Faruk Beşer Hoca'nın mutlaka okunması gereken bir yazısı:
....İnsanın varlığını sürdürebilmesi için ona üç temel güç verilmiştir: Şehvet, öfke ve akıl.
...insana verilen bu güçlerin tefrit/yetersiz olan, ifrat/aşırı olan ve itidalli/dengeli olan uçları ve ortası vardır.
Şehvetin tefriti, zevksizliktir/humûd.
İfratı, her iştahı çektiğine sınır tanımadan saldırmadır/fücur.
Dengelisi ise iffettir.
Öfkenin üç mertebesi; ödleklik/cebanet,
Öfkenin üç mertebesi; ödleklik/cebanet,
gözü dönmüşlük/tehevvür
ve şecaattir/cesaret.
Aklın üç mertebesi ise; saflık/gabavet,
Aklın üç mertebesi ise; saflık/gabavet,
hakkı batıl, batılı hak gösterecek derecede bir zekâ ishali/cerbeze
ve her şeyi olduğu gibi anlama kabiliyeti/hikmettir.
...Bu üç gücün orta mertebeleri, yani: iffet, şecaat ve hikmet hayatın adalet çizgisini, itidali, orta yolu yani vasatiyyeyi oluşturur, ahlakta ve erdemde istenen budur. Diğer uçlar zulümdür, anormalliktir ve insanın ahsen-i takvim çizgisinden sapmasıdır....
Kuranı Kerim'in müsenna/ikili üslubu
Endülüslü meşhur Usulcu Şatıbî Kuranı Kerim'in bu üslubuna dikkat çeker. Söylediklerinin özeti şudur: Kuranı Kerim'e tek yönlü bakarsanız meseleyi yanlış anlarsınız. Sadece ümit veren/terğib ayetlere baktığınızda Allah'ın herkesi bağışlayacağını, kimsenin ceza görmeyeceğini sanırsınız. Korkutan/terhib ayetlere baktığınızda en küçük suçlardan bile cehennemi boylayacağınızı sanırsınız. Oysa bunlar beraber düşünüldüğünde itidal/denge bulunmuş olur.
Kuranı Kerim'deki, hatta Sünnetteki bu dengeyi görememenin iki temel sebebi olabilir: Cehalet ve taassup/fanatizm. Anlamak istediği konuyla ilgili bütün ayetleri bilmeyenler işin sadece bir ucundan tutmuş ve adaletten uzaklaşmış olurlar. Mezhebine, meşrebine ya da nefsinin arzularına taassup gösteren de Kuranı Kerim'e kendi istediğini söyletmiş olur. Bu ikincisine aynı zamanda ideolojik İslam da diyebiliriz.
Şatıbi der ki, mesela Hariciler Kuranı Kerim'deki 'hüküm yalnız Allah'a aittir' ayeti kerimesine tutunarak Hz. Ali'nin, Sıffîn Savaşında hakemi kabul etmesi sebebiyle onu tekfir ettiler. Ali, Allah'ın hükmünü bırakıp başkasının hükmünü aldı. Bu sebeple kâfir oldu dediler. Oysa yine Kuranı Kerim'deki bir başka ayeti de hesaba katmış ve ikisini birlikte düşünmüş olsalardı Hz. Ali'nin yaptığının Allah'ın hükmünü kabul etmeme olmadığını anlarlardı. Anlaşmazlığa düşüp boşanmanın eşiğine gelen karı kocanın kendi akrabalarından birer hakem tayin ederek sulh aramalarını da yine Kuranı Kerim emreder. Demek ki, tahkim, yani birilerinin hakemliğine başvurma bizzat Kuranı Kerim'in emrettiği bir şeydir. Böyle bir sonuca varmalarında Hariciler taassuplarının yanında muhtemelen cehalet de yaşıyorlardı. Bugün İslam adına asıp kesen fanatik gruplar hep böyle Haricî meşreptirler.Cehalet olunca işin içine bir de hamakat girer ve başkaları tarafından kullanılırlar. Oysa mümin feraset sahibi olmalıdır.....
Yazının tamamı için:
...Bu üç gücün orta mertebeleri, yani: iffet, şecaat ve hikmet hayatın adalet çizgisini, itidali, orta yolu yani vasatiyyeyi oluşturur, ahlakta ve erdemde istenen budur. Diğer uçlar zulümdür, anormalliktir ve insanın ahsen-i takvim çizgisinden sapmasıdır....
Kuranı Kerim'in müsenna/ikili üslubu
Endülüslü meşhur Usulcu Şatıbî Kuranı Kerim'in bu üslubuna dikkat çeker. Söylediklerinin özeti şudur: Kuranı Kerim'e tek yönlü bakarsanız meseleyi yanlış anlarsınız. Sadece ümit veren/terğib ayetlere baktığınızda Allah'ın herkesi bağışlayacağını, kimsenin ceza görmeyeceğini sanırsınız. Korkutan/terhib ayetlere baktığınızda en küçük suçlardan bile cehennemi boylayacağınızı sanırsınız. Oysa bunlar beraber düşünüldüğünde itidal/denge bulunmuş olur.
Kuranı Kerim'deki, hatta Sünnetteki bu dengeyi görememenin iki temel sebebi olabilir: Cehalet ve taassup/fanatizm. Anlamak istediği konuyla ilgili bütün ayetleri bilmeyenler işin sadece bir ucundan tutmuş ve adaletten uzaklaşmış olurlar. Mezhebine, meşrebine ya da nefsinin arzularına taassup gösteren de Kuranı Kerim'e kendi istediğini söyletmiş olur. Bu ikincisine aynı zamanda ideolojik İslam da diyebiliriz.
Şatıbi der ki, mesela Hariciler Kuranı Kerim'deki 'hüküm yalnız Allah'a aittir' ayeti kerimesine tutunarak Hz. Ali'nin, Sıffîn Savaşında hakemi kabul etmesi sebebiyle onu tekfir ettiler. Ali, Allah'ın hükmünü bırakıp başkasının hükmünü aldı. Bu sebeple kâfir oldu dediler. Oysa yine Kuranı Kerim'deki bir başka ayeti de hesaba katmış ve ikisini birlikte düşünmüş olsalardı Hz. Ali'nin yaptığının Allah'ın hükmünü kabul etmeme olmadığını anlarlardı. Anlaşmazlığa düşüp boşanmanın eşiğine gelen karı kocanın kendi akrabalarından birer hakem tayin ederek sulh aramalarını da yine Kuranı Kerim emreder. Demek ki, tahkim, yani birilerinin hakemliğine başvurma bizzat Kuranı Kerim'in emrettiği bir şeydir. Böyle bir sonuca varmalarında Hariciler taassuplarının yanında muhtemelen cehalet de yaşıyorlardı. Bugün İslam adına asıp kesen fanatik gruplar hep böyle Haricî meşreptirler.Cehalet olunca işin içine bir de hamakat girer ve başkaları tarafından kullanılırlar. Oysa mümin feraset sahibi olmalıdır.....
Yazının tamamı için:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder