13 Haziran 2024 Perşembe

****HACCA GITMEDEN EVVEL BU YAZIYI OKUYUN!


Bu üçüncü haccımda yeni bir şey keşfettim: Yapım gereği hırçın, çabuk kızan, çabuk etkilenen birisiyim. Önceki gelişlerimde beni itip kakanlar, ya da omuz vurup önüme geçmek isteyenlerle cedelleşmekten ibadete vakit bulamazdım. Bu defa kendime söz verdim, dedim ki, bu insanlar benim kardeşlerim. Bazılarının bilgileri eksik, kültürleri farklı olabilir. Buraya ilk defa gelenleri var. Arkadaşını kaybetme endişesiyle acele edip bana çarpanların olması normal. Muhal ama kasten kabalık yapanlar bile olabilir. Hiç birisine kızmayacak ve hiç birisine karşılık vermeyeceğim, önüme geçmek isteyene yol vereceğim.

Hamdolsun bunu şu ana kadar büyük ölçüde başardım.

Ne oldu biliyor musunuz? Allah bunu peşinen mükâfatlandırdı ve kardeşlerimi kendime tercih etme bende müthiş bir rahatlama ve haz oluşturdu. Meğer rahatlık veren bir şeyi rahatsızlığa dönüştüren bizmişiz.

Haccın bu yönüyle de bir eğitim vesilesi olduğunu anladım. Sadece bu değil, aynı zamanda bir temizlik eğitimi, bir nezaket eğitimi, bir kardeşlik eğitimi. Bir îsar uygulaması, yani kardeşini kendine tercih etme ahlakının kazanılması.

Diyanet"in çok verimli ve anlamlı irşat programı gereği yurt içinden ve yurt dışından gelen Türkiye hacılarına her gün iki konuşma yapıyoruz. Onlara bu minval üzere bir şeyler söylemeye, "îsar"ın bir Kur"an kavramı bir İslam ahlakı olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

Ebu Talha örneğini veriyorum:

Allah Rasulü"nün hicret sonrası Medine"de hayata ilk geçirdiği uygulamalardan birisi muahât / kardeşleştirme olayıdır. Mekke"den gelen her ferdi, Medineli birisiyle kardeş yapıp onun yanına vermiş. Bu olay başlı başına anlatılması gereken bir mucizedir, ona döneceğim.

Medine"nin Kürtleri ve Türkleri diyebileceğimiz ve sürekli kavga eden Evs ve Hazreç kabilelerini de Allah"ın ipi Kur"an-ı Kerim ve iman etrafında birleştirip kardeş yapmış.

Yeni gelenlerden birisi bir akşam Allah Rasulü"ne müracaat ederek karnının aç olduğunu bildirmiş. Allah Rasulü, kardeşinizi misafir edip karnını doyuracak olanınız var mı, diye sormuş. Herkes birbirine bakarken Ebu Talha, ben alıp götüreyim demiş. Önceden de gidip karısına, bak hanım, bu Allah Rasulü"nün misafiridir, karnını doyurmalı ve misafir etmeliyiz diye tembihlemiş. Ama yemek bekleyen çocuklarına bile yetmeyecek bir çorbadan başka bir şeyleri de yokmuş.

Olsun demiş Ebu Talha. Sen çocukları uyut ve çorbayı misafirimize getir. Gelince de kazara olmuş gibi lambaya çarp ve söndür. Böylece misafirimiz benim yemediğimi farketmez, yemeğin hepsini o yer ve karnını doyurur…

Böyle yapmışlar ve ertesi sabah Allah Rasulü"nün yanına gelince işte o îsar ayeti gelivermiş. Fedakâr müminlerin vasıflarını sayarken Allah şöyle buyurmuş: "Onlar ki, açlıktan kıvranırken bile kardeşlerini kendilerine tercih ederler".

Kendine tercih etme, yani îsar. Hacı adaylarına bunu anlattım ve burada îsar ile tanışmadan ayrılmamalıyız dedim.

Bu gün Müslümanların en büyük problemlerinden biri ırkçılık olduğu için de Bilal ve Ebu Zer olayını hatırlattım. Ebu Zer, Ğifar kabilesinden asil bir Arap. İlk Müslümanlardan ve ilk hicret edenlerden, yani Kur"an-ı Kerim"in övdüğü müminlerden. Bilal ise Afrika kökenli siyah bir köle. Mekke"de Ebu Zer"den de önce Müslüman olmuş birisi. Hz. Ebubekir onu satın alıp azat etmiş.

İşte bu iki sahabi Medine"de bilmediğimiz bir sebeple bir tartışma yaşarlar. Ebu Zer ona, "hadi oradan, siyah kadının oğlu!" anlamında bir hakaret cümlesi kullanır. Elbette bu söz Bilal"i incitir, hemen Allah Rasulü"ne gidip şikâyette bulunur. Allah Rasulü o kadar kızar ki, boyun damarları kabarır. Ebu Zerr"i çağırır ve der ki: "Ebu Zer! Sen hâlâ cahiliyet kalıntısı mı taşıyorsun!".

Ebu Zer bu hatasını affettirmek için gidip Bilal"in kapısında yatar ve, Bilal! Der. Sen ayağınla başıma basıp geçmedikçe vallahi ben bu kapıdan kalkmayacağım. Araya girip meseleyi tatlıya bağlarlar.

Bunu da anlattım ve aman ha, burada olsun kimseyi kökeniyle hakir görmeyelim. İslam adına en büyük ahlaksızlıklardan birisi budur, dedim. Kökeniyle ilk övünen şeytandır. Beni ateşten yarattın Âdem"i topraktan, o gelip bana secde etsin demiş ve şeytan olarak kalmış. Âdem ise günahından tövbe edip peygamber olmuş.

Yazının tamamı için:

http://www.yenisafak.com/yazarlar/faruk_beser/mekke-futuhati-ve-%C3%AEsar-34557

Hiç yorum yok: