Duhâ gibi İnşirâh sûresi de Hz. Peygamber’in tebliğin ilk dönemlerinde mâruz kaldığı sıkıntılar karşısında kendisini teselli etmek amacıyla indirilmiştir. Sûrenin nüzûl sebebi olarak fakirliklerinden dolayı putperestler tarafından aşağılanan müslümanların teselli edilmesi de gösterilmektedir (Süyûtî, s. 213).
Sûrenin başında Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e, “Senin göğsünü açmadık mı?” şeklinde hitap edilerek kendisine sıkıntı veren ağır yükün üzerinden kaldırıldığı bildirilir. Daha sonra şanının yüceltildiği vurgulanıp her güçlükle birlikte bir kolaylığın bulunduğu iki defa zikredilir. Sonunda ise Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve selleme boş kaldığı zamanlarda çaba sarfetmesi ve rabbine yönelmesi emredilir.
İlk âyetin yorumuyla ilgili olarak iki farklı görüş nakledilmektedir. Bunlardan birine göre âyet, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in çocukluk döneminde (Müslim, “Îmân”, 261) veya mi‘racın meydana geldiği gece (Buhârî, “Menâḳıbü’l-enṣâr”, 42; Müslim, “Îmân”, 263) Cebrâil tarafından göğsünün yarılarak kalbinin çıkarılmasına, zemzem suyu ile yıkandıktan sonra ilim ve hikmetle doldurularak tekrar yerine konulmasına işaret etmektedir (bk. ŞAKK-ı SADR). Müfessirler arasında yaygın kabul gören ikinci görüş ise âyetin cismanî bir müdahaleyi değil Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ruhunun ilim ve hikmetle zenginleştirildiğini, üzüntü ve sıkıntısı giderilerek kalbine ferahlık verildiğini ifade etmektedir. İbn Abbas’ın da âyeti, “Biz senin göğsünü İslâm’a açtık” şeklinde tefsir ettiği bildirilmiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 94). En‘âm sûresinde (6/125), “Allah, hidayetini dilediği kimsenin göğsünü İslâm için açar” ve Zümer sûresinde (39/22), “Allah’ın İslâm için göğsüne genişlik verdiği kimse rabbi tarafından hidayet nuru üzerinde değil midir?” buyurulması da bu yorumu desteklemektedir.
İnşirâh sûresinin, “Senin üzerinden ağır bir yükü kaldırdık” meâlindeki âyetiyle, peygamberlikten önce veya peygamberliğin ilk dönemlerinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ı çok üzen ve tahammülü güç olan zorlukların kaldırılması kastedilmiştir. Âyetteki vizr kelimesinin “ağır günah” mânasında olduğunu, dolayısıyla burada Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in günahlarının bağışlanmasının kastedildiğini söyleyenler bulunmakla birlikte ağırlığı özellikle vurgulanmış olan bir günahın Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’le irtibatlandırılması uzak bir ihtimal olarak görünmektedir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bu âyet nâzil olunca, “Bir zorluk iki kolaylığa asla üstün gelemez” dediği rivayet edilmektedir (Hâkim, II, 528). Âyette güçlükle beraber kolaylığın bulunacağına iki defa vurgu yapılması bir yandan Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in, karşılaşacağı şiddetli engelleme ve zorlukların rahatlama ile sonuçlanacağına kesin olarak güvenmesini sağlamayı amaçlamakta, öte yandan müminlere mâruz kalacakları sıkıntı ve haksızlıklar karşısında yılgınlığa düşmemelerini, Allah Teala’ya daima güvenmelerini, iyimserliklerini koruyup güzel günler için çalışmalarını telkin etmektedir. Nihayet sûrenin sonunda Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şahsında bütün müminlerden Allah’a bağlılıklarını sürdürmeleri istenmektedir.
İnşirâh sûresinin faziletiyle ilgili olarak, “Kim Elem neşrah sûresini okursa âdeta üzüntülü olduğum sırada yanıma gelip beni rahatlatmış sayılır” meâlinde bir hadis rivayet edilmişse de (Zemahşerî, III, 222) bu rivayet muteber sayılmamıştır. Türkçe’deki, “Elif demeden ‘fergab’a çıkılmaz” deyiminde bu sûrenin son kelimesine işaret vardır. Son devir Osmanlı âlimlerinden Edirne müftüsü Fevzi Efendi Ḳudsiyyü’l-feraḥ fî tefsîri sûreti Elem neşraḥ (İstanbul, ts.) adıyla bir eser kaleme almıştır.
Müellif: M. KÂMİL YAŞAROĞLU
https://islamansiklopedisi.org.tr/insirah-suresi
BİBLİYOGRAFYA
Buhârî, “Tefsîr”, 94, “Menâḳıbü’l-enṣâr”, 42.
Müslim, “Îmân”, 261, 263.
Taberî, Câmiʿu’l-beyân, XXX, 150-152.
Hâkim, el-Müstedrek, II, 528.
Zemahşerî, el-Keşşâf (Beyrut), III, 222.
İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, IX, 162-167.
Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, XXXII, 2-7.
Aynî, ʿUmdetü’l-ḳārî, Kahire 1392/1972, XVI, 165-166.
Süyûtî, Lübâbü’n-nuḳūl fî esbâbi’n-nüzûl, Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), s. 213.
Âlûsî, Rûḥu’l-meʿânî, XXX, 165-172.
İbn Âşûr, et-Taḥrîr ve’t-tenvîr, Tunus 1984, XXX, 407-418.
Elmalılı, Hak Dini, VIII, 5911-5926.
“el-İnşirâḥ”, UDMİ, III, 410-411.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.