Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Esas olan Rabbimize olan güvenimiz
Cenab-ı Allah, kul neye tutunmaya çalışırsa Kendisi’nden gayrı elinin altından çekip alıyor. Çünkü orada “Bana tutun” diyor.
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Biz başkasının sorusuyuz!
Birimiz diğerimize sınav aracıyız.
Hayatımızdaki herkes sınavımızın parçası, ama aynı zamanda biz de onlara sınav malzemesi olup duruyoruz.
Böyle karmaşık bir yapıyı yürüten Cenab-ı Hak sınırsız ilim ve kudret sahibi.
Biz başkasının sorusuyuz adeta. Aynı anda da başkaları bizim sorumuz noktasında.
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
İnsan 150 sene daha yaşasaydı yine öğüt almayacaktı
Cenab-ı Hak, hakikati kabul edecek, kulluğunu ikrar edecek, öğüt alacak kimsenin, Yüce Yaradan’ına saygı gösterecek bir niyette olan kimsenin bunda muvaffak olacak kadar imkan ve ömrü insanlara nasip ettiğini söylüyor.
İnsanların yaşama ömürlerinde de çeşitlilik vardır, bazıları bu duruma itiraz ediyor. “20 sene yaşadı, belki 40 sene yaşasaydı öğrenecekleriyle belki hidayet bulacaktı.
Mesela bak kardeşi 40’ında hidayet buldu. Ama o bu yaşta kaza geçirerek son derece menfi bir hayat üzre vefat etti. Neresinde bunun fırsat eşitliği” gibi sorgulamalar da yanlış.
Çünkü görünürde bizim 20 senelik gibi gördüğümüz ömürde o dediğimiz şey bu kişi için gerçekleşmiş.
Yani Cenab-ı Hak kimisine 20 senelik ömürde yaşatır, diğerine daha seyreltilmiş halde 40 senede yaşatır. Biz dışarıdan farklı farklı uzunlukta yaşamlar görürüz ama bunu Cenab-ı Hak nisbî olarak dengeler, adil bir imkan ve fırsatı verir.
O kişi 20 sene daha değil 150 sene daha yaşasaydı yine öğüt almayacaktı. Yani o öyle bir sınandı ki kalan müddet ne kadar uzun olursa olsun Allah’ın o kişi için hükmü değişmiyor. Tüm insanlar hakkında bu böyle.
Allah ölçme ve test etmede fire vermez.
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
İbrahim aleyhisselam evlat sevgisinden vazgeçebileceğini gösterdi
İbrahim aleyhisselam ve İsmail aleyhisselam...
Bu ikili, baba sevgisinin, oğul sevgisinin ve de can sevgisinin Cenab-ı Allah’ın emri karşısında bir hiç olduğunun en kalıcı, en gözle görülen, en tereddütsüz kanıtını icra ettiler.
Onlar icra edince Cenabı Hak bize şunu gösterdi; “Ben ne çocuğu istedim ne babaya kıymak istedim. Ben sadece önceliğimi görmek istedim.”
İbrahim aleyhisselam evlat sevgisinden vazgeçebileceğini gösterdi.
Cenabı Allah da onu bütün insanlığa baba olarak takdim etti. Çünkü o babalığın en kralını yaptı, çocuğunu bile Yüce Yaratıcı karşısında bir hiç saydı.
Çocuğunuza bakarken sınavda testin en önemli sorusuna bakar gibi bakın!!!
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Çocuklarına bir iyilik yapacaksan onları ateşten koru!
Allah-u Teala’nın Kuran-ı Kerîm’de öğrettiği salih bir şekilde yaşayıp, Allah’a sığınıp, orada güvenlik aramak varken, çocuklarımız için hayali bir kurgu oluşturuyoruz, sığ bir dünya kuruyoruz, “Bizler çocuklarımız için, çocuklarımız bizler için olacaklar ve onlara iyi bir gelecek bırakarak hayatı devredeceğiz.”
Bu şeytanın neredeyse her insana yutturduğu basit bir bilmeceden ibaret. Bu kurgunun içinde Yüce Yaratıcı’nın her şeye kudretinin yettiği inancı yok. Bu kurgunun içinde, hayatın zorluklarla dolu olduğu, tedbirin kendi başımıza alınması gerektiği, Allah’a güvenerek olursa “İşin Allah’a kalmış, sokaklarda kalırsın, perişan olursun.” biçiminde, arka planda tamamen seküler bir yaklaşım var.
Tâhâ 132: “… ailene namaz kılmayı emret. Ve bunun üzerinde sabırlı bir şekilde dur.”
Yani pes etme. “Bugün emrettim, yarınlarda emrettim ama kılmıyor, ben de yakasını bıraktım” diyorsun ama Cenabı Hak yakasını bırak diye emretmiyor.
Sen çocuklarına bir iyilik yapacaksan onları ateşten koru.
Onu gerçekten korumak istiyorsan ona namazı emret. “20 yıldır her sabah kaldırmaya çalışıyorum ama kalkmıyor hocam ne yapacağım?” Öyleyse 21. Yılı da aynı şekilde geçireceksin. Ayette sana “Artık bırakabilirsin” demiyor. Artık senin hanende değil, başka evde yaşıyor. Bundan sonra sorumluluk kalktı mı? Kalkmadı.
Eğer Allah’ın elçisine bakarsan, namazda eğer Hz. Ali’yi görmediyse doğrudan Fâtıma’nın evine gider ve neden namaza kalkmadıklarını sorardı. Onların namazı konusunda bu denli sabırlı ve titiz bir bekçiydi; çünkü Yüce Yaratıcı’nın emri ortada.
O namazı terk ettiği halde sen onla iyi olamazsın. O namazı terk ettiğinde, sen onunla iyi isen, artık o senin hayatında Cenab-ı Hak ile yarışa başlamış demektir.
Artık Cenab-ı Hakk’ın bir emri çocuk dolayısıyla yere düşmüş ve çocuğun hatrı Cenab-ı Hakk’ı dengelemektedir. “N’apalım, şimdilik idare ediyoruz.” demek bir ödündür, bu ödünün ileride neyi getireceği bilinmez.
Senin ailen hususunda birinci yükümlülüğün onlara namazı emretmek. “Ben sanıyordum ki birinci yükümlülüğüm akşam eve yiyecek götürmek” Hayır değil. “Biz senden rızk istemiyoruz; üstelik seni de biz rızıklandırıyoruz.” diyor ayeti kerime. Seni de biz yedirip giydiriyoruz.
Eğer bir baba ailede Allah’ın halifesi olmak istiyorsa, ailede Allah’ın sözünün temsilcisi olmak istiyorsa, o babanın sorumluluğu ailede namaz kılınmasını gözetmektir.
Şunu unutma sonuç müttakîlerin olacaktır. Bu düzeyde sakınma sahibi olan, hayatında Allah’ın buyruklarını öncelemiş olan, çocuğu namazı terk ettiğinde artık onunla problemli hale gelmiş “Sen Allah’la mesafelisin yavrum, ben de seninle mesafeliyim. Sen O’nunla arayı açtıkça benimle de böyle olacaksın” diyebilen.
O çocuk bilecek ki “Babam bana karşı şuan soğuk çünkü ben Allah’a karşı soğuk duruyorum. Ben Allah’ın emrini yapmadıkça babam bana ısınamıyor. Çünkü ben babamın hayatında, eğer konu Allah’sa, bir hiçim.”
Çocuk bundan emin olduğu gün, biz o sınavdan geçmişiz demektir.
Ama çocuk “Yok, babam bana canını verir. Ben namaz kılmasam da katlanır buna. Ben düğünümü içkili de yapsam katlanır. Babam dindar bir insandır ama çocuklarına çok düşkündür.”
Çocuğun izlenim ve deneyimleri buysa; o zaman Yüce Yaratıcı’yı geride bırakan öne çıkmış bir tanrıdan söz ediyoruz demektir. Kendisi tanrı değil ama, buyrukları Yüce Yaratıcı’yı geride bıraktığı için Allah ona şerik diyor, ortağım diyor, haberimiz yok !!!
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Ruh, Allah-u Teala’nın bir parçası değil, emriyle ortaya çıkmış bir varlıktır
Şûrâ Sûresi Mart 2023
Ruh, Allah-u Teala’nın bir parçası değil, emriyle ortaya çıkmış bir varlıktır. Rabb’e saygı ve tazimde bulunur.
Ruh Allah-u Teala’nın bir parçası değildir, Allah hâşâ ruhtan ibaret değildir. Hz Adem’in yaratılışında “Ona ruhumdan üfledim” demesi, “Ona emrimden olan ruhtan üfledim.” anlamındadır.
Her birimizin içinde bulunan bu ruh, kişiye kişilik kazandıran Cenab-ı Hakk’ın muazzam bir eseri. Ama Allah’ın bir parçası olarak, O’ndan kopmuş bir unsur olarak görmek söz konusu değil. Asla Yüce Yaratıcı’nın gölgesi veya parçacıkları değillerdir.
Zaten aklen düşünecek olsak Zâtı İlahi için bu muhaldir. Hz Mesih’in yaratılışında da Cenabı Hak Hz Meryem’e “Ona ruhumuzdan üfleyiverdik” haberini bize veriyor. (Gönderdiği elçi üzerinden) Bu ifadeyi hem Hz Adem’in hem Hz Mesih’in yaratılışında görüyoruz. Yaratılışları benzerdir. OL emriyle yaratıldılar.
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Din sadece Cenab-ı Hakk’a tahsis edilmiş olmalı
İnsan hiç bir şeye ümit bağlamayacak, ümidi sadece Cenab-ı Hak olacak, gayesi amacı bütün beklentileri O’na dayalı olacak.
Böyle olursa din sadece Cenab-ı Hakk’a tahsis edilmiş olur. Buna erişmek kolay değil.
Kul bu anlamda gayrette bulunursa Cenab-ı Hak onu muvaffak kılar.
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Kuran-ı Kerim’e göre içimizde Nuh aleyhisselam’ın soyundan gelmeyen kimse bulunmamaktadır
Sâffât 75-82: “Vaktiyle Nuh bize yakarmıştı, biz de ne güzel karşılık vermiştik. Nitekim kendisini ve ailesini o büyük felaketten kurtardık. Ve yalnız onun zürriyetini kalıcı kıldık. Onun hakkında iyi bir ün yaptık.”
Nuh 950 sene sabretti, dişini sıktı. Allah’a olan itimatını korudu. Biz de onu zayi etmedik. Biz de ona ödül verdik onu ikinci Adem yaptık, zürriyetini kalıcı kıldık.
Diğer herkesin soyu tufanda ölüp bittiler, gemiye binenlerden de zürriyet kalmadı. Nuh aleyhisselam böylece insanlığın ikinci atası oldu.
Dolayısıyla Kuran-ı Kerim’e göre içimizde Nuh aleyhisselam’ın soyundan gelmeyen kimse bulunmamaktadır.
Zaman zaman söylediğimiz “hepimiz Ademin çocuklarıyız” cümlesini “hepimiz Nuh’un çocuklarıyız” şeklinde de söyleyebiliriz.
Nuh aleyhisselam herkesin atası oluverdi, namı da hiç silinmedi. Allah-u Teala böyle insana selam eder.
“Bütün alemlerde ona selam olsun. İşte biz muhsinlere böyle karşılık veririz.”
Nuh aleyhisselam muhsin biriydi ve sizlerden de muhsin, güzel davranan kimseler bekliyorum. -ki karşılık vereyim.
Cenab-ı Hak kısacası bize sahne sizin diyor. Buradan manayı, dersi kaptınsa yol senin. Artık böyle bir şeyi elde etmek için çabalayabilirsin. Bunun en güzel örneğini Resulullah efendimiz Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle tarif etmiş: Allahı görüyormuş gibi yaşamak, Allahı görüyorcasına ibadet etmek.
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1
Siz ve atalarınız da dalalet içindesiniz
Sâffât 85, 86: “Babasına ve kavmine Siz neye tapıyorsunuz? demişti; Allahtan başka düzmece tanrılar mı edinmek istiyorsunuz?”
Sizin tanrılarınız işe yaramaz ve hepsi benim düşmanım.
Bunu kim söylüyor? Gencecik bir çocuk söylüyor, Hz İbrahim.
Şu ibadet ettiğiniz putlar var ya, sadece bunlar değil en eski atalarınızın ibadet ettiği putlara kadar, hepsini düşman ilan ediyorum.
Onlar için atalarına söz söylemek son derece vahim bir şey. İbrahim aleyhisselam da en ağır bir biçimde tüm atalarını kast etti. Siz ve atalarınız da dalalet içindesiniz, dedi.
İbrahim aleyhisselam böyle söyleyince şok oldular. Gencecik bir çocuk birdenbire kralın çıplak olduğunu haykırıyor. Bunlar sizin tanrılarınız değil. Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir. Ben de buna tanığım. O beni yaratandır, gece gündüz yedirendir, bana yol gösterendir. Her yapılan işi zaten o yapıyor. Bakın sizin tanrılarınız hiç bir şey yapmıyor. Hastalandığımda bana şifa veren odur.
İbrahim aleyhisselam diyor ki: “Yazıklar olsun size ve Allah'tan başka taptıklarınıza. Akletmiyor musunuz?”
İnanın Hz İbrahim’in bu sözü bütün Kuran gibi bir şeydir. Yergi var. İnsanın sahip olduğu donanımlara sadık olmaması, Allah’ın kendisine verdiği imkanları kullanmaması dolayısıyla yergi var.
İnsanın yaratılışındaki büyüklük var. Yegane olan Allah’tan gayrısına tapınmaya insanın yönelmesi var.
Bunlar Kur'an'ın anlattığı temel konulardır. Ve en sondaki Kur'an'ın en temel sorusu: Akletmiyor musunuz?
Bütün Kuran’da hangi sûreyi okursanız okuyun konu buraya gelecektir. Konu İbrahim aleyhisselam’a gelecektir, konu yegane ilaha güvenmeye dayanmaya, sadece O’na dua etmeye, O’ndan gayrı herkesi ve her şeyi kendisi gibi kul ve aciz bilmeye gelecek. Ve bu noktaya gelmeyen, uzaklaşan insanların akletmeyişlerini yeren bir yerde düğümlenecektir.
Bu mesaj sadece Kuran’da değil, İbrahim aleyhisselam’ın sahifelerinde de bu vardı, Nuh aleyhisselamın getirdiklerinde de bu vardı, Musa aleyhisselam’ın kitabında da bu vardı. Cenab-ı Hak bütün öncekilerin mesajının bu olduğunu söylüyor.
Prof. Dr. Halis AYDEMİR
https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q
https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1