27 Nisan 2018 Cuma

Allah kullarından niçin ibadet etmelerini istiyor?


Allah'a kulluk etmek, O'na (Allah'a) bir fayda sağlamak için değil (çünkü O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur), kulluk edeni, başkasına kul köle olmaktan kurtarmak, hür kılmak, insanlığın (insan için mukadder olan kemali) gerçekleştirmek, kendini ve dolayısıyla Rabbini tanımak içindir. İnsanı yaratmayı Allah murad etmiş, yaratmış ve onun önüne böyle bir hedef koymuştur. İnsan hür iradesiyle bu hedefe doğru da koşabilir, başka hedeflere de yönelebilir; bu yönelişlerin hem dünyada hem de ebedi âlemde karşılığını görür, neticesini elde eder.

http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00028.htm

26 Nisan 2018 Perşembe

Kur'an'da sayısal mucize var mı?


Soru:
Son zamanda çıkan bir şahıs Kur'an'ın simetriğine baktığını ve bazı olayların haber verildiğini söylüyor. Söyledikleri doğru olabilir mi?

Cevap:
Kur'an'ın simetriğine, açılan bir sayfanın ilk âyetine, sûrelerin başlarında yer alan harflere, bazı kelimelerin ebced hesabındaki rakkam karşılıklarına... bakarak gaibden haber vermenin, bazı sonuçlar çıkarmanın ilimde ve dinde bir dayanağı yoktur. Gaybı Allah'tan başkası bilemez, yukarda sayılan yollardan gaybın bilinebileceğine dair bir âyet, hadis ve Peygamber uygulaması da mevcut değildir. Bu harfleri ve usulleri kullanarak birbirine zıt sonuçlar çıkarmak da her zaman mümkündür. Kur'an-ı Kerim falcılara, büyücülere, kâhinlere kaynak ve araç olsun diye değil, açık âyetlerini anlayarak doğru yolu bulmamıza, Allah'ın rızasına uygun bir hayat yaşamamıza rehber olsun diye gönderilmiştir.


24 Nisan 2018 Salı

Azrail aynı anda nasıl bir çok can alıyor?


Soru:
İnançsız bir kişi var! Bizim âmirimiz konumunda. Zamam zaman abuk sabuk şeyler söylüyor... Mesela insanların canın alan kaç melek var? Azrail bir tane ise aynı anda pekçok insanın canını nasıl alıyor gibi! Benim aklımdan geçenler var tabi, fakat bu işi bilen bir kişiye sormak daha mantıklı geliyor. Aydınlatırsanız sevinirim...

Cevap:
İnançsız kişiler içinden bazıları, sizin âmiriniz gibi başkalarının inançlı ve huzurlu olmalarından rahatsızlık duyar, onları da kendilerine benzetmek, bunu yapamazlarsa bile rahatsız ve huzursuz etmek isterler. Önce bunların amacını keşfetmek gerekir; kötü niyetli (yani inancı sarsmak veya mümini huzursuz etmek gibi niyetleri olan) birisi ise onunla tartışmanın, ona cevap vermenin, ikna etmeye çalışmanın pek faydası olmaz, aksine tarafların olumsuz duygularını kamçılar, hatta bazı kötü eylemlere yol açabilir. İnançsız olanın bu tür konuşmalarına aldırmamak, cevap vermemek, duymamış gibi davranmak daha uygundur. Eğer iyi niyetli (şüphelerini, sorularını paylaşmak ve aydınlanmak isteyen) bir inançsız sözkonusu ise onunla konuşulabilir. Bu takdirde de konuşan tarafların gerekli bilgi yönünden eşit düzeyde olmaları aranır; aksi halde tartışma sağlıklı olmaz ve sonuç vermez.
Azrail ile ilgili soru, bu meleği insanlara benzetme hatasından kaynaklanıyor. Âmiriniz Azrail'i de kendisi gibi zannediyor, bir memur ile meşgul olurken başkalarıyla meşgul olamadığından Azrail'in de bir anda birden fazla insanın canını nasıl aldığını soruyor. Biz, din kaynaklarından elde ettiğimiz bilgilerle Azrail'in bir büyük melek olduğunu, eceli gelenlerin ölümlerini gerçekleştirdiğini biliyoruz; ama onun mahiyetini, ne, nasıl ve nice olduğunu bilmiyoruz. Biz insanlar bir anda birden fazla işi yapamayabiliriz, ama Allah ve O'nun melekleri bir anda birden fazla işi, birbirine karıştırmadan, sırasını şaşırmadan yapabilirler ve yapıyorlar. Bunu nasıl yaptıkları bizi ilgilendirmiyor.


22 Nisan 2018 Pazar

NAMAZ KILMAYANLARIN DİKKATİNE!!

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”
Bismillahirrahmanirrahim 

Şeytan, Şeytan olmadan evvel ismi Azazil idi ve bin yıl Allah’a cc ibadet etti ; meleklere nasihatler eder,onlara Allah’a ibadet etmenin adabını öğretirdi.Allah cc Hz. Adem’i as yaratınca ona secde etmelerini emretti (bu insana secde değildir. Bu Allah’ın emrine boyun eğmektir)Azazil bir cindi;ateşten yaratılmıştı (melek olsaydı itaat ederdi çünkü melekler sadece itaat ederler.)Ve “ben ateşten o ise topraktan yaratıldı ben ondan üstünüm secde etmem” dedi. 


Evet Azazil Allah’ı inkar ettiği için değil (ateistlerin dikkatine! Şeytan Allah’ı biliyor, O’na bin yıl ibadet ediyor) O’nun emrine itaat etmediği için (namaz kılmayanların dikkatine!) ŞEYTAN oldu.Yani secdeyi terketti üstelik secdesizliği de savunmaya kalkıştı ve kafir oldu. 

Bu ne kadar çarpıcı bir örnek bunu idrak edebildiğimiz an zaten O’nun emirlerine uymamayı göze alamayız hiç şüphesiz. Rabbimizin cc Hz.Adem as ile bize ilettiği bu ilk secde emrini bizler de şayet yapmıyorsak hemen başlayalım ve başlatalım inşallah.

Bana bir kul olarak nimetler veriyorsun bense Senin emrini yerine getirmiyorum ama yine de Sen o yüce merhametinle muamele ediyorsun..........

Cebrail as 4,,000 ahiret senesi iki rekat namaz kılıyor ve “Ya Rabbi! Kainat yaratıldığından beri acaba böyle namaz kılan başka kulun oldu mu?” diye soruyor.

Allah cc buyuruyor: Ahir zamanda gelecek olan ümmet-i Muhammed’den bir kulum hatayla, kazayla, her türlü düşünceler içinde ve kaç rekat kıldığını bilmeyerek iki rekat namaz kılacak. Onun kıldığı iki rekat namaz Senin (Cebrail as) 4,000 senede kıldığın iki rekat namazdan daha makbul olacak.


Hz.Cebrail as neden diye sorunca :Allah cc buyuruyor:"Çünkü onlar düşmanımı yıkarak huzuruma gelecekler. Sende düşman yok ki.Onlar dünya muhabbetinden vazgeçecekler,nefislerinin şerrinden kurtulacaklar, şeytanın aldatmasından vazgeçecekler."

Merhametlilerin en merhametlisi Yüce Allah’ım , ben Şeytanın yaptığını yapmıyacağım; Ben Sana itaat ediyor ve şu an secdeye kapanıyorum.

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

Salavat Getirirken Ne Düşünmeliyim?

Sual: Selamün Aleyküm Hocam. Ben salâvat getirirken ne düşünmem lazım? Neyin açlığını veya neyi yaptığımı hissetmem gerekir? Dilimde salâvat varken aklımda neler olmalı? Saygılarımla.

Cevap: Aleyküm Selam ve Rahmetullah

Canım Kardeşim, salâvat konusunda size şunları söyleyebilirim:

“Allah ve melekleri Peygamber’e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de salât edin ve tam bir teslimiyet ile O’nun getirdiklerine teslim olun.”

Ayette geçen salât kavramı ne yazık ki hep bir manaya indirgenmiş ve işin sadece kâl/söz boyutu ile gündemde tutulmuştur. Sanki bu ayette Rabbimizin bizden istediği, sadece ve sadece Efendimiz’in adı anıldığında, O’na yakışacak ihtiram cümlelerinin kullanılması olarak anlaşılmıştır. Bu doğru değildir; ayette beyan edilen salavât kavramı çok daha geniş bir anlam ihtiva etmektedir. Dolayısı ile bu ayette geçen mesaj, sadece kâl/söz ile sınırlandırılmamalı; dilin, aklın, kalbin, bedenin, ailenin, toplumun salavâtı olarak anlaşılmalıdır. Nasıl mı?

Dilin salavâtı: Efendimiz’in adı anıldığında her türlü ihtiram ve edeple anılması, O’nun şanına yakışacak ifadeler kullanılmasıdır ve bunun kesinlikle ihmal edilmemesidir. Bu konuda onlarca hadisin olduğu unutulmamalıdır.

Aklın salavâtı: Aklı O’nun hizmetine verip, sahabî hasbiliğinde bir zihin geliştirerek, şüphe ve tereddütlere kapıları kapatarak, mutlak bir teslimiyet gösterilmesidir.

Kalbin salavâtı: Yüreğe O’ndan başkasını konuk etmemek, gönül tahtında tartışılmaz sultan olarak O’nu bilmek, mirasına karşı yürekte en ufak bir tatminsizlik taşınmamasıdır.

Bedenin salavâtı: Hayatı O’nun gösterdiği gibi yaşamak, hayatın her alanında ve her anında O’nun rehberliğine müracaat ederek yürünmesidir.

Ailenin salavâtı: Evde O’nu hakem tayin etmek, aileyi O’nun cihana bıraktığı mesajlar çerçevesinde diri tutmaya çalışmaktır.

Toplumun salavâtı:
Efendimiz’in mirasına sahip çıkmak, O’nun risalet davasına destek olmak, topluca O’nun emanetlerini miraslarını korumaya çalışmak ve gereklerini yerine getirmektir.

Selam ve dua ile…


Muhammed Emin YILDIRIM

16 Nisan 2018 Pazartesi

Allah'ın takdiri değişir mi?

Soru:
Bazı sohbetlerde duanın takdiri değiştireceği söyleniyor, Allah Teâla'nın takdiri değişir mi?

Cevap:
Bu soruyu kadere, Allah'ın takdirine verilen mânadan hareketle açıklamak gerekir. İnsanların hür iradelerine bırakılmış olup sonucundan sorumlu tutuldukları davranışlar (işler, ameller, hareketler) Allah Tarafından "kul istemese de şöyle olsun, şöyle olmasın" diye değil, "kul böyle isteyecek, böyle yapacak" diye Allah tarafından bilinmiş ve bazı yerlere kaydedilmiştir. Meşhur bir benzetmeden yararlanmak gerekirse, ay ve güneş belli bir sistem ve düzen içinde hareket etmekte ve bazan da tutulma olmaktadır. İlgili ilim dallarıyla meşgul olan alimler, yıllarca öncesinden ayın veya güneşin tutulacağını bilmekte, söylemekte ve ilgili yerlere kaydetmektedirler. Ayın ve güneşin tutulması, alimin bilmesinden ve yazmasından olmamakta, aksine bunların kendi sistemleri içinde olacağını alim önceden bilmektedir. Bir katilin adam öldürmesi de Allah öldürmesini emrettiği, kulun iradesi dışında bağlayıcı olarak takdir buyurduğu için olmamaktadır; kulun serbest iradesi ile adamı öldüreceğini (istemese öldürmezdi) Allah önceden bilmektedir ve ilgili yerlere bu değişmez bilgi kaydedilmiş, adına da kader denmiştir.


15 Nisan 2018 Pazar

El-Latif İsminin Gölgesinde Latife


 “Mizah ahlakının ilkeleri nelerdir? Bu konuda Efendimiz’in (sas) söz, uyarı ve fiili uygulamaları nedir? Efendimiz (sas) şaka yapmış mıdır? Sahabe Efendimiz (sas) ile şakalaşmışlar mıdır? Sahabe birbirlerine şaka yapmışlar mıdır?” Ve daha nice sorunun cevaplarına bu derste Hocamız cevaplar verdi.

Efendimiz (sas)’den Mizahın ahlakını öğrenmek istediğimizde önümüze yedi tane temel ilke çıkar. Nedir bunlar?

1- Latifeler latif olmalı ve el-Latif isminin gölgesinde şekillenmelidir.

el-Latif: “Kullarına çeşit çeşit lütuflarda, ihsanlarda bulunan ve yine kullarını hayırlara sezdirmeden ulaştırandır.”

“Latif olsa latife hoştur elbet
Velâkin hariç olmaya edepten.”

Zeyd ibn Sabit’e yapılan şaka…

“Sakın sizden biriniz kardeşinizin asasını ne şaka ne de ciddi alsın. Her kim aldı ise geri iade etsin.”

“Bir Müslümanın diğer bir Müslümanı korkutması helal olmaz.”

2- Mizah’da asla yalana kapı açılmamalı, kesinlikle doğruluktan taviz verilmemelidir.

Ebu Davud’da geçen bir hadisinde ne buyuruyor Efendimiz: “Yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun” dedi. Sahabe: “Kime Ya Resulullah!” diye sorduklarında: “İnsanları güldürmek için yalan söyleyene yazıklar olsun” dedi.

“Evet, bende şaka yaparım, fakat sadece doğruyu söylerim!”

3- Mizahın bir malzemesi olarak tevriye kullanılmalı, ama yine yeri ve zamanı iyice ayarlanmalıdır.

“Nahnu min main/Biz sudanız, su kabilesindeniz.”

“Men Ha za, Bu kim?”
“Hâ din yehdinî/ O bana yol gösteren bir rehberdir.”

4- Mizah, aramızda düşmanlık ve öfkeyi değil, dostluk ve şefkati kazandırtmalıdır.

Ebû Hureyre lakabı…

Ebû Turab lakabı

5- Mizah, kesinlikle bir kabiliyet ve zekâ işidir; buna sahip olmayan yapmamalıdır.

Hz. Aişe’nin hatırası…

“Ey Hümeyram! Hiç kanatlı at olur mu?”

6- Mizahta kültür çok önemli bir unsurdur, bu göz ardı edilmemelidir.

“Biz evlatlarımızı düşmanlarımız için kölelerimizi kendilerimiz için isimlendiririz. Evlatlarımıza o isimleri koyarak onları düşmanlar nazarında farklılaştırır, kölelerimizi kendilerimiz için güzel isimlerle isimlendiririz.”

7- Mizah, hayatın sadece bir parçası olmalı, insanın vakar ve mürüvvetini zedelememelidir.

Çoğu zarar, azı karar…

Hz. Ali: “Çok mizah ciddiyeti azaltır, kimin şakacı mizacı daha galip gelirse aklı fesada uğrar, kim çok şaka yaparsa ciddiyeti yok olur.”

Tirmizi rivayeti…

“Peki sana bir dişi deve yavrusu vereyim!”

“Her deve, bir dişi devenin yavrusu değil midir?”

Tirmizi rivayeti…

“Cennete yaşlı kadınlar giremez ki!”

“Sen ilahi kelamda Vakıa Süresinde, 36 ile 37. ayetleri okumadın mı? Allah o ayetlerde demiyor mu: “Biz cennete giren hanımları, eşlerine düşkün ve hepsini yaşıt bakireler kılmışız!”

İbn Sa’d’ın Tabaka’tında anlatır…

Abbas bin Mirdas isimli şair bir sahabînin hatırası…

“Okuduğun şiiri duydum, Şimdi senin dilini keseceğim.”

Ahmed b. Hanbel Müsnedi’nde, Enes b. Malik rivayeti…

Zahir b. Harun isimli, bir köylü sahabî…

“Zahir bizim köyümüz, biz ise onun şehriyiz!”

Buhari bizzat olayın faili olan Mahmud b. Rebî isimli sahabîden aktardığı rivayet…

Ebû Davud, Enes b. Malik’ten aktarır…

“Ya Zü’l-üzüneyn” yani “ Ey iki kulaklı”

Tabareni, Hz. Ömer’den rivayet ediyor…

“Asıl güzel olan biniciler, sırtımdaki süvariler, ne güzel süvarilerim var!”

İbn Mace rivayet ediyor…

Suheyb b. Rûmî’nin hatırası…

“Ya Resulullah! Ben hurmaları gözümün ağıran tarafından değil, ağırmayan tarafı ile yiyorum.”

Ensar’dan hanım bir sahabî…

“Sen o gözünde aklık, beyazlık olan adamın hanımısın değil mi?”

İbnü’l- Cevzi, Ezkiya isimli eserinden…

“Ey Bilal! Bir müezzin başka bir müezzini kurban eder mi?”

Hz. Ali’nin hatırası…

“Ey Ali! Bunların hepsini ben yedimse, sen yediğin hurmaları çekirdekleriyle mi yedin?”

Ebû Davud ve İbn Mace’nin rivayeti…

Ensardan Avf b. Malik….

“Gir Ey Avf, vücudunun tamamı ile gir!”

İbn Abdilber’den… Abdullah b. Huzafe rivayeti…

“Gördün mü, seni nasıl kurtardım öfkeli adamın elinden ?”

“Be adam! Parayı/mihri iyi ödemedin, ancak cennetin en güzel kadınlarını talip oldun!”

“Ey Allah’ın düşmanı! Ensar’ın ulusu Nuayman’ı hicveden sen misin? Bu yaptığını Nuayman duyarsa sen görürsün gününü?”

Tabiinin İmamlarından Bekr b. Abdullah el-Müzeni: “Sahabe bazen birbirlerine karpuz atarak şakalaşırlardı. Ama iş ciddiye bindiği zamanda da, tam anlamı ile onlar birer yiğit kesilirlerdi.”


Muhammed Emin Yıldırım

Tamamını videodan izlemenizi tavsiye ederim: