20 Mart 2015 Cuma

20 MART CUMA GÜNEŞ TUTULMASI ve KUSUF NAMAZI

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim


Ay'ın yörünge hareketi sırasında Dünya ile Güneş arasına girmesiyle gerçekleşen güneş tutulması, 20 Mart Cuma  İstanbul'da 10.52'de parçalı tutulma şeklinde başlayacak. 11.56'da maksimum seviyeye ulaşacak tutulma, 13.02'de sona erecek.

Güneş ve ay tutulmasını Allah Teâlâ’nın kudreti dahilindeki olaylardan biri olarak görmeliyiz. Tam anlamıyla hikmet ve neticelerini bilemesek de kul olarak böyle bir olayı Rabbimizin mülkünün büyüklüğü, kudretinin sınırsızlığı olarak anlarız.

Güneş tutulmasına, KUSÛF, ay tutulmasına da HUSÛF adı verilir.

Gerek güneş tutulması ve gerekse ay tutulması vuku bulduğunda namaz kılmak müekked sünnetlerdendir. Yani Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden bizzat sabit olan ve emredilen sünnet namazlardan biridir.

Bu namazlar, beş vakit namaz kılan herkes için sünnettir. Ancak farz değildir.
Ezan ve ikametleri yoktur. İlan edilerek insanların toplanması ile kılınır.
Cemaatle veya tek olarak kılınabilir.
Hanefi mezhebi imamlarının tespit ettiği şekli sabah namazının iki rekat sünneti gibidir. Diğer içtihatlara göre bazı farklılıklar varsa da bu şekilde eda edilmesi pratik olması bakımından uygun olur .
Güneş tutulmasında kıraat gizli olur.
Cuma namazı gibi hutbe irad edilmesi şart değildir.
Güneş tutulduğunda kılınan namazın cemaatle kılınması sünnet olandır. Yeri de şehrin büyük camisidir.

KÜSUF  NAMAZI NASIL KILINIR?

 Peygamberimiz (s.a.s.), oğlu İbrahim’in öldüğü gün güneş tutulması üzerine şöyle demiştir: 
“Ay ve güneş Allah’ın varlığını ve kudretini gösteren alametlerdir. Bunlar hiç kimsenin ölümünden veya yaşamasından/doğmasından dolayı tutulmazlar. Ay veya güneş tutulmasını gördüğünüz zaman, açılıncaya kadar namaz kılın, dua edin” (Buhari, Küsuf, 1, 15; Müslim, Küsuf, 5). Hz. Peygamber (s.a.s.)’in kendisinin de güneş tutulduğunda mescide giderek namaz kıldığı rivayet edilmiştir (Müslim, Küsuf, 3-5).

Küsuf namazı, nafile namazlar gibi ezansız, kametsiz ve hutbesiz olarak, en az iki rekat olmak üzere, gündüz, cemaatle kılınır. İmam her rekatta normal namazlara göre daha uzun, Ebu Hanife’ye göre gizli, İmameyn’e göre açıktan Kur’an okur. Namazdan sonra imam ayakta kıbleye karşı veya cemaate dönük şekilde oturarak güneş açılana kadar dua eder. Cemaatle kılınmadığı durumlarda bu namaz tek başına da kılınabilir. Kerahet vakitlerinde küsuf namazı kılınmaz 
(Merginani, el-Hidaye, I, 88; Kasani, Bedai’u’s-sanai’, Beyrut, 1982, I, 280-282; İbn Nüceym, el-Bahr er-Raik, II, 181). 

Şafii mezhebine göre ise, kerahet vakitlerinde küsuf namazı kılınabildiği gibi, kılarken de her rekatında iki rüku yapılır. Her bir rükudan sonra Fatiha okunur. Namazdan sonra da cuma ve bayram hutbesi gibi hutbe okunur (Nevevi, el-Mecmu’, Daru’l-Fikr, ts. , V, 44-53; İbn Rüşd, Bidayetü’l-müctehid, Mısır, 1395/1975, I, 210-213).


KÜSUF VE HUSUF NAMAZLARI HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER

Abdullah bin Amr -radıyallâhu anh- şöyle anlatıyor:

Peygamber Efendimiz'in zamân-ı saâdetlerinde güneş tutulmuştu. Zât-ı Risâletleri kalkıp insanlara namaz kıldırdılar. Kıyâmda o kadar çok kaldılar ki, âdetâ rükûya varmayacak da hep ayakta duracak zannedildi. Sonra rükûya vardılar ve uzun müddet başlarını kaldırmadılar. Arkasından doğruldular, fakat mûtadın üzerinde ayakta durdukları için secde etmeyecekleri intibâını verdi. Nihâyet birinci secdeye vardılar. Lakin başlarını secdeden hiç kaldırmayacakları zannediliyordu. Daha sonra doğrulup oturdular. Bu oturuşları da uzun sürdü. Mübârek başlarını kaldırmayacakmışcasına kapandıkları ikinci secdeye vardıklarında, acı acı nefes alıp veriyor ve göz yaşları dökerek ağlıyordu:

"Yâ Rabbî! Ben aralarında olduğum müddetçe ümmetime azâb etmeyeceğini bana vâdetmedin mi?! Yâ Rabbî! Onlar sana tevbe ve istiğfâr edip yalvardıkları müddetçe ümmetime azâb etmeyeceğin husûsunda bana söz vermedin mi?! İşte bizler kapına geldik senden affımızı diliyor ve sana yalvarıyoruz!"


Bu minval üzere iki rek'at namaz kılıp bitirince 
güneş bütün parlaklığıyla gözüktü. Arkasından Hz. Peygamber minbere çıkarak ashâbına vecîz bir konuşma yaptı. Konuşmasında Allâh Teâlâ'ya hamd ü senâ ettikten sonra şöyle buyurdular:

"Güneş ve ay Allâh'ın varlık ve birliğine delâlet eden alâmetlerden sâdece ikisidir. Şâyet bunlar tutulursa, duâ edin, Cenâb-ı Hakk'a yönelip ona ilticâ edin, Allâh'ın büyüklüğünü hatırlayın, namaza durup Allâh'ı zikretmeye koyulun ve sadaka verin..." (Bkz. Buhârî, Küsûf, 2, 4)

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

Hiç yorum yok: