28 Haziran 2013 Cuma

72.KİM İSTEMEZ!!

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

Allah'a yakın olmak ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir.O halde secdede iken duayı çoğaltın."( müslim.)

Bir hac sevabı kazanmak ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"ramazan ayında yapılan bir umre,bir hacca veya benimle beraber yapılmış olan bir hacca denktir."(buhari /muslim)

Cennet'te bir ev sahibi olmak ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"kim Allah için bir mescid inşa ederse, Allah cc ona Cennet'te onun bir mislini inşa eder."( muslim)

Allah subhanehu ve teala'nin rızasına ulaşmak ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"muhakkak ki Allah ,şu kulundan razı olur ki, o, bir yiyecek yer de bunun üzerine Allah'a hamd eder;bir içecek içer de bunun üzerine Allah'a hamd eder."(muslim )

Yaptığın duanın kabul olmasını ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"ezan ile kamet arasında yapılan dua red olunmaz."(ebu davud )

Bütün bir yıl boyunca oruç tutmuş gibi bir ecrin sahibi olmak ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"her aydan üç gün oruç tutmak,bütün bir yılı oruçla geçirmek gibidir."(buhari ve muslim)

Dağlar kadar büyük ecir sahibi olmak ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"her kim bir cenaze namazı kılarsa ona bir kırat ecir vardır.Her kim de cenaze namazını kılar sonra da o cenazenin defnedilmesine iştirak ederse ona iki kırat ecir vardır."
Denildi ki;"iki kırat nedir?"
Rasulullah sav dedi ki;"iki büyük dağ gibidir."(buhari / muslim )

Cennet'te Rasulullah sav ile beraber olmak ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"ben ve yetime kefil olan(ihtiyaçlarını temin eden) kişi Cennet'te şöyle olacağız."sonra işaret parmagı ile orta parmağını gösterdi.
(bu hadisi buhari rivayet etmistir.)

Allah yolunda cihad eden yada sürekli oruç tutan yada sürekli namaz kılan bir kişinin ulaştığı ecir gibi bir ecrin sahibi olmak ister misin?

Rasulullah sav şöyle buyurdu;"dullarin ve miskinlerin yardımına koşan, Allah yolunda cihad eden mucahid gibidir.(ravi,ve de şöyle dediğini sanıyorum, dedi)
"hiç kesilmeden namaz kılan,ve hiç ara vermeden oruç tutan gibidir."(bu hadisi buhari ve muslim rivayet etmistir.)



Rasulullah sav'in bizzat kendisinin sana cenneti garanti etmesini ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"Her kim bana, iki yanağı ile iki bacağı arasındakini garanti ederse,ben de ona cenneti garanti ederim."(bu hadisi buhari ve muslim rivayet etmistir.)

Öldükten sonra da amellerinin kesilmemesini ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"insan öldükten sonra amelleri kesilir,ancak şu üç kişi hariç; sadakai cariye bırakan,faydanılan bir ilim bırakan,kendisine dua eden salih bir evlad bırakan."(bu hadisi muslim rivayet etmistir.)

Cennet'in hazinelerinden bir hazine ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"la havle vela kuvvete illa billah."deyin.(bu hadisi buhari ve muslim rivayet etmistir.)

Bütün bir gece boyunca namaz kılmış gibi ecir sahibi olmak ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu:"her kim yatsı namazını cemaatle kılarsa , gecenin yarısını namazla geçirmiş gibidir ve her kim sabah namazını cemaatle kılarsa gecenin tamamını namazla geçirmiş gibidir."(bu hadisi muslim rivayet etmistir.)

Bir dakikada Kuran'ın üçte birini okumuş olmak ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"kul huvallahu ehad suresi,kuran'ın üçte birine denktir."(bu hadisi muslim rivayet etmistir.)

Hasenatlarının Mizan'da ağır gelmesini ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"iki kelime vardır ki, Rahman'a sevimli, dilde hafif,Mizan'da ağırdır;subhanallahi ve bihamdihi subhanallahil azim."(bu hadisi buhari rivayet etmistir.)

Rızkının geniş ve ömrünün uzun olmasını ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"her kim rızkının geniş ve ömrünün uzun olmasını isterse akrabalarını ziyaret etsin."(bu hadisi buhari rivayet etmistir.)

Allah'ın cc seninle karşılaşmayı istemesini ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"her kim Allah cc ile karşılaşmayı isterse,Allah  cc da onunla karşılaşmayı ister."(bu hadisi buhari rivayet etmistir.)

Allah'ın cc seni korumasını ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"kim sabah namazını kılarsa Allah'ın koruması altındadır."(bu hadisi muslim rivayet etmistir.)


Çok fazla da olsa günahlarının bağışlanmasını ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"her kim günde yüz defa,subhanallahi ve bihamdihi,derse,onun günahları denizin köpükleri kadar çok da olsa bağışlanır."(bu hadisi buhari ve muslim rivayet etmistir.)

Seninle cehennemin arasının, yetmiş yıllık yol mesafesi kadar uzaklaştırılmasını ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"kim Allah yolunda(Allah rızası için)bir gün oruç tutarsa,Allah cc onun yüzünü Cehennem'den yetmis yıllık yol mesafesi kadar uzaklaştırır."(bu hadisi buhari rivayet etmistir.)

Allah'ın cc senin üzerine salat ve selam eylemesini ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"her kim benim üzerime bir salatu selam eylerse,Allah cc onun üzerine on defa salatu selam eyler."(bu hadisi muslim rivayet etmistir.)

Allah'ın seni yükseltmesini ister misin?
Rasulullah sav şöyle buyurdu;"kim Allah cc için tevazu ederse, Allah muhakkak onu yükseltir."(bu hadisi muslim rivayet etmistir)

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

21 Haziran 2013 Cuma

69.ÇOK GÜZEL DUALAR BULDUM (3)

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”
Bismillahirrahmanirrahim

Allah’ım benim,ailemin ve tüm müminlerin imanını,itikadını,kalbini,ahlakını,dünyalık ,ahiretlik tüm işlerini Sana emanet ediyorum.Onları koruyacak olan Sensin.El Hafız isminle koru ve El Hakem isminle bizim hakkımızdaki kararları Sen ver,bizi nefsimize bırakma.Bizim layık olduğumuzu değil Senin layık gördüğünü ver bize.

Allah’ım bize Peygamberimizin sav kulluğu gibi bir kulluk,imanı gibi bir iman,ibadeti gibi bir ibadet nasip et ve öyle razı ve hoşnut ol ki bizden tüm müminler cennetinin 8 kapısından da girelim.

Allah’ım kimler doğru yolda ise,Senin rızan kimlerleyse,bana ,aileme ve tüm müminlere onları sevmeyi,onlarla beraber olmayı nasip et.Dinimi doğru öğrenmek istiyorum.Razı olduğun ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarını okuyup,doğru olarak anlamayı ve amel etmeyi nasip et.

Ey büyük Allah’ım kalpleri iyiden kötüye,kötüden iyiye çeviren ancak Sensin.Kalbimizi dininde sabit kıl,dininden döndürme,müslümanlıktan ayırma.

Bizleri hayatta bıraktığın sürece günahları terkettirmekle bize merhamet eyle.

Allah’ım Hakkı (doğruyu) hak olarak göster ve Hakka tabi olarak yaşamakla bizi rızıklandır.Bize batılı (yanlışı) batıl olarak göster ve ondan kaçınmakla bizi rızıklandır ve eşyanın hakikatını olduğu gibi göster.

Allah’ım Senden rahmetine sebep olacak şeyleri,mağfiretine sebep olacak iradeni,her türlü günahtan kurtuluşu ,her türlü iyiliği elde etmeyi,cennete kavuşmayı,cehennem ateşinden kurtulmayı diliyorum.

Allah’ım bana bağışlamayacağın bir günah,ferahlık vermeyeceğin bir sıkıntı,ödettirmeyeceğin bir borç,yerine getiremeyeceğim dünya ve ahiret ihtiyaçlarından herhangi bir ihtiyaç bırakma.

Ey Allah’ım!Sen kudretli bir Meliksin,ne istersen o olur.Şu anda içinde bulunduğum durumda beni başarılı kıl.Dünya ve ahirette bana mutluluk ver.Hayat ve ölüm fitnesinden koru ve korktuğumuz şeylerden bizi emin eyle.Ey gizli lutufta bulunan Allah’ım !Allah’ın rahmeti seyyidimiz Muhammed sav üzerine,ailesine ve ashabına olsun.Hamd alemlerin Rabbi Allah’adır.

Allah’ım bize keder ve dert verme,bizi koru;bizden yardımını esirgeme.

Allah’ım gizlediğim şeylerimi açığa vurduklarımdan daha hayırlı eyle.Açığa vurduklarımı da güzel eyle.Allah’ım ben katı bir insanım beni yumuşat.Cimriyim cömert yap.Zayıf biriyim bana kuvvet ihsan eyle.Sana karşı kusur işlemeden,kulluk vazifemi ihmal etmeden ruhumu kabzet.Gaflet içinde olduğum halde beni öldürmenden,beni gaflet içinde bırakmaktan ve gafillerden kılmandan Sana sığınırım.

Allahım! Kelimetullahı ve kelimetülhakkı dünyanın her yerinde bir kez daha i’lâ buyur. Bizim ve dünyanın her köşesindeki bütün kullarının kalblerini imana, İslam’a, Kur’ân’a ve iman hizmetine aç ve bizi bu vazifede istihdam buyur. Gökte ve yerdeki kulların arasında bizim için sevgi ve hüsnükabul vaz’et. Bizi muhlis, muhlas, müttaki, vera’ sahibi, zâhid, kurbiyete mazhar, Rabbinden hoşnut ve Rabbi kendisinden hoşnut, Seni seven ve nezdinde sevilen, huşû sahibi, mütevazi, Kur’ân ahlâkıyla ahlâklanmış kullarından eyle. Efendimiz Hazreti Muhammed’e, âline ve bütün ashabına da salât ü selâm eyle! Âmîn! Sonsuz defa âmîn!

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

19 Haziran 2013 Çarşamba

68.HER ZAMAN HAMD

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

Hamd, yani elhamdülillah demek, namazda vacib,
her duadan önce ve yiyip içtikten sonra sünnettir.
Her hatırladıkça söylemek mubahtır.
Pis yerlerde söylemek mekruh,
haram yedikten, içtikten sonra söylemek, haramdır ve hatta küfre sebep olur. (Redd-ül Muhtar 1/6)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir kul, Allahü teâlânın verdiği nimet için Elhamdülillah derse, nimetin şükrünü eda etmiş olur. İki defa söylerse sevabı artar. Üç defa söylerse günahları mağfiret olur.) [Beyheki] (Demekki bundan sonra hamd ederken 3 defa söylemeye çalışalım ki bu ecirleri alalım inşallah.)

İmam-ı Mücahid hazretleri Nahl suresinin, (Onlar, Allah’ın nimetini bilip itiraf ederler. Sonra da onu inkâr ederler) mealindeki 83. âyet-i kerimesini, (Onlar, nimetlerin Allah’tan olduğunu bilirler. Fakat, "Bu nimetleri biz kazandık veya bize miras kaldı" diyerek nankörlük eder) diye tefsir etmiştir.

İnsan, bir hasta veya sakat görünce, kendisinin böyle bir derde müptela olmadığı için şükretmelidir! (Burada dikkat ederseniz iki taraflı imtihan var.Hasta veya sakat kişi sıkıntısıyla imtihanda,sağlıklı olan da verilen nimetle imtihanda.Biri hamd edecek diğeri şükür veya hamd.)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Bir kimse, hasta, sakat birini görünce, "Allahü teâlâya hamdolsun ki beni böyle etmedi. Bundan ve daha başka dertlilerden üstün kıldı" derse, nimetin şükrü olur.) [Beyheki]

Nimete şükredince, hem eldeki nimet yok olmaktan kurtulur, hem de yeni nimetlerin ele geçmesine sebep olur.

Hadis-i şerifte, (Az veya çok bir nimete kavuşan, "Elhamdülillah" derse, Allahü teâlâ, o kimseye bu nimetten daha iyisini verir) buyuruldu.

Şükredenden Allahü teâlâ razı olur.

Hadis-i şerifte, (Yiyip içtikten sonra "Elhamdülillah" diyenden Allahü teâlâ razı olur) buyuruldu.

Allahü teâlânın başta iman nimeti olmak üzere verdiği sayısız nimetlere her zaman şükretmek, hamd etmek gerekir.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(İnsanların en efdali, çok hamd edenlerdir.) [Taberani]

Âyet-i kerimelerde de buyuruluyor ki:

(Bana şükredin, nankörlük etmeyin!) [Bakara 152]

[Nankörlük, şükretmemek, nimetleri Allahü teâlâdan bilmemek demektir.]

(Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.) [İbrahim 7]

ŞÜKÜR ANCAK NİMETE YAPILIR.HAMD İSE HEM NİMETE HEM MÜSİBETE.YANİ BİR SIKINTI ANINDA ‘Buna da şükür ‘ demek yerine (çünkü bu durumdan hoşnudum devam edebilir demek oluyor) “HAMDOLSUN veya ELHAMDÜLİLLAH” (Rabbimden geldi, razıyım) DEMEK LAZIMDIR.


Dinimiz İslam

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

11 Haziran 2013 Salı

65.KÜÇÜK NOTLARIM(4) uzlet-halvet-selamet-hikmet


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim


Bismillahirrahmanirrahim

FARKLI KONULAR

*6 aşamayı geçmeden Hakk’a yakınlık derecesine ulaşamazsın:

1.aşama azalarını dinin haram kıldığı şeylerden uzak tutmaktır,

2.aşama nefsi alışıp sevdiği kötü adetlerinden kesmektir,

3.aşama kalbi beşeriyet halinin karanlık ve perdelerinden kurtarmaktır,

4.aşama sırrı,tabiatın kötülük ve bulanıklığından temizlemektir,

5.aşama ruhu,hissi perde ve engellerden kurtarmaktır,

6.aşama aklı,boş hayal ve vehimlerden kesip kurtarmaktır.

*Uzlet(yalnızlık , halktan uzak kalmak) 2 çeşittir:

Biri farz diğeri fazilettir.

Farz olan, kötü işlerden ve kötülüğe bulaşmış insanlardan uzaklaşmaktır.

Fazilet olan, boş işlerden ve boş işlerle uğraşan kimselerden uzaklaşmaktır.

*Halvet,uzletten ayrı bir şeydir.Halvet,yabancılardan ayrı kalmaktır.Uzlet ise,nefisten ve nefsin davet ettiği Allah’tan cc uzaklaştıran şeylerden uzaklaşmaktır.

*Selamet ,10 parçadır.9’u susmakta biri de halktan ayrı kalmaktadır.

*Hikmet ,10 parçadır.9’u insanın kendisini ilgilendirmeyen konularda sükut etmesinde kalan biri de insanlardan uzak kalmasındadır.

Asıl olan halvettir(insanlardan ayrılmak),halkın arasına da ihtiyaç kadar karışmaktır;karıştığında da sükuta sarılmaktır.

*Sizden biriniz hoşuna giden bir rüya görünce o Allah’tandır.Allah’a cc hamdetsin ve onu sevdiği kimselere anlatsın.Hoşlanmadığı bir rüya görürse muhakkak o şeytandandır.Onun şerrinden Allah’a cc sığınsın.Onu hiç kimseye anlatmasın.Bu şekilde o rüya ona zarar veremez.Sol tarafına 3 kere tükürsün ve 3 kere Eüzü Besmele çeksin.

*Bir hal yaşadığında veya rüya gördüğünde şeytani mi Rahmani mi olduğunu anlamak için ‘Bismillahirrahmanirrahim.Ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyül azim’ diye dua et.O ilham şeytani ise kesilir,Rahmani ise devam eder.

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

6 Haziran 2013 Perşembe

GELİN BUGÜN TÜM KUL HAKLARIMIZI HELAL EDELİM...

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim
Bismillahirrahmanirrahim


Kıyamet günü insanlar hesaba çekilirken, bir münadi üç defa "Allah’tan alacağı olanlar, kalksın ve Cennete girsin" diye seslenir. Bunu duyanlar, "Allah’tan alacaklı olanlar kimler ki?" derler. "İnsanları affedenlerdir" denir. Bunun üzerine binlerce kişi ayağa kalkar, sorgusuz sualsiz Cennete girerler.) [Taberani]

Kul hakkını ancak kul affeder. Buna göre, daha dünyada iken bu hakkı telafi etmenin yolunu bulmak gerekir. Şayet bulamaz isek, ahirete kalmış olur ki, bu durum daha tehlikelidir. Şayet üzerimizde kul hakkı olan adam ölmüş ise, varislerine bu hakkı vermek gerekir.

Ancak günahlarına tövbe edip hakkını yediği kimselerle helalleşmek istediği halde onlara ulaşamıyor ya da bulamıyorsa, bu durumda onların adına hayır yapmak, sadaka vermek ve onlar için dua etmek gerekir.

Şayet hakkını eda etmek zor görünen bir adamın hakkını açıktan yemiş isek, o zaman bu adama doğrudan ödemenin yolunu bulmak ya da bir vekil vasıtasıyla ona hakkını vermeye çalışmak gerekir. Şayet hakkını yediğimiz kişi, hakkını yediğimizi bilmiyor ve ona açıktan söylemek mümkün değilse, o zaman evine veya başka bir vasıtasıyla bu parayı ona ulaştırıp, durumu da bir pusulayla bildirmek gerekir. Ona açıktan isim vermeye de gerek yoktur.

İnsan şerefli bir mahluktur. Onun hürriyet, haysiyet, namus ve şeref gibi manevî hukukuna yönelik bir haksızlık kadar, canına ve malına yapılan bir tecavüz de o nisbette ağır bir mesuliyeti gerektirir.

İnsan bilerek veya bilmeyerek, farkında olarak veya olmayarak birisine haksız bir davranışta bulunmuş olabilir. Hattâ onu mağdur bir duruma düşürüp bazı haklarının elinden çıkmasına sebep olacak bir muamelede de bulunabilir. Bir fert olarak kendimizi her ne kadar çekip çevirsek, hakpereset olarak kalmaya azmetsek de, birtakım hata ve kusurlara kapılmaktan tamamiyle kurtulamıyoruz.

İnsanlık hali olan böyle bir durum karşısında ne yapmalıyız? 

"Bir defa oldu, bir daha yapmayız, keşke yapmasaydım." diyerek, iç dünyamızda hesaplaşmamız kâfi gelir mi? Yoksa meselenin telâfisine gidip de hatamızı düzelterek helallik dileyerek pişmanlığımızı mı bildiririz?

İslâmda esas itibariyle bir Allah hakkı, bir de kul hakkı vardır. Allah hakkı, her insanın Rabbine karşı yapması gereken kulluk vazifeleridir. Bu hususta yaptığı bir kusur, günah ve eksiklikten dolayı Allah'a yalvarır, tövbe istiğfar ederek affını diler.

Fakat kul hakkı öyle değildir. Onun bir tek telâfisi vardır, o da haksızlığa uğrayan, hukuku zayi olan kişiyle bizzat görüşüp özür beyan etmek, helâllik dilemekle birlikte , maddi bir kaybı varsa telâfisine gitmektir.

Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-’dan merfû olarak rivayet edildiğine göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya başka bir şey ile ilgili bir zulüm varsa, altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden önce o kimseyle helalleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır. (Hak sahibine verilir. ) Şâyet iyilikleri yoksa, kendisine zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir. »   Buhari, Mezalim, 10.

Evet, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin de tavsiyesine göre, bu durumda helâlleşmekten başka çıkar yol yoktur. O kadar ki, insan şehit bile olsa, üzerinde kul hakları varsa, Allah azze ve celle diğer günahlarını bağışladığı halde kul hakkını bağışlamamaktadır. Bunun için mesele, hak sahibinin gönlünü almada, rızasını kazanmada kalıyor. Siz, zarara uğramasına sebep olduğunuz kimseye gider, önce bir hata yaptığınızı itiraf ederek özür beyan eder, sizi affetmesini, hakkını helâl etmesini rica edersiniz. Maddi bir kaybı varsa, imkânınız nisbetinde onun razı olabileceği nisbette hakkını verirsiniz.

Böylece elinizden geleni yapmış olursunuz. Muhatabınız da sizi hoş karşılar, müsamaha ve anlayış gösterirse, mes'uliyetiniz kalkmış, hadis-i şerifte açıklandığı gibi, dünyada iken helâlleşerek âhiretteki hesaplaşma ve azaptan kurtulmuş olursunuz.

Önemli Not: 

***Kişi ne için helallik istediğini belirtmez, gizleyerek  helallik isterse helallik istediği kişi bu gizlediği durumu bilmeden hakkını helal etse bile gerçekten helal etmiş olmaz. Hesabı ahirete kalmış olur.

***Kişi ne için helallik istediğini belirtti ise helallik istenen kimse de istemeye istemeye neyi helal ettiğini bilerek sözle helal ederse artık hakkını helal etmiştir; velev ki içinden etmemiş olsun.

Bununla birlikte kişiden helallik aldık ya da almadık Rabbimize ayrıca tövbe istiğfar ederiz.

Pişmanlık tövbenin ilk şartıdır. Nitekim Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, önemine binaen,

“Tövbe pişmanlıktır!..” (İbn Mâce, Zühd 30; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/376, 423)

buyurmuştur. Pişmanlık tövbenin kendisidir. Pişmanlık olmadan tövbe yapılamaz.

Şunu unutmayalım ki günahlardan duyulan pişmanlık, aslında tövbenin kendisidir. Bu konuda,

“Günahından tövbe eden hiç günah işlememiş gibi olur.” (İbn Mace, Zühd 30)

mealindeki hadis-i şeriflerin sırrıyla Allah katında da rahata kavuşmuş olursunuz.

Bir insan tövbesinin kabul olduğunu, günahtan kurtulduğunu nasıl anlar, nasıl fark eder, bu hal nasıl bilinir?

Cevabını Peygamber Efendimizden sallallahu aleyhi ve sellem öğrenelim:

"Bir günah işledikten sonra tövbe edip iyilik işleyen kimse, üzerine çok dar bir zırh giyinen bir adama benzer. Günahtan sonra bir iyilik yaparsa zırhın halkalarından biri çözülür. Bir iyilik daha işlerse öbür halka da çözülür. Yapılan iyiliklerin sonunda zırh yere düşer."  (et-Tergîb ve't-Terhîb, 4:97).

Gerek Rabbine karşı bir günah işleyen, gerekse bir insana haksız bir davranışta bulunan bir kimse, o günah ve hatanın akabinde pişmanlık duyarak sevaplı ameller işler, Kur'ân ve imana yönelik hizmetlerini ve çalışmalarını arttırırsa günah zırhının düğmeleri teker teker çözülür, kısa zamanda o günahlardan kurtulur. Artık bundan sonra bir vicdan azabı çekmesine, huzursuz olup üzüntüye kapılmasına gerek kalmaz. Çünkü o bir kul olarak hâlis bir niyet ve ihlâsla elinden geleni yapmış sayılır.

Bu arada şu mealdeki âyet-i kerimeyi de unutmayalım:

"Ey kendi nefislerine karşı haddi aşan, günahlarla kendi nefsine kötülük eden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Muhakkak Allah günahları affeder. O Gafur ve Rahimdir." Zümer, 39/53.

Peki bize haksızlık eden herkese hakkımızı helal etsek bize ne kazandırır?

Hakkını helal etmek bir fazilettir. Kişi kendi hukukuna karşı yapılan tecavüzleri dilerse affedebilir. Mümin kardeşinden gördüğü bir kötülüğe karşı, misliyle yahut daha fazlasıyla mukabele etmeyip af yolunu tutanlar, bunun büyük ücretini ahirette mutlaka görürler.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin güzel ahlâkından birisi de, affedici ve bağışlayıcı olmasıdır. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem kendi yakınlarına ve sahabîlerine devamlı hoşgörülü olduğu gibi, düşmanlarını da, özellikle onlar güçsüz bulundukları ve teslim oldukları zaman bağışlamış, suçlarını affetmiş, sonunda da pekçoğunun iman etmesine vesile olmuştur.

Hz. Aişe radıyallahu anha validemizin de buyurduğu gibi, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem yaratılışı icabı, kendisine kötülük edene kötülükle karşılık vermez; affeder ve intikam almaya da yanaşmazdı.

Bu üstün vasıflardır ki, düşmanları tarafından bile takdir edilmiş, sevilmiş ve sevgisini onların kalbine de ulaştırarak, ebedî kurtuluşlarına vesile olmuştur.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem savaş dışında, düşmanlarından kendine sığınan, teslim olan ve bağışlanmayı dileyenleri yüz üstü çevirmemiştir. Ricalarını kabul ederek affetmiştir.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem kalabalık ordusuyla Mekke'nin fethi için yola çıktığı, Mekke'ye yaklaştığı ve şehre girdiği sırada, düşmanlarının pekçoğu çaresiz kalarak eline düşmüş, zelil bir vaziyette önüne yığılmışlardı. Fakat Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem imkânı olduğu, gücü yettiği halde, rahmet Peygamberi olduğunu bir sefer daha göstermiş, düşmanlarım affetme büyüklüğünü ilan etmiştir.

Zaten Rabbi de kendisine böyle tavsiye etmiyor muydu?

"Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği tavsiye et, cahillerden de yüz çevir." (Araf, 7/199.)

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin Mekke'yi fethe çıkan ordusunun şehre yaklaştığını öğrenen Mekke müşriklerinin içini bir korku sardı. Mekke'nin eski reisi Ebû Süfyan yanına iki kişi daha alarak ordu hakkında bilgi edinmek istedi. Ancak yolda giderken Müslüman askerleri tarafından yakalandı. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin amcası Hz. Abbas ellerinden alarak onu Peygamberimizin sallallahu aleyhi ve sellemhuzuruna getirdi.

Ebû Süfyan, Hicretten önce Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme Mekke'de bulunduğu süre içinde her türlü işkence ve eziyeti yapmaktan geri kalmamıştı. Medine'ye hicretinden sonra da onu rahat bırakmadı. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme karşı yapılan bütün düşmanca hareketlerin başında o bulunuyordu.

Kureyş'in başına geçerek müşrikleri devamlı Müslümanların aleyhine geçiriyor, ordu kurarak savaşa hazırlıyordu. Uhud ve Hendek savaşlarında müşrik ordusunda başkumandandı. Bu savaşlarda pekçok Müslümanın kanını dökmüştü.

İşte böyle bir müşrik reisi Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin karargâhına getirildi. Bir gece bekledikten sonra da İslâmı kabul etti. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem kendisine yaraşan büyüklüğü gösterdi. Onu affetti. Bununla da kalmayarak, ona bazı imtiyazlar verdi."Ebû Süfyan'ın evine kim girerse güvendedir." dedi.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin affı sayesinde baş düşman, dostlar sınıfına geçti.

Peygamber ordusu Mekke'ye girince, İslâm safına giren pekçok insan bulunuyordu. Ebû Süfyan'ın hanımı Hind de Kureyş kadınlarıyla birlikte yüzü örtülü olarak Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin huzuruna geldi. Müslüman olarak affını diledi. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem onu tanımıştı; fakat belli etmedi. Yaptıklarını hiç yüzüne vurmadan affetti.

O Hind ki, Uhud Savaşında Kureyş kadınlarıyla birlikte def çalıp şarkı söyleyerek müşrikleri savaşa kızıştıranların başında geliyordu.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin sevgili amcası Hz. Hamza radıyallahu anh şehit düşünce, onu parça parça etmiş, kin ve ihtirasını yenemeyerek ciğerini çıkarıp dişlemişti.

Bu hali gören Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin içi parçalanmıştı. Fakat onun affı her zaman üstün geldi. En azılı can düşmanını bile, iman ettiği için affetti. Bu esnada nefreti sevgiye dönüşen Hind, "Bugün senin meclisinden daha sevimli bir meclis görmüyorum." diyerek takdirini gizleyememişti.

Hz. Hamza radıyallahu anh'nın katili Vahşi de Mekke'den kaçarak bir müddet kabileler arasında gizlendi. Fakat emin bir yer bulamıyordu.

Sonunda birisi kendisine "Sen kendin için en güvenli yeri ancak onun yanında bulabilirsin; git, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'tan af dile." dedi.

Vahşi çekinerek ve sıkılarak Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in huzuruna girdi. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Vahşi'yi görür görmez başını yere eğdi. Ona bakamıyordu. O anda amcasını hatırlamıştı. Hz. Hamza radıyallahu anh'ın al kanlar içinde bulunan başı gözünün önüne geldi. Mübarek gözlerinden yaşlar boşandı. Katil, karşısındaydı. Kısas yapabilirdi. Kimse de bir şey diyemezdi. Fakat o yine büyüklük göstererek Vahşi'yi affetti. Fakat bir daha gözüne görünmemesini söyledi. Çünkü her gördükçe gözünün önüne Hz. Hamza radıyallahu anh geliyor, içi yanıyordu.

Ebû Cehil ve oğlu İkrime, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemi her seferinde sıkıntıya sokan, ona eziyet vermek için elinden geleni yapan iki din düşmanıydı. Ebû Cehil, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Kabe'de namaz kılarken üzerine deve işkembesi atan, arkasına geçip hücum ederek abasıyla boğmak isteyen, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemi öldürmek için tuzaklar kuran, Müslümanlardan gelen bütün barış tekliflerini reddederek Bedir Savaşını körükleyen azılı bir düşmandı. Oğlu İkrime de babasıyla birlikte hareket ediyor, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme düşmanlıkta önde gidiyordu.

İslâm ordusu Mekke'ye girince İkrime korkusundan Yemen'e kaçtı. Fakat hanımı Müslüman olmuştu. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin büyüklüğünü tanıyor, bağışladığı insanları yakından görüyordu. Kölesini yanına alarak kocasının peşine düştü. Yemen'de buldu. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'den kendisini affedeceği hususunda teminat aldığını söyledi.

Medine'ye geldiler. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem İkrime'nin geldiğini duyunca onu karşılamak için çıktı. Öyle acele etti ki, sırtından hırkası bile yere düşmüştü. Onu güleryüzle karşıladı. "Merhaba ey süvari muhacir." diyerek kucakladı ve iltifatta bulundu.

İman eden İkrime, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme yaptıklarından dolayı mahcuptu. Fakat rahmet Peygamberi, Müslüman olan İkrime'ye şöyle dua etti:

"Allah'ım, İkrime'nin bana yaptığı bütün kötülükleri, Senin nurunu söndürmek için attığı her adımı affet. Yüzüme karşı ve gıyabımda söylediği sözleri de affet."

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin affı en azılı bir düşmanını bile kuşatmıştı. Affın şartı pişmanlık, Allah’ın emirlerine itaat etmek ve haramlardan kaçınmaktır.

Hebbar bin Esved, gözü dönmüş bir Peygamber düşmanıydı. Her fırsatta Müslümanlara eziyet etmekten zevk duyuyordu. Pekçok Müslümanın canına kıymıştı. Bununla kalmamış, hicret esnasında Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin kızı Zeyneb'i devesinden iterek düşürmüştü. Hamile bulunan Hz. Zeynep radıyallahu anh çocuğunu düşürdü. Bir müddet sonra da bu hastalıktan vefat etti. Böylece Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem kan düşmanı da olmuştu.

Mekke'nin fethi günü Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem onun kanını helal kılmıştı. Görüldüğü yerde öldürülecekti.

Hebbar çok korkuyordu. İran'a kaçmayı düşündü. Fakat daha sonra bundan vazgeçti. Akıllı davranarak Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin huzuruna gitti. Ona iltica etti.

"Ya Resulallah, önce İran'a kaçmayı kararlaştırdım. Fakat sizin büyük affınızı, benzersiz müsamahanızı düşünerek işte huzurunuza geldim. Yaptığım bütün suçlarımı itiraf ediyorum. Sizden af diliyorum." dedi.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem af kapısını ona da açtı. Samimi itirafları üzerine Hebbar'ı bağışladı.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem kendisine yapılan tüm kötülükleri, haksızları affetmişken, Rabbimiz azze ve celle bir tevbeyle bizi affediyorken biz nasıl başka türlü davranabiliriz ki. Hayatımız boyunca o güzel ahlaklı Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e benzemeye çalışmıyor muyuz?Belki hiçbir amelimizle değilde sadece bu amelimizle Rabbimiz azze ve celle'nin rızasını kazanacağız...

Gelin şimdi nefsimizle cihad yapıp bize zulmeden, haksızlık yapan herkese hakkımızı helal edelim; 

Biz edelim ve umalım ki Yaradan’ımız da bizi Gaffar ve Gafur isimleriyle affetsin.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR