22 Ağustos 2013 Perşembe

İSLAM'IN REİKİ,YOGA VE MEDİTASYONA BAKIŞI


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim

Bismillahirrahmanirrahim

Yoga İslam kültüründe olmayan ve aslı hindistana dayanan bir akımdır. Yoga yapılırken çeşitli düşünceler ve hareketlerle beden ve ruh rahatlatılmaya çalışılır. Eğer bu yapılan hareketler ve söylenen sözler islamiyete ve islami ruha aykırı ise bunu yapmak caiz değildir.

Diğer bir husus ise insanlar bunu bedensel ve ruhsal yönden rahatlamak için yapıyorlarsa, bunun yerine islamiyetin emrettiği ibadetleri yapmak daha iyidir. Çünkü yapılan ibadetler (namaz, oruç vs.) hem insanın ruhunu rahatlatır hem de insanın bedeni yönden sıhhat bulmasını sağlar. Ayrıca bu ibadetleri yapmakla kendi dininin emirlerini yerine getirmenin verdiği bir huzur hali yaşanır. İbadet yerine yapılan sun'i hareketler ibadetin yerini tutamaz. Namaz ve oruç gibi ibadetlerin madden ve manen insana verdiği faydalar ilmen dahi isbat edilmiştir. Yüce rabbimiz Kuran-ı Kerim'de “Kalpler yalnız Allahı zikretmekle mutmain olur.” buyurmuştur.

Bu konuyla ilgili bir araştırma aktarmak istiyorum.

Yoga, reiki, meditasyon ne kadar masum?

Şehir hayatı beraberinde dayanılmaz koşuşturmacalar, yorgunluklar, stresler, çatışmalar, çekişmeler getiriyor.

Yorulan bedenler ve zihinler ertesi güne dinç kalkabilmek için yeni dinlenme ve huzur bulma yolları arıyor. Sürekli bir şeyler yetiştirme telaşı, konsantre olmakta güçlük çekme, dinlenmek için zaman bulamama, çabuk sinirlenme, kendini mutsuz hissetme şehir insanının artık kronik sorunlarından. Yapılan yürüyüşler, koşular ya da gidilen spor salonları fiziksel rahatsızlıkları kısmen bertaraf ediyor. Ama ruhen ferahlamak o kadar kolay olmuyor. Birçok insan huzur bulmak, hayatlarına düzen vermek ve kişisel becerilerini geliştirmek için birçok etkinliğin yanı sıra yogaya da yöneliyor. Yoga diyeti, reiki, zen felsefesi, meditasyon derken bu tarz uzakdoğu inanışları farklı bir şekilde ön plana çıkıyor.

“İntiharın eşiğinden yogayla döndü”, “Yoga boy uzatır, yağları yakar”, “Bedeni ve zihni eğitiyor”, “Depresyona birebir!”, “Yoga ile saf arzuyu bul”, “Yoga yapan çocuklar daha rahat uyuyor”, “İşte bilgeliğe giden dört yol” gibi başlıklar konuyla ilgili özendirmelerden sadece birkaçı. Zihinlerindeki sorulara cevap arayan insanların ruhlarındaki boşluğu gidermek için yoga, meditasyon, feng shui, zen felsefesi gibi şeyler alternatif olarak gösteriliyor. Bu tür uygulamalara sağlıklı yaşam, doğru beslenme, sevgi, mutluluk, pozitif düşünme, evrenle uyum, vücut enerjisini doğru kullanma gibi kavramlarla başlanıyor. Ama günah-sevap, dünya-ahiret, cennet-cehennem, Yaratıcı-kul kavramlarının içi yeni öğretilerle bir anda boşaltılıyor.

Modern yaşamın bir parçası gibi gösterilen ve yapılan uygulamalarla bunu anlatan pek çok şey insanların zihinlerinde iz bırakıyor. Yoga, reiki, meditasyon, Zen felsefesi vb. değişik şekillerde özellikle kadın dergilerinde karşımıza çıkıyor. Birçok televizyon dizisinde de bu tür ögeler özendirici bir şekilde yer alıyor. Yogaya ve onun gibi benzerlerine katılan insanlardan sadece spor yapmalarının ötesinde bazı öğretileri de yerine getirmesi isteniyor.

Yoga uzmanları, öğretiler olmadan yapılan yoganın jimnastik veya aerobik olacağını ifade ediyor. Onlara göre yoga; üç temel varlığımız olan fizik, zihin ve ruh planlarımızın mükemmel şekilde ahengini temin eder. Meditasyon ise, ‘mutluluğun yegane yolu’ olarak telkin ediliyor. Kişisel gelişimle ilgili eserlerde yer alan, hayatı ve benliği anlamlandıran temel kavramlara, Budist, Maniheist, Brahmanist, Taoist bakış açısıyla anlamlar yükleniyor. Yoga yapacak kişinin, bir köşeye oturup rahatlamak için tekrar tekrar yinelediği çoğu büyüsel içerikli söz yada sözcüklere (genellikle “aum/om”) “mantra” deniyor. İnsanlar garip bir şekilde, Hindu, Brahman, Budist, Taoist, Şintoist âlemin kainatta neye karşılık geldiği, kimden ne istendiği belli olmayan “mantra”larını söyleyerek şifa, afiyet ummaya çalışıyor.

Meditasyonla ne amaçlanıyor?


Liderliğini Maharishi Mahesh Yogi’nin yaptığı Transandantal Meditasyon (TM) hareketi de yoga gibi giderek yayılıyor. Onlar da aynı söylemi kullanıyor ve herhangi bir dini amaçlarının olmadığını söylüyorlar. Amaç olarak yine sağlıklı beslenme, enerjiyi dengeleme, huzur ve sükunet konuları öne çıkarılıyor. Mürit adaylarına “kendi inançlarınızı, dininizi değiştirmenize gerek yok” deniyor, ancak, her gün sabah kahvaltısından ve akşam yemeğinden önce olmak üzere iki defa büyük üstad Maharishi’nin resmine bakarak meditasyon yapmanız, transa geçmeniz gerekiyor. TM’nin, Türkiye’de 20 bin kayıtlı üyesi bulunan 5 derneği bulunuyor. Kamuoyunun çok iyi bildiği isimlerin sürekli tavsiye ettiği TM, her geçen gün daha çok insana ulaşıyor. Onlara göre TM, bir din değil. İlahiyatçılara göre ise transandantal meditasyon, Budist “aydınlanma”yı elde etmek için Hindu “Raja Yoga” üzerine temellenen bir din hüviyetinde. Bütün bu Hint kökenli kültlerin hepsinde reenkarnasyon düşüncesi bulunuyor. Çünkü bu, dinlerin temel inancını oluşturuyor. İlahiyatçı-yazar M. Enes Ergene, yoga ve meditasyon söylemleriyle Türkiye’de faaliyette bulunan grupların yoga ve meditasyonu bir nevi spor olarak lanse ettiklerini; ancak gerçekte yoga felsefesinin sosyo-psikolojik açıdan bir dini inanç biçimi olduğunu söylüyor. Tüm dünyada mistisizme ve metafiziğe ciddi bir yönelme olduğunu söyleyen Ergene, “Yoga ve meditasyonda dini sayılabilecek bir dizi rabıta ve trans biçimi, tören, sembol ve ritüeller var. Zaten Amerika’da kendilerini yeni ve kozmik bir dinin üyeleri olarak tanıtıyorlar. Ama Müslüman bir ülkede bunu din gibi tebliğ etmeyi stratejik bulmadıkları için bir nevi spor gibi takdim ediyorlar. Hepsi köken olarak, dünya görüşü olarak ve birer felsefe olarak Uzakdoğu dinleriyle ve özellikle de Budizm’le yakından ilgili.” diyor.

Spor görünümlü felsefeler

New age hareketlerde büyü ve sihir çok büyük bir yer kaplamaktadır. Uzakdoğu dinlerinin tüm büyü ritüelleri, Şamanizm gibi büyü temelli batıl inanışları ve tarih boyunca süregelmiş her türlü o kült inanış bu batıl dinle tekrar dünya gündemine getirilmiştir.

Falcılık, tarot kartları, ruhlarla bağlantı kurarak gelecekten bilgi alma aldatmacası, medyumluk ve kehanette bulunma gibi batıl inanışlar new age kültürünün önemli bir bölümünü oluşturuyor. Zaten Guru ismini verdikleri yoga uzmanları da genelde ruhlarla bağlantı kurdukları, medyumluk yaptıkları, tarot kartları ile geleceği söyleyebilecekleri gibi iddialara başvurarak insanları etkilemeye çalışıyorlar. Oysa gaybı da ve müşahade edilebileni de sadece Allah bilir. (Neml Suresi, 65; Cin Suresi, 26-27).

Onlara göre her insan özünde “ilahlık” enerjisi taşıdığı için, belli bir seviyeye geldiğinde “doğru - yanlış”, “günah - sevap” diye bir şey kalmamaktadır. Onlara göre insanın yaptığı herşey doğrudur.

Psikiyatrist Mustafa Merter: İnsan ruhuyla oynanmaz!
“Avrupa’daki uzun hayatım boyunca, yoğun bir şekilde meditasyon uyguladım. Türkiye’ye gelip İslam’la müşerref olduktan sonra, gitgide meditatif aktivitelerim ikinci plana düştü. Meditasyonu ben, psikoterapide bazı yardımcı metotlara ek olarak telakki ediyorum. Meditasyonu eğer bir dinsel uygulama gibi algılarsak bir süre sonra, zehir haline dönüşebilir. Çünkü meditasyon esnasında değişik bir bilinç boyutuna giriyor ve çıkıyor insan. Bir bağımlılık oluşabiliyor. Oradan bu boyuta geldikleri zaman, bir boşluk hissediyorlar. Dünyadan zevk alan, o hazları hissedemez hale dönüşüyor. Tekrar öbür tarafa dönmek istiyor. Fakat öbür taraftaki hali bulamadığı için, iki cami arasında bînamaz oluyor. Bu gidip gelmelerin sonunda insan, çok ağır depresyona girebiliyor.

- Bu enerji alıp vermelere ne diyorsunuz?

İşin içinde enaniyet var. İşin Rahmani boyutu bitmiş. Büyük bir ego şişmesi oluyor. Bu insanlar yalnız şifada kalmıyorlar, ondan sonra “Ben Hz. Mevlana’yım, reenkarnasyonum. Ben peygamberim, ben Allah’ım” diyenler var. New age grupların temel öğesi, insanların ‘ben yaptım’ duygusunu yaşamalarıdır. Kulluk bilinci yoktur.

(Zaman.1.8.2004, Nuriye Akman röportajı)

Yoga din değilse ne?

Yoga bugünkü Hint dillerine temellik yapan Sanskritçede ‘boyunduruk’ etme anlamındaki ‘yug’ kelimesinden türemiş ve bedenin, duyguların ve zihnin tam kontrolü anlamına geliyor. Bu, bir taraftan vücudun, zihnin ve ruhun uyumu ve bütünleşmesi, diğer taraftan da kişisel ruhun “Evrensel Ruh”la(!) birleşmesi demek. N. V. Raghuram’ın Türkiye’deki yogacıların sitesinde yayınlanan makalesinde “Yoga yaparsam Hindu olur muyum?” sorusu sorularak cevap olarak, “Yoga din değildir” deniyor; ama bakın devamında “din” nasıl bir müessese olarak görülüyor:

“Yoga’nın bir dine ait olduğunu düşünmek, büyükbabanın yeni doğmuş torununa benzediğini söylemek gibidir. Din çoğu zaman bizi sınırlarken yoga bizi genişletir. Bizi köle haline getirmekten ya da dünyanın içinde boğulmaktan, ya da ben-merkezci olmaktan korur. Yaşam yolunda, kişi içsel tanrısal yönünü tezahür ederek büyüyebilir.”

Yine aynı makalede, “Yoga ile âşina olmayanlarımız onu genellikle Hindu dininin bir uzantısı olarak görür ve bilmeden pagan bir ritüelin bir parçası olmaktan çekindiği için yogadan uzak durur. Ancak, Yoga bir din değildir! Çünkü yoga, bilinen tüm dinlerden daha önce başlamış bir felsefedir!” deniyor.

Türkiye’ye sık sık gelen tanınmış gurulardan Shri Mataji’nin çalışmaları durumu en iyi şekilde özetliyor: Harbiye Askerî Müzesi’nin fuar salonunda düzenlenen yoga ayini sırasında katılımcıların Shri Mataji’ye taptıkları için ayaklarını bile öptükleri, ayaklarını yıkadığı suyu içtikleri medyaya yansımıştı. (Milliyet, 23.04.2002) Shri Mataji’nin büyük bir fotoğrafı ile tütsü, Hint müziği ve mumlar, Sahaja yoganın öğretildiği mekanlardan eksik edilmiyor. Eğitime katılanlara önce “aydınlama meditasyonu” yapılıyor, yani herkesin omuriliğinde olduğu varsayılan ‘kundalini enerjisi’ başın üzerine yükseltilip bağlanıyor! Ondan içlerindeki ‘saf çocuğu’ uyandırması isteniyor. Ancak, tüm bunlar, yapılırken Shri Mataji’nin fotoğrafının önünde mum yakarak ona doğru dönük olmak, onunla kalben transa geçmek şart! (06,12,2004, Sabah)

Yoga, meditasyon, şifacılık, biyoenerji tedavileri, transandantal meditasyon gibi uygulamalar bu tarz inanışlarda büyük bir yer tutuyor. Astroloji, tarot kartları, falcılık, medyumluk bu kültürün önemli bir bölümünü oluşturuyor.

Sonu Budizm’e varıyor

Budizm putperest bir anlayış üzerine kurulmuş, çok tanrılı bir dindir. Bu anlayışla yetişen Budist rahipler tüm hayatlarını Buda’ya ibadetle geçirirler. Budizm, tevhidi kabul etmeyen, sadece insanın bazı ahlaki yönlerden gelişimini ve dünyaya ait ızdıraplarından kurtulmasını temel alan özünde çok tanrıcı bir felsefedir. Budizm, insanın dünyaya sürekli geldiği, bir önceki hayatındaki davranışlara göre bir sonraki hayatının şekillendiği (reenkarnasyon) düşüncesi üzerine kurulmuştur. Bunlar İslam’a ve Kur’an’a tamamen zıt düşüncelerdir.

Türkistan’da yetişen büyük velîlerden Ebu Said Ebü’l-Hayr’a bir gün, “Filanca kimse su üstünde yürüyor. Buna ne dersiniz?” diye sorulunca; “Bunun kıymeti yoktur. Ördek ve kurbağa da yüzer.” dedi. “Filan adam havada uçuyor.” dediler. “Sinek ve çaylak da uçuyor. Sinek kadar kıymeti var.” dedi. “Filan kimse, bir anda şehirden şehre gidiyor.” dediler. “Şeytan da, bir solukta şarktan garba gidiyor. Böyle şeylerin dînimizde kıymeti yoktur. Merd olan, herkesin arasında bulunur. Alış-veriş yapar, evlenir. Fakat, bir an Rabbini unutmaz.” buyurdu. 


Sorularla İslamiyet

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


 Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.


EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

19 Ağustos 2013 Pazartesi

125. AĞUSTOS 20-21-22 ORUÇLUYUZ


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim



Eyyam-ı Biyz adı verilen ve kameri ayların 13, 14, ve 15. günleri yarın başlıyor.Bu sünneti yerine getirmek isteyenler 
Yarın(20 Ağustos Salı), 21 Ağustos Çarşamba ve 22 Ağustos Perşembe günlerini oruçlu geçirmeliler.

Her hicri ayın 13, 14 ve 15. günlerinde oruç utmak sünnettir. Nitekim Hz. Hafsa (ra) diyor ki:

«Dört şeyi Resûlüllah (asm) Efendimiz hemen hemen hiç terketmedi diyebilirim: Âşûrâ orucu, Zilhicce'nin ilk on gününün oru­cu, her ayın 13, 14, 15. günlerinde oruç ve bir de sabah farzından ön­ce iki rek'at namaz...» (Ahmed bin Hanbel, Nesâi)

Hadiste geçen günler, Hicri Takvime göre Kameri ayların 13, 14 ve 15. günleridir. Sabah kılınan sünnet ise, sabah namazının sünnetidir.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

17 Ağustos 2013 Cumartesi

124.ÜZÜLÜYORUM...

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

En doğrusunu ben bilmiyorum,bilmemde mümkün değil..

Ama bildiğimiz doğruları da anlatmamız bize farz kılınmış.Bunu bilmeyenler anlattıklarımızdan rahatsız oluyorlar. Anlattıklarımızla "biz çok şey biliyoruz ,siz birşey bilmiyorsunuz" diye dediğimizi düşünüp övündüğümüzü,onları küçümsediğimizi zannediyorlar,ya da ehl-i sünnet değilse,o zaman da senin anlattıklarını küçümsüyor ,kendi itikadının doğru olduğunu düşündüğü için alaylı bir gülümsemeyle seni dinliyor.

En doğrusunu Rabbim cc biliyor;O'da Peygamber Efendimiz'e sav bildirmiş,biz de onun sav açıkladıklarını nakil yoluyla biliyoruz ve bunları aktarmaya çalışıyoruz.Ben de okuduğum,öğrendiğim ve doğruluklarını kati olarak bildiğim herşeyi bu blogda ve günlük hayatımda paylaşmaya çalışıyorum.

Bunu niye anlattım.Çünkü çok üzülüyorum.Çünkü çevremde "elhamdülillah müslümanım, ben Allah'a inanıyorum" diyenlerin sadece bu kadarla kaldığını ve bunun yeterli olduğunu düşündükleri için üzülüyorum.

Ben de Allah'a inanıyorum ,ben de Müslümanım diyor ama kimisi "öldükten sonra toprak olacağım"diyor,kimi "hırsızlık yapanların elinin kesilmesi diye birşeyi kabul etmiyorum" diyor, birisi "örtünme bu zamanda olamaz" diyor,diğeri "ben örtünmediğim için Allah'ın cc beni cehennemde yakacağına inanmıyorum" diyor, bazısı "bu zamana kadar böyle inandım bundan sonra değiştiremem" diyor .
Ben ve eşim hatta kızım bildiklerimizi anlatmaya çalışıyoruz ;Biz herşeyi biliyoruz,hepsini uyguluyoruz demek değil bu.Bu ,biz de çok az bilgi sahibiydik ama araştırarak bulduklarımızın önemini kavradık şimdi o yanlışlarımızı düzeltmeye çalışırken bunu birlikte yapalım diyoruz.Bildiğimiz doğruları anlatmak bize farz diyoruz. Bu doğruları duymak,bu zamana kadar inandıklarının veya inanmak istediklerinin yanlış olduğunu kabullenmek çok zor  geliyor .Hemen itirazlar başlıyor,birkaç isim zikredilerek ben böyle müslüman görmedim deyip İslamı, kişilere endeksleyerek ,bu nasıl müslümanlık diyorlar.Biz müslüman olarak şunlara inanmalıyız böyle itikad etmeliyiz diyerek konuştuğumuz kişiye yönelik konuşurken o,asla bunu kendi üzerine almıyor ve hemen başka müslümanların yanlışlarını anlatmaya başlıyor.Sadece müslümanım demekle müslüman olacağını düşünen bu kişilerlerle konuşmanın ilk 2 dakikasında konuşma böyle devam ediyor.Müslümanlığı kimsenin temsil etmediğini zaten anlatmak istediğimizin "sen ve Allah cc ile olan ilişkin,O'na karşı sorumluluklarındır,başkalarının yanlışlarının senin kulluğunla bir ilgisi yok" demeye çalışıyoruz.Ama hayatı boyunca hiç Kur'an okumamış ,ya da sadece birkaç ayet meali okumuş ,aklıyla yorumlamaya kalkmış bunun tefsiri nedir diye merak edip bakmamış olan herkese sesleniyorum:
O zaman kulaktan dolma duyduklarınızla yetinmeyecek;Siz de Rabbimizin cc gönderdiği Kitab'ın tefsirini okuyacak,Peygamberimiz'in sas hayatını ve sünnetlerini araştıracak,ilmihali öğreneceksiniz...O zaman zaten aynı şeyleri söylüyor olacağız.Oturduğunuz yerden hiçbir kaynak okumadan,İslamiyetle ilgili hiçbir araştırma yapmadan, aklınızı kullanarak bu böyle olmalı ,benim aklım bunu almıyor diyerek herşeyi bildiğinizi zannedip kendinizi kurtarmaya  çalışmayacaksınız.

İşte bu yazı böyle düşünen tanıdığım-tanımadığım herkese ithafen yazılmıştır.

Hidayet verici Rabbim cc bu yazıyı okumayı nasip ettiği herkesi dosdoğru yoluna iletsin;şirke düşmeden,doğru itikadle,imanla ölmeyi nasip etsin.AMİN.



"İnanıyorum,iman ediyorum" derken bile inanmanın ve imanın ne demek olduğunu bilmediğimizi düşünüyorum.
İnanmak nasıl olur,iman etmek ne demek; bu konulara çok kısa ve basit bir şekilde değinmek istedim ki gerçekten biz inanıyor ve iman ediyor muyuz anlayabilelim.

İNANMAK NE DEMEK?
İnanmak, görmüş gibi, kabul etmek, tasdik etmek, beğenmek demektir. Bir insanın Müslüman olabilmesi için, iman sahibi olması, yani dinimizin emir ve yasaklarına inanması şarttır. Yalnız inanması da kâfi değildir; bu emirleri beğenmesi ve sevmesi de şarttır. Bu da bir bilgi işidir. Yapıp yapmamak ayrı, bunları kabul etmek, beğenmek ve sevmek ayrı şeydir. Yapıp yapmamak günah ve sevapla ilgili, kabul etmek ve beğenmek imanla ilgilidir. İmanın altı esası bir bütün olup, çok önemlidir. Ufak bir şüphe götürmez. İnandığı halde, birini bile beğenmemek kâfirliktir.

İslamiyet’i beğenmek
Bir kimse, Amentü’nün altı şartına inansa, fakat Allah’ın emir ve yasaklarından birini beğenmese, mesela (Cehennem lüzumsuzdur veya yoktur) veya (Şarabın haram edilmesi manasızdır) dese, bu kimse imanlı sayılmaz. Amentü’nün içinde Allah’a iman vardır. Allah’a iman, bütün sıfatlarıyla birlikte ona imandır, ayrıca emir ve yasaklarının yani İslamiyet'in doğru ve yerinde olduğuna da inanmak şarttır. Böyle inanmayan iman etmiş sayılmaz. Demek ki, Amentü’ye inanan kimsenin İslamiyet’i beğenmesi şarttır, çünkü İslamiyet, Allahü teâlânın emir ve yasaklarıdır. Emir ve yasakların birini bile beğenmemek küfür olur.

Allahü teâlâyı sevmek de, emir ve yasaklarının hepsinin yerinde ve güzel bulmakla olur. Allah’ı ve onun dostlarını sevmek, sevmediklerini sevmemek de lazımdır. Bir hadis-i şerif meali:
(Allah için seven, Allah için buğzeden, Allah için veren, Allah için yasaklayan, gerçek iman sahibidir.) [Ebu Davud]

İman nedir? 

"İman, Amentü’deki 6 esasa kesin olarak inanmak Muhammed aleyhisselamın, peygamber olarak bildirdiği şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye danışmaksızın, tasdik ve itikat etmektir, inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik ederse, aklı tasdik etmiş olur, resulü tasdik etmiş olmaz. Veya, resulü ve aklı birlikte tasdik etmiş olur ki, o zaman peygambere itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz.

Amentü şöyledir:
[ Allah’a, meleklerine, gönderdiği kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, öldükten sonra dirilmeye inanıyorum. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın da Allah’ın kulu ve son Peygamberi olduğuna şehadet ediyorum.]

Allahü teâlâ, (Onlar gayba[görmedikleri halde Resulümün bildirdiği her şeye] iman ederler)buyuruyor. (Bakara 3) Resulü de, (Dini [hükümleri, dinde bildirilenleri]aklı ile ölçenden daha zararlısı yoktur) buyurdu. (Taberani)

Amentü’nün manası


1.Allah’a inanmak:
Allahü teâlânın varlığına, birliğine, Ondan başka ilah olmadığına, her şeyi yoktan yarattığına, Ondan başka yaratıcı olmadığına kalben inanmak, kabul etmek demektir. Âlemlere rahmet olarak gönderdiği son Peygamberi Muhammed aleyhisselam vasıtasıyla bildirdiği dinin hepsini kabul etmek, beğenmek demektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158]

2.Meleklere inanmak:

Melekler nurani cisimlerdir. Hiçbirinde erkeklik dişilik yoktur. Hepsinin günahsız, emin olduğunu kabul etmek, tasdik etmek, yaptıkları işleri beğenmek şarttır. Bir âyet-i kerime meali:
(Asıl iyilik; Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, nebilere inanmaktır.) [Bakara 177]

3.Kitaplara inanmak:

Zebur, Tevrat, İncil, Kur’an ve diğer kitapların Allahü teâlâ tarafından gönderildiğine, hepsinin hak olduğuna inanmak lazımdır. Ancak, Kur’an-ı kerimden önceki kitapların insanlar tarafından değiştirildiğini, Allah kelamı olmaktan çıktıklarını bilmek, bunu kabul ve tasdik etmek demektir. Önceki kitapların hiç biri değişmemiş bile olsa, Allahü teâlâ tarafından nesh edildiğine yani yürürlükten kaldırıldığına iman etmek gerekir. Bir âyet-i kerime meali:
(Onlar, sana indirilene [Kur’an-ı kerime], senden önceki indirilen kitaplara iman ederler.) [Bakara 4]

4.Peygamberlere inanmak:

Peygamberlerin hepsinin Allahü teâlâ tarafından seçilmiş olup, sadık, doğru sözlü, günahtan masum olduklarını kabul ile tasdik etmek demektir. Onlardan birini bile kabul etmeyen, beğenmeyen kimse, kâfir olur. Peygamberlerin ilkinin Âdem aleyhisselam ve sonuncusunun,Muhammed aleyhisselam olduğuna iman etmek, kabul ve tasdik etmek demektir. Peygamber efendimizin bildirdiği dini hükümlerin hepsini, en güzel şekilde ve eksiksiz tebliğ ettiğine inanmak, bu emir ve yasakların hepsini kabul edip, hepsini beğenmek demektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Bütün Peygamberlere iman edip, hiçbirini diğerinden ayırmayanlar Allah’ın mükafatına kavuşacaktır.) [Nisa 152]

5.Kaza ve kadere inanmak:
Allahü teâlânın insanlara cüzi irade verdiğini, insanların bu cüzi iradeye göre tercih ettikleri ve yaptıkları her şeyi Allahü teâlânın yarattığına iman etmek demektir. Hayır ve şer, her şeyi kulların talep ettiklerini, Allah’ın da bunu dilediği takdirde yarattığını bilmek, bunu kabul ile tasdik etmek ve beğenmek demektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah’ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.)[Ahzab 38]

6.Ahirete inanmak:
İnsanların kıyamet kopunca, dirileceklerine, hesap ve mizandan sonra, Müslümanların Cennete, kâfirlerin Cehenneme gideceklerine ve orada ebedi kalacaklarına iman etmek, bunu kabul etmek ve beğenmek demektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Onlar [Müslümanlar], ahiret gününe iman ederler.) [Bakara 4] 


Önceki yazılarımdan biliyorsunuz ben de Allah'a inanıyordum ama müslümanlıkla ilgili bilgim yüzeyseldi.Öğrendikçe müthiş etkilendim ve istedim ki herkes bilgi sahibi olsun.Bu blogta öğrendiğim ve öğrenmeye devam ettiğim herşeyi Rabbim cc izin verdiği müddetçe paylaşacağım inşallah.İsteğim o ki sizlerde bu blogta veya başka kaynaklardan öğrendiklerinizi anlatın,paylaşın;Allah'ımızın cc dinini genç-yaşlı demeden sıkılmadan,vazgeçmeden doğru olarak anlatalım,yayalım."Ben biliyorum yeter, başkası neye inanırsa inansın" demeyelim; elimizden geldiği kadar anlatmaya çalışalım.Çünkü bazen diyorum ki keşke birileri de bana dinimi anlatsaydı,önemini kavratsaydı.Artık o birilerinin biz olma zamanı gelmedi mi?....

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

14 Ağustos 2013 Çarşamba

122.İKRA BİSMİ RABBİKE


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim

Vahiy meleği, Âdem 'den başlayarak, yüzbinlerce peygamber, tarih boyunca süregelen uzun ve zincirleme görevini en son elçiyle noktalamak üzere, Hira dağı mağralarından birinde tefekkür eden,40 yaşındaki seçkin kula Cebrail as âniden göründüğünde, tanışmayla ilgili hiçbir cümle kullanmaksızın, sadece "İKRA" dedi

"OKU" anlamında ki bu ilk vahiy, 23 yıllık uzun Kur' an maratonunun en başı, ilk adımı, Kur' an'ın anahtarı, ALLAH' ın cc ilk direktifi, İslâm'ın ilk farzıydı.



1- Yaratan Rabbinin adıyla oku.

2- O, insanı bir kan pıhtısından yarattı.

3- Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir.

4- O, insana kalemle yazmayı öğretti.

5- İnsana bilmediğini öğretti.

Kur’an’ın ilk suresi bu suredir. Ve bu sure Allah’ın cc adı ile başlamaktadır. Resulullah’ı yönlendirdiği ilk esnada, yücelerin yücesi ile bağlantı kurduğu ilk anda, seçilmiş olduğu davet yolunda atmış olduğu ilk adımda onu Allah’ın adı ile okumaya yönlendirmektedir: “Oku yaratan Rabbinin adı ile.” Ve sure Allah’ın adı ile başladığı gibi, Rabbin sıfatlarından olan yaratmanın ve hayata başlamanın kendisi ile sağlandığı yaratma sıfatı ile başlamakta ve Allah’ı cc “yaratan” diye nitelemektedir.

Sure sonra insanın yaratılmasını ve hayata başlamasını özel olarak ele almaktadır. “O, insanı bir kan pıhtısından yarattı”. Evet Allah insanı, bu donmuş ve rahime yapışan bir damlacık kandan yarattı. İşte bu son derece sade ve küçük kaynaktan yaratılmıştır insanoğlu. Bu bir damlacık kan pıhtısı da Yaratıcının gücünü göstermekle birlikte ondan da öte O’nun keremini, ihsanını gösterir. Çünkü onun lütfu ile bu kan pıhtısı öğretilebilen ve buna dayalı olarak da, öğrenen insan seviyesine yükselmiştir. “Oku Rabbin en büyük kerem sahibidir. O insana kalemle yazmayı öğretti, insana bilmediğini öğretti.”

Gerçekten insanın doğuşu ile vardığı son durum arasında son derece büyük bir aşamadır bu. Ama Allah’ın cc herşeye gücü yeter. ikramı çoktur. Zaten bu yüzden o baş döndürücü aşamayı gerçekleştirmiştir.

Bu gerçeğin yanısıra, öğretme gerçeği, Rabbin insanı “Kalemle” öğretme gerçeği ortaya çıkmaktadır. Çünkü kalem eskiden olduğu gibi bugün de, insan hayatına en geniş ve en derin etkiyi yapmış ve yapan öğretim aracıdır. O zamanlar bu gerçek şu anda bizim gördüğümüz ve insan hayatında bildiğimiz biçimi ile bu açıklıkta değildi. Ama yüce Allah kalemin değerini biliyor ve insanlığa gelen en son kutsal mesajın inmeye başladığı ilk anda ve Kur’an’ın ilk suresinde kalemin önemine dikkatleri çekiyordu. Halbuki bu kutsal mesajı getiren peygamber kalemle yazabilen birisi değildi.

Şayet Hz. Muhammed sas bu Kur’an’ı kafasından uydurmuş olsaydı, şayet bu Kur’an vahiy ürünü olmamış olsaydı ve eğer onun getirdiği çağrı kutsal mesaj olmamış olsaydı, kalemin önemini vurgulayan bu gerçek daha ilk anda kesinlikle ortaya çıkamazdı.

Sonra sure bilginin alınacağı kaynağı gösteriyor. Bilginin tek kaynağının yüce Allah cc olduğunu, insanın bildiği ve bileceği herşeyi, şu varlık aleminin gizemlerine, şu hayatın ve insanın kendi nefsinin bilinmezliklerine dair çözebildiği neler varsa bunların tümünün kaynağının yüce Allah cc olduğunu belirtiyor. İnsanın tüm bildikleri, oradan, bir başkası daha olmayan bu tek kaynaktan, aldığını ifade ediyor.

Rasulullah’ın sas yüceler yücesi ile bağlantı kurduğu ilk anda inen bu biricik bölümle evet bu bölümle iman düşünce sisteminin geniş olan temeli atılmış oldu. Her iş, her davranış, her adım, her çalışma Allah’ın cc adı ile, O’nun adına yapılır. Allah’ın adı ile başlar, Allah’ın adı ile yürür, Allah’a yönelir ve sonuçta O’na varır. Allah’tır yaratan. O’dur öğreten. Doğuş ve başlangıç O’ndan dır. Öğretme O’ndan, bilgi O’ndan dır. İnsan öğrenebildiğini öğrenir. Öğretebildiğini öğretir. Ama bütün bunların kaynağı yaratan ve öğreten yüce Allah’tır. “O insana bilmediğini öğretti.”

Rasulullah’a sas o andan itibaren hayatı boyunca bütün duygularına hakim olan, dilini Allah’a cc bağlayan, davranış ve yönelişine etki eden kalbinin daha ilk anda almış olduğu bu ilk Kur’an gerçeğidir. Çünkü bu gerçek imanın ilk temeli oluyordu. imam Şemseddin Ebu Abdullah Muhammed b. Kayyim El Cevziyye Zadu’l Mead isimli eserinde, Resulullah’ın sas Allah’ı  cc zikretmesini şöylece özetliyor:

“Yaratıklar içinde yüce Allah’ı cc en mükemmel zikreden Resulullah sas idi. Hatta ağzından çıkan bütün sözler Allah’ı  zikirdi. Allah ile ilgili idi. Ümmetine her emri, yasaklaması, yasa koyması Allah’ı zikri demekti. Rabbinin isimlerini, sıfatlarını, hükümlerini, fiillerini, vaadini ve ihtarını onlara anlatması hep Allah’ı zikir demekti. Allah’ı nimetleri ile övmesi, yüceltmesi, hamd etmesi tesbih etmesi, O’nun Allah’ı zikri demekti. Allah’tan istemesi, O’na dua etmesi, O’na yönelik sevgisi ve O’ndan korkması da Allah’ı zikri demekti. Susması hiçbir şey söylememesi Allah’ı kalbi ile zikri idi:’ Kısacası Resulallah her an ve her şartta Allah’ını zikrederdi. Ayakta iken, otururken, yere uzanmışken, yürürken, binerken, yolculuk ederken, bir yerde konaklarken, bir yere giderken bir yerde kalırken alıp verdiği nefeslerle akıp giden hep Allah’ın zikri idi. 


Rasulullah’ın hayatı en ince ayrıntılarına kadar işte böyle idi. İlk anda aldığı ve imanî düşünce sisteminin derin ve köklü temeline oturduğu kutsal emirlerin etkisi ile değişmiş ve yenilenmiş bir hayattı.

İnsanın Allah’ı tanıması, O’na şükretmesi bu gerçeğin, yani yaratanın, öğretenin ve ihsan edenin Allah olduğu gerçeğinin gereklerindendi.


Kuran-i Kerim Tefsiri - Enfal.de'n faydalanılmıştır.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

5 Ağustos 2013 Pazartesi

115.RABBİMİZİN cc 6.NASİHATI

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim


Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır: "Ey âdemoğlu!
Sizin çokluğunuzla azlıktan, ünsiyetinizle yalnızlıktan kurtulayım diye sizi yaratmadım. Yapmaktan âciz kaldığım bir şey için sizden yardım alayım diye de sizi yaratmadım. Bir menfaati ele geçirmek veya bir zararı defetmek için de sizi yaratmış değilim. Bilakis sizi bana sürekli kulluk, çokça şükür, gece ve gündüz beni tesbih edesiniz diye yarattım. Ey âdemoğlu!
Öncekileriniz ve sonrakileriniz, cinleriniz ve insanlarınız, küçükleriniz ve büyükleriniz, hürleriniz ve köleleriniz hepiniz bana kulluk etmekte birleşseniz, bu yaptıklarınız benim mülkümde zerre kadar bir şey artırmaz.
Her kim hayırlı işlerde gayret ederse sırf kendi iyiliği için eder. Şüphesiz ki Allah'ın hiç kimseye ihtiyacı yoktur.

Ey âdemoğlu! Verdiğin zararın aynısıyla karşılaşırsın ve yaptığının aynısı sana yapılır."


Rabbimizin 104 Kitaptaki Öğütleri (Meva'ız-i Kudsiyye)

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

4 Ağustos 2013 Pazar

114.RABBİMİZİN cc 5.NASİHATI

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

Allâh-u Te'âlâ buyuruyor ki: "Ey Ademoğlu! Tevbeyi eksik edip de beklentisini uzun tutanlardan, amel etmeksizin âhireti(n sevabını) umanlardan, âbidlerin sözünü konuşup, münafık işi yapanlardan olma!
Böyle bir kişi kendisine verilene kanaat etmez, engellenince sabretmez, hayrı emreder ama kendisi işlemez, şerri nehyeder ama kendisi vazgeçmez, sâlihleri sever oysa onlardan değildir, münafıklara buğzeder, halbuki kendisi de onlardandır. Yapmayacağı şeyleri söyler, emrolunmadığı şeyleri yapar, alırken tam alır, verirken tam vermez.
Ey Ademoğlu! Her yeni gün, toprak sana hıtab etmiş olduğu sözünde mutlaka: 'Ey Ademoğlu! Benim sırtımda geziyorsun, sonra (öldüğünde) karnımda gizleneceksin. Benim sırtımda canının istediklerini yiyorsun, ama benim karnımda seni kurtlar yiyecek. Ey Ademoğlu! Ben ürperti eviyim! Ben sual cevap eviyim!
Ben yalnızlık eviyim! Ben karanlık eviyim! Ben yılanların ve akreplerin eviyim! Artık (îmân ve ibâdetle) beni mâmur et, beni harâb etme.' der." (Ğazâtî, Mecmu'atü'r-rasâii':7/89)


Rabbimizin 104 Kitaptaki Öğütleri (Meva'ız-i Kudsiyye)

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

1 Ağustos 2013 Perşembe

111.RABBİMİZİN cc 4.NASİHATI

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”
Bismillahirrahmanirrahim

Allâh-u Te'âlâ buyuruyor ki:

"Ey Ademoğlu! Her kim dünyaya ait bir şeyden dolayı üzgün olursa, Allâh-u Te'âlâ'dan ancak uzaklığı artar. Dünyada ancak derdi, âhirette de meşakkati artar.

Allâh-u Te'âlâ onun kalbine bir sıkıntı yapıştırır ki o belâ ebediyyen ondan kesilmez. Ona bir meşguliyet takar ki ebediyyen ondan feraha çıkamaz.
Ona öyle bir fakirlik verir ki ebediyyen zenginliğe ulaşamaz. Öyle emeller (ve kuruntular) musallat eder ki onlar onu ebediyyen meşgul ederler.

Ey Ademoğlu! Sen farketmediğin halde ömrün bakımından hergün noksanlaşıyorsun.
Sen hamdetmediğin halde Ben sana hergün rızkını getiriyorum, ama sen ne aza kanaat ediyorsun, ne de çokla doyuyorsun.

Ey Âdemoğlu! Hergün mutlaka senin rızkın Benim katımdan sana geliyor. Her gece de mutlaka melekler Bana senin katından kötü bir amel getiriyor.
Benim rızkımı yiyorsun, yine de Bana isyan ediyorsun. Sen Bana dua ediyorsun, Ben sana icabet ediyorum.
Benim hayrım sana doğru iniyor, senin şerrin de Bana ulaşıyor. Ben senin için ne güzel Mevlâyım, sense benim için ne kötü kulsun.

Benim sana verdiğimi hırsız gibi gizlice alıp götürüyorsun, Ben seni rüsvay edecek kötülüklerini birbiri ardınca örtmeye devam ediyorum.
Ben senden utanıyorum, sense Benden utanmıyorsun. Beni unutuyorsun, başkasını zikrediyorsun.

İnsanlardan korkuyorsun, Benden emin oluyorsun. Onların buğzundan korkuyorsun, Benim gazabımdan ise emin oluyorsun." (Ğazâlî, Mecmu 'atii 'r-rasâü, 7/88)


Rabbimizin 104 Kitaptaki Öğütleri (Meva'ız-i Kudsiyye)

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

31 Temmuz 2013 Çarşamba

BENİM KALBİM TEMİZ DİYENLER!!

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim


Son zamanlarda çokça duyuyoruz bu sözü.Bu yüzden bu konuyu ele almak istedim.

Bazı kimseler kalp temizliğini sadece insanlar hakkında bir kötülük düşünmemek yahut yardımsever olmak gibi çok basit manada anlıyorlar. Bununla da kalmayıp insanlara iyi davranmakla, ALLAH’a ibadet mükellefiyetinden kurtulduklarını zannediyorlar Bu şeytanın bir desisesi, nefsin bir oyunudur. Bunlar, namaz kılan ibadet eden bir mü’minin günlük hayatında İslam’ın ruhuna ters düşen ve diğer insanlara zarar veren birtakım noktalar tespit ediyorlar, bunları öne sürüyor ve
“ bu adam namaz kılıyor ama şu hataları da işliyor; ben ise onun düştüğü hatalara düşmüyorum “ diyerek kendi ibadetsizliklerine, onun kusurlarında bir özür kapısı bulmaya çalışıyorlar.

Hidayet rehberimiz, Peygamber Efendimiz’ den (asm) bir hadisi şerif:
“ Bir günah işlediği zaman kalpte bir kara leke hâsıl olur Eğer sahibi pişman olur tövbe istiğfar ederse kalp yine parlar” 

Bu hadisi şeriften temiz ve selim kalbin, ancak günahlardan salim olan ve isyanlarla kararmamış bir kalp olabileceğini öğreniyoruz.

Şuara Suresi'nin 89. ayetinde cennete girecek olanların "Ancak Allah'a selim (temiz) bir kalp ile gelenler..."olduğu bildirilir. Ancak Kuran'da bildirilen kalp temizliği, günümüz toplumlarından bazılarının anladığı gibi bir temizlik değildir. "Kalp temizliği"nin öneminden yola çıkarak, "ben insanlara hiç kötülük yapmıyorum, fakirlere yardım ediyorum, demek ki Allah'ın istediği ahlaktayım" demek,kendi kendini aldatmaktan başka bir şey değildir. Çünkü Kuran'a göre kalbin temiz olması demek, Allah'a yönelmiş ve O'na itaat etmiş olmak demektir.


Belki bazı insanlar, arada sırada fakirlere yardım ederek, hayvanlara yiyecek vererek, komşularına gülümseyerek,"iyi insan" olarak tanınabilirler. Ancak cehennemden kurtulmanın, Allah'ın rızasını ve rahmetini kazanmanın yolu "iyi insan"olarak tanınmak değil, Allah'ın Kuran'da tarif ettiği şekilde bir mümin olmaktır. Bu ahlakı kazanmadan yapılan ve cahiliyenin kendi değer yargılarına göre "iyilik" olarak kabul edilen bir davranışın, Allah katında herhangi bir değeri olmayabilir.

*
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir.Ama iyilik,Allah'a, ahiret gününe, meleklere,Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara,yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda,hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar,doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.(Bakara Suresi, 177)

*Kuran'a göre kalbi temiz olan insan, Allah'a iman eden, Allah'ın emir ve yasaklarına harfiyen uyan, O'na teslim olmuş insandır. Buna göre,kalbi temiz olan insan,
sürekli Allah'ı anan ve kalbi Allah'ın zikriyle "mutmain" olmuş (tatmin bulmuş) kişidir. Öyle ki Kuran'da müminler şöyle tarif edilir
:

*Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain
olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.
(Rad Suresi, 28)

*Bir başka ayette ise müminlerden şöyle söz edilir: Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir;(Hac Suresi, 35)

*Yine bir başka ayette, müminlerin kalplerinin "Allah'ın ve haktan inmiş olanın zikri için saygı ve korku ile yumuşadığı"(Hadid Suresi,16) haber verilir.

*Dolayısıyla kalp temizliği, insanı Allah'tan uzaklaştıran tüm engellerin kalpten arındırılmış olması anlamına gelir. Böyle bir insan dünya hırsından, bencillikten, korkudan,güvensizlikten uzak olur.
Allah'tan başka varlıklara bağlanmaktan, onlara Allah'tan bağımsız bir sevgi duymaktan kurtulur. Kısacası Allah'a itaat etmeyen ve Müslümanlığın gereklerini yerine getirmeyen insan için"kalp temizliği"nden söz edilemez."Benim kalbim temiz, dine uymasam da olur" diyenler, Allah'ı ve müminleri aldattıklarını sanabilirler, oysa yalnızca kendilerini aldatmaktadırlar. Bu ifade ancak, ibadetlerini uygulamaktan kaçınan ve yanlış bir yaşam tarzını Müslümanlık olarak göstermeye çalışan bir insanın samimiyetsizliğidir.

İman kalptedir, ancak kalpteki imanın göstergesi, ruhi ve pratik hayattır. Bunun için ibadet ve ahlak şart koşulmuştur. Yoksa insanın Müslüman olup olmadığı bilinemez.

Kalbiyle iman eden, ibadetleri de yapmalıdır, yoksa o şahsın imanında problem var demektir.

Hem ibadet etmeyen insanın kalbinin temizliğini Allah bilir. Kalbim temiz demekle kalp temiz olmaz.

Kalp Allah'ın her zaman baktığı ve değer verdiği yerdir. İnsan her gün ibadetlerini yapmamak suretiyle Allah'a isyan ediyorsa, Allah o kalbe iyi nazarla bakmaz, O'nun iyi nazarla bakmadığı kalp de temiz olmaz.

İbadet imanı kuvvetlendirir. İbadetsiz iman, zamanla zayıflar ve belki de yok olur.

İmanın zayıf ya da yok olduğu kalp temiz değildir.

Bunu iddia eden insan, sadece kendi kendini aldatır. İbadetten ayrı olarak ayrıca tefekkür de gereklidir.(kalbi parlatmak için.)

Sonuç olarak; kalp temizliği, imanın yanında, ibadet ve tefekkürle de beraber olur.

Son olarak : Benim kalbim temiz diyenlere soruyoruz “senin kalbin Peygamberimizden sas daha mı temiz ki o ayağı şişinceye kadar namaz kılıyordu?

Hz Yusuf as ,Yusuf suresinde “ben nefsimi temize çıkarmam” diyor. Bu Peygamber vahiye muhatap olmuş, Allah’ın cc yüce makamında olan biri böyle söylerken “benim kalbim temiz” demek ne büyük cürettir?

Yaradılış gayemiz olan “Bana kul olsunlar diye yarattım” sözüne ermek için ibadetlerin yerine getirilmesi şarttır.


Sorularla İslamiyet'ten alıntılar vardır.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

30 Temmuz 2013 Salı

109.RABBİMİZİN cc 3. NASİHATI


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”



Bismillahirrahmanirrahim


Allâh-u Te'âlâ buyuruyor ki:

"Ey Ademoğlu! Kanaat et ki zengin olasın. Hasedi bırak ki rahatlık bulasın. Haramdan sakın ki dînini hâlis kılasın.

Gıybeti bırakan kişiye Benim muhabbetim zuhur eder. (Köşesine çekilip ibâdetle meşgul olarak) insanlardan uzlet eden (uzak duran), onlar(ın şer ve zararın)dan selâmet bulur.

Konuşması az olanın aklı mükemmel olur. Aza razı gelen gerçekten Allâh-u Te'âlâ'ya güvenmiş olur.

Ey Ademoğlu! Sen bildiğinle amel etmiyorsun, peki ya nasıl bilmediğinin ilmini talep ediyorsun?

Ey Ademoğlu! Sen sanki yarın ölmeyecekmişsin gibi dünyaya çalışıyorsun, sanki ebediyyen bırakılacakmışsın gibi mal yığıyorsun.
Ey dünyâ! Sana düşkün olanı mahrum et. Sana karşı soğuk olanın peşine düş ve sana (rağbetle) bakanların gözlerinde tatlı ol." (Ğazâlî, Mecmu 'atü 'r-rasâil, 7/88)


Rabbimizin 104 Kitaptaki Öğütleri (Meva'ız-i Kudsiyye)

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

24 Temmuz 2013 Çarşamba

103.İŞTE O GÜNAHI DA BENİM İÇİN MAĞFİRET EYLE!! (5)


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim


 5 ayrı yazıda topladığım bu istiğfarları Kadir gecesi yaparsak herhalde tevbe etmediğimiz hiç bir günah kalmıyacaktır inşallah.

Bu istiğfarlara  tüm müminleri de katalım inşallah,ola ki Rabbimiz cc bizleri topluca mağfiret buyurur.

Bütün hamdler "Rabbinizden mağfiret taleb edin, çünkü O daima günahları çokça affeden bir Ğaffar olmuştur." buyurarak bizlere istiğfarı emreden Allah-u Teala'ya mahsustur.

Allah-u Teala'nın ilminin adedince salat-ü selamlar,geçmiş ve gelecek tüm zelleleri bağışlanmış olduğu halde her gün ve gece 100 kere istiğfar eden Rasulullah'a sas ve seherlerde istiğfar ile meşgul olan al-i ashabına olsun.


Ey Allah! Kendisi hakkında Sana verdiğim bir söz yahut Senin için akdetmiş olduğum bir akid ya da yaratıklarından hiçbiri için değil de sadece Senin için kendisi adına and içmiş olduğum bir zimmet sebebiyle Senin için yapmam gereken bir şey varken,sonra beni mecbur bırakan bir zaruret de yokken onu bozduysam,daha doğrusu şımarıklık beni ona vefadan kaydırdıysa ve küstahlık beni ona riayetten geri bıraktıysa ,bu da Seni bana karşı gazaplandırdıysa ,işte ben bunu mucib olan her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allah!Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, o günah,bana lutfettiğin herhangi bir nimet sebebiyle bana ulaşmıştır.Çünkü ben onunla günahlarına karşı güç almışım,böylece emrine karşı gelmiş ve tehdidine yönelmişimdir.

Ey Allah!Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki,onda ,şehvetimi Senin tarafına karşı takdim etmişimdir,kendi sevdiğimi Senin emrine tercih etmişimdir,bu nedenle Seni kızdırarak nefsimi memnun etmişimdir.Sen kat'i nehyinle beni yasaklamışken,ilk başta bana uyarını göndermişken ve tehdidinle o hususta bana karşı huccetini ikame etmişken,yine de ben kendimi Senin gazabına hedef etmişimdir.İşte ey Allah!Ben Senden mağfiret talep ediyorum ve Sana tevbe ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allah!Şüphesiz ben,kendim hakkında bildiğim,ama sonra unutturulduğum,yahut hatırladığım,veya kasten yaptığım,ya da hata ile işlediğim fakat ben onu gerçekten unutmuşsam da ve nefsim ondan habersiz bulunmuş olsa da Senin bana onu soracağına ve onun sebebiyle nefsimin Senin katında rehin kalacağına şüphe etmediğim her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

Ey Allah!Şüphesiz ben Senin,beni o iş üzerindeyken gördüğünü yakınen bildiğim halde Seninle yüzyüze geldiğim ,Sana kendisinden tevbe etmeye niyetlendiğim,fakat unutturulduğum;Sana ondan istiğfar etmemi şeytanın bana unutturduğu her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allah!Şüphesiz ben,hastalıkları ve bitkinliği getirecek,belaları hakettirecek,kıyamet gününde de hasret ve pişmanlık vesilesi oluverecek ,rızkı engelleyecek ve duayı geri çevirtecek her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

Ey Allah!Şüphesiz ben,kendisi sebebiyle mahlukatından birini saptırdığım,yahut yaratıklarından birine fenalık yaptığım,veya nefsimin bana süslü gösterdiği,yahut benim başkasına gösterdiğim,ya da yanılarak başkasına onu işlemenin yolunu gösterdiğim,veya kendim kasıtlı olarak üzerinde ısrarcı olduğum,yahut bilmeyerek kendisine devam etmiş bulunduğum ,ben onu yaparken herhangi birini Senin gazabına yaklaştıracak bir hileden yardım aldım,yahut onu elde etmek için Sana itaat edenlere karşı güç kullandım,veya yaratıklarından birini Sana isyana meylettirdim,ya da bizzat ben o günahı kastettim,yahut kullarına bir işte gösteriş yaptım,veya hilekarlıkla sanki Seni arzuluyormuşum gibi göstererek yaptığım işlerle onların kafasını karıştırdım.Oysa maksadım Sana isyandı ve bendeki arzu Senin taatından çevrilmişti.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allah!Şüphesiz ben ,kendimi beğenmem,yahut gösteriş,veya işittirme,yahut kin,veya buğz.ya da hainlik,veya kibir,yahut aşırı sevinç,veya şımarıklık,yahut küstahlık,veya inatçılık,yahut kıskançlık,veya kendini beğenme,yahut çoşku,ya da tarafgirlik,veya körü-körüne bağlılık,veya öfke,ya da memnuniyet,yahut ümit,veya cimrilik,yahut zulüm,veya hile,yahut hırsızlık,veya yalan,yahut ayıplama,veya eğlence,yahut boş iş,veya dedikodu,yahut oyun,ya da kendisi sebebiyle günah kesbedilecek ve peşine düşüldüğünde mesuliyet ve vebal kazanılacak olan herhangi bir türden masiyet sebebiyle bana yazmış olduğun her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allah!Şüphesiz ben,ömrümün sonuna kadar kendi hakkımda ve aleyhime işleyeceğim amellerden Senin kaleminin yazdığı ve ilminin kuşattığı her bir günah için ayrıca önceki-sonraki,kasıtlı-hatalı,az-çok,küçük-büyük,hafif-ağır,eski-yeni,gizli-açık ve aşikar olan bütün günahlarım ve ömrüm boyunca işleyeceğim diğer günahlarım için Senden mağfiret talep ediyorum. 

Ey Allah!Şüphesiz ben ,kin ve nefret bırakan,bela indiren,düşmanları sevindiren,itibarımı koruyan perdeyi açan ve gökten gelecek yağmuru durduran her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum. 

Ey Allah! Şüphesiz ben,beni kendisine hidayet ettiğin ,yahut bana kendisini emrettiğin veya beni kendisinden nehyettiğin ya da benim için kendisinde bir nasip bulunan,rızana ulaştıran sevgine tabi kılan ve Sana yakınlığı tercih ettiren şeyler içerisinden beni kendisine teşvik etmiş olduğun şeylerin herhangi birinden beni alıkoyan her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

Ey Allah! Şüphesiz ben ,benim unuttuğum,Seninse zabtettiğin, benim hafife aldığım,Seninse kayda değer gördüğün,benim açıktan işlediğim,Seninse benim adıma örttüğün ,ama kendisinden Sana tevbe edecek olsam elbette affedecek olduğun her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum. 

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Hasan-ı Basri İstiğfarat-ı Münkıze

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

23 Temmuz 2013 Salı

102.İŞTE O GÜNAHI DA BENİM İÇİN MAĞFİRET EYLE!! (4)


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim


Ramazan ayındaki en önemli ibadetlerden birisi de istiğfar. Bu yüzden bu istiğfarlara devam ediyorum.Sonuncusunu da yarın yayınlayacağım inşallah.

Kadir gecesinde bu detaylı istiğfarları yapabilir ve Rabbimizden de cc bizi bağışlamasını umabiliriz inşallah.

Bütün hamdler "Rabbinizden mağfiret taleb edin, çünkü O daima günahları çokça affeden bir Ğaffar olmuştur." buyurarak bizlere istiğfarı emreden Allah-u Teala'ya mahsustur.

Allah-u Teala'nın ilminin adedince salat-ü selamlar,geçmiş ve gelecek tüm zelleleri bağışlanmış olduğu halde her gün ve gece 100 kere istiğfar eden Rasulullah'a sas ve seherlerde istiğfar ile meşgul olan al-i ashabına olsun.


Ey Allah!Kullarından herhangi birinin bende bir alacağı kaldıysa ,ben onun toprağında,yahut malında veya ırzında,ya da bedeninde bir gasp yapmışsam ,o ölmüş ,yahut kaybolmuş,veya hazırda bulunmuşsa ,kendisi ya da hasmı bu hakkı benden istemiş,fakat ben onu geri vermeye güç yetirememiş ve ondan hellallik alamamışsam,Senin kereminden dileğim odur ki,onları benden razı edesin,sevaplarımı eksiltecek bir hakkı benim aleyhime onlara vermeyesin.

Ey Allah!Şüphesiz ben ,bitirmeden önce Senden acele azap beklediğim ama Seni bana mühlet verdiğin ve itibar perdem yırtılsın diye elimden geleni ardıma koymadığım halde üzerime örtü sarkıttığın her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allah!Şüphesiz ben ,Senin beni nehyettiğin ama benim Sana karşı gelerek işlediğim,Senin beni sakındırdığın ama benim kendisinde ısrarcı olduğum,Senin bana çirkin gösterdiğin ama nefsimin bana süslediği her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

Ey Allah!Şüphesiz ben benden rahmetini çeviren yahut bana gazabını konduran veya beni ikramından mahrum bırakan ya da benden nimetini giderecek olan her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

Ey Allah!Şüphesiz ben ,yaratıklarından birini kendisiyle ayıpladığım veya mahlukatından birinin işlerinden çirkin saydığım,sonra da Senin rahmetinin büyüklüğünü bildiğim için Sana karşı cesur davranarak o işe girişip işlediğim her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

Ey Allah!Şüphesiz ben ,Sana kendisinden tevbe ettiğim halde,onu işlemeye davrandığım,sonra o iş üzerindeyken Senden utandığım ve onu işlerken Senden sakındığım,daha sonra onu bağışlamanı Senden istediğim fakat tekrar kendisine avdet ettiğim her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allah!Bu duayı kabule denk gelen bir dua yap ve bu dileği Senin ikramına rastlayan bir dilek yap.Şüphesiz ki Sen herşeye hakkıyla gücü yetensin.

Devam edeceğim inşallah.

Hasan-ı Basri İstiğfarat-ı Münkıze

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

22 Temmuz 2013 Pazartesi

101.RABBİMİZİN cc 2.NASİHATI


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”
Bismillahirrahmanirrahim

Allâh-u Te'âlâ buyuruyor ki:

"Zâtım şahit oldu ki, Benden başka hiçbir ilâh yoktur.
Ben tekim, hiçbir ortağım yoktur. Muhammed, kulum ve Rasûlümdür.
Kaderime razı gelmeyen, belâma sabretmeyen, nimetime şükretmeyen, bahşişimle kanaat etmeyen, Benden başka bir rabbe tapsın.

Dünya ile ilgili bir şeye üzgün olan sanki bana kızmış gibidir. Bir musibetten şikâyetlenen muhakkak Beni şikayet etmiştir.
Bir zenginin yanına girip, zenginliği yüzünden ona tevazu gösterenin dininin üçte ikisi gitmiştir.

Bir ölüden dolayı (üzülüp) kendi suratına tokat atan kimse, bir mızrak alıp onunla Bana savaş açmış gibidir.

Bir kabrin üzerinde (üzüntüsünden dolayı feryat ederek) dal kıran kimse sanki Kâ'be'min kapısını eliyle yıkmış gibidir.
(Helâlden mi haramdan mı) hangi türden yediğine aldırış etmeyen kimse, Allâh-u Te'âlâ'nın kendisini cehenneme hangi kapıdan sokacağına aldırış etmemiş olur.

Dîni hususunda artışta olmayan kişi noksandadır. Noksanda olan ise, ölüm onun için daha hayırlıdır.
Bildiğiyle amel edene Allâh-u Te'âlâ bilmediklerinin ilmini mîras (gibi zahmetsiz şekilde) verir.
Emelini uzun tutanın (uzun yaşayacağını düşünerek uzun vadeli hesaplar yapanın) ameli (Allâh-u Te'âlâ'dan başka gayelerden) hâlis (arınmış) olmaz." (Ğazâlî, Mecmu'atü'r-rasâil, 7/87)


Rabbimizin 104 Kitaptaki Öğütleri (Meva'ız-i Kudsiyye)

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

21 Temmuz 2013 Pazar

100.İŞTE O GÜNAHI DA BENİM İÇİN MAĞFİRET EYLE!! (3)


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim

Kendimize bile hatırlatmak istemediğimiz her bir günah için tek tek tevbe etmeye devam ediyoruz inşallah.

Bütün hamdler "Rabbinizden mağfiret taleb edin, çünkü O daima günahları çokça affeden bir Ğaffar olmuştur." buyurarak bizlere istiğfarı emreden Allah-u Teala'ya mahsustur.

Allah-u Teala'nın ilminin adedince salat-ü selamlar,geçmiş ve gelecek tüm zelleleri bağışlanmış olduğu halde her gün ve gece 100 kere istiğfar eden Rasulullah'a sas ve seherlerde istiğfar ile meşgul olan al-i ashabına olsun.


Ey Allah!Şüphesiz ben her bir günah için senden mağfiret talep ediyorum ki,Sana ondan tevbemi takdim etmiştim, "Sana isyana bir daha dönmeyeceğim" diye and içerek Seninle yüzleşmiştim,Senin adına kasem etmiştim,kullarından dostlarını da buna dair kendi nefsime şahit tutmuştum.

Ama ne zaman ki şeytan,hilesiyle beni kastetti,muvaffakiyetsizlik  beni ona meylettirdi,nefsim de beni o isyana çağırdı,ben (Senin sonsuz rahmetine güvenerek) Sana karşı cesaretlenip kullarından utancıma, o işi perde arkasında yaptım.Oysa ben hiçbir örtü ve kapının Senden örtemeyeceğini ve hiçbir perdenin Senin görüşüne engel olamayacağını bilmekteydim.
 Ama yine de o günah hususunda aykırı giderek Senin beni kendisinden nehyettiğin şeye vardım,Sen yine de benim perdemi açmadın,sanki ben sürekli Sana itaat eden , emrine koşan,tehdidinden kurtulan biriymişim gibi beni dostlarınla bir tuttun,böylece ben kullarına(durumumu) karıştırmış oldum.Oysa benim içimi Senden başkası bilmiyordu.

Ama Sen beni dostlarının nişanından başka bir alametle nişanlamadın.Bilakis onların nimetinin bir benzerini bana bolca lutfettin,sonra sanki ben Senin katında onların derecesindeymişim gibi bununla beni onlara karşı üstün kıldın.Oysa bu sadece Senin bana karşı acele davranmaman ve katından bana fazl-u keremde bulunman nedeniyle idi.

Ey Allah! Ey rahmet edenlerin en merhametlisi! Senden dilerim ki dünyada o günahı örttüğün gibi kıyamet günü de beni onunla rüsvay etmeyesin.


İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allah!Şüphesiz ben her bir günah için senden mağfiret talep ediyorum ki,lezzetim uğrunda,onun varlığına ulaşabilmem ve onu elde edebilmem için onunla gecemi uykusuz bıraktım,sabaha çıktığımda iyi bir adammışım gibi namaza durarak Senin huzuruna vardım.Oysa ben içimde Senin rızanın tersini gizlemekteydim.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Bu istiğfarlara  tüm müminleri de katalım inşallah ,ola ki Rabbimiz cc bizleri topluca mağfiret buyurur.

Devam edeceğim inşallah.

Hasan-ı Basri İstiğfarat-ı Münkıze

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

20 Temmuz 2013 Cumartesi

98.İŞTE O GÜNAHI DA BENİM İÇİN MAĞFİRET EYLE!! (2)


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim


 Kendimize bile hatırlatmak istemediğimiz her bir günah için tek tek tevbe etmeye devam ediyoruz inşallah.

Bütün hamdler "Rabbinizden mağfiret taleb edin, çünkü O daima günahları çokça affeden bir Ğaffar olmuştur." buyurarak bizlere istiğfarı emreden Allah-u Teala'ya mahsustur.

Allah-u Teala'nın ilminin adedince salat-ü selamlar,geçmiş ve gelecek tüm zelleleri bağışlanmış olduğu halde her gün ve gece 100 kere istiğfar eden Rasulullah'a sas ve seherlerde istiğfar ile meşgul olan al-i ashabına olsun.


Ey Allah!Şüphesiz ben her bir günah için senden mağfiret talep ediyorum ki,Senin afiyetinle bedenim ona kuvvet bulmuştur,nimetinin bolluğu sebebiyle gücüm ona erişmiştir,rızkının genişliği sebebiyle elim ona uzanmıştır,Senin perdenle insanlardan örtünmüşümdür,kendisi hakkında Senden korktuğum zaman Senin güvencene yaslanmışımdır,ondan sebep Senin bana kızman hususunda Senin acele etmemene güvenmişimdir ve o günah hakkında Senin Zat'ının iyiliğine ve affına itimat etmişimdir.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allah! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki,düşmanlarım perdemi yırtıp beni rezil etmek için onunla bana pusu kurdu da Sen onların hilesini benden çevirdin,sanki ben Sana itaat eden biriymişim gibi onlara beni rezil etmeleri için yardım etmedin,sanki ben Senin dostunmuşum gibi onlara karşı bana yardım ettin.

Ey Rabbim! Ne zamana kadar ben Sana isyan edeceğim de Sen bana mühlet vereceksin!? Uzun zaman ben Sana isyan ettim ama Sen beni cezalandırmadın,kötü işlerime rağmen Senden istekte bulundum,yine bana verdin.
Hangi şükrüm Senin nimetlerinden bir nimete Senin katında denk olabilir.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Bu istiğfarlara  tüm müminleri de katalım inşallah ,ola ki Rabbimiz cc bizleri topluca mağfiret buyurur.

Devam edeceğim inşallah.

Hasan-ı Basri İstiğfarat-ı Münkıze

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

97.ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim

Orucu bozmayan şeylerden  bazıları şunlardır: 


1- Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içmek,
2- Ağzına gelen kusuntunun geri gitmesi,
3- Oksijen tüpüyle ilaçsız suni hava vermek,
4- Orucu bozmaya niyet edip de bozmamak,
5- İstemeyerek ağız dolusu kusmak,
6- İsteyerek, zorlayarak biraz kusmak,
7- Sahurda tokluk veren ilaçlar kullanmak,
8- Göze katı veya sıvı ilaç koymak, ıslak lens takmak,
9- Gıybet etmek,
10- Rüyada ihtilâm olmak,
11- Diş çukuruna ilaç koymak,
12- Çiçek, kolonya veya parfüm koklamak,
13- Morfinsiz, iğnesiz diş çektirmek,
14- Yutmadan yemeğin tadına bakmak,
15- Sakındığı hâlde toz ve dumanın boğazdan veya burundan içeri girmesi,
16- Diş çektirince gelen tükürükten az kanı yutmak,
17- Ağzını yıkadıktan sonra, kalan yaşlığı tükürükle yutmak,
18- Dişleri arasında kalan, nohuttan küçük olan şeyi yutmak,
19- Hacamat olmak, kan aldırmak, akupunktur kullanmak,
20- Kulağa su kaçması,
21- Misvak kullanmak, macunsuz diş fırçalamak,
22- Gusletmek, banyo yapmak,
23- İdrar yoluna pamuk koymak, [Şâfiî’de bozar.]
24- Sağlam deriye ilaç, krem, her çeşit yakı, sigara bandı, tokluk bandı koymak,
25- Yaraya imsak vaktinden önce konan sıvı ilacın, imsak vaktinden sonra emilmesi,
26- Yaradan çıkan kan, irin ve benzerlerinin tekrar içeri girmesi,
27- Arı sokması,
28- Dudaktaki yaşlığı yutmak,
29- Banyoda oluşan su buharını teneffüs etmek,
30- Ele iğne batıp, kırığının içinde kalması,
31- Kulağa pamuklu çubuk sokmak, [Şâfiî’de bozar.]
32- Kanayan yere, kanın durması için kan taşı sürmek,
33- Ağza gelen yemeği, balgamı, kusmuğu veya baştan buruna gelen akıntıyı yutmak.


Dinimiz İslam

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

19 Temmuz 2013 Cuma

96.İŞTE O GÜNAHI DA BENİM İÇİN MAĞFİRET EYLE!! (1)


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim

Bu istiğfarları okuyunca bayıldım; çünkü hepimizin işlediği ,değil Allah-u Teala'dan bağışlanma dilemek kendimize bile hatırlatmak istemediğimiz 
her bir günah için tek tek tevbe ediliyor.Bu kadar açık bir şekilde günahlarımızı Rabbimize cc itiraf etmemişizdir herhalde.Her bir istiğfarı uzunca bir süre aktarmaya devam edeceğim inşallah.

Bütün hamdler "Rabbinizden mağfiret taleb edin, çünkü O daima günahları çokça affeden bir Ğaffar olmuştur." buyurarak bizlere istiğfarı emreden Allah-u Teala'ya mahsustur.

Allah-u Teala'nın ilminin adedince salat-ü selamlar,geçmiş ve gelecek tüm zelleleri bağışlanmış olduğu halde her gün ve gece 100 kere istiğfar eden Rasulullah'a sas ve seherlerde istiğfar ile meşgul olan al-i ashabına olsun.

Şu bilinmelidir ki, müsibetlerin kalkmasının en büyük etkenlerinden biri de istiğfardır.Aynı zamanda rızkı da kolaylaştırır.

İstiğfarın faziletine Kitab ve Sünnet'ten bir çok nass delalet etmektedir ki bunlara göre istiğfar,günahları sildirir,sıkıntıları açar,dertleri giderir ve kederleri defeder.
Zira dertlerin çoğalmasının sebebi ve kederlerin ardarda gelmesinin nedeni günahlar ve onlarda ısrarcı olmanın şerridir.O halde bunların ilacının da tevbede sadakat ve istiğfar olması uygundur.

İşte o istiğfarlar!

Ey Allah! Şüphesiz ben ,beni Senin gazabına çağıran veya Senin gazabına yaklaştıran veya beni Senin yasak ettiğin şeye meylettiren ya da beni ,Senin kendisine davet etmiş olduğun şeyden uzaklaştıran her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allah! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki,Senin yaratıklarından birini azdırarak o günaha teslim etmişimdir,yahut hilemle onu aldatarak ona ,onun hakkında bilmediği şeyleri ona süslü göstermişimdir,yarın ahirette de Sana hem kendi günah iplerimle,hem de kendi yüklerimle birlikte başka bir takım iplerle kavuşacağımdır.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allah! Şüphesiz ben,azgınlığa çağıran,doğru yoldan saptıran,bolluğu azaltan,eski itibarımı sildiren, şan-ü şerefi söndüren ve mededi (ilahi yardımı) tüketen her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.Ey bağışlıyanların en hayırlısı!İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Bu istiğfarlara  tüm müminleri de katalım inşallah ,ola ki Rabbimiz cc bizleri topluca mağfiret buyurur.


Devam edeceğim inşallah.

Hasan-ı Basri İstiğfarat-ı Münkıze

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

1 Temmuz 2013 Pazartesi

73.VERA SAHİBİ OLMAK

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

Bir kimse, şu on şeyi kendine farz bilmedikçe, tam verâ sâhibi olamaz:

1-Gıybet etmemeli,
2-mümine sû-i zân etmemeli,
3-kimseyi kötü bilmemeli,
4-kimse ile alay etmemeli,
5-yabancı kadınlara, kızlara bakmamalı,
6-doğru söylemeli,
7-kendini beğenmemek için, Allahü teâlânın, kendisine yaptığı ihsânları, nîmetlerini düşünmeli,
8- malını helâl yere harcayıp, haramlara vermemeli,
9-nefsi, keyfi için mevki-makam istemeyip, bunları insanlara hizmet yeri bilmeli,
10- beş vakit namazı, vaktinde kılmayı birinci vazîfe bilmeli,Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği îmân ve işleri iyi öğrenip, kendini bunlara uydurmalı.( İmâm-ı Rabbânî (Rahmetullahi aleyh)


Dinimiz İslam

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR