Allah-u Teala buyuruyor:
“Kullarım, sana Beni sorarlarsa, Ben onlara pek yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin duasına karşılık veririm…” -Bakara Suresi,186.ayet-
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: :
"Aziz ve celîl olan Rabbimiz her gece, gecenin son üçte biri kaldığında en aşağı semâya nüzul edip: "Bana dua eden yok mu, duasını kabul edeyim? Benden isteyen bir kimse yok mu, ona istediğini vereyim? Benden af dileyen yok mu, onu affedeyim.." der."
-Buhârî, Teheccüd 14-
Dua; inanma, dayanma ve
isteme ihtiyacı içerisinde bulunan insanı; rahmeti sınırsız, mutlak kudret
sahibi olan Allah’a bağlayan, manevi bir bağdır.
Dünyada yaratılan her şey
Allah’a muhtaçtır ve O’na kulluk etmekle yükümlüdür. Allah’a kulluğumuzun en
önemli göstergelerinden biri de duadır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellemin buyurduğu gibi “dua bizzat ibadettir”. Dua, insanın
Allah’ın yüceliği karşısında acziyetini itiraf etmesi ve O’nun lütuf ve
ihsanını istemesidir.
KUL NEDEN DUA EDER?
1. Dua, İlâhî Bir Emirdir
Allah-u Teala yarattığı
kullarının Kendisine dua etmesini istemiştir ; çünkü dua etmek yaratılmanın
gereklerindendir.
Dua etmek, ayet ve
hadislerde övülmüş ve teşvik edilmiştir.
“Rabbinize yalvara yakara
ve sessizce dua edin...” -Arâf Suresi, 55.ayet-
“.. Allah'a hem korku hem de ümitle dua edin..” -Arâf Suresi, 56. ayet-
“ De ki: "Eğer duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin ki?” -Furkân Suresi,
77.ayet-
Peygamberimiz sallallahu
aleyhi ve sellem:
“Ey Allah kulları! Size dua etmenizi tavsiye ederim.” -Hâkim, De’avât, I, 493;
Tirmizî, De’avât, 102-
“Dua etmekte aciz olmayın
çünkü dua eden hiçbir insan helâk olmaz.” -İbn Hıbbân, Ed’ıye, No:871; Hâkim, De’avât,
I, 494-
Dua eden kimse, Allah ve
Peygamberin emrine uymuş, ibadet etmiş, Allah’ı anmış ve sevgisini kazanmış
olur. Nitekim Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın fazlından isteyin çünkü Allah kendisinden bir şey istenmesini sever.
En faziletli ibadet dua edip bir sıkıntının kalkmasını beklemektir.” -Tirmizî, De’avât, 116-
2.
Dua, Bir İbadettir
Dua, tıpkı namaz, oruç, hac
gibi ibadet olarak yapılır. Allah-u Teala O'na yalvarışımızı görmek ister.
Peygamberimiz sallallahu
aleyhi ve sellem:
“Dua, mahza ibadettir.” buyurmuş, sonra
Mü’min Suresi’nin:
“Rabbiniz buyurdu ki: ‘Bana
dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler
ise, perişan şekilde Cehennem'e gireceklerdir’ anlamındaki 60. ayetini
okumuştur. (Tirmizî,
De’avât, 1; bk. İbn Mâce, Dua, ; Ebû Davut, Salât, 358; Hâkim, De’avât, I, 491;
İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 890)
3. Dua, Allah-u Teala'nın En
Şerefli Gördüğü Ameldir
“Allah katında duadan daha şerefli bir şey yoktur.” (Tirmizî, De’avât, 1; İbn
Mâce, Dua, 1) anlamındaki
hadis bunun delilidir. Çünkü dua eden kimse, Allah’ın varlığını, yüceliğini,
kudretini ve kullarına yardım eden olduğunu, acziyetini ve Allah’a muhtaç
olduğunu kabul ve ikrar etmiş olur.
4. Dua, Rahmet Kapılarını
Açan Bir Anahtardır
Allah-u Teala kullarının ne
kadar günahkar olduğuna bakmadan hepsine dua kapısını açar ve kulun günahı
fazlalaştıkça ona açtığı kapıyı daha da büyütür.
“Dua, rahmet kapılarını açan bir anahtardır.” (Süyûtî, I, 486) anlamındaki hadis,
dua eden kimsenin Allah’ın merhametine mazhar olacağını ifade etmektedir.
İnsan, içinden gelerek dilek ve isteklerini Allah’a arz ettiği zaman Allah,
rahmet kapılarını kuluna açar, ona yardım eder.
5. Allah, Dua Etmeyene
Kızar
“Kim Allah’a dua etmezse Allah ona gazap eder.” (İbn Hıbbân, Zikir ve Dua,
No: 890; Hâkim, De’avât, I, 491; Tirmizî, De’avât, 2; İbn Mâce, Dua, 1) anlamındaki hadis, bu
gerçeği ifade etmektedir. Çünkü dua etmeyen insan; hem Allah ve Peygamber’in
“dua edin” emrine uymamış hem de büyüklenmiş olmaktadır. Bu durum, “kulluk” ile
bağdaşmaz ve Allah’ın gazabını celbeder.
6. Dua, Mü’minin Manevî Silahıdır
“Dua, mü’minin silahıdır,
dinin direğidir, göklerin ve yerin nurudur.” -Hâkim, De’avât, No: 1812; Heysemî, Ed’ıye,
5, No: 17198- anlamındaki
hadis, duanın mü’mini birtakım sıkıntı, kaza ve belalardan koruyacağını ifade
etmektedir. Buradaki “silah” izafî anlamdadır. İnsan “silah” ile düşman
saldırılarına karşı kendini korur. Hadiste dua da silaha benzetilmiştir. Çünkü
insan dua ederek Allah’tan kendisini görünür görünmez kazalardan, belalardan ve
afetlerden korunmasını ister. Eğer şartlarına uygun ve ihlâs ile dua edebilirse
Allah onu korur. Böylece dua, mü’minin manevî silahı olur. Dua etmemizi emreden
yüce Rabbimiz’in, Kur’an’ın ilk suresinde bize nasıl dua edeceğimizi
bildirmesi, duanın önemini ortaya koymaktadır:
“Bizi sırat-ı müstakime /
doğru yola ilet.” (Fatiha
Suresi, 6.ayet)
İnsanın hayatındaki en
değerli an, yüce Allah’a yöneldiği ve onunla baş başa kaldığı zaman dilimidir.
Allah ile baş başa kalmanın en güzel vasıtası ise duadır. Dua eden insan, bütün
varlığı ile Allah’a yönelir ve O’ndan isteklerde bulunur.
Kul Allah Teâlâ’dan
isterken kendi küçüklüğüne göre değil O'nun büyüklüğüne göre düşünüp talebini
yüksek tutmalıdır.
Ubade ibnu’s Samit
radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdular ki:
"Cennette yüz derece
vardır. Her bir derecenin diğer derece ile arası; sema ile arz arası kadar
geniştir. Firdevs bunların en yukarıda olanıdır. Cennetin dört nehri buradan
çıkar. Bunun üstünde Arş vardır. Allah'tan cennet istediğiniz vakit Firdevs'i
isteyin." (Tirmizî, Cennet 4, (2533))
“Biriniz dua ettiği zaman
istediğini çok ve büyük istesin. Çünkü Allah’a hiçbir şey büyük ve çok gelmez.” (İbn Hıbbân, Ediye,
896) buyurmuştur.
DUANIN USUL VE ADABI
Dua, mutlaka kabul olunacak
bir ibadettir. Ancak duayı Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin
yaptığı ve bildirdiği şu şartlara uygun olarak yapmak
gerekmektedir:
1. Duaya Eûzu
Besmele, Allah’a Hamd ve Peygamber’e Salât İle Başlanmalı
Dua öncesinde mümkünse
abdest alıp kıbleye dönülmelidir. (İbn Mâce, Dua, 13) Her hayırlı işte olduğu
gibi duaya da eûzu ve besmele çekerek, sonra Allah’a hamd ve Peygamberimiz’e salât
ve selâm getirilmelidir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem duaya,
“Yücelerin yücesi ve
bağışlayıcı olan Rabbimi, bütün noksanlıklardan tenzih ederim” diyerek
başlamış (Ahmed,
IV, 54; Hâkim, Dua, I, 498) ve
“Biriniz dua ettiği zaman,
Allah’a hamd ve övgü ile başlasın, sonra Peygambere salât etsin, sonra dilediği
duayı yapsın” buyurmuştur. (Tirmizî, De’avât, 66; Ebû
Davud, Salât, 358)
Ömer radıyallahu anh:
“Peygambere salât
getirilinceye kadar dua, yer ile gök arasında durur, hiçbir dua O’na
yükselmez/kabul olmaz.” demiştir. (Tirmizî, Salât, 347)
2. Duadan Önce Tövbe
ve İstiğfar Edilmeli
Günah işleyen, haramlardan
uzak durmayan bir kulun duası kabul edilmeye lâyık değildir. Peygamberimiz
sallallahu aleyhi ve sellemin şu hadisi çok dikkat çekicidir:
“Allah yolunda seferler
yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam, ellerini semaya kaldırarak: ‘Ya Rabbi’
‘Ya Rabbi’ diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram,
gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur?” (Müslim, Zekât, 19)
Bu sebeple mü’min duaya
başlamadan önce günahlarını itiraf edip ihlâs ile Allah Teâlâ’ya tövbe etmeli
ve affını dilemeli sonra dua yapmalıdır.
3. Eller Semaya
Açılmalı ve Dua Sonunda Yüze Sürülmeli
Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem, dua ettiği zaman koltuk altları görünecek kadar ellerini semaya kaldırmıştır.
Sahabeden Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh:
“Peygamber aleyhisselam,
dua etti ve ellerini kaldırdı. Ben koltuk altlarının beyazlığını gördüm.” demiştir. (Buhârî, De’avât, 22)
Sahabeden Abdullah
ibni Abbas radıyallahu anh, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle
buyurduğunu bildirmiştir:
“Allah’tan bir şey
istediğiniz zaman avuçlarınızın içi ile isteyin, ellerinizin tersi ile
istemeyin ve ellerinizi dua sonunda yüzünüze sürün.”
(Hâkim, De’avât, I, 536)
Dua ederken mümkünse kıbleye
dönülür (Buhârî,
De’avât, 24),
ellerin içi açılır, parmaklar omuz hizasına kadar başı geçmeyecek (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No:
878) ve
koltuk altları görünecek şekilde kaldırılır, dua sonunda eller yüze sürülür.
Dua esnasında gözler semaya dikilmez; çünkü Rabbimiz her yerdedir.
Peygamberimiz
sallallahu aleyhi ve sellem:
“Birtakım kimseler
namaz kılarken ve dua ederken gözlerini semaya kaldırmalarından ya vazgeçerler
ya da gözleri kör olur.” (Müslim, Salât, 118) buyurmuştur.
4. İhlasla ve Şuurla Yapılmalı
Dil ile dua cümlelerini
söylerken zihin başka düşüncelere dalmamalı; insan, bütün varlığı ile Allah’a
yönelmeli, bilerek ve isteyerek, ihlâs ve samimiyetle dua etmelidir.
“O ezelî hayat
sahibidir. O’ndan başka ilâh yoktur; siz de sadece Allah’a yönelerek bütün
samimiyetinizle O’na yalvarın. Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (Mü’min Suresi, 65. ayet)
“Biliniz ki Allah gafil bir
kalpten gelen duayı kabul etmez.” (Tirmizî, De’avât, 66) anlamındaki hadis,
duanın ihlaslı ve şuurlu yapılması gerektiğini ifade etmektedir.
5. Kabul Olacağına
İnanılarak Dua Edilmeli
Allah Teâlâ’nın güzel
isimlerinden biri “Semîu’d Dua (duaları işiten / kabul eden)”dir. (Âl-i İmrân Suresi, 38.
ayet) Bu
sebepten mü’min dualarını Allah’ın kabul edeceğine inanarak yapmalıdır. Nitekim
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“Kabul edileceğine
kesin bir şekilde inanarak Allah’a dua edin!” (Tirmizî, De’avât, 66; bk. Hâkim, De’avât, I,
493) tavsiyesinde
bulunmuş ve:
“Dua ettiğiniz zaman,
isteğinizi kesin olarak isteyin. ‘Allahım! Dilersen bana ver!’ demeyiniz. Çünkü
Allah’ı zorlayacak herhangi bir güç yoktur.” (Buharî, Daavât, 21; Müslim, Zikir, 7; İbn
Hıbbân, Ediye, No: 977)
“Biriniz: ‘Allahım!
Dilersen beni bağışla!’, ‘Allahım! Dilersen bana merhamet et!’ diye dua
etmesin. İsteğini kesin olarak istesin. Çünkü O’na engel olacak hiç kimse
yoktur.” (Ebû
Davud, Salât, 358) buyurmuştur.
6. Kısık Bir Sesle ve
Yalvararak Dua Edilmeli
Bağırıp çağırarak, yüksek
ses ve riya ile değil yalvararak ve kısık bir sesle dua edilmesi, Allah
Teâlâ’nın ve Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin emridir:
“Sabah akşam boyun
büküp yalvara yakara, derin bir ürpertiyle ve kendin işitecek
kadar bir sesle Rabbini an. Sakın gâfillerden olma!” (Arâf Suresi, 205. ayet)
Biz nerede olursak olalım
Allah celle celaluhu bizimle beraberdir. Rabbimiz, bizim kısık sesle bile olsa
yaptığımız duaları duyar, hatta: “Biz insana şah damarından daha
yakınız.” (Kâf
Suresi, 16. ayet) anlamındaki
ayette bildirildiği gibi O, bize bizden, şah damarımızdan da yakındır.
Rabbimiz, Zekeriya
aleyhisselamın, “Hani o, Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı.” (Meryem Suresi, 3.ayet) şeklinde dua ettiğini
bildirerek bize nasıl dua edeceğimizi haber vermektedir.
Bu sebepten duada
bağırıp çağırmak, süslü olsun ve beğenilsin diye yapmacık hareketlerde bulunmak
doğru değildir. Duayı sessizce ve yalvararak yapmak, ihlasın gereğidir. Yüksek
sesle yapılan duaya, riya karışabilir. Bu sebeple Hanefî âlimler, namazda
Fatiha sonunda “âmin” kelimesini sessiz söylemenin daha fazîletli olduğu
içtihadında bulunmuşlardır.
7. Israrla Dua
Edilmeli
Mü’min, yüce Allah’tan
isteğinde ısrarlı olmalı, “isteğim yerine gelmedi” diye duadan vazgeçmemelidir.
Abdullah ibni Mesûd
radıyallahu anh, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin;
“Dua ettiği zaman üç
sefer tekrar eder ve bir şey istediği zaman yine üç sefer tekrar ederdi.” demiştir. (Müslim, Cihâd, 107)
Peygamberimiz sallallahu
aleyhi ve sellem:
“Şüphesiz ki Allah, ısrarla
dua edenleri sever.” (Beyhakî, Şu’abü’l-îmân,
er-Ricâ Minallah, No: 1108) anlamındaki sözleri ile ısrarla dua edeni Allahu
Teâlâ’nın sevdiğini bildirmiştir.
Peygamberimiz sallallahu
aleyhi ve sellem;
“Rabbime dua ettim de
kabul edilmedi, diyerek acele etmediğiniz sürece Allah dualarınızı kabul eder.” (Buhârî, Daavât,
22; Müslim, Zikir, 92) anlamındaki hadisi ile ısrarla dua edilmesini
tavsiye etmiş ve:
“Koltuk altları
gözükecek kadar ellerini kaldırıp dua eden hiçbir kul yoktur ki acele etmediği
sürece Allah ona istediğini vermiş olmasın.” buyurmuş, ashabın: “Ey Allah’ın
elçisi! Duanın acelesi nasıl olur?” şeklindeki sorusuna: “İstedim,
istedim de Allah hiçbir şey vermedi, demektir” diye cevap vermiştir. (Tirmizî, Daavât,
133)
Ebû’d-Derdâ radıyallahu
anh:
“Kim çok dua ederse
onun duası daha çok kabul olur.” (Abdürrazzak, Dua, 19644) demiştir.
Dua ettikten sonra sonucu
Allah’a havale etmek gerekir. Allah, kulunun istediğini hemen verebileceği gibi
daha sonra da verebilir veya kulun isteği, kendisi için hayırlı değildir, ona
daha hayırlı olanı verir veya mükâfatını ahirete bırakır. (Tirmizî, De’avât, 133)
8. Ümit ve Korku İçinde Dua
Edilmeli
İnsan, dua ederken
Allah’a karşı saygı ve azabından korku içinde bulunmalı, aynı zamanda istekli
ve ümitli olmalıdır. Allahu Teâlâ;
“Yataklarından
kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler. Kendilerine verdiğimiz
nimetlerden başkalarına da harcarlar.” buyurmuştur. (Secde Suresi,
16.ayet)
Bu ayette, kendilerine
Allah’ın ayetleri hatırlatıldığı zaman derhal boyun eğen, secdeye kapanan,
Allah’a hamd eden, O’nu noksan sıfatlarından tenzih eden ve asla kibirlenmeyen
mü’minlerin, gece kalkıp korku ve ümit ile dua ettikleri (Secde Suresi,15.ayet) bildirilerek
övülmektedir.
Mü’min, ilâhî azaptan
korku içinde bulunmakla birlikte yaptığı duayı Allah’ın kabul edeceği inancı ve
düşüncesini taşımalıdır. Çünkü yüce Allah, Kur’an’ımızda:
“Rahmetim her şeyi
kaplamıştır.” (Arâf Suresi,
156.ayet) buyurmuştur.
Peygamberimiz
sallallahu aleyhi ve sellem, mü’minlerin Allah hakkında iyi zanda bulunmalarını
tavsiye etmiştir:
“Ey insanlar! Âlemlerin
Rabbi hakkında iyi zanda bulunun çünkü Rab, kulunun zannı üzeredir.” (Beyhakî, Şu’abü’l-îmân,
er-Ricâ Minallah, 1012)
Bir kutsi hadiste Allah
celle celaluhu:
“Ben, kulumun bana olan
zannı üzereyim ve beni andığı zaman ben onunla beraberim.” (Müslim, Zikir, 19) buyurmaktadır.
Bu yüzden mü’min dua ettiği
zaman, Allah Teâlâ’nın duasını kabul edeceğini ve isteğini yerine getireceğini
düşünmeli ve inanmalıdır.
9. Meşru Şeyler
İstenmeli, Ölçülü Olunmalı, Aşırı Gidilmemeli
İşlenmesi ve istenmesi
dinimizce günah sayılan konularda dua edilmemelidir.
Peygamberimiz sallallahu
aleyhi ve sellem, şöyle buyurmuştur:
“Kul, günah talep etmedikçe
veya sıla-i rahmin kopmasını istemedikçe duası kabul edilmeye devam eder.” (Müslim, Zikir, 25; bk. İbn
Hıbbân, Ed’ıye, 881, 976)
Allah Teâlâ’nın
bizden yapılmamasını istediği şeyi Allah’tan istemek edep dışına çıkmak, haddi
aşmaktır. Allah, aşırı gidenleri ve haddi aşanları sevmez (Bakara Suresi, 190.ayet). Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem, buyurmuştur ki:
“Bazı toplumlar duada aşırı
gidecekler, siz onlardan olmaktan sakının.” (Ebû Davud, Salât, 358)
10. Sadece Sıkıntılı
Zamanlarda Değil Her Zaman Dua Edilmeli
Her insan bir derde, bir
sıkıntıya, bir belaya uğradığı zaman Allah Teâlâ’ya sığınır, O’na dua eder.
Böyle sıkıntılı zamanlarda gönüller bütünüyle Allah’a açılır, samimiyetle ve
candan dua edilir. Allah da bu duaları kabul eder. Nitekim bir hadiste
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem;
“İki dua reddedilmez veya
reddedilmesi çok nadir olur: Bunlar ezan okunduğu esnada ve sıkıntı
zamanlarında yapılan duadır.” (Ebû Davûd, Edeb, 41) buyurmuştur.
Ancak sadece darlıkta,
sıkıntıda veya bir korku, kaza ve felâketle karşı karşıya gelindiği zaman değil
varlıklı ve sağlıklı zamanlarda, huzur ve rahatlığın hüküm sürdüğü anlarda da
dua edilmelidir. Kişi sıkıntıya, darlığa ve zorluğa karşı sabır ve dua ile
ayakta kalmaya çalıştığı gibi nimetlere kavuşması durumunda da şükredip dua
etmelidir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“Sıkıntılı ve musibete
uğradığı zamanlarda Allah’ın duasını kabul etmesini isteyen kimse, rahat
zamanlarında çok dua etsin.” (Tirmizî, Daavât, 9)
Sadece sıkıntılı zamanlarda
dua etmek doğru olmadığı gibi dua edip sıkıntı geçtiğinde ettiği duayı ve
sıkıntılarını unutmak, iman ve ibadetten yüz çevirmek de doğru değildir. Bu
hususu Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade etmektedir:
“İnsan sıkıntıya
düştüğünde, Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra Rabbi ona Kendi katından bir
nimet verdiğinde, önceki yalvarıp yakarışını unutur da halkı O’nun yolundan
saptırmak için Allah’a eşler koşar…” (Zümer Suresi, 8.ayet)
11. Sadece Allah’a
Dua Edilmeli
Dua, sadece Allah’a
yapılmalı, araya başka aracılar sokulmamalıdır. Her namazda okuduğumuz Fatiha
Suresi’nde:
“Sadece Sana ibadet eder, sadece Senden yardım dileriz.” diyerek bunu dile
getiriyoruz. Yüce Allah, bize şah damarımızdan daha yakındır. (Kâf Suresi,16.ayet) Bu sebeple ne
istersek, aracısız O’ndan istemeliyiz. Bakara Suresi’nin 186. ayetinde yüce
Allah, şöyle buyurmaktadır:
“Kullarım, sana Beni
sorarlarsa, Ben onlara pek yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin duasına
karşılık veririm…”
Kur’an’da
duanın sadece Allah’a yapılması önemle vurgulanmıştır. Allah’tan başkasına,
putlara veya kendilerine mutlak nitelikler izafe edilen başka yaratıklara dua
ve ibadet edilmesi Kur’an’da kesinlikle yasaklanmıştır:
“Gerçek dua ve ibadet
sadece Allah'a yapılır. Onların, O'nu bırakıp tapındıkları şeyler ise
kendilerine bir cevap veremez. Onların hâli, ağzına su gelsin diye iki avucunu
suya doğru uzatıp bekleyen kimse gibidir. Oysa bu şekilde onun ağzına su asla
gelmeyecektir. Kâfirlerin duası da işte böyle boşa gider.” (Ra’d Suresi, 14.ayet)
Bu ayette, Allah’tan başka
varlıklara dua edenler kınanmakta ve Allah’tan başka varlıklara,
putlara, ölülere yapılacak duaların, onlardan isteklerin boşa gideceği
bildirilmektedir.
12. Dua Sonunda “Âmin”,
“Duamı Kabul Et” Denilmeli,
Peygamberimize Salâtü Selâm Getirilmeli ve Fatiha Suresi Okunmalı
Dua bitiminde “âmin” ve
“Ya Rabbi! Duamı kabul et.” (İbrâhim Suresi, 40.ayet) denilmeli,
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme salât ve selâm getirilmeli ve
Kur’an’ın ilk suresi olan Fatiha Suresi okunmalıdır.
“Biriniz ‘âmin’ dediği
zaman gökteki bir melek de ‘âmin’ der. İkisinden biri diğerinin ‘âmin’ demesine
denk gelirse geçmiş günahları bağışlanır” (Hemmâm b. Münebbih, Sahîfetü Hemmâm, No:
10) anlamındaki
hadis, dua sonunda “âmin” demenin önemini ortaya koymaktadır.
Fatiha suresinin ilk ayetlerinde
Allah Teâlâ’nın nitelikleri bildirildikten sonra dua ayetleri gelmektedir:
Fatiha Suresi, sevap
bakımından en büyük suredir. (Buhârî, Tefsîru’l-Kur’an, 1, V, 146) Fatiha’yı okuyan kimsenin
duası kabul olur. Bir kutsî hadiste yüce Allah, şöyle buyurmuştur:
“Fatiha’yı kendim ile
kulum arasında ikiye böldüm: Yarısı benim, yarısı da kulumundur. Kulumun
istediği hakkıdır, kendisine verilecektir.”
Hadisin devamında
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:
“Bir kul, ‘Elhamdülillâhi
Rabbi’l-âlemîn’ dediği zaman yüce Allah; ‘Kulum bana hamdetti’ der.
Kul;
“er-Rahmâni’r-Rahîm” dediğinde yüce Allah, ‘Kulum beni övdü’ der.
Kul, ‘Mâliki
yevmi’d-dîn” dediğinde, Allah, ‘Kulum beni yüceltti, bana saygı gösterdi’ der.
Kul, “İyyâke na’büdü
ve iyyâke neste’în” dediği zaman Allah, ‘Bu benim ile kulum arasındadır (ibadet
eden kuluma, yardım etmek bana aittir). Kulumun istediği verilecektir’ der.
Kul,
“İhdina’s-Sırâta’l-müstekîm, sırâta’l-lezîne en ’amte aleyhim ğayri’l-meğdûbi
aleyhim ve la’d-dâllîn” dediği zaman Allah, ‘Bu dilek kula aittir, istediği
verilecektir’ buyurur.” (Müslim, Salât, 38)
KABUL OLAN DUALAR
Mü’min, usul ve adabına
uygun olarak dua ettiği zaman duası kabul olur ve bunun faydasını ve etkisini
dünya ve ahirette görür. Yüce Allah, ayetlerde dua edenin duasını kabul
edeceğini bildirmektedir:
“O’ndan sizi
bağışlamasını dileyin ve tövbe ederek O’na dönün. Çünkü benim
Rabbim kullarına yakındır ve onların dualarını kabul eder.” (Hûd Suresi, 61.ayet) anlamındaki ayette Allah’ın
“Karîb (kullarına yakın)”, “Semî’u’d Dua (duaları işiten)” ve “Mücîb (duaları
kabul eden)” olduğu bildirilmektedir.
Peygamberimiz sallallahu
aleyhi ve sellem de:
“Allah, hayâ sahibidir, çok
kerimdir. Bir insan iki elini kaldırıp kendisine dua ettiği zaman, o kalkan iki
eli boş çevirmekten hayâ eder.” (Tirmizî, De’avât,118;) anlamındaki hadisi
ile Allah’ın duaları kabul edeceğini beyan etmiştir.
Dua bir ibadet ve bir
zikir olduğu için dua eden mutlaka ilâhî emre uymuş, itaat etmiş ve sevap
kazanmış olur. Dünya ile ilgili isteklerini yüce Allah, kulun yararına göre
hemen verebileceği gibi bir müddet sonra da verebilir veya duasının karşılığı
ahirete bırakılmış olabilir.
İnsan, Allah-u
Teala'ın yaptığı işlerdeki sırları ve hikmetleri tayin edemez. Bizim sıkıntı
olarak gördüğümüz ve Allah-u Teala'nın bir müddet ertelediği veya karşılığını
ahirete bıraktığı işlerde öyle derin hikmetler yaratmıştır ki; bir beşer olarak bunu anlamamız mümkün
değildir. O'nun yarattığı her işte mutlaka muhteşem güzellikler vardır.
Bu sebeple, bize göre sıkıntı olarak görünen
bir meseledeki sırları kendi aklıyla ölçmeye kalkmaz, imanının gereği teslim
olur.
Dolayısıyla dünya hayatına
yönelik talepleri karşılanmayan kişi, duam kabul edilmedi, dememelidir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, dua edene yüce Allah’ın isteğini ya
dünyada hemen vereceğini veya ahirette vereceğini ya da istediği iyilik kadar
kötülüğün giderileceğini bize haber vermiştir:
“Allah’a dua eden herhangi
bir insan yoktur ki duası kabul edilmiş olmasın. Günah işlemediği, yakınları
ile ilişkisini kesmediği ve isteğinde acele etmediği sürece Allah ona ya
dünyada istediğini hemen verir veya isteğini ahirete bırakır ya da duası
nispetinde günahlarını bağışlar. Sahabe “Ey Allah’ın elçisi!
Nasıl acele edilir? diye sordular. Peygamberimiz: “Kulun,
Rabbime dua ettim de duama icabet etmedi, demesidir” buyurur. (Tirmizî, De’avât, 13; bk.
Müslim, Dua, 92)
Aynı hadisin Hâkim’in
Müstedrek adlı eserindeki rivayetinde; üçüncü şık:
“Ya da duası nispetinde
ondan bir kötülüğü savar.” şeklindedir. (Hâkim, Daavât, I, 493)
Kabul olan duaları üç
kısımda ele alabiliriz:
1. Bazı kimselerin yaptığı
dualar,
2. Belirli zamanlarda
yapılan dualar,
3. Belirli mekânlarda
yapılan dualar.
1. Bazı Kimselerin Yaptığı
Dualar
Oruçlu Kimsenin,
Âdil Devlet Başkanının ve Mazlumun Duası
Peygamberimiz sallallahu
aleyhi ve sellem:
“Üç kimsenin duası
reddedilmez: İftar edinceye kadar oruçlu kimsenin, âdil devlet başkanının ve
mazlumun duası. Allah, mazlumun duasını bulutların üzerine kaldırır ve o dua
için sema kapılarını açar ve ‘İzzetime yemin ederim ki belli bir süre de olsa
mutlaka sana yardım edeceğim.’ buyurur.” (Tirmizî, Daavât, 115,129;
İbn Mâce, Siyâm, 48; bk. İbn Hıbbân, Ed’ıye, 17, 17228)
Yolcunun ve Anne-Babanın
Çocuklarına Duası
“Hiç şek ve şüphe yok ki üç
kimsenin yaptığı dua kabul edilir: Anne-babanın çocuklarına yaptığı dua, yolcunun duası
ve zulme uğramış kimsenin duası.” (Ebû Davud, Salât, 364; Tirmizî,
Daavât, 48)
Mü’minlerin Yüzlerine
ve Gıyaplarında Birbirlerine Yaptıkları Dua
Peygamberimiz sallallahu
aleyhi ve sellem, bir mü’minin, bir mü’min kardeşinin gıyabında yaptığı dua en
çabuk kabul edilen dua olduğunu şu hadislerinde bildirmiştir:
“Hiç şüphesiz en
süratli kabul edilen dua, bir mü’minin bir mü’mine gıyabında yaptığı duadır.” (Ebû Davud, Salât, 364;
Buhârî, Edebü’l Müfred, 623)
Hac ve Umre
Yapanların Duası
“Hacılar ve umre
yapanlar Allah’ın (evininin) ziyaretçileridir. Kendisine dua ederlerse
dualarına icabet eder, O’ndan bağışlanma dilerlerse onları bağışlar.” (İbn Mâce, Menâsik, 5)
“Kim Allah için
hacceder de Allah’ın rızasına uymayan kötü söz ve davranışlardan ve Allah’a
karşı gelmekten sakınırsa (kul hakkı hariç) annesinin onu doğurduğu günkü gibi
günahlarından arınmış olarak hacdan döner.” (Buhârî, Hac, 4; Nesâî, Menâsikü’l-Hac, 4;
Müslim, Hac, 438; İbni Mâce, Menâsik, 1)
Allah Yolunda Cihat
Eden Gazilerin Duası
“Allah yolunda cihat eden
gaziler, hac ve umre yapanlar Allah’ın elçileridir. Kendisine dua ederlerse dualarına
icabet eder, O’ndan bir şey isterlerse onlara verir.” (İbn Mâce, Menasik, 5)
Dini mübîni İslâm
için cihat eden, Allah için beden ve mal varlığını ortaya koyan, gerektiğinde
uykusuz ve aç kalan, düşmanla çarpışan Müslüman, bu konumda dua ettiği zaman
Allah duasını kabul eder. Her Müslüman’ın kabul olan bir duası vardır.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Her Müslüman’ın
kabul olan bir duası vardır.” (Heysemî, Ed’ıye, 10, 17215)
2. Belirli Zamanlarda
Yapılan Dualar
Dua, her zaman ve her yerde
yapılabilir. Bununla birlikte Arefe günü ve geceleri, Ramazan ayları, Cuma ve
bayram gün ve geceleri, seher vakitleri, gecenin üçte ikisi, sabah ve akşam
vakitleri, ezan ile kamet arasında, secdede ve namaz akabinde yapılan duaların
kabul edileceği ile ilgili ayet ve hadisler vardır.
Sabah ve Akşam
Vakitleri Yapılan Dualar:
“Sabah akşam
sadece Rablerinin rızasını dileyerek O'na dua ve ibadet edenleri
yanından kovma. Çünkü sen onların hesabından sorumlu değilsin, onlar da senin
hesabından. Öyleyse niçin onları kovup da zalimlerden olasın!” (En’âm
Suresi,52.ayet)
İftar Vaktinde
Yapılan Dualar
Peygamberimiz
sallallahu aleyhi ve sellem:
“Oruçlunun orucunu açarken
yapacağı dua reddedilmez.” (İbn Mâce, Siyâm, 48)
Hadiste, ihlas ile yerine
getirilen bir ibadetin sona erme zamanında, kulun yaptığı duanın kabul
edileceği müjdelenmekte ve dolayısıyla oruç açarken dua edilmesi teşvik
edilmektedir.
Cuma Günü ve
Gecelerinde Yapılan Dualar
“Cuma gününde bir saat
vardır ki Müslüman o saatte namazda Allah’tan bir hayır isterse Allah ona
istediğini verir.” (Buhârî, Daavât, 61)
Peygamberimiz
sallallahu aleyhi ve sellem, Ali radıyallahu anha buyurmuştur ki:
“Cuma gecesi olduğu
zaman gecenin son üçte birinde kalkabilirsen (kalk ve dua et). Çünkü o vakit,
(meleklerin) şahit olduğu bir zaman dilimidir. Bu vakitte yapılan dua kabul
olur.” (Ebû
Davûd, Dua, 115)
Peygamberimiz
sallallahu aleyhi ve sellem;
“En faziletli
günlerden biri de Cuma günüdür.” buyurmuş ve bu günde kendisine çok
salâtü selâm getirilmesini istemiştir. (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 910)
Arefe Günü Yapılan
Dualar
“En hayırlı / kabulü
şayan olan dua, Arefe günü yapılan duadır.” (Tirmizî Dua, 8; Malik, Dua, No: 500)
Gece Vakti Yapılan
Dualar
Şu hadisler gece vakti
yapılan duaların kabul olacağını ifade etmektedir:
“Gecede bir an vardır
ki kişi ona rastlar da dünya ve ahiret için bir şey dilerse şüphesiz Allah
dileğini yerine getirir. Bu an, her gecede vardır.” (Müslim, Salâtü’l
Müsâfirîn, 166)
“Yüce Rabbimiz her
gece yakın semaya iner, gecenin son üçte biri kalıncaya kadar kalır ve: ‘Kim
bana dua ederse ona icabet ederim, kim benden bir şey isterse ona isteğini
veririm, kim benden af ve bağış dilerse onu bağışlarım.’ der.” (Buhârî, Daavât, 13; İbn
Hıbbân, Ed’ıye, 919–922)
"Gecenin sonunda
yapılan dua daha faziletlidir ve kabul edilmesi daha çok umulur." (Tirmizî, Daavât, 80)
Ezan İle Kamet
Arasında Yapılan Dualar
Peygamberimiz Sallallahu
aleyhi ve sellem ;
“Ezan ile kamet
arasında yapılan dua reddedilmez” buyurdu. Bunun üzerine sahabe; “Ey
Allah’ın elçisi! Ne dua edelim?” diye sordular. Hz. Peygamber
Sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah’tan dünya ve ahirette âfiyet /
sağlık isteyiniz” buyurdu. (Tirmizî, Daavât, 129; bk. Ebû Davud, Salât,
35)
Namazda, Secde
Hâlinde ve Farz Namazların Akabinde Yapılan Dualar
“Kulun Rabbine en yakın
olduğu an, secdede bulunduğu andır. O hâlde secde hâlinde bolca dua
ediniz.” (Müslim, Salât, 215; Ebû
Davud, Salât, 152)
‘’Hangi dua kabul edilmeye
daha yakındır?” diye
sorulan bir soruya Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem; ‘’Gecenin
ikinci yarısında yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dua’’ diye
cevap vermiştir. (Tirmizî,
Daavât, 80)
Yağmur Yağarken ve
Kâbe’yi Görünce Yapılan Dua
“Dört yerde sema
kapıları açılır ve dualar kabul olur: Allah yolunda savaşmak üzere saf
tutulduğunda, yağmur yağarken, namaz kılarken ve Kâbe’yi görünce.” (Heysemî, Ed’ıye, 25,
17253)
Yunus Aleyhisselamın
Duası İle Yapılan Dualar
“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
ashabına: ‘Size bir şey haber vereyim mi?
Sizden birine bir sıkıntı veya dünya musibetlerinden bir musibet isabet ettiği
zaman, bu dua ile dua ettiği zaman o sıkıntı ve imtihan ondan
giderilir.’ buyurmuş. Kendisine: ‘evet, haber ver’ denilmiş, bunun üzerine: ‘Balık
sahibi Yunus’un:
لاَ اِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine'z-zâlimîn.
" Allahım! Senden başka ilâh
yoktur, Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum, şeklinde yaptığı
duadır, buyurmuştur.” (Hâkim, Daavât, 1864)
İsm-i A’zâm İle
Yapılan Dua
“İsm-i A’zâm”, en yüce
isim, demektir.
Enes bin
Malik radıyallahu anh diyor ki: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem,
bir gün mescide girdi. Bir sahabe namaz kılıyordu. Bu sahabe namazdan sonra dua
etmeye başladı ve duasında şöyle diyordu:
“Allahım! Her
türlü övgü sana mahsustur. Senden başka ilâh yoktur. Sen, Mennânsın/çok nimet
verensin, gökleri ve yeri yokken var edensin, celâl ve ikram sahibisin, ey
yaşayan, diri, canlı, ölümsüz, ezelî ve ebedî olan; zatı ile kaim olan, her
şeyin varlığı kendisine bağlı olan, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları
yöneten, koruyan ve ihtiyaçlarını üstlenen Allahım! cümleleri ile sana dua
ediyor, senden talepte bulunuyorum.”
Bu duayı işiten
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“Bu kimse, Allah’ın İsm-i
A’zâm’ı ile dua etti ki İsm-i A’zâm ile dua edildiğinde Allah bu duayı kabul
eder ve bu isimle istenince Allah verir.” (Hâkim, Daavât, I, 504; Ebû
Ya’lâ, Zikir ve Dua, 1124) buyurdu.
Hadislerde Allah’ın
ism-i a’zâmı olarak birden çok isim zikredilmiştir. Bu isimlerin başında
lafza-i celal; sonra Rahman, Rahîm, Rab, Mennân, Ehad, Samed, Hayy, Kayyûm,
Mâlikü’l-mülk, Bedî’u’s-semâvâti ve’l-erd, Zû’lcelâli ve’l-ikram, lâ ilâhe
illallah, lâ ilâhe illâ ente isimleri gelmektedir. (bk. Müslim,
Salâtü’l-müsâfirîn, 258; Tirmizî, De’avât, 65; İbn Mâce, Dua, 9; Dârimî,
Fedâilü’l-Kur’an, 14; Ahmed, III, 120; VI, 461)
Esmâ-i Hüsnâ, Salih
Amel ve Hayırlı İşler Vesile Edilerek Yapılan Dua
Rabbimiz, Kur’an’ımızda:
“En güzel isimler
Allah’ındır. Siz O’na bu isimler ile dua edin.” (A’râf Suresi, 180.ayet) anlamındaki ayeti ile
kendisine, Esmâ-i Hüsnâ ile dua edilmesini emretmekte ve: “Onlara
şöyle de: "İster Allah diye, ister Rahmân diye dua edin. Hangisiyle dua
ederseniz edin, en güzel isimler O’nundur.” (İsrâ Suresi,
110.ayet) anlamındaki
ayet ile “Allah” ismi veya “Rahmân” ismi ya da diğer isimlerinden biri ile dua
edilebileceğini bildirmektedir.
Mü’min, duanın kabul olması
için Allah’ın güzel isimlerini, işlediği salih ve hayırlı amelleri vesile
etmelidir.
Peygamberimiz sallallahu
aleyhi ve sellem, kızı Fatıma radıyallahu anhaya akşam ve sabah şu duayı
yapmasını tavsiye etmiştir:
“Ey yaşayan, diri, canlı,
ölümsüz, ezelî, ebedî ve zatı ile kaim olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı,
uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan ve ihtiyaçlarını
üstlenen Allah’ım! Rahmetin sebebiyle senden yardım istiyorum. İşlerimin
hepsini ıslah eyle, göz açıp kapayıncaya kadar beni nefsime bırakma.” (Ebû Ya’lâ, Zikir ve Dua,
914)
Bu hadiste, Allah’a
iki güzel ismi ile hitaptan sonra “rahmeti” vesile edilmiştir.
3. Belirli Mekânlarda
Yapılan Dualar
Evde, caddede,
sokakta, iş yerinde, tarlada hülasa tuvalet gibi ibadete elverişli olmayan
yerler ile günah işlenen mekânların dışında her yerde dua edilebilir. Bununla
birlikte cami ve Kâbe gibi ibadet yerlerinde, Arafat ve Müzdelife gibi mübarek
mekânlarda yapılan dualar daha faziletlidir.
Peygamber Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem, Medine’deki Mescid-i Nebevî’de kılınan bir rekât
namazın, Mescid-i Haram dışındaki diğer mescitlerde kılınan bin rekât namaza
denk olduğunu (Nesâî,
Mesâcid, 4),
Mescid-i Haram’da kılınan namazın ise diğer mescitlerde kılınan namazlardan yüz
bin kat daha fazla sevap olduğunu (İbn Mâce, Salât, 195) bildirmiştir. Dua da
bir ibadet olduğuna göre Mescid-i Haram’da ve Mescid-i Nebevî’de yapılan dualar
da daha faziletli ve makbul olur.
SON SÖZ
Dua; zikirdir,
Dua; baştan sona ibadettir,
Dua; huzurdur,
Dua; çaresizin çaresidir,
Dua; ümittir, sığınaktır,
Dua; dert ortağımızdır,
Dua; aciz olanın, Rabbine
el açmasıdır,
Dua; mü’minin Rabbi ile
irtibatıdır,
Dua; Rabbini hatırlamaktır,
Dua; kulluğun ta
kendisidir.
"Bir insan,
müslümanlığının ne durumda olduğunu anlamak isterse; ne kadar dua
ettiğine,duadan ne kadar haz aldığına baksın." -Nureddin Yıldız Hocaefendi-
Nureddin Yıldız Hocaefendi'nin "Dua Alemi" sohbetinden, diyanet.gov.tr ve İmam Nevevi'nin "Dualar ve Zikirler" kitabından faydalanılmıştır.
Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.
Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah-u Teala’dandır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH azze ve celle BİLİR