Bu dünya hizmet ve meşakkat yeridir, mükâfat ve rahat yeri değildir. İnsanın asıl vazifesi Rabbini tanımak ve emrettiği ölçüler içerisinde yaşamaktır. Bunun da yolu ibadetlerden geçmektedir.
İbadet iki kısımdır:
1. Müsbet ibadetler,
2. Menfi ibadetler.
İbadetin müsbet kısmı bildiğimiz, namaz oruç gibi ibadetlerdir. Menfi kısmı ise hastalık, musibet ve doğal felaketler karşısında insanın aczini ve zayıflığını hissedip Rabbine sığınması ve sabretmesi neticesinde kazandığı büyük sevaplardır.
Diğer yandan belaların en şiddetlilerine Allah’ın en sevdiği kulları olan -başta Efendimiz (asm) olmak üzere- peygamberler ve salih kullar maruz kalmıştır. Eğer zannedildiği gibi musibet mutlaka kötü bir şey olsaydı, o zaman Allah en sevdiği kullarına bela ve musibetleri vermezdi. Çünkü hadis-i şerifde şöyle ifade edilliyor:
“En ziyade musibet ve zorluklara maruz kalanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridir.”(1)
Bela ve musibetlerin daha çok Müslümanların başına gelmesinin nedeni ise, bu dünyada yapmış oldukları hataların ve işlemiş oldukları cezaların karşılığını çekip, haşir meydanına bırakılmamasıdır. Çünkü büyük hatalar ve cinayetler büyük mahkemelere, küçük cezalar küçük merkezlerde verildiği gibi, günahı az olan iman ehlinin hataları bu dünyada çeşitli bela ve musibetlerle temizlenmekte, büyük mahkeme olan haşir meydanına bırakılmamaktadır. Ancak hataları büyük olan küfür ehlinin cezalarına, bu dünyanın bela ve musibetleri az geleceğinden büyük mahkemeye, ebedi ceza yurdu olan cehenneme ertelenmektedir.
1) el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 1:519, no: 1056; el-Hâkim, el-Müstedrek, 3:343; Buharî, Merdâ: 3; Tir¬mizî, Zühd: 57; İbni Mâce, Fiten: 23; Dârimî, Rikâk: 67; Müsned, 1:172, 174, 180, 185, 6:369.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder