SORU:
Geçenlerde elime meleklerle ilgili bir kitap geçti. Orada bir hususta meleklerle konuşmak, onlardan yardım istemek, bize mucize ve işaretlerini göstermesini istemek ve güç durumlarda onları yanımıza çağırıp iletişime geçmekten bahsediliyordu. Bunlar dinen mümkün müdür?
CEVAP:
Büyük ölçüde uzak doğu felsefesinden ve Hristiyanlık’tan esinlendiği anlaşılan bu şekilde bir melek kavramının İslam dini açısından kabul edilemez olduğunu belirtmek gerekir. Tarih boyunca her kültürde ve dinde melek inancı olagelmiş ve insanlar bu varlıkları çeşitli şekillerde tasvir ederek onlarla iletişime geçmeye çalışmışlardır. İslam dininde de meleklerin varlığına inanmak bir inanç esasıdır ve her Müslüman için buna inanmak zorunludur.
Melekler, duyu organlarıyla algılanamayan; ancak Allah’ın bildirmesi (vahiy) ile hakkında bilgi edinilen varlıklardır. Kur’an-ı Kerim’de ve peygamberimizin sözlerinde meleklerin özellikleri ve görevleri hakkında bilgiler verilmiştir. Buna göre nurdan yaratılan melekler (Müslim, “Zühd” 10) erkeklik ve dişilik özelliği taşımayan varlıklardır (Zuhruf 43/19). Onlar Allah’ın emrini yerine getirirler ve O’na karşı gelemezler (Nahl 16/50). Bazı durumlarda vazifelerini yerine getirmek amacıyla çeşitli şekillere bürünerek insanlara görünebilirler (Meryem 19/16-17). Melekler asla geleceği bilemezler (Neml 27/65).
Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde meleklerin görevleri de belirtilmiştir. Melekler; peygamberlere vahiy getirmek yanında (Bakara 2/97-98) insanları koruyup gözetirler (Kâf 50/18, 21; Ra’d 13/11). Onlar doğru yolda ilerleyen müminler (Fussilet 41/30-31) ile yeryüzündeki tüm insanlar için Allah’tan af dilerler (Şûrâ 42/5). Peygamberlere ve müminlere maddî, manevî destek veren (Bakara 2/123-125) ve insanların yaptıklarını kaydeden melekler de vardır (İnfitâr 82/10-11) Kur’an’da meleklerin ilâhî cezaların yerine gelmesine vesile oldukları (Ankebût 29/31) Allah’ı yüceltip tesbih ettikleri (A’râf 7/206; Enbiya 21/20) ve peygambere salat ve selam getirdikleri de kaydedilir (Ahzâb 33/56). Bunun yanında melekler tabiatın yönetimi ve ilahi kanunları icrası konusunda verilen görevleri de yaparlar (Nâziât 79/1-5; Secde 32/11). Kıyamet günü ile cennet ve cehennemde görevli olan melekler de vardır (Enfâl 8/50; Ra’d 13/23-24; Zümer 39/71-72)
Görüldüğü üzere melekler Allah Teâlâ’nın tabiattaki bazı hadiselerin gerçekleşmesine vesile kıldığı varlıklardır. Cenab-ı Hakkın emri ve izni olmadan faaliyette bulunmaları, insanlara yardım etmeleri söz konusu değildir.
Kur’an-ı Kerim’de bazı özel hallerde peygamberlerin ve bazı kimselerin meleklerle diyalogundan bahsedilir. Bunun dışında bir kimsenin meleklerle konuşması, onlardan yardım istemesi ya da mucize vb. işaret göstermesini istemesi mümkün değildir.
Bu türden bir anlayış, yukarıda çerçevesini çizdiğimiz İslâm dininin melek inancıyla izah edilemez. Böyle bir iddia, İslam inancının esasını oluşturan Allah’ın birliği (tevhid) ilkesine de aykırıdır.
Tevhid ilkesi, müminlerin yardım taleplerini ve ihtiyaçlarını doğrudan Yüce Allah’a iletmelerini ve bu hususta hiçbir varlığı O’na aracı kılmamalarını öngörür. Namazların her rekâtında okunan Fatiha suresinde geçen “Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” (Fatiha 1/4) ayetinde bu husus belirtilmiş ve bir müminin günde beş defa bunu hatırda tutması istenmiştir. Bunun yanında mucize göstermek, peygamberlere ait bir özelliktir. Meleklerin mucize gösterdiklerine dair bir bilgiyi dinin ana kaynaklarından hareketle doğrulamak söz konusu olamaz.
Tabiattaki her işleyiş, Allah Teâlâ’nın kontrolü altındadır ve melekler buna sadece aracı olabilirler. Dolayısıyla aracılardan dilenmek ve Allah’a ulaşmak için çeşitli varlıklara yönelmek doğru değildir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette putperestliğin bu gerekçeyle sert bir dille yasaklandığı görülür. (bk. Mâide 5/76; Yûnus 10/18, 106)
Müminler, savaş vb. durumlarda melekler tarafından yardım edilseler de burada asıl fâil Allah’tır ve meleklerin görevlerini yerine getirmek dışında bir fonksiyonları yoktur.
Bilinçli bir mümine düşen görev ise dini konularda doğru bilgilenmek ve inancına zarar veren bu tür davranışlardan uzak durmaktır.
Dr. Osman Demir
Dr. Osman Demir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder