Mekke Kafirlerinin Peygamber'e (S.A.) Ve Müminlere Helak Olsunlar Diye Beddua Etmeleri:
28- De ki: "Bana haber verin. Eğer Allah beni ve benimle beraber olanlan helak etse veya bize rahmet buyursa, ya kâfirleri acıklı azaptankim kurtarır?'
29- De ki: "O rahmandır, biz Ona iman etmişizdir ve yalnız O'na te-fit* vekkül ettik. Artık kimin apaçık biraPıkhk iÇinde olduğunu pek ya- kında bileceksiniz."
30- De ki: "Bana haber verin. Eğer suyunuz yerin dibine geçiriliverse size kim akar bir su getirebilir?"
Açıklaması:
Şanı Yüce Allah, Peygamber (s.a.)'in ve müminlerin helak olmaları için beddua etmelerine iki bakımdan cevap vermektedir:
a) "De ki: Bana haber verin. Eğer Allah beni ve benimle beraber olanları helak etse veya bize rahmet buyursa, ya kâfirleri acıklı azaptan kim kurtarır?" Yani ey Muhammed, Allah'a ortak koşan ve onun nimetlerini inkâr eden şu kimselere de ki: Allah beni ve benimle beraber diğer müminleri helak etse yahutta ecelimizi erteleyerek rahmet buyursa bunun size sağlayacağı fayda nedir ya da siz bunun sonucunda rahat edebilecek misiniz? Biz bu şekilde helak olsak dahi hiç kimse kâfirleri Allah'ın azabından kurtaramayacaktır. Allah kâfirlerin temenni ettikleri ya da bekledikleri gibi ister Rasulünü ve onunla birlikte müminleri helak etsin, ister onlara mühlet versin değişen hiçbir şey olmaz.
Ayetten maksat, kâfirleri uyararak tevbe ile iman ederek tevhidi, peygamberliği ve ölümden sonra dirilişi kabul edip Yüce Allah'a dönmek suretiyle kendilerini kurtarmaya çalışmalarını teşvik etmek, Peygamber (s.a.) ile müminler için azap ve intikamın gelmesini arzulamalarının kendilerine fayda sağlamayacağı hususunda onları uyarmaktır. Bu hallerini sürdürecek olurlarsa Allah'ın kendilerini gelip bulacak olan acıklı azabından ve intikamından kurtulmaları söz konusu değildir.
b) "De ki: O Rahmandır. Biz O'na iman etmişizdir ve yalnız O'na tevekkül ettik. Artık kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu pek yakında bileceksiniz." Yani onlara de ki: O bizim bir ve tek olarak kendisine inandığımız rahman olan Allah'tır. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayız. Bütün işlerimizde başkasına değil, yalnızca ona tevekkül ettik. Tevekkül işleri aziz ve celil olan Allah'a havale etmektir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "O halde yalnız O'na ibadet et ve ona güvenip dayan." (Hud, 11/123) Bundan dolayı: "Artık kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu pek yakında bileceksiniz." diye buyurmaktadır. Yani kim apaçık bir hata içerisindedir. Biz mi, siz mi? Dünya ve ahirette güzel akıbet kimin olacaktır? Pek yakında anlayacaksınız.
Bu ifadelerle kâfirlerin kişilere ve mallara güvenip bel bağladıklarına da bir işaret vardır. Durumları bu olduğuna göre, Allah onların müminlere yönelik beddualarını nasıl kabul eder?
Daha sonra Yüce Allah başkasına değil, yalnızca kendisine tevekkül etmenin gereğine dair delili söz konusu etmekte ve yarattıklarına rahmetini açıkça dile getirerek şöyle buyurmaktadır:
"De ki: Bana haber verin. Eğer suyunuz yerin dibine geçiriliverse size kim akan bir su getirebilir?" Yani ey Muhammed, onlara şöyle de: Allah'ın pınarlarda, kuyularda, ırmaklarda yarattığı ve sizin pek çok faydalar elde ettiğiniz suyunuz kova vb. araçlarla kendisine ulaşılamayacak kadar yerin dibine çekilip kaybolacak olursa, kesintisiz akıp coşan suyu size kim getirecektir? Yani size bunu Allah'tan başka kimse getiremez. Bu da yağmurlarla, karlarla ve ırmaklarla olmaktadır. Sizin için az çok insanların ihtiyaçlarını karşılamak üzere yerden suları fışkırtıp, çeşitli bölgelerde onları akar sular halinde dağıtmış olması, Onun lütuf ve keremindendir.
Ayetlerden maksat Yüce Allah'ın bazı nimetlerini kabul ve itiraf etmelerini sağlamaktır. Böylelikle onların küfürlerinin ne kadar çirkin olduğunu onlara göstermek istemektedir. Bu soruya kaçınılmaz olarak: Allah diye cevap vereceklerine göre; o vakit onlara şöyle denilir: Peki hiçbir şeye asla güç yetiremeyen varlıkları ne diye kullukta O'na ortak koşuyorsunuz?
Ayet-i kerime aynı zamanda her bir ihtiyaç halinde Yüce Allah'a güvenip dayanmak gerektiğine delil olmakla birlikte, bir başka açıdan Onun kudret ve vahdaniyetinin kemâlinin de açık bir delili ve aklî birtakım başarıların Yüce Allah'ın yardımı olmadıkça gerçekleşmeyeceğine de bir işaret taşımaktadır. Bu ayetin bir benzeri de şu buyruklardadır: "İçtiğiniz sudan bana haber verin. Onu bulutlardan siz mi indirdiniz yoksa indirenler bizler miyiz?" (Vakıa, 68-69) [6]
[6] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/39-40.
http://www.vesiletunnecat.com/vesiletun/arsiv-kitap-oku/kuran-meal-tefsir/tefsirul-munir-zuhayli/
http://www.vesiletunnecat.com/vesiletun/arsiv-kitap-oku/kuran-meal-tefsir/tefsirul-munir-zuhayli/