27 Eylül 2016 Salı

Hz. Peygamber'in "Din, Allah'a, Resulüne, Müslümanların Yöneticilerine Ve Tüm Müslümanlara Nasihattir Sözü

Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabb'il âlemin. Ve sallallahu ve selleme ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmaîn.

"Fethu'l-Bari" (Sahih-i Buhari Şerhi)
   
2. BÖLÜM ÎMÂN   

42. Hz. Peygamber'in "Din, Allah'a, Resulüne, Müslümanların Yöneticilerine Ve Tüm Müslümanlara Nasihattir Sözü

Yüce Allah da şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve Resûlü'ne karşı samimi (bağlı) olurlarsa...[et-Tevbe,91]

57- Cerir b. Abdullah'ın 
(radıyallahu anh) şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Hz. Peygamber'e 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) namaz kılmak, zekat vermek ve her müslümana (karşı) hayırhah olmak üzere biat ettim.[Hadisin geçtiği diğer yerler:524,1401,2714,2715,7204]

Açıklama

"Din nasihattir": Bu söz mübalağa olarak kabul edilebilir. Burada kasdedilen "Dinin büyük kısmı hayırhahlıktır, nasihattir," anlamıdır. Nitekim "Hac Arafattır" hadisi de böyledir. Bu söz ilk anda anlaşıldığı şekilde de kabul edilebilir. Çünkü kişinin ihlasla yapmadığı, içinden gelerek samimiyetle davranmadığı hiçbir şey dinden sayılmaz.

el-Mâzirî şöyle demiştir: Nasihat sözcüğü aslında balı süzmek anlamına gelir. Nitekim halis olan şey hakkında bu sözcük kullanılır. Yahut da bu söz ip ile bir şeyi dikmek anlamına gelir. Bunun anlamı iğnenin yırtılan yerleri bir araya getirmesi gibi, kişinin kardeşinin dağınıklığını nasihatla toparlamasıdır. "Tevbe-i Nasûh" da böyledir. Günah dini yırtmakta, tevbe de onu dikmektedir."

Hattâbî ise şöyle demiştir: "Nasihat", pek çok anlama gelen bir sözcüktür. Anlamı, nasihatta bulunulan kişinin kısmetinin bolluğu ve avamî tabiriyle şanslı olması ile ilgilidir. Bu kelime çok özlü bir kelimedir. Hatta sözler içinde bu kelime kadar özlüsü yoktur.

Bu hadis hakkında da "dinin dörtte biri" denilmiştir. Bunu dört hadisten biri kabul edenler arasında Muhammed b. Eşlem et-Tûsî'nin olduğu bilinmektedir.

Nevevî ise bu konuda şöyle der: Hatta bu hadis tek başına dinin bütün amaçlarını gerçekleştirmektedir. Çünkü din hadiste zikredilen hususlardan iba­rettir:

"Allah için hayırhah olmak, nasihatta bulunmak", O'nu layık olduğu sıfatlarla nitelemek, iç ve dış ile O'na boyun eğmek, O'na itaat etmek suretiyle O'nun sevdiği şeylere rağbet göstermek, günahları terk etmek suretiyle O'nun öfkelen­diği şeylerden uzak durmak, O'na isyan edenleri döndürmek için cihad etmektir.

"Allah'ın kitabı için nasihatta bulunmak", onu öğrenmek, öğretmek, hakkıyla okumak, güzel bir biçimde yazmak, anlamını kavramaya çalışmak, çizdiği sınır­ları ezberlemek, içindekilerle amel etmek, onu geçersiz kılmaya çalışanlara karşı onu savunmaktır.

"Allah'ın Resulü için nasihatta bulunmak, hayırhah olmak", onu yüceltmek, hayatta iken de öldükten sonra da ona (onun davasına) sahip çıkıp yardım et­mek, öğrenmek ve öğretmek suretiyle sünnetini ihya etmek, sözlerine ve fiillerine uymak, onu ve ona uyanları sevmektir.

"Müslümanların yöneticilerine nasihatta bulunmak, hayırhah olmak", yerine getirmek zorunda oldukları görevde onlara yardımcı olmak, gaflet etmeleri du­rumunda onları uyarmak, bir hata yaptıklarında kusurlarını gidermek, insanları onun yönetiminde birleştirmek, emiru'l-mü'minine nefret besleyenlere karşı çık­mak, onların bu tavırlarını reddetmek. Onlara karşı en büyük hayırhahlık, na­sihatta bulunmak, onları en güzel bir yolla haksızlık yapmaktan uzaklaştırmaktır.

Müctehid imamlar da "Müslümanların imamları (yöneticileri)" kavramının kapsamına girmektedir. Onlara karşı hayırhah olmak da; ilimlerini yaymak, ha­yat hikayelerini anlatmak, onlara karşı hüsnü zanda bulunmaktır.

"Tüm Müslümanlara hayırhah olmak", onlara şefkatli olmak, yararlı olacak şeyler yapmak, onlara kendileri için yararlı şeyler öğretmek, eziyet etmemek, kendisi için istediğini onlar için de istemek, kendisi için çirkin gördüğü şeyi onlar için de çirkin görmektir.

Bu hadisten çıkan diğer bir sonuç da şudur:

"Nasihat"a din ismi verildiğinden amele de din denilir. Buhârî de İman kita­bının büyük bölümünü bu anlayışa dayandırmıştır.

Hz. Peygamber'e 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bey'at ettim": Kadı Iyaz şöyle demiştir: "Namaz ve zekat çok bilindiğinden yalnızca onlar zikredilmiş, oruç ve diğer ameller zikredilmemiştir. Çünkü onlar işitip itaat etme kapsamına dahildir."

58- Ziyâd b. Alâka'dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:

Muğîre b. Şu'be'nin vefat ettiği gün Cerir b. Abdullah'ın kalkıp (minbere çı­karak) Allah'a hamd-ü senada bulunduktan sonra şöyle dediğini işittim:

"Yalnızca Allah'tan korkun, onun ortağı yoktur. (Yeni) İdareciniz gelinceye kadar ağırbaşlı ve sakin olun. O size şimdi (yakında) geliyor".

Daha sonra şunları söyledi:

(Vefat etmiş olan) İdareciniz (Muğîre b. Şu'be) için (Allah'tan) af talep edi­niz. Çünkü o affetmeyi severdi". Sonra da şunları ilave etti:

"Ben Hz. Peygamber'in 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)yanına gelerek; Sana İslâm üzere bey'at ediyorum, dedim. O da bana her müslümana karşı hayırhah olmayı şart koştu, ben de ona bu şart üzere bey'at ettim. Bu mescidin Rabbi'ne yemin ede­rim ki ben size karşı hayırhahım".

Daha sonra istiğfar ederek minberden indi.

Açıklama

Muğîre b. Şu'be'nin vefat ettiği gün": Muğîre b. Şu'be, Muâviye'nin 
(radıyallahu anh) halifeliği döneminde Küfe valisi idi. Hicrî 50 yılında vefat etti. Ölümü sırasında yerine oğlu Urve'yi vekil bıraktı. Onun yukarıda zikredilen Cerîr'i vekil bıraktığı da söy­lenmiştir. Bu sebeple Cerîr yukarıdaki konuşmayı yapmıştır. Bunu Alâî Ahbâr-u Ziyâd isimli eserinde zikretmiştir.

Cerîr Müslümanlara Allah'tan korkmanın ardından ağırbaşlılık ve sükûneti emretmiştir. Çünkü genellikle idarecilerin ölümü bir kargaşa ve fitneye sebep olur. Özellikle de Kûfe'de o sıralarda idarecilere karşı bir muhalefet söz konusu idi.

"İdareci size gelinceye kadar": Yani ölen idarecinizin yerine yenisi gelinceye kadar.

"Şimdi geliyor": Bu ifâdeyle yönetilenler için durumu kolaylaştırmak adına süreyi yakınlaştırmak istemiştir. Durum öyle de olmuştur. Çünkü Muğire'nin vefat haberi Muaviye'ye ulaştığında o derhal Basra valisi Ziyad'ı Kûfe'ye idareci olarak tayin etmiş ve hemen oraya hareket etmesini emretmiştir.

"O da affı severdi": Bu ifade, bir işe kendi cinsînden karşılık verileceğini gös­termektedir.

Hadisten Çıkan Sonuçlar

1. Bu hadiste "müslümana karşı hayırhah olmak" denilmesinin sebebi yay­gın duruma işaret etmek içindir. Yoksa aslında kâfire karşı da şu şekilde hayır­hah olunur: Onu İslâm'a davet etmek, herhangi bir konuda danıştığında ona doğruyu göstermek. Onun satım akdi üzerine satım yapma vb. konularda âlim­ler farklı görüşler belirtmişlerdir. İmam Ahmed b. Hanbel bunun yalnızca Müslü­manlara özgü olduğunu ifade ederek bu hadisi delil göstermiştir.

2. Buhârî îman kitabını nasihat konusu ile bitirmek suretiyle; zayıf hadisle değil sahih hadisle amele yönlendirerek Müslümanlara karşı hayırhahlığın gere­ğini yerine getirdiğine işaret etmiş, son olarak da kendi durumunu ortaya koyan Cerîr'in konuşmasını vermiştir.

"İdareciniz size şimdi geliyor" sözü ile uygulayan kişi gelinceye kadar dinî hükümlere bağlanmanın gerekliliğini ima etmiştir. Çünkü kıyamete kadar Hakk'ın yardımına mazhar olan bir grup sürekli bulunacaktır ki bunlar da hadisçilerin fakih olanlarıdır.

"İdareciniz için Allah'tan af talep edin" sözü ile yaptığı bu güzel iş sebebiyle kendisine dua edilmesini talep etmektedir.
Buhârî bu bölümü "istiğfar etti ve minberden indi" sözü ile noktalayarak ko­nunun bittiğine işaret etmiş, bunun ardından İlim kitabını/bölümünü kaydetmiş­tir. Çünkü hayırhahlıkla ilgili hadiste yer alan şeylerin büyük bir kısmı ilim öğ­renmek ve öğretmekle gerçekleşmektedir.


Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.

Hiç yorum yok: