8 Mayıs 2015 Cuma

*** YILDIZ FALI VE TEVHİD İNANCI

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”
Bismillahirrahmanirrahim


Hayatımız üzerinde Allah’tan cc başka bir tesir sebebi aramak boşunadır.Gaybı Allah’tan başka bilen olmadığı gibi O’nun kullarını yaratırken verdiği karakter ve diğer özellikleri de yıldızlardan gelen ışınlara bağlamak da yanlıştır.Dünyada birbirinin eşi olan iki insan yoktur. Aynı gün, aynı saat ve aynı anneden doğan eş yumurta ikizleri bile çok farklı karakterlere sahiptirler. Genetik yapı da dahil bir çok sebep var. İnsana gerçek manada karakter ve hissi özelliklerini veren varlık ruhtur. Ruhlarımız ise yıldızlardan ÖNCE yaratılmıştır. Semada gördüğümüz harkulade düzen Yaratıcısını göstermenin yanında bazı olaylara gerçekten işaret ediyor elbette fakat bu bizim maddi ve manevi özelliklerimizin kaynağı değil ama olsa olsa göstergesidir.

Kişinin karakter yapısını doğrudan Allah’a cc vermek gibi bir tevhid inancı dururken bu yapıyı Allah’ın cc elinden alıp yıldızların bir takım hareketleriyle ilişkilendirilecek biçimde doğum tarihlerine vermek tevhid inancıyla bağdaşmaz.


Tevhid inancına göre kişiyi karakteriyle yaratan Allah-u Teala'dır, terbiye edici de O’dur.


Allah cc kullarını doğrudan terbiye ettiği gibi din göndererek kullarının iradesine kapı açmak suretiyle de terbiye eder.


 Oysa yıldız falında doğum tarihine göre kişiye sabitlenen karakter eğitilir olmaktan uzaktır. 


Kişiye doğum tarihine göre bir karakter biçeceksiniz ve onu bu biçilmiş karaktere göre yargılayacaksınız ve ona buna göre davranacaksınız.!?


Taberi tefsirinden Mülk suresi 5. ayetinin tefsirinde:

5- "Biz dünya semasını, lamba gibi parlayan yıldızlarla donattık. On­larla şeytanların taşlanmasını sağladık. Âhirette de biz, şeytanlara, alev alev yanan bir azap hazırladık."
Katade bu âyetin izahında diyor ki: "Allah teala bu yıldızıları üç şey için yaratmıştır. Bunları, göklerin süsü olmaları için, şeytanları taşlamak için ve kendileriyle yol bulmak için yaratmıştır. Kim bunlar hakkında bundan başka bir yoruma gidecek olursa o sadece kendi şahsi görüşünü ileri sürmüş olur. Bu ba­kımdan başarısızlığa uğrar ve bilmediği bir şey hakkında kendisini zorlamış olur.

Allah teala, âyet-i kerimenin sonunda, dünyada yıldızlarla taşlanan şey­tanların, âhirette de alev alev yanan cehennem azabına konulacaklarını beyan et­miştir.

Göklerde yıldızların yaratılış hikmetini belirten başka âyetlerde de şöyle duyurulmaktadır: "Şüphesiz biz, dünya göğünü bir zinet olan yıldızlarla süsle­dik." "Biz o göğü her isyankâr şeytandan koruduk." "Böylece onlar, o yüce top­luluğu dinleyemezler. Kovulmak için her taraftan kendilerine ateş atılır. Kıya­met gününde de onlar için devamlı bir azap vardır." "Ancak o yüce topluluktan-bir söz kapanların da peşine, herşeyi delip geçen bir alev takılır."
(Nisa Suesi, 4/6-10) Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 8/369. - 

Rezin’in naklettiği bir hadisi şerif de şöyledir: 

İbnu Abbâs (r.a) anlatıyor: 

“Rasülullah (s.a.v) buyurdular ki:

“Kim, Allah'ın zikrettiğinin gayrisi için yıldızlar ilminden bir bab iktibas ederse, sihirden bir şube iktibas etmiş olur. Müneccim kâhindir; kâhin de sihirbazdır, sihirbaz da kâfirdir.”

Bir diğer rivayette ise hadis şöyle gelmiştir:

“Kim yıldızlarla ilgili bir ilim iktibas etmişse sihirden bir şube iktibas etmiş demektir. (Yıldız ilmi) arttıkça (sihir ilmi de) artar.”(
Ebu Dâvud, Tıbb 22, (3905).)

Hadiste geçen “Allah’ın zikrettiğinden başkası.” tabiri, Kur’an-ı Kerim’de geçtiği şekliyle, yıldızların Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren birer delil olması, semamızı süsleyen birer avize ve takvim belirleyici özellikleri ve şeytanları taşlamaya yarayan kısmıyla, gökyüzü sakinlerin meskenleri şeklindeki bilgilerdir. Bunları fal bakmak, insanların kaderine hükmeden, hareketleriyle yağmur, kar vs. yağdıran güçler olarak görmek ve büyü ve falcılığa alet etmek, burçlar ilmiyle, yıldızname ile ilgisini kurup, insan kaderine hükmettiklerini düşünmek ve öyle inanmak küfür olarak nitelendirilmektedir. Çünkü insanlara ve tabiata hükmeden yegane güç ve kuvvet, kainatta kendinden başka güç, kuvvet ve kudret sahibi olmayan Allah’ın gücü ve kuvveti, Onun iradesi ve kudretidir. O dilemedikçe hiçbir şey olmaz.(
Karş.: Haşr, 59/23-24; Saf, 61/1; Münafikun, 63/8; Teğabün, 64/18; Mülk, 67/2.)
haznevi.net/Taberi tefsiri ve hadisler.com'dan faydalanılmıştır.

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

Hiç yorum yok: