Yüce Allah, diğer yeryüzü nimetleri gibi hayvanları da insanların hizmetine vermiş ve onlardan çeşitli şekillerde faydalanmayı helal kılmıştır (Nahl, 16/ 5,6 80). Bununla birlikte dinimiz bütün canlılar gibi hayvanlara karşı da şefkatli ve merhametli olmayı emretmiştir (Buhârî, Musakât, 10, Müslim, Selam, 40) ). İnsanın, hizmetine verilen canlılara karşı merhamet ölçüleri ile muamele etmesi yanında onların sağlık ve temizliklerine de azami özen göstermesi gerekir. Bu sebeple hastalanan hayvanların imkanlar ölçüsünde tedavi edilmeleri gerekmektedir. Zira bu hem merhametin hem de sağlıkla ilgili tedbirlerin zorunlu bir sonucudur. Ancak, ölümcül bir hastalığa yakalanmış, tedavi ederek iyileşme imkanı da olmayan ve şiddetli acılarla baş başa kalmış bir hayvanın veteriner gözetiminde itlafında bir sakınca yoktur.
14 Kasım 2020 Cumartesi
Hasta olan ve tedavisi yapılamayan kedi, köpek gibi hayvanların veteriner tarafından itlafı caiz midir?
Yüce Allah, diğer yeryüzü nimetleri gibi hayvanları da insanların hizmetine vermiş ve onlardan çeşitli şekillerde faydalanmayı helal kılmıştır (Nahl, 16/ 5,6 80). Bununla birlikte dinimiz bütün canlılar gibi hayvanlara karşı da şefkatli ve merhametli olmayı emretmiştir (Buhârî, Musakât, 10, Müslim, Selam, 40) ). İnsanın, hizmetine verilen canlılara karşı merhamet ölçüleri ile muamele etmesi yanında onların sağlık ve temizliklerine de azami özen göstermesi gerekir. Bu sebeple hastalanan hayvanların imkanlar ölçüsünde tedavi edilmeleri gerekmektedir. Zira bu hem merhametin hem de sağlıkla ilgili tedbirlerin zorunlu bir sonucudur. Ancak, ölümcül bir hastalığa yakalanmış, tedavi ederek iyileşme imkanı da olmayan ve şiddetli acılarla baş başa kalmış bir hayvanın veteriner gözetiminde itlafında bir sakınca yoktur.
13 Kasım 2020 Cuma
Akupunktur tedavisi orucu bozar mı?
Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar ibadet niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle yapılan bir ibadettir (Bakara, 2/187). Akupunktur, vücutta belirli noktalara iğne batırarak çeşitli hastalıkları tedavi etme metodudur. Orucu bozan şeyler kapsamında olmadığı yani vücudu beslemesi ve gıdalandırması söz konusu olmadığından akupunktur yaptırmak orucu bozmaz.
11 Kasım 2020 Çarşamba
Âdet geciktirici ilaç kullanıp kesik kesik leke gören bir kadın adetli sayılır mı?
Âdet kanamasına etki eden ilaçların kullanımı her zaman kesin çözüm olmayabilir. Bazen bu ilaçlar kanamayı tamamen kesmeyebilir. Bu nedenle, kullanılan ilaçlara bağlı olarak gelen akıntı adet kanaması hükmünde kabul edilmektedir.
10 Kasım 2020 Salı
Kullanılması veya yenilmesi haram bir maddenin ya da bunlardan imal edilen ilaçların tedavide kullanılması caiz midir?
Bir hastalığın tedavisi için, helâl maddelerden elde edilmiş bir ilaç henüz üretilmemiş ya da üretilen bu ilaca ulaşma imkanı yok ise, haram olan bir maddenin veya bundan üretilen bir ilacın, meslekî ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen uzman bir doktor tarafından tavsiye edilmesi halinde, kullanılmasında dinen bir sakınca yoktur. Çünkü “Zaruretler yasakları mubah kılar” (Mecelle, md. 21). Zaruret ortadan kalkar ve helal başka maddelerden yapılan ilaçlar bulunursa, o zaman helal olanları kullanmak gerekir. Çünkü “Zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur.” (Mecelle, md. 22).
9 Kasım 2020 Pazartesi
Tedavi olan bir hastanın avret mahallini açmasında bir sakınca var mıdır?
Tedavi ihtiyacı gibi zaruri durumlarda, -gerektiğinde- hastanın bedeninin mahrem yerlerine, tedavi işlemini yapan kimselerin bakması ve dokunması caizdir. Mahrem yerlerini açmak durumunda olan hastaların, imkânlar ölçüsünde öncelikle hemcinsi olan sağlık personelini tercih etmeleri gerekir (Kâsânî, Bedâi’, V, 124). Buna imkân bulunmaması halinde ise bu konuda cinsiyet farkı dikkate alınmaz. Çünkü “Zaruretler, sakıncalı olan şeyleri mubah kılar.” (Zeylaî, Tebyîn, VI, 17; Mecelle, md. 21). Bununla birlikte, tedavi eden doktorun da harama bakma izninin zarurete mebni olduğunu unutmaması gerekir.
8 Kasım 2020 Pazar
Yoğun bakımda olan hastaların (bitkisel hayat vb.) ilaçla uyutulması veya gıda verilmemesinin dini hükmü nedir?
İslam dini insan hayatına büyük önem vermiş, hayatın korunmasının dini bir sorumluluk olduğunu beyan etmiş ve hastalık hallerinde tedavi olmayı teşvik etmiştir (Ebû Dâvûd, Tıb, 1; Tirmizî, Tıb, 2).
Buna göre tedavinin gerektirdiği şekilde yoğun bakımdaki hastaların ilaçla uyutulması veya onlara gıda verilmesi ya da verilmemesi, alanın uzman hekimlerinin kararına bağlıdır. Dolayısıyla bu noktada hekimlerin vereceği karara riayet edilmesi dinen daha uygundur.
7 Kasım 2020 Cumartesi
Büyü ve sihirden korunmak için ne yapılmalıdır?
Sihir veya büyü literatürde el çabukluğu, göz boyama ve yaldızlı sözler söyleme yoluyla gerçekleştirilen hile ve aldatma işi ya da şeytanla yakınlık kurup ondan yardım alma ve nesnelerin şeklini değiştirme iddiası şeklinde tanımlanmıştır. (Bkz. “Sihir”, DİA, XXXVII, 170-172). Sihir faaliyetlerinin, dini değerlerle bir bağlantısı olmadığı gibi bu işlerle uğraşanlar ahlaki bir amaç da gözetmezler. Bu tür uğraşılardaki temel hedef, çıkar sağlamaktır.
İslam dini, büyük günahlar arasında saydığı sihri şiddetle yasaklamış, Kur’an-ı Kerim’de sihir yapanların ahiretten nasibi olmadığı ve bunu yapanların şerrinden Allah’a sığınılması gerektiği vurgulanmıştır (Bakara, 2/102; Felâk, 113/4). Hz. Peygamber (s.a.s.) de sihir yapmayı yedi büyük günah arasında saymıştır (Buhârî, Vesâyâ, 23; Müslim, İman, 145).
Cahiliye devrinde sihir/büyü çok yaygındı. Cincilik, kâhinlik, yıldızlardan hüküm çıkarmak, fal oklarına başvurmak, iplere düğüm atıp üflemek gibi işlemler yapılırdı. Müşrikler bu durumun da etkisiyle işi, Kur’an’ın bir sihir eseri olduğunu ileri sürmeye kadar vardırmışlardı (Sâd, 38/4; Zârîyât, 51/52).
Büyücülerin her şeyi bildiği, başaramayacakları şeylerin bulunmadığı şeklindeki inançlar İslam’a aykırıdır. Bu yüzden bazı müslüman bilginler, gerçekliği bulunmayan bir aldatmaca ve safsata olduğu gerekçesi ile büyünün gerçekliğini reddetmişlerdir (Bkz. Cassâs, Ahkâmü’l-Kur‘ân, I, 51; Nevevî, Ravda, IX, 129, 346).
Sihire ve büyüye karşı en etkili çözüm, Allah’a sığınmak ve ona güvenmektir. Hz. Peygamber (s.a.s.), her şeyin şerrinden Allah’a sığınarak sürekli Felâk ve Nâs sûreleri ile Âyete’l-kürsî’yi okumuştur (Buhârî, Vekâle, 10; Fezâilü’l-Kur’an, 10; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an, 3). Ayrıca o, torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’i (r.a.) nazar, büyü ve benzeri olumsuzluklardan korumak için şu duayı okumuştur:
أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللَّهِ التَّامَّةِ مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ وَهَامَّةٍ ، وَمِنْ كُلِّ عَيْنٍ لاَمَّة
“Her türlü şeytan ve zehirli hayvanlardan ve bütün kem gözlerden Allah’ın eksiksiz kelimelerine sığınırım.” (Buhârî, Ehâdîsu’l-enbiyâ, 10; bkz: İbn Mâce, Tıb, 36).
Bunun yanında büyüye maruz kalan kimsenin, şifayı Allah’tan umarak güvendiği insanlara müracaatla kendisine Kur’an okutması ve dua ettirmesinde bir sakınca yoktur. Din İşleri Yüksek Kurulu 28 Eylül 1979 tarih ve 1883 sayılı kararında, Cenab-ı Hak’tan şifa umarak hastalara Kur’an-ı Kerim ve şifa ile ilgili dualar okumanın câiz, halkı kandırmak ve gaipten haber vermek amacıyla üfürükçülük yapmanın ise dinen yasak olduğunu belirtmiştir.
6 Kasım 2020 Cuma
Neden peygamberlerin gönderilmesi bitti?
İslamiyet’ten önceki dinler, sadece belli bir zamana ve belli bir kesime hitap ettiği için o dinlerden sonra başka bir peygambere ve şeraite ihtiyaç duyulmuştur.
İslam dinini son din yapan ise evrenselliğidir.
5 Kasım 2020 Perşembe
Peygamberliğin delilleri karşısında deistler neden suskundur?
Şimdi deist olan kişiye diyoruz ki:
- Senin inkâr ettiğin nübüvvet, yani peygamberlik vazifesi öyle bir meseledir ki, tek bir peygamberin varlığı ispat edilse, nübüvvet hakikati ispat edilmiş olur.
- Yine senin inkâr ettiğin, semavi kitapların indirilmesi öyle bir meseledir ki, tek bir kitabın, Allah'ın kitabı olduğu ispat edilse, Allah'ın kitaplar indirdiği hakikati ispat edilmiş olur.
Bizler, Hz. Muhammed (asm)'ın Allah'ın peygamberi olduğunu ve Kur'an'ın Allah'ın kitabı olduğunu, hazırlamış olduğumuz eserlerle güneş gibi parlak bir surette ispat ettik. Bu eserleri Feyyaz.tv sitemize girip seyredebilirsin ve mutlaka seyretmelisin.
Çünkü sen öyle meseleleri inkâr ediyorsun ki, bu inkârın hem bu dünyada hem ahirette başına çok belalar açar. Bu sebeple araştırmalı ve hakkı bulmak için uğraşmalısın.
Bizler hazırlama zahmetini bir nimet bilip bu kıymetli eserleri hazırladık. Sen de "Ya yanılıyorsam ya peygamberler gelmiş ve kitaplar indirilmişse; ya ahiret varsa, benim halim nice olur?" demeli ve mutlaka Feyyaz.tv sitemize girerek bu konuda hazırlanmış eserleri seyretmelisin.
Seyrettiğinde göreceksin ki, Allah peygamberler göndermiştir ve Hz. Muhammed (asm) Allah'ın peygamberidir. Yine Allah kitaplar göndermiştir ve Kur'an Allah'ın kitabıdır.
4 Kasım 2020 Çarşamba
Deistlerin ahireti inkar etmesi mümkün mü?
Şimdi deist olan kişiye diyoruz ki:
- Senin iman ettiğin Allah adil midir, yoksa -haşa- zalim midir?
Herhalde zalim olan bir yaratıcıya iman etmiyorsundur ve yaratıcının adil olduğunu kabul ediyorsundur.
Evet, yaratıcımız nihayetsiz adildir. Ancak görüyoruz ki, insan şu fâni dünyada o adaletin hakikatine mazhar olamıyor.
Bu dünyada zalim izzetle, mazlum ise zilletle yaşayıp gidiyor.
Hâlbuki hakiki adalet ister ki, mazlumun hakkı zalimden alınsın ve zalim cezalandırılsın. Bu ise ancak ahiretin gelmesi ile mümkündür.
Eğer ahiret olmazsa adalet olmaz. Adil olan Rabbimiz ise, böyle bir adaletsizliğe müsaade etmez.
Demek Allah'ın adaletine iman, ahiretin varlığına imanı gerektiriyor. Eğer ahiret varsa, peygamberler de olmalı ve semavi kitaplar da gönderilmelidir.
Zira ahiretteki hesabın neye göre olacağını; neyin helal neyin haram olduğunu, neyin sevap neyin günah olduğunu ancak peygamberler bildirebilir ve peygamberlerin olmadığı zamanlarda semavi kitaplar öğretebilir.
Zaten deistlerin ahireti inkâr etmesinin sebebi; ahireti kabul ettiklerinde, peygamberleri ve semavi kitapları da kabul etmek zorunda kalacaklarındandır.
Bizler ahiretin varlığını, hazırlamış olduğumuz "Ahirete İman" eseriyle iki kere iki dört eder katiyetinde ispat ettik. Bu sebeple bu meseleye burada girmiyor ve ilgili esere havale ediyoruz. Feyyaz.tv sitemize girip, "Ahirete İman" isimli eserimizi seyredebilirsin ve mutlaka seyretmelisin.
Sözün özü:
Allah adildir; adaleti, ahiretin varlığını gerektirir. Ahiretin varlığı da bize o âlemi anlatacak ve o âlemdeki saadetin sebebi olan amelleri öğretecek peygamberleri ve kitapları gerekli kılar.
O hâlde diyebiliriz ki:
Allah'ı inkâr edemeyen; Onun adaletini inkâr edemez. Zira madem Allah'tır, elbette adil olacak, zulüm ona yakışmaz.
Ahireti inkâr edemeyen de peygamberleri ve semavi kitapları inkâr edemez. Zira madem ahiret âlemi var, o hâlde peygamberler ve kitaplar olmalı. Olmalı ki, o âlemi bize tanıtsın, bizi uyarsın ve neyin yasak neyin serbest olduğunu bize bildirsin.
Demek peygamberlerin varlığı; Allah'ın ve adaletinin varlığı kadar kesindir.
Allah'ın adaletini inkâr edemeyen de ahireti inkâr edemez. Zira madem adildir, elbette mazlumun hakkını zalimden alacak. Madem bu dünyada tam manasıyla almıyor, öyleyse bu hakkı başka bir âlemde alacak. O âlemin adı da ahiret âlemidir.
3 Kasım 2020 Salı
Deizme göre insan kimdir; nereden gelmiş; nereye gidiyor?
Şimdi deist olan kişiye bazı sorular soracağız:
- İnsan nereden geliyor, nereye gidiyor ve kimdir?
- Bu âlem niçin yaratıldı?
- Bu âlemin sahibi olan zat bizden ne istiyor?
- Bizlere verilen bu kadar duygu ve cihazlar nedendir?
- Bize verdiği nimetler karşılığında Ona nasıl şükretmeliyiz ve kendimizi Ona nasıl sevdirmeliyiz?
- Varlıklar niçin böyle nakış nakış süslenmiş; her biri farklı renklere boyanmış ve her birine farklı suretler verilmiş?
- Bunca masraf yapılan varlıklar, niçin birkaç gün ya da birkaç hafta sonra ölüyor. Bunca masrafa yazık değil mi?
- Şu âlemde sürekli bir tazelenmek var. Gelen durmuyor hemen gidiyor ve yerine bir başkası geliyor. Bunun sebebi nedir?
- Şu âlemin merhamet sahibi olan yaratıcısı; musibetlere, hastalıklara ve diğer belalara niçin müsaade ediyor?
- Ölümden sonra ne var?...
Daha bunlar gibi onlarca soru sorabiliriz.
Bu soruların cevabını akıl bulamaz. Bulsa da doğruluğunu ispat edemez. Doğru cevapları bize ancak, vahye mazhar peygamberler verebilir.
Şimdi şunu bir düşün:
Bize merhametiyle muamele eden yaratıcımız, bu soruların içimizi kemirmesine ve her an bizi meşgul etmesine müsaade eder mi? Eğer ederse niçin eder?
Peygamber göndermek O'na zor mudur ki, bizi böyle cevapsız sorularla baş başa bırakıp, aklımızı sürekli bu sorularla meşgul etsin?
Yok, hiç senin inandığın gibi değil. Bizi hiç de bu sorularla baş başa bırakmaz, aklımızı ve fikrimizi onlarla meşgul etmez. Peygamberlerini gönderir, kitaplarını indirir ve merak ettiğimiz her sorunun cevabını bizlere öğretir.
Öğretmesi, O'nun rahmetinin, adaletinin ve hikmetinin gereğidir.