22 Eylül 2016 Perşembe

Vahye uy ve aklını kullan-Hayrettin Karaman

...Aklı iyi işleterek imana ulaşmak ne kadar insanca ve insana yaraşır bir durum ise onu bir yana bırakıp körü körüne başkalarının peşine düşmek, bâtıl inanç ve gelenekler üzerinde düşünmemek de o kadar insanı kendine yabancılaştıran ve onu âdeta akılsız canlılar seviyesine indiren bir tutum, bir davranıştır.

Allah Teâlâ kullarına, doğruyu, güzeli ve iyiyi bilmek ve bulmak için iki değerli kaynak lütfetmiştir: Vahiy ve akıl.

Vahyi yalnızca peygamberler alır ve ümmetlerine ulaştırır, uygular, gerektiği kadar da açıklama yaparlar. Bu üç vazife ve imtiyazda onların ortağı yoktur. Adı, rütbesi, beşeri bilgisi, yorumu, sosyal mevkii, akademik derecesi… ne olursa olsun başka hiçbir beşer doğrudan Allah'tan bilgi alamaz, yorumu, rüyası, ilhamı, keşfi, düşüncesi hatadan salim olamaz, hatasızlık iddiasında bulunamaz. Dine ait bilgi ve hüküm konusunda herkes birinci derecede vahye dayanmak mecburiyetindedir; çünkü aklın alanına girmeyen din bilgi ve hükümlerinde tek kaynak vahiydi...

...Akla sunulan bilgiler beşerden ise onun ilk adımı “şüphe ve araştırma” olacaktır; bu yüzden Allah Teâlâ yanılan kullarına “akıllarını niçin kullanmadıklarını, niçin şüphe edip araştırma yapmadıklarını soruyor, bunu yapmayanları kınıyor.

Puta tapan cahiliye insanları “geçmişlerimiz, büyüklerimiz böyle dediler, biz de onlara uyarız” diyorlar, Allah Teâlâ ise “doğrunun, güzelin, iyinin ölçütü geçmişlerinizden intikal eden bilgi ve gelenek değildir, vahiy ve akıldır, bunlara uyun, başkalarını da bunlara göre değerlendirin” diyor...

...Alimler, mürşidler, metbular, kanaat önderleri… akla ve vahye dayanmak, tabileri de onların söz ve davranışlarını vahiye ve akıl ölçütlerine vurmak durumundadırlar; aksi halde dünya ve ahrette hüsran kaçınılmaz olur.


Yazının tamamı için:

Hiç yorum yok: