Videoyu izlemenizi tavsiye ederim!
Dersten notlar:
• Rebia b. Ka’b el-Eslemi rivayeti ve muhatap alması gereken üç kesim…
• “İste Ey Rebia! Benden ne istiyorsan iste!”
• “Ben dua edeceğim ama sende bana secdelerinle, namazlarınla yardımcı ol!”
• “Rebia! Artık evlenmeyecek misin? Evlenip, bir aile kendine kursana!”
• “Ey Büreyde! Müslümanlardan Rebia için bir çekirdek ağırlığında altın topla! Getir ona ver ki, mihrini ödesin.”
• “İbret Alınacak Evler”
• “Cennetin Şubesi Evler”
• “Cehennemin Şubesi Evler”
• Kur’an’ın genel üslubunda mesajlar, hep örnek ve ibret hadiseler, şahsiyetler üzerinden anlatır.
• İkisi Kur’an’dan, ikisi de Kur’an’ın yetiştirdiği cemaatten, yani Sahabe neslinden, o güzel ve güzide topluluktan, dört tane ibret alınacak ev:
• 1- Zulüm Evi
2- Hased Evi
3- Nifak Evi
4- İhanet Evi
• Zulüm Evi
• “Zulüm: Bir şeyi kendine mahsus yerinden başka bir yere koymaktır.
• En büyük zulüm şirktir.
• Asiye bint Müzahim…
• Hz. Asiye’nin ismi Kur’an’da geçmez, ancak; Firavun’un hanımı şeklinde Kasas Süresi 9. ayette ve Tahrim Süresi’nin 11 ayetinde geçmektedir.
• “Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!” (Tahrim, 11)
• Taberi ve Ayni’ye göre, o kaya üzerine bırakılmadan da Allah (cc) Asiye annemizin ruhunu alır ve onun duasına icabet eder.
• Zülüm evini ibret nazarı ile değerlendirdiğimizde alacağımız mesaj nedir?
• “Kocan Firavun gibi bir adam olsa, yaşadığın saray sana zindan olsa, eğer sen geçici saadete takılmayıp, asıl saadet olan imanı kavrasan ve onun gereğini yerine getirsen, cennetin
hanımefendilerinden olabilirsin.”
• Bir evde Firavun kadın, Asiye erkek konumunda da olabilir!
• Hz. Lut’un hanımı ve Hz. Nuh’un hanımı…
• 2- Hased Evi
• Tebbet Süresi ve Amca Ebû Leheb’in evi…
• Hased, çok tehlikeli bir hastalıktır. İnsanın ocağını batırır, şeytanı iblisleştiren bu değil miydi?
• Ne der Hased evi bize mesaj olarak?
• “Yeğenin alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamber olsa, evin Cebrail’in gidip geldiği bir eve komşu olsa, eğer sen hased hastalığına tutuşur ve bunu tedavi etmek için çaba içerisine girmezsen, Kur’an’ın, Peygamber’in ve kıyamete kadar gelen tüm müminlerin lanetini kazanacak işler yapabilirsin.”
• 3- Nifak Evi
• Abdullah b. Übey b. Malik’tir.
• Bu zat, biliyorsunuz İbn Selül künyesi ile meşhurdur.
• “İftiranın büyüğünü üstlenen adam için en büyük azab vardır!”
• Hanımı Havle bint el-Münzir…
• İbret evinden örnek olacak isimler yetişecekti. Abdullah b. Abdullah b. Übey ve Meleklerin yıkadığı Sahabi olan Hanzala’nın hanımı Cemile bint Abdullah…
• Abdullah’ın asıl ismi Hubab idi. Efendimiz, “Hubab Şeytandır, şeytanın ismidir” diyerek onun adını Abdullah diye değiştirmişti.
• Tevbe Süresi’nin 84. ayetinin iniş sebebi…
• Nifak evinden alınması gereken mesaj:
• “Nifak kalbi kemiren ve insanı cehennemin en alt tabakasına düşüren bir felakettir. Hiçbir hastalık şifasız olmadığı gibi bu hastalıkta böyledir. Nifakı fark ettiğin yerde Hanzalavari bir
şekilde ızdırap duyar ve nifakı, infak ilacı ile tedavi edersen, kurtulabilir ve kurtarabilirsin.”
• 4- İhanet Evi
• Bir ev düşünün evin beyi Resulullah’ın halasının oğlu Ubeydullah b. Cahş, hanımı Ebû Süfyan’ın kızı Ümmü Habibe, yada asıl ismi ile Remle bint Ebi Süfyan…
• İhanet evinin verdiği mesaj:
• ” Beraberce çıktığın yollarda eşinden imanına ve nikahına dair bir ihanet görürsen, sadakat senin en büyük azığın olsun. O kaydı diye sende kayarsan, o sattı diye sende satarsan, ihanet rüzgarı, seni de kasıp, kavurur. Ama sadakati kuşanırsan, büyük zorluklardan sonra rahmete, mağfirete ve saadete erebilirsin.
28 Aralık 2017 Perşembe
27 Aralık 2017 Çarşamba
Evden Cennete Uzanan Köprü; Anne
Videoyu izlemenizi tavsiye ederim!
Dersten notlar:
• Evin en kıymetli hazinesi: Anne
• Değerler sıralamasını, kıymet listesini Efendimiz’in (sas) rehberliğinde tespit etmek zorundayız.
• Efendimiz (sas) cennetin evde ve evin en kıymetli hazinesi olan annenin ayakları altında olduğunu söylemiştir.
• “Cennet annelerin ayakları altındadır” rivayetinin değerlendirilmesi…
• Nesai’nin Cihad babında, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde, İbn Mace’nin Cihad babında, Hakim’in el-Müstedrek’inde ve daha nice hadis kitabında geçen bir rivayet….
• Sahabe’den Muaviye ibn Cahime es-Selemi’nin rivayet ettiğine göre Cahime isimli Sahabi Efendimiz’e gelerek diyor ki: “Ya Resulullah! Allah’ın rızasını elde etmek için seninle cihada gelmek istiyorum!” Efendimiz (sas) diyor ki: “Annen sağ mı? ” Cahime: “Evet, Ya Resulullah!” diyor. Bunun üzerine Efendimiz diyor ki: “O halde git ve ona hizmet et! Zira cennet annenin ayaklarının altındadır.”
• Öf dersen yanarsın…
• Böyle ağır bir imtihanın karşısında, çok büyük bir karşılık/ödül veriyor.
• Hârise b. Numan el-Hazreci el-Ensarî örneği..
• Annesi, Ca’de bint Ubeyd…
• Ümmü Halid bint Halid radıyallahu anha ile evlenmiş, ikisi erkek, üçü kız beş çocuğu olmuştur.
• Hz. Fatıma: “Babacığım! Harise’ye söylesen de o evini bize verse, biz sana yakın bir yerde otursak olmaz mı?”
• “Kızım utanıyorum, kaç kez Harise benim yüzümden evini boşaltmak zorunda kaldı, bir kez daha ondan böyle bir şey istemeye utanıyorum!”
• Ahmed b. Hanbel, el-Müsned’de, Hz. Aişe annemizin rivayeti…
• “Aişem! Rüyamda cenneti gördüm. Öyle güzel, öyle güzeldi ki, orada gezerken bir ses duydum. Sese doğru yürüdüm, baktım sırtı bana dönük birisi oturmuş o güzel bahçelerin ortasına, Kur’an okuyor. Meraklandım, kim bu diye sordum. Bana dediler ki: “O Harise b. Numan’dır. Böylece uyandım.”
• “Aişe! Acaba Harise hangi ameline karşılık böyle bir mükafatı hak etti ki, Allah onu bana gösterdi.”
• “İyilik dediğin işte budur, iyilik dediğin işte budur!”
• Öyle bir amel ki, anneye hizmet…
• “Efendimiz’in Dünyasında Annesi”
• Süt annesi Halime validemizin yanında…
• Annesi Âmine ile Yesrib yolunda…
• “Bu hastalığın adı ölümdür!”
• Nübüvvet öncesi hayat, hazırlık, olgunlaşma ve tanınma süreçlerinin tamamlanmasıdır.
• “Ey Ümmü Eymen! Anne yüzü unutulmayacak bir yüzdür!”
• Beyhaki Şuabu’l-İman’dan bir hatıra…
“Namazda Fatiha sûresini okurken, birden aklıma annem düştü…”
• Süt annesi Halime, Mekke’de düğünde…
• Seven sevdiğinin sevdiklerini de sever…
• “Kızım! Sen de baban gibi yetim kaldın!”
• Hicretin 6. yılı Efendimiz (sas) annesinin kabri başında…
• “Annemin bana olan şefkati aklıma geldi de, bunun için bu gözyaşları…”
• Annemden sonra annem dediği iki hanım: Fatıma bint Esed ve Ümmü Eymen
• Ya cennete uzanan köprüdür, ya cehenneme uzanan köprüdür.
• Peygamberin bedduası var bu konuda……
• Taberan’in Mu’cem’inde Ebû Said el-Hudrî’nin rivayet ettiği hadis…
• “Senin adın yanında anıldığı zaman gerekli ihtiram ve saygıyı göstermeyen adamın burnunu yere sürtsün!”
• “Ramazan ayına erişip de bu ayda hakkı ile istifade etmeyip, bu büyük fırsatı kaçıran adamın burnunu yere sürtsün!”
• “Anne ve babası, ikisi birden yada biri yaşlanıp da bakıma muhtaç duruma gelmelerine rağmen, onların hizmetini yapmayıp, onların hoşnutluğunu kazanmayan adamın burnunu yere sürtsün!”
• “Anne ve babasına veya onlardan birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete girmeyen kimsenin, dikkat buyurun üç kez; rağime enfü, sümme rağime enfü, sümme rağime enfü/burnu yere sürtsün, sonra bir kez daha burnunu yere sürtsün, sonra bir kez daha burnunu yere sürtsün!” (Müslim, Bir, 9, 10)
• Muaz b. Cebel’in oğlu Sehl b. Muaz…
• “Men berre valideyhi tubâ lehu, zâde’llahu azze ve celle fi umrihi”
• “Ana ve babasına iyilik edene ona cennet müjde olsun! Aziz ve Celil olan Allah, o adamın ömrüne bereket versin.” (İmam Buhari, Edebü’l-Müfred, 11)
26 Aralık 2017 Salı
Anne-Babaya Dua
İMAM ZEYNEL ABİDİN’İN DUASI
“Allah’ım! Katındaki şeref, saygınlık ve esenliği anneme ve babama tahsis et, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Onlar için yapmam gerekenleri bana ilham et. Bütün bunları eksiksiz bir şekilde bilmemi sağla. Bana ilham ettiğin bu bilgilere göre amel etmemi kolaylaştır. Bana gösterdiğin bu ilimde basiret ve bilinç ver… Allah’ım! Onlardan, güçlü bir sultandan korkar gibi korkmamı ve şefkatli bir anne gibi onlara şefkat göstermemi nasip et. Anne-babama itaati, onlara iyilik etmeyi, benim için, yorgun kimsenin uyuduğu uzun ve dinlendirici bir uykudan, susuzun içtiği sudan daha çok mutlu eden bir göz aydınlığı yap. Ta ki, onların arzusunu kendi arzuma tercih edeyim. Onların rızasını kendi rızamın önüne geçireyim. Onların bana yaptığı iyilik az da olsa, bana çok göster; benim onlara yaptığım iyilik çok da olsa bana az göster. Allah’ım! Onların karşısında sesimi alçalt, sözlerimi onlar için tatlı kıl, huyumu onlar için yumuşak et. Kalbimin onlara karşı şefkatli olmasını sağla. Beni, onlara yoldaş, onlara karşı şefkatli kıl… Allah’ım! Bana verdikleri terbiyeden dolayı onları mükâfatlandır, bana yaptıkları ikramdan dolayı onları ödüllendir, beni küçükken korudukları gibi onları koru…Allah’ım! Namazlarımın sonunda, gecenin bir vakitlerinde, günümün her saatinde onları dua ile yâd etmeyi bana unutturma… Allah’ım! Muhammed’e ve Âl’ine salât et. Onlara dua ettiğim için beni bağışla ve bana karşı gösterdikleri iyilikten dolayı onları da affet!”
“Allah’ım! Katındaki şeref, saygınlık ve esenliği anneme ve babama tahsis et, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Onlar için yapmam gerekenleri bana ilham et. Bütün bunları eksiksiz bir şekilde bilmemi sağla. Bana ilham ettiğin bu bilgilere göre amel etmemi kolaylaştır. Bana gösterdiğin bu ilimde basiret ve bilinç ver… Allah’ım! Onlardan, güçlü bir sultandan korkar gibi korkmamı ve şefkatli bir anne gibi onlara şefkat göstermemi nasip et. Anne-babama itaati, onlara iyilik etmeyi, benim için, yorgun kimsenin uyuduğu uzun ve dinlendirici bir uykudan, susuzun içtiği sudan daha çok mutlu eden bir göz aydınlığı yap. Ta ki, onların arzusunu kendi arzuma tercih edeyim. Onların rızasını kendi rızamın önüne geçireyim. Onların bana yaptığı iyilik az da olsa, bana çok göster; benim onlara yaptığım iyilik çok da olsa bana az göster. Allah’ım! Onların karşısında sesimi alçalt, sözlerimi onlar için tatlı kıl, huyumu onlar için yumuşak et. Kalbimin onlara karşı şefkatli olmasını sağla. Beni, onlara yoldaş, onlara karşı şefkatli kıl… Allah’ım! Bana verdikleri terbiyeden dolayı onları mükâfatlandır, bana yaptıkları ikramdan dolayı onları ödüllendir, beni küçükken korudukları gibi onları koru…Allah’ım! Namazlarımın sonunda, gecenin bir vakitlerinde, günümün her saatinde onları dua ile yâd etmeyi bana unutturma… Allah’ım! Muhammed’e ve Âl’ine salât et. Onlara dua ettiğim için beni bağışla ve bana karşı gösterdikleri iyilikten dolayı onları da affet!”
25 Aralık 2017 Pazartesi
***YILBAŞI KUTLAMAK BAŞKA DİNİN ALAMETİDİR!
“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim
Miladi 2018 yılına gireceğiz. Hıristiyan dünya yanında dünyanın oldukça büyük bir kısmı “yeni bir yıla” girmenin heyecanını yaşıyor. Yeni bir yıla girmek insanda niçin bir heyecan oluşturur? Doğrusu işin bu yanını düşünen pek kimse yok. Oysa burada üzerinde durulması gereken iki önemli nokta var: “Yeni bir yıl” ve onu “kutlamak.”
İttifakla kabul edilen fıkhı kaide şudur: "Müslümanın, bir başka dinin şiarı (alameti) olan bir fiili kendi ihtiyarı ile yapması küfürdür" Nevruz ve yılbaşı kutlamaları alimlerimizce başka dinlerin ve inanç sistemlerinin şiarları olarak görülmüş ve bu konudaki hüküm ona göre verilmiştir.
"Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır."(Ebu Davûd, Libas 4)
Noel , Yılbaşı, gibi başka dinlerin alameti, sembolü olan günlere, o günü tazîm ve kutlama maksadıyla katılmak, aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi vb. almak, yemek, ziyafet çekmek, aynı maksatla bu tür kutlamalara katılmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri pişirmek caiz değildir.
Müslümanların, hangi maksatla olursa olsun, o günlere mahsus bir şey yapmamaları gerekir.
Hindi gibi sırf o günlere mahsus şeyleri, o günlerde satmak, fasıklara"günahta yardım" anlamı taşıdığından, tahrimen mekruhtur. Ancak alacağı para haram değildir. Haram ve günah olan o işi yapmasıdır. Bu hindilerin besmele ile kesilmiş olması halinde böyledir. Besmele ile kesilmemişse "meyte"olacaklarından satılmaları hiç bir surette caiz olmaz.
Yılbaşı dolayısıyla yapılan dinî âyine katılan (Hıristiyanlarla beraber bu toplu ibâdeti yapan) Müslümanlar, haram (büyük günah) işlemiş olurlar.
Dinî âyîne katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan Müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî (İslâm'dan başka ve ona göre bugün mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faâliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara -dinle ilgili bir konuda- benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar. Yukarıda kaynağı verilen, "Bir din ve kültür topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılır." meâlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır.
Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür. Kültür, din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa -zor olmakla beraber bunu yapabilirse- kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur. Bedenini parça parça kaybeden din gider (milletin hayatından çıkar) onun yerine yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir. Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir.
İslâm'ın beş temel amacından biri dîni (Müslümanların hayatında İslâm'ı) korumaktır. İslâm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden çıkma sonucunu doğurur.
Sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem Medine'ye göçünce, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti. Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları Müslümanlara yasakladı.
Biz kendi zaman ve takvim anlayışımız içinde yeni yılımızı bir süre önce giren Muharrem ayıyla birlikte idrak ettik.
Meseleye “yeni yıl” tabirinin ifade ettiği mana ve hayatımıza getirdiği şeyler açısından baktığımızda Müslümanlarla gayrimüslimler arasında bariz bir farklılık görülüyor. Bizler hayatımıza anlam katan zaman dilimlerini “kut”lar, yani onları kutsal bilir, onların bize bereket, rahmet ve esenlik getirmesini temenni ederiz. Yani bizim o zaman dilimlerini idrakimiz, “eğlence” üzerine değil, kulluğun hatırlanması, teberrük ve esenlik dileği şeklinde kendini gösterir.
Dikkat edilecek olursa Müslümanlar için gayrimüslim dünyanın “kutlama”larına benzer bir ritüel yoktur. Biz, bizim için anlamlı olan kandiller, üç aylar, Ramazan ve Kurban bayramları gibi zaman dilimlerinde eğlence düzenlemeyiz. Bu ve benzeri zaman dilimleri bizim için birer arınma, tevbe-istiğfar, hamd-şükür, tebrikleşme ve bereket umma mevsimleridir.
Yılbaşı kutlamaları adı altında düzenlenen şenliklerin, bize ait olmayan, dolayısıyla dünyamıza girmesine izin vermememiz gereken birer ma’siyet ritüeli olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekir.Hıristiyan kültürün temel simgelerinden biri olan “Noel baba” mitolojisinin dünyaya “Hz. İsa Aleyhisselam’ın doğum yıldönümünü anma”dan daha öte ve farklı şeyler taşıdığı aşikâr. Hıristiyan dünya -esasında bu tarihte olmadığı açık olan- Hz. İsa Aleyhisselam'ın doğumunu bile tahrif alışkanlığı doğrultusunda anlam dönüşümüne uğratarak bir ritüele, bir tüketim çılgınlığına dönüştürmüştür.
Biz Müslümanlar, Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem’in doğum yıldönümü olan “Mevlid kandili”ni “eğlenerek” değil, dua, istiğfar ve ibadetle, nafile infak ve tasaddukla idrak ve ihya ederiz. Aradaki farkı görmemek mümkün mü?
Ömürlerinden bir seneyi daha tüketerek varacakları sona biraz daha yaklaşan ahiret yolcuları! Yaklaştığınız yerde hesaba çekilmeden önce burada kendinizi hesaba çekin!(Şibli Hazretleri)
Ne dersiniz? Yeni bir yılı kutlamak yerine biz de harcadığımız sene sonunda, harcayacağımız senenin de başında kendimizi bir hesaba çeksek! En azından hesabını veremeyeceğimiz yanlışlarımız olduysa, tövbe, istiğfarla onları terk etme kararı alsak! Yapamadığımız ibadetlerimizi, hizmetlerimizi yapma azmine girsek! Ya da ömrümüzden bir sene daha gittiği halde, sanki bir sene daha kazanmış gibi eğlensek mi?
Unutmamak gerek ki, hayatını düşünmeden yaşayanların sonunda duydukları pişmanlık çok derin oluyor; ama bu derin pişmanlığın hiçbir faydası olmuyor. Öyle ise gelin biz hayatımızı düşünerek, hesabını yaparak yaşama kararı alalım yeni yılımızda.
Hesabını verebileceğimiz nice yeni yıllar dileğiyle...
Ebubekir Sifil
"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.
Bismillahirrahmanirrahim
Miladi 2018 yılına gireceğiz. Hıristiyan dünya yanında dünyanın oldukça büyük bir kısmı “yeni bir yıla” girmenin heyecanını yaşıyor. Yeni bir yıla girmek insanda niçin bir heyecan oluşturur? Doğrusu işin bu yanını düşünen pek kimse yok. Oysa burada üzerinde durulması gereken iki önemli nokta var: “Yeni bir yıl” ve onu “kutlamak.”
İttifakla kabul edilen fıkhı kaide şudur: "Müslümanın, bir başka dinin şiarı (alameti) olan bir fiili kendi ihtiyarı ile yapması küfürdür" Nevruz ve yılbaşı kutlamaları alimlerimizce başka dinlerin ve inanç sistemlerinin şiarları olarak görülmüş ve bu konudaki hüküm ona göre verilmiştir.
"Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır."(Ebu Davûd, Libas 4)
Noel , Yılbaşı, gibi başka dinlerin alameti, sembolü olan günlere, o günü tazîm ve kutlama maksadıyla katılmak, aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi vb. almak, yemek, ziyafet çekmek, aynı maksatla bu tür kutlamalara katılmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri pişirmek caiz değildir.
Müslümanların, hangi maksatla olursa olsun, o günlere mahsus bir şey yapmamaları gerekir.
Hindi gibi sırf o günlere mahsus şeyleri, o günlerde satmak, fasıklara"günahta yardım" anlamı taşıdığından, tahrimen mekruhtur. Ancak alacağı para haram değildir. Haram ve günah olan o işi yapmasıdır. Bu hindilerin besmele ile kesilmiş olması halinde böyledir. Besmele ile kesilmemişse "meyte"olacaklarından satılmaları hiç bir surette caiz olmaz.
Yılbaşı dolayısıyla yapılan dinî âyine katılan (Hıristiyanlarla beraber bu toplu ibâdeti yapan) Müslümanlar, haram (büyük günah) işlemiş olurlar.
Dinî âyîne katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan Müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî (İslâm'dan başka ve ona göre bugün mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faâliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara -dinle ilgili bir konuda- benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar. Yukarıda kaynağı verilen, "Bir din ve kültür topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılır." meâlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır.
Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür. Kültür, din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa -zor olmakla beraber bunu yapabilirse- kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur. Bedenini parça parça kaybeden din gider (milletin hayatından çıkar) onun yerine yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir. Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir.
İslâm'ın beş temel amacından biri dîni (Müslümanların hayatında İslâm'ı) korumaktır. İslâm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden çıkma sonucunu doğurur.
Sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem Medine'ye göçünce, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti. Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları Müslümanlara yasakladı.
Biz kendi zaman ve takvim anlayışımız içinde yeni yılımızı bir süre önce giren Muharrem ayıyla birlikte idrak ettik.
Meseleye “yeni yıl” tabirinin ifade ettiği mana ve hayatımıza getirdiği şeyler açısından baktığımızda Müslümanlarla gayrimüslimler arasında bariz bir farklılık görülüyor. Bizler hayatımıza anlam katan zaman dilimlerini “kut”lar, yani onları kutsal bilir, onların bize bereket, rahmet ve esenlik getirmesini temenni ederiz. Yani bizim o zaman dilimlerini idrakimiz, “eğlence” üzerine değil, kulluğun hatırlanması, teberrük ve esenlik dileği şeklinde kendini gösterir.
Dikkat edilecek olursa Müslümanlar için gayrimüslim dünyanın “kutlama”larına benzer bir ritüel yoktur. Biz, bizim için anlamlı olan kandiller, üç aylar, Ramazan ve Kurban bayramları gibi zaman dilimlerinde eğlence düzenlemeyiz. Bu ve benzeri zaman dilimleri bizim için birer arınma, tevbe-istiğfar, hamd-şükür, tebrikleşme ve bereket umma mevsimleridir.
Yılbaşı kutlamaları adı altında düzenlenen şenliklerin, bize ait olmayan, dolayısıyla dünyamıza girmesine izin vermememiz gereken birer ma’siyet ritüeli olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekir.Hıristiyan kültürün temel simgelerinden biri olan “Noel baba” mitolojisinin dünyaya “Hz. İsa Aleyhisselam’ın doğum yıldönümünü anma”dan daha öte ve farklı şeyler taşıdığı aşikâr. Hıristiyan dünya -esasında bu tarihte olmadığı açık olan- Hz. İsa Aleyhisselam'ın doğumunu bile tahrif alışkanlığı doğrultusunda anlam dönüşümüne uğratarak bir ritüele, bir tüketim çılgınlığına dönüştürmüştür.
Biz Müslümanlar, Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem’in doğum yıldönümü olan “Mevlid kandili”ni “eğlenerek” değil, dua, istiğfar ve ibadetle, nafile infak ve tasaddukla idrak ve ihya ederiz. Aradaki farkı görmemek mümkün mü?
Ömürlerinden bir seneyi daha tüketerek varacakları sona biraz daha yaklaşan ahiret yolcuları! Yaklaştığınız yerde hesaba çekilmeden önce burada kendinizi hesaba çekin!(Şibli Hazretleri)
Ne dersiniz? Yeni bir yılı kutlamak yerine biz de harcadığımız sene sonunda, harcayacağımız senenin de başında kendimizi bir hesaba çeksek! En azından hesabını veremeyeceğimiz yanlışlarımız olduysa, tövbe, istiğfarla onları terk etme kararı alsak! Yapamadığımız ibadetlerimizi, hizmetlerimizi yapma azmine girsek! Ya da ömrümüzden bir sene daha gittiği halde, sanki bir sene daha kazanmış gibi eğlensek mi?
Unutmamak gerek ki, hayatını düşünmeden yaşayanların sonunda duydukları pişmanlık çok derin oluyor; ama bu derin pişmanlığın hiçbir faydası olmuyor. Öyle ise gelin biz hayatımızı düşünerek, hesabını yaparak yaşama kararı alalım yeni yılımızda.
Hesabını verebileceğimiz nice yeni yıllar dileğiyle...
Ebubekir Sifil
"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR
Kur’an ve Sünnet Çerçevesinde Anne
Videoyu mutlaka izleyin!
• Değerler listemizi Allah’ın kitabına, Peygamber’in sünnetine uygun bir biçimde yeninden gözden geçirmek durumundayız.
• Anne başa tâc imiş, her derde ilaç imiş
Bir evlat pîr olsa da yinede anneye muhtaç imiş
• Sa’d b. Ebî Vakkas ve Annesi
Mus’ab b. Ümeyr ve Annesi
Ebû Hureyre ve Annesi
Esma bint Ebi Bekir ve Annesi
• Sa’d b. Ebî Vakkas ve Annesi
• “Bakın, bakın; kimin böyle bir dayısı var, göstersin bakalım!”
• Babası: Malik b. Ubeyd
• Annesi: Hamne bint Süfyan b. Ümeyye b. Abdişems b. Kusay
• Sa’d b. Ebî Vakkas’ın en büyük imtihanı annesi olacaktır.
• “Anacığım! Ne istersen iste benden, ama benden inandığım dinden yüz çevirmemi bekleme! Vallahi! Yüz canın olsa ve her gün bir tanesi benim gözlerimin önünde çıksa, ben yine de iman ettiğim dinimden dönmeyeceğim.”
• İndiği söylenen ayetler ; Ankebût Sûresi 8. ayet, Lokman Sûresi 14 ve 15. ayetler…
• “Biz insana anne ve babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Çünkü annesi onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içerisinde olur. İşte bunun için önce Bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır. Eğer onlar seni hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber veririm.” (Lokman, 31/14,15)
• “Eğer Allah giden yolda bir gün annen senin imtihanın olursa, kıran, yıkan, kızan, kötü sözler savuran sen olma! Onun günah taleplerine itaat etme, ama yine de güzel muamele et! Böyle yaparsan, anneni kazanamasan bile kardeşini, kardeşlerini kazanabilirsin.”
• İsra Sûresi’nde ne olursa olsun onlara “üf” denilmemesini söyleyen bir Rabbimiz var.
• Mus’ab b. Ümeyr ve Annesi
• Annesi: Hunas bint Malik b. Mudarrib b. Vehb b. Amr
• Babası: Ümeyr b. Haşim b. Abdümenaf b. Abdüddar b. Kusay
• Hangi birimiz Mus’ab’ın gördüklerini gördük ki, Mus’ab’ın söylemediklerini söylüyoruz.
• “Eğer Allah’a giden yolda annen senin en büyük engelin ve derdin olursa, ne görürsen göresin, yine de sen anne deyip yanmalı, onun nefretine muhabbet ile karşılık vermelisin. Böyle büyük bir fedakarlık gösterir, hayatında ne varsa hepsini gözden çıkarma pahasına dinine sahip çıkarsan, övülecek ve gıpta edilecek bir makamın sahibi olabilirsin.”
• Ebû Hureyre ve Annesi
• Babası: Sahr b. Amir
• Annesi: Ümeyme bint Subey
• Hz. Aişe annemiz: “Sahabe içerisinde Ebû Hureyre kadar annesine düşkün, annesine karşı ikram ve ihsan içerisinde olan kimseyi bilmiyorum!”
• Bir sahabi efendimizi hakkı ile tanımak için şu beş hususa iyice müracaat etmemiz gerekmektedir.
1- Hayatına müracaat
2- Sözlerine müracaat
3- Çağdaşlarının sözlerine müracaat
4- Semanın diline müracaat
5- Rivayetlerine müracaat
• “Annendir, Annendir, Annendir… Sonra Babandır!”
• “Git, izin al, izin vermezlerse, onların hizmetinde ol!” (Ebu Davud, Cihad, 31)
• “Hemen annenin ve babanın yanına dön. Onları nasıl gelirken ağlattıysan, güldür, rızalarını al öyle gel; yoksa gelme!” ( Nesai, Bey’at, 10)
• Buhari, el-Edebü’l-Müfred kitabında aktardığı rivayet; Akil b. Ebî Talib’in azatlı kölesi…
• – Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi senin üzerine olsun anneciğim!
– Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, senin de üzerine olsun biricik yavrum!
– Beni küçükken nasıl şefkatle yetiştirip terbiye ettinse, Allah sana şimdi merhamet etsin anacığım!
– Yaşlılık halimde beni unutmayan ve her zaman bana iyilik ve ihsan eden oğlum! Rabbim senin üzerinden muhafazasını eksik etmesin, merhametini üzerinde daim kılsın!”
• “Eğer bir gün hayatın içerisinde belli bir konum, makam, mevki ve imkan elde edersen, annen hayatta ise asla onu ihmal etmemeli, işim çok deyip onu mahzun olarak bırakmamalısın. Onun gönlünü almak, yüreğini hoşnut etmek, rızasını kazanmak, sana rahmet, bereket ve mağfiret olarak dönecektir. Böyle davranırsan eğer, tarifi mümkün olmayan imkânlar elde edebilirsin.”
• Esma bint Ebi Bekir ve Annesi
• Babası: Hz. Ebû Bekir
• Annesi: Kuteyle bint Abduluzza
• “Bu hatip, bu minberden ne zaman inecek!”
• Hz. Ebû Bekir’in annesi Selma Ümmü’l-Hayr’ın imana yürüyüşü…
• Bu olayın arkasından Mümtehine Sûresi’nin 8. ve 9. ayetleri nazil olmuştu. Rabbimiz diyordu ki: “Sizinle din hususunda savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilik ve adaletle davranmanızı Allah size yasaklamaz. Çünkü Allah adaletle ile davrananları sever. Ama sizinle din hususunda savaşanları ve sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri, dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte onlar zalimlerdendir.”
• “Eğer bir gün, daha iman etmemiş annen senin kapını çalarsa, onu en güzel muamele ile karşılamalı, bunu senden isteyenin Allah olduğunu hatırından çıkarmamalısın. Müşrik olan anne bile kapıdan geri çevrilmeyecekse, sen nasıl mümin olan annenin yüzüne kapıları kapatabilirsin. Kapattığın her kapıdan dolayı, rahmet kapılarından mahrum kaldığını unutmamalısın.”
• Buhari’nin, el-Edebü’l-Müfred’inden Atâ b. Yesâr’ın rivayeti…
• “Vallahi Ey Atâ! Ben Allah’ın kitabından ve Peygamber’inin sünnetinden anne hakkı konusunda o kadar çok şey duydum ki, herhalde adam annesini razı etseydi, Allah’ta onun tevbesini kabul ederdi.”
İMAM ZEYNEL ABİDİN’İN DUASI
“Allah’ım! Katındaki şeref, saygınlık ve esenliği anneme ve babama tahsis et, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Onlar için yapmam gerekenleri bana ilham et. Bütün bunları eksiksiz bir şekilde bilmemi sağla. Bana ilham ettiğin bu bilgilere göre amel etmemi kolaylaştır. Bana gösterdiğin bu ilimde basiret ve bilinç ver… Allah’ım! Onlardan, güçlü bir sultandan korkar gibi korkmamı ve şefkatli bir anne gibi onlara şefkat göstermemi nasip et. Anne-babama itaati, onlara iyilik etmeyi, benim için, yorgun kimsenin uyuduğu uzun ve dinlendirici bir uykudan, susuzun içtiği sudan daha çok mutlu eden bir göz aydınlığı yap. Ta ki, onların arzusunu kendi arzuma tercih edeyim. Onların rızasını kendi rızamın önüne geçireyim. Onların bana yaptığı iyilik az da olsa, bana çok göster; benim onlara yaptığım iyilik çok da olsa bana az göster. Allah’ım! Onların karşısında sesimi alçalt, sözlerimi onlar için tatlı kıl, huyumu onlar için yumuşak et. Kalbimin onlara karşı şefkatli olmasını sağla. Beni, onlara yoldaş, onlara karşı şefkatli kıl… Allah’ım! Bana verdikleri terbiyeden dolayı onları mükâfatlandır, bana yaptıkları ikramdan dolayı onları ödüllendir, beni küçükken korudukları gibi onları koru…Allah’ım! Namazlarımın sonunda, gecenin bir vakitlerinde, günümün her saatinde onları dua ile yâd etmeyi bana unutturma… Allah’ım! Muhammed’e ve Âl’ine salât et. Onlara dua ettiğim için beni bağışla ve bana karşı gösterdikleri iyilikten dolayı onları da affet!”
Muhammed Emin Yıldırım
24 Aralık 2017 Pazar
Hakkı Ödenmeyecek Bir Hazine; Baba
Kur’an kime baba der? Evladın babaya karşı vazifeleri? Sahabe’den evlat-baba münasebetlerine örnekler.. Videoyu mutlaka izleyin!
Dersten Cümleler
• İslam’da haklar karşılıklıdır; bir tarafı mağdur etme gibi bir adaletsizliğe asla kapı açılmaz, mutlak adalet üzeredir.
• İslam’da semanın dili, ana-babanın ve kadının lehinedir.
• “Hakkı Ödenmeyecek Bir Hazine Baba”
• “Baba sana hakkımı helal etmiyorum!” diyemez.
• Ebû Hureyre’nin naklettiği rivayet…
“Hiçbir evlad babasının hakkını ödeyemez. Şayet onu köle olarak bulur ve satın alıp azad ederse, belki babalık hakkını ödemiş olur.” (Müslim, Itk 25; Ebû Davud Edeb, 120; Tirmizi, Birr, 8; İbn Mace, Edeb, 1)
Baba deyince aklınıza ilk gelen şey nedir?
• Allah’ın kitabında baba tarifi nasıldır? Resulullah’ın mübarek lisanında baba deyince ne anlaşılır?
• Kur’an’ın en güzel baba-evlat kıssası Lokman Sûresi’nde…
• Tahrim Sûresi 6. ayeti bize baba tarifini verir.
• “Baba, kendisini ve ailesini yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem azabından koruyan adamdır.”
• Nübüvvetin daha başında yani 3. yılında, Hz. Fatıma’nın 8 yaşında…
• “Kızım Fatıma! Allah’tan nefsini satın almaya çalış; babam peygamber diye bana güvenme! Vallahi yarın ben de Allah katında senin için hiçbir şey yapamam!”
• Ya babamız zalim ise, bize her türlü sıkıntıyı yaptıysa nasıl davranmalıyız?
• “Müslüman ana-babaya sahip olan bir müslüman, Allah’tan sevap bekleyerek onların hizmetinde bulunursa, Allah ona muhakkak Cennet’ten iki kapı açar. Eğer ana-babadan biri bulunursa, bir kapı açar. Eğer onlardan birini kızdırırsa (gazaba getirirse), onun rızasını kazanmadıkça, Allah o evlattan razı olmaz.”
• “Eğer ana-baba, o çocuğa zulüm etmişlerse de böyle mi?
• “Çocuğa (dünya işlerinde) zulüm etmiş olsalar dahi rızalarını almadıkça, Allah o çocuklardan razı olmaz!”
• Ebû Bekre Nüfey b. Hâris’in naklettiği rivayet…
• “Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi?” diye üç defa sordu.
• “Allah’a şirk koşmak ve ana babaya itaatsizlik etmek!”
• “İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalancı şâhitlik yapmak!”
(Buhârî, Şehâdât 10; Edeb 6; İsti’zân 35, İstitâbe 1; Müslim, Îmân, 143, Tirmizî, Şehâdât 3; Birr 4)
• İki örnek: Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Amr…
• “Benim izim, Resulullah’ın izine karışsın!”
• Abdullah b. Ömer demek, 2630 hadis demek…
• Ebû Hureyre: “Onun hali başka, o hepimizi geçti. Biz Resulullah’tan çok şey duyduk, o ise duyduklarını yazdı.”
• “Yaz, ey Abdullah yaz! Vallahi, bu ağızdan Allah’ın razı olmayacağı bir kelime çıkmaz!”
• Abdullah b. Amr, yazdığı bu hadislere; “es-Sahifetü’s-Sadıka/Doğru sahifeler” adını veriyor.
• “Baban ne diyorsa onu yap!”
• Abdullah b. Ömer’in oğlu Bilal ile olan hatırası…
• “Allah’ın hanım kullarını, asla Allah’ın mescitlerinden alıkoymayın!”
• Abdullah b. Ömer’in hatırasının geçtiği kaynaklar: Ebû Davud, Talak, 10; Tirmizî, Talak, 36; İbn Mâce, Talak 36; Ahmed b. Hanbel, IV, 33, 21)
• Abdullah b. Amr’ın örneği…
• Hanımı: Ümmü Muhammed bint Mahmiyye…
• “Ben senin için güzel bir örnek değil miyim?”
• “Bu benim sünnetimdir/yolumdur; kim benim yolumdan yüz çevirirse bende ondan yüz çeviririm.”
• “Ey Abdullah! Asla babanın sözünden çıkma ve ona itaat et!”
• Abdullah b. Amr’ın Sıffın imtihanı…
• “Ammar! Seni bağiy yoldan çıkmış bir taife öldürecek ve senin bu dünyadan son nasibin bir kase süt olacak.!”
• “Vallahi, Medine’de şu adamdan daha salih bir adam bilmiyorum! O salih adam ki, meleklerin gölgesinde yürür.”
• “Keşke yirmi yıl önce ölseydim de Sıffın’a katılmasaydım.”
• Baba nasıl bir hazinedir?
• Hak ile meşgul olursan, batıla hayatında yer kalmaz!
• Kur’an’da, ana-baba hukuku dile getiren ayetler: Ahkaf, 46/15, Ankebut, 29/8, Lokman, 31/14, İsra, 17/23.
• Neden Kur’an, ana-babaya ihsandan bahsederken, Hadislerde itaatten bahsedilir?
• “Üç kişi vardır ki onların duası asla Allah katından geri çevrilmez.”
Zulme uğrayan mazlumun duası
Evine varıncaya kadar yolcunun duası
Anne ve babanın evladına duası
Muhammed Emin Yıldırım
http://www.siyertv.com/hakki-odenmeyecek-bir-hazine-baba/
23 Aralık 2017 Cumartesi
Ana Babaya İhsan mı, İtaat mi?
Kur’an ana-babaya ihsan derken, neden hadisler itaat diyor? İhsan ile itaat arasındaki ilişki nedir? İhsanın muhtevası nelerden oluşmaktadır? Evlada beddua edilir mi? Vefatlarının ardından ana-babaya evladın sorumlulukları nelerdir?
Dersten Cümleler
• “Annemin zelil bir devesiyim ben;
Başka binekleri usansa da usanmam ben.”
• “Vallahi hayır! Onun doğum sırasındaki bir ahının karşılığı değil bu!”
• Sünnet; Müslümanca düşünme ve Müslümanca yaşamadır.
• Kur’an’da ana-baba hukukunu belirten ayetler: Ahkaf, 46/15, Ankebut, 29/8, Lokman, 31/14,15, İsra, 17/23
• Kur’an’da ana-baba hukuku anlatılırken ihsandan, Hadisler ise itaatten bahsetmektedir? Neden?
• Kur’an’ın bize kadar gelen süreçte üç muhatap çevresi olmuştur. Bunlar:
1- Doğrudan Muhataplar
2- Dolaylı Muhataplar
3- Modern Muhataplar
• Doğrudan Muhataplar: Efendimiz (sas) ve onun mübarek ellerinde yetişmiş Kur’an’ın inşa ettiği nesil olan Sahabe neslidir.
• Kur’an’ı en iyi anlayan nesil, Sahabe neslidir.
• Ümmü Eymen validemizin hatırası…
• Dolaylı Muhataplar: Bunlar kim? Sahabe’den sonra gelen iki yada üç nesil? Yani Tabin nesli, Etba-ı Tabiin nesli yada onlara da tabi olan nesil…
• “En hayırlı nesil benimle beraber aynı zamanı paylaşanlar. Sonra onlardan sonra gelenler (tabiin nesli) sonra onlardan sonra gelenler (etba-ı tabiin nesli)…”
• “Vallahi tam hatırlamıyorum, Efendimiz (sas) Sahabe’den sonra iki nesil mi saydı, üç nesil mi saydı tam hatırlamıyorum!”
• Vahye canlı tanık olan Sahabe, Sahabe’ye canlı tanık olan nesil Tabiîn…
• Modern Muhataplar…
• Bilgimiz amelimizi mi arttırdı, kibrimizi mi arttırdı?
• Kur’an’ın canlı tanıkları bizden daha iyi Kur’an’ı anladılar ve yaşadılar.
• İhsan, Allah’ı görüyormuşçasına O’na kulluk etmen, O’na ibadet etmendir. Sen O’nu görmüyorsan da, O seni görüyor.
• İhsan kavramı, itaati de içerisine alan geniş bir kavramdır. İhsanın içerisinde zorunlu olarak itaat vardır; ama itaatin içerisinde ihsan olmayabilir.
• Ahkaf, 46/15, Ankebut, 29/8, Lokman, 31/14,15, İsra, 17/23, hepsi Mekki süreleridir. Muhatapların hepsinin annesi müşriktirler.
• Eğer anne ve baba müşrik ise ihsan var, itaat yok; eğer anne ve baba Müslüman ise içinde itaat olan bir ihsan var!
Müfessirlerimiz ilgili ayetlerin tefsirlerinde ana-babaya ihsanın şu 10 hususta olabileceğini söylemişlerdir. Nedir bunlar?
1. Onlara karşı sesi yükseltmemek
2. Kötü nazarlarla bakmamak
3. Onlardan önce söze başlamamak, konuştuklarında sözlerini kesmemek
Abdullah b. Ömer: “Rasûlullah’ın huzurunda sen oradasın, Ebû Bekir orada, Ashabın büyükleri orada dururken ben nasıl sizin bilmediğiniz bir soruyu cevaplarım” demişti.
4. Yaşlanıp bakıma muhtaç duruma düştüklerinde onlara hizmet etmek
5. Önlerinden yürümemek, toplum içerisinde saygınlıklarını zedelememek
6. Arkalarından konuşup-gıybet yapmamak
7. Onlar istemeksizin sevinecekleri işler yapmak
8. Şeref ve haysiyetlerini zedeleyici işler yapmamak
9. Onları kendi nefislerine, kendi rahatlarına tercih etmek
10. Sövmemek ve sövülmelerine sebebiyet vermemek
• “Adamın ana-babasına sövmesi, büyük günahlardandır.”
• “ Sen başkasının ana-babasına söversin, o da tutar senin ana-babana söver. Sen buna sebep olduğun için sorumlusun.”
• Abdullah b. Amr: “Bir insanın babasına sövülmesine sebep olması, Allah katında büyük günahlardandır.”
• “Allah adından başkasına (putlara veya şahıslara) hayvan kesene Allah lânet etsin. Arazinin sınır taşlarını çalana Allah lânet etsin. Ana-babasına lânet edene Allah lânet etsin. Bir fesatçıyı, toplumu birbirine düşüren bozguncuyu himaye edene Allah lânet etsin.” (Müslim)
• Anne ve Baba’nın evlatlarına haklarını helal etmemesi meselesi…
• Anne ve babanın vefatlarından sonra evladın yapması gereken sorumluluklar meselesi…
• Ben öyle davranmalıyım ki, çocuklarıma “üf” dedirtmemeliyim.
• Ahmed b. Hanbel Müsnedi’nden, Taberani’nin Mu’cemi’nden, bir tablo…
• “O genç namaz kılıyor muydu?”
• “Odur, başka ne olacak!”
• “Allah’ım! Benim şefaatimle bir insanın kurtulmasını bana gösterdiğin için sana sonsuz hamdler olsun.”
• İkinci mesele: Evladın ana ve babasının vefatlarından sonra yapılması gereken sorumluluklar var mıdır? Varsa nelerdir?
• Asıl ismi Malik b. Rabia olan Ebü Üseyd bize naklediyor. Diyor ki: “Peygamber (s.a.v.)’in yanında idik. Birisi geldi ve dedi ki: “Ey Allah’ın Rasûlü, ebeveynim öldükten sonra, onlara iyilik edebileceğim bir şey kaldı mı? Vefatlarının ardından onlar için neler yapabilirim? ”
Peygamber şöyle buyurdu: “Evet, dört haslet iyilik vardır. Onları yaparsan sorumluluğunu yerine getirmiş olursun. Bunlar:
1. Onlara hayır duada bulunmak ve onlara mağfiret dilemek.
2. Varsa vasiyetleri, onları yerine getirmek
3. Onların sadık arkadaşlarına ikram etmek
4. Akrabalara ihsan ve ikramda bulunmak
• “Ölümden sonra, bazı ölülerin derecesi yükselir. Ölü der ki: “Ey Rabbim! Bu (güzel) şey nedir)” Ona: Çocuğun, senin için istiğfar etti (Allah’tan mağfiret diledi), bundan dolayı da senin derecen yükseltildi!”
• “Üç amel defteri kapanmaz: Sadaka-i Cariye, ilim, salih ve saliha evlat…
• “Evladım, idare et!”
• Önce meseleye evlat penceresinden bakalım:
• 1- Nikmet değil, nimet bil!
• 2- Zahmet değil, rahmet bil!
• 3- Zarar değil, hazine bil!
• 4- Dert değil, derman bil!
• 5- Yük değil, burak bil!
Meseleye anne-baba çerçevesinden bakalım.
• 1- Bedduayı değil, duayı kuşan!
• 2- Menfaati değil, merhameti kuşan!
• 3- Adaveti değil, muhabbeti kuşan!
• 4- Beklentiyi değil, fedakârlığı kuşan!
• 5- Dünyayı değil, ahireti kuşan!
22 Aralık 2017 Cuma
Rahman’dan Bir Bağ; Sıla-i Rahim
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, akrabalık hukukunu ve ahlakını anlattı. Bu meselenin önemi, Kur’an ve Hadislerdeki yeri, Hz. Peygamber’in uygulama ve uyarıları dersin muhtevasından bazıları idi.
Dersten Cümleler
• “Herkes güzel söz söyleyebilir, ancak söyledikleriyle amel eden sadece mesud olur.”
• “Ashabın yolundan yürüyün. Çünkü ileride Allah’ın kitabını okuyup da, tatbik etmeyen kimseler çoğalacaktır.”
• Efendimiz’in (sas) Kur’an içerisinde anılan beş temel görevi vardır: Tebliğ, Davet, Talim, Tezkiye ve Talim…
• Neye, ne kadar, nereye kadar değer verilmesi gerektiğini öğretmiştir.
• Neye, mahiyet, ne kadar ölçü, nereye kadar sınırdır.
• Akrabalık hukuku bizim dünyamızda nerede duruyor?
• Akraba bağlarının korunması yönünde 30 ayet, 100’e yakında hadis görmekteyiz.
• 1- Sıla-i Rahim, Rahman’dan bir bağdır; koruyanı saadete, koparanı felakete taşıyacak bir ameldir.
• “Ben Rahman’ım, akrabalık bağlarının adı ise Rahim’dir. Ona kendi ismimden türeyen bir isim verdim. Onunla ilişkiyi sürdürenle ben de ilişkimi sürdürürüm; onunla ilişkiyi kesenle bende ilişkiyi keserim.” (Ebû Davud, Ahmed b. Hanbel)
• “Rahim, Rahman’dan uzanmış bir daldır ve arşa bağlıdır.” (İbn Hibban, Sahih)
• 2- Sıla-i Rahim, istenilen oranda tesis edildiğinde rızkın ve ömrün bereketlenmesinin en önemli vesiledir.
• “Kim rızkının bollaştırılmasını, yahut ecelinin geciktirilmesini arzu ederse, akrabasıyla irtibatını sürdürsün.” (Müslim, Birr, 20; Buhari, Edeb, 12)
• 3- Sıla-i Rahim, korunduğunda sahibini cennete taşıyacak bir buraktır.
• “Ey İnsanlar! Selamı yayın, misafirlerinize yemek yedirin, sıla-i rahmi yerine getirin, insanlar uykuda iken siz uyanık olup, Rabbinizin huzurunda kıyama durun ve böylece selametle cennete girin!” (Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 42; İbn Mace, Et’ime, 1)
• “Akraba ile ilişkisini kesen, cennete giremez.” (Buhari, Edeb, 11; Müslim, Birr, 19)
• 4- Sıla-i Rahim, koparıldığında; toplumu rahmetten mahrum bırakan bir yıkımdır.
• “İçlerinde akrabalık bağını koparan kimsenin bulunduğu bir topluluğa rahmet inmez.” (Buhari, Edebü’l-Müfred)
• 5- Sıla-i Rahim, inşa edildiğinde; karşılığı dünyada verilmeye başlanan bir nimettir.
• “Sevabı dünyada iken verilecek iyilik, başkalarının dertleri ile ilgilenmek ve akraba ile bağları korumaktır. Cezası dünyada iken verilecek kötülük ise haddi aşarak azgınlık yapmak ve akraba ile ilişkileri kesmektir.” (İbn Mace, Zühd, 23; Ebu Davud, Edeb 43)
• Biz ne kadar korumaya çalışıyorsak, akrabalarımız koparmaya çalışıyor, o zaman ne yapacağız?
• “Eğer dediğin gibi isen, böyle davranmakla onlara sıcak kül yutturmuş oluyorsun. Sen böyle davrandıkça, Allah’ın yardımı seninledir.” (Müslim, Birr, 22)
• Akrabalarımız İslam’ı yaşayan insanlar değil, bağı korudukça biz etkileniyor, çocuklarımız etkileniyor, o zaman ne yapacağız?
• “Bunlardan uzak durun, bunlar bizi de çocuklarımızı da etkiliyorlar, bizi de çocuklarımızı da kandırıyorlar!”
• İnsani ilişkilerde olmazsa olmaz azıklardan biri olan mesafenin korunması ve sağlanmasıdır.
• Efendimiz (sas) gelenekle nasıl mücadele etmiştir?
• Bazılarını ilga/iptal etmiştir, tamamen kaldırmıştır, bazılarını ıslah etmiş, içlerinde hastalık olanları gidermiş devam ettirmiştir. Bazılarını ise ibka etmiş, aynen korumuştur.
• Eğer bir geleneğin içerisinde, Tevhid akidesine aykırı bir durum varsa, o yapılan iş fıtrata müdahalede bulunuyorsa yada sosyal bir yaranın oluşumuna zemin hazırlıyorsa…
• Akrabalık Meselesi, Efendimiz’in (sas) ıslah ettiği bir gelenekti.
Akrabalığın değer ve kıymeti…
Akrabalık Kur’an’ın en temel emirlerinden bir tanesidir: Nisa 36
Akrabaların hakkını vermek çok önemli bir husustur. İsra 26, Rum 38
Akrabalara yardım ve iyilik etmek Allah’ın emridir: Bakara 83, 177; Nahl 90
Akrabalık bağlarını koparmak fitne ve fesad sebebidir. Bakara 27, Muhammed 22
Akraba birbirlerinin varisidir. Enfal 75, Ahzab 6
Akrabalığın sınır ve çerçevesi
Akraba dahi olsa adaletten ödün verilmemesi gerektiği: Enam 152, Nisa 135
Akraba birbirinin vebalini/günahını yüklenmeyeceği gerçeği. (Suçun, günahın şahsiliği) Fatır 18
Akraba bağının kurtuluş için yetmeyeceğine, asıl meselenin iman olduğu hakikati: Mümtehine 3
Akraba sevgisinin Allah ve Resulü sevgisinin önüne geçmemesi ikazı: Tevbe 24
Akraba dahi olsa küfür üzere ölenler için istiğfar dilenmemesi uyarısı: Tevbe 113
• “İçinizden kim akrabası ile bağını kesmişse kalkıp gitsin meclisimizden, önce o bağı kursun sonra gelsin. Böyle biri varken meclisimizde istenilen bereket olmaz.”
• “Ey kardeşimin oğlu! Ne oldu, sen öyle kendiliğinden gelmezsin ne oldu ki, geldin.”
• “Her Cuma akşamı insanoğlunun salih amelleri Şanı Yüce olan Allah’a arz edilir. Fakat akrabalık bağını terk eden kimsenin ameli Allah tarafından kabul edilmez, ret edilir.”
Muhammed Emin Yıldırım
21 Aralık 2017 Perşembe
Akraba İle Münasebette Peygamber Örnekliği
Dersten Cümleler
• Efendimiz’in (sas) akrabalarının değerlendirilmesi…
• 1- Efendimiz’in (sas) toplam 12 amcası, 6 halası vardı. Bunlardan babası Abdullah ile ana-baba bir kardeş olan amcaları Ebû Talib, Zübeyr ve Abdülkâbe’dir. Halalarından ise sadece Safiyye validemizin annesi başkadır. 5 halası, babası ile anne-baba bir kardeştirler.
• 2- Efendimiz (sas) 12 amcasından 3 tanesi ile görüşememiştir. Bunlar, Hâris, Abdülkâbe ve Kusem’dir. Amcalarından beşi ile görüşmüş, ama onlar Nübüvvetten önce vefat etmişlerdir. Nübüvvete yetişmeden vefat edenler Zübeyr, Gaydak, Mukavvim, Hacl ve Dırar’dır.
• 3- Nübüvvete yetişen amcaları ise dört tanedir: Ebû Leheb, Ebû Talib, Hamza ve Abbas’tır. Bunlardan ilk ikisi iman etmemiş, son ikisi ise iman etmiştir.
• 4- Efendimiz’in (sas) halalarına gelince, altı halasından üçünün Müslüman olduğu kesindir. Bunlar; Safiyye, Âtike ve Ervâ’dır. Üçünün ise Müslüman olduğu biraz ihtilaflıdır. Bunlar ise; Berre, Ümeyme ve Beyzâ’dır.
• 5- Efendimiz’in (sas) annesi Âmine’nin ana-baba bir kardeşi yoktur. Baba bir kardeşlerine gelince bir erkek, bir de kız kardeşi vardır. Dolayısı ile Efendimiz’in (sas) bir tane dayısı, bir tane de teyzesi vardır. Dayısı, Abdüyeğus b. Vehb, teyzesi, Fürey’a bint Vehb’dir.
• 6- Efendimiz’in 12 amcasından, üçünün çocukları olmamıştır. Bunlar Abdülkâbe, Gaydak ve Kusem’dir. Geriye kalan 9 amcasından 54 tane amcasının çocukları olmuştur. Bu 54 çocuktan 19’u kadın, 35’i erkektir. 54 amca çocuklarından, 12 tanesi hakkında herhangi bir bilgi yoktur. İhtimaldir ki, bunlar Nübüvvete yetişmeden vefat etmişlerdir. Geriye kalan 42 amca çocuğuna gelince, bunlardan ikisi hariç hepsi ilerleyen süreçlerde Müslüman olmuştur. Müslüman olmayan iki amca çocuğu ise, Ebû Talib’in oğlu Talib ile Ebû Leheb’in oğlu Uteybe’dir.
• 7- Efendimiz’in (sas) 6 halasının hepsinin çocukları olmuştur. Halasının çocuklarının toplamı 22’dir. Bu 22 çocuktan, 8’i kız, 14’ü erkektir. Hala çocuklarından 5 tanesi hakkında herhangi bir bilgi yoktur. İhtimaldir ki, bunlar da Nübüvvete yetişmeden vefat etmişlerdir. Geriye kalan 17 hala çocuğuna gelince, bunların biri hariç hepsi Müslüman olmuştur. Müslüman olmayan ise, önceleri iman edip, sonra Habeşistan’da dinden çıkan Hala Ümeyme’nin oğlu Ubeydullah/ Ubeydullah b. Cahş’tır.
• 8- Efendimiz (sas) halası Ümeyme’nin kızlarından olan Zeyneb validemiz ile evlenmiştir. Yakın çevresinden evlendiği tek hanım Zeyneb validemizdir. Amcası Ebû Talib’in kızı Ümmü Hani ile evlenmeyi düşünmüşse de nasip olmamıştır.
• Efendimiz (sas) akrabaları ile nasıl bir ilişki kurmuştur?
• 1- Hz. Peygamber (sas) akrabalarını çok sever, sevilmesini ister, onların her türlü haklarını muhafaza ederdi.
• 2- Hz. Peygamber (sas) gördüğü karşılıkları kendisini çok zorlasa da, akrabalarının hidayeti için çırpınır, onların iman etmesi için elinden geleni yapardı.
• 3- Hz. Peygamber (sas) akrabalarından İslam davasına sahip çıkmalarını bekler, onların diğer insanlardan daha fazla yardımcı olmalarını ister, bu konuda bazılarının tavırlarına karşı çok üzülürdü.
• 4- Hz. Peygamber (sas) akrabalarına devletin nimetlerinden sınırsızca istifade etme imkanı vermez, makam ve görevleri onlarla paylaşmaz, bilakis onlara bedeller ödetirdi.
• Birincisi: Hz. Peygamber (sas) akrabalarını çok sever, sevilmesini ister, onların her türlü haklarını muhafaza ederdi.
• “Seven, sevdiklerinin sevdiğini de sever!”
• Nasıl sevmem senin sevdiklerini sevmem Ya Resulullah!
• Amcası Hz. Abbas’a olan sevgisi…
• “Resulullah benden büyüktür, ama ben ondan önce doğmuşum!”
• “Her kim amcam Abbas’la karşılaşırsa ona karşı kılıç kullanmasın!”
• “Amca! Ben peygamberlerin sonuncusuyum, sen de muhacirlerin sonuncususun.”
• “Ey İnsanlar! İçinizden bazıları amcam Abbas’a incitmiş, amcamı inciten beni incitmiş olur. Çünkü amca baba gibidir.”
• Hicretin 2. yılı Efendimiz’in amcası Ebu Leheb’in kızı Dürre, iman etmek için Medine’ye geliyor…
• “Ey İnsanlar! Sizin nesebiniz/soyunuz var da benim yok mu? Dürre benim amcamın kızıdır. Onun hakkında hiç kimse hayırdan başka bir şey söylemesin. Haberiniz olsun ki, kim benim soyumdan gelenleri ve akrabalarımı incitirse beni incitmiş olur. Kim beni incitirse Allah’ı incitmiş olur. Unutmayın küfür üzere ölen yakınları yüzünden, diriler rahatsız edilmezler.”
• “Koş Cafer, koş sende Muhammed’in solunda dur. Vallahi o seni asla sizi kötü yola götürmez!”
• “Vallahi, bilmiyorum Cafer’in gelişine mi sevineyim, Hayber’in fethine mi?
• İkincisi: Hz. Peygamber (sas) gördüğü karşılıkları kendisini çok zorlasa da, akrabalarının hidayeti için çırpınır, onların iman etmesi için elinden geleni yapardı.
• “Akraba akrebtir!”
• Efendimiz (sas) de en fazla sıkıntıyı akrabalarından çekmiştir.
• Hidayet, Allah’ın insana vereceği en büyük nimet…
• Ebû Kuhafe’nin iman edişi ve Ebu Bekir’in gözyaşları…
• Üçüncüsü: Hz. Peygamber (sas) akrabalarından İslam davasına sahip çıkmalarını bekler, onların diğer insanlardan daha fazla yardımcı olmalarını ister, bu konuda bazılarının tavırlarına karşı çok üzülürdü.
• Efendimiz’in (sas) hem amcasının oğlu, hem süt kardeşi olan Ebû Süfyan b. Haris…
• “Kim beni inkar ederse etsin, Ebû Süfyan bana iman eder…”
• Halasının oğlu Abdullah b. Ebî Ümeyye: “Gökyüzüne bir merdiven kursan, o merdivenle gözümün önünde göğe yükselsen, sonra dört melekle geri gelsen ve o melekler Senin peygamberliğine şahitlik etseler, ben yine de Sana inanmayacağım.”
• Hz. Ömer: “Ey Allah’ın düşmanı! Rasûlullah’a ve arkadaşlarına işkence eden adam! Sen Allah Rasûlü’ne olan düşmanlığını doğudan batıya, bütün dünyaya ilan eden kişi değil misin?”
• Dördüncüsü: Hz. Peygamber (sas) akrabalarına devletin nimetlerinden sınırsızca istifade etme imkanı vermez, makam ve görevleri onlarla paylaşmaz, bilakis onlara bedeller ödetirdi.
• “Vallahi hırsızlık yapan kızım Fatıma dahi olsa, onun elini keserim.”
• Hicretin 1. yılında yapılan ilk üç seriyye, Seyfü’l-Bahr, Rabiğ ve Harrar…
• Ebû Eyyüb el-Ensari diyor ki: “Bir yolculuk esnasındaydı, bedevinin bir geldi, Efendimiz’e dedi ki:
“Ya Resulullah! Beni Cennet’e yaklaştıracak ve Cehennem’den uzaklaştıracak şeyi bana bildir!” Efendimiz buyurdular ki: “Allah’a ibadet edersin ve O’na hiçbir şeyi ortak/şirk koşmazsın, namazı kılar, zekatı verirsin ve akrabalık bağlarını da korursun; böylece Cennet’e yaklaşmış olursun, yapmazsan Cehennem’e yaklaşmış olursun.” (Buhari, Zekat, 1; Müslim, İman, 12; Nesai, Salat, 10)
Muhammed Emin Yıldırım
20 Aralık 2017 Çarşamba
***Abdest (Sübha) Namazı ve duası
Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabb'il âlemin. Ve sallallahu ve selleme ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmaîn.
Ukbe İbnu Âmir radıyallahu anh anlatıyor:
“Üzerimizde develeri gütme işi vardı, (bunu sırayla yapıyorduk.) (Bir gün) gütme nöbeti bana gelmişti. Günün sonunda develeri kıra ben çıkarıyordum. (Birgün, nöbetimden dönüşte) Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’a geldim, ayakta halka hitabediyordu. Söylediklerinden şu sözlere yetiştim:
“Güzelce abdest alıp, sonra iki rek’at namaz kılan ve namaza bütün ruhu ve benliği ile yönelen hiç kimse yoktur ki kendisine cennet vâcib olmasın!”
(Bunları işitince kendimi tutamayıp:) “Bu ne güzel!” dedim. (Bu sözüm üzerine) önümde duran birisi:
“Az önce söylediği daha da güzeldi!” dedi. (Bu da kim? diye) baktım. Meğer Ömer İbnu’I-Hattâb’mış. O, sözüne devam etti:
“Seni gördüm, daha yeni geldin. Sen gelmezden önce şöyle demişti:
“Sizden kim abdestini alır ve bunu en güzel şekilde yapar, sonra da: “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Resûlühü. (Şehâdet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve Resûlüdür)” derse, kendisine cennetin sekiz kapısı da açılır; hangisinden isterse oradan cennete girer.”
Ebu Davud’un rivayetinde “…abdesti güzel yaparsa…” denmiştir.
Tirmizi’nin rivayetinde “….resûlühü (Allah’ın …Resûlü)” kelimesinden sonra “Allah’ım, beni tevbe edenlerden kıl, temizlenenlerden kıl” duası da vardır.
Ebu Davud, Taharet 65, (169); Tirmizi, Taharet, 41, (55).
Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.
Ukbe İbnu Âmir radıyallahu anh anlatıyor:
“Üzerimizde develeri gütme işi vardı, (bunu sırayla yapıyorduk.) (Bir gün) gütme nöbeti bana gelmişti. Günün sonunda develeri kıra ben çıkarıyordum. (Birgün, nöbetimden dönüşte) Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’a geldim, ayakta halka hitabediyordu. Söylediklerinden şu sözlere yetiştim:
“Güzelce abdest alıp, sonra iki rek’at namaz kılan ve namaza bütün ruhu ve benliği ile yönelen hiç kimse yoktur ki kendisine cennet vâcib olmasın!”
(Bunları işitince kendimi tutamayıp:) “Bu ne güzel!” dedim. (Bu sözüm üzerine) önümde duran birisi:
“Az önce söylediği daha da güzeldi!” dedi. (Bu da kim? diye) baktım. Meğer Ömer İbnu’I-Hattâb’mış. O, sözüne devam etti:
“Seni gördüm, daha yeni geldin. Sen gelmezden önce şöyle demişti:
“Sizden kim abdestini alır ve bunu en güzel şekilde yapar, sonra da: “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Resûlühü. (Şehâdet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve Resûlüdür)” derse, kendisine cennetin sekiz kapısı da açılır; hangisinden isterse oradan cennete girer.”
Ebu Davud’un rivayetinde “…abdesti güzel yaparsa…” denmiştir.
Tirmizi’nin rivayetinde “….resûlühü (Allah’ın …Resûlü)” kelimesinden sonra “Allah’ım, beni tevbe edenlerden kıl, temizlenenlerden kıl” duası da vardır.
Ebu Davud, Taharet 65, (169); Tirmizi, Taharet, 41, (55).
Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.
Vahyin Emin Meleğinden Mühim Bir Tavsiye; Komşuluk Hakkı
Dersten Cümleler
• İnsan sosyal hayatta üç temel bağa ihtiyaç duyar: Aile bağı, akraba bağı, komşuluk bağı…
• Dersimizin başlığını hepinizin çok iyi bildiği bir hadisten ilham alarak,”Vahyin Emin Meleğinden Mühim Bir Tavsiye: Komşuluk Hakkı” şeklinde belirledik.
• “Cebrail bana öyle komşuluk haklarından, öyle komşuluk haklarından bahsetti ki, ben arkasından komşunun komşuya mirasçı kılınacağını zannettim.” (Buhari, Edeb, 28; Ebû Davud, Edeb, 131; İbn Mace, Edeb, 4)
• Vahiy iki ayrılıyor: Vahiy Metluv ve Vahyi Gayri Metluv…
• Ebu Ümame el-Bahili’nin Veda Haccı sırasında şahit olduğu bir tablo…
Dört ana başlık altında konu işlenecek
1- Kur’an’ı Kerim’de Komşuluk
2- Sünnet-i Seniyye’de Komşuluk
3- Kulların Hukuku Çerçevesinde Komşuluk
4- Saadet Asrı’nın Rehberliğinde Komşuluk
Kur’an’ı Kerim’de Komşuluk
• Dolaylı olarak komşuluktan bahseden ayetler: Tahrim 11. Ayet, Ahzab 60, 61. Ayetler, Tevbe 6. Ayet, Mümtehine 8. Ayet, Maun Süresi…
• Doğrudan komşuluktan bahseden ayet: Nisa Süresi’nin, 36. ayet…
• “Yalnız Allah’a ibadet edip, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın! Ana-babaya, akrabalara, yetimlere, miskinlere, yakın komşulara, uzak komşulara, yanındaki arkadaşlarına, yolda kalmışlara, elinizin altındakilere de ihsanda bulunun. Muhakkak ki Allah kendini beğenen ve övünüp duran kimseleri sevmez.” (Nisa Süresi, 4/36)
• Birincisi, “buradaki uzaklık yada yakınlık mesafe değil, din yakınlığı ve uzaklığıdır” diyenler…
• İkincisi ise, “hem akraba hem komşu olanların yakın, sadece komşu olanları uzak komşu olduğunu” söyleyenler…
• Üçüncüsü; “komşuluk meselesinin ne din ile ne de nesep ile alakası yok, buradaki beyan mesafe ile alakalıdır” diyenler…
• Hz. Aişe annemiz bir gün soruyor: “Ya Resulullah! İki tane komşum var, bazen ikram ve ihsan da bulunmak istiyorum. Hangisini öncelleyeyim?
• Efendimiz’in cevabı: “Sana kapısı en yakın olanı tercih et!”
• “Yakın komşu bırakılıp da uzaktaki komşudan iyilik yapılmaya başlanılmaz. İyilik yapmaya uzaktaki komşudan ziyade yakındaki komşu daha fazla hak sahibidir.” (Buhari, Tarihü’l-Kebir, 7/42; Edebü’l-Müfred, 59)
• “Aynı vakitte iki komşudan davet vuku bulursa, önce komşu olarak yakın olanın davetine git, iki komşun aynı güne ama farklı zamanlarda seni davet ederse, ilk davet edenin, davetine icabet et!” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/408)
• Yakın ve uzak komşu nasıl ve neye göre tespit edilecek?
• Hz. Ali’ye göre, kişinin evinin önünden bağırınca sesini duyurduğu yere kadar herkes komşusudur.
• İbn Şihab ez-Zühri’ye ve Hasan-ı Basri’ye göre dört yönden 40’ar ev adamın komşusudur.
• Komşuna haksızlık etmeyecek, onu soymayacaksın.
Komşunu adaletle yargılayacaksın.
Komşunun canına zarar vermeyeceksin.
Komşun günah işlerse onu uyaracaksın.
Komşunu kendin gibi seveceksin.
Komşunun evine, hanımına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.” (Levililer ve Çıkış)
• 2- Sünnet-i Seniyye’de Komşuluk
• 1- Komşularımızın dertleri ile alakadar olmak, Ümmet olmanın en temel şartıdır.
• “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.” (Hakim, Müstedrek, 2/15)
• “Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşına faydalı olandır. Yine Allah katında komşuların en hayırlısı, komşusuna en çok hayrı dokunandır.” (Tirmizi, Birr, 28)
• “Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, komşusuna iyilikte bulunsun. Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, komşusuna ikram etsin.” (Buhari, Edeb, 29; Müslim, İman 18; Beyhaki, Şuabü’l-İman, 4/235)
• Seven, sevdiğinin sözlerinden etkilenir.
• 2- Komşularımızın bizden emin olması, imanın kemalatı, cennetin vesilesidir.
• “Vallahi la yu’minu, Vallahi la yu’minu, Vallahi la yu’minu/ Vallahi iman etmiş olamaz, Vallahi iman etmiş olamaz, Vallahi iman etmiş olamaz!”
• “Komşusu kendisinden emin olmayan kimse iman etmiş olamaz!” (Müslim, İman, 18; Ahmed b. Hanbel, el- Müsned, 1/387)
• “Kötülüklerinden komşusunun emin olmadığı kişi Cennet’e giremez.” (Buhari, Edeb, 29; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/387)
• “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bir kul kendisi için istediğini komşusu için veya bir başka kardeşi için istemedikçe iman etmiş olamaz.” (Müslim, İman, 17; İbn Mace, İman, 9)
• 3- Komşularımızın şehadeti, Allah katında çok değerlidir ve beratı kazanmanın en önemli sebebidir.
• “Bir Müslüman ölür de, en yakın komşularından üç kişi, onun hakkında iyi bir şahitlik yaparsa, Allahu Teala şöyle buyurur: ‘Bildikleri hususta kullarımın şahitliğini kabul ettim ve bende kuluma ait bildiğim bütün günahları affettim.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/408; Hakim, Müstedrek, 1/534)
• “Git komşularına sor, onları dinle! Eğer onlar sana iyi diyorlarsa iyisin, kötü diyorlarsa kötüsün.” (İbn Mace, Zühd, 25; Beyhaki, es-Sünen, 10/125)
• Onların hayattaki şehadeti, değerinin tespiti, vefatından sonraki şehadeti, beratın sebebidir.
• 4- Komşularımızın şikayeti, Allah katında bizi mahcup edecek ve rahmet kapılarını yüzümüze kapattıracak bir haldir.
• “Kıyamet günü, komşusu yakasına yapışmış: ‘Rabbim! Bu komşum kapıyı yüzüme kapattı ve iyiliğini benden esirgedi!’ diyecek, olan nice komşular vardır.” (Buhari, Edebü’l-Müfred, 60)
• “Ey Mümin Hanımlar! Sizden hiçbiriniz komşusunun hediyesini velev ki yanmış bir et parçası bile olsa asla küçümsememesin.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/64)
• “O kadında bir hayır yoktur ve o cehennem azabına çarptırılacaktır.”
• “O kadın hayırlı bir kadındır ve o, cennet ehlindendir.” (Buhari, Edebü’l-Müfred, 66; Hakim, Müstedrek, 4/284; Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur, 2/529)
• 3- Kulların Hukuku Çerçevesinde Komşuluk
• “Senden borç isterse, ona borç verirsin.
Senden yardım isterse ona yardımda bulunursun.
Muhtaç duruma düşerse ona el uzatırsın.
Hastalanırsa onu ziyaret edersin.
Vefat ederse cenazesini uğurlarsın.
Ona bir hayır isabet ederse, buna sevinir ve onu tebrik edersin.
Eğer ona bir musibet gelirse buna üzülür ve ona taziyede bulunursun.
Tencerenin kokusu ile onu rahatsız etmezsin.
Komşunun evini gözetlemek ve ona gelecek rüzgarı kapatmak maksadı ile ondan izin almaksızın binanı onun binasından daha yükseğe yapmazsın.
Güzel bir meyve aldığında ona da hediye gönderirsin.
Eğer bunu yapamayacaksan, onu komşuna göstermeden gizlice evine götürürsün.
Çocuklarını satın aldığın eşyalardan bir parçayla dışarı çıkararak komşunun çocuklarını huzursuz etmezsin.”
• “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın rahmeti ile esirgediği az kimseler hariç komşunun hakkı asla tam anlamı ile ödenemez.” (Beyhakî, Şuabü’l-İman, c. 7, s. 83; Kurtubî, el Câmi li Ahkami’l Kur’an, c. 5, s. 188; İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, c. 10, s. 446)
• “Evin komşusu, eve başkalarından daha fazla hak sahibidir. Yakınındakine sahip olmada ilk hak komşunundur.” (Tirmizi, Ahkam, 31, 32)
• Hz. Ali: “Güzel komşuluk, komşuya eziyet etmemek değil, asıl güzel komşuluk komşunun eza ve cefasına karşı sabretmektir.” (Ali el-Muttakî, Kenzu’l- Ummal, 16/85)
• İnsan sosyal hayatta üç temel bağa ihtiyaç duyar: Aile bağı, akraba bağı, komşuluk bağı…
• Dersimizin başlığını hepinizin çok iyi bildiği bir hadisten ilham alarak,”Vahyin Emin Meleğinden Mühim Bir Tavsiye: Komşuluk Hakkı” şeklinde belirledik.
• “Cebrail bana öyle komşuluk haklarından, öyle komşuluk haklarından bahsetti ki, ben arkasından komşunun komşuya mirasçı kılınacağını zannettim.” (Buhari, Edeb, 28; Ebû Davud, Edeb, 131; İbn Mace, Edeb, 4)
• Vahiy iki ayrılıyor: Vahiy Metluv ve Vahyi Gayri Metluv…
• Ebu Ümame el-Bahili’nin Veda Haccı sırasında şahit olduğu bir tablo…
Dört ana başlık altında konu işlenecek
1- Kur’an’ı Kerim’de Komşuluk
2- Sünnet-i Seniyye’de Komşuluk
3- Kulların Hukuku Çerçevesinde Komşuluk
4- Saadet Asrı’nın Rehberliğinde Komşuluk
Kur’an’ı Kerim’de Komşuluk
• Dolaylı olarak komşuluktan bahseden ayetler: Tahrim 11. Ayet, Ahzab 60, 61. Ayetler, Tevbe 6. Ayet, Mümtehine 8. Ayet, Maun Süresi…
• Doğrudan komşuluktan bahseden ayet: Nisa Süresi’nin, 36. ayet…
• “Yalnız Allah’a ibadet edip, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın! Ana-babaya, akrabalara, yetimlere, miskinlere, yakın komşulara, uzak komşulara, yanındaki arkadaşlarına, yolda kalmışlara, elinizin altındakilere de ihsanda bulunun. Muhakkak ki Allah kendini beğenen ve övünüp duran kimseleri sevmez.” (Nisa Süresi, 4/36)
• Birincisi, “buradaki uzaklık yada yakınlık mesafe değil, din yakınlığı ve uzaklığıdır” diyenler…
• İkincisi ise, “hem akraba hem komşu olanların yakın, sadece komşu olanları uzak komşu olduğunu” söyleyenler…
• Üçüncüsü; “komşuluk meselesinin ne din ile ne de nesep ile alakası yok, buradaki beyan mesafe ile alakalıdır” diyenler…
• Hz. Aişe annemiz bir gün soruyor: “Ya Resulullah! İki tane komşum var, bazen ikram ve ihsan da bulunmak istiyorum. Hangisini öncelleyeyim?
• Efendimiz’in cevabı: “Sana kapısı en yakın olanı tercih et!”
• “Yakın komşu bırakılıp da uzaktaki komşudan iyilik yapılmaya başlanılmaz. İyilik yapmaya uzaktaki komşudan ziyade yakındaki komşu daha fazla hak sahibidir.” (Buhari, Tarihü’l-Kebir, 7/42; Edebü’l-Müfred, 59)
• “Aynı vakitte iki komşudan davet vuku bulursa, önce komşu olarak yakın olanın davetine git, iki komşun aynı güne ama farklı zamanlarda seni davet ederse, ilk davet edenin, davetine icabet et!” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/408)
• Yakın ve uzak komşu nasıl ve neye göre tespit edilecek?
• Hz. Ali’ye göre, kişinin evinin önünden bağırınca sesini duyurduğu yere kadar herkes komşusudur.
• İbn Şihab ez-Zühri’ye ve Hasan-ı Basri’ye göre dört yönden 40’ar ev adamın komşusudur.
• Komşuna haksızlık etmeyecek, onu soymayacaksın.
Komşunu adaletle yargılayacaksın.
Komşunun canına zarar vermeyeceksin.
Komşun günah işlerse onu uyaracaksın.
Komşunu kendin gibi seveceksin.
Komşunun evine, hanımına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.” (Levililer ve Çıkış)
• 2- Sünnet-i Seniyye’de Komşuluk
• 1- Komşularımızın dertleri ile alakadar olmak, Ümmet olmanın en temel şartıdır.
• “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.” (Hakim, Müstedrek, 2/15)
• “Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşına faydalı olandır. Yine Allah katında komşuların en hayırlısı, komşusuna en çok hayrı dokunandır.” (Tirmizi, Birr, 28)
• “Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, komşusuna iyilikte bulunsun. Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, komşusuna ikram etsin.” (Buhari, Edeb, 29; Müslim, İman 18; Beyhaki, Şuabü’l-İman, 4/235)
• Seven, sevdiğinin sözlerinden etkilenir.
• 2- Komşularımızın bizden emin olması, imanın kemalatı, cennetin vesilesidir.
• “Vallahi la yu’minu, Vallahi la yu’minu, Vallahi la yu’minu/ Vallahi iman etmiş olamaz, Vallahi iman etmiş olamaz, Vallahi iman etmiş olamaz!”
• “Komşusu kendisinden emin olmayan kimse iman etmiş olamaz!” (Müslim, İman, 18; Ahmed b. Hanbel, el- Müsned, 1/387)
• “Kötülüklerinden komşusunun emin olmadığı kişi Cennet’e giremez.” (Buhari, Edeb, 29; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/387)
• “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bir kul kendisi için istediğini komşusu için veya bir başka kardeşi için istemedikçe iman etmiş olamaz.” (Müslim, İman, 17; İbn Mace, İman, 9)
• 3- Komşularımızın şehadeti, Allah katında çok değerlidir ve beratı kazanmanın en önemli sebebidir.
• “Bir Müslüman ölür de, en yakın komşularından üç kişi, onun hakkında iyi bir şahitlik yaparsa, Allahu Teala şöyle buyurur: ‘Bildikleri hususta kullarımın şahitliğini kabul ettim ve bende kuluma ait bildiğim bütün günahları affettim.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/408; Hakim, Müstedrek, 1/534)
• “Git komşularına sor, onları dinle! Eğer onlar sana iyi diyorlarsa iyisin, kötü diyorlarsa kötüsün.” (İbn Mace, Zühd, 25; Beyhaki, es-Sünen, 10/125)
• Onların hayattaki şehadeti, değerinin tespiti, vefatından sonraki şehadeti, beratın sebebidir.
• 4- Komşularımızın şikayeti, Allah katında bizi mahcup edecek ve rahmet kapılarını yüzümüze kapattıracak bir haldir.
• “Kıyamet günü, komşusu yakasına yapışmış: ‘Rabbim! Bu komşum kapıyı yüzüme kapattı ve iyiliğini benden esirgedi!’ diyecek, olan nice komşular vardır.” (Buhari, Edebü’l-Müfred, 60)
• “Ey Mümin Hanımlar! Sizden hiçbiriniz komşusunun hediyesini velev ki yanmış bir et parçası bile olsa asla küçümsememesin.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/64)
• “O kadında bir hayır yoktur ve o cehennem azabına çarptırılacaktır.”
• “O kadın hayırlı bir kadındır ve o, cennet ehlindendir.” (Buhari, Edebü’l-Müfred, 66; Hakim, Müstedrek, 4/284; Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur, 2/529)
• 3- Kulların Hukuku Çerçevesinde Komşuluk
• “Senden borç isterse, ona borç verirsin.
Senden yardım isterse ona yardımda bulunursun.
Muhtaç duruma düşerse ona el uzatırsın.
Hastalanırsa onu ziyaret edersin.
Vefat ederse cenazesini uğurlarsın.
Ona bir hayır isabet ederse, buna sevinir ve onu tebrik edersin.
Eğer ona bir musibet gelirse buna üzülür ve ona taziyede bulunursun.
Tencerenin kokusu ile onu rahatsız etmezsin.
Komşunun evini gözetlemek ve ona gelecek rüzgarı kapatmak maksadı ile ondan izin almaksızın binanı onun binasından daha yükseğe yapmazsın.
Güzel bir meyve aldığında ona da hediye gönderirsin.
Eğer bunu yapamayacaksan, onu komşuna göstermeden gizlice evine götürürsün.
Çocuklarını satın aldığın eşyalardan bir parçayla dışarı çıkararak komşunun çocuklarını huzursuz etmezsin.”
• “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın rahmeti ile esirgediği az kimseler hariç komşunun hakkı asla tam anlamı ile ödenemez.” (Beyhakî, Şuabü’l-İman, c. 7, s. 83; Kurtubî, el Câmi li Ahkami’l Kur’an, c. 5, s. 188; İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, c. 10, s. 446)
• “Evin komşusu, eve başkalarından daha fazla hak sahibidir. Yakınındakine sahip olmada ilk hak komşunundur.” (Tirmizi, Ahkam, 31, 32)
• Hz. Ali: “Güzel komşuluk, komşuya eziyet etmemek değil, asıl güzel komşuluk komşunun eza ve cefasına karşı sabretmektir.” (Ali el-Muttakî, Kenzu’l- Ummal, 16/85)
Muhammed Emin Yıldırım
19 Aralık 2017 Salı
Merhamete Mazhar Olmanın Yolu Peygambere İtaat Etmek
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “Merhamete Mazhar Olmanın Yolu Peygambere İtaat Etmek” serlevhasında, Peygamber hukukunun en önemli alanı olan itaat meselesini anlattı. Hz. Peygamber’e (sas) nasıl itaat edilmesi gerektiğini Sahabe efendilerimiz üzerinden aktaran Hocamız, yine çok önemli mesajları bizlerle paylaştı.
Dersten Cümleler
Müslüman der demez aklımıza şöyle bir tanım gelmeli: Kayıtsız ve şartsız bir biçimde Allah’a teslim olan, Allah’ın kendisine yüklediği sorumlulukları da yerine getirme adına hukuklu yaşamaya gayret eden…
Müslüman dört hukuku tesis etmekle sorumludur:
1. Hukukullah/Allah-İnsan arasındaki hukuk
2. Huku’n-Nefs/İnsanın kendi nefsi ile arasındaki hukuk
3. Hukuku’l-İbâd/İnsanın başka insanlar ile kurması gereken hukuk
4. Hukuku’l-Eşya/ İnsanın eşya ile, varlık ile, kainat ile kurması gereken hukuk
Bu hukuklar ne ile tesis edilebilir?
Hukukullah’ı, İhsan şuuru ile
Huku’n-Nefs’i, İradenin hakkını verme ile
Hukuku’l-İbâd’ı, İsâr’ı en temel hedef olarak belirleme ile
Hukuku’l-Eşya’yı, İkram’ı bütün bir varlığa yansıtma ile…
Peygamber hukuku, Hukukullah başlığı altında ele alınmalıdır.
Hukukullah dediğimiz zaman, bu ana başlık içine Allah ile hukukumuz, Peygamber ile hukukumuz, Kur’an ile hukukumuz, dinin intikal ve muhafazasında önemli bir yeri olan anahtar kuşak Sahabe ile hukukumuz, din dediğimiz o temel yapıyı bize aktaran, anlatan, kavramamızı sağlayan âlimlerimiz ile olan hukukumuzu dâhil etmiş oluruz.
Peygamber hukukunu, Kur’an’da anlatan doğrudan ayet sayısı 300’ün üzerindedir.
Resûlullah (sas) ile kurmamız gereken hukuk 5 temel kavram üzerinden anlaşılabilir:
1. İtaat
2. İttiba
3. İ’tisam
4. İhsan
5. İtidal
İslam Toplumu, mutî/itaatkâr bir toplumdur.
İtaat, bilinçli ve sınırlı bir şekilde söylenenleri yerine getirmektir.
İtaat, acıtmasına rağmen boyun eğmektir!
İtaat, sevmemesine rağmen isteneni yerine getirmektir!
İtaat, zoruna gitmesine rağmen nefsini ayaklar altına alıp, Allah (cc) için eyvallah demektir.
Bazı sahabî efendilerimiz biat ettikleri zaman şöyle diyorlardı: “Ya Resûlullah! Zoruma giden işlerde bile sana itaat edeceğime dair biat ediyorum.”
“Ey İman Edenler! Allah’a, Resulü’ne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.” (Nisa, 59)
Resûlullah’a itaati emreden kim? Elbette Âlemlerin Rabbi olan Allah’tır…
200’e yakın ayet, Resulullah’a (sas) itaatten bahsediyor.
Doğrudan ise 32 ayet, çok açık bir şekilde Resulullah’a (sas) itaatten bahsetmektedir.
Bu 32 ayetin mesajlarını şu şekilde tasnif edebiliriz:
1. Resûlullah’a itaat, hem Allah’ı sevmenin bir hakkı, hem de Allah’ın sevgisinin ve mağfiretinin kazanılmasının en temel yoludur. (Ali İmran, 31)
2. Resûlullah’a itaat, imanın bir gereği, İslam’ın en büyük alameti, kâfirlerle, münafıklarla, facirlerle ayrışmanın en önemli işaretidir. (Ali İmran, 32; Nisa, 65; Maide, 92; Enfal, 1; Tevbe, 71; Nur, 47)
3. Resûlullah’a itaat, mutlak kurtuluşa ermenin, nimetler yurdu olan Cennet’i kazanmanın en önemli vesiledir. (Nisa, 13; Nisa, 69; Nur, 52; Ahzab, 71)
4. Resûlullah’a itaat, dünya hayatında ortaya çıkan tüm anlaşmazlıkların giderilmesinin, ihtilafların sonlandırılmasının en sağlam teminatıdır. (Nisa, 59; Enfal, 20; Enfal, 24; Enfal, 46; Nûr, 51; Nûr, 54)
5. Resûlullah’a itaat, getirdiklerine teslim olmakla beraber aslında Allah’a itaat etmek olduğunun en açık göstergesidir. (Nisa, 80)
6. Resûlullah’a itaat, sadece sözle olabilecek bir şey değil, duygu, düşünce ve eylem planında ortaya konması gereken en temel iman işaretidir. (Ahzab, 36)
“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab, 36)
7. Resûlullah’a itaat, amellerin bereketlenmesinin, Allah katında makbuliyetinin ve şiddetli azaba duçar olmamanın en mühim sebebidir. (Muhammed, 33; Fetih, 17; Hucurat, 14)
8. Resûlullah’a itaat, dünya ve ahirette Allah’ın o eşsiz merhametine erişmenin, o bitimsiz rahmetini kazanmanın en önemli yoludur. (Ali İmran, 132, Nûr, 56)
Âlimlerimizin ortak kanaati: “Peygamber’e itaat edin demek; sağlığında kendine, vefatından sonra da Sünnetine uyun demektir.”
“Kur’an’da Resul’e itaati emreden ayetlerin manası, Kuran’da olmayan hususlarda Peygamber’in sünnetine sarılın, demektir.” (İmam Şâtibî el -Muvafakat ta III, 14 )
“Resûlullah’a itaatin Allah’a itaatle birlikte yan yana zikredilmesinde ki incelik, Allah’ın Resûl’ünün değerini ortaya koymak, Kuran’da bulunmayan dini emirleri yapmak gerekmez zannını kesinlikle yıkmak ve Peygamber’in Kuran’dan ayrı ve müstakil olarak (hadislerinde) ortaya koyduğu emirlerine itaat etmektir.” (İmam Âlûsî)
“Namazı ikame edin, zekâtlarınızı hakkıyla verin ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.” (Nur, 56)
“Size merhamet edilmesi için, rahmete mazhar olmanız için Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” (Ali İmran, 132)
“Kâfirler için hazırlanmış bulunan Cehennemden sakının!” (Ali İmran, 131)
Ali İmran 132. ayetin vermiş olduğu mesajlar:
1. Allah ve Resulü’ne itaat, Uhud gibi bir imtihanı kaybetseniz bile yine insana merhameti kazandıracak bir durumdur.
2. Allah ve Resulü’ne itaat, Uhud gibi zor zamanlarda bile eğer tesis edilirse, asla mağlubiyet yaşatmayacak bir haldir.
3. Allah ve Resulü’ne itaat, Uhud gibi düşmanın güçlü, dostların zayıf, münafıkların ise bin bir entrikalarına karşı insanı koruyacak bir kalkandır.
4. Allah ve Resulü’ne itaat, Uhud gibi ortada dünyevi anlamda bir mağlubiyet olsa bile eğer istenilen oranda sağlana bilinirse yine merhameti celpedecek bir mükâfattır.
5. Allah ve Resulü’ne itaat, Uhud gibi ağır bir yaranın ardından, ölümden sonra dirilmek gibi Hamraü’l-Esed’ler için insanı ayağa kaldıracak bir imkândır.
“Allah’ım! Uhudlar yaşadığımız şu anlarda Sen bize bir kez daha Hamraü’l-Esed yaşat!”
“Ey Ebü Nüceyd (Bu İmran’ın künyesidir)! Bize Kur’an’dan bahset! Sen Kur’an’da olmayan şeyleri bize anlatıyorsun!”
“Sen ve senin gibiler Kur’an’ı okuyorsunuz değil mi? Bana namazdan, namazın içindeki davranışlardan bahsedebilir misin? Bana Kur’an’dan akşam namazının üç, yatsı namazının dört, sabah namazının iki, öğle ve ikindi namazlarının dört rekât kılındığını söyleyebilir misin? Yine bu namazlarda gündüz namazlarının sırren, yatsı, akşam ve sabah namazlarının cehren kıraatin yapılabileceğini söyleyebilir misin? Bana altının, sığırın, devenin ve diğer malların zekâtından bahsedebilir misin? Bunlardan bahsedemeyeceksin. Çünkü bütün bunları biz Resûlullah’tan öğrendik, sen yokken, ben peygamberle beraberdim. O bize ne dediyse biz işittik ve itaat ettik ve onun gereğini yerine getirmeye azmettik.”
Bu sözlerin ardından adam özür diledi ve dedi ki: “Allah sana merhamet etsin Ey Ebû Nüceyd! Sen beni ihya ettin, Allah da seni ihya etsin!” Olayı bize nakleden Hasan-ı Basrî demiştir ki “Bu adam daha sonra Müslümanların en fakihlerinden biri oldu!” (Hâkim, el-Müstedrek, 1,109-110)
Abdullah b. Mes’ûd (ra) bir gün insanlara bir şeyler anlatırken Efendimiz’in bir hadisine binaen şöyle demişti: “Bedenine dövme yapan ve yaptıran, yüzünün tüyünü yolan, dişlerinin arasını ayırtarak Allah’ın yarattığını değiştiren kadınlara Allah lanet etmiştir.”
Bu sözleri duyan Ümmü Ya’kub isimli bir kadın hemen itiraz etmiş ve demişti ki: “Ben Kur’an’ı baştan sona okudum ve bu söylediklerine rastlamadım! Kur’an’da olmayan bir şeyleri mi bize söylüyorsun Ey İbn Ümmü Abd!”
Sonra diyor ki bu Ümmü Ya’kub: “Birde böyle konuşuyorsun ama muhakkak senin hanımında bu üç şeyden bir tanesini yapıyordur.”
“Bana bak! Eğer Resûlullah’ın yasakladığı şeylerden biri, hanımım da bulunsaydı, biz onunla asla bir arada olamazdık!” (Müslim, Libas, 120)
Sonra Ümmü Ya’kub’un sözleri karşısında Abdullah b. Mes’ûd (ra) eşsiz ilmiyle o kadına şöyle cevap vermişti: “Sen Kur’an’da “…Resul size ne verdiyse onu alın ve size neyi yasak ettiyse ondan da sakının.” Haşr 7. ayetini okumadın mı? Şüphesiz ki Resulullah (sas) bu kişilere lanet etti. Bize de bunu bildirdi, bundan sonra bize düşen bu söylenenlere mutlak manada itaat etmektir.” (Buhari, 4846, Müslim 2125/120)
“Ey Abdullah! Allah, senin kendisine ve Peygamberine olan itaatini arttırsın!”
Ka’b b.Malik ile Abdullah b. Ebî Hadred el-Eslemi arasında geçen hatıra…
Hz. Ebû Bekir’in, hilafet sürecinin üç önemli hadisesinin itaat konusunda verdiği mesajlar: Fedek arazisi, Üsame ordusu ve Ridde olayları…
“Al bunu, mal edin kendine, istersen tasadduk edersin. Sen istemeden, beklemeden, dileyip dilenmeden sana bu dünya malından gelirse al, bunda beis yoktur.” (Buhârî, Ahkâm, 17; Müslim, Zekât, 111)
Ebû Hureyre (ra) şöyle dedi: Resûlullah (sas) şöyle buyurdu: “Ümmetimin hepsi cennete girecektir ancak imtina edenler giremeyecektir!”Sahabe efendilerimiz: “Ya Resûlullah! İmtina edenler kimlerdir?” diye, sordular. Resûlullah (sas) şöyle buyurdu: “Her kim bana itaat ederse, cennete girecektir. Her kim de bana asi olursa, o da imtina etmiş olacak ve cennete giremeyecektir!” (Buhari, İ’tisam, 2; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 14/342, 343)
Dersten Cümleler
Müslüman der demez aklımıza şöyle bir tanım gelmeli: Kayıtsız ve şartsız bir biçimde Allah’a teslim olan, Allah’ın kendisine yüklediği sorumlulukları da yerine getirme adına hukuklu yaşamaya gayret eden…
Müslüman dört hukuku tesis etmekle sorumludur:
1. Hukukullah/Allah-İnsan arasındaki hukuk
2. Huku’n-Nefs/İnsanın kendi nefsi ile arasındaki hukuk
3. Hukuku’l-İbâd/İnsanın başka insanlar ile kurması gereken hukuk
4. Hukuku’l-Eşya/ İnsanın eşya ile, varlık ile, kainat ile kurması gereken hukuk
Bu hukuklar ne ile tesis edilebilir?
Hukukullah’ı, İhsan şuuru ile
Huku’n-Nefs’i, İradenin hakkını verme ile
Hukuku’l-İbâd’ı, İsâr’ı en temel hedef olarak belirleme ile
Hukuku’l-Eşya’yı, İkram’ı bütün bir varlığa yansıtma ile…
Peygamber hukuku, Hukukullah başlığı altında ele alınmalıdır.
Hukukullah dediğimiz zaman, bu ana başlık içine Allah ile hukukumuz, Peygamber ile hukukumuz, Kur’an ile hukukumuz, dinin intikal ve muhafazasında önemli bir yeri olan anahtar kuşak Sahabe ile hukukumuz, din dediğimiz o temel yapıyı bize aktaran, anlatan, kavramamızı sağlayan âlimlerimiz ile olan hukukumuzu dâhil etmiş oluruz.
Peygamber hukukunu, Kur’an’da anlatan doğrudan ayet sayısı 300’ün üzerindedir.
Resûlullah (sas) ile kurmamız gereken hukuk 5 temel kavram üzerinden anlaşılabilir:
1. İtaat
2. İttiba
3. İ’tisam
4. İhsan
5. İtidal
İslam Toplumu, mutî/itaatkâr bir toplumdur.
İtaat, bilinçli ve sınırlı bir şekilde söylenenleri yerine getirmektir.
İtaat, acıtmasına rağmen boyun eğmektir!
İtaat, sevmemesine rağmen isteneni yerine getirmektir!
İtaat, zoruna gitmesine rağmen nefsini ayaklar altına alıp, Allah (cc) için eyvallah demektir.
Bazı sahabî efendilerimiz biat ettikleri zaman şöyle diyorlardı: “Ya Resûlullah! Zoruma giden işlerde bile sana itaat edeceğime dair biat ediyorum.”
“Ey İman Edenler! Allah’a, Resulü’ne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.” (Nisa, 59)
Resûlullah’a itaati emreden kim? Elbette Âlemlerin Rabbi olan Allah’tır…
200’e yakın ayet, Resulullah’a (sas) itaatten bahsediyor.
Doğrudan ise 32 ayet, çok açık bir şekilde Resulullah’a (sas) itaatten bahsetmektedir.
Bu 32 ayetin mesajlarını şu şekilde tasnif edebiliriz:
1. Resûlullah’a itaat, hem Allah’ı sevmenin bir hakkı, hem de Allah’ın sevgisinin ve mağfiretinin kazanılmasının en temel yoludur. (Ali İmran, 31)
2. Resûlullah’a itaat, imanın bir gereği, İslam’ın en büyük alameti, kâfirlerle, münafıklarla, facirlerle ayrışmanın en önemli işaretidir. (Ali İmran, 32; Nisa, 65; Maide, 92; Enfal, 1; Tevbe, 71; Nur, 47)
3. Resûlullah’a itaat, mutlak kurtuluşa ermenin, nimetler yurdu olan Cennet’i kazanmanın en önemli vesiledir. (Nisa, 13; Nisa, 69; Nur, 52; Ahzab, 71)
4. Resûlullah’a itaat, dünya hayatında ortaya çıkan tüm anlaşmazlıkların giderilmesinin, ihtilafların sonlandırılmasının en sağlam teminatıdır. (Nisa, 59; Enfal, 20; Enfal, 24; Enfal, 46; Nûr, 51; Nûr, 54)
5. Resûlullah’a itaat, getirdiklerine teslim olmakla beraber aslında Allah’a itaat etmek olduğunun en açık göstergesidir. (Nisa, 80)
6. Resûlullah’a itaat, sadece sözle olabilecek bir şey değil, duygu, düşünce ve eylem planında ortaya konması gereken en temel iman işaretidir. (Ahzab, 36)
“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab, 36)
7. Resûlullah’a itaat, amellerin bereketlenmesinin, Allah katında makbuliyetinin ve şiddetli azaba duçar olmamanın en mühim sebebidir. (Muhammed, 33; Fetih, 17; Hucurat, 14)
8. Resûlullah’a itaat, dünya ve ahirette Allah’ın o eşsiz merhametine erişmenin, o bitimsiz rahmetini kazanmanın en önemli yoludur. (Ali İmran, 132, Nûr, 56)
Âlimlerimizin ortak kanaati: “Peygamber’e itaat edin demek; sağlığında kendine, vefatından sonra da Sünnetine uyun demektir.”
“Kur’an’da Resul’e itaati emreden ayetlerin manası, Kuran’da olmayan hususlarda Peygamber’in sünnetine sarılın, demektir.” (İmam Şâtibî el -Muvafakat ta III, 14 )
“Resûlullah’a itaatin Allah’a itaatle birlikte yan yana zikredilmesinde ki incelik, Allah’ın Resûl’ünün değerini ortaya koymak, Kuran’da bulunmayan dini emirleri yapmak gerekmez zannını kesinlikle yıkmak ve Peygamber’in Kuran’dan ayrı ve müstakil olarak (hadislerinde) ortaya koyduğu emirlerine itaat etmektir.” (İmam Âlûsî)
“Namazı ikame edin, zekâtlarınızı hakkıyla verin ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.” (Nur, 56)
“Size merhamet edilmesi için, rahmete mazhar olmanız için Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” (Ali İmran, 132)
“Kâfirler için hazırlanmış bulunan Cehennemden sakının!” (Ali İmran, 131)
Ali İmran 132. ayetin vermiş olduğu mesajlar:
1. Allah ve Resulü’ne itaat, Uhud gibi bir imtihanı kaybetseniz bile yine insana merhameti kazandıracak bir durumdur.
2. Allah ve Resulü’ne itaat, Uhud gibi zor zamanlarda bile eğer tesis edilirse, asla mağlubiyet yaşatmayacak bir haldir.
3. Allah ve Resulü’ne itaat, Uhud gibi düşmanın güçlü, dostların zayıf, münafıkların ise bin bir entrikalarına karşı insanı koruyacak bir kalkandır.
4. Allah ve Resulü’ne itaat, Uhud gibi ortada dünyevi anlamda bir mağlubiyet olsa bile eğer istenilen oranda sağlana bilinirse yine merhameti celpedecek bir mükâfattır.
5. Allah ve Resulü’ne itaat, Uhud gibi ağır bir yaranın ardından, ölümden sonra dirilmek gibi Hamraü’l-Esed’ler için insanı ayağa kaldıracak bir imkândır.
“Allah’ım! Uhudlar yaşadığımız şu anlarda Sen bize bir kez daha Hamraü’l-Esed yaşat!”
“Ey Ebü Nüceyd (Bu İmran’ın künyesidir)! Bize Kur’an’dan bahset! Sen Kur’an’da olmayan şeyleri bize anlatıyorsun!”
“Sen ve senin gibiler Kur’an’ı okuyorsunuz değil mi? Bana namazdan, namazın içindeki davranışlardan bahsedebilir misin? Bana Kur’an’dan akşam namazının üç, yatsı namazının dört, sabah namazının iki, öğle ve ikindi namazlarının dört rekât kılındığını söyleyebilir misin? Yine bu namazlarda gündüz namazlarının sırren, yatsı, akşam ve sabah namazlarının cehren kıraatin yapılabileceğini söyleyebilir misin? Bana altının, sığırın, devenin ve diğer malların zekâtından bahsedebilir misin? Bunlardan bahsedemeyeceksin. Çünkü bütün bunları biz Resûlullah’tan öğrendik, sen yokken, ben peygamberle beraberdim. O bize ne dediyse biz işittik ve itaat ettik ve onun gereğini yerine getirmeye azmettik.”
Bu sözlerin ardından adam özür diledi ve dedi ki: “Allah sana merhamet etsin Ey Ebû Nüceyd! Sen beni ihya ettin, Allah da seni ihya etsin!” Olayı bize nakleden Hasan-ı Basrî demiştir ki “Bu adam daha sonra Müslümanların en fakihlerinden biri oldu!” (Hâkim, el-Müstedrek, 1,109-110)
Abdullah b. Mes’ûd (ra) bir gün insanlara bir şeyler anlatırken Efendimiz’in bir hadisine binaen şöyle demişti: “Bedenine dövme yapan ve yaptıran, yüzünün tüyünü yolan, dişlerinin arasını ayırtarak Allah’ın yarattığını değiştiren kadınlara Allah lanet etmiştir.”
Bu sözleri duyan Ümmü Ya’kub isimli bir kadın hemen itiraz etmiş ve demişti ki: “Ben Kur’an’ı baştan sona okudum ve bu söylediklerine rastlamadım! Kur’an’da olmayan bir şeyleri mi bize söylüyorsun Ey İbn Ümmü Abd!”
Sonra diyor ki bu Ümmü Ya’kub: “Birde böyle konuşuyorsun ama muhakkak senin hanımında bu üç şeyden bir tanesini yapıyordur.”
“Bana bak! Eğer Resûlullah’ın yasakladığı şeylerden biri, hanımım da bulunsaydı, biz onunla asla bir arada olamazdık!” (Müslim, Libas, 120)
Sonra Ümmü Ya’kub’un sözleri karşısında Abdullah b. Mes’ûd (ra) eşsiz ilmiyle o kadına şöyle cevap vermişti: “Sen Kur’an’da “…Resul size ne verdiyse onu alın ve size neyi yasak ettiyse ondan da sakının.” Haşr 7. ayetini okumadın mı? Şüphesiz ki Resulullah (sas) bu kişilere lanet etti. Bize de bunu bildirdi, bundan sonra bize düşen bu söylenenlere mutlak manada itaat etmektir.” (Buhari, 4846, Müslim 2125/120)
“Ey Abdullah! Allah, senin kendisine ve Peygamberine olan itaatini arttırsın!”
Ka’b b.Malik ile Abdullah b. Ebî Hadred el-Eslemi arasında geçen hatıra…
Hz. Ebû Bekir’in, hilafet sürecinin üç önemli hadisesinin itaat konusunda verdiği mesajlar: Fedek arazisi, Üsame ordusu ve Ridde olayları…
“Al bunu, mal edin kendine, istersen tasadduk edersin. Sen istemeden, beklemeden, dileyip dilenmeden sana bu dünya malından gelirse al, bunda beis yoktur.” (Buhârî, Ahkâm, 17; Müslim, Zekât, 111)
Ebû Hureyre (ra) şöyle dedi: Resûlullah (sas) şöyle buyurdu: “Ümmetimin hepsi cennete girecektir ancak imtina edenler giremeyecektir!”Sahabe efendilerimiz: “Ya Resûlullah! İmtina edenler kimlerdir?” diye, sordular. Resûlullah (sas) şöyle buyurdu: “Her kim bana itaat ederse, cennete girecektir. Her kim de bana asi olursa, o da imtina etmiş olacak ve cennete giremeyecektir!” (Buhari, İ’tisam, 2; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 14/342, 343)
Muhammed Emin Yıldırım
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)