilgili hadislere bakıldığında Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin mü’minlere tavsiyesi, Kadir gecesini Ramazanın son on gününün tek gecelerinde aramaları şeklinde olmuştur. Buna göre Kadir gecesi Ramazanın yirmi bir, yirmi üç, yirmi beş, yirmi yedi ve yirmi dokuzuncu gecelerinden herhangi biri olabilir. Yani Kadir gecesi, zamanımızda Müslümanlarca ihya edilmeye çalışıldığı gibi herkesçe bilinen bir gece olmayıp, aksine gizlenmiştir. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bile Kadir gecesinin Ramazanın kaçıncı gecesi olduğunu bilmiyordu.

Kadir gecesinin ihyası ile ilgili olarak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemden bir dua haricinde herhangi ibadet tavsiye edilmemiştir. Fakat Âişe validemizin bildirdiğine göre Peygamberimiz Ramazan ayında, diğer aylarda görülmeyen bir gayrete girerdi. Ramazanın son on gününde ise çok daha şiddetli bir gayrete geçerdi. Son on günde geceleri ihya eder, ailesini de (gecenin ihyası için) uyandırır ve itikâfa girerdi.[2]

Bir gün Âişe validemiz, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme: “Ey Allah’ın elçisi! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu anlarsam o gece nasıl dua edeyim?” diye sormuş, Peygamberimiz de ona: “Şu duayı oku” buyurmuştur:

“Allahım! Sen affedicisin, cömertsin. Affetmeyi seversin. Beni de affet.”[3]

2. Beraat Gecesi / Kandili


Beraat gecesinin fazileti ile ilgili olarak da Peygamberimizden nakledilen birkaç hadis bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesinde bu gecede Allah’ın dünya semasına tecelli edeceği, Kelb kabilesinin koyunlarının kılları adedince (çokluk belirtmek için kullanılmış bir ifade) insanı bağışlayacağı ve kendisine edilen tüm duaları kabul edeceği anlatılmaktadır.[4] Bu hadise kitabında yer veren İmam Tirmizi ve onun hocası İmam Buhari başta olmak üzere birçok âlim, bu hadislerin isnadlarında problem bulunduğunu, dolayısıyla hadislerin zayıf olduğunu ve bunlarla amel edilmeyeceğini belirtmişlerdir.[5] Müfessirlerden Ebu Bekir İbnu’l-Arabî, Beraat gecesinin fazileti hakkında bir tek sağlam hadisin bile gelmediğini, dolayısı ile bu konu ile ilgili olarak hadis diye dolaşan sözlere itibar edilmemesi gerektiğini söylemektedir.[6] Gerçekten de Peygamberimizin ve sahabe-i kiramın mescidlerde bu geceyi ihya etmek için toplandığı, özel dualar ettikleri, bugün özellikle ülkemizde olduğu gibi bu geceye has namaz kıldıkları şeklinde tek bir rivayet dahi gelmemiştir.

Bazıları Duhan sûresinde geçen: “O gecede her hikmetli buyruk ayrılır ve katımızdan bir emirle ilgilisine yollanır.” (Duhân, 44/4-5) ayetlerine bakarak o gecenin Şaban ayının on beşinci gecesi olan Beraat gecesi olduğunu söylemişlerdir. Buna dayanarak da Allah’ın o gecede kulların rızıklarını taksim ettiğini, ecellerini tayin ettiğini, bir sonraki Şaban ayının on beşine kadar olacak tüm olayları takdir ettiğini, dolayısıyla bu gece yapılacak olan dua ve ibadetlerin mutlaka kabul edileceğini iddia etmişlerdir. Böylece peygamberimiz ve ashabının yapmadığı, bu geceye has bir takım ibadetler ortaya çıkmıştır. Hâlbuki Allah-u Teâlâ o sûrede şöyle buyurmaktadır:

“Hâ Mîm. Andolsun o apaçık kitaba ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz uyarıcıyız. O gecede her hikmetli buyruk ayrılır ve katımızdan bir emirle ilgilisine yollanır.” (Duhân, 44/1–5)

Görüldüğü gibi Allah-u Teala, işlerin taksim edildiği gecenin Kur’an-ı Kerim’in indirildiği gece olduğunu bildirmektedir. Kur’an’ın da Şaban ayının on beşinde değil; Ramazan ayında ve Kadir gecesinde nazil olduğunu diğer ayetlerden öğrenmekteyiz:

“Ramazan ayı ki o ayda insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an indirilmiştir.” (Bakara, 2/185)

“ Muhakkak ki biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik.”
(Kadir, 97/1)

Âlimlerin büyük bir çoğunluğu Duhân suresinde geçen “mübarek gece”nin kadir gecesi olduğunu söylemişlerdir. Müfessir Ebu Bekir İbnu’l-Arabî bu konuda şöyle demektedir: “Bu ayette geçen mübarek gecenin kadir gecesi değil de başka bir gece olduğunu iddia edenler, Allah’a büyük bir iftirada bulunmuş olurlar.”[7]

Bir de Beraat gecesi ile alakalı olarak halk arasında “Beraat gecesi namaz”ı veya “Salâtu’l-Hayr” olarak bilinen bir namaz vardır. 100 rekât olan bu namazın her rekâtında Fatiha ve on defa İhlâs suresinin okunması gerektiği söylenmektedir.[8] “Kaynakların be­lirttiğine göre Berat gecesine ait özel bir namaz yoktur. Gazzâlî, bu gece her rekâtında Fatiha’dan sonra on bir İhlâs okunmak suretiyle kılınacak yüz rekât veya her rekâtında Fatiha’dan sonra yüz İhlâs okunan on rekât namazın çok se­vap olduğuna dair bir rivayet nakletti­ği halde (İhyâ, 1/203), İhyâ-u Ulûmi’d-dîn’deki hadisleri tenkide tâbi tutan Zeynüddin el-Irâkî ile Nevevî bunun aslının olmadığını söyle­mişlerdir. Bu namazın bir bid’at oldu­ğunu kaydeden Nevevî, bu konuda Kûtü’l-Kulûb ve İhyâ-u Ulûmi’d-dîn’de geçen rivayete aldanılmaması gerektiği­ni söylemekte (el-Mecmû’, 4/56), Ali el-Kârî de bu rivayetin uydurma olduğunu belirterek Berat gecesi namazının h. 400 (m. 1010) yılından sonra Kudüs’te ortaya çıktığını kaydetmektedir. Bu namazın ilk defa h. 448 (m. 1056) yılında Kudüs’te Mescid-i Aksâ’da kılındığına ve zamanla yaygınlık ka­zanarak sünnet gibi telakki edildiğine dair bir rivayet de nakledilmektedir.”[9]

3. Regaib ve Mirac Kandilleri

Recep ayında bulunan Regaib ve Mirac kandilleri ve faziletleri hakkında da herhangi bir delil bulunmamaktadır. Özellikle tasavvufi eserlerde yer alan, Hz. Peygamberin Regaip gecesinde ana rahmine düştüğü, Recep ayının ilk Perşembe günü oruç tutup gecesinde Regaip namazı adıyla bir namaz kılmanın sevap olduğu ve bu gecenin birçok faziletinin bulunduğu yönündeki rivayetlerin “asılsız” olduğu hadis âlimlerince belirtilmiştir.[10]

Bir de halk arasında “üç aylar” olarak bilinen Recep, Şa’ban ve Ramazan ayları hakkında rivayet edilen: “Recep Allah’ın ayıdır, Şa’ban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır.” Sözü hakkında âlimlerin çoğu “bu uydurmadır” demiştir. Ayrıca yine Recep ayının fazileti hakkında: “Kim o ayda şu kadar namaz kılarsa ona şu kadar sevap verilir, kim o ayda istiğfar ederse ona şu kadar ecir verilir.” Şeklinde hadis diye rivayet edilen sözlerin hepsi mübalağadır, hepsi âlimler tarafından tekzib edilmiştir.[11] Özellikle Regaip gecesi ile ilgili olarak halk arasında meşhur olan Regaip namazıyla ilgili rivayeti, 1023 (h. 414) yılında vefat eden Ali b. Abdullah b. Cehdâm isimli Mekkeli sûfî bir zatın ihdas ettiği / ortaya çıkardığı kaynaklarda belirtilmektedir.[12] Yine kaynaklarda Regaip gecesiyle ilgili özel ibadet ve kutlamaların hicri 4. yüzyılda (miladi 10. yy) ortaya çıktığına ve bu gecenin ilk defa “kandil” olarak kutlanmasına hicri 448 (m. 1056) yılında Kudüs’te, 480 (m. 1087) yılında da Bağdat’ta kutlanmaya başladığına dikkat çekilmektedir.[13]

“İslam âlimlerinin büyük bir kısmı Hz. Peygamber, sahâbe ve tâbiîn dönemlerinde Regaib kandilinin bilinmediğini, kandil geceleri kutlanmasının diğer dinlerin tesiriyle ortaya çıktığını, dolayısıyla bu gecede özel bir ibadet yapmanın dinde yeni ibadet ihdası anlamına geleceğini, Resul-i Ekrem tarafından genel olarak bidatlerin yasaklanmasının yanı sıra Cuma günü ve gecesi özel bir ibadet yapılmasının da yasaklandığını[14], bu sebeple Regaib günü ve gecesinde muayyen ibadetler yapmanın dinen sakıncalı olduğunu belirtmişlerdir.”[15]

Yalnız Recep ve Şa’bân ayları hakkında bir kaç söz söylenmesi gerekmektedir: Recep ayı “dört haram ay”dan bir tanesidir. Diğerleri Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır. Bu aylarda savaşmak haram kılınmıştır. Dolayısıyla bu ayların diğer aylara göre bir fazileti bulunmaktadır. Âlimler bu aylarda oruç tutmanın müstehab olduğunu söylemişlerdir. Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemden ve ashab-ı kiram’dan “özellikle” bu ayda oruç tutmanın faziletine dair herhangi bir sahih rivayet nakledilmemiştir.

Şa’bân ayına gelince: Sahih rivayetlere göre Peygamberimizin Ramazan ayından sonra en çok oruç tuttuğu ay Şa’bân ayıdır.[16] Üsâme b. Zeyd (r.a) şöyle bir hadis rivayet etmiştir: “Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Şa’bân ayında tuttuğu orucu hiçbir ayda tutmamıştır. Kendisine: “Ey Allah’ın Resulü! Senin, Şa’bân ayında tuttuğun orucu başka bir ayda tuttuğunu görmedim” dedim. O da şöyle buyurdu: “Şaban, Receb ile Ramazan arasında insanların gafil bulunduğu ve amellerin, âlemlerin Rabbi olan Allah’a yükseldiği aydır. Ben de amelimin (Allah Teala’ya) oruçlu olduğum halde yükselmesini seviyorum.”[17] O halde bu ayda oruç tutmanın Peygamber (sav)’in güzel bir sünneti olduğu rahatlıkla söylenebilir.

4. Mevlid Kandili
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Ashab-ı Kiram, Emevîler ve Abbâsîler dönemlerinde herhangi bir kutlama örneğine rastlanmayan Rebiulevvel ayının on ikinci gecesi olan Mevlid kandili, ilk defa hicretten yaklaşık üç yüz elli yıl kadar sonra Mısır’da, Şii Fâtimî Devleti döneminde kutlanmaya başlamıştır.[18] Eyyûbîler döneminde birçok tören ve bayram kaldırılmış olduğundan Mevlid kutlamaları Erbil Atabegi Begteginli Muzafferuddin Kökböri (ö. 629/1232) tarafından büyük törenlerle yeniden kutlanmaya başlamıştır.[19] Muzafferuddin Kökböri’nin bu kutlamaları yeniden başlatmasının ardında, Musullu sûfi Ömer b. Muhammed el-Mellâ’nın bulunduğu belirtilmektedir.[20] Peygamber Efendimizin doğum günü olan bu günün / gecenin faziletine dair de herhangi bir delil mevcut değildir.

Ebû Şâme el-Makdisî, Şehâbeddin el-Kastallânî, İbn Hacer el-Askalânî, Celâleddin es-Suyûti gibi bazı âlimler Peygamberimizin dünyaya gelmesi sebebi ile sevinmenin, bu gün münasebetiyle muhtaçlara yardım etmenin, Peygamberimize şiirler (mevlid gibi) okumanın güzel birer amel olduğu söyleyerek, bu gibi Mevlid kutlamalarının “bid’at-ı hasene” sayılması gerektiğini söylemişlerdir. Mâlikî fakihi İbnu’l-Hâc el-Abderî, Ömer b. Ali el-Lahmî el-Fâkihânî, İbn Teymiyye, Muhammed Abduh, Abdulaziz İbn Bâz ve Hammûd b. Abdillah et-Tuveycîrî gibi âlimler ise mevlid kutlamalarına “bid’at-i seyyie” gözüyle bakmış ve buna şiddetle karşı çıkmışlardır.[21]

Değerlendirme

Dinde sonradan ortaya çıkan ve hakkında herhangi bir delil bulunmayan bu gibi durumlar hakkında Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“İşlerin en kötüsü sonradan ihdas edilenler / ortaya çıkarılanlardır.”[22]

“Sonradan ihdas edilen her şey bid’attir”[23]

“Her bidat dalalettir, her dalalet de ateştedir.”[24]

İmam Malik’in konuyla ilgili şu sözünü hatırlamakta da büyük fayda vardır:

“Kim, bu ümmet içerisinde (din adına) geçmişte olmayan bir şey ihdas ederse (ortaya çıkarırsa) bu kişi, Hz. Peygamber’in Allah tarafından kendisine verilen risalet (elçilik) görevine ihanet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü Allah Teala “…Bugün dininizi olgunlaştırdım; size olan nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâm’ı uygun gördüm…” (Mâide, 5/3) buyurmuştur. Bu yüzden, o gün din olmayan (dine dâhil olmayan) şey bugün de din olamaz!”[25]

Sonuç olarak şu söylenebilir ki; ne Kur’an’da ve ne de sünnette bugün geniş halk kitleleri tarafından kutlanan kandil gecelerine işaret vardır. Mübarek kabul edilen bu geceler, Peygamber Efendimiz ve ashabından çok sonra Mısır ve Kudüs’te kutlanmaya başlamış, daha sonra İslam dünyasının çeşitli bölgelerine yayılmıştır. Bu kutlamalar kesinlikle İslam’ın bir emri veya bir tavsiyesi değildir. Müslüman toplumlar tarafından ortaya çıkarılmış ve gelenek haline gelmiştir. Osmanlı padişahlarından II. Selim döneminden itibaren ‘kandil’ adını alan bu geceler miraciye, regaibiye, mevlüt gibi çeşitli etkinliklerle ihya edilmiştir. Kandil gecelerini kutlayan her toplum kendi kültüründen bir şeyler eklemiş ve böylece bu geceler gelenekselleşmiştir. Günümüzde de kandil geceleri halk camilere akın etmekte, kandil simidi ve tebrikleşmelerle son derece yoğun bir şekilde kutlanmaya devam etmektedir.

Ebubekir Sifil

1 Nebi Bozkurt, “Kandil”, Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), İstanbul, 2001, c. 24, s. 300.

2 Buharî, Fadlu Leyleti’l-Kadr 5, Müslim, Îtikâf 8, (1175); Ebu Dâvud, Salât

3 18; Tirmizî, Savm 73; Nesâî, Kıyâmu’ l-Leyl 17.

3 Tirmizi, Daavât, 84.

4 Tirmizi, Sıyam, 39; İbn Mace, İkamet, 191

5 Bkz: Tirmizi’nin Sıyam, 39’da bu hadisten sonra yer alan açıklaması ile Muhammed Fuad Abdulbaki’nin İbn Mace, İkamet 191’de yer alan açıklamaları.

6 Bkz: Ebu Bekir İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, 2. Bs., y.y., 1968, c. 4, s. 1678 (Duhân Sûresi, 2. ayetin tefsiri)

7 Ebu Bekir İbnu’l-Arabî, a.g.e., c. 4, s. 1678.

8 Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, İstanbul, 1986, s. 188.

9 İhyâ, el-Mecmû ve el-Esrâru’l-Merfûa gibi kaynaklardan naklen; Halit Ünal, “Berat Gecesi”, DİA, c. 5, s. 475.

10 Hamdi Tekeli, “Regâip Gecesi”, DİA, İstanbul, 2007, c: 34, s: 535.

11 Bkz: Yusuf el-Kardâvî’nin Recep ayı ile ilgili bir fetvası: http://www.islamonline.net/servlet/Satellite?cid=1122528600570&pagename=IslamOnline-Arabic-Ask_Scholar%2FFatwaA%2FFatwaAAskTheScholar

12 İsmail b. Ömer İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, Beyrut, trs., c. 12, s. 16; Nebi Bozkurt, “Kandil”, DİA, c. 24, s. 301; Hamdi Tekeli, “Regâip Gecesi”, DİA, İstanbul, 2007, c: 34, s: 535.

13 Hamdi Tekeli, “Regâip Gecesi”, DİA, c: 34, s: 535.

14 Müslim, Sıyâm, 146 (1143).

15 Hamdi Tekeli, “Regâip Gecesi”, DİA, c: 34, s: 535.

16 Buhari, Savm, 52; Müslim, Sıyâm, 176; Tirmizi, Savm, 36; İbn Mâce, Sıyâm,

17 Nesâî, Sıyâm, 70.

18 Ahmet Özel, “Mevlid”, DİA, c. 29, s. 475.

19 Ahmet Özel, a.g.e., aynı yer.

20 A.g.e. s. 476.

21 Ahmet Özel, a.g.e., s. 477-478; Ahmet Özel, “Mevlid: Tarihi ve Dini Hükmü”, Dîvân İlmî Araştırmalar Dergisi, Bilim ve Sanat Vakfı, İstanbul, 2002/1, sayı: 12, s. 243-246.

22 Müslim, Cuma, 43.

23 Nesâi, Îdeyn, 22; İbn Mâce, Mukaddime, 7.

24 Müslim, Cuma, 43; Ebu Davud, Sünnet, 6.

25 Ebu Muhammed İbn Hazm, el-İhkâm, fî Usûli’l-Ahkâm, Dâru’l-hadîs, Kahire, 1984, c: 6, s: 225.


https://www.akevler.org/AdilDuzenDergisi/38/814/Kandil-Uydurmacasi

***MEVLİD KANDİLİ


Faruk Beşer Hoca'nın Mevlid kandili ile ilgili videosunu izlemenizi tavsiye ederim.

http://www.dailymotion.com/video/x8v6nw_kandiller-mevlit-kandili_people

Rabbimiz bize bir gün değil her gün Resulullahı hatırlamak, her an o sevgi hissetmek ve sünnetine sıkı sıkıya yapışmayı nasip et.


***İçine Bid’at Karıştırmadan Mevlid Kandili Nasıl Kutlanır?-EBUBEKİR SİFİL

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim


Okuyucu soruyor:“Hocam, içine bid’at karıştırmadan meşru ölçüler içinde Mevlid Kandili nasıl kutlanacaktır? Buna günümüzden örnekler verebilir misiniz? Ayrıca bu günün bu şekilde de olsa kutlandığına dair Peygamber(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’den nakledilen bir hadis, ya da sahabeden ve tabiundan bize bildirilen herhangi bir haber var mıdır?

“Bir de hocam, kullanılan bid’at kavramının kelimenin sözlük anlamında kullanılmasından dolayı bu olaya meşruiyyet sağlar mı? Bid’at kavramının, sözlük anlamında kullanıldığı yerler, o yapılan işin aslının Kur’an ve Sünnet’te bulunmasından dolayı değil midir? Mesela, Kur’an’ın toplanması işi. Teravih namazı gibi. Kur’an’ın Peygamber 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ölmeden önce inmesi bitmiş olsaydı o da öyle yapmayacak mıydı? Aynı örnek toplanması için de geçerli.”


 1.İçine bid’at karıştırmadan, meşru ölçüler içinde bir Mevlid Kandili kutlaması bolca Kur’an okuyarak, Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e salavat getirerek, O’nu alemlere rahmet olarak gönderdiği için Allah Teala’ya hamd-ü sena ederek, O’nun gelişiyle insanlığın neler kazandığını ve O’nun diriltici soluğundan mahrum kalmakla neler kaybettiğini hatırlayarak ve hatırlatarak, insanları hayra teşvik ederek, sadaka ve infakta bulunmak suretiyle ihtiyaç sahiplerini sevindirerek yapılabilir. 

2.Mevlid Kandili’nin Efendimiz 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ve Selef zamanında kutlandığına dair herhangi bir nakil mevcut değildir. “Bid’at” nitelemesi de bu babda bu sebeple kullanılmaktadır.

3. Burada “bid’at” kelimesinin sözlük anlamıyla kullanılmış olması bu olaya elbette tek başına bir meşruiyet sağlamaz. Herhangi bir bid’atin “bid’at-ı hasene” olarak tavsifi için olmazsa olmaz bir şart vardır: Şer’î nasslarla çatışma teşkil etmeyecek ve Şer’î kavaide uygunluk arz edecek. (Bu noktada konumuzla ilgili olarak bir de “kıyasa uygunluk” boyutu söz konusudur ki, biraz sonra değineceğim.) Şu halde bu iki unsuru bünyesinde barındıran her bid’at “bid’at-ı hasene”dir gibi bir tesbit yaparsak inşaallah yanlış olmaz.


Mevlid Kandili kutlamaları Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ve Selef döneminde rastlanmadığı halde neye dayanılarak “bid’at-ı hasene” diye nitelendirilmektedir?

Bu soruya es-Süyûtî, biri İbn Hacer’e, diğeri kendisine ait olan iki tesbit ile cevap verir ki, Mevlid Kandili kutlamalarının istinad ettiği kıyasın aslını bu iki rivayet oluşturmaktadır:


4. Efendimiz 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Medine’ye hicret ettiğinde Yahudiler’in Muharrem ayının 10. (Aşure) gününde oruç tuttuğunu görmüştü. Bunu niye yaptıkları sorusuna Yahudiler’in verdiği cevap, Hz. Musa (Aleyhisselam) liderliğinde Mısır’dan çıkarken Firavun ve ordusunun sulara gömülüşünün ve kendilerinin kurtuluşunun bu güne rastlaması sebebiyle bir şükran nişanesi olarak oruç tuttukları tarzındadır. Bilindiği gibi Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), “Biz Musa’ya sizden daha yakın ve evlayız” buyurmuş ve Ramazan orucu farz kılınana kadar bu orucu (bir-iki gün ilavesiyle) benimsemiş, daha doğrusu “sahiplenmiş”tir!1
Bu, belli bir olay sebebiyle belli bir günün Allah Teala’ya arz-ı hamd ve şükür için vesile ittihaz edilmesinin meşruiyetine delalet eder.


5. Efendimiz 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem), doğduğu zaman dedesi Abdülmuttalib tarafından kendisi için akika kurbanı kesildiği halde, bi’setten sonra kendisi için bir akika kurbanı daha kesmiştir.2
Bu da Efendimiz 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in, alemlere rahmet olarak gönderilişi sebebiyle bir şükür izharı anlamı taşımaktadır. Dolayısıyla bizim de O’nun doğumu sebebiyle şükür ve sürur izharında bulunmamızda Şer’an bir sakınca olmamalıdır. Vallahu a’lem.

Ebubekir Sifil - Milli Gazete – 14 Nisan 2007


Kaynakça/Dipnot
1. el-Bezzâr ve et-Taberânî rivayet etmiştir. et-Taberânî’nin senedi kavidir. Bkz. el-Heysemî, Mecma’u’z-Zevâid, IV, 94; İbn Hacçer, Fethu’l-Bârî, IX, 95. el-Mübârekfûrî’nin Tuhfetu’l-Ahvezî’de (V, 97) İbn Hacer’in bu rivayetin sadece zayıf isnadları hakkındaki değerlendirmesini naklettiğine dikkat edilmelidir!
2. el-Buhârî, “Savm, 68, “Fedâilu’s-Sahâbe”, 80…; Müslim, “Sıyâm”, 127-8; Ebû Dâvûd, “Sıyâm”, 64…

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR      

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 173


İSTİKBAR

Nuh aleyhisselam’ın oğlunun istikbarlığı ile ilgili: 

Oğlu, babası Nuh aleyhisselâm'ın onca uyarı ve çağrısına rağmen, suların her yeri kapladığı anda hala dağa sığınıp korunabilmeyi düşünüyor. Bir peygamberin oğlu, yüce Rabb’e karşı istikbar ediyor. Allah Teala rahmetiyle son ana kadar kovalıyor ama insan o denli inat ile ısrar ile Rabb’i yeneceğine karşı iddiasını sürdürüyor. Bu, enteresan, uçuk, abartılı bir örnek.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

13 Eylül 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 172


PEKİ BU ELLERİ KİM YAPTI?

İbrahim aleyhisselam’a babası “Çok güzel yontuyorsun, ellerinde harika bir sanat var” dediğinde İbrahim aleyhisselam şöyle cevaplıyor: “Yonttuklarıma bakma, peki bu elleri kim yaptı?”

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

12 Eylül 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 171


VELİN KİMDİ?

Seni daha ana rahmindeyken bilen Rabb’inden başka kim vardı? 

Annen baban senin varlığından henüz haberdar değilken, sen bile kendini henüz bilmiyorken seni bilen kimdi? 

Henüz kimin karnında olduğunu bilmiyorken, icabında dünyaya gelmesen nerede kaldı diye sormayacakları, çok da üzüntü çekmeyecekleri kadar yabancıyken, ana rahminde senle çok yakından ilgilenen, ses ve ısı dengesini ayarlayan, o muazzam sistemde seni besleyen velin kimdi? (El-Veliyy)

Velisini fark edememiş kimse boşluktadır. Şeytan onu bir oraya bir bu tarafa çekiştirir durur. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

11 Eylül 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 170


ONLAR ALLAH TEALA'YI UNUTURSA

Onlar Allah Teala’yı unutunca, Allah Teala'da onlara her şeyi hatta kendilerini bile unutturuyor. 

O yüzden ayetler bizim içindir ve bunca ayet bizim için itina ile konmuşken, bunu işleyecek istidatlar da bizde var edilmişken, bu kadar hazırlık bizim içinken, büyük bir sorumluluk ve görevle başbaşayız demektir. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

10 Eylül 2024 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 169


ALLAH TEALA'NIN BİR SÜNNETİ

İnsan gerçekten hayranlık duyulacak yüce Yaratıcı’ya kıymet verip hayran olmaz ise bu kez Cenab-ı Allah onu hayranlık duyulmayacak türden basit şeylerin esiri haline dönüştürür. Bu Allah’ın sünnetidir. 

Allah Teala bütün cömertliği ile nimetleri kulun önüne musahhar kılar ve kul bunu değerlendirirse (Allah’a hayranlıkla geri dönerse) Allah onun hidayetini artırır, takvayı nasip eder. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

9 Eylül 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 168

Rabbim sen biliyorsun ben bilmiyorum

İŞTE TESLİMİYET!

"Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Ya Rabbi hayatımdaki değişkenleri, hayrıma olacak şekilde değiştir."

Bu dua kişinin ileriye dönük en muazzam talebi. İlla bir hususta inat etmek, Yüce Yaratıcı’nın maişetine karşı gelmek, yanlış olacaktır. 

“Rabbim sen biliyorsun ben bilmiyorum. Ve senin gücüne, ilmine başvuruyorum. Güç de sende, bilgi de sende. Benim gücüm yetmez. Dolayısıyla ben şimdi diyorum ki; eğer falanca iş benim için daha hayırlı ve güzeldir diyorsan onu bana kolaylaştır, önümü aç. Taşlar denk gelsin, olaylar olacağı şekilde gelişsin. Ama benim dinim ve hayatım açısından beni olumsuz etkileyecekse onu benden uzaklaştır, sav benim başımdan. Hayır her neredeyse onu bana takdir et, beni onunla memnun et.”

İşte bu Yüce Yaratıcı’nın meşietine kendini tamamen bırakış. İşte teslimiyet bu. Kulun İslam’ı an be an tatması bu. Koşulların değişkenliği bizim İslam’ı yaşamamız için birer araç. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

8 Eylül 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 167


Sıkıntı mı geldi, bunu Rabbin’le çözmeye çalış

SEN RABBİNİ UNUTMA, O’NU HATIRINDA TUT

İşten işe daldığın o zamanlarda SEN RABBİNİ UNUTMA, O’NU HATIRINDA TUT. 

Çek ödenmedi sıkıntı mı geldi, Rabbin’le bunu çözmeye çalış. Birinden zarar mı gördün, Yaratıcı’nla paylaş. 

Böyle birinin hayatında Rabbi var demektir, namazları dışında da namazı var demektir, zekatı dışında da infakları var demektir. 

Ve o kimse kötülüğü iyilikle savabilir. Bu üst nitelikli bir davranış biçimidir. Bunu başarabilmek bir anda olan bir şey değil, bu bahsettiğim süreçlerde biraz biraz yorulmakla oluyor diye sanıyorum. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1