3 Eylül 2017 Pazar

Sâhabe Gibi İnanmak Mümkün mü?

Muhammed Emin Yıldırım Hocanın “Nübüvvet İkliminde İman” başlığı altında işlediği dersten notlar:

Ebû Muhammed Yahyâ b. Yahyâ b. Kesîr el-Leysî el-Masmûdî el-Kurtubî’den bir hatıra….

Onu İmam Malik; “Akil-i Endelüs/Endülüs’in En Akıllısı” diye isimlendirmişti.

Evet, Sahabe olma kapısı kapandı.
Evet, Sahabe’yi sevap itibari ile geçmekte mümkün değil…
Ama bir daha evet, Sahabe gibi inanmak mümkündür, bu olmuştur, olmalıdır da, olacaktır da inşallah…

“Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir.”
(Bakara, 137)

“Ümmetin yetmiş üç fırkaya bölüneceğini, bunlardan yalnız birinin kurtuluş fırkası olacağını”
beyan buyurduğunu Dârimî’nin Siyerinden, Tirmizî’nin Süneninden, Süyûtî’nin Câmiü’s-Sağir’inden öğreniyoruz. Hadis şöyledir: 


“İsrailoğullarının başına gelen her şey, pabucun pabuca denkliği gibi, tıpa tıp ümmetimin başına da gelecektir. İsrailoğulları yetmiş iki fırkaya ayrılmışlardı. Ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Onlardan bir fırkanın dışında hepsi Cehennem’dedir.”

Ashab-ı Kiram sordu: “Ya Resûlallah! O kurtulan fırka kimlerdir?” Peygamber Efendimiz (asm): “Benim ve ashabımın yolu üzere olanlardır”
buyurdu.(Câmiü’s-Sağîr, 3/3292; Tirmizî, İman, 18)

“(İslâm dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara ihsan üzere tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.” (Tevbe, 100)

Ayette üç sınıf nazarlara veriliyor:


Muhacirler
Ensar
Ve onlara Tabii olanlar

Kimdir bunlar?

Üç sınıfta Kur’an’da anlatılır. Birer ayet ile tanıyalım.

Muhacirler

“İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır.” (Tevbe 20)

Ensar


“Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr 9)

Tabii Olanlar

“Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” (Haşr 10)

Tevbe Süresi 100. Ayet, bizlere ne gibi mesajlar vermektedir?

Bu ayet bizler için:

1. Beşerin neler yapabileceğini gösteren en güzel numunedir.
2. Belirlenmesi gereken en önemli emel ve en önemli bir hedeftir.
3. Her türlü olumsuzluğa karşı bir ümit kaynağıdır.
4. Doğru yolda nasıl doğru yürüneceğinin en güzel örneğidir.
5. Her daim bizler için yapılanları kontrol edeceğimiz bir mihenk taşıdır.

(Sahabe nasıl davrandı, biz bunun neresindeyiz?)

Peki, ihsan üzere tabi olmak ne demek?

1. Onları gerçek manada severek tabi olmak
2. Onları hayatın temel ölçüsü olarak kabul ederek tabi olmak
3. Onları hayırla yâd ederek tabi olmak
4. Onları iyice anlayarak tabi olmak
5. Onları kendi anlayışlarımıza, yorumlarımıza feda etmeden tabi olmak

“Hakikati inkar etmelerinden dolayı onların kalplerine buzağı sevgisi içirilmişti.” (Bakara, 93)

“O halde kimlerin iman etmesinin ilginç olduğunu ben haber vereyim. İman etmeleri çok harika ve ilginç olanlar şunlardır: Onlar benden sonra gelecekler, ellerinde Kur’an dışında hiçbir şey olmadığı halde bana iman edecekler. Kuşaklar içinde imanları en ilginç ve harika olanlar işte onlardır.” (İbn Kesir, Tefsirü’l-Kur’ani’l-Azim, c. 2, s. 164)

Hiç yorum yok: