14 Ekim 2019 Pazartesi

Kadir suresi birinci ayetteki "hu" zamiri ile kastedilen Kur'an-ı Kerim olduğu kesin midir, yoksa başka görüşler de var mıdır?


Müfessirler,

"Biz onu Kadir gecesinde indirdik."

ayetindeki "o" zamiriyle Kur'an'ın kastedildiği konusunda ittifak etmişlerdir.(bk. Taberî, XXX, 166; Râzî, XXXII, 27; Şevkânî, V, 554) İndirilenin ismi açıklanmıyarak "hu" zamiriyle işaret olunması da onun açıklanmasına lüzum olmayacak şekilde zihinlerde bilinmiş olduğuna işaret olmasındandır.(Elmalılı, İlgili ayetin tefsiri)


13 Ekim 2019 Pazar

Abese, 80/15-16. ayetlerinde "erdemli katipler"in Kur'an'ı yazmasından mı bahsedilmektedir?


Soru Detayı

- Bu ayetlerde kastedilen mana nedir?

Abese Suresi, Ayet 13 - 16:

"O, mukaddes sayfalarda var; yüce makamlara kaldırılmış, tertemiz sayfalarda. Seçkin ve erdemli elçilerin ellerinde­dir."

"Mukaddes sayfalar"dan maksat, Kur'an'ı içeren sayfalardır; Kur'an ilim ve hikmet ihtiva eden İlâhî bir kelâm olduğu için Allah katında şanı yüce ve değerlidir. Mukaddes sayfalardan maksadın "Levh-i mahfuz" veya "önceki pey­gamberlerin kitapları" olduğunu söyleyenler de vardır. (bk. Şevkânî, Neylü'l-evtâr, V, 444; ayrı­ca krş.A'lâ 87/18-19)

"Seçkin ve erdemli elçiler" diye tercüme ettiğimiz "sefere" (tekili: sefir) ke­limesini müfessirler "Yüce Allah'tan Hz. Peygamber'e vahiy getiren melekler, kulların amellerini yazan melekler (kiramen kâtibin), kitapları okuyanlar (kurrâ), Kur'an'ı yazan sahâbîler" gibi farklı anlamlarda yorumlamışlardır. (Şevkânî, V/444)

Kelimeyi, "Peygamberler, Kur'an'ı melekût âleminde kaydeden ve koruyan melekler" olarak anlamak da mümkündür.

(bk. Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu:V/482.)

İlave bilgi için tıklayınız:

- Kur'an'ın değiştiğini ya da Peygamber sözü olduğunu iddia edenlere ne dersiniz?

12 Ekim 2019 Cumartesi

Allah her şeyi bildiği hâlde, neden amellerimizi melekler yazmakta?


Allah, hiç kimseye muhtaç değildir. Kendisi tek ve yekta olup, Samed'dir. Yani her şey ona muhtaç, fakat o hiç kimseye muhtaç değildir. Bununla beraber, o Hakim'dir. Yarattığı her hadise ve mahluku bir sebebe bağlamıştır. Çünkü, izzet ve azameti böyle ister. Fakat insanların bu sebepleri aşıp, teşekkürü ve medhi kendisine yapmasını ister. Çünkü, tekliği onu gerektirir.

İşte, meyvelerin yaratılmasında ağaç ne ise, sütlerin yaratılmasında inek, balın yapılmasında arının tesiri ne ise, meleklerin vazifelerini ifa ederken tesiri o kadardır. Melekler Allah'ın onları vazifeli kıldığı konuda, Allah'ın büyüklüğünü görüp alkışlamak ve tebrik etmek vazifeleri var. Yoksa, mesela yağmur tanesini indiren meleği de elindeki yağmur tanesini de Allah indirmektedir.

Cenab-ı Allah'ın, insanların her birinin iyi ve kötü bütün işlerini yazmakla görevlendirmiş olduğu iki melek. Bu iki melek Kur'an-ı Kerim'de şu şekilde anlatılır:

"Muhakkak sizin üzerinizde gözetici (hafız) çok şerefli yazıcılar vardır ki, bunlar yaptığınız amel ve işlerin hepsini bilirler." (İnfitâr Suresi, 82/10-12);

"Hatırla ki insanın hem sağında hem solunda oturan ve onun amellerini tesbit etmekte olan iki de (melek) vardır. O bir söz atmaya dursun, mutlaka onun yanında hazır olan gözcü(melek)vardır." (Kâf Suresi, 50/17-18).

Allah Teâla, amellerini yazmakla vazifelendirilmiş oldukları kullara şahidlik edecekleri için, yazdıkları defterlerin önemine dikkat çekerek bu şerefli meleklerin dört özelliğini belirtmektedir:

a. Kirâmen kâtibin melekleri, müvekkel oldukları kulun iyi ve kötü bütün amellerini hıfz ederler, unutmazlar. Çünkü unutmakla bir işe dair hüküm sabit olmaz.

b. Bu melekler kerîmdirler. Yani şerefli, doğru ve âdildirler. Çünkü hâin, şerefsiz ve yalancının şehadetiyle hüküm sabit olmaz.

c. Kâtiptirler. Kulların bütün işlerini yazarlar. Zira, insanın ömrünün başlangıcından sonuna kadar bütün işlerini ezberleyip bilmek mümkün olsa bile, bunları yazmakta daha fazla bir sağlamlık vardır. Yazı ile bir şeye dair şüphe ortadan kalkar ve ilim sağlamlaşır.

d. Kulların işlerini bilerek yazarlar. Bir işi resim ve yazı ile zaptetmek ilim değildir. İlimde şuurlu olarak idrak etmek şarttır. Şahidlik, şuurlu olarak bilmekle câiz olur. Kirâmen Kâtibîn kıyamet gününde şahitlik ederlerken, kulların yaptıklarını ve bunlara dair ne yazdıklarını gayet iyi bilirler.

Bazı âlimler, Kirâmen Kâtibin meleklerinin şu hadiste bildirilen melekler olduğunu söylemişlerdir:

"Gece bir takım melekler, gündüz bir takım melekler size gelirler. Bunlar, sabah ve ikindi namazlarında bir araya gelip buluşurlar. Sonra sizinle kalmış bu meleklerden yukarıya çıkanlara, Rableri -onların hallerini en iyi bilen olduğu halde- 'Kullarımı ne halde bıraktınız?' diye sorar. Onlar da namaz kılarlarken bıraktık; namaz kılarlarken kendilerine gittik derler." (Buhârî, Mevakid, 16; Bed'ül-Hakk, 6; Müslim Mesacid 210; Ahmed b. Hanbel, II, 257, 486; Nesâi, Salât, 21).

İnsan, meleklerin iyilik ve kötülüklerini yazdığına ve Allah'ın da her şeyi bildiğine inanınca, günahlardan vazgeçip iyilik yapmaya çalışır. Kişi mahşerde, günahını inkâra yeltenirse, Allah'ın bilmesi, meleklerin şahidliği ve defterlerin elde bulunması onu susturur. Biz bu defterlerin mahiyetini bu dünyada bilemeyiz. Allah'ın bu meleklerini kullarının yanında bulundurup bunlara amellerini yazdırması, O'nun tam adaletinin gereği ve tecellisi ve kıyamet kopunca, kurulacak büyük mahkemenin önemini belirtmek içindir.

Kiramen Katibin meleklerinin tuttuğu defterler mahkeme-i kübrâda sahiplerine verilecektir. Bu konuda Cenab-ı Allah şöyle buyurur:

"Biz her insanın amelini (amel defterini) boynuna doladık. Kıyamet gününde onun için (her bir insan için amelleri yazılmış) bir kitab çıkarınız ki, açılmış olduğu halde o (insan) buna kavuşur; kitabını oku, bu gün sana karşı bir hesab görücü olmak bakımından nefsin yeter (denilir)." (İsrâ Suresi, 17/13, 14).

İnsana, "Bu deftere senin işlediğin her şey yazıldı, hiç bir şey eksik bırakılıp unutulmadı." denilir. O gün herkes defterinde yazılanlara vakıf olacaktır. İnsanın yaptıkları, bütün iyi, kötü amelleri boynuna dolanmıştır. Hiç bir kimseye yaptığı amelinin sorumluluğundan kaçış ve kurtuluş yoktur.

11 Ekim 2019 Cuma

BASÎR


Allah'ın güzel isimlerinden biri. Her şeyi gören, çok iyi gören anlamına gelmektedir. Allah her şeyi, herkesin yaptığını görür. Onun görmesine hiçbir şey engel olamaz. Kâinatın herhangi bir noktasında hiçbir hâdise yoktur ki, Allah onu görmüş ve işitmiş olmasın. İbadette ihlâs, kulun Allah'ı görmemesine rağmen, Allah'ın onu gördüğünü bilmesi ve onu görür gibi ibadet etmesidir.

Allah, zatı ile basîrdir. "O, yegane hüküm ve hikmet sahibidir. Herşeyden hakkıyla haberdardır. " (el-En'am, 6/18) ayetinde, "Habîr, Basîr" şeklinde ifade edilmiştir. Allahü Teâlâ gizli veya açık her şeyi görür, gece veya gündüz, küçük veya büyük... Her şeyi hakkıyla bilir. Hz. Peygamber bir hadisinde şöyle buyurur: "Kendinize hâkim olunuz. Siz, sağır ve gaib olan kimseye değil, işiten, gören ve çok yakında olan (Allah)'a dua ediyorsunuz. " (Buhârî, Tevhid, 9; Müslim, Zikr, 44-46...) Ebû Hüreyre, Hz. Peygamber'den rivayet ettiği meşhur Cibril hadisinde, Cibril'in "İhsan nedir?" sorusuna Resulullah'ın şu cevabı verdiğini anlatır:

"(İhsan), Allah'a sanki görüyormuş gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen Allah'ı görmüyorsan da, şüphesiz O seni görür. " (bk. Cibril Hadisi)

Allah, kalpteki fısıltıları, beyindeki oluşumları, fikirdeki gizlilikleri, kalplerdekini, zifiri karanlık bir gecede kapkaranlık taşın üzerinde yürüyen simsiyah bir karıncayı ve çıkardığı sesi görür, duyar, bilir.

Sorularla islamiyet

10 Ekim 2019 Perşembe

Ey şeytan Osman’ın göğsünden çık, hadisinin kaynağı?


Soru Detayı

- Ey şeytan Osman’ın göğsünden çık, rivayetinin tahric ve tahkiki nasıldır? Nasıl şerh edilmiştir?
- Cin fiziken Osman'ın vücuduna mı girmiştir?
- Nasıl şerh edilmiştir?
- Osman bin Ebi’l Âs radıyallahu anh diyor ki:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e Kuran’ı unutmam hakkında dert yandım. O, eliyle göğsüme vurarak şöyle dedi! “Ey şeytan Osman’ın göğsünden çık.” Osman diyor ki: “Ondan sonra hatırlamak istediğim hiçbir şeyi unutmadım.” (Taberani, Mu’cemu’l Kebir)

Cevap

Hadis sorudaki şekliyle Taberani’de geçmektedir. (bk. Mu’cemu’l Kebir, h. No: 8266)

Heysemi, bu hadisin senedinde geçen Osman b. Bişr hakkında bilgisi olmadığını, ancak diğer ravilerin sika/sağlam ve güvenilir olduğunu söylemiştir. (Mecmeu’z-zevaid, h. No: 14150)

Ancak bu rivayet başka yollarla da gelmiştir. Örneğin biri şöyledir:

“Ben Bakara Suresini okuyordum. 'Ya Rasûlallah! Kuran hafızamdan çıkıp gidiyor!?' dedim."

"Resûlullah elini göğsümün üzerine koydu ve: 'Ey şeytan! Osman'ın göğsünden çık!' buyurdu."

"Bundan sonra, ezberlemek istediğim hiçbir şeyi unutmadım.” (Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, 2/466; Beyhakî, Delâilü'n-nübüwe, 5/307-308; İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, 3/33; Kastalânf, Mevâhibü'l-ledünniye, 1/308)

Demek ki, imtihan gereği olarak şeytan insanın içine girmekte ve ona vesvese vermektedir.

Nitekim bir hadiste, “Şüphesiz şeytan insanın bedeninde kanın dolaştığı yere ulaşır.” (Buhari, B. Halk, 11; Müslim, Selam, 23-24) buyurulmuştur.

Yine Osman b. Ebi’l-As, namazda kendisine şeytanın vesvese verdiğini Hz. Peygamber’e haber verir ve Rasûlüllah’ın bu konudaki tavsiyelerini şöyle anlatır:

“Şeytan, benim ile namazım arasına giriyor ve kıraatimi karıştırıyor (beni şüpheye düşürüyor) der. Rasûlüllah (asm) da:

“Bu, Hınzıb denilen bir şeytandır. Onu hissettiğin zaman ondan hemen Allah’a sığın ve (namazdan sonra) sol tarafına üç kere üfür.” buyurur.

Osman: “Bu tavsiyeyi yaptım ve Allah o şeytanı benden giderdi.” der. (Müslim, Selâm, 68; Ahmed b. Hanbel, IV, 216)

Hadîste de görüldüğü gibi Osman b. Ebi’l-As, namazda kendisine vesvese veren durumdan Rasûlüllah’ı haberdar eder ve Rasûlüllah ona bu vesvesenin, namazda insana vesvese veren hınzıp adındaki şeytanın olduğunu ve bu şeytanın vesvesesinden kurtulmanın çaresinin de Allah’a sığınmak olduğunu bildirir.

Osman da Hz. Peygamber (asm)’in kendisine yaptığı tavsiyeyi yerine getirdiğini ve o şeytanın vesvesesinden kurtulduğunu söylemektedir.

Hz. Peygamber (asm), namazda şeytanın vesvesesine maruz kalanlara onun şerrinden Allah’a sığınmayı tavsiye ettiği gibi, kendisi de mescide girdiği zaman “Eûzü billâhi’l-Azîm ve bivechihi’l-Kerîm ve sultânihi’l-Kadîm mine’ş-şeytanirracîm.” şeklinde duâ etmiş” (Ebû Dâvud, Salat, 18) ve ümmetine bu konuda da örnek olmuştur.

Yine Hz. Peygamber (asm) “Her derdin bir devâsı vardır. Derdin devasına denk gelindiği zaman Allah’ın izni ile o dert iyi olur.” (Müslim, Selâm, 69) buyurmuştur.

Sorularla İslamiyet

9 Ekim 2019 Çarşamba

"Şeytan benimle kıraatım ara­sına girdi..." Resulullah: "Onu hissettiğin an Allah’a sığın ve sol tarafına üç defa tükür..." Burada, hadis okumakla ilgili vesveseler mi kastediliyor?


Soru Detayı
"Şeytan benimle namazım ve kıraatım ara­sına girdi, karıştırmama sebep oldu." Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bu Hinzib denilen şey­tandır. Onu hissettiğin an Allah’a sığın ve sol tarafına üç defa tükür." Osman dedi ki: "Ben böyle yaptım; ALLAH da onu benden uzaklaştırdı." - Burada ne anlatılmak isteniyor?

Hadis Müslim'de geçmektedir. Osman İbnu Ebî'l-As (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Ey Allah'ın Resûlü dedim, şeytan benimle namazımın ve kıraatimin arasına girip kıraatimi iltibas etmeme sebep oluyor, (ne yapayım?)"

Aleyhissalâtu vesselâm bana şu cevabı verdi:

"Bu Hınzeb denen bir şeytandır. Bunun geldiğini hissettin mi ondan Allah'a sığın. Sol tarafına üç kere tükür!"

(Osman İbnu Ebî'l-As) der ki: "Ben bunu yaptım, Allah Teâla Hazretleri onu benden giderdi."(Müslim, Selâm: 68)

Hınzeb kelimesi hanzeb, hunzeb şekillerinde de okunmuştur. Şeytanın namazdaki vesvesesi, kaç rek'at kıldığı, neleri okuyup okumadığı hususunda sebep olduğu yanılmalar, tereddütlerdir.

Araya girmekten murad da namazın huşu ve huzuruna, lezzetine mâni olmaktır. Bu durumlar kalbin huzurunu, huşûunu bozar. Şu hâlde, bu çeşit vesveselerde çare olarak Allah'a sığınılacaktır.(İbrahim CANAN, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: IX/415).

Namaz esnasında rekat ve kıraatte akla gelen tereddütler yanında, değişik vesveseler de insanın aklına gelebilir. Bütün bunlar için de Allah'a sığınmak gerekir.

İlave bilgi için tıklayınız:

- Namazda huşu’ ne demektir? Huşu ile namaz kılmak ve gafletten kurtulmak için ne yapmak gerekir?..

Sorularla İslamiyet

8 Ekim 2019 Salı

Yüz defa okununca bütün günahları silen dua rivayeti sahih mi?


Soru Detayı

​1. Sabah namazının farzının son rekatında haşr suresinin son üç ayetinin okunmasının fazileti ve anlamı nedir?
2. Sabah namazının sünneti ile farzı arasında "subhanallahi vebihamdihi subhanallahilazim estağfirullah el-azim ve etubi ileyk" istiğfar duasını 100 kez okursak bunun sevabını kul hakkı dahil hiçbir günah götürmezmiş bu ahirette gizli sevab (gizli sandık) olurmuş böyle birşey var mı varsa ben bunu hem sabah hem de akşam veya herhangi bi zamanda okusam da aynı fazilete ulaşmış olur muyum?
Şimdiden Allah razı olsun.

Soru 1:
Sabah namazının farzının son rekatında haşr suresinin son üç ayetinin okunmasının fazileti ve anlamı nedir?

Cevap:

Kaynaklarda, Sabah namazının farzının son rekatında haşr suresinin son üç ayetinin okunmasının faziletine dair bir bilgiye rastlayamadık.

- Bu konuda şöyle bir hadis rivayeti vardır. Özeti şöyledir:

“Kim sabahladığı zaman, üç defa أعوذ بالله السميع العليم من الشيطان الرجيم okuduktan sonra, Haşr suresinin son üç ayetini okursa, sabahtan-akşama kadar 70 bin melek onun için dua ve istiğfarda bulunur…. Kim de akşam okursa, ona da akşamdan-sabaha kadar o kadar melek dua ve istiğfarda bulunur.” (Tirmizî, Fedâilü`l-Kur`ân 22, Mevakıt 65; Müsned, 5/26)

Bugün bu sünnetin devam etmesinin dayanağı bu hadistir.

Bununla beraber, Hadisin senedinde Halid b. Tahman adındaki bir ravi zayıf olduğundan (İbn Hacer, Takrib, 1644), hadis zayıf kabul edilmiştir.

Fakat bu gibi fezail-i amal ile ilgili zayıf hadisle de amel etmenin caiz ve güzel olduğu hususunda alimler müttefiktir.

Soru 2:
“Sabah namazının sünneti ile farzı arasında "subhanallahi ve bihamdihi subhanallahilazim estağfirullah el-azim ve etubi ileyk" istiğfar duasını 100 kez okursak bunun sevabını kul hakkı dahil hiçbir günah götürmezmiş bu ahirette gizli sevab (gizli sandık) olurmuş..”

Cevap:
Soruda geçtiği şekliyle bir hadis rivayeti bulamadık.

Ancak sadece buradaki duaya yakın sahih bir hadis rivayeti şöyledir:

Hz. Aişe radıyallahu anha’dan yapılan rivayete göre Peygamebrimiz aleyhissalatü vesselam sık sık şöyle derdi:

“Sübhânallahi ve bi-hamdihî, estağfirullâhe ve etûbü ileyh. Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim. Allah’tan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tövbe ederim.” (Buharî, Ezan 123, 139; Müslim, Salat 218-220)

Bununla beraber, görebildiğimiz kadarıyla konuyla ilgili benzer bir rivayet şöyledir:

Hz. Peygamber (asm), meleklerin namazı/tesbihleri gibi tesbih etmeyi tavsiye ederken -özetle- şöyle buyurmuştur:

“Kim imsak vaktinden sabah namazını kılacağı vakte kadar, ‘subhanallahi vebihamdihi subhanallahilazim (duası ile) 100 defa estağfirullah (el-azim ve etubu ileyk) duasını ukursa, dünya ona küçülerek, boyun eğerek gelir. Allah bu duaların herbir kelimesinden bir melek yaratır ve bu melek kıyamet gününe kadar tesbih eder ve bunun da sevabı bu adama yazılır.” (el-Yabadi, el-cüz, hno:16).

Darekutni’de de yer alan bu hadisin zayıf olduğu bildirilmiştir. (bk. Zehebi, Mizan, 3/434)

Ayrıca Cafer-i Sadık’tan mevkuf olarak, bir Şia kaynağında şöyle bir bilgi rivayet edilmiştir:

“Sabah namazının sünneti ile farzı arasında kim 100 defa ‘‘subhane Rabbiye’l-Azim ve bihamdihi, Estağfirullahe Rabbi ve etubu ileh’ duasını okuyan kimse için, Allah cennette bir köşk yapar.” (Cafer b. Ahmed el-Kummi, kitabu’l-Arus)

İlave bilgi için tıklayınız:

Okunan dualara verilecek mükafatların şartları nelerdir? | Sorularla ...

Sorularla İslamiyet

7 Ekim 2019 Pazartesi

Teheccüd namazından önce veya sonra okunacak dua var mı?


Teheccüd namazından önce veya sonra, Hz. Peygamber (asm) Efendimizin gece namazından önce veya sonra yaptığı dualar ya da ayet ve hadislerde geçen diğer dualar okunabileceği gibi, istenilen her dua istenildiği şekilde de yapılabilir.

Yatsı namazından sonra, daha uyumadan veya çok az bir miktar uyuduktan sonra kalkıp kılınacak nafile namaza “gece namazı (salatü’l-leyl)” denir. Bir süre uyuduktan sonra, gecenin yarısından imsak vaktine kadar kalkılıp kılınırsa, bu namaza “teheccüd” denir. Teheccüd namazı, iki, dört, altı ve sekiz rekat olarak kılınır. Her iki rekatta bir selâm verilmesi daha faziletlidir.

Teheccüd namazı, Peygamberimiz (asm) için farz idi. Farz oluşu şu ayete dayanır: “Ey Muhammed! Gecenin bir bölümünde uyanıp, sırf sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere, teheccüd namazı kıl. Rabbinin seni Makam-ı Mahmud’a göndereceğini ümit edebilirsin.” (İsrâ, 17/79)

Teheccüd namazına diğer müminler de teşvik edilmiştir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz, “Her kim geceleyin uyanır, hanımını da uyandırır ve iki rekat namaz kılarsa, Allah’ı çok zikreden erkekler ile kadınlardan yazılırlar.” buyurmuştur. (Ebu Davud, Salat, 307)

Peygamberimiz (asm), teheccüd namazı kılmak üzere geceleyin kalkınca şu duayı okumuştur:

Allah’ım sana hamdolsun sen göklerin ve yerin nurusun, tüm övgüler sana mahsustur. Gökleri ve yerleri ayakta tutan sensin, övülmeye layık olan sadece sensin. Sen göklerin ve yerin ve her ikisi arasındaki tüm şeylerin hayatlarını düzene koyansın. Sen gerçek ilahsın senin vadin de mutlaka gerçekleşecektir. Sana kavuşmak da mutlaka olacaktır. Cennet gerçektir. Cehennem gerçektir. Kıyamet muhakkak gerçekleşecektir. Allah’ım tüm irademi sana teslim ettim, sana inandım, sana güvenip dayandım ve daima sana yöneliyorum, senin verdiğin güç ve kuvvetle düşmanlarla mücadele ediyorum ve sadece senin hükmüne müracaat ediyorum. İşlediğim ve işleyeceğim gizli ve açık tüm günahlarımı bağışla. Benim kulluk yapacağım tek ilahım sensin senden başka ilah yoktur. (Tirmizî, Deavat 29; bk. Buhari, Teheccüd, 1)

Ubade b. Sâmit'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (asm) şöyle buyurmuştur:

"Her kim geceleyin uyanır da uyandığı zaman: Lâ ilâhe illallâhü vehdehû lâ şerîke leh, lehülmülkü ve lehül hamdu ve hüve alâ külli şey'in kadir, sübhanellahi vel hamdülillahi velâ ilâhe illallâhü vellâhü ekber, velâ havle velâ kuvvete illâ billâh" (Allah'tan başka ilah yoktur, o tekdir ve ortağı yoktur. Mülk onundur, hamd onundur ve o her şeye gücü yetendir. Ben Allah'ı her türlü noksanlıktan tenzih ederim Hamd, Allah'a mahsustur. Allah'tan başka ilah yoktur. Al­lah en büyüktür, (günahlardan) dönüş ve (kulluk görevine) güç (yetiriş) ancak Allah(ın izni ve inayeti) iledir) deyip sonra: "Rabbiğfirlî (Ey Al-lahım, Rabbim! Beni bağışla) diye dua ederse (o kimsenin günahları ba­ğışlanır.) (Ebu Davud, Edeb, 98-99 no: 5060)

Şerik el-Hevzenî dedi ki: (Bir gün) Aişe (radiyallahü anha)ya "Rasûlullah (asm) geceleyin uykudan uya­nınca (duaya) hangi dua ile başlardı?" diye sordum da:

Sen bana senden önce kimsenin sormadığı bir soru sordun, dedi.

“O gece uyandığı zaman on defa: "Allahu ekber (Allah en büyüktür)" derdi ve on defa "elhamdülillah (Hamd Allah'a mahsustur)", on de­fa: "Sübhanellahi ve bihamidih (Allah'ı hamd ile tesbih ederim)" on defa da, "Sübhanel melikil kuddûs (Her türlü noksanlıklardan) münezzeh (olan) Malik(-i Hakikiy)i tenzih ederim)" derdi. On defa (Allah'tan) af dilerdi, on defa: "Lâilâhe illallah" derdi. Sonra da on defa: "Allahümme innî eûzu bike min dîkıddünya ve dîkı yevmil kıyeme (Ey Allahım dünyanın ve kıyamet gününün sıkıntısından sana sığınırım) diye dua ederdi. Sonra (teheccüd) namaz(ın)a başlardı.” (Ebu Davud, Edeb, 99-100 no: 5085)

Sorularla İslamiyet

6 Ekim 2019 Pazar

Pos cihazından müşterilerin kredi kartındaki puanlarını kullanmam caiz mi?


Soru:
Kasiyerken pos cihazından müşterilerin kredi kartındaki puanlarını kullanmam caiz mi?

- Müşteri izin vermedikçe caiz değildir.

Soru:
Bir de alkol satan restoranların sadece yemek servisini yapmam caiz olur mu? Ben kurye olarak çalışmak istiyorum glovo diye bir uygulamada bu uygulamada kesinlikle alkol servisi sigara servisi yok yalnız alkol satan yemek yerlerinden yemek siparişini alıp müşteriye götürüyoruz, bu caiz mi? Alkol satan yerlerden yemek alıp götürmek caiz mi?

- Alkol satan restoranlarda helal yemek de pişiyor ve satılıyor. Bu yemekleri alıp dışarıdan isteyenlere taşımak veya satmak caizdir.

Soru:

Son olarak da markette çalışırsam bana kredi kartlarından puan kullanma mı istiyorlar ben bunu kullanırsam kasiyer olarak ücreti karşının kredi kartından puan olarak alırsam harama hizmet etmiş olur muyum? Çünkü puanlar faizli bankaların kredi kartı sahiplerine vermiş olduğu hediyeler olduğu için ben onu müşterinin isteği üzerine kullanırsam pos cihazında bana kullanırsam pos cihazında bana günah olur mu?

- Meşru ve caiz olan bir hizmet, bir iş, bir alış veriş sebebiyle hasıl olan alacağı ve ücreti, kazancı haram olan bir kimseden veya kurumdan almak caizdir. O para, kazanç yolu haram olduğu için kazanana haramdır, onunla meşru bir iş yapanın yaptığı iş meşru (kazanç yolu helal) olduğu için aldığı para da helaldir; çünkü paranın kendisi pis, murdar ve haram değildir, onu haram kılan şey kazanma yoludur.

Hayrettin Karaman (Prof. Dr.)

4 Ekim 2019 Cuma

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in sayı ile ve sayısız tavsiye ettiği zikirler


***1-1413. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi:

“Bir kimse her gün yüz defa, lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l–mülkü ve lehü’l–hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, derse, on köle âzâd etmiş kadar sevap kazanır; ona yüz iyilik sevabı yazılır; yüz günahı bağışlanır; bu zikir o gün akşama kadar o kimsenin şeytandan korunmasını sağlar. Bu zikri ondan daha fazla tekrarlayan kimse dışında hiç kimse daha faziletli bir iş yapmamış olur”. Resûl–i Ekrem sözüne şöyle devam etti: “Bir kimse günde yüz defa sübhânallâhi ve bi–hamdihî derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır.”Buhârî, Bed’ü’l–halk 11; Daavât 64, 65; Müslim, Zikir 28. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 59, 62; İbni Mâce, Duâ 14. ]

***2-1414. Ebû Eyyûb el–Ensârî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse on defa, lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l–mülkü ve lehü’l–hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr,derse, İsmâil aleyhisselâm’ın soyundan dört kimseyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevap kazanır.”[  Buhârî, Daavât 64; Müslim, Zikir 30. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 103.]

***3-1434. Sa‘d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında bulunuyorduk. Bize:

– “Sizden biri her gün bin sevap kazanmaktan âciz midir?” diye sordu. Yanında oturanlardan biri:

– Bir kimse her gün bin sevabı nasıl kazanır? diye sordu. Resûl–i Ekrem şöyle buyurdu:

– “Yüz defa sübhânallah der, ona bin iyilik yazılır veya bin günahı bağışlanır.”Müslim, Zikir 37. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 58.]

***4-1436. Mü’minlerin annesi Cüveyriye Binti’l–Hâris radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bir gün sabah namazını kıldıktan sonra, Hazret–i Cüveyriye namaz kıldığı yerde oturmakta iken erkenden evden çıktı. Kuşluk vakti tekrar eve döndü. Cüveyriye radıyallahu anhâ’nın hâlâ yerinde oturmakta olduğunu görünce:

– “Yanından ayrıldığımdan beri hep burada oturup zikirle mi meşgul oldun?” diye sordu. O da:
– Evet, diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:

– “Senin yanından ayrıldıktan sonra üç defa söylediğim şu dört cümle, senin sabahtan beri söylediğin zikirlerle tartılacak olsa, sevap bakımından onlara eşit olur: Sübhânallâhi ve bi–hamdihî adede halkihî ve rızâ nefsihî ve zinete arşihî ve midâde kelimâtihî: Yarattıkları sayısınca, kendisinin hoşnut olduğunca, arşının ağırlığınca ve bitip tükenmeyen kelimeleri adedince ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim.”Müslim, Zikir 79. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 24.]

***5- Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir:

“Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah’dan beni bağışlamasını diler, tövbe ederim.” (Buhârî, Daavât 3)

* Müslim, Zikir 41'de geçen bir hadiste de: “Benim de kalbime gaflet çöküyor, ben de Allah’tan günde yüz sefer bağışlanma istiyorum.” buyuruluyor.


***6- Peygamberimiz (asm) Efendimiz buyurmuşlardır ki:

“Ne ben, ne de benden evvelki nebîler 'Subhanallahi ve’l hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallahu vellahu ekber.' tesbîhinden daha efdal bir kelime ile tesbîh etmemişlerdir.” [ El-Câmiu’s-Sağîr.]

***7- Muâz radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onun elinden tuttu ve:

“Muâz! Vallahi seni gerçekten seviyorum.” buyurdu. Sonra sözüne şöyle devam etti:

“Muâz! Her namazdan sonra şu duayı mutlaka okumanı tavsiye ediyorum: Allâhümme einnî alâ zikrike ve şükrike ve hüsni ibâdetik: Allah'ım! Seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana lâyık ibadet etmek için bana yardım eyle!...”[ Ebû Dâvûd, Vitir 26. Ayrıca bk. Nesâî, Sehv 60.]

***8- Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona ve Fâtıma radıyallahu anhâ’ya:

“Yatağınıza girdiğiniz zaman veya istirahate çekildiğiniz zaman otuz üç defa sübhânallah, otuz üç defa  elhamdülillâh  
otuz dört defa Allahu ekber deyiniz.” buyurdu.[ Buhârî, Farzu’l–humüs 6, Fezâilü ashâbi’n–nebî 9, Nefekât 6, 7, Daavât 11; Müslim, Zikr 80. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 100.]
***9- Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber demek, benim için, üzerine güneş doğan her şeyden daha kıymetlidir.”
Müslim, Zikir 32.

                                                         *****

                SABAH VE AKŞAM ZİKİRLERİ
***10- 3 Kere İhlas, Felak ve Nas sureleri okunur.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim bunları (İhlas, Felak ve Nas) sabahladığı ve akşamladığı zaman üç kere okursa her şeye karşı onu korur.”
(Ebu Davud, Tirmizi)


***11- Bismillâhillezi lâ yedurru mea ismihi şey’un fi’l ardi ve lâ fi’s-semâi ve huve’s-semi’ul alim

Sabah ve akşam üç kere söyleyene hiç bir şey zarar vermez.” (Ebu Davud, Tirmizi)

***12- 7 Kere Hasbiyâllahû lâ ilâhe illâ huve aleyhi tevekkeltu ve huve rabbu’l arşi’l azim

Rasulullah (sav) Tevbe Suresinin 129. ayeti için şöyle buyurdu: “Kim bunu sabahladığı ve akşamladığı zaman yedi kere söylerse, onu üzen dünya ve ahiret işlerine Allah kafidir.” (Ebu Davud (4/321)

***13- 3 Kere Radîtu billâhi rabben ve bi’l islami dinen ve bimuhammedin sallâllahû aleyhi ve selleme nebiyyen
İbn Abbas (ra) Rasulullah’ı (sas) şöyle derken işittim:
-“Kim Rabb olarak Allah’dan, din olarak İslam’dan, Rasul olarakta Muhammed’den razı olursa imanın zevkini almış tadına bakmıştır.(Müslim(1/239) K. İman B. 11 Hds no: 56)

– Ebu Said el-Hudri radiyallahu anh şöyle dedi:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
‘Ya Eba Said! Herkim Rab olarak Allah’tan din olarak İslam’dan ve Nebi olarak Muhammed’den razı olursa cennet onun için vaciptir’ buyurdu.
(Müslim 1884/116)

***14- 3 Kere (Eûzu bikelimâtillahi’t-temmâti min şerri ma halak)

“Kim akşamladığı zaman bunu 3 kere söylerse o gecenin humması ona zarar vermez.”
(Ahmed, Nesai)

                                                         *****

***15- Ebû Hureyre radîyallâhu anh’dan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Dile hafif gelen terazide ağır basan Rahmân tarafından sevilen iki kelime vardır. Bunlar: Subhânallâhi ve Bihamdihi Subhânallâhi’l-Azîm Buhârî (6406); Müslim (2694)]


***16- Ebû Mûsâ radîyallâhu anh’dan rivâyet edildiğine göre, o, şöyle demiştir:

“Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu: Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh de. Çünkü o, cennet hazinelerinden bir hazinedir.” [Buhârî (7386); Müslim (2704)]

***17- Ebû Hureyre radîyallâhu anh’dan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Her kim bana bir defa salât ederse, Allâh’u Teâlâ’da ona on salât eder.” [Müslim (408); Ebû Dâvûd (1530)]

Abdullâh bin Mes’ud radîyallâhu anh’dan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Kıyâmet günü insânların bana en yakın olacak olanı, bana en çok salât edenidir.” [Tirmizî (484); İbn Ebî Şeybe (31787)]

28. Kıbleye Yönelmenin Fazileti

Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabb'il âlemin. Ve sallallahu ve selleme ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmaîn.

"Fethu'l-Bari" (Sahih-i Buhari Şerhi)
   

8. BÖLÜM NAMAZ

28. Kıbleye Yönelmenin Fazileti

Namaz kılan parmak uçları kıbleye gelecek şekilde kıbleye yönelir. Ebu Humeyd, Hz. Peygamberin 
Sallallahü Aleyhi ve Sellem bu şekilde yöneldiğini nakletmiştir.

391- Enes İbn Mâlik'ten Allah Resûlü'nün 
Sallallahü Aleyhi ve Sellem Şöyle buyur­duğu nakledilmiştir: "Kim bizim gibi namaz kılar, kıblemize yönelir ve kestiğimizi yerse, Allah'ın ve Peygamberinin Sallallahü Aleyhi ve Sellem emanına kavuşan Müslüman odur. O halde ona verdiği emana zarar vere­rek Allah'a ihanet etmeyin!"

Açıklama

(Parmak uçları); Parmak uçlarının belirtilmesi, mümkün olduğu kadar bütün organlarla kıbleye yönelmenin dinî bakımdan uygun görüldüğünü beyan etmek içindir. (O halde ona verdiği emana zarar vererek Allah'a ihanet etmeyin!); Bu­radaki nehiy, aynı zamanda Hz. Peygamber'in 
Sallallahü Aleyhi ve Sellem de verdiği eman için geçerlidir. Cümlenin gelişi buna delalet ettiği için hazfedilmiştir. Na­maz kılmayanların öldürüleceği görüşünü benimseyen kimseler, bu hadisin ma­nasını esas almışlardır. Bu konu, yeri gelince ele alınacaktır.

Bu hadiste kıbleye değer verilmiştir. Namazdan sonra kıbleye yönelmenin zikredilmesi, onun önemine işaret etmek içindir. Yoksa kıble, namazın şartların­dan biri olduğu için zaten namazın bir parçasıdır.

Bu hadis, İnsanların dışa yansıyan davranışlarına göre anlaşılacağını göste­rir, Bu yüzden kim dinî sembollere riayet ederse, aksine bir davranış sergileme­diği sürece Müslümanlar gibi muamele görür.

392- Enes îbn Mâlik'ten Hz. Peygamber'in 
Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

"İnsanlarla lâ ilahe İllallah deyinceye kadar savaşmam emredildi. Eğer bunu söyler, bizim gibi namazı kılar, kıblemize yönelir ve bizim gibi hayvan boğazlarlarsa, dinin ön gördüğü durumlar dışında, onların kanlarını akıtmamız ve mallarına el koymamız haram kılındı. Onları hesaba çekmek ise, Allah'a aittir."

Açıklama

(Lâ ilahe illallah deyinceye kadar); Bu hadiste Allah Resulü 
Sallallahü Aleyhi ve Sellem kelime-i tevhidin ikinci kısmı olan nübüvveti zikretmeyip sadece tevhîd ilkesi ile yetinmiştir. Ancak burada, o da kasdedilmiştir. Şöyle ki; biri 'el-Hamd'ı okudum dediği zaman, Fatiha suresinin tamamını okuduğunu kast eder. Bir yoruma göre de, hadisin bu kısmı tevhidi inkar edenler hakkında varid olmuştur. İnkarcı biri, tevhidi kabul ederse, ehl-i kitabın muvahhidleri gibi olur. Yani, Hz. Peygamber'in Sallallahü Aleyhi ve Sellem getirdiği diğer esaslara iman etmesi gerekir. Bundan dolayı yukarıda sayılan ameller tevhide atfedilmiştir. Allah Resulü Sallallahü Aleyhi ve Sellem tevhitten hemen sonra bizim gibi namazı kılar buyurmuştur. Dinin ön gördüğü namaz, peygamberliği kabul etmeyi de gerektirir.

Hz. Peygamber'in 
Sallallahü Aleyhi ve Sellem yukarıda sayılan amellerle yetinmesinin hikmeti şuna dayanmaktadır: Ehl-i kitaptan tevhidi kabul edenler, her ne kadar namaz kılıp, kıbleye yönelip hayvan boğazlasalar da, bizim gibi namaz kılmazlar, bizim kıblemize yönelmezler. Bazıları Allah'tan başkası için kurban keser. Bazıları da, kestiğimizi yemez. Bundan dolayı bir başka rivayette Allah Resulü  Sallallahü Aleyhi ve Sellem "Bizim boğazladığımızı yiyen" şeklinde buyurmuştur. İlk dönemlerde dinin alanına giren diğer konuların aksine, insanların namaz ve yeme konusunda nasıl bir yaşantı sürdüklerini anlamak kolaydı. Ondan dolayı bu hususlar esas alınmıştır.

393- Humeyd'den şöyle nakledilmiştir: Meymûn İbn Siyah, Enes İbn Mâlik'e 'Ey Ebu Hamza! Hangi şey, insanın canını ve malını dokunulmaz kılar?' diye sordu. O da şöyle cevap verdi: "Kim Allah'tan başka ilâh olmadığına şehâdet eder, kıblemize yönelir, bizim gibi namaz kılar ve bizim gibi hayvan boğazlarsa, o Müslümandır. Müslümanların kazandığı hakları elde eder ve onlarla aynı so­rumlulukları paylaşır.


Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.