28 Temmuz 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 135

Tövbe bir süreçtir

Şûrâ 25: “Kullarının tövbesini kabul eden, günahları bağışlayan ve yaptıklarınızı bilen O’dur.”


Tövbe ve istiğfarı ayırt etmek lazım. Tövbe bir süreçtir. İstiğfar, bağışlanma dilemedir, defaatle yapılabilir. 

Bazı insanlar istiğfar ettiklerinde tövbe ettim sanıyor. Halbuki tövbe bir barışma süreci. Kişinin benliğiyle, haliyle, vaktiyle, hissiyatıyla, ameliyle dönüşüm, ıslah süreci. Bir tarz değişimidir, aslına rücû etmedir. Yoldan çıkmaktan geri gelmedir. Kişinin bunu öğrenmesi, terakki etmesi demektir. Bu da belli bir sürece tekabül eder. Cenab-ı Hak da böylece yüzünü kuluna döner. 

Bu süreç bazılarında uzun bazılarında kısa olur. Tövbe bir sebat. Ya Rabbi ben bundan pişmanlık duydum deyip, bu pişmanlığın ardında ne kadar durabildiğini, ne kadar fedakarlık ettiğini gösteren bir sebat süreci. Yoksa iki kelimelik “Beni bağışla” demek değil. 

“Allah, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir.” Furkan 70. 

Tövbe süreci içerisinde kul pişman olduğu o yanlışları işlemiyorsa ve artık salih ameller nasip olmuşsa, o kötülükler artık iyiliklere dönüşmüştür.
 

Ama kul her fitneyle karşı karşıya geldiğinde yine tepetaklak oluyorsa tehlike çanları çalıyor demektir. 

Dönüş ISLAH ile ilgilidir. Allah, o dönenler için ıslah olanlardan olarak bahsediyor. Ben şahsımca bunu kendi içimde bağışlanmayı o günahı unutmakla eşdeğer görüyorum. Eğer elimi açıp da bağışlanma dileyeceğim günahlarımı sıralamaya kalktığımda aklıma geliyorlarsa, demek ki bunları Rabbim henüz bağışlamamış. Bağışlamamış ki ben şimdi bunları tekrar hatırlayıp eziliyorum, sıkıntı çekiyorum, yüreğim burkuluyor. Demek ki hala Rabbim tövbe etmemi, pişmanlık göstermemi istiyor. Yeterince ben bunlar için sıkıntı çekmemişim, günahlarım sandığımdan daha büyükmüş. Belki de tövbeden önce istikbar sürecine girmişim. Tövbe ettim, nasıl olsa bağışlanması gerekir, gibi bir yol almışım kendimce. 

O kul o tövbe sürecinde öyle bir bağışlanma dilemeli ki Cenab-ı Hak bağışladığında ben inanıyorum ki artık onu aklına getirmemeli. Çünkü düşünüyorum ki Cenabı Hakk’ın zâtına yaraşmaz, kulum seni bağışladım dedikten sonra, ona bunu hatırlatıp boynunu eğdirsin. Bunu insanlar bile yapmıyor. Dolayısıyla günahımız aklımıza geliyor ise o günaha uygun düşecek yana yakıla o tövbeyi, yakarmayı henüz gerçekleştirmemişiz diye düşünüyorum. 

Tövbede, cürüm tamamen bize aittir. "Bu zulüm bana ait ya Rabbi, sen burada kusursuzsun. Sen Rabbim olarak beni esirgedin, kolladın, her türlü beni uyardın. Sana rağmen bilerek yaptım ben bunu. Sen bu ana kadar büyüklük yaptın , büyüklük yapmaya devam et, beni bağışla." 

Kişi işte böyle huzurda eğilerek, O’nu tenzih ederek bağışlanma dilemeli. Yoksa günahlarını hafifletecek teorilerle, şeytanın vehimleriyle huzura gitmemeli. 

Cürmüne yüzde 1 dahi olsa hisse çıkarmayacak. Şeytan bizi hiç farkına varmadan aldatmaya kalkıyor. “Çünkü ben bilmiyordum” ya da “Ben o zamanlar şöyle şöyle idim, eksik olan şuydu, buydu” vs. Oysa ki hakikat öyle değil. O tezleri dinleye dinleye ve beğene beğene biz, içimizdeki o hakikatleri de kaybettik. 

Bilmeliyiz ki Allah celle ve alâ temelde kulunu donatmadan, o sınayacağı konuda malumat vermeden onu sınavla karşı karşıya getirmez. Hiç bir şey Allah’ın bilgisi olmadan gerçekleşmez. Ve Allah celle ve alâ abesle iştigal hiç bir şey yapmaz, yaşatmaz. 

Biz bazen tövbeyi de, tövbenin kabulünü de kendi içimizde yaşıyoruz. Neredeyse Cenabı Hakk’a hiç bir şey kalmıyor!!!

Tövbe mi ediyor, tövbe ediyor gibi mi ediyor??? (Tövbeyi adam gibi yap, hizaya gel, Rabbinin makamına saygı duy) 

Tövbe bir-iki kelimeyle biten bir şey değil, tam tersi başlayan bir şey. İkrar ile tövbe süreci başlar. 

-Yûnus aleyhisselam balığın karnında hatasını ikrar etti , o karanlıklardaki tövbesini tesbihata dönüştürdü, tekrar tekrar, acıyla kıvrana kıvrana ölümüne Cenab-ı Allah’a seslendi. 

Ve Allah diyor ki; eğer böyle tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar balığın karnında bekletilirdi. 

Cürmü büyük, vebali büyük, sıkıntı büyük. Ama yakarış ve dönüş de büyük oldu ve Cenab-ı Hak icabet etti, Yûnus aleyhisselam'ı gamdan kurtardı. 

Yûnus aleyhisselam ızdıraba boğulmuştu, "ben bunu nasıl yaptım" diye dövünüyor, bir türlü izahat veremiyordu, kendini tırmalıyordu. İşte GAM.. GAM.. Bu kıssada bir şey daha öğreniyoruz; TÖVBE GAM HALİDİR. 

Allah celle ve alâ tövbeyi kabul ettiğinde gamı ortadan kaldırır. 

Gamla yoğrulmamış bir tövbe olmaz. 

Benzerini Musa aleyhisselâm'da da görüyoruz. “Sen bir adam öldürmüştün de biz seni gamdan kurtardık.” Tâhâ 40. 

Gam demek o efkarlı hal, bunaltılı depresif hal, her ne derseniz, kişinin gerçekten içten içe bu yanlışların vebalini, acısını çekmesi. 

Tövbeye salih amel ekle. Duayı da elden bırakma. Huşû ve ürperti içinde ol. Hayırda yarış. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

Hiç yorum yok: