13 Ağustos 2022 Cumartesi

Kişiyi gıybet etmeye yönelten ve buna zemin hazırlayan durumlar nelerdir?


Gıybet, insanların dış görünüşleri, fiziksel bazı kusurları, kişinin ailesi, soyu, ırkı, huyu, ahlâkı veya diniyle alâkalı olabilir. Kişiyi kızdıran, kıran veya onurunu ve gururunu inciten lakaplar takmak da gıybete girer. Çoğu zaman insanın arkasından konuşarak sözle yapılan gıybet, kimi zaman da bir kaş-göz işaretiyle, bükülen bir ağızla veya el kol işaretiyle, hatta göz kırpmayla da gerçekleşebilir. 
Eğlence veya şaka niyetiyle de olsa başkasını taklit etmek de gıybettir. Nitekim bir defasında Hz. Âişe, Allah Resûlü"nün yanında birisinin taklidini yapmış, Hz. Peygamber ise onun bu davranışından hoşlanmayarak ona, “Elime dünyayı verseler bile bir başkasının taklidini yapmam; bundan asla hoşlanmam.” demiştir. Gıybet bazen açıkça ifade edilmese de, yazıyla, imayla, kurnazca dile getirilen kinayeli sözlerle de gerçekleşebilir. Hatta gıybetin bu türü, kötü zan ve şüpheler uyandırabilmesi, dolayısıyla açıkça söylenmesinden daha tehlikeli durumlar yaratabilir. Her ne şekilde olursa olsun, kişiyi aşağılayan, küçümseyen, onun şeref ve haysiyetini yaralayan bu türden davranışlar, insanı yaratılanların en şereflisi, en değerlisi olarak gören İslâm dini tarafından kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Hümeze,1.ayette “İnsanları dilleri ile arkalarından çekiştiren ve karşılarında kaş göz hareketleri ile onlarla alay eden herkese yazıklar olsun!” buyuran Allah Teâlâ, böyle fiillerin insanı âhirette azaba düşüreceğini bildirir.

O halde insan, neden karakterini bozma, gönlünü kirletme pahasına gıybet eder? Bunu biraz açalım ve neden gıybet ediyoruz anlamaya çalışalım, anlayalım ki daha kolay bu kötü hasletten kurtulabilelim. Kişiyi gıybet etmeye yönelten ve buna zemin hazırlayan durumlar nelerdir, bunu anlayalım: Öncelikle insan, içindeki öfke ve intikam duygularıyla gıybete yönelebilir. Ya da içinde bir türlü yenemediği haset ve kıskançlık duygusunu gıybetle gidermeye çalışabilir. Kibir, gösteriş, küçümseme gayesiyle, yalnızca kendini küçülttüğünün farkına varmadan, gıybete başvurabilir. Oysa gıybet, insanların kusurlarını anlatıp onları küçülterek kendisini yüceltmek isteyen âciz kimselerin yaptığı bir şeydir. Kendisinin sayılamayacak kadar çok olan hatalarını örtmek için başkasının kusurlarını ortaya çıkarma ihtiyacıdır. Halbuki kişi, başkalarının günahını diline dolamak yerine kendi günahlarını telâfi etmeye çalışmalıdır. Çünkü hiç kimse kusursuz ve mükemmel değildir. İnsanın kendisi zaten kardeşini yargılayıp kınayamayacak kadar günahkârdır. Herkesin günahı farklı farklıdır. Ben A günahını işlerken sen B günahını işliyorsun diye seni kınayamam. Kimse bir başkasının ayıbını ortaya çıkararak ve onu kötüleyerek iyi olamaz; kimse kardeşini küçülterek de kendisini yüceltemez.

Sağduyulu davranamayıp bazen kötü duygularının bazen de yanlış düşüncelerinin esiri olan insan, kendisine söz geçiremeyerek gıybetle neticelenecek bir süreci başlatır. Gıybetin öncesinde ona doğru gidilen yolda kişi gıybetle ilişkili birtakım davranışlara yönelir. Öncelikle o insan hakkında olumsuz birtakım zan ve şüpheler besler. Bir bakıma insan, diliyle gıybet etmeden önce, sû-i zan besleyerek kalbiyle gıybet eder. Mümin kardeşi hakkında asılsız, temelsiz, yersiz birtakım kuşkulara dayanarak, çoğu zaman gerçekle alâkası olmayan zanlarla hareket eder, sonra bu kötü zanların doğru olup olmadığını merak ederek araştırmaya başlar. Böylece “tecessüs” adı verilen, insanların mahremiyetlerini araştırma faaliyetine geçilmiş olur. Gıybet eden kişi, insanların özel hayatlarını, hata, kusur ve günahlarını araştırıp tecessüste bulunmayı alışkanlık hâline getirerek, söz konusu ayıpları kendisi için malzeme yapmaya çalışır. Oysa Allah Resûlü, tecessüssün gıybeti doğuracağına işaret ederek bu tehlikeye karşı insanları şöyle uyarmaktadır: “Ey diliyle iman edip, kalbine iman girmemiş olan kimseler! Müslümanların gıybetini yapmayın ve onların gizli hâllerini araştırmayın. Çünkü her kim onların gizli hâllerini araştırırsa Allah da onun gizli hâlini araştırır. Allah kimin gizli hâlini araştırırsa onu evinde (gizlice yaptıklarını ortaya çıkararak) bile rezil eder.” 

Gıybetin hazırlık safhasıdır, kötü zan ve tecessüs. bilgiler elde edilmiştir, dille bunu ifade etmekle de gıybet edilmiş olunur. Kötü zan ve tecessüssün gıybeti doğurması ve bunların aralarındaki sıkı ilişki dolayısıyla Allah Teâlâ, kullarını Hucurât, 12. ayette şu şekilde uyarmaktadır: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın.” Zan, tecessüs, gıybet gibi davranışlarla insanların gizli hâllerini araştırmanın onlar arasında fesada neden olacağına işaret eden Peygamberimiz as, ayıpları dile getirmek yerine örtmeyi emretmiştir. Çünkü bir Müslüman diğerinin ayıbını örttüğünde, Allah Teâlâ"nın da âhirette onun ayıbını örteceğini müjdelemiştir. Peygamber as, insanlar arasında sevgi ve saygıyı yok eden, kin, nefret, haset, düşmanlık tohumları eken davranışlara karşı ümmetini uyarmış ve onlara kardeş olmalarını öğütlemiştir: “Zandan sakının. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır. Birbirinizin eksikliğini görmeye ve işitmeye çalışmayın. Özel hayatınızı da araştırmayın. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize arkanızı çevirip küsmeyin. Birbirinize nefret ve düşmanlık da beslemeyin. Ey Allah"ın kulları! Birbirinizle kardeş olun!” buyurmuştur.

https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/ den alıntıdır.

Hiç yorum yok: