17 Haziran 2020 Çarşamba

Zikrin Kabul Edilmesinin Şartı-EL-EZKÂR-İ.NEVEVİ

Namazda ve namazın dışında meşru olan zikirler, ister vacib olsunlar, ister müstehab olsunlar, kendi nefsine duyuracak kadar bir sesle telâffuz edilmedikçe, bunlar sayılmaz ve hesab edilmezler; ancak zikredenin kulağı sağlam olup bir arızası bulunmamalıdır.

http://islamilimleri.com/Ktphn/Kitablar/13/005/Turkce/CiftSayfa.htm

16 Haziran 2020 Salı

Zikrin Arasına Giren İşler ve Haller-EL-EZKÂR-İ.NEVEVİ


Zikir yaparken ârız olan hallerde, bu haller sebebiyle kişinin zikrini kesmesi iyi olur. Sonra engel durum ortadan kalkınca zikrine devam eder. Ânz olan hallerden bir kısmı şunlardır:
Kendisine selâm verildiği zaman, selâma karşılık verir ve sonra zikre döner. Yanında bir kimse aksırıpta "el-hamdü lillâh" dediği zaman ona cevab olarak "Yerhamukellah" der sonra zikre döner. Cuma hutbesinin okunduğunu işittiği zaman, zikrini kesip onu dinler. Müezzinin ezan ve ikâmetini işittiği zaman, ona icabet eder (müezzinin kelimelerini tekrarlar), sonra zikre döner. Kötü bir şey gördüğü zaman onu giderir yahud iyi bir işe delâlet edip onu yapar yahud bir şey öğrenmek isteyene cevab verir, sonra zikre döner. Yine uyku bastırdığı zaman yahud buna benzer çeşitli durumlar olduğu zaman hepsinde aynı şekilde hareket eder.

http://islamilimleri.com/Ktphn/Kitablar/13/005/Turkce/CiftSayfa.htm

15 Haziran 2020 Pazartesi

Neden son Peygamber'e inanmalıyız? Yahudi ya da Hıristiyan kalamıyoruz


Çünkü;

*Allah Teâlâ Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'i son elçisi olarak seçmiş, O'na iman etmeyi kendisine imanın şartı saymış, O'nu inkar edeni kendisini inkar etmiş olarak görmüş.
De ki: "Ey insanlar! Gerçekten ben göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın hepinize gönderdiği elçisiyim. O’ndan başka tanrı yoktur. O hayat verir ve öldürür. Öyleyse Allah’a ve ümmî peygamber olan resulüne -ki o Allah’a ve O’nun sözlerine inanır- iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız."(Araf, 158), 

*Allah'a ve Peygamber'e itaati bir arada şart koşmuş. 
"Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan ülü’l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir."(Nisa, 59), 

*Allah'ı sevmenin ölçüsü olarak Peygamber'e tabi olma gerekli kılınmış 
De ki: "Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir."(Al-i İmran, 31), 

*örnek alınacak en güzel numune olarak gösterilmiş 
"İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır."(Ahzab, 21), 

*âlemlere rahmet olarak gönderilmiş 
"Ve seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik."
(Enbiya, 107), 

*Allah'ın ve meleklerin O'na daima salât-u selam ettikleri bildirilmiş
"Allah ve melekler peygambere salât ediyorlar; ey iman edenler, siz de ona salât ve selâm okuyun."
(Ahzab, 56), 

*Kur'ân'da sayısız yerde ve İslam'a giriş cümlesi olan kelime-i tevhide kendi adı ile Rasûlü'nün adını bir arada zikretmiş, O'nun sünnetini dinin ikinci kaynağı olarak ikame etmiştir 
"...Peygamber size ne vermişse onu alın ve size neyi yasaklamışsa ondan kaçının. Allah’a karşı saygısızlık etmekten sakının. Kuşkusuz Allah cezalandırmada çok çetindir."(Haşr, 7).

Belirli Vakitlerde Yapılan Zikirler-EL-EZKÂR-İ.NEVEVİ


Bir kimsenin gece yahud gündüz vaktinde yahud namaz sonunda ya hud herhangi bir halde zikirden bir vazifesi var da, onu yapmaya imkân bulamayıp kaçırmış olursa, onu ihmal etmeksizin imkân bulduğu zaman yerine getirmelidir. Çünkü o zikre devamı âdet edindiği zaman, onu kaçırmak için bir sebeb çıkarmaz. Fakat onu kaza etmekte gevşeklik yaparsa vaktinde de o zikri kaçırması kolaylaşmış olur.
9- Ömer ibni'l-Hattâb (radıyallahü anh) Hazretlerinden rivâyet edildiğine göre demiştir ki, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Kim okumasını âdet edindiği zikrini yahud ondan bir kısmını (geceleyin yerine getirmeyip) uyur da sonra onu, sabah namazı ile öğle namazı arasında okursa, geceleyin onu okumuş gibi kendisine sevab yazılır."'[Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Muvatta'.]

http://islamilimleri.com/Ktphn/Kitablar/13/005/Turkce/CiftSayfa.htm

14 Haziran 2020 Pazar

Zikirden Maksad Kalbin Huzurudur-EL-EZKÂR-İ.NEVEVİ


Zikirden maksad, kalbin huzurudur (kimin huzurunda ne yaptığını bilmesidir). O halde zikir yapanın maksadı bu olmalı ve bunu elde etmeye düşkün bulunması gerekir. Zikir sözlerinin mânâ ve lafızları üzerinde düşünmeli ve mânâsını anlamalıdır. Kur'an okumakta mânâyi anlamak gerekli olduğu gibi, zikirde de bu gereklidir; çünkü ikisi de maksud olan ibâdet manasında müşterektirler. Bundan dolayı sahîh olan muhtar mezhebde, zikir yapan kimsenin "Lâ İlahe İllallah "daki "Lâ" yi uzatması müstehab kabul edilmiştir; çünkü burada mânâyı düşünmek vardır. (Hayır, hayır, asla... Allah'dan başka ibâdet edilecek bir ilâh yoktur, şeklinde düşünülüp bilinmelidir.) Allah daha iyisini bilir.
http://islamilimleri.com/Ktphn/Kitablar/13/005/Turkce/CiftSayfa.htm

13 Haziran 2020 Cumartesi

Hz. Peygamber'e salavat getirmenin hükmü nedir? Salavatların sıhhat derecesi nedir?


Kur'ân'da: "Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salât ederler. Ey müminler! Sizler de O'na salavât getirin ve en iyi şekilde selam verin." (Ahzab, 56) buyrularak, müminlerin Hz. Peygamber'e "salât ü selam" getirmeleri emredilmektedir. Salât: Allah'tan rahmet, meleklerden istiğfar ve müminlerden dua demektir. Yukarıda zikredilen âyette Hz. Peygamber'e salât ü selam getirmek emir kipiyle dinî bir vecibe olarak bildirilmiştir. Bunun için bir mecliste Rasûl-i Ekrem'in ism-i şerifi anıldığı zaman salavât-ı şerife getirmek, oradaki Müslümanlar üzerine bir zorunluluktur. Bir toplulukta Efendimiz'in ismi defalarca anılırsa her defasında salavât getirmek farz olmaz; bir kez söylenmesi yeterlidir. Salavât getirmenin çeşitli şekilleri arasında en yaygın olanı "Allâhümme salli ‘alâ Muhammedin ve ‘alâ âli Muhammed" cümlesidir.
Hz. Peygamber'den sahih yollarla bize kadar ulaşan sayısız hadiste de O'na salavât getirmenin faziletinden ve nasıl yapılacağından bahsedilir. Bunlardan birkaç örnek:
"Kim bana (bir kez) salât okursa Allah da ona on salât okur ve on günahını affeder, (mertebesini) on derece yükseltir." (Nesaî)
"Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salavât okuyandır." (Tirmizî)
"Gerçek cimri, yanında zikrim geçtiği halde bana salavât okumayandır" (Tirmizî)

Fatma Bayram (Uzman İlahiyatçı)

12 Haziran 2020 Cuma

“Kabir-nur” namazı diye bir namaz var mıdır?


Hz. Peygamber (s.a.s.) ve ashabından ‘kabir-nur namazı’ adıyla namaz kılındığına dair bir rivayet bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu niyetle namaz kılmak bid’attır.
Ancak kişi istediği vakit nafile olarak dilediği kadar namaz kılar ve arkasından yapacağı duada kabir azabı ve kabirdeki şerlerden Allah’a sığınabilir. Zira Peygamberimiz (s.a.s.), duada kabir azabından Allah’a sığınmayı tavsiye etmiştir (Buhârî, Cenâiz, 86).

11 Haziran 2020 Perşembe

Bir baba, kızını zorla tesettüre sokabilir mi?

Soru Detayı
Babanın kızını döverek, bağırarak tesettüre sokması ve daha sonra kız açılmak istediğinde izin vermemesi caiz midir?
​Konuyu birkaç açıdan değerlendirmenin daha uygun olacağını düşünüyoruz.
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Cevap 1:
Tesettür Allah'ın emri olup buluğa ermiş her genç kız için farzdır. Fakat bir kimse evladı dahi olsa incitip şiddet uygulayarak onu tesettüre sokması doğru değildir. İrşad ederken yumuşak ve İslami değerleri sevdirerek hareket etmek gerekir.
Nitekim Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz.” (Buhârî, İlim 11; Müslim, Cihad 5)
Öte yandan bir baba kız evladına karşı merhametli olmalı ve şiddetten uzak durmalı onun gönlünü almalıdır.
Bununla birlikte, inkar etmemek kaydıyla, farz bir emri yerine getirmemek ya da haram bir fiili işlemek kişiyi dinden çıkarmaz.
Farz bir emri uygulamamakta ısrar eden evladın, öncelikle ikna edilmesi, rencide edilmeden telkinlerde bulunulması ve üzerinde etkili olacak kişilerden de yararlanılması uygun olur. Fakat bunu kırıcı bir şekilde değil yumuşak bir metotla yapmak gerekir.
Evladın giyim şeklinin Allah'ın koyduğu sınırların dışına çıktığı durumlarda velisinin onu yumuşak bir şekilde uyarması gerekir. Yapılan uyarı, tavsiye ve nasihatlerden bir sonuç alınmadığı takdirde uyaran taraf sorumlu tutulmayacaktır.
Cevap 2: 
Çocuklarımızın manevi terbiyeleri evlenmeden önce başlar. Dindar bir eş seçiminden helal harama dikkat etmeye, babanın sulbundan annenin rahmine düşmesine, anne rahmine düşmesinden doğumuna, özellikle de doğumundan buluğ çağına erinceye.. kadar devam eden bir süreçtir.
Bu dönemde manevi eğitim verilmeyen veya alamayan ya da almayan bir çocuğumuzdan dinin bütün emirlerine uymasını beklemek mümkün olmayabilir.
Çünkü bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir iman dersi almazsa, İslamiyetin kurallarına uymanın gerekli olduğu şuuruna ermezse, daha sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslamiyet ve imanın erkanlarını ruhuna alabilir.
Çocukken verilen manevi eğitimin önemine özellikle dikkat çeken Bediüzzaman Hazretleri, çocukluğundan gerekli manevi eğitimi almayanların durumunu şöyle özetler:
Adeta gayr-ı Müslim birisinin İslamiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhassa, peder ve validesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve validesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi belâ olur. Ahirette de onlara şefaatçi değil, belki davacı olur: “Neden imanımı terbiye-i İslamiye ile kurtarmadınız?” (bk. Nursi, Emirdağ Lahikası)
O halde, çocuklarımızın manevi eğitimine daha evlenmeden önce dindar bir eş tercihi ile başlamak ve çocuğumuzun hayatının bütün alanlarında bu manevi eğitimi devam etmek gerekir.
Böylece hem iman hem de islam hakikatlerini kabul etmede ve uygulamada kolaylık olacaktır hem de manevi sorumluluktan kurtulacağız inşallah.
Cevap 3:
Anne-baba, çoğu zaman çocuklarına baskı olsun diye değil, onların faydalarına olduğunu düşünerek hareket edebiliyor. Bu durum onların çocuklarını sevmedikleri veya zarar vermek istedikleri anlamına gelmez.
Nitekim, her ne kadar doğru bir yaklaşım ve tarz olmasa da, yemek istemeyen bir çocuğa baskı yapıp zorla yediren, dersine çalışmadığı için başına oturup zorla ders çalıştıran, soğukta üşümesin diye kalın elbiseleri sıkı sıkıya zorla giydiren.. nice anne babalar var.
Bunları tasvip etmesek de, anne-babaların bunları yapmasının nedeni, onlara zarar vermek niyeti değildir, aksine, çocuklarına olan sevgilerinden ve onların dünya hayatlarına zarar gelmesi istemediklerindendir.
Aynen bunun gibi, bazı anne-babalar, her ne kadar doğru bir yaklaşım ve tarz olmasa da, namaz, oruç, tesettür gibi ibadetlerde çocuklarına ısrar, baskı, zorlama yapmaları, onların ebedi hayatlarına zarar gelmesin diyedir. Onları çok sevmelerini ve sonsuz hayatlarına verdikleri önemin bir göstergesidir.
İşte anne-babaları tarafından bu gibi durumlara maruz kalan yavrularımızın, konuya bu açıdan bakmalarını tavsiye ederiz.
Böylece, hem anne-babasına kızmaz hem onlara dua eder hem de nefsine ve şeytanına değil, hayatlarını çocuğunun huzur ve saadeti yolunda yok sayacak kadar fedakar olan anne-babasına hürmet ve saygı ile itaat eder diye düşünüyoruz.
Özetle, konuya hem tebliğ ederken dikkat edilmesi gerekenler hem anne-babanın manevi eğitimler hem de böyle durumlarda evlatların düşen görevler açısından bakmak daha uygun olacaktır.

10 Haziran 2020 Çarşamba

Evvabin namazını yatsıya yakın kılsak olur mu?

    
Soru Detayı
Evvabin namazı arasında dünyalık kötü bir söz söylenmemesi gerektiğini ifade eden hadis sahih midir? Bu hadisi nasıl anlamalıyız? Dünyalık konuştuğumuzda Evvabin namazını kılabilir miyiz?
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Evvabin namazını, akşam namazını kıldıktan sonra dünya işleriyle ilgili herhangi bir şey konuşmadan ve yapmadan kılmak daha faziletli ise de, daha sonra da kılınabilir, kılınan namaz geçerlidir.
Ayrıca, akşam namazı ile evvabin arasında kaza namazı kılmak, tesbihat yapmak, dua etmek, Kuran, hadis veya dini bir eser okumak evvabin namazının yüksek faziletine zarar vermez. Bu durum iki namaz arasını ayırmak anlamına gelmez.
Evvabin namazıyla ilgili rivayet şöyledir:
"Kim akşam namazından sonra aralarında kötü bir şey konuşmaksızın altı rekat namaz kılarsa, (kıldığı bu altı rekatlık namaz) onun için on iki senelik ibadete denk kılınır." (Tirmizi, Salat, 431)
Bu hadisin senedinde geçen Ömer b. Ebi Hasem el-Yemami'nin zayıf olduğu ifade edilmiştir. (Mizzî, Tehzîbü’l-Kemal, Beyrut, 1980, 21/408-409)
Hz. Peygamber (asm)’den ve ashaptan, akşam namazından sonra nafile namaz kılmayı teşvik eden hadisler rivayet edilir. Bu hadisler arasında;
- Akşam namazından sonra kılınan altı rekat nafile namazın on iki yıllık ibadete denk olduğu,
- Bu namazı kılan kimsenin günahlarının deniz köpüğü kadar çok olsa da bağışlanacağı,
- Akşam namazından sonra dört rekat daha kılan kişinin cennetle ödüllendirileceği,
- Onun Kadir gecesini ihya etmiş gibi ecir alacağı,
- Yine bu vakitte yirmi (diğer bir rivayette on) rekaat namaz kılan kimse için Allah’ın cennette bir köşk inşa edeceği,

şeklinde özendirici hadisler sayılabilir. (bk. İbn Mâce, İkame, 185; Tirmizî, Mevakitüs-salat, 204; Heysemî, 2/229-230; Şevkânî, 3/62-64)
Ancak bu hadislerin hemen hemen tamamı muhaddisler tarafından sened itibariyle zayıf görülmüştür.
İlave bilgi için tıklayınız: