“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim
Asıl adı Amir bin Abdullah bin Cerrah’tır. Kureyş kabilesinin Fihr oğullarındandır. Nesebi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in nesebi ile Fihr’de birleşir. Annesi Ümeyye bintü’l-Haris’tir.Tabakat 3/297, İbnu’l-Esir Üsdü’l-Gabe 3/84
Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) Ebu Bekir’in davetiyle aynı gün Müslüman olan beş kişiden birisi olarak ilk Müslümanlardandır. Diğer dört kişi Osman bin Maz’un, Ubeyde bin Haris, Abdurrahman bin Avf ve Ebu Seleme bin Abdi Esed’dir.Tabakat 3/298
Önce Habeşistan’a, oradan da Medine’ye hicret edenlerdendir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine’de onunla Sa’d bin Muaz (Radiyallahu Anh)’ı kardeş ilan etmiştir.Cevamiu’s-Sire 112, el-İsabe 4/111
Cennetle müjdelenenlerden olan Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) kahramanlığı ve komutanlığı ile tanındığı kadar Emin’ül-Ümme Ümmetin Emini lakabıyla da meşhur olmuştur.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun için:
“Her ümmetin güvendiği emin bir kimsesi vardır. Ey ümmet! Bizim eminimiz de hassaten Ebu Ubeydetü’bnü’l-Cerrah’tır”buyurmuştur.Buhari 3524, Müslim 2419/53
Esasında ashabın hepsi emanet ve adillikte yüksek mertebededir. Ancak bir vasıf her insanda aynı derecede bulunmaz. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de, eminlik vasfının ashabı içinde en fazla Ebu Ubeyde’de temayüz ettiğini böyle ifade etmiştir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Ümmetimin, ümmetime karşı en merhametlisi Ebu Bekir, Allah’ın emri hususunda en şiddetlisi Ömer, haya bakımından en doğrusu Osman bin Affan, haram ve helali en iyi bileni Muaz bin Cebel, feraizi (miras paylarını) en iyi bilen Zeyd bin Sabit ve en iyi kıraat alimi Ubeyy bin Ka’b’dır. Her ümmetin bir emini vardır, bu ümmetin emini de Ebu Ubeyde’dir” buyurmuştur.Tirmizi 4041
Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) Bedir’den itibaren bütün gazalara katılmış büyük bir mücahittir. Taberani’nin Abdullah bin Şevzeb’den rivayet ettiğine göre, Bedir Gazası’nda müşriklerin safında çarpışan babasını öldürmüştür. İslam tarihinde buna benzer olaylar çoktur. Mesela Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) oğlu ile, Mus’ab bin Umeyr (Radiyallahu Anh) kardeşiyle, Ömer (Radiyallahu Anh) dayısıyla çarpışmıştır. Allah-u Teâlâ, Ebu Ubeyde’nin babasını öldürmesi üzerine:
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir topluluğun babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa Allah’a ve Rasulü’ne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. Onlar o kimselerdir ki, Allah kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir.
Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak ve orada ebedi kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş ve onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Onlar Allah’ın tarafıdırlar ve iyi bilin ki kurtuluşa erecekler de Allah’ın tarafı olanların ta kendileridir.” Mücadele 22. ayetini indirmiştir.İbni Kesir Hadislerle Kur’an’ı Kerim Tefsiri 14/7793
Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) Uhud Savaşında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yüzüne batan miğfer parçalarını dişleriyle çıkarırken iki ön dişi kırılmıştır.
Tabakat 3/298
Cabir (Radiyallahu Anh)’ın rivayet ettiğine göre, Ebu Ubeyde’nin kumandanlığında keşfe gönderilen üç yüz kişilik sahabe birliğinin iki dağarcık hurması bulunmakta, bütün gün her bir kişi tek bir hurma ile idare etmekteydi.
Bu hurmalar bitince Habat denilen dikenli ağacın yapraklarını ve yemişlerini yediler. Bu sebeple bu gazaya ‘Habat Gazvesi’ denir. Müteakiben Allah (Azze ve Celle) sahile Anber denilen bir balık attı da bu balığın eti ile on beş gün karınlarını doyurdular.
Bu balığın kaburga kemiklerinin altından deveye binmiş uzun boylu bir süvari kemiğe dokunmadan geçmiştir.Buhari 4055
Bu örnek olay, sahabenin hangi zor şartlar ve yokluk altında cihada çıktığının bir örneğidir. İbni Hacer, Musa bin Ukbe’den şöyle rivayet etmektedir:
Amr bin As, Zatü’s-Selasil bölgesinde takviye güç isteyince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), içlerinde Ebu Bekir ve Ömer’in de bulunduğu bir birliği Ebu Ubeyde’nin komutasında Amr’a yardıma göndermiştir.
Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) hicretin 9. yılında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından ‘Emin’ül-Ümme’ diye övülerek Necran Hristiyanlarından cizye almaya ve Yemenlilere İslam’ı ve sünneti öğretmeye memur edildi.Müslim 2419/54, Buhari 3524
Mekke Fethi’nde, Taif Muhasarası’nda, Veda Haccı’nda hep Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında bulunmuştur. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefatından sonra meydana gelen Benu Saide sakifesi olayında Ensar:
−Bizden bir emir, Muhacirlerden bir emir olsun dediğinde, Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın, yanında bulunan Ömer ile Ebu Ubeyde’nin ellerinden tutarak:
−Bu ikisinden birine bey’at edin dediği iki kişiden birisidir. Bilindiği gibi bu teklifi Ömer (Radiyallahu Anh) kabul etmeyerek Ebu Bekir’e bey’at etmiş ve Müslümanlar da onu takip etmişlerdi.Buhari 3429
Ebu Ubeydetu’bnu’l-Cerrah (Radiyallahu Anh), Ebu Bekir ve Ömer (Radiyallahu Anhuma)’nın hilafetleri döneminde cihad hareketlerinde bulunmuş, Şam bölgesi fetihlerinde, Bizan, Taberiye, Ba’l-Bekke, Humus, Hama, Seyre, Lazkiye, Halep, Antakya ve Delul bölgelerinin fetihlerine çoğunlukla kumandan olarak, bazen de Halid bin Velid (Radiyallahu Anh)’ın komutası altında katılmış ve aldığı yerlerde halka karşı uyguladığı adalet ve gösterdiği şefkat bölge sakini olan Hristiyan Bizanslıları hayran bırakmıştır.
Ebu Bekir (Radiyallahu Anh), Şam bölgesi için dört ayrı birlik hazırlayıp göndermiş ve onlardan birinin başına Ebu Ubeyde(Radiyallahu Anh)’ı tayin etmiştir. Daha sonra Ömer (Radiyallahu Anh)’ın onu Şam bölgesindeki bu dört ordunun başına emir tayin etmesiyle ‘Emir’ul-Umera’ Emirler Emiri olarak adlandırılan ilk kişi olmuştur.
Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) Şam emiri iken hicri 17. yılın sonunda Suriye, Mısır ve Irak’ı ‘Amvas Taunu’ diye tarihe geçen veba salgını istila etmiş, birçok sahabi bu salgında vefat etmişti. Ömer (Radiyallahu Anh) Ebu Ubeyde’ye Şam’dan ayrılması için ısrar etmiş, ancak o Mü’minlerin Emiri’ne yazdığı cevapta:
−Ben Müslümanların ordularından bir ordunun içindeyim ve onların başına gelen musibetten kendi nefsime rağbet edecek değilim demiş, Şam’ da kalmaya ısrar etmişti. Nitekim malum taun ona da bulaşmıştı.Hakim 3/263
Bu ümmetin emini olan Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) zühd ve takva sahibi, cesur bir savaşçı, adaletle hükmeden bir emir ve itaatkâr bir sahabidir. Diğer birçok sahabi gibi o da fetihler sonunda ele geçirilen mal ve mülke rağbet etmeyerek sade bir hayat sürdü.
Ömer (Radiyallahu Anh), Şam’da Emirler Emiri’yken onun odasına girmiş, odada bir keçe, bir su kırbası ve birkaç kırıntı yiyecekten başka bir şey olmadığını görünce ağlamış ve:
−Dünya herkesi değiştirdi, yalnız seni değiştiremedi demiştir.
Aşere-i Mübeşşere’den olan Ebu Ubeydetu’bnul-Cerrah (Radiyallahu Anh) sadece 14 hadis rivayet etmiş, bunlardan birisini Müslim Sahihi’ne almıştır. Sürekli Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile bulunduğu ve ondan sonra da hayat sürdüğü halde bu kadar az hadis rivayet etmesi, hadis rivayetinin büyük bir sorumluluk olduğunun bilincinde oluşundan kaynaklanmaktadır.
Kendisi gibi mukillin az rivayet eden ashabın birçok büyüğü, daha ziyade sünneti yaşayarak canlı bir numune olmaya önem vermişler, sünneti anlatma sorumluluğunu ise daha ehil arkadaşlarına bırakmışlardır.
Vebaya yakalanan Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anh) vefatına yakın, maiyyetine şöyle vasiyet etmiştir:
−Size bir vasiyetim var, kabul ederseniz hayra erersiniz:
1) Namazınızı kılın,
2) Orucunuzu tutun,
3) Zekatınızı verin,
4) Haccı ifa edin,
5) Birbirinizi gözetin,
6) Emirlerinize itaat edin ve onları aldatmayın.
7) Dünya sizi aldatmasın. Bir insan bin sene de yaşasa akıbeti şudur ki; Allah (Azze ve Celle) insanların alnına ölümü yazmıştır. İnsanların en akıllısı Allah (Azze ve Celle)’ye en çok itaat eden, ahiret için en çok çalışandır.”
Taberi, Riyazu’n-Nadira fi Menakibi’l-Aşra li’l-Muhib 2/423, 424
Emirler Emiri Ebu Ubeydetü’bnül-Cerrah (Radiyallahu Anh), bu Amvas taunu sebebiyle hicri 18. yılda 58 yaşında olduğu halde Şam bölgesinde vefat etmiş ve daha yaşarken müjdelendiği muttakilerin ebedi saadetgahına kavuşmuştur.
Allah ondan razı olsun ve bizi kendisine komşu kılsın.
"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder