Cevap: Muhtereme Kardeşim,
Ne yazık ki böyle bir meseleyi de bu toprakların insanları olarak son 10 yıldır tartışmaya başladık. Kur’an’da yok bu diyerek daha neleri tartışacağız inanın bunu pek kestiremiyorum. Kur’an sözün özüdür. O söyleyeceğini söyledi ve dedi ki: “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr, 7)
Cenab-ı Hak, bütün meselelerde, özellikle de ibadet konusunda müracaat edilecek kapıyı çok açık bir ifade ile göstermesine rağmen, bu konuda Hz. Peygamber’in ve O’nun pak ashabının sözlerini ve uygulamalarını dikkate almadan yeni bir Müslümanlık anlayışı geliştirmeye çalışıyorlar. Belki ifadem size biraz ağır gelecek ama yapılan şudur: “Peygamber sussun, biz konuşalım.” Çünkü Hz. Peygamber konuştuğu müddetçe -ki konuşmuştur ve ihtiyacımız olan her şeyi bize beyan edip gitmiştir- başkalarına söz hakkı düşmeyecek, “bana göre” diye başlayan cümlelerle konuşma hakları olmayacak, “Kur’an’da ki eza kelimesinin anlamı budur, geçmiş ulema bunu tam anlamadı, biz daha iyi anladık” deyip ahkam kesemeyeceklerdir.
Hal böyle olunca ben bu konuda Peygamberimiz’in ve Sahabe’nin uygulamalarına dair bir iki rivayeti sizlerle paylaşayım:
– Hz Aişe annemizden: “Biz hayızlı iken namaz kılmaz ve oruç tutmazdık, yalnızca oruçları kaza etmekle emrolunurduk.’ (Buhârî, “Hayz”, 20; Ebû Davud, “Tahâre”, 104)
– Ebu Said el-Hudrî’nin rivayeti ile… Hz. Peygamber’in bir bayram günü hanımlara nasihat ederken, onlara yönelik olarak ‘bir hanım hayız halinde namaz kılmaz, oruç tutmaz, öyle değil mi? dediğinde, onlar da “evet” diye cevap verdiler. (Buhârî, “Hayz”, 6)
– Hz. Peygamber, bir gün hanımların özel günlerini kastederek; “Siz gecelerce namaz kılmaz ve günlerce Ramazanda oruç tutmazsınız!” dedi. (Müslim, “İman”, 132; Ebû Davud, “Sünne”, 15)
– Hamne bint Cahş bir gün Hz. Peygamber’e gelerek; “ kendisinin şiddetli ve uzun süren hayız gördüğünü, bu halinin uzun süre kendisini namaz ve oruç tutmaktan alıkoyduğunu belirterek, bu konuda ne yapması gerektiğini sormuştur. Efendimiz’in (sas) cevabı şu olmuştur: ; “…Her ay içinde yirmi üç veya yirmi dört gün namaz kıl ve orucunu tut, diğer günler senin adet günlerindir…” (Ebû Davud, “Tahâre”, 109)
– Muaze isimli bir hanım Hz. Aişe validemize soruyor; “Hayızlı kadının durumu ne ki, orucu kaza ediyor da namazı kaza etmiyor?” Hz. Aişe önce “sen Harurî misin?” diye tepki veriyor. Muaze “hayır, Harurî değilim, sadece öğrenmek için soruyorum” deyince Hz. Aişe cevaplıyor: “Bu bizim başımıza gelirdi, bize sadece orucu kaza etmemiz emredilirdi, namazı değil.” (Buhârî, Hayz: 20; Müslim, Hayz: 67, (335); Ebu Dâvud, Tahâret: 105, (262, 263); Tirmizî, Taharet: 97, (130); Savm: 68, (787); Nesâî, Hayz: 17, (1, 191, 192), Savm: 64, (4, 191)
Hadiste geçen Harurî lafzı o dönemde Hariciler için kullanılan bir isim. Kûfe’ye yakın bir kasabanın adıdır Harura. İlk Hariciler bu kasabadan çıktıkları için Hariciler o dönemde haruralı anlamında Harurî diye anılırlardı.
Bu hadisler ve uygulamalar ortada dururken, 1400 senedir kimseler bunun aksini söylememişken, şimdilerde Kur’an’ı yeni keşfettiklerini (!) iddia edenlerin sözüne mi itibar edeceğiz? Benim size tavsiyem büyüklerin ayak izlerinden ayrılmamanızdır. Tarihin yıpratamadığı, değer çalanların kıymetlerini düşüremediği büyükler… Allah yollarından ayırmasın.
Sorunuzun son kısmına gelince, “Bu haldeki bir hanım orucunu tutarsa günaha girer mi?” Cevap: “Evet, girer.”
Selam ve dua ile…
Muhammed Emin YILDIRIM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder