Rabbimizden bize verilen veya verilmeyenlerin hepsi sınamak içindir
İnsân Sûresi Şubat 2023
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Rabbimizden bize verilen veya verilmeyenlerin hepsi sınamak içindir
İnsân Sûresi Şubat 2023
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Sevdiklerinizden infak etmedikçe Birr’e eremezsiniz
-BİRR/EBRAR: Doğruluk, dürüstlük, içtenlik ve iyi davranışların kişiyi getirdiği kavram. Bu kişiler berr olan EBRAR kimseler. Bir kişinin kalbi ve dili arasında tam bir içtenlik oluşursa Birr’e kavuşur.
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
- Bu hadis sahih midir?
- Peygamber Efendimiz, ölüm döşeğinde olan Hz. Hatice annemizin yanına gelir ve:
-Biliyor musun Ya Hatice dünyadaki zevcelerim dışında ahirette dört tane daha zevcem olacak der. Bunun üzerine Onu bu zamana kadar hiç kıskanmayan Hz Hatice annemiz kıskanır ve üzülerek:
- Yaa gerçekten mi Efendim, diyerek gözyaşlarını tutamaz. Onun kıskandığını anlayan Efendimiz (sav) tebessüm ederek dışarı çıkar. Yanlarında olup onların bu haline şahit olan Hz. Fatıma annemiz Efendimizin arkasından koşarak seslenir:
- Babacığım neden annemi son anlarında böyle üzdünüz ki... diye sorar. Efendimiz de:
- "Kızım niyetim anneni üzmek değil, annenin amel defterine baktım az önce. Bir amel hariç bütün amellerden sevabını almış. Eksik olan ameli ise eşini kıskanmak. Çünkü beni bu zamana kadar hiç kıskanmamış. Ben de bu sevaptan da mahrum kalmasın diye onu kıskandırdım biraz üzüldü ama çok şükür ki o ameli de tamamlayıp sevabını aldı." der ...
- Peygamber Efendimiz “Allah erkeklere cihadı yarattığı (emrettiği) gibi kadınlara da kıskançlığı yaratmıştır. (yani kıskanç olmalarına hükmederek) fıtratlarına bu duyguyu koymuştur. Kadınlardan kim buna sabrederse şehit sevabı kazanır.”
- Bu hadisin kaynağı nedir? Sahih midir?
- Sorudaki Hz. Hatice validemizle ilgili bilgileri kaynaklarda bulamadık. Pek isabetli görünmemektedir.
- Bir rivayete göre, İbn Mesud şöyle demiştir:
“Allah kadınlara kıskançlığı, erkeklere de cihadı yazmıştır (fıtratlarının gereği olarak farz kılmıştır). Bu sebeple, herhangi bir kadın iman şuuru ve sevabını (Allah’tan) bekleyerek sabır gösterirse (kıskançlığını dışa vurmazsa), bir şehit sevabı kazanır.” (bk. el-Camiu’s-Sağir, h.no: 3549)
- Münavi, senedinde bulunan bazı ravilerin zayıf kabul edildiğini bildirmiştir. (bk. Feyzu’l-Kadir, h.no: 1767)
- Heysemi de bu rivayetin senedinde zayıf bir ravi olduğunu belirtmiştir. (bk. Mecmau’z-zevaid, 7690)
Bu iki kaynak da rivayeti açıkça Peygamber (asm) Efendimizin sözü olarak aktarmışlardır.
Allah’ın sevdiği ve sevmediği kıskançlık şekli vardır:
Allah’ın sevdiği kıskançlık ortada ciddi bir şüpheye yol açan şüpheli konumla ilgilidir. Sevmediği kıskançlık ise, hiçbir şüphenin söz konusu olmadığı bir ortamda lüzumsuz yere yapılan kıskançlıktır. (bk. Taberani, el-Kebir, 1772)
- Aleyna ve Keziban isimleri ne manaya geliyor?
Yeni doğan çocuğa kısa bir süre içinde güzel bir isim koymak anne ve babaların en önemli görevlerindendir. Çocuğa konulan isim hem bu dünyada hem de ahirette geçerlidir. Rasulullah (sav) sadece çocukların değil, büyük insanların ismiyle dahi ilgilenmiştir. Kötü bulduğu bazı isimleri değiştirme yoluna gitmiştir. Yine konulması gereken güzel isimler hakkında bilgiler vermiş, zaman zaman bizzat kendileri çocuklara isimler vermiştir.
Rasulullah (sav) güzel isim koymanın önemini şöyle açıklıyor:
“Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel yapın.” (Ebu Davud, Edeb 69)
Bu çağırma işlemini Allah'ın görevlendirdiği bir melek Allah'ın izniyle yapacaktır. Hiç kimse kıyamet günü Allah (c.c.)’ın hoşlanmayacağı isimle O’nun karşısına çıkmak istemez. Öyleyse kötü olan isimlerin çocuklara verilmemesi gerekir.
Rasulullah (sav)’ın isim konusundaki hassasiyetini daha iyi anlamak için şu hadis-i şerifi de görmek lazım. Yahya bin Said (r.a.) anlatıyor:
Hz. Peygamber (sav) bol sütlü bir deve hakkında:
“Bunu kim sağacak?” diye sordu. Bir adam ayağa kalkmıştı ki, Rasulullah (sav) adama:
“İsmin ne?” diye sordu. Adam:
“Mürre (acı)” diyince ona “Otur!..” dedi. Hz. Peygamber (sav) tekrar:
“Bunu kim sağacak?” diye sordu. Bir başkası ayağa kalktı, ben sağacağım diyecekti. Hz. Peygamber (sav) ona da:
“İsmin ne?” diye sordu. Adam:
“Harb” diyince, ona da: “Otur!..” dedi. Rasulullah (sav):
"Bu deveyi bize kim sağacak?” diye sormaya devam etti. Bir adam daha kalktı. Ona da ismini sordu. O da
“Ya’iş” (yaşıyor) cevabını alınca ona,
“Sen sağ” dedi. (Muvatta, İsti’zan 24)
Allahü Azimüsşan’ın has isimleri olan Allah ve Rahman isimleri, kullara isim olarak verilmez. Sadece Abdullah ve Abdurrahman şeklinde verilir. Ancak sıfatları isim olarak verilebilir. Mesela; Kerim, Halim, Kadir, gibi kelimeleri insanlara isim olarak vermek caizdir. Ancak bu isimlerin başına bir (Abd) kelimesi ilave ederek söylemek ise pek güzel bir dikkattir. Zira (Abd) kelimesini ilave ederek söylediğiniz takdirde Kerim’i Abdülkerim olarak söylersiniz. Bu takdirde Kerim’in kulu demiş olacağınızdan mana pek güzel bir şekil alır.
Nitekim Aziz isminin başına da bir (Abd) kelimesi ilave ederek, söylediğinizde azizin kulu manasına Abdülaziz demiş olursunuz. Mecburi olmasa da güzel bir hassasiyet olur.
İslam alimlerinin bildirdiğine göre, Zat-ı Akdesin Allah lafza-i celal gibi Rahman isimi de başkaları için kullanılmayan ism-i hastır. (Taberi, 1/130)
Yine Taberi’nin belirttiğine, göre, Rabbimiz; insanlara “Allah, Rahman, Halık” gibi isimlerle isimlendirmelerini yasaklamıştır. Buna mukabil, “rahim, semi, basir, kerim” gibi isimlerle isimlenmelerine cevaz vermiştir. (Taberi, 1/132)
Buna göre, genel ilke olarak denilebilir ki, Allah’a mahsus bir vasfı ifade den isim ve sıfatlarla isimlenmek caiz değildir. Örneğin: “Halık, Samed, Bâki, Ebedî, Ezelî, Sermedi, Rezzak, Mütekebbir, Evvel, Âhir, Zahir, Batın, Allamu’l-ğuyub” gibi isim ve sıfatları kullanmak doğru değildir.
Rasulullah (sav)’ın açıklamalarına göre en güzel isim olarak adlandırılanlardan bazıları şunlardır: Erkek ismi olarak, Abdullah, Abdurrahman, Muhammed, peygamberlerin isimleri, Hasan, Hüseyin ve diğer İslam büyüklerinin isimleri tavsiye edilen isimlerdir. Kız isimleri olarak da, Aişe (Ayşe), Fatıma, Zeyneb, Hatice, Cemile, Zehra… gibi isimler güzeldir.
Mahşerde her çocuk, konan ismiyle çağrılacaktır. Şayet çocuğun ismi kötü manaya gelen gayri müslim ismi ise, mahşer halkı önünde isminden dolayı utanan çocuk,
"Allah beni doğuştan Müslüman olarak dünyaya gönderdi, sen neden bana kötü manaya gelen ismi koydun?" diye isim koyandan davacı olacaktır. İsmin manasının böylesine ehemmiyetinden dolayıdır ki, Peygamber'imiz (sav) kötü manaya gelen yabancı isimleri iyi manaya gelen Müslüman isimleriyle değiştirme örnekleri vermiştir. Mesela (Uzza putun kulu) manasına gelen (Abdu'l-uzza)'yı, Allah'ın kulu manasına gelen (Abdullah) ile değiştirmiştir. Ateş parçası manasına gelen (cemre)'yi de güzel kız manasına gelen (cemile) ile Harp ismini de Hasan'la düzeltmiştir. Demek ki, Müslüman isminden maksat, mananın kötü olmamasıdır.
Bununla beraber bazen isimlerde mana açık da olmayabiliyor. (Aleyna) gibi. Son zamanlarda çok rastladığımız bu (Aleyna)'nın ne manaya geldiğini pek bilemiyoruz. Çünkü, Kur'an'da geçen (aleyna) isim değildir. Sadece yer aldığı cümlenin içinde (üzerimize) manasına gelmektedir:
- (Vema aleyna) bizim üzerimize, (illel'belağ) tebliğden başka bir görev yoktur, manasına gelebilen (bizim üzerimize)'yi, cümle içindeki yerinden çekip birine isim olarak verdiğinizde, ne manaya geldiğini anlamak zorlaşmaktadır. Belki de Yasin'deki bu (aleyna)'yı isim olarak seçenler, (bu çocuk bizim üzerimize Allah'ın bir ihsanıdır) demek istemekteler.
Bir de kızlarımıza verilen Kezban ismi vardır ki, zannederim yanlış anlaşılan isimlerden biri de budur. Kezban'ı hep yalancı manasına anlayanlar, Kur'an'daki (tükezziban) ile karıştırmışlardır. Çoğu kimseler Farsçadaki (ev hanımı) manasına gelen (Kedban)'dan alınma Kezban'ı, Arapçadaki 'yalanlayan' manasına gelen tükezziban'dan alınma sanarak bu isimden hep ürkmüşlerdir
Bununla baraber iyi bir anlamı olmasına rağmen yanlış anlaşılacak isimler koymamaya dikkat etmenin faydalı olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle kız çocukları için, Büşra, Beyza, Selma, Esma, Ahsen, Rabia, Saliha, Salime, Adile... gibi kolay seslendirilen, yanlış yazma ve yanlış söyleme ihtimali olmayan tek isimler tercih edilebilir.
Çocuğun isminin güzel olması bir fazilet olsa da ahirette özel muameleye tabi tutulacağı söylenemez. Çünkü ahirette insanın göreceği muamele onun ameline göre olacaktır.
Sözün özü: Ebeveynler yavrularına karşı ilk görevlerini yerine getirirken, gayri müslim kimliğini çağrıştıran yabancı isim koymaktan kaçınmalı ki, mahşerde koydukları isimlerle çağrılan çocuklarının şikayetine muhatap olmasınlar. Bu konuda elbette bizim gibi düşünmeyenler de olabilir: "Tercih size aittir, kim neye layıksa onu bulur." demekten başka sözümüz olamaz onlara da.
Müddessir Sûresi'ndeki ayetin ikazı hepimiz için geçerlidir:
"Herkes kendi tercihinin sorumlusudur!.." (Müdessir, 74/38)
https://sorularlaislamiyet.com/cocuklara-isim-verirken-dikkat-edilmesi-gerekenler-nelerdir
Efendimiz (a.s.m), kötü anlama gelen bazı isimleri değiştirdiği gibi, sahibini şımartma ihtimali olan bazı güzel isimleri de değiştirmiştir. Berra da bunlardan biridir.
Berra; yüksek ahlaka sahip, her yönüyle arı-duru, tertemiz anlamına gelir. Bu anlamıyla sahibini hep iyi bir insan olarak hatırlattığı için, nefis muhasebesi yapmaktan alıkoyma ihtimali vardır. Az da olsa, dinî imtihan açısından bir risk taşıdığı için “sedd-i zerayi” kuralı gereğince değiştirilmiştir.
Hz. Peygamber (asm), "iyi insan, kusursuz kimse, günahsız" anlamına gelen "Berre" ismini Zeyneb'e çevirmiştir. Bu ismi taşıyanın zihninde, kendini beğenme gibi bir mana teşekkül edebilir. Bu da isimlenenin karakterini olumsuz yönde etkilemek demektir. Zira bu isim hakkında Hz. Peygamber (asm), "Allah sizin iyi olanlarınızı en iyi bilendir." buyurarak bu adı değiştirirken, "Kendinizi temize çekmeyin!"1 sözüyle de, güzel bir ismi başka güzel bir isimle değiştirmenin gerekçesini belirtmiştir. Bunun anlamı, "Berre adını takıp da bununla iyi olduk sanmayın! Allah kimin iyi olduğunu herkesten daha iyi bilir!" demektir.2
Rivayetlere göre Zeynep bnt. Ebî Seleme'nin adı Berre idi. Nefsini tezkiye ediyor denildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm) onu Zeyneb diye isimlendirdi.3 Demek ki buradaki çirkinlik, mananın çirkinliğinden gelmiyor. "Kendini temize çıkarmayın, kimin muttaki (temiz) olduğunu o (Allah) çok iyi bilir."4 âyetine muhalefetten ileri geliyor, denebilir. Şu halde İslam âdâbına uymayan, kişiye gurur, kibir, aldanma telkîn eden isimler uygun değildir. Diğer bir rivayette belirtildiğine göre Cüveyriye bnt. el-Haris'in ismi de Berre idi, Hz. Peygamber (asm) onu da Cüveyriye'ye çevirmiştir.
Resûl-i Ekrem'in (asm), "Yanından çıkan birinin 'Berre'nin yanından çıktı' denmesini sevmiyorum"5 buyurarak yasağın diğer bir gerekçesini açıkladığını görmekteyiz. Şu halde bu kategoride yer alan isimleri değiştirmesinin genel sebebi; hem ismin anlamından hem şahsa yansıyan menfi etkisinden kaynaklandığı şeklinde yorumlanabilir. Çünkü nefsin tezkiyesini yalnız Allah bildiği gibi, ismin ifade ettiği anlam hakikatın hilafına da olabilir. Bu sebeple sahibini yersiz güvene ve bunun bir uzantısı olarak da kullukta gevşekliğe itebilir. Zira yersiz güven takvayı zedelediği gibi kulluk ifasında gevşekliğe de sebep olur.
Dipnotlar:
1. Müslim, Âdâb 19.
2. Davudoğlu, Ahmed, Sahih-i Müslim Ter. ve Şer., VI, 535.
3. Buhârî, Edeb 108; Müslim, Edeb 17.
4. Necm, 53/32.
5. Müslim, Âdâb 16.
https://sorularlaislamiyet.com/peygamber-efendimiz-neden-berre-berra-ismini-degistirmistir
Sen toprağa bırakıldığın durumu talihsiz görme
İnsân Sûresi Şubat 2023
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Cenab-ı Hakk’ın açık ifadelerini öylece kabullenmeli
İnsân Sûresi Şubat 2023
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Erdemin tanımı
İnsân Sûresi Şubat 2023
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Korkular azaldıkça günahlar çoğalır
İnsân Sûresi Şubat 2023
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Okumanızı tavsiye ederim...
Din, Hz. Âdem’den Resûlüllah Muhammed’e (sa) hiç değişmeden gelen iman esasları bütünüdür ve “Allah katında din İslam’dır”. Bu esaslar hep aynı kalmıştır yani sabitedir, ancak doğru anlaşılmaları da belli özellikleri ve belli bir çabayı gerektirir.
Bununla birlikte her peygambere özel “bir şeriat ve yöntem yani uygulama biçimi, sünnet” (5/48) verilmiştir. Peygamberlerin şeriatlarının esası da kendi ümmetleri için sabitedir. Ama ilahî hikmetin gereği, şeriatta zamana ve mekâna göre yoruma açık boşluklar bırakılmış ve işin ehli olanların, dini esas alarak bu boşlukları bütünle uyumlu yorumlarla doldurması istenmiştir. Bu yorumların akide ve ibadet alanına ait olanlarında ittifak edileni icma adını alır ve böyle bir icma da artık değişmez. Şeriatın furûatına ait yorumlara ise içtihat denir. İçtihat, buna ehil olanların bilgisine göre yapılacağı için bilgi değiştikçe içtihat da değişir. Değişmezse İslam, tabir hoş değil ama, güncellenemez, mazide kalır ve kulların görüşleri sabit din sanılır.https://www.yenisafak.com/yazarlar/faruk-beser/islmin-guncellenmesi-ictihat-tecdd-ve-reform-2062383