25 Şubat 2014 Salı

272.EHL-İ SÜNNETİN GÖRÜŞLERİ MUTLAK DOĞRU GÖRÜŞLER Mİ?

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

- Ehl-i sünnet ekolü, kendi arasında farklı görüşlere sahip insanların yer aldığı bir camiadır. Daha önce on iki mezhepten oluşuyordu. Bu kadar büyük gruplardan oluşan bir ekolün -camia olarak- yanlış yapma ihtimali çok azdır. Halbuki diğer gruplar azınlığı temsil etmektedir. Bunların yanlış yapma ihtimali çok daha fazladır.

- Bir hadiste "Ümmetim, sapıklık üzerinde bir araya gelmez. İhtilâf gördüğünüz zaman size 'sevâdu'l a'zam (en büyük olan ve hak üzere bulunan topluluğa katılmayı) tavsiye ederim." (İbn Mâce. Fiten. 8) buyurulmuştur.

Sevâdu'l-a'zam:
Sırât-ı Müstakim metodunu benimseme hususunda görüş birliği içinde bulunan topluluk olarak tefsir edilmiştir. (İbnü'l-Esir, en-Nihâye, II, 419). Alimler, ehlisünnet ve cemaatin doğru bir çizgide olduğuna delil olarak bu hadisi zikrederler.

- İslam literatüründe ehl-i sünnet ekolü, Fırka-i Naciye olarak da kabul edilmektedir. Bu da onların genel olarak doğru bir çizgide olduklarını -şayet varsa- hatalarının bağışlanabilen türden olduğunu gösterir.

- Hadiste bu fırka “Benim ve ashabımın üzerinde bulunduğu çizgiyi takip edenler.” (Tirmizi, iman; 18) olarak tarif edilmiştir. Demek ki, ehl-i sünnetin çizgisi, Kur’an ve Sünnet çerçevesinde şekillenen, sahabelerin de görüşlerini yansıtan bir konumdadır. Tarihî realiteler de böyle cereyan etmiştir.

- İtikadî noktada İslam alimlerinin büyük çoğunluğunun intisap ettiği ehli sünnetin Eşarî ekolünün kurucusu, Ebu’l-Hasan el-Eşarî’nin Mutezile Mezhebi'ni bırakıp ehl-i sünnet camiasına girmesi ve hayatı boyunca Mutezile ile mücadele etmesi, ehl-i sünnetin haklılığını gösteren diğer bir delildir.

- Mutezilenin hiçbir görüşü doğru değil, demek büyük bir haksızlık olur. Çünkü, her batıl doktrinde de bir veya bir çok dane-i hakikat bulunur.

- Eğer söz gelimi mütezilenin bir görüşünün -kitap ve sünnete göre- daha doğru olduğuna kanaat getiren bir kimsenin onu benimsemesinde bir sakınca olmasa gerektir.

- Yalnız şu nokta önemlidir:
Ümmetin büyük çoğunluğunu teşkil eden, en büyük dahi alimleri içinde barındıran, Kur’an ve Sünnet çizgisini yol haritası olarak benimseyen ehli sünnetin çizgisini takip etmek, marjinal grupların arasına girip kendini riske sokmaktan çok daha mantıklı bir yoldur. Büyük cadde dururken, izbe yollara sapmanın bir manası yoktur.

Abdulkâdir el-Bağdâdi'ye göre, ehli sünnet sekiz zümreden meydana gelmektedir:

1- Ehl-i bid'atın hatalarına düşmeyen kelâm âlimleri,
2- Sevri, Evzâî, Dâvûd ez-Zahiri dahil büyük müctehid fakihler ve mensupları,
3- Muhaddisler,
4- Ehl-i bid'ate meyletmeyen sarf,Nahv, lugat ve edebiyat âlimleri,
5- Ehl-i sünnet görüşüne sadık kalan kıraat imamları ve müfessirler,
6- Müteşerrî Sufiyye, yani şeriate bağlı tasavvuf ehli,
7- Ehl-i sünnet yolundan ayrılmayan müslüman mücahidler,
8- Ehl-i sünnet akîdesinin yayıldığı memleket ahalisi (el-Bağdâdı, el-Fark beynel-Fırak, s.313-318; Bekir Topaloğlu, a.g.e., s.109-110).

İslâm dünyasının büyük bir çoğunluğunu oluşturan Sünnîlik sadece bir isim, sıfat veya mezhep değil, bütünüyle bir yaşam tarzıdır ki, tamamen Kitap ve Sünnete uygun olarak İslâm'ın hayata tatbikidir.

İtikadda orta yol, ehl-i sünnetin yoludur. Ümmet-i Muhammed (s.a.s.)'in ana özelliği, itidaldir. Cenab-ı Hak, bunu şu şekilde belirtiyor: "İşte böylece biz, sizi orta (dengeli) bir ümmet yaptık" (el-Bakara: 2/143).

Câbir b. Abdullah'tan gelen sahih bir rivâyete göre, Hz. Peygamber, toprağa düz bir çizgi çizdi ve bu çizginin üstüne elini koyup, şöyle buyurdu: "İşte bu, Allah'ın yoludur." Daha sonra o çizginin sağına ve soluna da çizgiler çizdi. "Bunlar da değişik tefrika yollarıdır. Herbirinin basında ona çağıran bir şeytan vardır" dedi. Bilahare şu âyeti okudu: "Bu benim dosdoğru yolumdur. Öyleyse ona uyun. Sizi o'nun yolundan ayıracak başka yollara uymayın" (en-En'âm, 6/153) (İbn Mâce, Mukaddime, 2; Dârimî, Mukaddime, 23; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/435). Hz. Peygamber (s.a.s.) burada dinde sağa sola sapmalara işaret etmiş, doğru yolun ortadaki ehl-i sünnet yolu olduğunu belirtmiştir.
İmam Tahâvî, ehl-i sünnet yolunu şöyle özetlemektedir: Bu din, ifratla tefritin ortası, teşbihle ta'tilin ortası, cebr ile kaderciliğin ortası, ümitsizlikle aşırı güvenin ortası, korku ile ümidin ortası bir yoldur. İşte dinimiz, zâhiren ve bâtınen budur. Tefrika görüşlerden, merdûd mezheplerden, müşebbihe, mûtezile, cehmiyye, cebriyye, kaderiyye v.s. gibi ehl-i sünnet ve'l cemaat'e muhalefet eden, dalâlete sapan mezheplerin görüşleri ehl-i sünnet âlimlerince incelenmiş ve delillere dayanan ikna edici cevaplar verilmiştir.


 (Tahâvi, Şerhû akiteti't- Tahaviyye, 586-588).

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

Hiç yorum yok: