26 Kasım 2013 Salı

209.UZLETE ÇEKİLMENİN ZARARLARI:(Öğrenmek ve Öğretmek)


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim


Şimdide uzlete çekilmenin zararlarından bahsedelim:

Din ve dünyanın birtakım maksatları vardır ki, ancak başkasının yardımıyla insan onlardan istifade edebilir. Ancak insanlarla oturup kalkmak suretiyle onlar elde edilir. Bu bakımdan insanlara karışmakla istifade edilen herşey, uzlete çekilmekle elden kaçar. Onun elden kaçması uzlete çekilmenin âfetlerindendir. Öyle ise insanlara karışmanın faydaları ve insanı ona çağıran sebeplere bak, onların ne olduğunu anla. Onları öğretmek, öğrenmek, faydalanmak, faydalandırmak, edep vermek, edeplenmek, ünsiyet elde etmek, başkasına ünsiyet vermek, sevap elde etmek, hakları yerine getirmek suretiyle sevaba nail olmak, tevazuû öğrenmek, hâllerin müşahedesinden tecrübeler elde etmek ve bunlardan ibret almaktır. Bunlar insanlara karışmanın faydalarıdır ve yedi tanedir:

I. Öğrenmek ve Öğretmek

 Öğretmek ve öğrenmek dünyada ibadetlerin en büyükleridir.Öğretmek ve öğrenmek, ancak insanlarla oturup kalkmakla mümkün olabilir. Fakat ilimler çoktur. Bir kısmına insanoğlu hiç de muhtaç değildir. Bir kısmı da dünyada zaruridir. Bu bakımdan, boynuna farz olan ilimleri öğrenmeye muhtaç olan kişi, bunları öğrenmeden uzlete çekilirse asi olur. Eğer farz kısmını öğrenir, ilimlere dalmak içinden gelmez ise, ibadetle meşgul olmayı daha verimli görürse, o zaman uzlete çekilebilir. Eğer şer´î ve aklî ilimlerde ilerleme imkânı var ise, öğrenmezden önce uzlete çekilmek, böyle bir kişi için çok büyük bir kayıp olur. Bu sırra binaen Nehâî ve başka âlimler ´Önce fıkıh öğren sonra uzlete çekil´ demişlerdir.

Öğrenmeden önce uzlete çekilen bir kimse, birçok durumunda vaktini uyku veya bir hevesi düşünmekle ziyan etmiş olur! Gayesi vakitlerini virdlerle değerlendirmektir. Beden ve kalp ile yapmış olduğu amellerinde çalışmasını boşa çıkaran ve farkında olmaksızın amelini iptal eden gururun çeşitlerinden bir türlü kurtulamaz. Allah ve Allah´ın sıfatları hakkındaki inancı vehmettiği zanlardan kurtulamaz. Bu vehmin içerisinde kalbine gelen bozuk düşünce ve inançlardan bir türlü yakayı kurtaramaz. Bu bakımdan birçok durumlarda şeytana maskara olur. Oysa kendisini ibadet edenlerden görür. Bu bakımdan, ilim dinin esasıdır. Avam ve cahillerin uzlete çekilmelerinde hayır yoktur.

Avam ve cahillerden gayem halvette ibadet etmeyi bilmeyen ve halvette kendisine lazım olan herşeyi anlamayan kimselerdir. Bu bakımdan nefsin misali, hastanın misali gibidir. Hasta bir doktora muhtaçtır. Cahil hasta doktor olmadığı zaman doktorluğu öğrenmeden önce şüphesiz hastalığı artıkça artar. Bundan dolayı uzlete çekilmek, ancak âlim kişiye lâyıktır. Öğretmekte ise büyük sevap vardır. Yeter ki, öğreten ile öğrencinin niyetleri doğru olsun. Ne zaman ki, gayeleri post kapmak, arkadaş ve talebeleri çoğaltmak olursa bu hareket dinin helâkidir.

Bu zamanda âlimin yapması gereken şey, eğer dininin selâmetini istiyorsa, uzlete çekilmektir. Zira âlim kişi, sadece dini için fayda arayan öğrenci bulamaz. Ancak süslü konuşmayı, avamın kalbini çelmeyi veya akran ve emsalini susturmak ve zor meseleleri çözmek isteyen talebeleri görür. Bunlar böylece sultana yaklaşmak isterler. Öğrendiklerini münakaşa, böbürlenme ve mücadalede kullanmak ister! Bu zamanda tercih edilen mezhep ilmidir. Bu da çoğu kez ancak emsal ve akranını geçmek için işlenir.

Eğer sadece Allah rızasını isteyen bir talip görülürse, ilimle Allah´a yaklaşmak isteyen birine tesadüf edilirse, ondan uzak durup ona ilim öğretmemek, ilmi ondan gizlemek en büyük günahtır. Böyle bir talebe ise, koskoca bir memlekette ya bir veya iki tanedir.


Süfyan es-Sevrî´nin işaret ettiği ilim; hadîs, tefsir ve sîret ilmidir. Çünkü bu ilimlerde korkutma ve sakındırma vardır. Bu ilimler, Allah´tan korkmanın vesilesidir. Eğer bu ilimler, o esnada tesir etmezse dahi muhakkak gelecekte tesir eder. Kelâm, muamelat ve husumet fetvalarıyla ilgili bulunan, mezhebini ve hilafını açıklayan mücerred fıkıh ilmi ise, dünya için bu ilimlere rağbet eden bir kimse hiç de Allah´a dönüş yapmaz. Böyle bir kimse ömrünün sonuna kadar hırsında devam edip gider. Umulur ki, bu eserimize (İhyâ-i Ulûm´id-Din) koyduğumuz hakikatlerin öğrenilmesi, dünya için dahi öğrenilse caiz olsun. Çünkü umulur ki ilim isteyen bu hakikatler vasıtasıyla ömrünün sonunda kendini düzeltir. Çünkü bu kitap Allah´tan korkutucu, ahirete teşvik edici ve dünyadan sakındırıcı hakikatlerle doludur. Bu ise, hadîs ve Kur´an tefsirlerinde tesadüf edilen hakikatlerdir. Kelâm, hilaf ve hiçbir mezhepte bunlara tesadüf edilmez. Bu bakımdan, insanın kendini aldatması uygun değildir. Çünkü kusurunu bilen bir kul, mağrur bir cahilden veya aldanmış bir cahilden daha saadetlidir.

Öğretmeye rağbet gösteren her âlimin gayesinin dünya ehli yanında kabul olunmak ve post kapmak olmasından korkulur! Onun nasibi hali hazırda cahilleri zelil etmek ve onlara karşı çalım satmakla lezzetlenmektir. İlmin afeti kibir ve gururdur. 


 Öğrenip öğretmek suretiyle dünyalık peşinde olanlar için en doğru yol, eğer akıllı ise, şu zamanda o tedris ve tâlimi terketmektir.

Ebu Süleyman Hattabî şu sözünde ne kadar doğru söylemiştir:
Sen, sohbetini talep edip senden ilim öğrenmek isteyenleri bırak! Senin için onlardan ne mal, ne de güzellik gelir. Onlar zahirde arkadaş, bâtında ve gizlide düşmandırlar. Sana rastladıkları zaman, yağcılık yaparlar. Onlardan biri sana gelirse, seni kontrol eder. Senin yanından çıktığı zaman aleyhinde konuşur. Onlar münafıklık ve koğuculuk yaparlar. Hile ehlidirler. Onların yanına gelip toplanmalarına aldanma. Onların gayeleri, ilim değildir. Post kapmak ve mal toplamaktır. Seni, kötü ihtiyaçlarına ve çirkin çıkarlarına merdiven yaparlar, ihtiyaçlarına seni binek edinirler! Eğer onların gayelerinden biri hakkında az bir kusur gösterirsen, senin en kuvetli düşmanın kesilirler. Sonra sık sık sana gelip gider ve senin zayıf tarafını öğrenmek isterler ve bunu da senin üzerine bir minnet sayarlar. Namusunu, mertebeni ve dinini onlar için feda etmeyi senin boynunun borcu olarak görürler. Düşmanlarına düşman, yakınlarına yardımcı, hizmetçilerine hizmetçi ve dostlarına dost olmanı beklerler. Bir ahmak gibi ellerinde maşa olursun. Oysa sen de fakihsin. Reis olduktan sonra mevkiinden ayrılıp gelip onların arkalarına, zelil bir şekilde takılmanı isterler. Bunun için şöyle denildi: İnsanlardan uzaklaşmak tam bir mürüvvettir.



"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

Hiç yorum yok: