12 Mart 2023 Pazar

Bakara Süresi 260. Ayet Tefsiri


260: İbrâhim de bir zaman: “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” demişti. Rabbi ise: “Yoksa inanmıyor musun?” buyurdu. İbrâhim: “Elbette inanıyorum, fakat kalbim iyice kanaat getirip yatışsın diye bunu istiyorum” dedi. Bunun üzerine Allah şöyle buyurdu: “Öyleyse dört kuş yakala, onları kendine meylettir, alıştır, iyice tanı; sonra onları kesip hamur yaparak her bir dağın tepesine ondan bir parça bırak. Sonra onları çağır, bak nasıl koşarak sana gelecekler. Şunu iyi bil ki, Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.

TEFSİR:

Hz. İbrâhim, önde gelen peygamberlerden biridir. Allah’a olan iman, teslimiyet ve yakarışı dillere destandır. Nemrud’a Allah Teâlâ’yı ilk olarak, “Benim Rabbim dirilten ve öldürendir” diye tanıtmaya başlamıştır. Dolayısıyla Allah’ın, bütün canlılara hayat veren, onları öldürüp tekrar diriltmeye gücü yeten bir zât olduğunda en küçük bir şüphesinin bulunması mümkün değildir. Sadece o, kalbinin iyice mutmain olması, gerçeği yakînen görerek gönlünün sükûnete ermesi, bu husustaki bilgi ve tecrübesinin “hakka’l-yakîn”[1] derecesine ulaşması için Rabbinden ölüleri nasıl dirilttiğini kendisine göstermesini talep etmiştir. Cenâb-ı Hak, “Yoksa iman etmedin mi?” sorup ondan “hayır, iman ettim, ben mü’minim, imanımda şüphe yok” cevabını alarak, böyle bir sual sebebiyle Hz. İbrâhim’in imanı hususunda kıyamete kadar gelecek insanların gönlünde oluşabilecek en küçük tereddütleri bile ortadan kaldırmıştır.

Rivayete göre, Allah Teâlâ İbrâhim (a.s.)’a yakaladığı bu dört kuşu kesmesini, tüylerini yolmasını ve etlerini sıyırıp parçalara bölmesini emretti. Sonra başlarını yanında saklamak suretiyle, her dağın başına onlardan birer parça koymasını istedi. İbrâhim, her bir kuşu dört parçaya ayırdı, hamur yapıp birbiriyle karıştırdı ve dağların tepesine bundan birer parça koydu. Sonra onları “Allah’ın izniyle bana gelin” diyerek çağırdı. Her bir parçanın bir diğerine doğru uçup, bir cüsse teşkil ettiğini ve gelip kendine âit başla birleşerek eski hâlini aldığını gördü. (bk. Taberî, Câmi‘u’l-beyân, III, 81-82) Şüphesiz Allah Azîz’dir; kudreti dâima üstün olandır, emrini yerine getirtir ve yapmak istediği şeye kimse engel olamaz. Hakîm’dir; her bir işinde ve hükmünde çok ince hikmetleri vardır.

[1] Hakka’l-yakîn: Bir şeyin doğruluğunu bizzat yaşayıp tecrübe ederek bilmektir. Mesela balın tadını yiyerek ve ateşin yakıcılığını bizzat içinde yaşayıp tercüme ederek bilmek gibi.

 Ömer Çelik Tefsiri

Hiç yorum yok: