21 Mart 2021 Pazar

Esmâ-i Hüsnâ


 Gayemiz Allah Azze ve Celle’ye ulaşmak. Bunun için dünyadayız. Allah’a ulaşmanın ve Allah ile olmanın hazzını ise ancak Allah Rasulü’nün izlerinde olanlar tadar. Kitab ve Sünnetten kopanlar İslam”dan ayrılıp fırkalara, ideolojilere mahkum olur. İslam’a bağlanma ve ölene kadar Allah-u Tealaya bağlı kalma ise 'Marifetullah' ile mümkündür. Onunla irtibat kopunca her şey kopar. Marifetullah'ın olmadığı yerde ne iman ne de amel sahihtir.

Marifetulah’a yani Allah Teala’yı tanıma makamına ancak O'nu isim, fiil ve sıfatlarıyla tanıyan nâil olabilir. Bu yüzden Allah Azze ve Celle isimleriyle dua etmeyi, dualara icabete vesile kılmıştır:

"En güzel isimler Allah’ındır; bu güzel isimlerle O’na dua edin." buyurdu Rabbimiz ve Allah Rasulü da o en güzel isimleri saymanın, onlarla kainat ayetlerini okumanın cennete giriş vesilesi olduğunu haber verdi.

Esmâ-i Hüsnâ mü'mine Rabbini nasıl tanıyacağını ve nasıl kendini şirkten koruyacağını öğretir. Esmâ-i Hüsnâ Kur’ân-ı Kerîm’in anahtarıdır. Allah’ın  Kitabı’nı anlayıp ona göre amel etmek dünyada da ahirette de kurtuluş sebebidir.

Kul, Rabbini anmakla Marifetullah'a erer, şeref kazandığını hisseder. 

Esmâ-i Hüsnâ mü'mine onu azabtan koruyacak kurtarıcı bir bakış açısı verir. Esmâ-i Hüsnâ’yı vird edinen bir Müslüman nazarında Allah cc neye kıymet veriyorsa o yücelir, neyi de kınıyorsa o alçalır. 

Esma-i Hüsna’yı vird edinip kainatı seyreden, insanı okuyan bir Müslüman eşya ve hâdiseye her bakışında Allah’ın ilminin, kudretinin farklı şekillerde tecellilerine şahit olur.

 Esmâ-i Hüsnâ Müslümanda olması gereken bir Allah tasavvuru inşa eder. Bu olunca Müslüman ne belalardan ne de küfür safının kalabalık olmasından korkar. Bilir ki Allah Teala “El-Muktedîr”dir.

Marifetullah kulu muhabbete, muhabbet de itaate götürür. Kulun Allah Teala’nın rızasını kazanması kainat ayetleriyle Kur’ân-ı Kerim ayetleri arasında kurduğu ilişkiye bağlıdır. Kur’ân-ı Kerim insana yaratılışı ve ondan hasıl olan gayeyi anlatır. 

Allah Rasulü sas, Allah Teala’nın nimetleri üzerinde tefekküre çağırır.Çünkü nimetlerin yaratılmalarından muhafazalarına kadar Allah Teala’nın isimleriyle pek çok hususta varoluşsal bir ilişkisi vardır. Bu isimleri ezberleyenler her noktaya kulluk zaviyesinden bakar. Allah Teala mü'minleri o isimlerle kendine niyazda bulunmaya çağırır. 

Allah’ın isimleri merkez kabul edildiğinde hayatın her noktasında onlardan bir tecelli ve tezahür görünür. O tecelliler yolumuzu aydınlatır. Âlemi bir medreseye çevirir, zerreden küreye her şey bir kürsü olur ve « Allah Birdir. » diye haykırır. Müslüman bu isimleri ne kadar bilir, bakışlarına ve hayatına ne kadar nakşederse duaları icabete o kadar layık olur. 

Kul Allah Teala’yı isimleriyle tanır, kainatta ki tecellilerini müşahade ederse, Kur’ân-ı Kerimde ki emirleri büyük bir aşkla yerine getirir.

Esmâ-i Hüsnâ ile dua etmek, hiçbir emri geri çevrilmeyen, « ol!» deyince «olduran» en büyük makama ilticadır. Bu isimlerin mânalarını idrak eden bir Müslümanda yorulma, usanma, korkma hâli olmaz. 

Esmâ-i Hüsnâ dünya ve ahiret saadetine vesiledir. Allah Rasulü sas cennetin kapılarının Esmâ-i Hüsnâ ile açılacağını haber vermektedir :

“Allah’ın doksan dokuz ismi vardır, yüzden bir eksik. Kim bunları sayarsa Cennet’e girer.” Bu isimlerdeki derin mânaları tefekkür ederek okuyanlar dünyada da cennet gibi bir hayatı yaşar :

İnsan Allah cc katındaki yerini merak ediyorsa, Allah’ı zikretmenin ve emirlerini yerine getirmenin onun nazarında ne kadar kıymetli olduğuna baksın. İslam bir kulun hayatında ne kadar azizse, o da İslam zaviyesinde o derece azizdir. 

Esmâ-i Hüsnâ ilahî bir reçetedir. Ancak muhtevasınca amel edilmeden katlanıp cebe konan tıbbî reçeteler nasıl hastalığa deva olamazsa, mânaları üzerinde tefekkür edilip gereği gibi amel edilmeyen isimler de şifaya vesile olamaz.

Allah Teala’nın reçetesi hükmünde olan Kur’ân-ı Kerîm’e ve anahtarı mesabesindeki Esmâ-i Hüsnâ’ya hürmet eden kulun amelleri kabul görür. 

İhsan Şenocak-Esma-i Hüsna dersleri

1-Yaratılışımızın gayesi ve Allah ism-i Şerif-i


 Hiçbir şey yoktu yalnız ezel ve ebed olan Allah vardı, ve sonsuz güzelliğin ve kemalin sahibi olan Allah-u Teala, cemalini ve kemalini görmek ve göstermek istedi ve bu alemi yarattı.

Her bir mahluku nakış nakış süsledi, cemalinin ve kemalinin her türlü tecellisini bu alemde gösterdi ve seyretmek vazifesini ve şerefini insana yükledi .

İşte insanın yaratılışının gayesi, hikmeti ve bu aleme gönderiliş vazifesi bu. Yani, Cenab-ı Hakk-ı tanımak, Cenab-ı Hakkı bilmek ve mahlukatta Cenab-ı Hakkı görmek.

Her mahluk bir kitap ve insanın vazifesi o kitaptaki isim ve sıfatları okumak.

Her eser bir ayna,  insanın vazifesi o aynada Cenab-ı Hakkı görmek ve Cenab-ı Hakkı bilmek.

O halde biz kulların bu aleme gönderiliş sebebimiz olan bu vazifeyi yerine getirmesi gerek. Allah-u Teala'yı tanıyıp bilmek de O'nun bize bildirdiği isimlerle olabilir ancak. Allah-u Teala'nın bize bildirilen isimleri yanında sonsuz ismi vardır. Biz sadece bize bildirilen kadarını biliyoruz. Bildiklerimiz içinde de en büyüğü Allah ism-i şerifidir. Bu en büyük  ism-i şerifi ile Rabbimiz celle celaluhu'yu tanımaya çalışalım.

Allah ismi Allah'ın 99 isminin en büyüğüdür. Bütün isimlerin, sıfatların birleştiği bir ism-i cami'dir. 

Bu kâinatın sahibi, bu âlemin sultanı ve bu mülkün maliki olan zatın adı Allah’tır. Ve O, kitabında kendinden bahsederken “Enallah” yani “Ben Allah’ım” der.

Bu ismi diğer isimlerden ayıran bazı özellikleri vardır:

– Kur’an’da ilk inen ayet besmeledir. Ve Allah ismi besmelede geçen üç isimden ilkidir. Demek Allah ismi Kur’an’da nazil olan ilk isimdir. 

– Allah ismi Esma-ül Hüsna içinde asıldır yani bir şeyin örneği ya da kopyası değil kendisidir. Diğer isimler ise bu isme izafe edilir. Mesela “Şâfi, Allah’ın bir ismidir.” denilir ama “Allah, Şâfi’nin bir ismidir.” denilmez. Ya da “Rahman, Allah’ın bir ismidir.” denilir ancak “Allah, Rahman’ın bir ismidir.” denilmez.

Ayrıca, merhametli kişiye rahim denebilir, bilgin olan kişiye âlîm, sabırlı olana sabûr, çok şükredene şekûr denebilir, fakat Allah ismi O'ndan başkası için mecaz olarak dahi kullanılamaz.

-Allah ismi ism-i alemdir yani özel isimdir. Mecaz yoluyla da olsa başkası için söylenemez. Bu isim Allah’a has ve ancak ona işaret eden bir isimdir. İlahlık davasına kalkışan Firavun dahi “Ene rabbükümül a’la” “Ben sizin yüce Rabbinizim!” demiş fakat “Enellah” “Ben Allah’ım!” diyememiştir. Allah’ın Rab ismini kullanırken Allah ismini kullanmaya cüret edememiştir.

Yine Mekke müşrikleri Kâbe’nin etrafını 360 putla doldurmuşlar, her birine farklı isimler vermişler ama hiç birine Allah diyememişlerdir. Demek bu isim ancak Allah’a mahsus bir isimdir.

– İmana girmek kelime-i şehadet ile mümkündür. İmanın temeli olan kelime-i şehadet ise ancak Allah ismi ile kabul olur. Mesela bir gayrimüslim, Müslüman olmak için “Eşhedü enla ilahe illallah…” yerine “Eşhedü enla ilahe ille-r Rahman” veya “Eşhedü enla ilahe ille-l Melik” dese İslam’a girmiş olmaz. Çünkü Allah ismi, tek ve ortaksız olarak Cenab-ı Hakk’ın zatını ifade eden has bir isimdir. Has isimlerde ortaklık manasını düşünmek mümkün değildir. Bunun için bu isimde hakiki bir tevhid vardır. Diğer isimlerde ise bu hakiki tevhid olmadığından ve onlar ile Allah’ın birliği ikrar edilmediğinden iman kabul edilmez.

– Allah ismini teşkil eden harfler birer birer kaldırılsa mana yine de bozulmaz. Bu özellik diğer isimlerde yoktur. Mesela Melik ismindeki “mim” harfi kaldırılsa “lik” olur ki hiçbir mana ifade etmez. Ya da Samed ismindeki “sad” kaldırılsa “med” olur ki bu da hiçbir mana ifade etmez.

Hâlbuki Allah isminin lafzında bir toplayıcılık vardır. Mesela:

• Baştaki elif kaldırılırsa “lillah” olur, bu da Allah demektir.

• “Lillah”daki birinci lam kaldırılsa “lehu” olur, bu da ona işaret eder.

• Bu “lam” da kaldırılsa “hu” olur ki yine Allah’ı ifade eder.

• Hatta “hu”daki gizli “vav” kaldırılıp “he” kalsa yine Allah’a delalet eder. Çünkü “hu” isminin de aslı “he”dir. ”Vav” asıl değil, ilavedir. Bu sırdan dolayı her canlı teneffüs ederken “he, he, he”demek suretiyle Allah’ı zikretmektedir.

– Bu ismi diğer isimlerden ayıran özelliklerden bahsediyorduk:Allah isminin manasında toplayıcılık vardır, diğer isimlerde bu yoktur. Diğer isimler yalnız bir manaya işaret ederler. Mesela “Hadi” ismi sadece “hidayet veren” manasında, “Nafi” ismi ise sadece “menfaat veren” manasında, “Halik” ismi” ise sadece “yaratıcı” manasındadır. Fakat Allah ismi bunlardaki ve diğer isimlerdeki manaların hepsini toplu bir şekilde ifade eder.

Nasıl ki Güneş dediğimizde yedi renk, ısı ve ışık gibi sıfatlara sahip olan bir ışık kaynağı aklımıza gelir ve bu sıfatları kendinde bulunduramayan Güneş olamaz.
Aynen bunun gibi, “Allah” ismi denildiğinde de bütün kemal sıfatları ve isimleri kendinde bulunduran Zat-ı Akdes akla gelir. Bu isim ve sıfatları kendinde bulunduramayana Allah denilemez.

O hâlde “Allah” diyen bir kimse Cenab-ı Hakk’ı bütün isim ve sıfatlarıyla zikretmiş olur.

Bu ism-i şeriften, Cenab-ı Hakk'ın bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve bütün kemal sıfatlarıyla muttasıf bulunduğunu öğreniyoruz.O halde bu ism-i şerifin hükmüne göre kul için yapılması gereken şey, tam ve kamil bir insan olmaya çalışmaktır. Yani mümkün olduğu kadar noksanlarını azaltmaya, faziletlerini çoğaltmaya gayret etmektir. 

Düşünme çağına gelen her insanın tam ve kamil bir insan olmaya çalışırken yapacağı en önemli vazifesinden ilki, Allah bilgisi edinmek, O'nu öğrenmektir. İster bir çiftçi, ister bir tüccar, ister bir ev hanımı olsun, bir şahsın mesleğinden gerek kendisinin, gerek başkalarının faydalanması için bu bilgi ile donanmış olması şarttır. Allah'ı bilmeyen ve O'ndan korkmayan ne ferde ne topluma bir hayrı vardır. Şayet bu bahtiyarlığı hayatını ilk yıllarında kazanamamışsa, ömrü tamamlanmadan bu yüce bilgiyi elde etmeye çalışmalıdır. Nitekim, İnsanın ömrü doğduğu günden değil,Allah'ı bildiği günden itibaren başlar.Allah'ı bilmeyen gönüller, gezen ve konuşan ölüdürler. İnsanlar yakınlarının ölümünden kederlenir, günlerce acı çeker, halbuki kendi kalbinin ölü olduğundan haberi bile yoktur. Ne büyük bir gaflettir bu. 

Tam ve kamil bir insan olmaya çalışırken ikinci vazifemiz, Allah bilgisini kat'î delillere dayamaktır. Kul, Allah bilgisinde bir taklitçi gibi, şundan bundan duyduğu yarım yamalak sözlerle yetinmemelidir.Bu duygu hayatımızın her safhasında adil davranmamızın, samimiyetin ve ibadette ihlasın temel taşıdır.Bu ne kadar kuvvetli olursa insan o kadar kıymetli olur. Bunun için herkes anlayışı ölçüsünde, yerleri, gökleri, mevsimleri, geceleri, gündüzleri,yerden çıkan mahsülleri, çeşit çeşit hayvanları ve nihayet kendi şahsını, içinde, dışında yapılmış, kurulmuş, durup dinlenmeden işleyen bunca makinaları düşünmeli; düşünmeli ki basit bir kulübenin bile kendi kendine olamayacağına ve her eseri yapanın bir sahibi bulunacağına göre, bütün bunları yapan, görüp-gözeten, kurup- işleten, mutlak kudret sahibi bir zatın varlığına ve O'nun kemal sıfatlarına yürekten inanmalı ve bu inancı ile dünyada tek başına kalsa bile sarsılmamalı.

Bu meseleyi Eser-müessir kanunu ile açıklamaya çalışalım:"Eser", iz; "Müessir" de izin sahibidir.
 Eser, gözle görülür; müessir, akıl ile sezilir. Örneğin, uzaktan yükselmiş bir duman görünce orada ateş olduğunu anlamak, ateşin varlığına hükmetmek aklın işidir. Duman gözle görülmüş, onun delaletiyle ateşin varlığına aklen hükmedilmiştir. İşte buna: "eserden müessire istidlal" denir. 

Eseri görünce hemen müessire intikal etmek , insanların yaradılışlarında bulunan bir özelliktir. Bir insan aydın olsun, cahil olsun eseri görüpte müessiri inkar edemez. İnkar edeni de şiddetle reddeder. O halde bir tabloyu görüp de onun ressamını bilmek kadar doğal bir şey olamaz. İşte bu bilgi ile yaradılmıştan Yaradan'a; işleri nizam ve tertibine koyanlardan, herşeye bir nizam veren Nazzam'a; adaletlilerden büyük adile; kainatta zıt kuvvetlerin dengesinden tek bir Hakim'e; merhametlilerden Rahman ve Rahim'e; yani herşeyde suretten manaya, eşyadan esmaya, esmadan müsemmaya geçerek fikirlerde Allah bilgisi delillerini çoğaltmak, genişletip derinleştirmek gerektir.

3. vazifemiz ibadetlere özen göstermek; yani ibadetlerde adabına, erkanını gözeterek,vaktinde ifa ederek ve bu hususlarda kesinlikle gevşeklik göstermeden yapmaktır. Çünkü ibadetler insanları kamilleştiren ve yükselten en kuvvetli amillerdir.

4. sü, iyi veya kötü huylarını sıkı bir kontrole tabi tutmak. Kibir, hased, cimrilik, zorbalık, gıybet gibi kötü huylardan kalbde hangileri varsa kötü bir hastalığın tedavisine çalışır gibi bunlara teşhis koyarak kendini onlardan kurtarmak, ayrıca bütün güzel huylarla nefsini kıymetlendirmek lazımdır. İnsanın kendini ıslaha çalışması kolay değildir. Bir kötü huyu kalpten söküp atmak aylar alabilir. Allah'ın sevdiği kullar arasına katılmak elbette kolay değil. Kuvvetli irade, geniş tahammül lazım.

Kim bu zorluklarla savaşır, yılmaz ise neticede muhakkak ki başarılı olur. İyi bir insan olmak uğrunda zorluklara katlananları, muradlarına erdireceğine dair Allah'ın vaadi vardır. Kullar için bundan daha ileri bir mertebe yoktur. Nimet külfete göredir kuralınca, sabredilecek zorluklar ne kadar çoksa mükafatın büyüklüğü de o kadar olacaktır.

İ.Gazali, kulun bu isimden nasibini şöyle aktarır: Kul,Allah-u Teala'ya bütün kalbi ile bağlanmalıdır. Hem de öyle bağlanmalıdır ki gözü O'ndan başkasını görmemeli,O'ndan başkasına iltifat etmemeli,O'ndan başkasından bir istekte bulunmamalı yani kimseye boyun eğmemeli,O'ndan başkasından korkmamalıdır. O, bu isimden, Allah'ın gerçek varlık olduğunu,O'ndan başka ne varsa, bütün herşeyin fani, boş ve yok olmaya mahkum olduğunu anlamıştır.

Ali Osman Tatlısu Esmaü'l Hüsna Şerhi/ İmam Gazali Esmaul Husna

20 Mart 2021 Cumartesi

Nefsinin esiri olma!


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“…Nefislerinin onlar için (ahiret hayatları için) önceden hazırladığı şey ne kötüdür: Allah onlara gazabetmiştir ve onlar azap içinde devamlı kalıcıdırlar!” (Mâide, 80)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Akıllı nefsine hâkim olup onu hesâba çekerek ölümden sonrası için çalışan; ahmak ise nefsini hevâsına tâbî kıldığı hâlde, Allah’tan (hayır) umandır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459)

İmâm Gazâli Hazretleri:

“Nefs, rûhun bineğidir. Eğer insan, nefsin dizginlerini salıverir ve onun gittiği istikâmete kendini bırakırsa, helâk olması mukadderdir… O hâlde nefsinin dizginlerini sımsıkı tut ve bineğinden istifâde etmeye bak! (Zira Hakk’a kulluk, beden ile, yani nefs bineği üzerinde îfâ edilebilir.)”

Nefs tezkiyesine muvaffak olabilen bir mü’minin rûhu, dâimâ güçlü, sıhhatli ve huzurlu olur.

Nitekim peygamberler, sahâbe-i kiram, evliyâullah ve sâlih mü’minler, hayat imtihanlarında, büyük çile ve meşakkatlerin kıskacında yoğrulmuşlar, fakat ten plânındaki bu maddi sıkıntılara rağmen, gönül saâdetinin kalbî sekînetin ve vicdan huzurunun zirvelerinde yaşamışlardır.

Dolayısıyla mü’min için huzur ve saâdetin sırrı, aslâ doymayacak olan nefsi doyurmaya çalışmakta değil, onu hodgâmlıktan kurtarıp terbiye etmekte gizlidir. Yûsuf Has Hâcib’in Kutadgu Bilig adlı eserindeki şu nasihati ne kadar hikmetlidir:

“Ey büyük ilim sahibi! Nefsinin esiri olma! Çünkü nefsin seni esir ederse, kurtuluş fidyesi olarak, dinini ister!..” (Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Aralık-2012)

https://www.2g1d.com/

12 Mart 2021 Cuma

Allah Rızkımızın Kefilidir


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“…Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Cum’a, 11)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“…Allah’ım, helâl rızık ihsan ederek harama, fazlı kereminle kendinden başkasına muhtaç etmeyerek beni zengin kıl!” (Müsned, I, 153)

https://www.2g1d.com/

11 Mart 2021 Perşembe

KÜÇÜK NOTLARIM (62):üzüntü


Olanda hayır vardır, böyle olması gerekiyordu; bundan hayır kazanarak çıkmasını bilmek lazım. O üzüntü, o acı bizi eğitmek için, bizi törpülemek için, hizaya çekmek içindir. Geçmişte olana böyle bakarız. 

Sıkıntılı anlardan kurtulmak için peygamber kıssaları inanılmaz tedavi edicidir. Onların yaşadıkları sıkıntıları okuyun.

Başına gelen bir şeyde kötü şık ben bir hata yaptım onun bedelini ödüyorum. O zaman "Seyyidü’l İstiğfar duası"na sarıl. 

İyi ihtimalde dereceni artırmak içindir.

Kendinizi çok önemsediğinizde çok üzülürsünüz. Bu kadar önemsemeyin. 
Başkalarına çok değer verdiğinizde de çok üzülürsünüz bu kadar değer vermeyin.

 Kendi kıymetimizi başkalarının bize nasıl davrandığı ile ölçmeyelim. Seni severlerse iyisin diye, bir kişi kötü konuşursa kötüsün diye düşünme, bu kadar bağımlı olmayın. 

Fıtrat Allah'ın yaratması demektir. Yaratılıştan getirdiğimiz özelliklerimiz . Bize verilen hiç bir şey kötü değildir. Verilen özellik kötüye de iyiye de kullanılabilir. Mesela merhametinin, sevginin dozunu kaçırırsan iyi bir şey olmaz. 

Allah bize çok sıkıntılar yaşattıysa bizden bekleyeceği şey daha az olacak.
Her şey verilmiş size hiç bir sıkıntınız yok,konforlu bir hayatınız varsa o zaman sizden insanlık için daha fazla şey bekler Rabbimiz. 

Üzüntü de nimettir. Ya azacaktım, ya sınırı aşacaktım ama Allah bir üzüntüyle beni ondan korudu. Bir işin ters gitmesi kim bilir bizi hangi tehlikelerden koruyor. 

Her olanda bir hayır vardır ancak biz o hayrı çıkarmaya odaklanırsak

Vaize Fatma Bayram

8 Mart 2021 Pazartesi

KÜÇÜK NOTLARIM (59):gerçek hedef


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın ahlakıyla ahlaklanın buyuruyor. Bunu da ancak Allah-u Teala'nın esmalarını kendi bünyemizde tecelli etmeleri için gayret ederek başarabiliriz. 

Biz Allah cc gibi Hakim, Halim, Rahman olamayız ama o sıfata uygun bir ahlak bizde meydana gelir. 

Nur suresinin başında, siz Allah'ın sizi affetmesini istemiyor musunuz? der; O halde size iftira atmış birini dahi affedin der. 

Ben de Allah'ın Afuv ismiyle ahlaklanmak istediğim için görmezden gelir affederim. Yoksa tersini de yapabilirdim, bildirirdim haddini ama Allah affetmemi istediği için ve bundan razı olduğu için, sırf Allah'ın hatırı için affediyorum dersiniz. 

Bu dünyadaki gerçek hedefimiz Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve Esmalarıyla ahlaklanıp insan-ı kamil olarak bu dünyadan gidebilmektir.

 Gerçek hedefimiz bu olduğunda o bana ne demiş, ne yapmış, arkamdan mı konuşmuş; hiç bir önemi kalmaz. 

En büyük psikolojik destek peygamber kıssalarında vardır. 

Eğer kendi değerimizi, insanların bize yaptığı muameleye göre belirleyeceksek o zaman problem bizde.

 Bu isimlerle ahlaklanınca insanlar sizin hedef kitleniz olmaktan çıkıyor. Yani Allah, cennet, ahiret, Allah'ın rızası sizin en yüksek hedefiniz ise kolay kolay kimse sizi perişan edemez. Üzer ama geçici olur. 

Vaize Fatma Bayram

7 Mart 2021 Pazar

KÜÇÜK NOTLARIM (58):Hakim ism-i şerifi


 Kişide sadece ilim olursa kuru bilgi aktarımı olur.  Bilir aktarırsınız fakat oradan sentez yapıp yeni bir şey söyleyemezsiniz. Sentez yapabilmek için hikmet ehli olmak gerekir. Hem ilim hem hikmet, ikisi bir arada olmalı.

 O halde her gün "Ya Hakim" de ve bütün dikkatinle hikmete odaklan. 

Sen ısrarla Alah'ın isimleriyle dua edersen, her gün zikredersen kendini bu hedefe kilitler ve program yaparsın aynı zamanda da Allah'ın yardımını da yanına almış olursun, çünkü sen O'nun isimlerine sığınıyorsun. 

Vaize Fatma Bayram

6 Mart 2021 Cumartesi

KÜÇÜK NOTLARIM (57):Sabır


Sabır, bir duygusunun gereğini yerine getirebilecekken, elinde böyle bir güç varken bunu  uygun zamana erteleyen demek. 

Mesela, sabırlı olmayan beş vakit namaz kılamaz, diyet yapamaz, bir ödevi vaktinde teslim edemez çünkü bazı hazları bırakması gerekiyor bir şeyleri yapabilmesi için. Bu da kendisini kontrol edebilmesi ile ilgili ve iradesi ile mümkün. 

Seçilmiş olduğunda sabırdır, katlanılmış olduğunda sizi hasta eder. 

Vaize Fatma Bayram

5 Mart 2021 Cuma

KÜÇÜK NOTLARIM (56):Hayat


Hayat bizi tedavi etmek için düzenlenmiştir.Yaratıcının sana özel düzenlediği, sen kendini geliştir diye, senin eksiklerine göre ayarlanmış bir senaryodur. Ama sen isyan etmekten kendini geliştirmeye fırsat bulamıyorsun. Şikayet ettiğimiz bir hayat tarzı aslında sende olmayan veya eksik olanları geliştirmen için sana verilmiş bir fırsattır.

Vaize Fatma Bayram

4 Mart 2021 Perşembe

KÜÇÜK NOTLARIM (55):Kuran


Kimileri diyor ki Kuran okuyunca rahatlıyorum. Anlamıyorsunda ondan; yoksa dehşete kapılırdınız. 

Vaize Fatma Bayram

3 Mart 2021 Çarşamba

KÜÇÜK NOTLARIM (54): Esma-i hüsna ile dua


Ali Osman Tatlısu der ki; İnsan masivadan (Allah dışındaki her şey yani kaygılar, menfaatler, maddi dünya, üzüntüler, duygular, nefsi) sıyrılıp aklı, gönlü ve fikriyle sadece Allah'a yönelirse onun dua ve zikrinde yer alan her isim en büyük etkiye sahip olur. Yani bir ismin ism-i azam olması o anda senin onu hangi duyguyla ve nasıl söylediğine bağlı. Tam bir güvenle, aşkla, şevkle, ihlasla söylenmeli. Hangi ağızdan çıktığı da önemli; kirli bir şey girmemiş, kirli bir şey de çıkmamış olacak. Yalan, küfür, hakaret, alay, gıybet, haram yememiş olmalı. O halde temiz bir ağızla bir fatiha okumak bile yetecektir. 

Vaize Fatma Bayram

2 Mart 2021 Salı

KÜÇÜK NOTLARIM (53): Din


Din söz konusu olduğunda yeni bir şey söylenmez. En kıymetli bilgi en eski bilgidir. Örneğin Tıp söz konusu olduğunda en yeni bilgi en kıymetlidir. 

Çünkü din insanların çalışmaları ile, keşifleriyle, tecrübeleriyle, deneyleriyle ilerleyen bir bilim değildir. Doğrudan Allah tarafından gelen bir bilimdir. Biz o bilgiye ne kadar ulaşabilirsek din konusunda o kadar sağlam, o kadar güvenilir bir yola ulaşmış oluyoruz. 

Vaize Fatma Bayram

1 Mart 2021 Pazartesi

KÜÇÜK NOTLARIM (52):Esma-i hüsna


İslam alimlerinin çoğunluğu ism-i azamın lafze-i celal yani "Allah" ismi olduğunu söylemişlerdir. Fakat Allah-u Teala hiç bir yerde ism-i azam budur dememiştir. 

Bizi cehennemden hangi amelimiz kurtaracak bilmiyoruz. Bu bilinmezlik her yaptığımızı ciddiye almamızı sağlıyor. Herkese bu Allah'ın değer verdiği biri olabilir gözüyle bakmak. Esma-i hüsna da böyle. Gizlenmiş olması bütün esmalara rağbeti sağlamak için. Ulema ism-i azam "Allah" ism-i şerifi demiş ama kesin kanıt yok. Zaten İsm-i azam belli olsaydı insanlar sadece o isimle dua ederler diğer isimleri terk ederlerdi. 

Vaize Fatma Bayram

28 Şubat 2021 Pazar

KÜÇÜK NOTLARIM (51): sırlı dualar


İslam'da sırlı dualar ya da sadece belli bir kesimin bildiği, başkalarından gizlenmiş bilgiler yoktur. İşte ancak o insanı razı edersen sana bu bilgileri veriyor ve sen de o sayede o duayı yapabiliyorsun gibi şeyler yoktur. İslam'da böyle bir şey yoktur. 

En etkili dualar en bilindik dualardır. Ama bir formül gerek; o formül de o andaki samimiyet, bağlılık ve tevekküldür. 

Vaize Fatma Bayram

27 Şubat 2021 Cumartesi

KÜÇÜK NOTLARIM (50): Ahlak


Ahlakı, Ahiret inancı gibi, Allah rızası gibi, Allah'a hesap verme gibi bu evrenin ötesinde bir sebebe bağlayamıyorsanız ahlaklılık sürdürülemez. Yani seküler ahlak sürdürülemez. Seküler ama çok ahlaklı deniyor o ahlak değildir, görgüdür. Karıştırmayın.

Ahlak; vicdan, merhamet, dürüstlük, sadakat, vefa, çalışkanlık, hasbilik, menfaatin olmadan verebilmektir. 

Bakara 177. ayette iyilik tarif edilirken iyiliğin 3 boyutundan bahsedilir: inanç boyutu, ibadet boyutu, ahlak boyutu. Biz sadece o var diye ahlaklı diyoruz ama inanç ve ibadet yok onda. Bu ne demek: Allahın kendi üzerindeki hakları konusunda hiç bir kaygı taşımıyor ama bize karşı çok iyi, çok kibar. Buna ahlak demiyor dinimiz. 

 Vaize Fatma Bayram

26 Şubat 2021 Cuma

KÜÇÜK NOTLARIM (49): Farzlar ve nafileler


Farzlarda isteksiz de olsan, acelen de olsa yapmak zorundasın. Nafile ibadetlerde ise istekli olmak lazım. Allah'a yalvarıyorsun. Zaten acelem var ister ver ister verme diye zikir olur mu? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de "nafilelerden birini yaparken usandıysan başka birine geç" der. Nafile namaz kılıyordun, kıldın kıldın afaganlar bastı, otur tespih çek, tefekkür et. Tam konsantrasyon olması gerekir. Zikrin kalbe inmesi ile ilhamın kapısı açılır. Makamın neyse ara ara daha yüksek mertebeler de sana gösterilir ve işte bunlar da var denilir. Bazen de gıybet edip mutlu olur, aşağı inersiniz. 

Vaize Fatma Bayram

25 Şubat 2021 Perşembe

KÜÇÜK NOTLARIM (48): Rüyalar


 Rüyalar, bizim şuur altımızı, karakterimizin en gizli yönlerini ortaya koyan bir şeydir. Birine rüyanızı anlattığınızda kendi iç dünyanızı çırılçıplak onun önüne sermiş oluyorsunuz. Çok dikkat edin. 

Vaize Fatma Bayram

24 Şubat 2021 Çarşamba

KÜÇÜK NOTLARIM (47)-İmtihan


Allah'ın imtihanından ancak boynunuzu eğerek geçebilirsiniz. Başınızı dik tutarsanız o imtihana kafanızı çarparsınız.

Vaize Fatma Bayram

23 Şubat 2021 Salı

KÜÇÜK NOTLARIM (46): Dua


Metafiziksel ihsanlar, lutüflar, Allah'ın yardımları yanında, duanın fiziki olarak kanıtlanabilecek faydası da şudur:

 Her dua kendi kendinize koyduğunuz bir hedef ve yaptığınız bir telkindir. 

Örneğin; velilerden olayım, şehit mertebesinde öleyim diyerek kendinize bir hedef koyar ve bunu telkin edersiniz. 

Vaize Fatma Bayram

22 Şubat 2021 Pazartesi

KÜÇÜK NOTLARIM (45): Zikir


Gazali rahmetullah, insan gerçek saadete ilahi ahlakla ahlaklanmakla ulaşır demiştir. 

Bunun yolunun da Allah'ın yüce isimlerinin anlamlarını gerçek manada kavrayabilmekten geçtiğini söyler. Ona göre kişilik dönüşümünün temeli Allahın isimleridir. yani kendi kişilik gelişiminizin gelişim tablosu esma-ül hüsna'dır. 

Hangisinde ne kadar ilerledim, hangisinde çok eksiğim, hangisinde başarılıyım. 

Kendini varoluşsal olarak geliştirmen ve yükselebilmen için de zikir yapılmalı. İnsanın bir virdi olmalı. 

Kendini varoluşsal olarak geliştirmen: Kendini tekamül ettirip ne olmak, nereye varmak istiyorsun bunu keşfetmek. 

Bizim bir potansiyelimiz var. Aslında ben daha neler olabilirim ahlaki anlamda işte bu benim varoluşsal gerçeğimdir. Allah-u Teala onu var etti benim bunu açığa çıkartıp gerçekleştirmem gerek. 

Bu yolda zikir bize yardım eder. Örneğin öfke kontrolü problemin var demek sende "Halim" ismi eksik. beynini bu kontrolü sağlamak için kodluyorsun. Mesela 6 ay halim ismini zikir ediyorsun. 

Vaize Fatma Bayram

21 Şubat 2021 Pazar

KÜÇÜK NOTLARIM (44): Hadis


Hadis okumayan, hadis bilmeyen insanlar bir medeniyet inşa edemez. Çünkü Kur'an'ın hayata bütün detaylara nasıl uygulanabileceğini hadis gösterir. Hadisler sizi ilmek ilmek dokur.

Vaize Fatma Bayram

20 Şubat 2021 Cumartesi

KÜÇÜK NOTLARIM (43):Allah-u Teala'nın sana nasıl muamele etmesini istiyorsun


Allah-u Teala'nın sana nasıl muamele etmesini istiyorsan sen de insanlara öyle davran. Sana bol bol vermesini istiyorsan sen de bol ver. kusurlarını affetmesini istiyorsan sen de affedici ol. Kusurlarını örtmesini istiyorsan sen de insanlarınkini ört.

Vaize Fatma Bayram

18 Şubat 2021 Perşembe

Okuyanlar ve Okumayanlar!


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Onlara bir mucize getirmediğin zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip getirseydin ya! derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kur'an), Rabbinizden gelen basîretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır); inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir. Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” (A’raf, 203-204)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir.” (Müslim, Müsâfirîn 252. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 249, 251)

Ebu Mûsa el-Eş’arî (ra)’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“Kur’an okuyan mü’min portakal gibidir: Kokusu hoş, tadı güzeldir. Kur’an okumayan mü’min hurma gibidir: Kokusu yoktur, tadı ise güzeldir. Kur’an okuyan münâfık fesleğen gibidir: Kokusu hoş fakat tadı acıdır. Kur’an okumayan münâfık Ebû Cehil karpuzu gibidir: Kokusu yoktur ve tadı da acıdır.” (Buhâri, Et’ime 30 Fezâilü’l-Kur’ân 17, Tevhid 36; Müslim, Müsâfirîn 243)

https://www.2g1d.com/

17 Şubat 2021 Çarşamba

Bilenlerle Bilmeyenler Bir Olur mu?

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“…(Rasûlüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.” (Zümer, 9)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

"Âlimin âbide üstünlüğü, benim sizin en aşağı derecede olanınıza üstünlüğüm gibidir. Şüphesiz ki Allah, melekleri, gök ve yer ehli, hatta yuvasındaki karınca ve balıklar bile insanlara hayrı öğretenlere dua ederler." (Tirmizî, İlim 19)

Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:

"Yalnız şu iki kimseye gıbta edilir:

Allah'ın kendisine ihsân ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse;

Allah'ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse."
(Buhârî, İlim 15, Zekât 5, Ahkâm 3, İ'tisâm 13, Tevhîd 45; Müslim, Müsâfirîn 268. Tirmizî, Birr 24; İbni Mâce, Zühd 2)

12 Şubat 2021 Cuma

Dünyadaki Cennet


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“…Bilesiniz ki, kalpler ancak Allâh’ı anmakla huzur bulur.” (Ra‘d, 28)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Al­lâh’ı zik­re­den kim­sey­le zik­ret­me­ye­nin mi­sâ­li, di­ri ile ölü gi­bi­dir.” (Bu­hâ­rî, De­avât, 66)

Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

“Allah Teâlâ’nın zikir halkalarını arayan gezici melekleri vardır. Zikir halkasını bulunca onların etrafını kuşatırlar. Sonra da kılavuzlarını semaya Rab Teâlâ’nın katına gönderirler ve derler ki:

“Rabb’imiz biz senin kullarından öylelerine rastladık ki onlar nimetlerini anıp yüceltiyor, kitabını tilâvet ediyor ve peygamberin Muhammed’e (sav) salavât getiriyorlar, dünya ve ahretleri için yardımını istiyorlar.”

Bunun üzerine Allah Tebâreke ve Teâlâ şöyle buyurur: “Rahmetin onları bürümüştür. Onlar öyle bir topluluktur ki onların sâyesinde berâberlerindekiler bedbaht olmaz.” (Buhârî, Deavât, 66; Müslim, Zikr, 12)

https://www.2g1d.com/

11 Şubat 2021 Perşembe

En Saf Sevgi


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Rasûlü’nden ve O’nun yolunda cihâd etmekten daha sevimli ise artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah, fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez.” (Tevbe, 24)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Sizden hiçbiriniz, ben kendisine malından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça iman etmiş olmaz.” (Buhârî, İman, 8; Müslim, İman, 70)

https://www.2g1d.com/

10 Şubat 2021 Çarşamba

Geldiğin Yoldan Geri Dön!


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Güneş de kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, azîz ve alîm olan Allah’ın takdiridir.”
(Yâsîn, 38)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Güneş batıdan doğmadan önce kim tövbe ederse, Allah onun tövbesini kabul eder.” (Müslim, Zikir 43)

Ebû Zer (ra) der ki:

Mescide girdim Rasûlullah (sav) orada oturuyordu. Güneş batınca “Ey Ebû Zer! Bu güneşin nereye gittiğini biliyor musun?” diye sordu. Ben de: “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir” dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Güneş arşın altında secde etmeye gider. Yeniden doğmak için Allah Teâlâ’dan izin ister ve kendisine izin verilir. Yakın zamanda secde edecek fakat secdesi kabul edilmeyecek. İzin isteyecek kendisine izin verilmeyecek. Güneşe: “Geldiğin yoldan geri dön” denecek. Güneş de battığı yerden doğacak.” (Buhârî, Tefsir (36), 1.) İşte “Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner).” Sözünün mânâsı budur.

https://www.2g1d.com/

9 Şubat 2021 Salı

Rızkın Sana Geliyor!


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah'ın üzerinedir. Allah o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekânı bilir. (Bunların) hepsi açık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) dır.”
(Hûd, 6)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Eğer siz Allah’a gereği gibi güvenseydiniz, (Allah), kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırırdı. Kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları halde akşam dolu kursaklarla dönerler.”
(Tirmizî Zühd 33. İbni Mâce, Zühd 14)

https://www.2g1d.com/

8 Şubat 2021 Pazartesi

Koğuculuk


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Sizi birbirinize düşürmek için hemen aranıza sokulurlardı, içinizde onlara kulak verenler de vardı.” (Tevbe, 47)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

"Koğuculuk yapan cennete giremez." (Buhârî, Edeb 49, 50; Müslim, Îmân 168, 169, 170.)

https://www.2g1d.com/

7 Şubat 2021 Pazar

En Kötü İnsanlar!


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“İnsanlardan gizler de Allah’dan gizlemezler. Hâlbuki geceleyin, O’nun razı olmadığı sözü düzüp kurarken Allah, onlarla beraber idi. Allah yaptıklarını kuşatıcıdır.” (Nisâ, 108)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“İnsanların en kötülerinden birisi de ikiyüzlü olandır ki bazı insanlara bir yüzü ile diğerlerine öbür yüzü ile gelir. Bu dünyada ikiyüzlü olan kimsenin kıyâmet gününde ateşten iki dili olacaktır.” (Buhârî, Menakıb, 1, Edeb, 52; Müslim, Birr, 98-99)

Ebû Hüreyre (ra) rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“Siz insanları madenler (gibi cins cins) bulursunuz. Onların Câhiliye döneminde hayırlı ve değerli olanları, şayet dini hükümleri iyice hazmederlerse İslâmiyet devrinde de hayırlıdırlar. Siz yine en hayırlı kişileri, yöneticilik işinden hiç hoşlanmayanlar olarak bulursunuz. Siz, en kötü kişileri de ikiyüzlüler olarak bulursunuz ki onlar, birilerine bir yüzle diğerlerine başka yüzle gider gelirler.” (Buhârî, Mekâkıb 1; Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 199)

https://www.2g1d.com/

6 Şubat 2021 Cumartesi

Kiminle Alay Ediyorsun?


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Eğer onlara sorsan, “Biz sadece lafa dalmış, şakalaşıyorduk.” derler. De ki: “Allah ile, O’nun âyetleriyle ve (O’nun) Elçisi ile mi alay ediyorsunuz?! Hiç özür dilemeyin, siz inandıktan sonra kâfir oldunuz. Sizden bir kısmını affetsek bile suç işlediklerden dolayı bir kısmına da azap edeceğiz.” (Tevbe, 65,66)

https://www.2g1d.com/

5 Şubat 2021 Cuma

Örtünme


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (Ahzâb, 59)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Cehennemliklerden henüz görmediğim (daha sonra ortaya çıkacak) iki grup vardır: Bunlardan biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla insanları döven bir topluluktur. Diğeri, giyinmiş oldukları hâlde çıplak görünen, başkalarını da kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremezler. Hattâ, onun çok uzak mesâfeden hissedilen kokusunu dahî alamazlar.” (Müslim, Cennet, 52)


https://www.2g1d.com/

4 Şubat 2021 Perşembe

Hak Geldi; Bâtıl Yıkıldı


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Yine de ki: Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.” (İsrâ, 81)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Kul, İslâm’ı kabul edip de onu güzel yaşarsa, daha önce yaptığı her sevabı yazılır, geçmişte yaptığı her bir günahı da silinir. Ondan sonra (yaptığı amellerin karşılığı) şöyle olur: Her sevaba karşılık on ilâ yediyüz katına kadar sevap yazılır. Günah ise karşılığı ne ise öyle yazılır, ancak Allâh bağışlayıp da o günahtan tamamıyla geçiverirse başka.” (Nesâî, Îmân, 10)

Mekke'den mahzun bir şekilde ayrılan Hz. Peygamber (sav), bugün Allâh'ın lutfu ile on bin kişilik muazzam ve muhteşem bir kuvvetle mübârek beldeye giriyordu. O gün yurdundan çıkarılmış mazlum bir ferd, bugün yurdunu fetheden muzaffer bir fâtihti. Fakat O, bununla aslâ gurûra kapılmayarak devesinin boynu üzerinde secde eder bir vaziyette, yâni bu nîmeti lutfeden Allâh'a şükür hâlinde Mekke'ye giriyordu. Başını Allâh Teâlâ'ya karşı tevâzû ile o derece eğmişti ki, sakalının uçları neredeyse devenin semerine değmekteydi. O esnâda devamlı olarak:

"Ey Allâh'ım! Hayat, ancak âhiret hayâtıdır!"
diyordu. (Vâkıdî, II, 824; Buhârî, Rikâk, 1)

Nebevî ahlâk ile ahlâklanmış olan ashâb-ı kirâmın hâli de Allâh Rasûlü'nün hâlinden pek farklı değildi.

İslâm ordusu hemen hemen hiçbir mukâvemetle karşılaşmadı. Kimse muazzam İslâm ordusuna karşı çıkmaya cesâret edememişti. Yalnız Hâlid bin Velîd'in Mekke'ye girdiği yerde ufak bir çatışma olmuş, o da çabuk yatıştırılmıştı.

Allâh Rasûlü (sav), Fetih Sûresi'ni okuyarak ashâb-ı kirâmla birlikte Kâbe-i Muazzama'ya yöneldi. Devesinden inmeden Kâbe'yi tavâf ettikten sonra

"...Hak geldi, bâtıl yok oldu!.."
(İsrâ, 81) âyet-i kerîmesini tilâvet buyurarak elindeki değnekle Kâbe'deki putları bizzat devirmeye başladı. (Buhârî, Meğâzî, 48)

Rasûlullâh (sav) Beytûllâh'ta tasvirler görünce, içeri girmedi. Önce onların imhâ edilmesini emretti. Sahâbîler derhâl emri yerine getirdiler.

İçeride Hz. İbrâhîm ve Hz. İsmâîl (as)'ın ellerinde fal okları bulunur vaziyetteki sûretlerini gördüğünde Efendimiz şöyle buyurdu:

"Allâh, bu sûretleri yapan müşriklerin canını alsın. Vallâhi bu peygamberler asla oklarla kısmet aramadılar. (Bilâkis bundan nehyettiler.)" (Buhârî, Enbiyâ 8, Hacc 54, Meğâzî 48)

https://www.2g1d.com/

3 Şubat 2021 Çarşamba

Öfke


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur." (Fussilet, 34)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

"Gerçek babayiğit, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir." (Buhârî, Edeb, 102; Müslim, Birr, 106-108)

https://www.2g1d.com/

2 Şubat 2021 Salı

Hakk’a Teslim Olmak

 
Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Sen O’ndan, O da senden râzı olarak dön Rabbine!” (Fecr, 28)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Allah, hayrını dilediği kişiyi sıkıntıya sokar.” (Buhârî, Merdâ 1)

https://www.2g1d.com/

1 Şubat 2021 Pazartesi

Başka Yöne Yıkılmayalım


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

"Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et!"
(Hicr, 99)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

"Kişi yaşadığı hâl üzere ölür."
(Müslim, Cennet, 83)

https://www.2g1d.com/

31 Ocak 2021 Pazar

Takvâ Hayatı


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

"Kim zerre miktarı hayır yapmışsa, onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse, onu görür." (Zilzâl, 7-8)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

"Küçük görülen günahlardan sakının! Çünkü o (küçük günah)lar bir kimsede birikirler de neticede onu helâk ederler." (Ahmed, I, 402-403; V, 331)

https://www.2g1d.com/

30 Ocak 2021 Cumartesi

Kullukta Noksanlık


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“…Biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir. Ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, işte o zaman insan pek nankördür!” (Şûrâ, 48)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Şükür, imânın yarısıdır…” (Süyûtî, I, 107)

https://www.2g1d.com/

29 Ocak 2021 Cuma

Dünya hayatı


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“O kâfirler ki, dinlerini bir eğlence ve oyun edindiler de dünya hayatı onları aldattı. Onlar, bu günleri ile karşılaşacaklarını unuttukları ve âyetlerimizi bile bile inkâr ettikleri gibi biz de bugün onları unuturuz.” (A’râf, 51)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Cennet nefsin hoşuna gitmeyen şeylere; cehennem ise şehevî şeylerle kuşatılmıştır.” (Müslim, Cennet, 1; Ebû Dâvûd, Sünnet, 22; Tirmizî, Cennet, 21)

https://www.2g1d.com/

28 Ocak 2021 Perşembe

Merhamet


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi…” (Âl-i İmrân, 159)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“İnsanlardan öyleleri vardır ki onlar hayra anahtardır. Şerre de kilittir. Öyleleri de vardır ki (tersine) onlar şerre anahtardır, hayra kilittirler. Allâhʼın ellerine hayrın anahtarlarını verdiği kimselere ne mutlu! Allâhʼın şerrin anahtarlarını ellerine verdiği kimselere de yazıklar olsun!” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 19)

https://www.2g1d.com/

27 Ocak 2021 Çarşamba

Zikirle Dolu Bir Gönül


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O’nu tesbîh eder. O’nu hamd ile tesbîh etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbîhini anlayamazsınız…” (İsrâ, 44)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Rabbini zikredenle etmeyenin farkı, diriyle ölünün farkı gibidir.” (Buhârî, Daavât 66)

https://www.2g1d.com/

26 Ocak 2021 Salı

İhsân ve Murâkabe Hâli


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Onlara (olup bitenleri) tam bir bilgi ile mutlakâ anlatacağız. Biz onlardan gâip değiliz. (Yâni onlardan uzak ve habersiz değiliz, her şeye şâhidiz.)” (A’râf, 7)

Abdullâh bin Abbâs (r.anhümâ) şöyle anlatır:

Bir gün Allâh Rasûlü (sav)’in terkisinde bulunuyordum. Bana:

“-Yavrucuğum, sana bâzı kâideler öğreteyim.” dedi ve şöyle buyurdu:

“-Allâh’ın buyruklarını gözet ki, Allâh da seni gözetip korusun. Allâh’ın (rızâsını) her işte önde tutarsan, Allâh’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allâh’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allâh’tan dile!..” (Tirmizî Kıyâmet, 59/2516)

Diğer bir rivâyette de şöyle buyrulmaktadır:

“Allâh’ın emir ve yasaklarını gözet ki, O’nu önünde bulasın. Bolluk içindeyken (emirlerine bağlı kalmakla) Allâh’ı tanı ki, O da darlığa düşünce (kurtarmak sûretiyle) seni tanısın…” (Ahmed, I, 307)

https://www.2g1d.com/

25 Ocak 2021 Pazartesi

İtaatteki Gayret


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Kim Allâh’a ve Rasûlüne itaat ederse, işte onlar, Allâh’ın kendilerine lutufta bulunduğu peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihlerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” (Nisâ, 69)

Übey bin Kâ’b’ın tâbiînden sayılan oğlu Tufeyl, sahâbîlerle görüşür, onların bilgilerinden istifâde ederdi. Zaman zaman da Abdullâh bin Ömer’i ziyâret eder ve onunla birlikte çarşıya çıkarlardı.

Tufeyl, Abdullâh (ra)’ın, Peygamber Efendimiz’in emirlerine itaatteki gayretini şöyle anlatır:

“Çarşıya çıktığımızda, Abdullâh bin Ömer kime rastlasa selâm verirdi. Karşılaştığı şahıs ister eski eşya satan, ister değerli mal satan, ister yoksul veya tanınmayan biri olsun, mutlakâ ona selâm verirdi. Bir gün yine onun yanına gitmiştim. Yine birlikte çarşıya çıkmayı teklif etti. Ona:

“–Çarşıda ne yapacaksın! Alışverişten anlamazsın. Satılan malların fiyatlarını sormazsın. Bir şey satın almazsın. Herkesin oturup sohbet ettiği yerlerde oturmazsın. Çarşıya çıkacağımıza şurada otur da, birlikte sohbet edelim.” dedim.

Bunun üzerine Abdullâh (ra) bana şunları söyledi:

“–Kardeşim! Biz, karşılaştığımız kimselere Allâh’ın selâmını vermek için çarşıya çıkıyoruz. Başka bir maksadımız yok.” (Muvatta, Selâm, 6; Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, s. 348)

https://www.2g1d.com/

22 Ocak 2021 Cuma

Dilimiz Zikrinle Islansın Ya Rab!


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin! O’nu sabah akşam aralıksız tesbih edin!” (Ahzâb, 41-42)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Allah’ı unutarak lüzumsuz konuşmalara dalmayın. Çünkü Allah’ı unutarak çokça konuşmak kalbi katılaştırır. Allah’tan en uzak olan kimse ise kalbi katı olandır.” (Tirmizî, Zühd, 62/2411. Muvatta’, Kelâm, 8)

Abdullah bin Büsr (ra) anlatıyor:

İki bedevî, soru sormak üzere Rasûlullah (sav) Efendimiz’e geldi. Birisi:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! İnsanların hangisi daha hayırlıdır?” diye sordu.

Allah Rasûlü (sav):

“–Ömrü uzun, ameli de sâlih olandır” buyurdu.

Diğeri de:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! İslâm’ın hükümleri çoğaldı, bana öyle bir amel söyle ki, ona sıkıca yapışayım” dedi.

Rasûlullah (sav) ona da:

“–Dilin dâimâ Allah’ın zikriyle ıslak olsun!” buyurdu. (Ahmed, IV, 188; Tirmizî, Deavât, 4/3375)

https://www.2g1d.com/

21 Ocak 2021 Perşembe

Îmânı Aşkla Yaşamak


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“İnsanlardan öyleleri de vardır ki, Allâh’ın rızâsını kazanmak için kendini ve malını fedâ eder. Allâh da kullarına karşı şefkatlidir.” (Bakara, 207)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Allah’ı rab, İslâm’ı din, Muhammed’i peygamber olarak benimseyip onlardan râzı olan kimse imânın tadını tatmıştır.” (Müslim, İmân 56)

https://www.2g1d.com/

20 Ocak 2021 Çarşamba

Güzel Ahlaka Koşmak


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

"Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz."(Nahl, 97)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Kıyâmet gününde mü’min kulun terâzisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder.” (Tirmizî, Birr, 62/2002)

Bir gün Hz. Ali (ra) şöyle buyurdu:

“-Sübhânallah! İnsanların çoğu hayır yapmaktan ne kadar da geri duruyorlar! Hayret doğrusu, bir kişiye müüslüman kardeşi bir ihtiyacı için gelir de o kişi kendisini hayır işlemeye muhtaç görmez, (kardeşinin ihtiyacını karşılamaz)! Hâlbuki onun güzel ahlâka koşması lâzımdır. Zira güzel ahlâk insanı kurtuluşa götürür.”

Bu esnâda bir kişi kalkıp:

“-Anam babam sana fedâ olsun ey Mü’minlerin Emîri! Sen bunları Peygamber Efendimiz’den mi işittin?” diye sordu.

Hz. Ali (ra) şöyle cevap verdi:

“-Evet. Ancak bundan daha güzelini de işittim. O da şudur: Tayy Kabîlesi’nin esirleri getirildiğinde içlerinden bir kadın, gâyet fasih bir lisanla:

“-Ey Muhammed! Eğer münâsip görürsen bizi serbest bırak! Arap kabîlelerini üzerimize güldürme! Ben bu kavmin efendisinin kızıyım. Babam insanların şeref ve haysiyetini korur, esirleri kurtarır, borçlu ve hastalara yardımcı olur. Açları doyurur, muhtaçları giydirir, misafiri ağırlar, yemek yedirir, selâmı yayardı. Bir ihtiyacı için gelen kişiyi kesinlikle geri çevirmezdi. Ben Hâtem-i Tâî’nin kızıyım.” dedi.

Bunun üzerine Rasûlullah (sav):

“-Ey kadıncağız! Bu saydıkların gerçek mü’minlerin vasıflarıdır. Şayet baban müslüman olsaydı ona merhamet eder, çok iyi davranırdık. Bu kadını serbest bırakın! Zira onun babası güzel ahlâkı severdi. Allah Teâlâ’da güzel ahlâkı sever.” buyurdu.

Ebû Bürde (ra) ayağa kalkıp hayretle sordu:

“-Yâ Rasûlâllah! Allah güzel ahlâkı sever mi?”

Rasûlullah (sav) şöyle cevap verdi:

“-Nefsim kudret elinde bulunduran Allâh’a yemin ederim ki hiç kimse güzel ahlâka sahip olmadan cennete giremez!” (Beyhakî, Delâil, no: 2087 [Vefdü Tayy]; Şuab, VI, 241/8013)

https://www.2g1d.com/

19 Ocak 2021 Salı

Dünya Hayatı Aldatmasın


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı (şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın.” (Fatır, 5)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol!..” (Buhârî, Rikak, 3)

https://www.2g1d.com/

18 Ocak 2021 Pazartesi

Müslüman, Komşusundan Mesûldür


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel yol ne ise onunla önle. O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile, sanki yakın dost(un olmuş)tur.” (Fussilet, 34)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Yapacağı fenâlıklardan komşusu emniyet içinde olmayan kimse cennete giremez.” (Müslim, Îmân, 73)
https://www.2g1d.com/

17 Ocak 2021 Pazar

Kalplerin Yere Batırılması


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavminin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve alt üst edilen şehirlerin haberi gelmedi mi? Peygamberleri onlara açık deliller getirmişti. Allah onlara zulmetmemiş, onlar kendilerine yazık etmişlerdir.” (Tevbe, 70)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Mü’min, günâhını şöyle görür: O, sanki üzerine her an düşme tehlikesi olan bir dağın dibinde oturmaktadır. “Dağ üzerine düşer mi?” diye korkar durur. Fâcir (günahkâr) ise, günahı burnunun üzerinden geçen bir sinek gibi görür.” (Buharî, Deavât 4; Müslim, Tevbe, 3)

https://www.2g1d.com/

16 Ocak 2021 Cumartesi

Onlar Gibi Olmayın!


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara, 120)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

"Kim bir kavme (topluluğa) benzemeye çalışırsa o, onlardandır." (Ebu Davud, libas 4)

Gayr-ı müslimlere benzemek ve onlarca kutsal sayılan gün ve vakitlerde onlar gibi hareket etmek dinimizce bid'at kabul edilir. Nitekim cahil müslümanlardan birçoğu hıristiyanların en büyük bayramı olan Paskalya'da ve Noel (yılbaşı)de ateş yakmak, kadayıf ve mum gibi şeyler hazırlamak suretiyle hıristiyanlara katılır, yaptıklarını yapmaya özenirler.

Amr b. Şuaybin babasından, onun da dedesinden yaptığı rivayete göre Rasulullah (sav) efendimiz.

"Bizden başkasına benzemeye çalışan, bizden değildir"
(Tirmizi, istizan 7) buyururlar.

Dolayısıyla yahudi ve hıristiyanlar bizden olmadıklarına göre onlara benzemeye özenmemeliyiz.

Ebu Hureyre'nin naklettiği bir hadiste Peygamber (sav) şu şekilde buyurur:

"Yahudi ve Hıristiyanlara benzemeye özenmeyiniz."
(Tirmizi, istizan 7, edep 41)

https://www.2g1d.com/

15 Ocak 2021 Cuma

Haram kazanan kimseye mal satmak


Soru:
Döviz-altın fonu yatırımı hususunda paranız repo, faiz vs. de kullanılmıyorsa caiz olduğunu biliyoruz. Bizim tarafımızdan bakıldığında altın fiyatının artışı oranında kâr alırsak karşı tarafın parayı hangi yolla temin edip kâr verdiği önemli midir?
Gayrimenkul sattığımız kişi de parayı değişik yollardan edindiyse ne yapacağız?

Cevap:
"Altın fiyatının artışı oranında kâr alırsak" diyorsunuz. Bu kârı, nasıl bir kazançtan aldığınız önemli. Mesela paranızı birine ödünç vermiş iseniz fark alamazsınız. Ortak olarak vermiş iseniz yapılan ticaretin meşru olması gerekir. Karşı taraf size vekaleten işletecekse yine işlemin meşru olması gerekir.

14 Ocak 2021 Perşembe

Kök hücre teknolojisi


Soru:
Son yıllarda çok sözü edilen ve özellikle Amerika'da çok tartışılan, Obama'nın geçtiğimiz günlerde onayladığı kök hücre teknolojisi önümüzdeki 5 yılda şu an tedavisi olmayan bir çok hastalığa derman olacak gibi görünüyor. Bu kök hücre dedikleri tanımsız hücreler enjekte edildikleri dokudaki hücrelerin biçimine dönüşen yani hasta organa uygulandığında tedavi edeceği birçok omurilik yaralanmaları, diabet, kanser, parkinson, organ yetersizliği vs. için umut. Dinen ne diyebiliriz?

Cevap:
Bu konu, geçtiğimiz yıl, Diyaneti'in Kızılcahamam'da tertip ettiği "Güncel dini meseleler" sempozyumunda tartışıldı, konunun uzmanlarının da bilgisi alındıktan sonra caiz olduğu sonucuna varıldı. Cenine müdahale yasağının "embriyo rahim cidarına tutunup beslenmeye başladığı andan itibaren başlamasına" da karar verildi.

13 Ocak 2021 Çarşamba

Allah’a tanrı denilir mi?


– Allah’ın isimleri ehl-i sünnet itikadınca tevkifidir. Yani Allah hakkında, Allahın bildirdiği isimleri söylemek caiz olup, bunlardan başkalarını söylemek caiz değildir. Mesela Allah'a alim denir, fakat aynı manada olan “fakih denmez, yine Allah'a cömert manasında cevad denir, ancak aynı manada olan sahi ismi denilmez. Çünkü Allah-u Teala kendisini fakih ve sahi isimleriyle tanıtmamıştır. Bunun için Allah yerine Tanrı demek de caiz değildir. İmam Gazali derki: "Bir insana bile kendimizden dilediğimiz gibi ad koyamazsak nasıl olurda Allah hakkında bu cüreti gösterebiliriz."

– Tanrı ilah ve mabud demektir. Mesela pek çok hindunun tanrısı öküzdür, mecusilerin tanrısı ateştir denilmektedir. Başka dilerde de ilah ve mabud manasında farklı kelimeler kullanılmıştır. Allah ismi ise yabancı dillerde yapılan tercümelerde aynen kullanılmıştır. Çünkü bu ismin karşılığında hiçbir dilde hiçbir kelime yoktur.

– Allah ismi kuranda 2806 defa geçmesine rağmen, bir defa bile tanrı kelimesi geçmemektedir. Hem Cenab-ı Hak Kur’an da defalarca “benim ismim Allah’tır, beni Allah diye çağırınız, bana Allah diyerek ibadet ediniz, Allah diyerek yalvarınız demekte ancak hiçbir ayette ben tanrıyım, bana tanrı deyin dememektedir. Hadis-i şeriflerde de tanrı ismi geçmemektedir. O halde Allah’a kendi istediği ismi söylemeyipte müşriklerin ona ortak koştukları, batıl mabudlarını koydukları tanrı ismiyle onu çağırmanın ne kadar yanlış olduğu ortadadır.

Acaba bir hükümdar emri altında bulunan kimselere benim adım Ahmed dir. Beni Ahmed ismi ile çağırınız dese,onlarda farzı misal “hayır efendimiz bizim canımız sana Ahmed demek istemiyor biz sana Osman diyeceğiz ikiside altı üstü isim değil mi deseler öylede çağırsalar o padişah nasıl çok kızarsa aynen öylede Allah ismi yerine onun emretmediği belki de sevmediği tanrı ismini söylemek ve o isimle ibadet etmek gazabı ilahiyeye vesile olur.

12 Ocak 2021 Salı

Boşanma sonrası mehir ve nafaka hakkında sorular


Soru:
Yaklaşık bir yıl önce resmen boşandım. Boşanma öncesi ve sonrası ayrı kaldığımız 10 aylık süreçte eşimin kira vb. masraflarını karşıladım. Resmen boşandıktan sonra da mahkeme kararıyla bir yıldır sadece ayda 300 YTL nafaka ödüyorum. Velayeti bende olan kızım da annesinden ayrı kalıyor ve bütün masraflarını ben karşılıyorum. Geçtiğimiz ay eşim beni aradı ve benim yıllardır tamamen unuttuğum mehir meselesini hatırlattı. Şimdiki meblağla 12.000 YTL'lik (eski parayla 12 milyar) bir rakama denk geliyor. Ben de "Bu mehri tamamen unutmuşum. Bu mehrin hemen hemen yarısını bir sene içindeki masraflarla sana zaten ödemiş oldum. Kalan mehir miktarını ödeyeceksem, aylık 300 YTL'lik resmi nafakadan vazgeçmelisin" dedim. Ama kendisi ne resmi nafakadan vazgeçiyor, ne de mehirden vazgeçiyor… Bu durumda:
1. Mehir vermezsem, ödemeye devam edeceğim aylık nafaka, mehir yerine de geçer mi?
2. Eski eşim "nafakadan vazgeçtim, mehri isterim" derse, şimdiye kadar kendisine yaptığım ödemeleri toplam mehir miktarından düşebilir miyim?

Cevap:
Boşanmış ve iddetini de doldurmuş bir zevce için eski kocası nafaka ödemez. Eğer haksız olarak bu nafaka alınıyorsa bunu, meşru borcuna (mesela mehire) sayabilir.

11 Ocak 2021 Pazartesi

Avukatlık ücreti


Soru:
Mahkemede davayı kaybeden tarafa harç ödettirilmesi caiz midir? Nasıl yapılmalıdır?
Avukatın müvekkilinden aldığı para değil de mahkemeyi kaybeden karşı taraftan mahkeme kararıyla vekalet ücreti alması caiz midir?

Cevap:
Davayı kaybeden "haksız olan" demektir. Bir kimse haksız olarak bir başkasına zarar verirse onu tazmin eder. Haklı olanın avukat tutması ve ona ücret ödemesi zarardır ve karşı taraf (davayı kaybeden) bunu öder.

10 Ocak 2021 Pazar

Banka aracılığı ile hisse senedi almak


Soru:
Borsada ticaret yapmayı niyet ediyorum. Hisse satın almak için satın alma limitim 30 000 dolar. Hissemi satın aldıktan sonra banka (acenta) parasını 4 gün sonra benim hesabımdan alacak. Eğer satın aldığım bu hisseyi 4 gün içerisinde satarsam ve de kâr elde edersem, banka parayı sadece benim hesabımda depozito edecek. Burada bir risk faktörü var. Eğer hisse bedeli düşerse ve 4 gün içerisinde satamazsam, o zaman miktarı alırlar. Ben bu hisseleri satın almak istiyorum.

Cevap:
Bankadan fazili kredi almak caiz değildir.
Üretimi ve ticareti helal olan nesnelere ait hisse senetleri alınır ve satılır.
Bir senedi satın alan (satın alma akdini yapan) kimse ona sahip olur ve bedelini satıcıya borçlanır. Bu bedel vadesinde ödenir. Vadesi geçerse fark alınamaz, ancak enflasyon farkı alınabilir.
Satın alınan senet ne zaman satılırsa satılsın kârı ve zararı senet sahibine (veya sahiplerine) ait olur.

9 Ocak 2021 Cumartesi

Aracı olarak araba alım satımı (galericilik, ikinci el otomobil)


Soru:
Abim cok hassas bir galerici, arabasını 10500 tl. ye satışa getiren bir müşterinin aracını sırf değerinden daha az fiyat söyledi diye ısrarla 11500 tl. ye alacak kadar vicdanlı. Başka bir örnek, pazarlık payı koyarak 14 000 tl. istediği bir arabayı müşteri çok beğenip hiç pazarlik etmeden o fiyata alınca gece uykusu kaçan ve ertesi gün adamı arayıp "pazarlik etseydiniz 13 250 ye bırakacaktım" diyerek 750 tl tekrar iade eden farklı biri.
Sorusu şu: Bazen kendinde olmayan bir arabayı başka birine satıyor, aracı gibi. Alıcı abimi biliyor, tüm mesuliyet abime ait. Diyelim arabayı 10 000 tl. ye buldu, ama arabanın binici fiyatı 11 000 tl. Şimdi abim alıcıya bu arabayı nasıl geçiş yapacak? Kendinde olsa diyelim 10 000 tl. ye aldığı arabayı 11 000 tl.ye satıyor, bu durumda ise araba kendinde değil, mülkiyet yok, ama emek ve sorumluluk var. Alıcıya 11 000 dese de araba eder fiyatına satılmış olacak, işte bunun caiziyetini soruyor.
Alıcıya "10 000 tl. ye aldım ama benim komisyonum şu" dese kimse kabul etmez. Tabi alıcı önceden parasını vermiyor abime. Bana araba bul diyor. Abim ne yapmalı?

Cevap:
Ağebeyiniz şunları yapabilir:
a) "Bana araba bul" diyen kişi ile "ne karşılığında, hangi komisyon ile" araba bulacağını konuşur, kişi razı olur, komisyonunu alır.

b) Arabanın sahibinden (satıcıdan) arabasını dilediğine, belli fiyatla satmak için vekalet (sözlü) alır, arabayı satar ve satıcıdan vekalet ücreti alır (bu ücreti arabanın satış fiyatına ekler ve ödemeden sonra ücretini satıcıdan alır. Bu anlaşmayı şöyle de yapabilir: "Arabanı satarım, sana şu kadar veririm, üstü benim olur". Sonunda satış fiyatı piyasa raicini aşmadıkça mesele olmaz, sakınca bulunmaz.

c) Alıcının istediği arabayı bulunca ona satış yapmadan önce arabayı sahibinden "sözlü akit" ile -yani resmi devir yapmayaya gerek yoktur- satın alır ve üzerine kârını koyarak alıcıya satar. Resmi işlem ise gerektiği gibi yapılır.

8 Ocak 2021 Cuma

Namaz kılmama cezası


Soru:
Sizin 'Anahatlarıyla İslam Hukuku' kitabınızda namaz kılmayan bir kişi için ta'zir cezası olduğu yazıyor. Bu, ilk bakışta ibadette zorlama olmaması prensibiyle çelişiyor gibi gözüküyor. Bunu açıklar mısınız?

Cevap:
Tazir cezası yöneticlerin takdirine bırakılmış cezalardır. Yöneticiler de alimlerle danışarak karar alırlar. Namaz kılmayana verilecek cezanın fayda ve zararları -başkalarına örnek teşkil etmesi ve namazın terkini normalleştirmesi gibi yönlerden- alimler tarafından takdir edilir. Bu ceza insanlara zorla namaz kıldırmak için olamaz; çünkü zorla yapılan şey ibadet olmaz. Ceza toplum hayatında dini korumaya yönelik olur, bu da şartlara göre değişir.

7 Ocak 2021 Perşembe

Gayr-i Müslim ile evlenmek ve bu nikahta şahitlik olur mu?


Soru:
Dini nikah ile ilgili birsey sormak istiyorum. Müslüman bir kız (İslam'ı hiç bilmeyen ve yaşamayan) şu anda Hollandalı bir genç ile yaşıyor. Kızın annesi bu gençler için dini nikah kıymamı rica etti. Dini nikahın ne olduğunu bana soran bu kıza bu konu da bilgi verdim, onun da kafasına yattı ve "nikahımızı kıyar mısın" dedi. Hollandalı gencin müslüman olmaması bir problem tabii ki. İlk önce size bunu soracaktım. Bu gençlerin dini nikahı kıyılabilir mi?

Cevap:
Ya ikisi de dinsiz veya erkek dinsiz olursa (ehl-i kitap da olsa yazacağım hüküm aynıdır), bu durumda kıyılan nikahın bir hükmü, bir geçerliği yok; üstelik meşru sanılması da sakıncalıdır.

Soru:
Bir de çiftlerin anne ve babası şahit olabilir mi?

Cevap:
Annesi, yanında bir başka kadın ve babası şahit olabilirler.

Soru:
Diğer sorum da 2 erkek ya da 1 erkek 2 kadın şahit borçlar hukukunda geçiyor. Mehir konusu olduğundan dolayı bu nikah akdi için de mi bu şekilde şahitler söz konusu? Yani 2 kadın şahit ile nikah geçerli olabilir mi?

Cevap:
Şahitliğin nisapları konusunda icma var; buna aykırı davranmak ve yorum yapmak için bir zaruret de yok.

(Müslüman bayanın Müslüman olmayan erkekle evlenmesinin dinimizce yasak olması ile ilgili olarak şu bağlantıya ve ayrıca şu bağlantıya bakınız. -Site editörü-)

6 Ocak 2021 Çarşamba

Namazda Kur'an'ı yüzünden bakarak okumak olur mu?


Soru:
Uzun okumayı sevdiği için namazlarımda, Mushafı uygun bir yere koyup yüzünden okusam caiz olur mu?

Cevap:
Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre farz olsun nafile olsun namazlarda kıraati (Kur'an okumayı) Mushaf'a veya okunacak sure ve âyetlerin yazılı olduğu bir yere bakarak yapmak caizdir.
Mâlikîlere göre farz namazlarda Mushaf ve kâğıt gibi bir yerden okumak mekruh, nafile namazların baş tarafında okumak ise caizdir.
Ebû Hanîfe'ye göre Mushaf'a bakarak okumak namazı bozar.
Ebu Yusuf ve Muhammed'e göre Ehl-i kitab'a benzemek kastı varsa mekruhtur.

Mezhepler arasındaki bu farklı görüşlerin gerekçeleri şöyledir:
Caiz diyenler, ashab ve tabiun zamanında böyle uygulamaların bulunduğuna dayanmışlardır.
Caiz değil diyenler ise "namazda bir başka şeyle fazlaca meşgul olma"nın namazı bozacağı kuralını uygulamışlardır.
Buna göre fazla meşgul olmadan okuyacak şekilde tedbir alınır, ona göre okunacak kısım uygun yere yeleştirilir veya yansıtılırsa namazda böyle bir yere bakarak okumak caiz olur.

(Aynı konuda farklı birinin sorusu:)

Soru:
Ben 4-5 gündür namaz kılmaya çalışıyorum ama dualar daha ezberimde değil, ayrıca yanlış olmasın diye kelimesi kelimesine okumak lazım, bu yüzden hep kitaba bakarak kılıyordum, ama bu namazı bozarmış, şimdi ben ne yapacağım, böyle alıştırmak için kabul olmayacağını bile bile öğrenmek için kılmalı mıyım, yoksa tam olarak ezberleyince mi kılmalıyım.

Cevap:
Öğreninceye kadar kitaba bakarak okuyabilirsin ve bu bakma fiili namazını bozmaz. Kesin olarak namazına devam et, "önce tam olarak okuyayım, sonra kılarım" deme.

5 Ocak 2021 Salı

Seferilik hakkında sorular (vatan-ı asli)


Soru:
A şahsı eşi ve çocuklarıyla Ankara'da yaşamaktadır. İşi de esasen oradadır. Fakat arasıra bir günlüğüne ya da iki üç günlüğüne İstanbul'a ve İzmir'e gelip dönmektedir. İstanbul'da ve İzmir'de de kendisine ait birer ev vardır. Bu üç şehirde de evinin olması üç şehirde de mukim olması anlamına mı gelir?

Cevap:
Bu evlerde eşleri bulunmadıkça yalnızca evin olması orayı asıl vatan haline getirmez.

Soru:
A şahsı eşi ve çocuklarıyla Ankara'da yaşamaktadır. İşi de esasen oradadır. Antalya'da da bir yazlık evi bulunmaktadır. Bu eve 15 günden az (hanımıyla birlikte) gittiği zaman seferi midir, mukim midir?

Cevap:
Yazın onbeş günden az veya fazla kalınan yazlık ev, orada devamlı oturma, maişetini kazanma ve yaşama niyeti bulunmadıkça asıl vatan olmaz.

4 Ocak 2021 Pazartesi

Vücudun kıllarını tıraş etmek


Soru:
İnternet sitelerinde araştırdım. Erkekler için sakal, bıyık, saç, koltuk altı ve makat bölgesi vb. hariç diğer bölgelerin traş edilip edilmeyeceğine dair farklı görüşler gördüm. Dübür bölgesi için kimisi traş edilebilir, kimisi traş edilemez diye belirtiyor.
1. Dübür bölgesi traş edilebilir mi.
2. Makat bölgesi traşı hangi bölgeleri kapsıyor, tam olarak.
3. Affınıza sığınarak popo bölgesini traş etmenini hükmü.

Cevap:
Dışkının çıktığı delik ile onun yumurtalara kadar ön kısmı ve yarığın bittiği yere kadar arka kısmı tıraş edilecek ki, pislik bulaşmasın, temizlik kolay olsun ve koku olmasın. Bu tıraşı yapmak sünnettir.

Soru:
Erkeklerin göğüs kılını kesmesi caiz olur mu? Çok fazla dökülüyor. Yatak ve çamaşırlarım rahatsız edecek kadar kirli gözüküyor.

Cevap:
Bu sebeple kesmek caiz olur.

Soru:
Kadınların kol ve bacak kıllarını ağda ile almalarının hükmü.

Cevap:
Bu kıllar ağda veya başka bir şey ile yok edilebilir.

3 Ocak 2021 Pazar

Hıristiyan kızla evlenmek ve çocuk


Soru:
Ben bir Hristiyan kızla evlenmek istiyorum. Dinen herhangi bir engelin olup olmadığını öğrenmek istiyorum. Ve herhangi bir engel yoksa o zaman doğacak olan çocuk hangi dine göre yetiştirilecek. Buna nasıl karar vereceğiz. Şimdiden kıymetli dakikalarınızı ayırdığınız için teşekkürler. Hayırlı çalışmalar.

Cevap:
Hristiyan bir kızla evlenmeniz caizdir. Doğacak çocuk babaya tabi olarak müslüman sayılır ve müslüman olarak eğitilip yetiştirilmesi gerekir. Yürürlükteki kanunlar buna uymayan, mesela çocuğun hristiyan da olmasına yolu açık bırakan bir madde içeriyorsa ya başta kadınla anlaşmak gerekir veya evlenmekten vazgeçmek icab eder.

(Müslüman bayanın Müslüman olmayan erkekle evlenmesinin dinimizce yasak olması ile ilgili olarak şu bağlantıya ve ayrıca şu bağlantıya bakınız. -Site editörü-)

2 Ocak 2021 Cumartesi

Miras ve faiz


Soru:
Babannemin bankada ylllardır faizde tuttuğu belli bir parası var, bu para miras kaldığında devlet paranın yarısına yakınına el koyuyor. El koyduğu para faizli olan paradan sayılır mı, yoksa kalan paradan mı faizli kısmı atmamız gerekir.

Cevap:
Devletin el koyduğu kısmı faizden mahsup edersiniz, ana para sizindir, yine de faiz kalırsa bunu yoksullara verirsiniz.

1 Ocak 2021 Cuma

İstihare ve kader


İstihare rüya değil, duadır. Rüyada görülen önemli değildir. Kaderimizi bilmeyiz ve biz iyi olsun diye dua ederiz; bu dua da kaderin bir parçası -olacağın ezelde konmuş ve bizim irademize bırakılmış şartı- olabilir.

31 Aralık 2020 Perşembe

Kefir içmek caiz mi?


Kefir, sarhoş eden alkollü içkilerden değildir. Bir içeceğin -sarhoşluk vermesi sebebiyle- haram olabilmesi için, bir insanın bir defada, normal olarak içebileceği azami miktarı içildiğinde insanı sarhoş etmesi gerekir. Kefirde böyle bir etki yoktur ve içilmesi caizdir.
Kefirin birçok faydasından bahsediliyor, zararından söz edeni duymadım. Kefir sütün fermantasyonu yoluyla elde ediliyor ve hiçbir yerde, hiçbir zaman sarhoş eden bir içki olarak kullanılmamıştır. İslam'da yasak olan içki -içilebilir ölçüdeki- çoğu sarhoş eden içkidir. Kefirde böyle bir özellik olmadığına göre içilmesinde de din yönünden bir sakınca yoktur.

28 Aralık 2020 Pazartesi

İHLÂS VE NİYET-11


10- وعن أبي بَكْرَة نُفَيْعِ بْنِ الْحَارِثِ الثَّقفِيِّ رَضِي الله عنه أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال: «إِذَا الْتَقَى الْمُسْلِمَانِ بِسَيْفَيْهِمَا فَالْقَاتِلُ وَالْمَقْتُولُ فِي النَّارِ» قُلْتُ : يَا رَسُول اللَّهِ ، هَذَا الْقَاتِلُ فمَا بَالُ الْمَقْتُولِ ؟ قَال: «إِنَّهُ كَانَ حَرِيصاً عَلَى قَتْلِ صَاحِبِهِ» متفقٌ عليه .

10. Ebû Bekre Nüfey` İbni Hâris es-Sekafî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İki müslüman birbirine kılıç çektiği zaman, öldüren de, ölen de cehennemdedir”.

Bunun üzerine ben:

- Yâ Resûlallah! Öldürenin durumu belli, ama ölen niçin cehennemdedir? diye sordum.

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

- “Çünkü o, arkadaşını öldürmek istiyordu” buyurdu.

Buhârî, Îmân 22, Diyât 2, Fiten 10; Müslim, Kasâme 33, Fiten 14, 15. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Fiten 5; Nesâî,Tahrîm 29, Kasâme 7; İbni Mâce, Fiten 11

Ebû Bekre es-Sekafî

Ebû Bekre Tâiflidir. Annesi ve babası köle olduğu için o da köle sayılıyordu. Müslümanlar Tâif’i kuşattıkları zaman Peygamber Efendimiz, gelip müslümanlara katılan hürler serbest, köleler hür olacak diye ilân etti. Ebû Bekre Tâif kalesinden aşağı, bekre denen bir kuyu çıkrığı ile inerek gelen 23 köleden biriydi. Bu sebeple Peygamber Efendimiz ona Ebû Bekre diye iltifat etti. O günden sonra hep bu künye ile anıldı.

Ebû Bekre çok ibadet etmesiyle tanınan bir sahâbî idi. Rivayet ettiği bu hadîs-i şerîfi hayatı boyunca tatbik etti. Bu sebeple de ashâb-ı kirâm arasında çıkan anlaşmazlıkların hiçbirine katılmadı. Hatta onun “Bir müslüman kılıcını çekip beni öldürmeye kalksa, ona engel olmam” dediği nakledilir. Kendisinden 132 hadis rivayet edilmiştir.

Hicretin 51. yılında (671) Basra’da vefat etti.

Allah ondan razı olsun.

Açıklamalar

Müslümanların kardeş oldukları Allah Teâlâ tarafından açıkca belirtilmiştir [Hucurât sûresi (49), 10]. Kardeşlerin birbirine silah çekmesi olacak şey değildir. Onlar silahlarını din kardeşlerine değil, İslâm düşmanlarına karşı çekmek zorundadır. Müslümanların birbirini öldürmeye kalkması şu âyet-i kerîmeyle kesin bir şekilde yasaklanmıştır:

“Kim bir mü’mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir” [Nisâ sûresi (4), 92]. Yanlışlıkla öldürme durumunda ise, ebediyyen cehennemde kalmak söz konusu değildir. Fakat -yukarıdaki âyetin bir öncesinde belirtildiği üzere- yanlışlıkla öldürmenin de değişik cezaları vardır.

Hadîs-i şerîfte kılıcın zikredilmesi, o devrin kavga ve savaş âletlerinin başında kılıcın gelmesi sebebiyledir. Bugün kılıcın karşılığı tabanca ve benzeri öldürücü âletlerdir.

Peygamber Efendimiz’in, müslüman kardeşine silah çekip öldürenin ve bu esnada ölenin cehennemlik olduğunu belirtmesi üzerine Ebû Bekre, öldürenin neden cehenneme gittiğini anladığını, ama öldürülenin niçin cehennemlik olduğunu anlamadığını söyledi. Bunun üzerine Efendimiz, o kimseyi cehennemlik yapan şeyin, kardeşini öldürmeye kalkması olduğunu belirtti.

Kendisine silah çekilen bir kimse, hasmını öldürmeyi düşünmeden, sadece nefsini müdâfaa etmek için silahını çekse ve onu öldürmek zorunda kalsa, katil sayılmaz. Çünkü o nefsini müdâfaa etmek zorunda kalmıştır. Nefsini müdâfaa etmek ise, dinin emridir. Nitekim 1360 nolu hadiste göreceğimiz üzere sahâbîlerden biri ile Peygamber Efendimiz arasında şöyle bir konuşma geçer:

- Yâ Resûlallah! Adamın biri gelip malımı elimden almaya kalksa, ne yapmalıyım?

- “Malını ona verme!”

- Ya adam benimle kavga etmeye kalkarsa?

- “Sen de onunla dövüş!”

- Ya beni öldürürse?

- “Şehid olursun.”

- Ben onu öldürürsem?

- “O cehennemlik olur” (Müslim, Îmân 225).

Bir insanın âhiret hayatını da mahvederek ebediyyen cehennemde kalmasına yol açan şey, bir müslümanı öldürmeye niyet etmesi ve bu konuda kararlı olmasıdır. Zira ölenin de, öldürenin de hedefi, karşısındakinin hayatına son vermektir. Birinin ötekinden farkı, daha atılgan davranıp muhâtabını öldürmesidir.

Haksız yere birini öldüren kimse yaptığına pişman olarak samimiyetle tövbe ettiği takdirde, Allah Teâlâ dilerse onu affedebilir. Böyle birinin bağışlanmayacağını söyleyen âlimler de vardır. Fakat şirk dışındaki bütün günahları Allah Teâlâ’nın bağışlayabileceği âyet-i kerimeyle belirlendiğine göre [Nisâ (4), 48, 116] Allah Teâlâ dilerse bunları da bağışlar veya cezalandırır.

Hadisimizin “Kim bir mü’mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir” âyet-i kerîmesini açıkladığı söylenebilir. Dikkat edileceği üzere Peygamber Efendimiz hem ölen hem de öldüren hakkında “müslüman” kelimesini kullanmıştır. Demek oluyor ki, birbirini kasten öldürenler büyük günah işlemekle beraber müslümanlıktan çıkmazlar. Allah’a şirk koşmayan kimsenin ebediyyen cehennemde kalmayacağı, cezasını çektikten sonra cehennemden çıkacağı bilindiğine göre, birbirini öldüren müslümanların da ebediyyen cehennemde kalmayacağı anlaşılmaktadır. Demek oluyor ki, âyet-i kerîme yapılan günahın büyüklüğünü belirtmekte, bu işe teşebbüs edecek olanları ağır ceza ile tehdit etmektedir.

Bu hadîs-i şerîf münasebetiyle iki büyük ashâb kitlesinin birbiriyle yaptığı savaşlar hâtıra gelmekte ve onların durumu merak edilmektedir. Bu konuda söylenecek en doğru ve kestirme cevap şudur:

Onlar ashâb ve müctehid kimselerdi. “Mü’minlerden iki grup birbiriyle çarpışırlarsa, aralarını düzeltin” [Hucurât sûresi (49), 9] âyet-i kerîmesi gereğince zan ve kanaatlerine göre bir tarafı haklı buldular ve o tarafta yer aldılar. Maksatları birilerini öldürmek, karışıklık çıkarmak değil, müslümanların arasını bulmaktı. Şüphesiz bu olayların çıkmasına sebep olanlardan biri haklıydı. Haklı olmayan tarafta yer alan sahâbîlerin niyeti haksızı savunmak değildi. Onların düşüncesine göre de tuttukları taraf haklı idi. İctihâdında haklı olanın iki sevap, yanılan âlimin ise bir sevap kazandığı bilinen bir gerçektir.

Bu olaylarda iki gruba ayrılan ashâbın birbirine bakışını, Hz. Ali’nin karşı grup hakkında söylediği şu söz ne güzel ifade etmektedir:

“Bunlar bize karşı haksızlık eden kardeşlerimizdir.” Herşeye rağmen onlar yine de biribirlerine kardeş gözüyle bakıyorlardı. Onların bu bakış açısına iltifat etmeyerek taraflardan birini itham etmeye kalkmak, aradan geçen bunca yüzyıldan sonra bizi doğruya götürmez.

Hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, Allah Teâlâ onları: “Siz insanların arasına çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz” [Âl-i İmrân (3), 110] diye methetmiştir. “En hayırlıları” eleştirme yetkisini kendisinde bulanların onlardan da hayırlı olması, değilse susması gerekir.

Hadisten Öğrendiklerimiz

1. Günah işlemeye niyet edilerek kesin karar verilir, bu kararı kalb de onaylarsa, artık o günah işlenmiş sayılır (12. hadiste bu konu ele alınacaktır).

2. Allah’ın verdiği canı haksız yere alma yetkisi kimseye verilmemiştir. Bu sebeple birini öldürmeye kalkmak, Allah’a ait yetkiye müdâhale etmek olduğundan cezası cehennemdir.

3. İyiliklerde olduğu gibi kötülüklerde de niyete bakılır.

İmam Nevevi-Riyazü's Salihin (Erkam Yayınları)

27 Aralık 2020 Pazar

İHLÂS VE NİYET-10


9- وعَنْ أبي مُوسَى عبْدِ اللَّهِ بْنِ قَيْسٍ الأَشعرِيِّ رضِي الله عنه قالَ: سُئِلَ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم عَنِ الرَّجُلِ يُقاتِلُ شَجَاعَةً ، ويُقاتِلُ حَمِيَّةً ويقاتِلُ رِياءً ، أَيُّ ذلِك في سَبِيلِ اللَّهِ؟ فَقَالَ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « مَنْ قاتَلَ لِتَكُون كلِمةُ اللَّهِ هِي الْعُلْيَا فهُوَ في سَبِيلِ اللَّهِ » مُتَّفَقٌ عليه

9. Ebû Mûsâ Abdullah İbni Kays el-Eş`arî radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:

- Biri cesaretini göstermek, diğeri milletini korumak, öteki kendine yiğit adam dedirtmek için savaşan kimselerden hangisi Allah yolundadır? diye soruldu.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şu cevabı verdi:

- “Kim, İslâmiyet daha yüce olsun diye savaşıyorsa, o Allah yolundadır.”


Buhârî, İlim 45, Cihad, 15, Farzu’l-humüs 10, Tevhîd 28; Müslim, İmâre 150, 151. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-cihad 16; Nesâî, Cihad 21; İbni Mâce, Cihad 13


Ebû Mûsâ el-Eş`arî

Yemen’in Zebid bölgesinde yaşayan ve güzel davranışlarıyla Hz. Peygamber’in takdirini kazanan Eş’arîlerdendir. Hz. Peygamber’in İslâm’a davet ettiğini duyunca, onu görmek üzere iki ağabeyi ve 52 kişiyle birlikte bir gemiye binip yola çıktılar. Fakat fırtına onları Habeşistan’a sürükledi. Karaya çıkınca, Peygamber Efendimiz’in amcasının oğlu Ca`fer-i Tayyâr ile birçok müslümanın orada olduğunu öğrenip sevindiler. Hicretin 7. yılında (628) Medine’ye döndüler. Önce Habeşistan’a sonra da Medine’ye giderek iki hicret yaptıklarını ve bu sebeple Allah’ın rızâsını kazandıklarını Resûl-i Ekrem Efendimiz’den duyunca çok sevindiler. Ebû Mûsâ el-Eş`arî o tarihten sonra Peygamber Efendimiz’den hiç ayrılmadı. Onun maiyyetinde bütün savaşlara katıldı.

Hz. Ömer ve Hz. Osman devirlerinde yıllarca Basra ve Kûfe valiliği yaptı. Birçok beldenin İslâm topraklarına katılmasını sağladı.

Ashâb-ı kirâm’ın en büyük altı âliminden biri sayılırdı. Kur’ân-ı Kerîm’i bizzat Peygamber Efendimiz’den öğrendi, Basralılara ve Kûfelilere yıllarca Kur’an öğretti. Çok güzel bir sesi vardı. O Kur’an okumaya başlayınca herkes derin bir huşû ile dinlerdi. Bir gece Resûl-i Ekrem Efendimiz Hz. Âişe’yle birlikte onun Kur’an okuyuşunu dinledikten sonra, kendisine Hz. Dâvûd’unkine benzer bir ses verildiğini söyledi. Hz. Ömer onun Kur’an okumasını istediği zaman:

- Ebû Mûsâ! Bize Rabbimizi hatırlat! derdi.

Ebû Mûsâ uzun yıllar idarecilik yapmasına rağmen dünya malına hiç iltifat etmedi. Herkese Hz. Peygamber zamanında yaşadıkları mütevâzi hayattan örnekler vererek sâde yaşamanın güzelliğini anlattı.Çok hayâlı bir insandı. Geceleri uyurken vücudunun açılabileceğini düşünerek bir nevi pijamayla yatardı. Allah’tan utandığı için karanlıkta iki büklüm yıkandığını söylerdi. Talebelerini yumuşak kalbli olmaya teşvik eder, Allah korkusundan dolayı ağlamayı tavsiye eder ve:

- Ağlayamıyorsanız, ağlamaya gayret edin! Zira cehennem ehli, göz pınarları kuruyana kadar ağlayacak, sonra içinde gemiler yüzecek kadar kanlı yaşlar dökecekler, derdi.

Ebû Mûsa el-Eş`arî 360 hadis rivayet etmiştir. 63 yıllık hayatının çoğu İslâm’a ve insanlara hizmet etmekle geçen bu muhterem sahâbî, hicretin 42. yılında (662) Kûfe’de, bir rivayete göre de Mekke’de vefat etti.

Allah ondan razı olsun.

Açıklamalar

Hadîs-i şerîfin muhtelif rivayetlerinde görüldüğü üzere, cesaretini göstermek, milletini korumak ve kendine yiğit adam dedirtmek gibi gayelerden başka, sırf ganimet elde etmek ve öfkesini yatıştırmak için savaşanların hâli de Peygamber Efendimiz’e sorulmuştur. Bu düşüncelerle savaşanlardan hiçbirinin Allah yolunda cihad etmiş olamayacağını kesin bir dille açıklayan Resûl-i Ekrem Efendimiz, 1346 numara ile tekrar görüleceği üzere ancak İslâmiyet’i yayıp yaşatmak (i`lâ-yi kelimetullah) için savaşanların Allah yolunda cihad etmiş sayılacağını belirtmiştir.

Hadisin metninde geçen kelimetullah sözüyle, kelime-i tevhîd yâni Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah kastedilmiştir. İslâm’ı en iyi ve en kısa bir şekilde ifade eden kelime-i tevhîd müslümanların parolası gibidir. Müslümanın en önemli görevi, dilinden düşürmediği bu aziz kelimeyi ufukların ötesine götürmek, başkalarının da Allah’ı tanımak suretiyle mutlu olmasını sağlamaktır. Cihad bu demektir. O hâlde böylesine yüce bir gaye için savaşmak varken, nefsânî duygular ve basit çıkarlar için vuruşmak elbette yanlıştır.

Allah’ın rızâsını kazanmak için savaşmak ön planda geldiği takdirde, zikredilen diğer hedeflerin gözetilmesi asıl maksada zarar vermez. Meselâ milletini korumak için vuruşan kimsenin asıl gayesi Allah’ı hoşnut etmek, İslâm yurduna düşman ayağı bastırmamak ise, kendi milletini koruma duygusu bu hedefe ters değildir.

İnsanoğlunun yaptığı her harekette niyetine bakıldığı bu hadiste bir kere daha ortaya konmaktadır. Demek oluyor ki, bir can pazarı olan savaşta ölünce şehid, kalınca gâzi sayılabilmek için Allah’a hizmet aşkının ön planda tutulması gerekmektedir. Bunu Ebû Ümâme el-Bâhilî’nin rivayet ettiği şu hadîs-i şerîf daha açık bir şekilde ortaya koymaktadır:

Adamın biri Resûl-i Ekrem’e gelerek:

- Para ve şöhret için savaşan bir adam sevap kazanır mı? diye sordu.

Peygamber Efendimiz:

- “Hiçbir şey kazanamaz”, buyurdu.

Adam bu soruyu Resûl-i Ekrem’e üç defa sordu. Her defasında da aynı cevabı aldı. Sonra Hz. Peygamber sözünü şöyle tamamladı:

“Allah Teâlâ sadece kendi rızâsı için yapılan ibadetleri kabul eder, başkasını değil” (Nesâî, Cihad 24).

Hadisten Öğrendiklerimiz

1. İşler değerlendirilirken hangi maksatla yapıldığına bakılır. İyi niyetle yapılmışsa Allah katında makbul olur.

2. Allah’ın rızâsını kazanmak için savaşmak yerine menfaat ve nefsi tatmin için vuruşmak doğru değildir.

3. Dünyaya gönül bağlamak, insanı yüce hedeflere varmaktan alıkoyan basit ve önemsiz bir uğraştır.

4. Cihad gibi en önemli bir görev bile, ancak ihlâs ile yapılırsa bir kıymet ifade eder.

İmam Nevevi-Riyazü's Salihin (Erkam Yayınları)