22 Ekim 2020 Perşembe

PEYGAMBERİMİZE sas TABİ OLMAK

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim


“Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
De ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.


Al-i İmran Süresi'nin 31. ve 32. ayetine göre, Allah'ı sevmenin yolu Peygamber'e tabi olmaktan geçer. Rasûlullah (sav)’a tabi olmak günahların bağışlanmasına da bir vesiledir.

Ayet, mü'minlerin dini rehberlik konusunda Allah'ı ve Rasûlü'nü yani Kitap ve Sünneti birbirinden ayırmamalarına ve beraber değerlendirmelerine de işaret etmektedir. Hz. Peygamber'in kendisinden sonra bu konudaki sapmaları adeta görmüş gibi ikazları olmuştur. Mesela bir keresinde şöyle buyurmuştur: 
"Sakın sizden birini, emrettiğim ya da nehyettiğim bir husus kendisine ulaşınca koltuğuna yaslanmış bir halde "Benim aklım ermez. Biz Allah'ın Kitabı'nda ne bulursak ona uyarız" derken bulmayayım." Sehl b. Abdullah, "Allah’ı sevmenin alameti Kur'ân'ı sevmek, Kur'ân'ı sevmenin alameti Hz. Peygamber'i sevmek, Hz. Peygamber’i sevmenin alameti de O'nun sünnetini sevmektir. Bunların hepsini birden sevmenin alameti ise ahireti sevmektir" buyurarak Allah sevgisinin şartının Hz. Peygamber'i sevmek ve O'nun sünnetini öğrenip yaşamak olduğuna dikkat çeker.


İslam âlimleri içinde Hz. Peygamber'in her fiilinin, hatta sükûtunun bile bizim için örnek ve hüküm kaynağı olduğunu söyleyenler vardır. Onlar Al-i İmran Süresi'nin yukarıda meali verilen ayetini dikkate alarak bu görüşlerini desteklerler. Derler ki, ayette hiçbir kayıt konulmadan her fiil ve hareketinde Hz. Peygamber'e tabi olmak emredilmiştir. O zaman O'nun her davranışı bizim için örnektir.

Fıkıh Usulü âlimleri Hz. Peygamber'in yapıp ettiklerinden hangisine dinen tabi olmamız gerektiği konusunda büyük çabalar sarf etmişlerdir. Sonuçta, Hz. Peygamber'in dine, dinin tebliğine ve dinin açıklanmasına yönelik olan bütün davranışlarına tabi olmamız gerektiğini söylemişlerdir. Hz. Peygamber'in bize hem sözleri, hem fiilleri ve hem de dini hüküm adına duyup onayladıkları örnektir. O'nun davranışları içerisinde öldüğü yere gömülmek, devamlı teheccüd namazı kılmak, iki gün peş peşe iftar etmeden oruç tutmak gibi kendine mahsus özellikleri de vardır. Bu konularda Peygamberimize tabi olmamız emredilmemiştir. Yeme, içme, giyme, saç tarama gibi tamamen insan olmasından kaynaklanan (cibillî) davranış özellikleri de tabi olmak için zorunlu değildir. Ancak zorlamamak ve dini anlamda zorunlu olduğunu düşünmemek kaydıyla ve şartıyla örnek alma anlamında bunları da yapabilenler niyetlerine göre sevap alırlar. Çünkü bir işi sırf Hz. Peygamber yaptığı için yapmak da O'na tabi olmanın bir parçasıdır.

Hz. Peygamber'e tabi olmakla, O'nu taklit etmek, O'nu örnek almak ve O'na benzemek birbirine karıştırılmamalıdır. Yüce Allah bizden Hz. Peygamber'e tabi olmamızı isterken, O'nu rehber edinmeyi, rol model ve örnek almayı emretmektedir. Örnek almak; Hz. Peygamber'in yaptığını, yaptığı sebeple ve yaptığı maksadı dikkate alarak O'nun gibi yapmaktır. Dolayısıyla Hz. Peygamber'e saygı göstermek O'nun emir ve yasaklarına boyun eğmekle olur. Yoksa Hz. Peygamber beyaz giydiği için beyaz giyip diğer dini emir ve yasaklara riayet etmemek Peygamber'i örnek ve rol model almak sayılmaz. İmam Gazali'nin ifadeleriyle söylemek gerekirse;"Hz. Peygamber'in yediklerini yemek, yediği gibi yemeye çalışmak, O'na benzemek ve O'nu taklittir. Ancak helal bir şeyi O'nun belirlediği edep kuralları çerçevesinde, israfa kaçmadan ve tıka basa doymadan yemek, O'na tabi olmak, O'nu rol model almaktır.

Hz. Ömer'e ait olduğu söylenen şu ifade bu durumu özetler mahiyettedir: "Kişinin namazı ve orucu sizi aldatmasın, fakat onun dirhem ve dinarlarına (parasal ilişkilerine/insani ve insanlar arası tutum, davranış ve ilişkilerine) bakın!"(
Davud, "Sünnet", 5; Tirmizi, "İlim", 3; İbn Mace, "Mukaddime", 2.)


Netice itibariyle Peygamberimiz, peşinden gidilmesi gereken, bizi daima iyiye, hayra ve doğruya götüren bir emin kılavuz olduğu için Allah, bizlere O'nun izinden gitmemizi emretmiştir.


A.Kahraman




"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

Hiç yorum yok: