Şimdi deist olan kişiye soruyoruz:
- Sen, yapmış olduğun iyiliklerin başkasına verilmesine razı olur musun?
Mesela, ziyafetler verdiğin büyük bir yemekhanen olsa. Her gün yüzlerce fakire yedirsen içirsen. Sonra bu fakirler, onlara yaptığın bu iyiliği başkasından bilip ona teşekkür etse ve ona minnettar olsa, buna razı olur musun?
Herhalde, olmaz ve şöyle dersin: "Ey fakirler topluluğu! Bu yemekhane benim, sizlere yediren içiren benim. Ona değil, bana teşekkür edin ve bana minnettar olun."
Ya da şunu düşünelim:
- Büyük bir fabrikan olsa ve her gün yüzlerce kişiyi baştan aşağı giydirsen. Sonra bu kişiler, senin hediyen olan bu elbiseleri başkasından bilip ona teşekkür etse ve ona minnettar olsa, buna razı olur musun?
Herhalde, olmaz ve şöyle dersin: "Bu fabrika benim, sizi baştan aşağı giydiren benim, bunlar benim mallarım; ona değil, bana teşekkür edin ve bana minnettar olun."
Bir misal daha verelim:
Büyük bir hastanen olsa, her gün yüzlerce hasta buraya gelip ücretsiz tedavi olsa ve şifa bulsa...
Daha sonra bu hastalar, onlara yaptığın bu iyiliği başkasından bilse ve o kişiye gidip: "İyi ki sen varsın, senin cömertliğin olmasa biz nerde tedavi olurduk, bize kim bakardı; ilacımızı kim verir, bizi kim iyileştirirdi." dese, buna razı olur musun?
Herhalde, olmaz ve şöyle dersin: "Bu hastane benim; sizi tedavi eden, ilacınızı veren ve sizlere bakan benim. Ona değil, bana teşekkür edin ve bana minnettar olun..."
Şimdi sana bir soru soracağız:
- Sen en basit iyiliklerinin dahi başkasına verilmesine razı olamazken; Allah, bizlere yaptığı sonsuz iyilik ve ihsanların başkasına verilmesine, onlara teşekkür edilip minnet gösterilmesine nasıl razı olabilir?
Elbette razı olmaz ve nimetin kendinden bilinmesini ister. Madem nimetin kendinden bilinmesini ister, o hâlde peygamberler göndermeli ve kitaplar indirmeli ki, bizler nimetin hakiki sahibi olarak onu tanıyabilelim. Eğer peygamberler olmazsa, nimeti ondan bilemeyiz.
Kendilerine peygamber ulaşmayan kavimlere veya peygamber ulaşmış olsa bile onlara uymayanlara baksana...
Bir kısmı puta tapmış; yani kendilerine verilen nimetleri putlardan bilmiş. Bir kısmı da ateşe tapmış, güneşe tapmış; yani bütün nimetlerin sahibi olarak bunları bilmiş.
Demek insan, bir peygamberi tanımazsa, onun dersini dinlemezse, Allah'ın nimetlerini batıl ilahlara böyle paylaştırıyor.
İşte Allah, kullarının nazarlarını bu batıl ilahlardan kendisine çevirmek için peygamberler göndermiş, kitaplar indirmiş ve şöyle demiştir:
"Ey kullarım! Sizler nimetin yaratıcısı ve hakiki sahibi değilsiniz. Buna rağmen, yaptığınız iyiliklerin sizden bilinmesini istiyor ve başkasına verilmesine razı olamıyorsunuz. O halde ben ki, nimetin yoktan yaratıcısı ve hakiki sahibiyim. Hiç nimetlerimin başkasından bilinmesine ve bana bedel, onlara minnettar olunmasına razı olur muyum? Elbette olmam. O halde nimetlerimi ancak benden bilin ve sadece bana minnet edin..."
İşte peygamberlerin gönderilmesi bu cihetten zaruridir ve peygamberlerin varlığı nimetlerin varlığı kadar kesindir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder