13 Nisan 2015 Pazartesi

461.HAKKIN TAMAMI RASÜLÜN GETİRDİĞİNDEDİR;O YETERLİ VE MÜKEMMELDİR

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

Her kim din ile ilgili herhangi bir hususta Rasûlün getirdiğinden başkası ile hükmetmeye kalkışır, bunun da güzel bir iş olduğunu zanneder; böylelikle Rasûlün getirdikleri ile ona muhalif olan şeyleri birbiriyle uzlaştırmaya çalışırsa münafıklarla ilgili zikredilen özelliklerden bir payı vardır.

Halbuki Rasûlün getirdikleri yeterli ve eksiksizdir. Ne kadar hak varsa onun kapsamına girmektedir.

Ancak ona bağlananların birçoğu kusurlu hareket etmişlerdir. Rasûlün getirdiği kelâmî, itikadî hususların, ibadet ile ilgili hallerin, yönetim ve siyaset ile ilgili hükümlerin bir çoğunu öğrenmemişlerdir. Veya kendi zanları ve başkalarını taklid etmeleri sebebiyle Rasûlün getirdiği şeriate, o şeriatten olmayan şeyleri nisbet ettiler ve gerçekte şeriatın kendisinden olan bir çok şeyi de şeriatın dışına çıkardılar.Bir taraftan bunların cahillikleri, delaletleri ve kusurlu davranışları sebebi ile diğer taraftan ötekilerin haksızlıkları, cahillikleri ve iki yüzlülükleri dolayısıyla, münafıklık çoğalmış ve risalet ilminin pek çoğu ortadan kalkmıştır.

Halbuki yapılması gereken Allah Rasûlünün getirdikleri şeylerin tam anlamıyla araştırılması, onlar üzerinde güçlü bir şekilde ve dikkatle durulması, eksiksiz bir şekilde gayret edilmesidir. Ta ki gerekli bilgi elde edilsin, itikad olunsun ve onun getirdikleri gereğince zahiren ve batınen amel edilsin. Böylelikle Kitap hakkıyla okunmuş olur ve ondan hiçbir şey ihmal edilmemiş olur.


Eğer kul bunların bir bölümünü bilmekten yahut  amel etmekten aciz olursa, Allah Rasûlünün getirdikleri arasından kendisinin acze düştüğü şeyleri başkalarına

yasaklamamalıdır. Aksine o âcizliği dolayısıyla kınanmaktan kurtulmuş olmakla yetinmelidir. Bununla birlikte başkalarının, kendisinin âciz olduğu şeyi yerine getirmelerinden dolayı sevinmeli, buna memnun olmalıdır ve kendisi de bunları yerine getirmeyi arzu etmelidir.

 Kitabın bir bölümüne iman ederken, bir bölümünü terk etmemelidir. Aksine Kitabın tümüne iman etmelidir ve ondan olmayan herhangi bir rivayet yahut ta herhangi bir görüşü ona sokmaya karşı kendisini korumalıdır, yahut ta Allah tarafından gelmemiş olan bir şeye itikad veya amel ederek tabi olmamalıdır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kendiniz bilip dururken hakkı batıla karıştırmayın ve hakkı da gizlemeyin." (el-Bakara, 2/42)

İşte bu, hayırda öne geçenlerin izlediği yoldur. Kıyamet gününe kadar güzel bir şekilde onlara tabi olanların yolu da budur.Ki bunların ilkleri, tabiinin ilklerinden oluşan selef’tir. Sonra onlardan sonrakiler ve bu ümmet nezdinde imam olduklarına tanıklık edilmiş bulunan dinin imamları gelir.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

El - Akidetu't - Tahaviyye ve şerhi (İbn Ebi'l-İzz el-Hanefi)

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

Hiç yorum yok: