25 Mart 2016 Cuma

Îmanın Tadı

Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabb'il âlemin. Ve sallallahu ve selleme ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmaîn.

"Fethu'l-Bari" (Sahih-i Buhari Şerhi)
   
2. BÖLÜM ÎMÂN

9. Îmanın Tadı

16- Enes'ten
radıyallahu anh rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

"Üç şey kimde bulunursa imanın tadını bulur:

1. Allah ve Resulünü başka her şeyden çok sevmek,

2. Sevdiği kişiyi yalnızca Allah için sevmek,

3. İnkarcılığa dönmeyi, ateşe atılmak kadar kötü görmek. [Hadisin geçtiği diğer yerler:21,6041,6941]

AÇIKLAMA

Îmanın Tadı
"İmanın tadı" ifadesi ile Buhârî, imanın tadının imanın neticelerinden oldu­ğunu belirtmek istemiştir. Önceki bölümde Hz. Peygamber'i
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)sevmenin imandan olduğunu belirttikten sonra, imanın tadına nasıl varıla­bileceğini ifade etmiştir.

"İmanın tadı" ifadesinde tahyîl-i istihare (hayal yoluyla bir benzetme) vardır. Müminin imana olan rağbeti, tatlı bir şeye benzetilmiş ve bu şeyin özelliklerinden olan tat ona izafe edilmiştir. Bu benzetme hasta ve sağlam kişiye de işaret et­mektir. Çünkü safra hastası, balın tadını ekşi olarak algılar. Sağlam kişi ise balın tadını nasıl ise o şekilde algılar. Sıhhat durumu ne ölçüde düşerse balın tadını alma da o ölçüde azalır. Hadisteki bu benzetme, Buhârî'nin ispatlamaya çalıştığı imanın artması ve eksilmesini en açık şekilde güçlendiren bir delildir.

Şeyh Ebû Muhammed b. Ebû Cemre şöyle demiştir: Hz. Peygamber'in 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)"tad" ke­limesini kullanmasının sebebi şudur; "Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti)" [İbrahim Suresi,24] âyetinde Allah imanı bir ağaca benzetmiştir. Bu âyette yer alan güzel söz, ihlas kelimesidir. Ağaç, imanın köküdür. Dalları ise emre uymak, ya­saktan kaçınmaktır. Ağacın dalları, müminin önem verdiği hayırlardır. Meyvesi ise taatleri işlemektir. Meyvenin tadı, onun toplanmasıdır. Son sınır meyvenin olgunlaşması olup tadı da bununla ortaya çıkar.

Allah ve Resûlü'nü Her Şeyden Daha Çok Sevmek
Beyzâvî şöyle demiştir: Buradaki sevgiden kasıt, akl-ı selimin tercih etmeyi gerektirdiği şeyi, nefsin arzusuna aykırı olsa bile, tercih etmek şeklindeki aklî sev­gidir. Nitekim hasta, doğası gereği ilaçtan hoşlanmaz, nefret eder. Ancak aklı gereği ilaca meyleder ve onu alır. Kişi, kanun koyucu olan Allah'ın emrettiği ve yasakladığı şeyde kesin olarak dünyada iyilik, ahirette kurtuluş olduğunu bildi­ğinde akıl bu yönü tercih etmeyi gerektirir. Kişi O'nun emrine itaat eder, arzu ve isteklerini O'na tabî kılar. Bundan aklî olarak lezzet duyar. Çünkü aklî lezzet duymak, olgunluk ve iyiliği mahiyeti itibarıyla idrak etmektir. Hz. Peygamber 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)bu duruma "tat" adını vermiştir. Çünkü, somut lezzetlerin en güçlüsü budur.

Hadiste yer alan üç özelliğin imanın olgunlaşma belirtileri sayılmasının se­bebi şudur: 
Kişi gerçek nimet verenin Allah olduğunu, O'nun dışında ne veren ne de engelleyen bulunduğunu, O'nun dışındakilerin sadece aracı olduğunu, Peygamber'in Rabbin muradını kendisine açıklayan kişi olduğunu anladığında bu durum, bütün varlığıyla O'na yönelmesini gerektirir. Artık O'nun sevdiğinden başkasını sevmez, sevdiği kişiyi de ancak O'nun için sever. Allah'ın vaad ve tehdid ettiği şeylerin tümü kesin gerçektir. Bu kişiye, vaad edilenlerin tümü gerçekleşmiş gibi gelir. Zikir meclislerini cennet bahçeleri, inkarcılığa dönmeyi ise ateşe atılmak gibi görür.

Bu hadisin Kur'ân'dan şahidi de şu âyettir:

"De ki; "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz (soy ve sopunuz), elinize geçirdiğiniz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden meskenler size Allah'tan, Resûlü'nden ve O'nun yolundaki cihâddan daha sevimli ise, o halde Allah'ın emri gelinceye kadar bekle-yedurun. Allah fâsiklar topluluğunu hidâyete erdirmez.-Tevbe Suresi,24-

Hadisten Çıkan Sonuçlar
Bu hadis faziletlerle donanmaya, kötülüklerden kurtulmaya işaret etmekte­dir. Hadiste sayılan üç özelliğin ilki faziletlerle donanmayı, sonuncusu da kötü­lüklerden kurtulmayı ifâde etmektedir.

Allah sevgisi farz ve mendup olmak üzere iki kısımdır.
a. Farz olan sevgi, Allah'ın emirlerine uymaya, yasaklarından sakınmaya, kaderine razı olmaya yönlendiren sevgidir. Haram kılınmış bir fiili yapmak veya bir farzı terk etmek suretiyle günah işleyen kişi, kendi arzusunu öne aldığı için Allah sevgisindeki kusuru sebebiyle günah işlemiştir. Kusurlu davranış, kimi za­man da mubahları fazlaca işlemekle olur. Bu, insanın Allah'ın rahmetine çokça güvenerek günah işlemesine sebep olacak gerektirecek şekilde gafleti doğurur, yahut da gaflet devam ede ede sonunda kişi günaha düşer. Bu ikinci kişi pişmanlıkla günahı terk etme konusunda acele eder. "Zina eden kişi, zina ettiği sırada mümin olarak zina etmez" hadisi buna işaret etmektedir.

b. Mendup olan sevgi, kişinin nafilelere devam etmesini ve şüpheli şeyler­den kaçınmasını gerektiren sevgidir. Bu sıfata genel olarak sahip olan kişi çok nadirdir.

Peygamber sevgisi de aynı şekilde iki kısımdır. Şunlar da peygamber sevgi­sine dahildir: Emir ve yasakları onun ışığından almak, yalnızca onun yolunu tut­mak, onun koyduğu kurallara rıza göstermek, verdiği hükümden dolayı içinde hiçbir sıkıntı duymamak, cömertlik-başkasını tercih etme-ağırbaşlılık-alçakgönüllülük vb. sıfatlarda onun ahlâkını örnek almak. Kim bu konularda nefsi ile cihad ederse imanın tadını bulur. Müminlerin derecesi bu cihada göre değişir.

Şeyh Muhyiddin şöyle demiştir: "Bu büyük bir hadistir, dinin temellerinden biridir. İmanın tadından kasdedilen, ibadetlerden lezzet almak ve din uğruna zorluklara katlanmaktır. Bunu, dünya menfaatlerine tercih etmektir. Kulun Allah'ı sevmesi, ona itaat etmek ve ona muhalefeti terk ile gerçekleşir. Peygamber sevgisi de böyledir."

Hadiste "herkesten" değil "her şeyden çok sevmek" ifadesi kullanılmıştır. Bu, hem insanları hem diğer varlıkları içeren bir ifadedir.

"Kişiyi yalnızca Allah için sevmek" hakkında Yahya b. Muâz şöyle demiştir: "Allah için sevmenin hakikati, sevginin sevilen kişinin iyiliğinden dolayı artma­ması, kötülüğünden dolayı da azalmamasıdır."


Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.

Hiç yorum yok: