Kafirlerin, Öldükten Sonra Dirilme Gününü İnkârı Ve Bu Günün Şüphesiz Bir Gerçek Olduğunun Açıklaması:
48- "Eğer doğru söylüyorsanız bu vaat ne zaman gerçekleşecek?" derler.
49- Onlar sadece korkunç bir sesten başkasını gözetmezler. O, çekişip dururlarken kendilerini ansızın yakalar.
50- İşte o zaman onlar bir vasiyette bile bulunamazlar. Hatta o vakit ailelerine dahi dönecek halde değildirler.
51- Sûr'a üfürüldü. İşte onlar kabirlerinden kalkıp Rabblerine koşuyorlar.
52- O zaman şöyle dediler: "Vah bize. Bizi yattığımız yerden kim kaldırdı? İşte Rahman'ın vaad ettiği şey budur. Demek peygamberler doğru söylemiş."
53- Sadece bir tek sayha olur. Hemen onların hepsi huzurumuza getirilirler.
54- O gün hiç kimseye bir haksızlık yapılmaz. Siz de yaptığınızdan başkasıyla mukabele görmezsiniz.
Açıklaması:
Yüce Allah kâfirlerin, şöyle diyerek kıyametin kopmasını uzak gördüklerini haber vermektedir:
"Eğer doğru söylüyorsanız bu vaat ne zaman gerçekleşecek?" derler." Yani müşrikler, müminlerle alay ederek kibirli bir tarzda öldükten sonra dirilmenin hemen olmasını ister ve şöyle derler: "Eğer söylediğiniz ve vaad ettiğiniz şeyde doğru söylüyorsanız bize olacağını vaad ettiğiniz ve bizi kendisiyle tehdit ettiğiniz bu dirilmenin ne zaman olacağını söyleyin."
Müşriklerin bu hitabı, onları Allah'a ve ahiret gününe iman etmeye çağıran Hz. Peygamber (s.a.)'e ve müminleredir.
"Onlar sadece korkunç bir sesten başkasını gözetmezler. O, çekişip dururlarken kendilerini ansızın yakalar." Yani azap ve kıyamet için sadece Sûra bir kere üfürülmesini beklerler. Bu, yeryüzündeki bütün insanların kendisiyle hemen öleceği ürperten bir sestir. Onlar o anda aralarındaki alış veriş vb. dünya işlerinde çekişmektedirler. Yani onlar, günlük muameleler, konuşmalar, yeme içme vs. dünya işleriyle meşguldürler. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Biz de onları, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakaladık" (A'râf, 7/95), "Onlar ille o saatin, hiç farkında olmadıkları bir sırada başlarına gelmesini mi bekliyorlar?" (Zuhruf, 43/66).
Buradaki "korkunç ses", İkrime'nin de dediği gibi Sûr'a ilk üfürülüştür. Bu görüşü İbni Cerir'in İbni Ömer (r.a.)'den aktardığı şu rivayet de teyit etmektedir: "Sûra, insanlar yollarda, sokaklarda ve meclislerinde iken üfürülecektir. Hatta iki kişi, bir elbise alım satımı konusunda aralarında pazarlık yapacak olsa, daha birisinin onu elinden bırakmasına fırsat kalmadan Sûra üfürülür ve o kişi helak olur. İşte bu ses, hakkında Yüce Allah'ın, "Onlar sadece korkunç bir sesten başkasını gözetmezler. O, çekişip dururlarken kendilerini ansızın yakalar" buyurduğu sestir.
Buhari ve Müslim, Ebû Hureyre; (r.a)'den şöyle rivayet etmişlerdir: "Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu: "Kıyamet mutlaka kopacaktır. Öyle bir halde, alım satım için satıcı ile müşteri aralarında kumaşlarını yaymış olacaklar da ne alım satım yapabilecekler, ne de kumaşlarını dürebilecekler. Kıyamet mutlaka kopacaktır. Öyle ki kişi, su havuzunu sıvayıp[8] tamir edecek, fakat havuzun suyunu kullanması nasip olmayacaktır. Kıyamet mutlaka kopacaktır. Öyle bir çabuklukta ki kişi, sağımlı devesinin sütünü sağıp getirdiği halde onu içemeyecektir. Kıyamet mutlaka kopacaktır. Öyle ansızın kopacaktır ki kişi, yemek yerken lokmasını ağzına kaldıracak, ancak onu yemesine fırsat kalmayacaktır."
Daha sonra Yüce Allah, umumi ölümün veya sayhanın süratini açıklamakta ve şöyle buyurmaktadır:
"İşte o zaman bunlar bir vasiyette bile bulunamazlar. Hatta o vakit ailelerine dahi dönecek halde değildirler." Yani onlardan bir kısmı diğerine, sahip olduğu mülkü ve borçlarını vasiyet edemeyecek. Aksine onlar sokaklarında ve bulundukları yerlerde ölecekler, çıktıkları evlerine dönme imkânı bulamayacaklar.
Daha sonra Yüce Allah, Sûr'a ikinci kez üfürüleceğini haber vermektedir ki bu üfürüş, öldükten sonra dirilme ve kabirlerden kalkma üfürüşüdür:
"Sûr'a üfürüldü. İşte onlar kabirlerinden kalkıp Rabb'lerine koşuyorlar" Yani öldükten sonra dirilme ve kabirlerden kalkma için Sûr'a ikinci kez üfürüldü. O anda bütün mahlukât, kabirlerinden kalkıp, hesap ve amellerinin karşılığı için Rabb'lerine kavuşmak üzere süratle yürüyorlar. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "O gün onlar, sanki dikili birşeye koşar gibi kabirlerinden fırlaya fırlaya çıkarlar." (Me'âric, 70/43).
Daha sonra Yüce Allah, dirilme hadisesinin akabinde onların yaşayacakları korku ve ürpertiyi zikretmekte ve şöyle buyurmaktadır:
"O zaman şöyle dediler:" Vah bize. Bizi yattığımız yerden kim kaldırdı ?" Yani o diriltilenler şöyle dediler: Helak olduk! Bizi, öldükten sonra kabirlerimizden dirilten kimdir? O kabirler onların, dünya hayatında iken diriltilip içinden çıkarılacaklarına inanmadıkları yerlerdir. Onlar, o ürperti verici sahneleri ve başlarına gelen korkunç hali müşahede ettikleri zaman, kabirlerinde uyumakta olduklarını zannettiler.
Bu, onların kabirlerinde çekecekleri azabı ortadan kaldırmaz. Çünkü dirildikleri zaman yaşayacakları ahvale nispetle kabir azabı onlara uyku gibi gelecektir.
"İşte Rahmanın vadettiği şey budur. Demek peygamberler doğru söylemiş" Yani işte bu, Allah'ın vadettiği ve gönderilen peygamberlerin, yaşanacağını haber verdikleri şeydir.
İnkarcılar artık kendilerine gelmiş, ölümden diriltildiklerini itiraf ve tasdikin fayda vermeyeceği o gün peygamberlerin doğruluğunu ikrar etmişlerdir. Yukarıdaki söz, kâfirlerin söyleyeceği sözdür. Bu, Abdurrahman b. Zeyd'in görüşüdür. Şevkânî ve daha başkalarının tercih ettiği görüş de budur.
İbni Cerir ve İbni Kesir ise bu cümlenin, Yüce Allah'ın şu kavlinde olduğu gibi meleklerin veya müminlerin cevabı olduğu görüşünü tercih etmişlerdir: "Vah bize! Bu, ceza günüdür" dediler. Bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm günüdür." (Sâffât, 37/20-21).
Daha sonra Yüce Allah, dirilme işleminin süratini açıklamakta ve şöyle buyurmaktadır:
"Sadece bir tek sayha olur. Hemen onların hepsi huzurumuza getirilirler" Yani Sûr'a üfürüş, bir tek sayhadan başka birşey değildir. O zaman onlar diri olarak hesap vermek ve amellerinin karşılığını görmek için süratle huzurumuza toplanırlar. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Fakat o, ancak bir tek haykırıştır. Ki o zaman onlar hemen diri olarak toprağın yüzündedirler." (Nazi'ât, 79/13-14), "Kıyamet hadisesi de ancak göz kırpma gibidir. Yahut o, daha yakındır." (Nahl, 16/77).
Bundan sonra da, yapılacak olan adil yargılamadan bahdedilmekte ve şöyle buyurulmaktadır:
"O gün hiç kimseye bir haksızlık yapılmaz. Siz de yaptığınızdan başkasıyla mukabele görmezsiniz" Yani kıyamet gününde, ne kadar az olursa olsun hiç kimsenin ameli eksiltilmeyecektir ve siz, işlediğiniz hayır ve şerrin karşılığından başka birşey almayacaksınız. [9]
[9] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/28-30.