22 Kasım 2013 Cuma

205.UZLETİN FAYDALARI-2-(gıybetten kurtulma-emr-i bi´l-mâruf ve nehy-i an´il-münker yapmamak)


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim


II. Fayda:Günahlardan kurtulmanın yolu uzlet iledir:
Çoğu zaman halkla karışmaktan ötürü insanın başından geçen günahlardan, insanoğlu uzlete çekilmek sayesinde kurtulur. Bu günahlar da dört çeşittir:
a. Gıybet
b. Nemime (Koğuculuk, laf götürüp getirmek)
c. Riyâ
d. Emr-i bi´l-mâruf ve nehy-i an´il-münker yapmamak.

Gıybet
Kişi eğer toplum içinde ise ,kendisini gıybetten koruması oldukça güçtür,hatta bunu neredeyse başaramaz. Ancak sıddîklar bu durumda gıybetten kurtulurlar. Çünkü genelde  insanlar hep başkalarının dedikodusunu yapıp dururlar. Meclislerin konusu hemen hemen dedikodudan başka bir şey değildir.Dolayısıyla başkalarının gıybetini yapmak kişiye tatlı ve hoş gözükebilir.Çünkü gıybet onların gıdası,lezzeti ve meclislerin hazzı haline gelmiştir. Kişi onların bu ürkütücü hallerinden ancak onlardan uzaklaşmakla kurtulabilir. Eğer onlarla oturup-kalkar, onlara uyarsan günahkar olup Allah´ın gazabına maruz kalırsın. Eğer sükût edersen, günahta ortakları olursun. Çünkü gıybetçileri dinleyen onlardan olur. Eğer gıybet yaptıklarını hoş görmezsen sana buğzederler. Gıybetini yaptıkları insanları bırakarak bu sefer sana yönelirler. Dolayısıyla gıybet üzerine gıybet yapmış olurlar. Çoğu zaman gıybet üzerine gıybeti yapa yapa artık gıybeti ve başkasına küfretmeyi hafif görmeye başlarlar!

Emr-i bi´l-mâruf ve nehy-i an´il-münker
İyiliği emretmek ve kötülüklerden menetmek, dinin temel esaslarındandır ve bunu yapmak farzdır. İnsanlarla oturup kalkan bir kimse ise, münkerâtı görmekten kurtulamaz. Münkerâtı gördüğünde susarsa Allah´a isyan etmiş olur. Onları önlemeye kalkışırsa, birtakım zararlara maruz kalır. Zira münkerâttan kurtulma isteği, çoğu zaman onu daha başlangıçta yakalayıp o münkerlerden daha büyük olan günahlara sürükler. Uzlete çekilmekte bu felâketten kurtulmak vardır. Zira bu hususta ihmalkârlık göstermek büyük bir vebaldir. Onu yapmaya kalkışmak da gayet güçtür. Hz. Ebubekir ayağa kalkıp ashab-ı kirama şöyle hitap etti: ´Ey iman edenler!Siz kendinize bakın, siz doğru yolda olduğunuz takdirde sapan kimse size zarar veremez´ (5,Mâide,195) ayetini okuyup yeri olmayan mânâlara hamlediyorsunuz. Oysa ben Hz. Peygamber´in şöyle buyurduğunu işittim:
Halk yasak olan bir hareketi gördüğü zaman onu önlemeye kalkışmazlarsa, Allah Teâlâ´nın tümünü kapsayıcı bir azap göndermesi pek yakın olur.(
 İbni Mace)

Yine Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Allah Teâlâ kuluna şöyle sorar: ´Sen dünyada münkeri gördüğün zaman ona karşı çıkmaktan seni alıkoyan nedir ´ Allah Teâlâ o kuluna eğer delili telkin ve ihsan ederse o kul şöyle der: ´Yâ rabbî! Senin affını ümit ettim. Halktan kork-tum. (Bu nedenle zahirde münkere karşı çıkmadım)´.(Buhari,
 Müslim)

Kişi, dövüleceğinden ve gücü yetmeyecek bir duruma düşeceğinden korktuğu zaman, durum böyledir. Bunun hudutlarını bilmek ve bunun için bir tarif yapmak gayet müşkildir. Bunda tehlike vardır. Uzlete çekilmekte ise, insanın kurtuluşu vardır. Emr-i bi´l-mâruf ve nehy-i an´il-münker´de birtakım husumetlerin alevlenmesi ve göğüslerin vesveselerinin tahrik edilmesi sözkonusudur.

Emr-i bi´l-mârufu tecrübe eden, çoğu zaman pişman olur. Çünkü emr-i bil-mâruf, eğri bir duvar gibidir. İnsanoğlu onu düzeltmek isterken neredeyse üzerine yıkılıverir. Üzerine yıkılıverdiği zaman der ki: ´Keşke ben onu eski halinde bıraksaydım!´ Evet, eğer kişi kendisine yardım edip duvarı tutan ve duvarı (bir direğe dayatmak suretiyle) doğrultmaya yardım eden bir grubu bulursa düzeltir. Oysa sen bugün yardımcı bulamazsın. Bu bakımdan onları kendi halinde bırak, nefsini kurtarmaya çalış.


Devam edeceğim inşallah.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

21 Kasım 2013 Perşembe

204.UZLETİN FAYDALARI-1-(Kişinin kendisini ibadete vermesi)


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim


İnsanların arasındayken günahlarımın içinde boğulduğumda hep yanlız kalma ihtiyacı duymuşumdur.Nefsimi terbiye etmek ve günahlardan uzak kalmak için 'yalnızlığa' sığındığım günlerimi hatırladım
İmam Gazali'nin 'Uzlet' ini okuduğumda. İşte bu kitaptan notlarım:

Uzletin Fazileti ve faydaları

I. Fayda:Kişinin kendisini ibadete vermesi
İbadet için vakit bulmak, düşünceye fırsat bulmak, halkın münâcaatından kurtulup Allah´ın münacaatıyla ünsiyet kurmak, Allah´ın dünya ve ahiret emirlerindeki esrarını keşfetmekle meşgul olmak, yerin ve göğün melekûtî sırlarını keşfe çalışmaktır.

Bunun içindir ki ,bilge kişilerden biri şöyle demiştir: Ancak Allah´ın Kitabı´na sarılan bir kimse halveti elde edebilir.Çünkü Allah´ın Kitabı´na yapışanlar ,dünya hayatında hep Allah´ı anarak huzur bulan kimselerdir. O kimseler ki, Allah ile Allah´ı anarlar. Onlar Allah´ın zikriyle yaşarlar. Allah´ın zikriyle ölürler. O´nun huzuruna, onun zikriyle varırlar. 


Hiç kuşkusuz insanlarla oturup-kalkmak böyle kimseleri düşünmekten ve zikretmekten alıkoyar. Bu bakımdan uzlete çekilmek bu kimseler için daha evlâdır. Bu sırra binaen Hz. Peygamber (s.a.s) önceleri Hira dağına çekiliyordu. Nübüvvet nûru kendisinde kuvvet buluncaya kadar orada tek başına hayatını düzenledi. Artık nübüvvet nûru kuvvet bulduğu zaman halk onunla Allah cc arasında perde olmuyordu. O bedeniyle halkla beraber olduğu halde kalbiyle Allah´a yönelmekteydi. Hatta halk onun en çok sevdiği kimsenin Ebubekir olduğunu sanmıştı. Hz. Peygamber himmetini tamamen Allah Teâlâ´nın cemâl-i ilâhîsine bağladığını bildirmek için şöyle buyurmuştur:
Eğer ben bir halil edinseydim muhakkak Hz. Ebubekir´i halil edinirdim. Fakat, sizin arkadaşınız (kendisini kastediyor) Allah´ın halilidir.(
 Müslim)

Cüneyd-i Bağdâdî´den şöyle nakledilir: ´Ben otuz seneden beri Allah ile konuşuyorum. Halk ise sanıyor ki kendileriyle konuşmaktayım´.

Böyle yapmak ancak şöyle bir kimse için müyesser olur ki, Allah´ın sevgisi onun bütün varlığını başka bir varlığın muhabbetine yer bırakmaksızın kaplamıştır. Böyle bir durum muhal değildir. Zira halkın sevgisiyle şöhret bulmuşların arasında bazı kimseler vardır ki, bedenleriyle halkın içindedir, fakat ne dediğini
ve kendisine ne denildiğini bilmemektedir. Çünkü aşık olduğu mahlukun sevgisi, ifrat derecede onun herşeyine hâkim olmuştur. Belki dahası vardır: O kimse ki, herhangi bir hâdise başına gelip dünyevî işlerden birisini teşvik etmiştir, o kimse bu hâdiseyle o derece meşgul oluyor ki, halka karıştığı halde onları hissetmez, seslerini duymaz ve hareketlerini tefrik edemez. Çünkü hâdisenin dehşeti içerisinde bulunmaktadır.

Ruhbanlardan (âbidlerden) birine ´Sen tenhada olmayı ne kadar çok seviyorsun´ denildiğinde, cevap olarak şöyle demiştir: ´Ben tek başıma değilim. Ben Allah Teâlâ ile beraberim. Allah´ın benimle münâcaat etmesini istediğim zaman, O´nun kitabını (açıp) okuyorum. Ben ona münâcaat etmeyi arzuladığım zaman, kalkıp namaz kılıyorum´.

Hükemadan birine şöyle denildi:
- Zâhidlik ve halvete çekilmek, sizi hangi hedefe götürdü
- Allah ile ünsiyet kurmaya...

Hasan Basrî´ye şöyle denildi:
- Yâ Ebu Said! Şurada bir kişi var. Biz onu her gördüğümüzde tek başına ve bir direğin arkasında görüyoruz.
- Onu bir daha gördüğünüzde bana haber verin!
Birgün onu gördükleri zaman Hasan Basrî´ye İşte sana bahsettiğimiz kişi buradadır´ dediler ve onu
gösterdiler. Hasan Basrî onun yanına giderek dedi ki:
- Ey Allah´ın kulu! Görüyorum ki, tenhalık senin ruhuna işlemiştir. Neden halkla birlikte oturmuyorsun
- Beni halk ile oturmaktan meşgul eden bir iş vardır.
- O halde Hasan dedikleri (şu vâiz) kişinin meclisine neden gidip onun yanında oturmuyorsun
- Bir iş vardır, o beni hem halktan, hem de Hasan´ın yanında oturmaktan alıkoymaktadır.
- Allah sana rahmet eylesin! Nedir o seni meşgul eden iş
- Ben nimet ile günah arasında sabah ve akşamlarım. Gördüm ki, nimete karşılık nefsimi Allah´ın şükrüyle meşgul ettirmem ve o günahtan tevbe istiğfar etmem gerekiyor.
- Ey Allah´ın kulu! Benim kanaatime göre sen Hasan´dan daha bilgin ve fakîhsin. Şimdi devam ettiğin yoldan ayrılma!

Rivayete göre Uveys-i Karânî oturuyordu. O esnada Hayyan´ın oğlu Herem onun yanına geldi. Uveys-i Karânî Herem´e ´Seni bu-raya getiren nedir ´ diye sordu. Herem ´Seninle dost olmak için´ dedi. Uveys ´Rabbini tanıyıp da başkasıyla dost olacak bir kimseyi ben göremiyorum´.

Mâlik b. Dinar şöyle demiştir: ´Allah ile konuşmaktan zevk alıp, mahlukların konuşmasından müstağni olmayan kimsenin ilmi az, kalbi kör ve ömrü zayi olmuştur´.

Bu sırra binaen hukemadan biri şöyle demiştir: İnsanoğlu faziletten uzak olduğu için nefsinden nefret eder ve böylece halk ile karışması çoğalır. Onlarla bir araya gelmekle nefsinden vahşet ve nefreti uzaklaştırır´.
Bu bakımdan eğer faziletli ise, mutlaka tenhayı ister ki tenhada düşünce imkanını bulsun, ilim ve hikmeti elde etsin. ´Halk ile karışmak, iflas etmenin alâmetlerindendir´ denilmiştir. O halde uzlete çekilme büyük bir faydadır. Fakat herkes için değil... Ancak birtakım has kullar içindir. Kimi zikrin devamıyla Allah´ın ünsiyetini kazanır veya fikrin devamıyla Allah Teâlâ´nın marifetinde tahkik sahibi olur, böyle bir kimse için halkla ilgili herşeyden uzaklaşmak daha faziletlidir. Çünkü ibadetlerin gayesi, muamelelerin meyvesi insanın Allah´ın dostu olarak ve Allah´ı bilerek ölmesi demektir. Allah´ın sevgisi ise, ancak zikrin devamından ötürü meydana gelen ünsiyetten gelmektedir. Allah´ın marifeti ise, ancak düşüncenin devamından neş´et eder. Bu iki hususta kalbin boşalmış ve temizlenmiş olması şarttır. Oysa insanlarla oturup-kalkınca kalp hiç de boş olamaz.


Devam edeceğim inşallah.


"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

20 Kasım 2013 Çarşamba

203.KÜÇÜK NOTLARIM:(11)acelecilik-kanaat-fırsat varken yapılacaklar


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim


Acele etme. Aceleci hatadan kurtulamaz. Hataya meyli artar. Aceleyi kalbe şeytan getirir. Dikkatli hareket etmek Rahman olan Allah tarafından kalbe gelir. Seni aceleye getirenin dünya hırsı olduğunu unutma. Hırsı olmayan adam herşeyin kendi iradesi dışında olup bittiğini sezer. Kanaat et. Kanaat tükenmez bir hazinedir. Senin olacağına inanmadığın şeylerin peşinden koşmayı bırak. Günlük işlerine devam et,çalış,herşeyi haline "Hakk'a" bırak.

*Her hayır kapısının anahtarı, Allah'ın cc yasak ettiği haram işlere yanaşmamaktadır.

*Bir kimse kötülüğü bırakırsa ona kurtuluş yolları açılır. Tahmin etmediği yollardan rızkı gelir.

*Dünyada O'nunla sohbet istiyorsan sakin ve sessiz ol. Allah'ın cc sevgili kulları edeplidir. Attıkları her adım izinlidir. Kalplerine hoş gelmeyecek hiçbir işe yakın durmazlar.

*Tembel olma.Dünyayı da,ahireti de çalışanlar kazanır.

*Dua bağına yapış.Rızaya yönel.Razı ol.Dilini kalbinden ayrı etme.Dil ve kalbini hayra yönelt.

*Henüz fırsat varken:

  • hayatı ganimet bil,hayır yaşa,
  • tevbe kapısı kapanmadan tevbe et,
  • dua kapısı kapanmadan dua et,
  • yıktığını yap,pisliğini temizle,
  • kötülüğünü iyiliğe çevir,
  • günahla kararan kalbini parlat,
  • aldığını sahibine ver,
  • tembelliği bırak,
  • gafil olma,
  • işini karşılıksız tut,birşey bekleme,
  • Allah'ın cc rızasını gözet,
  • Kur'an'ın gölgesinde yürü,
  • Resulullah'ın sav sünnetine uy,
  • kalbini dünyadan uzak eyle,
  • sabırlı ol,
  • Allah'a tevekkül et,
  • ölümü düşün,
  • kanaat et,
  • rızaya yönel,razı ol.
Unutma! "Dünya,öbür alemin ekim yeridir. Hayır eken sevinç biçer, şer eken pişmanlık devşirir" (hadis-i şerif)

*Halk arasında ne kötüleyene darıl, ne de övülünce sevinç duy.

*Kerem sahibi olmak için ilahi ve kudsi sırları saklamak şarttır.

*Hiçbir işe itiraz etme.O sende istediği gibi tasarruf eder. Ses etme. Hakk'ın fiilleri seni korkutmasın. Her işte binlerce hikmet gizlidir.

*Bir kulun kalbine Allah sevgisi yer ederse, yalnız O'nu sever , başka uğraştırıcı işleri bir yana atar.Bunu yapmayan sevgi iddasında bulunamaz.

*Tevbe etmek iş değil,asıl onu bozmamaktır.


"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

19 Kasım 2013 Salı

202.İYİLİK O'NDAN,KÖTÜLÜK GÜNAHINDAN


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim

Bismillahirrahmanirrahim

Sana ulaşan her iyilik (onu kendi iradenle çalışarak elde etmiş olsan bile) gerçekte Allah’tandır cc.Çünkü bütün iyiliklerin ,güzelliklerin kaynağı O’dur.Seni yaratan iyilikleri yapmanı emreden,Allah’tır. Ayrıca ona iyilik diyen,ayrıca onun iyi olduğunu beyan eden de Allah’tır. Başına gelen her kötülük de Allah’ın katından,yani O’nun izni ve iradesi ile olsa da senin kendi günahın yüzündendir.Eğer sen, Allah’ın sana bağışladığı imkan ve yetenekleri O’nun istediği yönde kullanmayıp cezayı haketmişsen,bunun sorumlusu yalnızca sensin.(Burada sözü edilen kötülük imtihan gereğince insanın başına gelen kaza,hastalık,sakatlık,iflas,ölüm gibi haller veya zalimlerin baskı ve eziyetlerine uğramak,sıkıntı çekmek gibi ‘kötü görünen ‘ şeyler değil,kişiyi Allah’ın cc rahmetinden uzaklaştıran ve hoşnutluğundan mahrum bırakan ‘gerçek kötülüktür’.İnsanın sınırlı bilgisiyle kötü zannettiği birçok şey,aslında kendi yararına olabilir. Dolayısıyla imtihan hikmetince insanın başına gelen bu ‘kötülükler’ size verilmiş bir ceza değil,aksine birer ilahi lutüf olduğundan elbette Allah’tandır.Sonuç olarak yaratma ve izin verme bakımından iyilik de kötülük de Allah’ın cc katındandır.Fakat onay verme ve razı olma bakımından iyilikler Allah’tan kötülükler ise kendi tercih ve iradesiyle onu gerçekleştiren insandır.


Dinimiz İslam

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR


18 Kasım 2013 Pazartesi

201.RABBİMİZİN cc 16.NASİHATI


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:
"'Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?'^
6 Saf 61/2.
Sizler çoğu defa hayırları söyler ama zıddını işlersiniz. Kendinizin sakınmadığı nice şeylerden başkalarını sakındırırsınız. Nice şeyleri başkalarına emreder, fakat kendiniz yapmazsınız. Yine yiyemeyeceğiniz nice malı toplar ve tövbeyi günden güne, yıldan yıla ertelersiniz, sonra size mühlet verilmez.
Yoksa yanınızda ölüme karşı bir güvence mi var? Ya da cehenneme karşı bir kurtuluş beratınız mı mevcut? Yoksa cenneti hak edip kurtulduğunuza dair bir bilgiye mi sahipsiniz?
Sizinle rahman arasında bir rahmet (bağı) mi var?
Nimetler sizi şımarttı. İhsanlar sizi ifsat etti. Uzun emel sizi dünya ile aldattı. Sağlık ve afiyet içinde olmak sizi yanıltmasın; günleriniz belirli, nefesleriniz sayılıdır. Elinizde kalan ömrü kendi hesabınıza âhiret için kullanın.
Ey âdemoğlu! Sen her gün alıştığın işinle uğraşıp duruyorsun; fakat annenden doğduktan sonra her gün, ömründen birazını yok etmekte ve her geçen gün içine girene kadar seni kabre biraz daha yaklaştırmaktadır.
Ey âdemoğlu! Sizin dünyadaki haliniz bala düşen sineğe benzemektedir; o bala her düşüşünde ona yapışıp içinde kalır. İşte siz de böylesiniz.
Kendisini başkaları için ateşte yakıp yok eden odun gibi olmaktan sakın!"


Rabbimizin 104 Kitaptaki Öğütleri (Meva'ız-i Kudsiyye)

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

17 Kasım 2013 Pazar

200.KÜÇÜK NOTLARIM (10):O'ndan cc gelen kanunlar-günah işleyenleri uyarmak


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim

Bismillahirrahmanirrahim

*Evrenin her zerresini konrol ve idare eden tüm ihtiyaçlarınızı gözeterek yeryüzünü sayısız nimetlerle donatan Allah’ın cc ruh dünyanızı ve toplumsal hayatınızı şekillendirmek üzere seçtiği peygamberleri aracılığıyle size kanun ve ilkeler göndermesini niçin yadırgıyorsunuz?

*Allah cc, Servet,güç,makam,şöhret gibi değerleri hayatın biricik ölçüsü haline getirerek O’na cc ortak koşmanızı ve bilmediğiniz konularda Allah adına konuşmanızı haram kılmıştır.

*Eğer elinizden geldiğince yanlışlarınızı düzeltir ve günaha düşmekten titizlikle sakınıp korunursanız bilin ki Allah cc çok bağışlayıcı ,çok merhametlidir.

*Günah işleyen kardeşlerinizi güzelce uyarın,fakat onları yaptığı hatadan dolayı aşağılayarak şeytanın kucağına itmeyin.Onlara daima şefkat ve merhametle yaklaşın.Azarlanmayı hak ettikleri durumda bile kusurlarını yüzüne vurup onları rencide etmeyin.Son derece nazik ve yumuşak davranın.Peygamberimiz sav Uhud Savaşında ashabına başarısız oldukları halde böyle davranmıştır.

*Allah cc üzerine düşeni eksiksiz yapan ,fakat sonucun elde edilmesi konusunda yalnızca O’na güvenen O’na dayanan kimseleri yani tevekkül edenleri sever.

*Allah cc dilediğini bağışlar,dilediğini cezalandırır.Fakat Allah’ın cc dilemesi kulların tercih ve davranışlarına bağlıdır. Öyleyse O’nun bağışlamasına layık kullar olalım inşallah.

*Açgözlülük ve cimrilik hastalığından kurtulup da servetinizi ,sağlığınızı,canınızı Allah yolunda feda etmeye hazır olmadığınız sürece O’nun hoşnutluğuna asla kavuşamaz,gerçek erdemliliğe ulaşamazsınız.

*Kişisel çıkarlar,arzu ve ihtirasları terk edip Allah’ın cc hükmüne kayıtsız şartsız uymalıyız.

*Bütün Peygamberler “yalnızca Allah’a cc kulluk etmek ve O’ndan gelen bütün emirlere tam bir teslimiyetle itaat etmek” anlamına gelen “İslam” inancına bağlı birer “müslüman” idiler.

*Resullullah sav “Rabbim,bana intikam alacak gücüme rağmen düşmanlarımı affetmemi ,benimle ilişkisini kesenle görüşmemi ve beni mahrum bırakana vermemi emretti.

*Fakirleri sev ve yakınına al ki Allah’ da cc kıyamet gününde seni yakınına alsın.

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

16 Kasım 2013 Cumartesi

199.HUZUR BOZAN 17 KÖTÜ HUY


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Önceki 2 yazıda bir müslümanda olması gereken güzel huylardan sonra şimdide olmaması gereken huylar:


Bismillahirrahmanirrahim

1-Riyadan uzak durmalıyız,
2-İçinde nifak duygusunu taşımaktan,insanlar arasında fitneyi uyandırmaktan son derece sakınmalıyız,
3-Alaycı olmaktan,insanlarla alay etmekten kaçınmalıyız,
4-Kimse hakkında su-i zan beslememeliyiz,
5-Diyalog ve uzlaşmanın en büyük engeli olan mücadele yolunu terketmeliyiz,
6-Kalbimizi kin ve husumet duygusundan arındırmalıyız,
7-İnsanlara hased etmemeli,kimseyi kıskanmamalıyız,
8-İnsanları arkalarından çekiştirmemeli,gıybetlerini yapmamalıyız,
9-İnsanlar arasında söz taşımaktan (Koğuculuktan) son derece sakınmalıyız,
10-Kibirli olmaktan,kendimizi herkesten üstün görmekten uzak durmalıyız,
11-Kendimizi beğenme,hatasız görme(ucub) duygusuna kapılmamalıyız,
12.-İnatçı olmamalıyız,
13-Şöhret duygusundan nam ve şan arzusundan kurtulmalıyız
14-Aç gözlü (Tamahkar) ve hırslı olmamalıyız,
15-Yalandan küfürden kaçar gibi kaçmalıyız,
16-Tekellüften,yapmacık davranışlardan uzak durmalıyız,
17.-Zayıf iradeli kararsız,değişken mizaçlı olmamalıyız.

M.Dikmen

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.


EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

15 Kasım 2013 Cuma

198.HER İNSANIN SAHİP OLMASI GEREKEN GÜZEL HUYLAR!!


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim

1.-Allah´a isyandan korkmalı,kötülüklerden kaçmalı,takva sahibi olmalıyız,
2.-Haddimizi bilmeli edebli olmalıyız,
3.-İnancımızda ve amellerimizde samimi ve ihlaslı olmalıyız,
4.-Emirlere itaatli olmalıyız,
5.-İstikamet yolundan ayrılmamalıyız,
6.-Sözüne ve işine itimat edilir olmalıyız,
7.-Her hususta ölçülü,tutumlu olmalı,iktisadlı yaşamalıyız,
8.-Çalışmakta gayretli,ama elde ettiğimiz neticede de kanaatli olmalıyız,
9.-Ülfetli olmalı,insanlarla kaynaşmalıyız,
10.-Aldığımız emanetleri korumakta emniyetli olmalıyız,
11.-Gerçekler aleyhimize bile olsa  her zaman insaflı olmalıyız,
12.-Doğrulukları itirafta,Hakkı teslimde hakperest olmalıyız,
13.-Düşünmeden,araştırmadan karar vermemeliyiz.Temkin ve teenni ile hareket etmeliyiz,
14.-Büyüklerimize tazim göstermeli,saygılı olmalıyız,
15.-Olayları hep hayra yormalı,hayata bakışta iyimser olmalıyız,
16.-Hiçbir meselede düşüncesizce hareket etmemeli,yaptıklarımızı tefekkür süzgecinden geçirmeliyiz,
17.-Alçak gönüllü tevazu sahibi olmalıyız,
18.-Yaptığımız işte sebat göstermeli,sonucunu alana kadar sabırla devam etmeliyiz,
19.-Dilimizi gereksiz sözlerden korumalıyız,
20.-Hilim sahibi (soğuk kanlı) olmalı,olaylar karşısında hiddet ve heyecanı yenmeliyiz,
21.-İnsanlara rıfk ile,nezaket ve yumuşaklıkla muamele etmeliyiz,
22.-Acılara dayanıklı,telaşsız ve sabırlı olmalıyız,
23.-Hata ve kusurları bağışlayıcı ve affedici olmalıyız,
24.-İnsanlara karşı hoşgörülü ve müsamahalı olmalıyız,
25.-Herkese karşı adaletli olmalıyız,
26.-İhsan sahibi,iyilik sever olmalıyız,
27.-Hayırda gayretli,engelleri aşmakta hamiyetli olmalıyız,
28.-Haya sahibi,kötülük işlemekten utanır olmalıyız,
29.-Muhabbet ve sevgiyle dolu olmalıyız,
30.-İnsan-hayvan her canlıya şefkat göstermeliyiz,
31.-Çaresizlerin haline kalben üzülmeli,merhametle yardımlarına koşmalıyız,
32.-Doğruluk ve sadakattan ayrılmamalıyız,
33.-Akrabalarımızla iyi münasebetler kurmalı, Sıla-i Rahime dikkat etmeliyiz,
34.-Yardımsever (Muavenet ve Tasadduk ehli) olmalıyız,
35.-Görgülü ve geçimli olmalı,muaseret kaidelerine riayet etmeliyiz,
36.-Dostluk kurmaya önem vermeli,dostlukları korumakta dikkatli olmalıyız,
37.-Tedbirimizi aldıktan sonra,neticeyi Allah´tan beklemeli,ona tevekkül etmeliyiz,
38.-Azimli ve kararlı olmalıyız,
39.-İffetli olmalıyız,
40.-Verdiğimiz sözde durmalı,ahdimize riayet etmeliyiz,
41.-Eski dostluklara vefalı olmalıyız,
42.-Kötülüğe karşı dirençli,fütüvet ehli olmalıyız
43.-Mürüvvet ehli (iyilik sever) olmalıyız,
44.-Vakarlı,ağırbaşlı ve ciddi olmalıyız,
45.-İzzet-i nefis sahibi,yani onurlu olmalıyız,
46.-Övülmekten (Medihten) hoşlanmamalıyız,
47.-Tenkid ve yerilmekten (zemden)de üzülmeliyiz,
48.-İnsanlara karşı idareli olmalı ve uyumlu davranmalıyız,
49.-Metanetli,dayanıklı ve güçlü olmalıyız,
50.-Akıllı olmalı,muhakemeli davranmalıyız,
51.-Ferasetli (sezisi kuvvetli,uyanık) olmalıyız,
52.-Yaptığımız iyiliklere tahdis-i nimet olarak sevinmeli,mübahatta bulunmalıyız,
53.-Uluv-i Himmet ve yüksek ideal sahibi olmalıyız,
54.-Hikmeti bulduğumuzda hemen almalıyız,
55.-Elimizdeki nimetlerin verenini ve değerini şükürle bilmeliyiz,
56.-Kusur ve ayıp örtücü olmalıyız,
57.-İyilikte minnetsiz olmalı,iyiliği başa kakarak kimseye eziyet vermemeliyiz,
58.-Vadine sadık,sözüne bağlı olmalıyız,
59.-Kadirbilir olmalıyız,insanlara seviyelerine göre davranmalıyız,
60.-Herkese karşı lütüfkar olmalıyız,
61.-Dini ve manevi değerlerine sımsıkı bağlı olmalıyız,
62.-Maddi-Manevi haklarımızı korumakta cesur ve secaatli olmalıyız,
63.-Salahat (iyi hal) sahibi olmalıyız,
64.-Masum (ismet sahibi) olmalıyız,
65.-Kibarlık ve incelik (Zerafet) sahibi olmalıyız,
66.-Sır saklayıcı (Ketum) olmalıyız,
67.-Emanete riayetkar olmalıyız,
68.-İlahi takdire rıza göstermeliyiz,
69.-Fazilet (Erdem) sahibi olmalıyız,
70.-Aşk ehli olmalıyız,
71.-Huşu ve hasiyet içinde olmalı fenalık işlemek konusunda Allah´tan korkmalıyız,
72.-Hayırhah olmalı,herkes için sadece iyilik dilemeliyiz,
73.-Herkese hüsn-i zanla bakmalıyız,
74.-Cömert (Cüd ve seha ehli) olmalıyız,
75.-Hayırlara karşı istekli (gıptalı) olmalıyız
76.-Olaylar karşısında hazımlı ve tedbirli olmalıyız,
77.-Nefsimize hakim olmalıyız, (Zapt-i nefs)
78.-Meselelerimizi bilenlere sormalı,istişare ile karar vermeliyiz,
79.-Zikir ehli olmalı,Allah Teala'yı bir an bile unutmamalıyız!!
80.-İsar (
Kendisi muhtaç olduğu halde başkasına vermek, cömertlik, ikram)
hasletine sahip olmalıyız,
81.-Namusumuza düşkün olduğumuz gibi,kimsenin namusuna da göz dikmemeliyiz,
82.-İkramsever-konuksever (Kerem sahibi) olmalıyız,
83.-İhtiyaç sahiplerine yardımına Karz-i hasenle 
(Sadece Allah rızası için verilen ödünç. Faizsiz verilen borç)koşmalıyız.


M.Dikmen

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

14 Kasım 2013 Perşembe

197.HER MÜSLÜMANDA OLMASI GEREKEN 40 ÖZELLİK !!


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim


 İman ile ilgili, itikad ile ilgili bilmemiz ve uygulamamız gereken konuları derinlemesine anlatan yazılardan sonra sıra artık bu öğrendiklerimizi güzel ahlakla pekiştirmeye geldi inşallah.

(İnsan, güzel huyu ile, Cennetin en üstün derecelerine kavuşur. [Nafile]İbadetlerle bu derecelere kavuşamaz. Kötü huy, insanı Cehennemin en aşağısına sürükler.) [Taberani]

(Müminlerin iman yönünden en faziletlisi, ahlakça en iyi olanıdır.)[Tirmizi]

(Bir Müslüman güzel ahlakı sayesinde, gündüzleri oruç tutan, geceleri ibadet eden kimselerin derecesine kavuşur.) [İ. Ahmed]

(Bir insan az ibadet etse de, güzel ahlakı sayesinde en yüksek dereceye kavuşur.) [Taberani]



Kur’ân ahlakı ile ahlâklanmış şuurlu bir Müslümanda bulunması gereken başlıca özellikler şunlardır: 


1- Allah’ın birliğine ve O’ndan başka ilâh olmadığına, Allah’ın meleklerine, peygamberlerine, Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm)’ın Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna, peygamberlere kitap gönderildiğine, âhiret gününe, öldükten sonra dirilmeye, hayır ve şerrin Allah’ın yaratmasıyla olduğuna şüphesiz inanır ve dili ile de bunları ifade (ikrar) eder.
2- Allah’ın emreylediği ve Hz. Muhammed (aleyhisselam)’ın gösterdiği şekilde namazını kılar, orucunu tutar, malının zekâtını verir. Ayrıca yetimlere, yoksullara, muhtaçlara, hısım ve akrabalara, yolda kalmışlara malı ve imkânları ile seve seve yardımda bulunur.
3- Allah’ın ve Hz.Peygamber’in emirlerine itâat eder ve ahlâkî vazifelerini eksiksiz yapar.
4- Mühim ve tehlikeli durumlarda asla sarsılmaz, gevşeklik göstermez. Allah’a itimat eder.
5- Felâketleri metanetle karşılar. Bunları sarsılmadan atlatabilmek için, bütün kuvvetini sarf eder, sabır ve tahammül gösterir. Allah’tan ümidini kesmez.
6- Ana-babaya itaat eder, onların kalplerini kıracak en ufak sözlerde ve işlerde bulunmaz.
7- Sözünde durur, ahdine vefa gösterir, emanete hıyânet etmez.
8- Üzerine aldığı her türlü vazifeyi, en güzel şekilde yapmaya çalışır.
9- Kılık kıyafetini, oturup yattığı yeri, bütün eşyalarını kirden ve pastan; kafasını kötü fikirlerden; kalbini fena duygulardan; dilini çirkin ve kaba sözlerden temizler. Beden ve ruh temizliğiyle herkese örnek olmaya çalışır.
10- İnsanlar arasında ihtilaf çıkarmaktan, insanları birbirine düşürecek sözlerden ve işlerden sakınır.
11- Kimsenin ayıplarını, gizli hallerini araştırmaz ve ortaya dökmez.
12- Bilmediği bir şey hakkında hüküm vermez.
13- Şahsiyetini kumar, içki, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan korur; riyakârlık, dalkavukluk ve hilebazlığa tenezzül etmez.
14- Başkalarına karşı kibirlenmez, büyüklük taslamaz.
15- Kötülüğün, ahlâksızlığın her çeşidinden; gizlisinden, açığından, büyüğünden, küçüğünden sakınır; daima halkın iyiliği için çalışır.
16- Özü sözüne, içi dışına uygun ve dosdoğru olur.
Her nerede olursa olsun, kendi aleyhine bile bulunsa, hak ve doğruluktan ayrılmaz. Düşmanlarına karşı dahi adaleti ve insafı elden bırakmaz. Onların düşmanlıkları dolayısıyla, adaleti çiğnemez.
17- Yalan söylemez, yalan yere yemin etmez, yalan şahitliği yapmaz. Yalancılıktan nefret duyar.
18- Nefsinin alçak ve süflî arzularına uyarak doğru yoldan sapmaz. İffetten şaşmaz. Kötülerle dostluk kurmaz.
19- İsraftan da, cimrilikten de sakınır.
20- Ne eliyle, ne diliyle hiçbir kimseyi incitmez.
21- Komşularını sever ve sayar ve onları hiçbir şekilde gücendirmez.
22- Varlık zamanında da, darlık zamanında da başkalarına elinden geldiği kadar yardımda bulunur.
23- Öfkesini yenerek, kendine karşı yapılan kusur ve kabahatleri afveder, intikam sevdasına düşmez.
24- Bir kötülük işler veya bir haksızlık yapacak olursa, hemen Allah’ı hatırlayarak O’ndan af ve mağfiret diler, yaptığına pişman olur. Telafisi cihetine gider.
25- Her iyi işe destek olur, maddî ve mânevî yardımda bulunur. İnsanlara iyilik tavsiye eder. Fenalığa ve zulme asla yardımcı olmaz. Kötüleri korumaz ve herkesi kötülükten çevirmeğe çalışır.
26- Dargınları barıştırmak için çalışmayı vazife bilir. Kin gütmez, kimseye haset etmez, herkese faydalı bir insan olmağa özenir.
27- Fertlerin ve toplulukların nasıl yükseldiklerini, nasıl gerilediklerini ve nasıl düştüklerini tetkik ederek, onlardan ibret alır ve bu suretle başkalarının düştükleri hatalara düşmemeye çalışır.
28- Kim söylerse söylesin hakkı kabul eder. İlim ve hüneri, hikmet ve hakikati, nerede bulursa alır ve bunda hiç taassup göstermez.
29- Asla tembel değildir. Dünya için hiç ölmeyecekmiş gibi çalışırken, yarın ölecekmiş gibi de âhirete hazırlanır, her iki vazifesini de eksiksiz yapar.
30- Allah yolunda, millet ve memleket uğrunda her türlü fedakârlığa katlanır, yerine göre canını bile vermekten çekinmez.
31- Yapacağı bir işin önünü sonunu düşünmeden, hatırına gelir gelmez hemen yapmaya kalkışmaz. İbadetinde ve hayır hizmetlerinde acele ederek görevini eksik bırakmaz; ama geriye de kalmaz, daima ileri koşar.
32- Müslümanların derdini kendine dert edinir ve onların iyiliğine çalışır. Hastalarını arayıp sorar, sıkıntılarını gidermeye uğraşır, cenazelerine gider, kendisinden büyük olanları, hele ihtiyarları sayar, küçüklere acır ve her canlıya karşı şefkatli olur.
33- Herkese kardeş muamelesi yapar, başkalarının hayatlarına, haklarına, kendisininki gibi saygı duyar.
34- Kimse ile alay etmez, kimseye kötü bir lakap takmaz. Dilini gıybet, iftira ve yalandan; her türlü kötü ve çirkin sözlerden korur.
35- Herkesle hoş geçinir, dargınları barıştırmaya çalışır, üç günden fazla hiç kimseye küs durmamaya gayret eder.
36- Sevdiğini Allah için (yani bir karşılık beklemeyerek) sever; sevmediğini de yine Allah için sevmez.
37- İşlerinde kararsız ve evhamlı olmaz. Bir işin meydana gelmesi için mutlaka yapılması gereken sebeplere yapıştıktan sonra, Allah’a tevekkül eder.
38- Allah ve Peygamber sevgisini, her şeyden üstün tutar. Allah sevgisi ve Allah korkusu, onun bütün dünyasını kaplar.
39- Her ne suretle olursa olsun şüpheli şeylerden kaçınır.
40- Bir Müslüman için en büyük gaye; hakiki bir Müslüman olmaya çalışmak, Müslümanlığın öğrettiği faziletleri yaşamak ve yaşatmak ve bu suretle bütün insanlığa örnek olmaktır.

M.Dikmen

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

13 Kasım 2013 Çarşamba

196.RABBİMİZİN cc 15.NASİHATI


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim

Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:


"Ey âdemoğlu!
Dinin sağlam ve güzel olursa; amelin, kanın ve bedenin de güzel olur. Dinin bozuk olursa; amelin, bedenin ve kanın da bozuk olur.
İnsanları aydınlattığı halde kendini yakıp kül eden çıra gibi olma. Dünya sevgisini kalbinden çıkar. Çünkü ben dünya sevgisi ile benim sevgimi asla bir kalpte birleştirmem.
Kasas 28/88.

Rızık toplama hususunda nefsini zorlama; zira rızık paylaştırılmış haldedir. Hırslı kişi mahrum kalır, cimri ise kınanır. Nimet daimî değildir. İşlerin lâzım olmayan yönlerinin araştırılması hayır getirmez. Ecel bellidir. Hak ise malûmdur.
Allah'ın kuluna verdiği en hayırlı hikmet, huşudur (Allah korkusu).

 En hayırlı zenginlik, kanaattir.
 En hayırlı azık, takvadır.
 Kalbe ikram edilen en hayırlı şey yakîndir.
 Size verilen en hayırlı şey ise afiyettir."

Rabbimizin 104 Kitaptaki Öğütleri (Meva'ız-i Kudsiyye)

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

10 Kasım 2013 Pazar

193.Hz.ADEM as KURTULDU, ŞEYTAN KOVULDU!!


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim


İşte Allah-u Teala'ya kulluğumuzda bize rehber olacak önemli hususlar: 

Hz. Adem nasıl kurtulmuştur?

1- Hatasını itiraf etmekle.
2- Pişmanlık duymakla.
3- Nefsini kötülemekle.
4- Tövbeye devam etmekle.
5- Rahmetten ümidini kesmemekle.

Şeytan neden dolayı kovulmuştur?
1- Yüce Allah'ın emrini tartışmakla.
2- Günahını itiraf etmemekten dolayı.
3- Pişmanlık duymamaktan dolayı.
4- Kendini kötülememekten dolayı.
5- Rahmetten ümidini kesmekle ve büyüklenmekten vazgeçmemekle.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

9 Kasım 2013 Cumartesi

192.KÜÇÜK NOTLARIM (9):hakikat ehli-İslamiyette sıra-iyilik-kötülük


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim

Bismillahirrahmanirrahim


*İslamiyette sıra şöyledir:(Çok önemli bir bilgi)
1. Doğru iman(ehl-i sünnet itikadı),
2. ilim öğrenmek (neyi nasıl yapacağını bilmek),
3. haramdan sakınmak,
4. farzı yapmak,
5. mekruhtan sakınmak,
6. vacibi yapmak,
7. tenzihen mekruhtan sakınmak,
8. sünneti yapmak,
9. müstehabı ve nafileyi yapmaktır.

Bu sırada öncekini yapmadan sonrakini yapmak faydasızdır.Hatta önce olanı yapabilmek için sonra olanı terketmesi caiz,hatta vacip olur.Nafile ibadet bir farzın terkine veya bir harama sebep olursa sevap yerine günah yazılır.

*Hakikat ehlinin alametleri :

Allah’ın cc rızasına kavuşmuşlardır,
İnsanlarla sulh üzeredir;kimseye düşmanlık etmez ve insanları severler,
Halka şefkat üzeredirler.Şefkatin aslı halka nasihat etmek,onlara doğru yolu göstermektir,
Halka karşı tevazu ve edep gösterirler ,
Tevekkül sahibidirler.Sabır ve tahammülleri fazladır,
Nefsin arzu ve isteklerini terk etmiş ,kanaat sahibidirler,
Allah’ın cc verdiğine şükrederler,
İnsanlara rahatlık ve ferahlık verirler.

*“La ilahe illallah” söylemenin hakikati Allah’tan cc başka ne varsa hepsini yok bilmektir.

*Müslüman , insanları memnun etmeyi değil,Allah’ın cc rızasını düşünür.Bir iş yapacağı zaman insanlar ne der hesabı yapmaz;Rabbim ne der ?diye düşünür.O razı olacaksa yapar yoksa vazgeçer.

*2 iyilik: Allah’a cc doğru iman et ve O’nun kullarına iyilikte bulun.

*2 kötülük:Allah’a cc şirk koşma ve insanları incitip ,kullarına eziyet etme.

*4 kişiye cehennem haram olur:

1.Haram olan birşeye heves edince nefsine hakim olan ,
2.Nefsin istemediklerini (ibadetleri,iyilikleri) yapan,
3.şehvetin esiri olmayan,
4.öfkesine hakim olan.

*Bir zerrecik günahtan kaçınmak ,bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir.

*Allah cc haramdan sakınanı ,farzları yapanlardan daha çok sever.İyi huylu olmak farz ,kötü huylu olmak haramdır.Kötülük yapmaktan sakınmak ,iyilik yapmaktan daha kıymetli ve daha sevaptır.

*Günah işlememek ,kalbinde meleke ,tabiat halini almalıdır.Bunu başarabilen kişiye salih denir.

*Gece yattığında 3 defa Rabbim beni görüyor,sesimi iştiyor,kalbimden geçenleri biliyor de,sonra uyu.

*Günah işleyenlerin boynunu bükmesi,ibadet edenlerin göğsünü kabartmasından daha iyidir.

*Bir kimse günahı sebebiyle kendini cehennemlik olarak görmemelidir.Çünkü Allah’ın cc affı ,rahmeti o kimsenin günahlarından daha büyüktür.Bu bakımdan Allah’ın cc rahmetinden ümit kesmemeli,ibadetim çok diye azabından emin olmamalıdır.Yani korku ile ümit arasında olmalı ,günahlardan kaçarak ibadete devam etmelidir.

*Bazen bir bela ve müsibetin insanda hasıl ettiği uyarma ve kendine gelme ,manevi hayatına öyle şeyler kazandırır ki ,o müsibeti hiçe indirir.

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

3 Kasım 2013 Pazar

185.KÜÇÜK NOTLARIM(8):sabır-riyakar kişi-belaya sabır


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim


*Sabırlı ol. Her genişliğin bir sıkıntısı çıkar. Her ferahlıkta bir darlık saklıdır. Kısmetinizi meşru yoldan alın. İyi yollardan gelen dünyalık size yeter.

*"Peygamber sav size ne getirmişse ona uyunuz. Ve her neyi yasak etmişse onu da yapmayınız."(59/7)
İşlerini bu ferman dahilinde yürütene Mevla ilham kapısını açar. İyiliği ve kötülüğü ilhamla seçer. "Allah ona iyiliğini ve kötülüğünü ilham etti." (91/8)

Bu ami (ilmi olmayan kimse)kalbin vasfıdır.Bu kalp

  • yanlış yol tutmaktan titrer,
  • herşeyde bir işaret bekler,
  • Kur'an'ı Kerim okur,
  • orada bulamadığını peygamberimizin sav emirlerine bakar,
  • imanı kuvvet bulur,
  • tevhid nuru kalbe yerleşir,
  • sonra dünya kalbinden çıkar,
  • halkın hayrı ve şerrini görmek de kaybolur,
  • her türlü maddi iş ve korku gider,
  • ilahi ilham gözükmeye başlar,
  • takva ışığı peyda olur,
  • amel nuru,sabır nuru ... cümle nurlar birleşir ve artık bir insan olur.
Bunlar ancak İslam dininin hakkı ödendikten sonra başlar, bereketi ile olgunlaşır.

*İman kuvveti, şeytanla karşılaşıldığında belli olur. Kötülerin karşısında imanın sarsılmadan durabiliyorsan korkma.

*Riyakar, yapmak ya da yapmamakta serbest olduğu işlere yanaşmaz. Şüpheli şeylerden sakınmaz. Haram yer,tembeldir,çalışmaz. Yaptığı iyiliği gösteriş için yapar.

*Halkla Hakk'a yaptığın şirki bırak.

*İman sahibi önce içini tamir eder sonra dış aleme bakar.

*Peygamberimiz sav şöyle buyurmuştur: "Allah sevdiği kimseyi üzmez; ama tecrübe için bazı bela verir."
İman sahibi odur ki bu bela geldiği zaman sabreder.Allah cc yararsız hiçbir bela indirmez. Her bela bir iyiliğin öncüsüdür.Bu iyilik ya dünya için ya ahiret için olur. İmanlı kimse belaya sabırla karşı koyar. Allah cc gönderdiği için razı olur. Rabbini itham etmez. Niçin geldi diye çıkışmaz. Sana sevimsiz olan O'na sevimli olabilir.

*Tevbe etmeli ve bu tevbede ihlaslı olunmalıdır. Yapmamayı kararlaştırdığınız yanlış işi bir daha yapmadığınız takdirde sözünüz dinlenir, hatanız bağışlanır.

*Kurtulmak isterseniz derhal peygambere sas uyun. Sakınınız, dinde icad çıkarmaya kalkmayınız. Özür dileyin, yaptığınıza pişman olun. Geçmişteki büyüklerin yolunu tutun. Doğru yolda yürümeye çalışın. Bu yolda yabancılara benzemek yoktur. Bu yolun sağlam ve gerçek yolcuları hep birbirine benzerler.Yanlız Peygamberin sas adetlerine uyarlar.

*Allah cc bir kimse için hayır dilerse halkın kapısını kilitler, onların iyiliğini keser, bu sebeple o kul da Hakk'a koşar. 

*Hak'tan başka herşeye gönül kaptırıyorsan, onlar senin için put sayılır.

*Allah'ın cc hoşnutluğunu dilersen halkın eziyetine razı ol,sabret. Allah cc birçok şeyler tecrübe eder. O şeylerin hemen hepsi kulların eli ile gelir. Sabırlı ol, üzülme. Allah'ın adeti böyledir. Sevdiği kullara imtihan yolunu açar. Yollar sevdiklerine zaman zaman kapanır, herşeyle mihnet ve bela gelir. Dünya başına bela olur. Böylece mevhum varlık erir, eriyince Hakk'ı bulur. Yeniden yaratılmışa döner.

*O'ndan gelecek bela, seni ürkütmesin; bu yüzden Hak'tan kaçma,seni tecrübe eder. Sebeplere bağlanıp O'nun kapısından kaçıp kaçmayacağını öğrenmek ister.


"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

31 Ekim 2013 Perşembe

181. İNSANIN YOL AYRIMI:Hak-Batıl


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim

İçine düştüğümüz belirsizliğin, zeminsizliğin temelinde doğru ile yanlışı ayırt edememek yatıyor. Doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini; yani hak ile batılı ayırt edememek… Bu durum Rabbimiz’in bize öğütlediği ve öğrettiği hakikatlerden uzaklaşmanın bir sonucu. Hak ve hakikat yerli yerinde duruyor. Değişen ise biziz. Bu değişim hakikate doğru bir gelişme değil ne yazık ki. Tam aksine hakikatten uzaklaşma, yönü kaybetme olarak gerçekleşiyor. Çağa, zamana uyum adına, hakka-hakikate uyumumuzu kaybettik. Bunun bizden başka sorumlusu yok. İçinde bulunduğumuz durum; bizim iyiyi, güzeli, doğruyu ne kadar istediğimiz, ne kadar hakettiğimizle ilgili. Biz gerçekten istesek değişeceği kesin. Doğrunun ve yanlışın; yani hakkın ve batılın bulunduğu iki yol var. Adem a.s.’dan beri insana sunulan hak ve yine O’ndan beri haktan saptırmak isteyen batıl. Hakkı hak bilmek tek kurtuluş yolumuz. İkiden fazla yol yok. Hak ve batıl. Tercih bize kalmış…

Batılı gibi düşünme ve Batılı gibi yaşama tarzının hayatın temeline yerleştirildiği son 200 yıllık sürece “modern dönem” diyoruz. Toplum olarak, arka plânını çok da iyi sorgulamadan kullandığımız “bireysel özgürlükler”, “çağdaş anlayış”, “uygar insan olma”, “ hoşgörü” gibi birçok kavram aracılığıyla değer yargılarımızı şekillendiren ve hayatımızı derinden etkileyen bu dönem, çevremize, olaylara, varlığa ve hayata “müslümanca” bakışımızı da etkisi altına aldı.

Bu kavramların üretildiği kaynak Batı olduğu için, bunlar vasıtasıyla insanlığın yönlendirilmek istendiği istikamet de Batı tarzı düşünce ve Batı tarzı hayattan başkası değil.

Bu anlayışa göre,
Batı’nın ulaştığı nokta, insanlığın varabileceği en ideal ve mükemmel seviyedir. Madem ki Batı dünyası bilimde ve teknolojide bu kadar ileriye gitmiştir, öyleyse biz de ilerlemek için Batılılar gibi düşünmeli, onlar gibi davranmalı, hayata onların baktığı pencereden bakmalıyız; yani Batılılaşmalıyız.

Batılı düşünce, bir ilke olarak benimsediği “çoğulculuk” gereği toplumdaki kimi farklılıkları belli bir hoşgörüyle karşılıyor olabilir. Ancak temel noktalarda “modern anlayış” ile bağdaşmayan değer yargıları ve anlayışlar, hor görülmeye ve hayatın dışına itilmeye mahkûm durumdadır. Bizim ve daha birçok toplumun yaşadığı nice tecrübe bu durumu ispat etmektedir.

Sözünü ettiğimiz bu anlayış, müslümanlar olarak bize temel kavramlarımızın ve değer yargılarımızın birçoğunu unutturdu. Kelimenin tam anlamıyla bir kimlik erozyonuna uğradık. İleri ve uygar olmak adına toplum ve fert olarak bizi biz yapan değerleri arkamıza attık. 


“İyiliği emredip kötülükten sakındırma”nın yerini hoşgörü, 
“haya”nın yerini özgür davranma,
 “infak”ın yerini nemelazımcılık,
 fedakârlığın yerini bencillik… aldı.

Gün geçtikçe hayatımızdan biraz daha uzaklaşan bize özgü değer yargılarının başında hak-batıl ayrımının geldiğinde şüphe yok. Zira hakkı hak, batılı batıl olarak gören bir toplumda, batılın bu derece aleniyet kazanması, hakkın ise açığa vurulmaması gereken bir “ar” olarak görülmesi mümkün değildir.

Her şeyin baş aşağı olduğu bu dönemde biz müslümanlar için bugün “hak” ve “batıl” kavramları ne ifade ediyor? Temel kaynaklarımızın ve bizden önceki nesillerin bu noktadaki tavrı nedir? Ve bu iki kavramın bireysel ve toplumsal hayatımızda oynaması gereken rolü nasıl ortaya koyabiliriz?

Dünyanın tek merkezli ve tek kutuplu bir hayata doğru hızla itildiği günümüzde bu sorular bizim için hayatî bir önem arz ediyor.

Hak Nedir?

Çok geniş bir anlam sahasına ve kullanım zenginliğine sahip olan “hak” kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde sıkça geçmektedir. Kur’an’da 247 yerde zikredilen bu kelimenin, “mutlak gerçek, sabit, tartışmasız doğru, varlığı kesin olan” şeklindeki anlamları konumuz açısından son derece önemlidir. Yüce Allah’ın Esma-i Hüsna’sından birisi olan “el-Hakk ” ism-i şerifi de, “varlığı ve gerçekliği tartışmasız biçimde kesin olan, bütün fiillerinde hikmet bulunan” anlamındadır.

Yolunu şaşırdığı her dönemde insanoğlunu hidayete ve sırat-ı müstakime kılavuzlamak için gönderilen ilahî kitaplar da mutlak gerçeği ihtiva etmeleri dolayısıyla “hak”tır. Yani Hak’tan gelen hak!..

Bu noktada Kur’an-ı Kerim’in, “hak” kelimesini bizzat kendisi için kullanmış olması manidardır: “De ki: “Bu hak (kitap) Rabbiniz’dendir.” (Kehf, 29)

Kendisi hak olan ve Hak’tan gelen bu Kitab’ın getirdiği inanç ilkeleri, hükümler, emir/yasaklar ve değer yargıları da elbette hak, yani mutlak gerçek, tartışmasız hakikat ve kesin doğru olacaktır. Böyle olduğu içindir ki “hakkın gelmesiyle batıl zail olmuştur.” (İsra, 81)

Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz Mekke’nin fethinde, müşrikler tarafından Kâbe’nin etrafına dizilmiş olan putları elindeki sopa ile bir bir devirirken, “Hak geldi, batıl zail oldu” ayetini okuyordu. Burada farkına varmamız gereken hassas nokta şurasıdır: Efendimiz s.a.v., bu hareketiyle sadece Tevhid inancının gelmesiyle birlikte şirkin ve inkârcılığın ortadan kalktığını değil; aynı zamanda o putlar merkezinde şekillenen ve bütünüyle sahte olan hayatın, değer yargılarının ve anlayışların da son bulduğunu ilan ediyordu.

Kısaca ifade edecek olursak hak, Cenab-ı Hakk’ın gerek Kur’an, gerekse Efendimiz s.a.v. vasıtasıyla bizi varlığından haberdar ettiği, bizi teşvik ettiği ve bize emrettiği her şeydir.

Efendimiz s.a.v, “hak” kelimesinin geniş anlam muhtevasını, teheccüd namazı kılmak için kalktığında okuduğu şu duada bize son derece çarpıcı biçimde öğretmektedir:

“Allahım! Hamdler sanadır. Sen yerin ve göklerin kayyumusun, onları ayakta tutansın. Hamdler yalnızca senin içindir. Sen göklerin ve yerin nurusun; hamdler sana mahsustur. Sen Hak’sın, vaadin haktır, sana kavuşmak haktır, sözün haktır, cennet haktır, cehennem haktır, peygamberler haktır, Muhammed haktır, kıyamet haktır…” (Buharî)

Batıl Nedir?

Kur’an-ı Kerim’de türevleriyle birlikte 36 yerde geçen “batıl” kelimesi ise “boş, faydasız, abes düşünce ve davranış, hata, zulüm, yokluk, hiçlik, temelsiz ve devamsız olmak, gerçek bilgiye dayanmayan (sahte) delil, hakkı örten perde” gibi anlamlara gelmektedir.

Cahiliye döneminin ünlü şairlerinden birisi iken bilahare İslâm’la şereflenen Lebîd r.a.’ın, Efendimiz s.a.v tarafından da beğenilen “Dikkat edin! Allah’tan başka her şey batıldır” şeklindeki sözü (Buharî, Müslim), Allah Tealâ’nın zatından ve O’ndan gelen hakikatten başka her şeyin batıl olduğunu ifade etmesi bakımından gerçekten çarpıcıdır.

Müslümanlar, Cenab-ı Hak’tan gelen hakkın temsilcisi iken, mümin olmayanların batılın temsilcisi olduğunu vurgulayan Efendimiz s.a.v. de bu noktaya dikkatlerimizi çekmektedir (Buharî). Bu özellikleri sebebiyle müslümanlar, ahirette bütün insanlık üzerine şahit tutulacaklardır: “Böylece sizi vasat (adil) bir ümmet kıldık ki, insanlar üzerine şahitler olasınız ve Rasul de sizin üzerinize şahit olsun.” (Bakara, 143)

Yine kısaca ifade edersek batıl, Cenab-ı Hakk’ın, Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz vasıtasıyla bize ulaştırdığı ilâhi evrensel hakikatlere aykırılık teşkil eden, onlarla çatışan her türlü inanç, söz, davranış, hüküm ve değer yargısıdır.
Hakkın ve Batılın Karakter Özellikleri

Hak ve batıl kavramlarının Kur’an ayetlerinde ve Efendimiz s.a.v.’in hadislerinde kullanılış tarzlarına bakarak, bu iki kavramın karakter özellikleri hakkında şu tesbitleri yapabiliriz:

- Hak tektir ve mutlaktır. Buna karşılık batıl birden fazla biçim ve muhtevada tezahür edebilir, değişken ve kaypaktır.

- Hak kalıcıdır, batıl ise köpük misali gelip geçicidir.

- Hak, zamana ve zemine göre mahiyet değiştirmez. O, her zamanda ve her mekânda haktır. Batıl ise zamandan zamana ve zeminden zemine mahiyet değiştirebilir.

- Hak ilâhi kaynaklıdır. Batıl ise şeytan ve nefsin iğvasıyla beşer tarafından ortaya konur.

- Hak daima üstün ve galipdir; batıl ise mağlubiyete mahkûmdur.

- Hak yükseltir, batıl ise alçaltır.

Bu temel özellikleri dolayısıyla hak ile batıl arasında her zaman bir uzlaşmazlık ve çatışma olagelmiştir. Birinin bulunduğu yerde öbürü yaşama imkanı bulamaz. Birinin varlığı öbürünün yokluğu demektir.
Diyorlar ki…

Hak yolunun büyükleri de sürekli bu noktaya dikkat çekerek bizleri uyarmıştır.

Ashaptan Übeyy b. Kaab r.a:

“Mesafeli durduğun veya kızgın olduğun birisinden de gelse hakkı kabul et. Sana yakın olan ve sevdiğin birisinden de gelse batıldan uzak dur.” (Ebu Nuaym, Hilyetu’l-Evliya, 9/121)

İbrahim b. Edhem k.s:

“Batıla çokça nazar etmek, kalpteki hak marifetini söndürür.” (Hilye, 8/22)

Zühd yolunun bir diğer büyük ismi Abdullah b. Hubeyk k.s:

“Batıl şeylere çokça kulak vermek, kalpteki taat lezzetini söndürür.” (Hilye, 10/169)

Hak-Batıl Mücadelesi

İnsanlık tarihi temelde hak ile batılın temsilcileri arasında geçen mücadelenin tarihidir. Hak ve hakikatten uzaklaşarak batıla saptığı her dönemde, insanoğluna peygamberler vasıtasıyla ilâhi mesaj, yani hak ve hakikat hatırlatılmış; ancak bir süre istikamette yürüyen insanoğlu, yeniden kendisine zulmederek batılı hakka tercih yolunu tutmuştur.

İnsanoğlunun batıla sapması masum ve zararsız bir tercihten ibaret olarak görülmemelidir. Zira insan, batılı tercihi, hakkı çiğneyerek yapmaktadır. Batılı tercih etmenin başka bir yolu da, anlamı da yoktur. “İnkârcılar, hakkı batılla ortadan kaldırmak için mücadele ederler.” (İsra, 56)

Cenab-ı Hakk’ın rahmetinin büyüklüğüne bakın ki, hakkı ortadan kaldırmak için mücadeleyi hayat tarzı olarak seçmiş bulunan inkârcılara her seferinde uyarıcı bir kitap ve elçi göndererek kendilerini doğruya, güzele, hakka çağırmıştır.


Hakkı Batıla Değişmek

Şüphesiz hak-batıl mücadelesi günümüzde de devam etmekte ve inkârcıların hakkı batılla ortadan kaldırma gayretleri sürmektedir.

Tam bu noktada şu hayatî tesbit üzerinde durmamız gerekiyor: Müslümanların, kendilerine ait olmayan herhangi bir hayat tarzını ve değerler sistemini benimsemesi ile başka bir toplumun bu tarz bir kimlik değişimi yaşaması arasında kıyas kabul etmez bir farklılık vardır. Zira müslümanlar hak ve hakikatin biricik temsilcileridir ve onların yabancı bir kimliğe bürünmesi, hakkı bırakarak batılı tercih etmek, hakkı batılla değiştirmek anlamına gelmektedir.

Tarih içinde ehl-i hak ile ehl-i batılın aynı ortamı paylaştığı sayısız örnek vardır. Hakkın ve hakikatin temsilcileri ve şahitleri olan müslümanlar, batılın temsilcisi olan her din ve kültürden insanlarla bir arada yaşarken, onların inanç, kültür ve hayat tarzlarının da garantisi olmuşlardır. Ancak yukarıda da örneklerini gördüğümüz gibi, hak ehli batıl ehline her zaman mesafeli durmuş, batılın gölgesinin bile hak aynası üzerine düşmemesi için azami gayret sarf etmiştir.

 Hak ile batılın karakter özelliklerini anlatırken hakkın daima üstün, batılın ise mağlup olduğunu söylemiştik. Ancak tarihte istisnai de olsa batılın hakka zahiren galebe çaldığı dönemler olmuştur. Acaba bu durumu nasıl açıklayabiliriz?

İtikadî bid’at fırkalardan Mu’tezile döneminde Ehl-i Sünnet’in ileri gelenlerinden pek çok kimsenin, “Kur’an mahluktur” görüşünü tasdik etmedikleri için korkunç işkencelere maruz kaldığını biliyoruz. İmam Ahmed b. Hanbel rh .a. de bunlar arasındadır. İşkence altında tutulduğu günlerden birinde kendisine, “Ey Ebu Abdullah! Nasıl oldu da batıl hak üzerine galebe çaldı?” diye sorulduğunda şöyle demişti: “Batılın hakka galebesi, ancak kalplerin haktan batıla intikali halinde olur. Bizim kalplerimiz ise hakla beraber olmaya devam halindedir.” (Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, 11/238)

Günümüzde Ne Değişti?


İmam Ahmed b. Hanbel rh .a.’in bu tesbitini günümüze uyarlayarak konuşacak olursak, karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:

Temsilcisi kılındığımız mutlak hakikat ile bağdaşmayan, yani batıl olan herhangi bir görüş, değer yargısı veya uygulama ile karşılaştığımızda eğer hak-batıl ayrımı kalbimizde bütün canlılığıyla hayatiyetini sürdürüyorsa, batıl hakka galebe çalamamış demektir.
Ancak eğer yazının başında birkaçını zikrettiğimiz batıl kaynaklı değer yargıları kalbimizde kendisine yer etmeye, hatta “islâmîleştirilmeye” başlamışsa, hüsran kapımıza dayanmış demektir.

Esas tehlike şuradadır: Batıl değer yargılarını ve hayat tarzını benimseyenlerin bir kısmının, bu değer yargılarını ve hayat tarzını Yüce Dinimiz ile bağdaştırmaya çalışması, Kur’an’ın ifadesiyle “hakka batıl karıştırılması” demektir ve böyle bir tavır tümüyle reddedilmelidir.

Kur’an İlâhi Koruma Altında Ama…

Unutmayalım ki Tevrat ve İncil de tümüyle tahrif edilmiş değildir. Bu kitaplarda mevcut ilâhi hakikatlerin bir kısmı olduğu gibi bırakılırken, bir kısmı yahudi ve hıristiyan din adamları tarafından değiştirilmiştir ve Kur’an-ı Kerim bu durumu “hakka batıl karıştırılması” olarak nitelendirip reddetmiştir.

Gerçi Yüce Kitabımız Kur’an, “önünden ve arkasından hiçbir batılın yaklaşamayacağı” ilâhi vaat ile garanti altına alınmıştır; ancak Kur’an’ın hükümlerinde ve oluşturmak istediği değer yargılarında herhangi bir oynamada bulunma girişimi, sonuç olarak Ehl-i Kitab’ın “hakka batıl karıştırma” faaliyeti ile aynı anlama gelecektir.

Şu halde yapılması gereken, hakkın ve hakikatin ölçüsü olan Kur’an ve Sünnet’in ne kendisi, ne de hükümleri ve mesajı üzerinde herhangi bir saptırmada bulunulmasına göz yummamak ve bu iki temel kaynağın ihtiva ettiği hakkı, her türlü batıl cereyan karşısında olduğu gibi muhafazaya olanca gücümüzle gayret sarf etmektir.


E.Sifil

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

30 Ekim 2013 Çarşamba

180.RABBİMİZİN cc 14.NASİHATI


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim

Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır: "Ey âdemoğlu!
Bana olan ihtiyacınız kadarınca benden isteyin. Ateşe dayanabileceğiniz kadar bana isyan edin.

Ecelinizin uzak, rızkınızın elinizin altında ve günahınızın gizli olduğuna bakıp aldanmayın.
'O'nun zâtı hariç her şey helak olacaktır. Hüküm O'na aittir ve sonuçta O'na döndürüleceksiniz.'"


Rabbimizin 104 Kitaptaki Öğütleri (Meva'ız-i Kudsiyye)

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

29 Ekim 2013 Salı

179.KÜÇÜK NOTLARIM(7):tefekkür-nasipte olmayanı aramak-riya


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim


*Hakk'a yapışın. Darlıkta O'nu anın. Genişliğe çıktığınız zaman da, O'nu hatırlayın. Hayır ve şer O'nun elindedir. O'nun verdiği hüküm için kullarına şikayet etmeyin. Şikayet ancak bela getirir, bunu bilin ve sabırla bekleyin.

*"Allah kuluna yetmez mi?" (89/36)
Efendine dön, O'nun kapısında boynunu eğ,emirlerine tevazu göster.

*Dininiz 4 şeyle gider:

  • söylediğiniz, işinizi tutmazsa,
  • bilmediğiniz işlere karışırsanız,
  • bilmediğinizi öğrenmez, cahil kalırsanız,
  • insanları bilmedikleri şeylerden alıkoyarsanız.
*Kulluk Allah-u Teala için olur. Kula kulluk edilmez." Cin tayfasını ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım."(51/56)

*Yaratılışınızda binlerce gizli mana saklıdır. Yaratılışınızdaki hikmeti sezmek için gafil olmayın.

*Peygamber Efendimiz sav çok düşünürdü. Daima tefekkür halindeydi. Az sevinirdi.

*Tefekküre dal. Ondan daha büyük şey olmaz. Allah cc kulunun tefekkürüne karşılık dünya ve ahiret bilgisi verir. Kalbin yaşaması tefekkürle olur. Dünyanın kazancı tefekkürle olur. Ahiret böyle elde edilir.

*Kendini dünyaya verme. Herkesin kısmeti kendiliğinden gelir. İstesen de, istemesen de.

* "Allah'tan cc ancak bilgi sahibi kulları korkar."(35/28)
Eğer birşeyden korkmuyorsan, onu bilmiyorsun demektir. Korku ilmin ta kendisindir. Korkmayan bilgi sahibi değildir. Allah korkusu olmayan için, ne dünyada ne de ahirette selamet vardır. İnsan, Allah'ı cc bildikçe korkar. Korkanlar, bilenler ve bildikleriyle amel edenlerdir; ayrıca bilmeyenlere de öğretirler; bunun için bir karşılık istemezler. Yalnızca Allah'ı cc ve O'nun yakınlığını taleb ederler. O'nun sevgisini isterler. Onlar iman sahibidir. O'nu iyi bilir ve çok çekinirler. Hak uğruna mahzundurlar. O diridir ve öldürür; aziz eder,zelil eder. İster kabul eder, dilerse reddeder. Yakın eden O'dur, uzak eden de O.
" Yaptığından O'na kimse soru soramaz. Ama O'ndan gayrı olanlar hep sorguya tabi tutulacaklardır." (21/23)

*İmanlı bir kardeşin sana öğüt verirse tut; ona muhalif olma, karşı durma, kabul et. Sen hatalarını göremezsin, ama o görür.Peygamberimiz sav "Mümin müminin aynasıdır" buyurdu.

*"En büyük bela,nasipte olmayanı aramaktır." (hadis-i şerif)Hırsa kapılma. Dünyalık adamların kapısında koşma. Kaderin aslını bil. Nasipte olmayanı kullar veremez.

*Sonsuz ve ebedi olanı, geçici dünya menfaatine değiştirende akıl yoktur.

*İşleriniz gizli ve riyadan salim olmalı.Farz olan ibadet dışında kalan herşey kapalı ve halkın görmeyeceği yerde yapılmalıdır. Farzlar ise bilakis herkesin gözü önünde yapılmalıdır.

*Bütün işlerini tevhid ve ihlasa daya. Allah'ın cc kuvvetine sığın, kendi kuvvetini görme.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

28 Ekim 2013 Pazartesi

178.EHL-İ SÜNNET MİSİNİZ?


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim

Dinimizi bilmiyoruz;öğrenmek için de hiç bir çaba harcamıyoruz;ailelerimizin (eğer verdiyse) öğrettikleri kadarını biliyoruz. Acaba bildiklerim doğru mu diye sorgulamak,araştırmak aklımıza gelmiyor. Ya önemini bilmiyoruz ya da dinimizi bilmeyi ve uygulamayı yobazlık olarak görüyoruz.(önemli bir bilgi:Bundan 100 yıl öncesine kadar, dini bütün gerçekler kendisine gösterildiği halde, kabul etmeyen, kendi indi ve hatalı görüşünde körü körüne ısrar ve inat eden kaba, cahil kimseye "yobaz" denirdi.)

Muharrem ayı yaklaşırken bu çok önemli meseleyi "Ehl-i sünnet" itikadını tekrar hatırlayalım ve anlatalım istedim.

Ehl-i Sünnetin itikada (inanca ait hüküm ve bilgilerde), ameliyata (işlemeye ait hükümler, bilgiler, fıkıh) ait belli başlı özellikleri şunlardır:


1. Allahı kemal sıfatlarla sıfatlı, noksan sıfatlardan münezzeh bilirler.


2. İtikatta iki imamları vardır: İmamı Eş'arî ve İmamı Mâturidî. Bu iki imam arasında usûle, esasa, temellere ait ihtilaf yoktur.


3. Amelî mesele, hüküm ve bilgilerde dört imamdan birinin fıkhıyla amel ederler. İmam Ebû Hanife, İmam Mâlik, İmam Şâfiî, İmam Ahmed ibn Hanbel. Bu dört imam usûlde, esasta, temelde birdir, teferruatta ictihad ayrılıkları olmuştur ki, geniş bir rahmete vesiledir. Dört mezhebin imamları, ulema ve fukahası, mensupları birbirini sapıklıkla suçlamazlar. Hepsi haktır, doğrudur.


4. Dinî konularda bilenlerle bilmeyenleri bir tutmazlar. Hanefîlere göre ulema ve fukaha, tabakalara ayrılmıştır. En üst derecede mutlak müctehid imamlar bulunur, yedinci alt derecede, fetva vermeye iktidarı ve icazeti olan müftüler yer alır.


5. Lâ-mezhebî yani mezhepsiz ve fıkıhsız değildirler.


6. Beş vakit namazı ölünceye kadar kılarlar. Ben kemale erdim, bana yakîn geldi., artık namaz benden sâkıt oldu gibi hezeyanlar ve saçmalıklar söylemezler.


7. Hür ve mukim erkekleri, farz namazları cemaat ile kılar.


8. Müteşabihatı, Allah'a noksan sıfatlar izafe edecek şekilde lügavî manasıyla yorumlamazlar.


9. Kıldığı namaz sahih olan her imamın arkasında namaz kılarlar.


10. Dinî konu, mesele ve hükümlerde icazetli ve muttaki ulemaya, fukahaya, müftülere danışırlar.


11. Kur'an-ı Kerimi re'y ve heva ile yorumlamazlar.


12. Kur'anın, mahluk olmadığına, Kelam-ı Kadîm olduğuna inanırlar.


13. Bugün elimizde bulunan Kur'an-ı Kerim'de ilave, çıkartma, tahrif bulunmadığına; Peygamberimizin (Sav)
 hayatının son Ramazanında Mushaf metnini Cebrail aleyhisselam ile iki kere mukabele ettiğine inanırlar.

14. Edille-i şer'iyenin dört olduğunu, bunların Kur'an, Sünnet, icmâ-i ümmet ve kıyas-ı fukaha olduğunu kabul ederler.

15. Telfik-i mezahibi, yani dört fıkıh mezhebininin hükümlerinin ve kolaylıkların karışık, aklının estiği şekilde uygulanmasını kabul etmezler; herkes bağlı olduğunu hak mezhebi bütünüyle hayata uygulamalıdır görüşünü benimserler.


16. Din alimi olabilmek için âlî ve 'âlî ilimleri icazetli üstadlardan öğrenip, sonra imtihan verip icazet almış olmak gerektiğine inanırlar. Böylece din alimlerinin, fakihlerin, müfessir ve muhaddislerin, ucu Resullerin Seyyidi Efendimize ulaşan sağlam bir silsileye sahip olmaları gerektiğine inanırlar.


17. Ashab-ı Kiramın tamamının (radiyallahu anhüm ecmaîn) din konusunda âdil ve sâdık olduğunu kabul ederler.


18. Bundan bin dört yüz yıl önce Ashab arasında geçmiş savaş ve ihtilafları Ahkemülhakimîn olan Rabbülâlemîne havale ederler.


19. Başta Hazret-i Ali kerremallahu vecheh, mü'minlerin annesi Fâtıma ez-Zehra, Haseneyn efendilerimiz olmak üzere Ehl-i Beyt-i Mustafayı çok severler, onların yüksek ahlakını örnek alırlar.


20. Peygamber Efendimizin sav, Müslümanlar için en güzel örnek ve model olduğuna inanırlar.


21. İmanın altı temel şartı bulunduğuna, bunlardan birinin kader olduğuna iman ederler.


22. Allahın izniyle şefaat edileceğine inanırlar.


23. Din konusunda takiyye ve kitman yapmazlar.


24. Tefsir yapmaya yeterli ehliyeti, ilmi olmayanların re'y ve heva ile Kur'anı yorumlamalarını, ayetlerden kendi kafalarına göre hüküm çıkartmalarını kabul ve tecviz etmezler.


25. Peygamberimizin risaletini, davetini, dinini ilanından sonra, bu ilan ve davet kendisine ulaşıp da bunu red, inkar ve tekzib edenlerin ehl-i necat ve ehl-i Cennet olduğunu kabul etmezler.


26. Allah katında tek hak, geçerli, makbul dinin İslam olduğuna, İslam'ın dışında başka hak ibrahimî din bulunmadığına iman ederler.


27. Büyük günah sahiplerini, günahı helal kabul etmemeleri şartıyla tekfir etmezler.


28. Din ve dünya ayırımı yapmazlar; İslam dininin dünya işlerini tanzim için gönderilmiş hak nizam olduğuna inanırlar.


29. Ehl-i Sünnet İslamlığında din ilimlerini para kazanmak ve zengin olmak için öğrenmek fâsit bir niyettir ve haramdır.


30. Ehl-i Sünnet Müslümanları gerçek ulemayı, gerçek fukahayı, gerçek müfessirleri, gerçek muhaddisleri, gerçek kâmil mürşidleri, gerçek evliyaullahı sever, sayar, onlara hürmet eder ama onları asla erbab haline getirmez.

Cenab-ı Hak cümlemizi Kurana, Sünnete, Şeriata, icmâ-i ümmete uyan, cumhur-i ulema yolundan giden, Sevad-ı Âzam dairesi içinde bulunan, ana caddede yürüyen, ihlaslı kullarından eylesin.Amin.


İtikadımızı gözden geçirmemiz gerektiğine inanıyorum. Daha önce bu konuyla ilgili yazılan yazılar da size yardımcı olacaktır inşallah:




"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR