Rabbimiz buyuruyor:
"Allah,
içinizden iman edip salih ameller yapanlara şu vaatlerde bulunmuştur:
Kendilerinden öncekileri yeryüzüne hâkim kıldığı gibi, onları da mutlaka hâkim
kılacak; onlara kendileri için razı olduğu dinlerini yaşama imkânı verecek ve
korkularını güvene çevirecektir..." -Nûr Suresi, 55. ayet-
"Allah,
"Ben ve peygamberlerim mutlaka üstün geleceğiz" diye yazmıştır.
Gerçekten de Allah sonsuz kuvvet ve karşı konulmaz kudret sahibidir." -Mücâdele Suresi, 21. ayet-
"Mü’minler,
düşman topluluklarını karşılarında gördüklerinde: “İşte Allah ile Resûlü’nün
bize vadettiği zafer; Allah ve Resûlü doğru söyledi.” dediler; bu durum onların
sadece iman ve teslimiyetini artırmıştır." -Ahzâb Suresi, 22.ayet-
Ashap olabilmek...
Ashap; bir zorluk veya tehlike ile
karşılaştıklarında sarsılıyorlardı. Ama, bu baş gösteren sarsıntıyı
"gelecek yardımın müjdesi" olarak algılıyorlardı. Çünkü
onlar, daha önce yüce Allah’ın şu ayetine iman etmişlerdi “Acaba
sizden öncekilerin başlarına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeksizin,
cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine ağır sıkıntılara ve zorluklara
uğradılar, öylesine sarsıldılar ki, Peygamberleri ile çevresindeki inanmışlar
“Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” dediler. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı
yakındır” -Bakara Suresi,
214.ayet-
Bugün Ümmeti Muhammed’in dünya üzerindeki durumuna bakıp küfrün ve kâfirin daha
güçlü olduğu zannedilebilir. Halbuki bu sıkıntılar Allah’ın kaderidir.
Hakkın varlığı da batılın
varlığı da Allah’ın dilemesiyle olmuştur. Her şey zıddıyla kaimdir. Batılın
varlığı, hakkın zaferini ortaya çıkarmak içindir. Hak ve batıl sürtüşmesi
kıyamete kadar sürecektir.
Müslümanların üzerindeki
zulmün her geçen gün artması, kâfirlerin İslam’ın zaferinden korktuğunun
göstergesidir. Bugün İslam en karanlık dönemini yaşıyor gibi gözükse de İslam
güneşi hiçbir zaman batmayacaktır. Bilakis bu karanlık, yarın doğacak olan
güneşin habercisidir çünkü karanlık zifirileştikçe sabahın yaklaştığını
anlarız.
Allah kıyamet gününe kadar
kalmasını takdir buyurduğu bir din gönderdi. Hiçbir güç, bu dini yok
edemeyecektir.
Bu Ümmet’in geleceği
garantidedir. Çünkü garanti eden Allah’tır.
Allah’ın mağlubiyet
yazmadığı bir dini kimse mağlup edemez.
İslam’a mağlubiyet yoktur.
Onların
bir hesabı var.
Unutulmamalıdır
ki Allah-u Teâlâ’nın hesabı, bütün hesapların üstündedir.
Kur'an
ve hadisler o hesaptan söz ediyor.
Geleceği
haber veriyor.
Ötelerden
haberler var.
İslam'ın
geleceğinden, Kur'an'ın hâkimiyetinden haberler var.
Yeni
fetihlerden, tamamlanmamış fetihlerden haber var.
Her
haberi dosdoğru olan Allah'tan ve O'nun elçisinden haberler var.
Levh-i
Mahfuz'da yazılmış gelecek bilgilerini öğrenmek isteyenlere iyi haberler var.
Bu
haberler, hasta ümmetin geleceğini bildiriyor.
Yarını,
belki yarından da yakını bildiriyor.
“MUSA ALEYHİSSELAM TAVRI!”
"Mûsâ: "Hayır, korkmayın!" Çünkü Rabbim
benimle beraberdir. Bana kurtuluş yolunu mutlaka
gösterecektir" dedi." -Şuarâ Suresi,62.ayet-
İşte O
Güneş Gibi Parlak Gerçekler
1- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
tarihin çizgilerini çizmiştir. O'nun tam da tarif ettiği gibi devam eden bir
süreç geldi ve hâlâ sürmekte. Mucizevi bir haberi canlı canlı izliyoruz.
İnsanlığın yeniden doğduğu
Peygamberli günler, yirmi üç yıl sürdü.
Tarihin nakşedildiği
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in izinden giden halifeler dönemi, otuz
yıl sürdü.
Ardından, Osmanlı
dönemi başladı. Osmanlı Hilafeti'nin yıkılması ile o da bitti.
Daha sonra Müslümanlardan
olmayanların kararlar verdiği dönem başladı. Temeller oyulmak istendi. Bir
yuvarlanıştır başladı.
Ne var ki bu, haber
verilmiş bir dönemdi.
Günü, zamanı belli değildi
ama ne olacağı belliydi; oldu.
Resulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
"Allah’ın
dilediği zamana kadar aranızda peygamberlik kalır. Sonra gitmesini
dilediğinde gider. Sonra peygamberlik izinde bir halifelik olur. Allah’ın
kalmasını dilediği kadar o da kalır. Kalkmasını dileyince de kalkar.
Sonra zorlu krallıklar olur. Kalmasını dilediği kadar o da kalır. Kalkmasını
dileyince de kalkar. Sonra kötü dönem gelir. Kalmasını dilediği
kadar o da kalır. Kalkmasını dileyince de kalkar. Sonra tekrar
peygamberlik izinde bir halifelik olur." Sonra sustu.”
-Ahmed bin Hanbel, Müs.
Kufiyyin, 17680-
Ve şimdi peşinden gelecek dönem gözleniyor.
O da Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellemin izinde olan "Hilafet" dönemidir.
Bugün değilse yarın. Ama
muhakkak gelecek bir dönem.
Bütün gayretler o günün
yakın olması için.
Emeller o güne ermek için.
Raşid Halifeler dönemi
gelecek ve bu hilafetin merkezi de Kudüs olacaktır. Kıyamet kopmadan Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellemin miraca çıktığı yerler, dininin hükümranlığını
ilan ettiği yerler olacaktır. Bu bir Nebevi mucizedir.
2- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Efendimiz'e dünyanın bütünü gösterildi. Ümmeti'nin o bütüne hâkim olacağı da
bildirildi.
Sevban radıyallahu anh,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu bildirdi:
"Allah,
yeryüzünü bana gösterdi. Doğusunu, batısını gördüm. Ümmet'im bana gösterilene
sahip olacaktır. Kırmızı ve beyaz hazine bana verildi."
-Müslim,Fiten 5/7187-
Ne O'nun döneminde ne de sonraki zamanlarda tüm dünya İslam’la
buluşmadığı halde O, kıldan yapılmış çadır evlere bile İslam'ın
gireceğini, gece ve gündüzün ulaştığı her yere İslam'ın sancağının dikileceğini
haber vermiştir. O'nun haberi kesindir. Açıktır. Zan değildir. Kesin sonuçtur.
Temim ed-Dari radıyallahu
anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden şöyle işittiğini söylemiştir:
"Bu
din, gece ve gündüzün ulaştığı her yere ulaşacaktır. Kıl çadırdan veya yün
çadırdan yapılmış olsa bile Allah, her eve bu dini sokacaktır. Onurlu veya
onursuz, İslam'ın onuru ile onurlanarak veya küfrün zilleti ile zelil
olarak..."
-Ahmed,16344-
Bu da gösteriyor ki yayılma sürecinin dörtte üçü gelecek günlerdedir. Mevcut
olumsuzluklar Allah'ın vaadinin, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Efendimiz'in müjdesinin gerçekleşmesine engel olamaz.
3- Ebu Kubeyl anlatıyor:
-Abdullah bin Amr bin As'ın
yanında idik. "Önce hangisi fethedilecek, Konstantiniye mi Roma
mı?" diye soruldu. Abdullah, bir sandık getirtti. Ondan bir yazı
çıkardı ve dedi ki:
-Biz Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem'in etrafında oturuyor, söylediklerini yazıyorduk.
Bu soru O'na soruldu.
Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdular ki:
"Önce Konstantiniye
fethedilecek." -Ahmed,6358-
"Önce
Konstantiniye..." demişti. O fetih, sekiz asır sonra gerçekleşti. Öncesi
sekiz asır sonra gerçekleştiğine göre sonraki Roma için geç kalınmış değildir.
Geç kalma veya atlama yok!
Fetihler yoldadır.
Sadece zamanın gelmesi
gerekiyor.
Bütün işaretler fetihler
dönemine doğru çevrilmiştir.
4- Allah-u Teâlâ Kuran-ı Kerim'de
kâfirlerin İslam'ı ezmek için büyük bütçeler harcayacağını haber vermişti:
"
Kâfirler, insanları Allah yolundan alıkoymak için mallarını harcarlar. Daha
sonra da harcayacaklar. Ama bu harcanan mal onlara bir pişmanlık sebebi olacak.
Çünkü hedeflerine varamadan mağlup olacaklar. Ve kâfirler toplanıp cehenneme
sürülecekler." -Enfal Suresi,36.ayet-
Allah-u Teâlâ’yı onlardan
öncekiler mağlup edemediler. Onlar da edemeyecektir. Galibi belli bir savaştır
bu. Galip, Allah'tır. Dün de, bugün de yarın da hep O galiptir. O, Kendi
bildiği sebeplerden ötürü kâfirlere mühlet verebilir. O'nun her işi hikmettir.
Biz de O'nun hikmetine teslim oluruz.
"Onlar
ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa Allah nurunu
mutlaka tamamlamak istiyor; kâfirler isterse hoşlanmasın." -Tevbe Suresi, 32.ayet-
"Birkaç
sene içinde bu mağlubiyetten önce de, sonra da hüküm ve idâre bütünüyle Allah'a
âittir. O gün mü'minler Allah'ın yardımıyla sevinecekler." -Rûm Suresi,4.ayet-
"Onlar
yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş diye bakmadılar
mı? Oysa öncekiler onlardan daha da güçlüydü. Ne göklerde ne de yerde Allah'ın
elinden kaçıp kurtulacak ve Allah'ı âciz bırakacak hiçbir şey yoktur. O her
şeyi bilir ve her şeye kâdirdir. -Fatır Suresi, 44.ayet-
5- İslam yükseliyor. Üzerine gelindikçe, yasaklarla
çevrildikçe güçleniyor. Budandıkça gürleşiyor.
Şüphesiz Allah’ın vaadi hak
ve İslam yakındır. Bu vaadin gerçekleşebilmesi için Müslümanların bu uğurda
gayret etmesi önemlidir ve bu gayretler önceki beş-on asırda benzeri görülmemiş
bir şekilde arttı. Bütün sansürlere ve baskıya rağmen ezan sesleri yeryüzünde
bir saniye susmuyor; namaz kılınmayan bir tek yer yok; cihad şuuru yayılıyor;
dünyanın diğer ucundaki kardeşleri için vakıflar, kuruluşlar geliştiriyorlar.
Hesap ortadadır. Gelecek,
hem de yakın gelecek İslam'ındır. Çünkü küfür, sırasını devirdi. Batıl
sistemler bir bir çöktü, çökmeye de devam ediyor. Müslümanlar bir dönemlik
gafletlerinin bedelini ödediler. Yükseliş sırası artık İslam'dadır.
Müslümanlar hatalarını anladılar, yeni hamlelerle açığı
kapatmak için kollarını sıvadılar. Şimdi düşmanlarının yaptığı yatırımlar da
İslam'a yarayacak.
Ümmet hastalandı ama
ölmedi.
TARİHTEN BİR SATIR
Hülagü Han, İslam toprağına girdiğinde ölüm saçtı. Hilafeti düşürdü. Abbasi medeniyetini yıktı. Kütüphaneleri yaktı. Namaz kılmayı yasakladı. "Artık, İslam geri dönmez." dedirtecek kadar yaktı, yıktı. Her gün binlerce Müslüman öldürdü. Fırtına gibi esti. Artık, İslam yeşermez sanıldı. Ama kaderinde ölmek olmayan İslam'ı öldüremedi. Hasta edip yatağa düşürdü ama öldüremedi.
Sadece iki yıl sonra, Bağdat'ı ele geçirdikten iki yıl sonra ordusu İslam akidesinden etkilendi. Tek tek Müslüman oldular. İşgal için geldikleri yerden Müslüman mücahitler olarak ülkelerine geri döndüler!
6- Yarın, fetihler günüdür; her eve
İslam'ın güneşinin gireceği gündür. Kader yazıldı, mürekkep kurudu. Bugüne
bakıp kederlenmek yerine yarını düşünüp gayretlenmek daha akıllıca bir iştir. Bugünü
gayretsiz geçirenler yarın esef edecektir.
Duamızla, kendimizi
Allah'ın yardımına uygun hâle getirmekle, çalışıp çabalamakla, sabırla, takva
ehli olmakla hazır olalım. Müjde kesindir. Müjde bir mucizedir.
Küfür kendi ocağında
sönecek.
Bu; yarın sabah namazı
vaktinde de olabilir iki asır sonra da olabilir.
Mülk Allah’ın, hesap
Allah’ındır.
Allah’ın vaadine inanan bir
mü’min olarak İslam’ın yarınından endişe etmeden bekleriz biz.
Gerisini Allah’a bırakırız.
Çünkü Allah dinini
üstün getirecektir.
Nureddin Yıldız Hocaefendi'nin “Edep ve Amel”
kitabı ve "İslam'ın Yarını" sohbetinden alıntı yapılmıştır.