25 Nisan 2017 Salı

İki yol arasındaki temel fark teville ilgilidir-Faruk Beşer


...Şimdi birisi o korunan kitabın Levh-i mahfuz olduğunu, ona dokunabilecek olanların da melekler olduğunu söylerse bu sözün gelişinden ve lisandan anlaşılan bir mana, yani tefsir olmuş olur. Bunun üzerinden bir kıyaslamaya gider ve mademki melekler Kur'an-ı Kerim'in Levh-i mahfuz'daki aslına 'tertemiz kılınmış olmaları' vasfıyla dokunabilirler, o halde biz de elimizdeki Mushaflara tertemiz olarak, yani ancak abdestli iken dokunabiliriz, çünkü Allah aynı ayetlerde Mushaf'ın da oradaki asıldan indirilmiş olduğunu söylüyor derse bu da makul ve makbul bir tevil olur. Çünkü lisanın buna da ihtimali olan asıl manası korunmuştur ve ona muhalif olmayan, hatta başka delillerle de desteklenen tevilden de yararlanılmıştır.

Ama gulat yani aşırı Şiî olan Karmatîlerin yaptığı gibi; “Biz her şeyi apaçık bir imamda, yani o ana levhada, Levhi mahfuzda kaydetmişizdir” (Ya-sîn 36/12) ayetindeki imamın Ali olduğu söylenir ve bundan Hz. Ali'nin (ra) bütün ilimleri kuşattığı, her şeyi bildiği anlamı çıkarılırsa işte bu insanı küfre kadar götüren uçuk bir tevil olmuş olur. Onların aynı şekilde; “küfrün önderleriyle savaşın” (Tevbe 9/12) ayetinden zamanında Hz. Ali'ye karşı olan Talha ve Zübeyr'in kast edildiğini söylemeleri de böyledir. Çünkü bu uçuk tevillerin ne Kur'an-ı Kerim'in diliyle, ne Şeriatın ruhuyla ne de vakıa ile hiçbir ilgisi yoktur, tamamen ideolojiktir. Önce bir inanç belirlenmiş, sonra o inanç Kur'an-ı Kerim'e desteklettirilmeye çalışılmıştır. Yani daha önce verdiğimiz hadisi şerifin dediği gibi bu, Kur'an-ı Kerim'i kendi görüşüne göre konuşturmaktan ibarettir...

...Yarattığı kulun zaaflarını bilen Allah'ın ona günde kırk kez “sadece sana ibadet edecek ve sadece senden yardım dileyeceğim” dedirtmesine, “Allah'tan başka hiçbir şeye dua etmeyin” yani kimseden imdat istemeyin demesine rağmen bu ve benzeri ayetlerin açık manalarını göz ardı edilip 'imdad ya fülan” denebilmesine tevil arayan anlayış da böyledir. “Allah'a ve ahiret gününe imanı olan artık Allah'a yapacağı ibadete hiç kimseyi karıştırmasın” buyurmasına rağmen, namaza kalkarken şeyhini gözünün önünde canlandırıp ona bir süre rabıta yaparsan namazın daha feyizli olur diyen tevil de Karmatîlerin uçuk tevillerinden farklı değildir.

“Allah'a karşı takvalı olun ve O'na bir vesile arayın”, “Allah'a karşı takvalı olun ve sadıklarla beraber bulunun”, “ey iman edenler sabredin, sabırda yarışın, ribatlar oluşturarak hazırlıklı olun…” anlamındaki ayetler de bu tür tevillere kurban edilip zahirleri iptal edilen ayetlerdir.

Böyle yapanlar sakın hiç kimseyi tasavvuf düşmanı diye yaftalamasınlar, çünkü tasavvufa bunların yaptığından daha büyük düşmanlığı kimse yapamaz.

...Kur'an-ı Kerim'in zahirini ve muhkemini bırakıp tevillere tutunmak Batınîliğin ve Şia'nın temel özelliğidir, fitne aramaktır. Zahiri ve muhkemi esas alıp bunlara aykırı olmayan muhtemel tevillerden de yararlanmak ise Ehli Sünnet'in özelliğidir. İşte bu iki yol arasındaki en önemli alametifarika budur ve İslam ümmetini parçalayan ve tefrikalara ayıran şey “Kur'an-ı Kerim'i kendi görüşüne göre tevil etmektir”, yani önce nefsi bir görüş, bir ideoloji belirlemek, sonra onu Kur'an-ı Kerim'e söylettirmek.

Yazının tamamı için:

Hiç yorum yok: