5 Eylül 2021 Pazar

47- El-Hakîm ism-i şerifi:


Hakîm "hikmet sahibi" demektir. Allah abesle iştigal etmez, O Hakîm’dir, her yaptığı işte hikmetler vardır. Hiçbir şey rastgele ve sebepsiz değildir. Kâinatta tesadüf yoktur. O'nun faydasız, boş ve tesadüfî bir işi bulunmaz. Allah bir kulunun ölmesini murad ederek mükâfatlandırabilir, diğerini yaşatarak cezalandırabilir. Kimin kârlı çıkacağı sonunda belli olur. Kimine dünyalık verip başına bela eder, kimini yoksul ve hasta kılıp korur. İyi ve kötü, anlık durumlarla tespit edilemez. Bunun için sabır ve tefekkür gerek. Allah Teala hikmetsiz iş yapmaz, insan için yararlı ve zararlı olanı bilir; bu nedenle de her emir ve yasağı insanların lehinedir.

Allah’ın emir ve yasakları bir hikmete dayalıdır. Şeriatta hikmetsiz bir kural yoktur. Her emir ve yasağın şeriatın genel amaçlarında bir yeri vardır. Allah’ın yasak ettiği şeylere dikkat ederseniz her biri insanlar için birer afettir. Bu afetleri de, haramı-helali de yaratan Allah’tır. Onları yapabilecek kuvvet ve kudreti veren de O'dur. Bununla beraber haramı yasak eden, helali mübah kılan da O'dur. Bundaki hikmeti de imtihan olmasıdır.

Eğer bu emirler "Kitap ve Sünnet’in" tarifine göre yerine getirilirse ona mahsus hayır ve menfaat meydana gelir, insanlar bilmediğini öğrenir, her an gelişir, ilerler. Fakat Kitap ve Sünnet'e göre yapılmazsa hayır ve menfaat kesilir, ilerleme de durur.

 O halde Allah Teala inananlara neyi emrediyorsa onların yararına, nelerden sakındırıyorsa, o şeyler onların zararınadır.

 Allah Tealanın hiçbir işi hikmetsiz ve faydasız değildir. Gerek emir ve nehiylerindeki, gerek işlerindeki hikmet ve faydaların gayesi kainatın düzeni ve kıyamet vaktine kadar devamıdır. 

Hakîm kelimesi Kur’an-ı Kerim’de 97 yerde geçmektedir. Bunlardan beşinde Kur’an’a nispet edilmekte ve böylece hakîm vasfı hem Rabbimizin ismi hem de O’nun kelamının sıfatı olmaktadır. (Yunus, 10/1; Lokman, 31/2.) Kur’an’ın Hakîm diye isimlendirilmesi onun baştan sona hikmet dolu olduğunu; içinde hikmetsiz hiçbir söz bulunmadığını ifade eder.

Hikmet, doğruyu yanlıştan ayırt etme kabiliyetidir. Hikmet sahibi olan her şeyi layık olduğu yere koyar. Yani bütün işleri yerli yerincedir.  Önemsiz şeyleri abartma, önemli şeyleri ihmal etme hatası işlemezler. En önemli şeyleri en önemsiz şeyler için feda edecek ahmaklıklar yapmazlar. Aynı şekilde kendi yer ve değerlerini de bilir, ne şımarır, ne azarlar, ne de kendilerini ziyan edecek şekilde hayatlarını boşa harcarlar. Kendisine hikmet verilen kişiler sahip oldukları her şeyi (ömür, ilim, mal, sağlık vs.) de bir denge içinde yerli yerinde kullanırlar. 

Ancak “yaptığı her işte, her sözünde ve davranışında mutlaka bir hikmet vardır” sözü Allah’tan başkası için kullanılmaz. Çünkü insanın bilgisi, görüşü, eşyanın bütününü kavrama kabiliyeti ne kadar sınırlıysa hikmeti de o oranda sınırlıdır.

Hakîm isminin tecelli ettiği bu kişiler hayatta cereyan eden işlerin içyüzünü kavramış demektir. Çünkü o büyük resmi fark etmiş, hayatın sırrını sezmiş, olaylara bütün içinde bir anlam verebilmiştir. Hayatın sadece dünyadan ibaret olmadığını ve anlamın bu dar âlemle sınırlanmadığını bilmiştir. Bu idrak insanı kendi kontrolünde olmayan olaylar hakkında daha iyimser, daha sabırlı ve daha dirençli kılar. Hikmete talip olanın, Hakîm’in tecellisi nispetinde varlığın anlamını kavraması ve olanla olmayanda tecelli eden hayırları görmesi mümkün olur. (Fatır, 35/2.) Böyle insanlar yaşam olaylarının peşi sıra bilinçsiz bir şekilde sürüklenmez; yaşadığı her olay onu geliştiren bir fırsata dönüşür. Bilir ki, Allah Teala hikmetsiz iş yapmaz. O’nun her işi anlamlı ve gerektiği gibi olması demektir. Ancak insanın aciz kavrayışı çoğu zaman olaylardaki hikmeti idrak edemez. Bu sebeple insanlık hiçbir zaman vahiyden mahrum bırakılmamıştır. Vahiy yoluyla gelen bilgi, yaratılışın anlam ve hikmetini bilmenin tek yoludur. Varlığın hikmetini kavramak isteyen insan mutlaka vahiyden beslenmek zorundadır. (Yunus, 10/109.)

Son olarak Hakîm olan Rabbimizin hikmet tecellilerine açık olmak için bilgi ve kavrayış gücünün yetmeyeceğini de hatırlatmamız gerekir. İslam uleması bu noktada davranışa dönüşmeyen, yani gereğine göre yaşanmayan bilginin hikmetle sonuçlanmayacağını özellikle vurgularlar. Hikmetin marifet ve bilgiden farkı da budur. Hikmetle amel arasındaki bu ilişkiyi Elmalılı şöyle açıklar: “İlim ve ameli cem edemeyene hakîm denmez."

En Güzel İsimler 99 Esma Sonsuz Mana-Vaize Fatma Bayram 

Esmaü'l Hüsna şerhi Ali Osman Tatlısu

Hiç yorum yok: