7 Şubat 2017 Salı

RAHMET KAPISININ ANAHTARI

Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabb'il âlemin. Ve sallallahu ve selleme ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmaîn.


Allah-u Teala buyuruyor:

“Kullarım, sana Beni sorarlarsa, Ben onlara pek yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin duasına karşılık veririm…”
-Bakara Suresi,186.ayet-

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: :

"Aziz ve celîl olan Rabbimiz her gece, gecenin son üçte biri kaldığında en aşağı semâya nüzul edip: "Bana dua eden yok mu, duasını kabul edeyim? Benden isteyen bir kimse yok mu, ona istediğini vereyim? Benden af dileyen yok mu, onu affedeyim.." der." -Buhârî, Teheccüd 14-

Dua; inanma, dayanma ve isteme ihtiyacı içerisinde bulunan insanı; rahmeti sınırsız, mutlak kudret sahibi olan Allah’a bağlayan, manevi bir bağdır.

Dünyada yaratılan her şey Allah’a muhtaçtır ve O’na kulluk etmekle yükümlüdür. Allah’a kulluğumuzun en önemli göstergelerinden biri de duadır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin buyurduğu gibi “dua bizzat ibadettir”. Dua, insanın Allah’ın yüceliği karşısında acziyetini itiraf etmesi ve O’nun lütuf ve ihsanını istemesidir.

KUL NEDEN DUA EDER?

1. Dua, İlâhî Bir Emirdir

Allah-u Teala yarattığı kullarının Kendisine dua etmesini istemiştir ; çünkü dua etmek yaratılmanın gereklerindendir.

Dua etmek, ayet ve hadislerde övülmüş ve teşvik edilmiştir.

“Rabbinize yalvara yakara ve sessizce dua edin...” -Arâf Suresi, 55.ayet-

“.. Allah'a hem korku hem de ümitle dua edin..” 
-Arâf Suresi, 56. ayet-

“ De ki: "Eğer duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin ki?”
 -Furkân Suresi, 77.ayet- 

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

“Ey Allah kulları! Size dua etmenizi tavsiye ederim.”
 -Hâkim, De’avât, I, 493; Tirmizî, De’avât, 102-

“Dua etmekte aciz olmayın çünkü dua eden hiçbir insan helâk olmaz.” -İbn Hıbbân, Ed’ıye, No:871; Hâkim, De’avât, I, 494-

Dua eden kimse, Allah ve Peygamberin emrine uymuş, ibadet etmiş, Allah’ı anmış ve sevgisini kazanmış olur. Nitekim Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın fazlından isteyin çünkü Allah kendisinden bir şey istenmesini sever. En faziletli ibadet dua edip bir sıkıntının kalkmasını beklemektir.”
 -Tirmizî, De’avât, 116-

2. Dua, Bir İbadettir

Dua, tıpkı namaz, oruç, hac gibi ibadet olarak yapılır. Allah-u Teala O'na yalvarışımızı görmek ister.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

“Dua, mahza ibadettir.” buyurmuş, sonra Mü’min Suresi’nin:

“Rabbiniz buyurdu ki: ‘Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler ise, perişan şekilde Cehennem'e gireceklerdir’ anlamındaki 60. ayetini okumuştur. (Tirmizî, De’avât, 1; bk. İbn Mâce, Dua, ; Ebû Davut, Salât, 358; Hâkim, De’avât, I, 491; İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 890)

3. Dua, Allah-u Teala'nın En Şerefli Gördüğü Ameldir 

“Allah katında duadan daha şerefli bir şey yoktur.”
 (Tirmizî, De’avât, 1; İbn Mâce, Dua, 1) anlamındaki hadis bunun delilidir. Çünkü dua eden kimse, Allah’ın varlığını, yüceliğini, kudretini ve kullarına yardım eden olduğunu, acziyetini ve Allah’a muhtaç olduğunu kabul ve ikrar etmiş olur.

4. Dua, Rahmet Kapılarını Açan Bir Anahtardır

Allah-u Teala kullarının ne kadar günahkar olduğuna bakmadan hepsine dua kapısını açar ve kulun günahı fazlalaştıkça ona açtığı kapıyı daha da büyütür.

“Dua, rahmet kapılarını açan bir anahtardır.”
 (Süyûtî, I, 486) anlamındaki hadis, dua eden kimsenin Allah’ın merhametine mazhar olacağını ifade etmektedir. İnsan, içinden gelerek dilek ve isteklerini Allah’a arz ettiği zaman Allah, rahmet kapılarını kuluna açar, ona yardım eder.

5. Allah, Dua Etmeyene Kızar

“Kim Allah’a dua etmezse Allah ona gazap eder.”
 (İbn Hıbbân, Zikir ve Dua, No: 890; Hâkim, De’avât, I, 491; Tirmizî, De’avât, 2; İbn Mâce, Dua, 1) anlamındaki hadis, bu gerçeği ifade etmektedir. Çünkü dua etmeyen insan; hem Allah ve Peygamber’in “dua edin” emrine uymamış hem de büyüklenmiş olmaktadır. Bu durum, “kulluk” ile bağdaşmaz ve Allah’ın gazabını celbeder.

6. Dua, Mü’minin Manevî Silahıdır

“Dua, mü’minin silahıdır, dinin direğidir, göklerin ve yerin nurudur.” -Hâkim, De’avât, No: 1812; Heysemî, Ed’ıye, 5, No: 17198- anlamındaki hadis, duanın mü’mini birtakım sıkıntı, kaza ve belalardan koruyacağını ifade etmektedir. Buradaki “silah” izafî anlamdadır. İnsan “silah” ile düşman saldırılarına karşı kendini korur. Hadiste dua da silaha benzetilmiştir. Çünkü insan dua ederek Allah’tan kendisini görünür görünmez kazalardan, belalardan ve afetlerden korunmasını ister. Eğer şartlarına uygun ve ihlâs ile dua edebilirse Allah onu korur. Böylece dua, mü’minin manevî silahı olur. Dua etmemizi emreden yüce Rabbimiz’in, Kur’an’ın ilk suresinde bize nasıl dua edeceğimizi bildirmesi, duanın önemini ortaya koymaktadır:

“Bizi sırat-ı müstakime / doğru yola ilet.” (Fatiha Suresi, 6.ayet)
İnsanın hayatındaki en değerli an, yüce Allah’a yöneldiği ve onunla baş başa kaldığı zaman dilimidir. Allah ile baş başa kalmanın en güzel vasıtası ise duadır. Dua eden insan, bütün varlığı ile Allah’a yönelir ve O’ndan isteklerde bulunur.

Kul Allah Teâlâ’dan isterken kendi küçüklüğüne göre değil O'nun büyüklüğüne göre düşünüp talebini yüksek tutmalıdır. 

Ubade ibnu’s Samit radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki:

"Cennette yüz derece vardır. Her bir derecenin diğer derece ile arası; sema ile arz arası kadar geniştir. Firdevs bunların en yukarıda olanıdır. Cennetin dört nehri buradan çıkar. Bunun üstünde Arş vardır. Allah'tan cennet istediğiniz vakit Firdevs'i isteyin." (Tirmizî, Cennet 4, (2533))

“Biriniz dua ettiği zaman istediğini çok ve büyük istesin. Çünkü Allah’a hiçbir şey büyük ve çok gelmez.” (İbn Hıbbân, Ediye, 896) buyurmuştur.

DUANIN USUL VE ADABI 

Dua, mutlaka kabul olunacak bir ibadettir. Ancak duayı Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin  yaptığı ve bildirdiği şu şartlara uygun olarak yapmak gerekmektedir: 

 1. Duaya Eûzu Besmele, Allah’a Hamd ve Peygamber’e Salât İle Başlanmalı

Dua öncesinde mümkünse abdest alıp kıbleye dönülmelidir. (İbn Mâce, Dua, 13) Her hayırlı işte olduğu gibi duaya da eûzu ve besmele çekerek, sonra Allah’a hamd ve Peygamberimiz’e salât ve selâm getirilmelidir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem duaya,
“Yücelerin yücesi ve bağışlayıcı olan Rabbimi, bütün noksanlıklardan tenzih ederim” diyerek başlamış (Ahmed, IV, 54; Hâkim, Dua, I, 498) ve

“Biriniz dua ettiği zaman, Allah’a hamd ve övgü ile başlasın, sonra Peygambere salât etsin, sonra dilediği duayı yapsın” buyurmuştur. (Tirmizî, De’avât, 66; Ebû Davud, Salât, 358)

Ömer radıyallahu anh:

“Peygambere salât getirilinceye kadar dua, yer ile gök arasında durur, hiçbir dua O’na yükselmez/kabul olmaz.” demiştir. (Tirmizî, Salât, 347) 

 2. Duadan Önce Tövbe ve İstiğfar Edilmeli

Günah işleyen, haramlardan uzak durmayan bir kulun duası kabul edilmeye lâyık değildir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin şu hadisi çok dikkat çekicidir: 

“Allah yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam, ellerini semaya kaldırarak: ‘Ya Rabbi’ ‘Ya Rabbi’ diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur?” (Müslim, Zekât, 19)

Bu sebeple mü’min duaya başlamadan önce günahlarını itiraf edip ihlâs ile Allah Teâlâ’ya tövbe etmeli ve affını dilemeli sonra dua yapmalıdır.

 3. Eller Semaya Açılmalı ve Dua Sonunda Yüze Sürülmeli 

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, dua ettiği zaman koltuk altları görünecek kadar ellerini semaya kaldırmıştır. Sahabeden Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh:

“Peygamber aleyhisselam, dua etti ve ellerini kaldırdı. Ben koltuk altlarının beyazlığını gördüm.” demiştir. (Buhârî, De’avât, 22) 

  Sahabeden Abdullah ibni Abbas radıyallahu anh, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu bildirmiştir: 

“Allah’tan bir şey istediğiniz zaman avuçlarınızın içi ile isteyin, ellerinizin tersi ile istemeyin ve ellerinizi dua sonunda yüzünüze sürün.” 
(Hâkim, De’avât, I, 536)

 Dua ederken mümkünse kıbleye dönülür (Buhârî, De’avât, 24), ellerin içi açılır, parmaklar omuz hizasına kadar başı geçmeyecek (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 878) ve koltuk altları görünecek şekilde kaldırılır, dua sonunda eller yüze sürülür. Dua esnasında gözler semaya dikilmez; çünkü Rabbimiz her yerdedir.

 Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

 “Birtakım kimseler namaz kılarken ve dua ederken gözlerini semaya kaldırmalarından ya vazgeçerler ya da gözleri kör olur.” (Müslim, Salât, 118) buyurmuştur.

 4. İhlasla ve Şuurla Yapılmalı 

Dil ile dua cümlelerini söylerken zihin başka düşüncelere dalmamalı; insan, bütün varlığı ile Allah’a yönelmeli, bilerek ve isteyerek, ihlâs ve samimiyetle dua etmelidir.

 “O ezelî hayat sahibidir. O’ndan başka ilâh yoktur; siz de sadece Allah’a yönelerek bütün samimiyetinizle O’na yalvarın. Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (Mü’min Suresi, 65. ayet)

“Biliniz ki Allah gafil bir kalpten gelen duayı kabul etmez.” (Tirmizî, De’avât, 66) anlamındaki hadis, duanın ihlaslı ve şuurlu yapılması gerektiğini ifade etmektedir.

 5. Kabul Olacağına İnanılarak Dua Edilmeli 

 Allah Teâlâ’nın güzel isimlerinden biri “Semîu’d Dua (duaları işiten / kabul eden)”dir. (Âl-i İmrân Suresi, 38. ayet) Bu sebepten mü’min dualarını Allah’ın kabul edeceğine inanarak yapmalıdır. Nitekim Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

 “Kabul edileceğine kesin bir şekilde inanarak Allah’a dua edin!” (Tirmizî, De’avât, 66; bk. Hâkim, De’avât, I, 493) tavsiyesinde bulunmuş ve:

“Dua ettiğiniz zaman, isteğinizi kesin olarak isteyin. ‘Allahım! Dilersen bana ver!’ demeyiniz. Çünkü Allah’ı zorlayacak herhangi bir güç yoktur.” (Buharî, Daavât, 21; Müslim, Zikir, 7; İbn Hıbbân, Ediye, No: 977)

 “Biriniz: ‘Allahım! Dilersen beni bağışla!’, ‘Allahım! Dilersen bana merhamet et!’ diye dua etmesin. İsteğini kesin olarak istesin. Çünkü O’na engel olacak hiç kimse yoktur.” (Ebû Davud, Salât, 358) buyurmuştur.

 6. Kısık Bir Sesle ve Yalvararak Dua Edilmeli

Bağırıp çağırarak, yüksek ses ve riya ile değil yalvararak ve kısık bir sesle dua edilmesi, Allah Teâlâ’nın ve Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin emridir:

 “Sabah akşam boyun büküp yalvara yakara, derin bir ürpertiyle ve kendin işitecek kadar bir sesle Rabbini an. Sakın gâfillerden olma!” (Arâf Suresi, 205. ayet) 

Biz nerede olursak olalım Allah celle celaluhu bizimle beraberdir. Rabbimiz, bizim kısık sesle bile olsa yaptığımız duaları duyar, hatta: “Biz insana şah damarından daha yakınız.” (Kâf Suresi, 16. ayet) anlamındaki ayette bildirildiği gibi O, bize bizden, şah damarımızdan da yakındır.

Rabbimiz, Zekeriya aleyhisselamın, “Hani o, Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı.” (Meryem Suresi, 3.ayet) şeklinde dua ettiğini bildirerek bize nasıl dua edeceğimizi haber vermektedir.

 Bu sebepten duada bağırıp çağırmak, süslü olsun ve beğenilsin diye yapmacık hareketlerde bulunmak doğru değildir. Duayı sessizce ve yalvararak yapmak, ihlasın gereğidir. Yüksek sesle yapılan duaya, riya karışabilir. Bu sebeple Hanefî âlimler, namazda Fatiha sonunda “âmin” kelimesini sessiz söylemenin daha fazîletli olduğu içtihadında bulunmuşlardır. 

 7. Israrla Dua Edilmeli

Mü’min, yüce Allah’tan isteğinde ısrarlı olmalı, “isteğim yerine gelmedi” diye duadan vazgeçmemelidir.

Abdullah ibni Mesûd radıyallahu anh, Peygamberimiz  sallallahu aleyhi ve sellemin;

 “Dua ettiği zaman üç sefer tekrar eder ve bir şey istediği zaman yine üç sefer tekrar ederdi.” demiştir. (Müslim, Cihâd, 107) 

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

“Şüphesiz ki Allah, ısrarla dua edenleri sever.” (Beyhakî, Şu’abü’l-îmân, er-Ricâ Minallah, No: 1108) anlamındaki sözleri ile ısrarla dua edeni Allahu Teâlâ’nın sevdiğini bildirmiştir. 

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem;

 “Rabbime dua ettim de kabul edilmedi, diyerek acele etmediğiniz sürece Allah dualarınızı kabul eder.” (Buhârî, Daavât,  22; Müslim, Zikir, 92) anlamındaki hadisi ile ısrarla dua edilmesini tavsiye etmiş ve:

 “Koltuk altları gözükecek kadar ellerini kaldırıp dua eden hiçbir kul yoktur ki acele etmediği sürece Allah ona istediğini vermiş olmasın.” buyurmuş, ashabın: “Ey Allah’ın elçisi! Duanın acelesi nasıl olur?” şeklindeki sorusuna: “İstedim, istedim de Allah hiçbir şey vermedi, demektir” diye cevap vermiştir. (Tirmizî, Daavât, 133)

Ebû’d-Derdâ radıyallahu anh:

 “Kim çok dua ederse onun duası daha çok kabul olur.” (Abdürrazzak, Dua, 19644) demiştir. 

Dua ettikten sonra sonucu Allah’a havale etmek gerekir. Allah, kulunun istediğini hemen verebileceği gibi daha sonra da verebilir veya kulun isteği, kendisi için hayırlı değildir, ona daha hayırlı olanı verir veya mükâfatını ahirete bırakır. (Tirmizî, De’avât, 133) 

8. Ümit ve Korku İçinde Dua Edilmeli

 İnsan, dua ederken Allah’a karşı saygı ve azabından korku içinde bulunmalı, aynı zamanda istekli ve ümitli olmalıdır. Allahu Teâlâ;

 “Yataklarından kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler. Kendilerine verdiğimiz nimetlerden başkalarına da harcarlar.” buyurmuştur. (Secde Suresi, 16.ayet) 

Bu ayette, kendilerine Allah’ın ayetleri hatırlatıldığı zaman derhal boyun eğen, secdeye kapanan, Allah’a hamd eden, O’nu noksan sıfatlarından tenzih eden ve asla kibirlenmeyen mü’minlerin, gece kalkıp korku ve ümit ile dua ettikleri (Secde Suresi,15.ayet) bildirilerek övülmektedir.

 Mü’min, ilâhî azaptan korku içinde bulunmakla birlikte yaptığı duayı Allah’ın kabul edeceği inancı ve düşüncesini taşımalıdır. Çünkü yüce Allah, Kur’an’ımızda:

 “Rahmetim her şeyi kaplamıştır.” (Arâf Suresi, 156.ayet) buyurmuştur.

 Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, mü’minlerin Allah hakkında iyi zanda bulunmalarını tavsiye etmiştir:

“Ey insanlar! Âlemlerin Rabbi hakkında iyi zanda bulunun çünkü Rab, kulunun zannı üzeredir.” (Beyhakî, Şu’abü’l-îmân, er-Ricâ Minallah, 1012)

Bir kutsi hadiste Allah celle celaluhu:

“Ben, kulumun bana olan zannı üzereyim ve beni andığı zaman ben onunla beraberim.” (Müslim, Zikir, 19) buyurmaktadır. 

Bu yüzden mü’min dua ettiği zaman, Allah Teâlâ’nın duasını kabul edeceğini ve isteğini yerine getireceğini düşünmeli ve inanmalıdır.

 9. Meşru Şeyler İstenmeli, Ölçülü Olunmalı, Aşırı Gidilmemeli

İşlenmesi ve istenmesi dinimizce günah sayılan konularda dua edilmemelidir. 
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, şöyle buyurmuştur:

“Kul, günah talep etmedikçe veya sıla-i rahmin kopmasını istemedikçe duası kabul edilmeye devam eder.” (Müslim, Zikir, 25; bk. İbn Hıbbân, Ed’ıye, 881, 976) 

 Allah Teâlâ’nın bizden yapılmamasını istediği şeyi Allah’tan istemek edep dışına çıkmak, haddi aşmaktır. Allah, aşırı gidenleri ve haddi aşanları sevmez (Bakara Suresi, 190.ayet). Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, buyurmuştur ki:

“Bazı toplumlar duada aşırı gidecekler, siz onlardan olmaktan sakının.” (Ebû Davud, Salât, 358) 

10. Sadece Sıkıntılı Zamanlarda Değil Her Zaman Dua Edilmeli

Her insan bir derde, bir sıkıntıya, bir belaya uğradığı zaman Allah Teâlâ’ya sığınır, O’na dua eder. Böyle sıkıntılı zamanlarda gönüller bütünüyle Allah’a açılır, samimiyetle ve candan dua edilir. Allah da bu duaları kabul eder. Nitekim bir hadiste Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem;

“İki dua reddedilmez veya reddedilmesi çok nadir olur: Bunlar ezan okunduğu esnada ve sıkıntı zamanlarında yapılan duadır.” (Ebû Davûd, Edeb, 41) buyurmuştur.

Ancak sadece darlıkta, sıkıntıda veya bir korku, kaza ve felâketle karşı karşıya gelindiği zaman değil varlıklı ve sağlıklı zamanlarda, huzur ve rahatlığın hüküm sürdüğü anlarda da dua edilmelidir. Kişi sıkıntıya, darlığa ve zorluğa karşı sabır ve dua ile ayakta kalmaya çalıştığı gibi nimetlere kavuşması durumunda da şükredip dua etmelidir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

“Sıkıntılı ve musibete uğradığı zamanlarda Allah’ın duasını kabul etmesini isteyen kimse, rahat zamanlarında çok dua etsin.” (Tirmizî, Daavât, 9)

Sadece sıkıntılı zamanlarda dua etmek doğru olmadığı gibi dua edip sıkıntı geçtiğinde ettiği duayı ve sıkıntılarını unutmak, iman ve ibadetten yüz çevirmek de doğru değildir. Bu hususu Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade etmektedir:

“İnsan sıkıntıya düştüğünde, Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra Rabbi ona Kendi katından bir nimet verdiğinde, önceki yalvarıp yakarışını unutur da halkı O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler koşar…” (Zümer Suresi, 8.ayet)

 11. Sadece Allah’a Dua Edilmeli

Dua, sadece Allah’a yapılmalı, araya başka aracılar sokulmamalıdır. Her namazda okuduğumuz Fatiha Suresi’nde:

“Sadece Sana ibadet eder, sadece Senden yardım dileriz.”
 diyerek bunu dile getiriyoruz. Yüce Allah, bize şah damarımızdan daha yakındır. (Kâf Suresi,16.ayet) Bu sebeple ne istersek, aracısız O’ndan istemeliyiz. Bakara Suresi’nin 186. ayetinde yüce Allah, şöyle buyurmaktadır:

“Kullarım, sana Beni sorarlarsa, Ben onlara pek yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin duasına karşılık veririm…”

Kur’an’da duanın sadece Allah’a yapılması önemle vurgulanmıştır. Allah’tan başkasına, putlara veya kendilerine mutlak nitelikler izafe edilen başka yaratıklara dua ve ibadet edilmesi Kur’an’da kesinlikle yasaklanmıştır:

“Gerçek dua ve ibadet sadece Allah'a yapılır. Onların, O'nu bırakıp tapındıkları şeyler ise kendilerine bir cevap veremez. Onların hâli, ağzına su gelsin diye iki avucunu suya doğru uzatıp bekleyen kimse gibidir. Oysa bu şekilde onun ağzına su asla gelmeyecektir. Kâfirlerin duası da işte böyle boşa gider.” (Ra’d Suresi, 14.ayet)

Bu ayette, Allah’tan başka varlıklara dua edenler kınanmakta ve Allah’tan başka varlıklara, putlara, ölülere yapılacak duaların, onlardan isteklerin boşa gideceği bildirilmektedir.

12. Dua Sonunda “Âmin”, “Duamı Kabul Et” Denilmeli, Peygamberimize Salâtü Selâm Getirilmeli ve Fatiha Suresi Okunmalı
Dua bitiminde “âmin” ve

“Ya Rabbi! Duamı kabul et.”
 (İbrâhim Suresi, 40.ayet) denilmeli, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme salât ve selâm getirilmeli ve Kur’an’ın ilk suresi olan Fatiha Suresi okunmalıdır.

“Biriniz ‘âmin’ dediği zaman gökteki bir melek de ‘âmin’ der. İkisinden biri diğerinin ‘âmin’ demesine denk gelirse geçmiş günahları bağışlanır” (Hemmâm b. Münebbih, Sahîfetü Hemmâm, No: 10) anlamındaki hadis, dua sonunda “âmin” demenin önemini ortaya koymaktadır. 

Fatiha suresinin ilk ayetlerinde Allah Teâlâ’nın nitelikleri bildirildikten sonra dua ayetleri gelmektedir:

Fatiha Suresi, sevap bakımından en büyük suredir. (Buhârî, Tefsîru’l-Kur’an, 1, V, 146) Fatiha’yı okuyan kimsenin duası kabul olur. Bir kutsî hadiste yüce Allah, şöyle buyurmuştur:

 “Fatiha’yı kendim ile kulum arasında ikiye böldüm: Yarısı benim, yarısı da kulumundur. Kulumun istediği hakkıdır, kendisine verilecektir.” 

Hadisin devamında Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

“Bir kul, ‘Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn’ dediği zaman yüce Allah; ‘Kulum bana hamdetti’ der.

 Kul; “er-Rahmâni’r-Rahîm” dediğinde yüce Allah, ‘Kulum beni övdü’ der.

 Kul, ‘Mâliki yevmi’d-dîn” dediğinde, Allah, ‘Kulum beni yüceltti, bana saygı gösterdi’ der.

 Kul, “İyyâke na’büdü ve iyyâke neste’în” dediği zaman Allah, ‘Bu benim ile kulum arasındadır (ibadet eden kuluma, yardım etmek bana aittir). Kulumun istediği verilecektir’ der.

 Kul, “İhdina’s-Sırâta’l-müstekîm, sırâta’l-lezîne en ’amte aleyhim ğayri’l-meğdûbi aleyhim ve la’d-dâllîn” dediği zaman Allah, ‘Bu dilek kula aittir, istediği verilecektir’ buyurur.” (Müslim, Salât, 38)

KABUL OLAN DUALAR 

Mü’min, usul ve adabına uygun olarak dua ettiği zaman duası kabul olur ve bunun faydasını ve etkisini dünya ve ahirette görür. Yüce Allah, ayetlerde dua edenin duasını kabul edeceğini bildirmektedir: 

 “O’ndan sizi bağışlamasını dileyin ve tövbe ederek O’na dönün. Çünkü benim Rabbim kullarına yakındır ve onların dualarını kabul eder.” (Hûd Suresi, 61.ayet) anlamındaki ayette Allah’ın “Karîb (kullarına yakın)”, “Semî’u’d Dua (duaları işiten)” ve “Mücîb (duaları kabul eden)” olduğu bildirilmektedir. 

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de:

“Allah, hayâ sahibidir, çok kerimdir. Bir insan iki elini kaldırıp kendisine dua ettiği zaman, o kalkan iki eli boş çevirmekten hayâ eder.” (Tirmizî, De’avât,118;) anlamındaki hadisi ile Allah’ın duaları kabul edeceğini beyan etmiştir.

 Dua bir ibadet ve bir zikir olduğu için dua eden mutlaka ilâhî emre uymuş, itaat etmiş ve sevap kazanmış olur. Dünya ile ilgili isteklerini yüce Allah, kulun yararına göre hemen verebileceği gibi bir müddet sonra da verebilir veya duasının karşılığı ahirete bırakılmış olabilir. 

 İnsan, Allah-u Teala'ın yaptığı işlerdeki sırları ve hikmetleri tayin edemez. Bizim sıkıntı olarak gördüğümüz ve Allah-u Teala'nın bir müddet ertelediği veya karşılığını ahirete bıraktığı işlerde öyle derin hikmetler yaratmıştır ki; bir beşer olarak bunu anlamamız mümkün değildir. O'nun yarattığı her işte mutlaka muhteşem güzellikler vardır.
Bu sebeple, bize göre sıkıntı olarak görünen bir meseledeki sırları kendi aklıyla ölçmeye kalkmaz, imanının gereği teslim olur. 

Dolayısıyla dünya hayatına yönelik talepleri karşılanmayan kişi, duam kabul edilmedi, dememelidir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, dua edene yüce Allah’ın isteğini ya dünyada hemen vereceğini veya ahirette vereceğini ya da istediği iyilik kadar kötülüğün giderileceğini bize haber vermiştir: 

“Allah’a dua eden herhangi bir insan yoktur ki duası kabul edilmiş olmasın. Günah işlemediği, yakınları ile ilişkisini kesmediği ve isteğinde acele etmediği sürece Allah ona ya dünyada istediğini hemen verir veya isteğini ahirete bırakır ya da duası nispetinde günahlarını bağışlar. Sahabe “Ey Allah’ın elçisi! Nasıl acele edilir? diye sordular. Peygamberimiz: “Kulun, Rabbime dua ettim de duama icabet etmedi, demesidir” buyurur. (Tirmizî, De’avât, 13; bk. Müslim, Dua, 92) 

Aynı hadisin Hâkim’in Müstedrek adlı eserindeki rivayetinde; üçüncü şık: 

“Ya da duası nispetinde ondan bir kötülüğü savar.” şeklindedir. (Hâkim, Daavât, I, 493) 

Kabul olan duaları üç kısımda ele alabiliriz: 
1. Bazı kimselerin yaptığı dualar,
2. Belirli zamanlarda yapılan dualar, 
3. Belirli mekânlarda yapılan dualar. 

1. Bazı Kimselerin Yaptığı Dualar

  Oruçlu Kimsenin, Âdil Devlet Başkanının ve Mazlumun Duası

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

“Üç kimsenin duası reddedilmez: İftar edinceye kadar oruçlu kimsenin, âdil devlet başkanının ve mazlumun duası. Allah, mazlumun duasını bulutların üzerine kaldırır ve o dua için sema kapılarını açar ve ‘İzzetime yemin ederim ki belli bir süre de olsa mutlaka sana yardım edeceğim.’ buyurur.” (Tirmizî, Daavât, 115,129; İbn Mâce, Siyâm, 48; bk. İbn Hıbbân, Ed’ıye, 17, 17228) 

Yolcunun ve Anne-Babanın Çocuklarına Duası

“Hiç şek ve şüphe yok ki üç kimsenin yaptığı dua kabul edilir: Anne-babanın çocuklarına yaptığı dua, yolcunun duası ve zulme uğramış kimsenin duası.” (Ebû Davud, Salât, 364; Tirmizî, Daavât, 48)

 Mü’minlerin Yüzlerine ve Gıyaplarında Birbirlerine Yaptıkları Dua 

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bir mü’minin, bir mü’min kardeşinin gıyabında yaptığı dua en çabuk kabul edilen dua olduğunu şu hadislerinde bildirmiştir: 

 “Hiç şüphesiz en süratli kabul edilen dua, bir mü’minin bir mü’mine gıyabında yaptığı duadır.” (Ebû Davud, Salât, 364; Buhârî, Edebü’l Müfred, 623)

 Hac ve Umre Yapanların Duası

 “Hacılar ve umre yapanlar Allah’ın (evininin) ziyaretçileridir. Kendisine dua ederlerse dualarına icabet eder, O’ndan bağışlanma dilerlerse onları bağışlar.” (İbn Mâce, Menâsik, 5)

 “Kim Allah için hacceder de Allah’ın rızasına uymayan kötü söz ve davranışlardan ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa (kul hakkı hariç) annesinin onu doğurduğu günkü gibi günahlarından arınmış olarak hacdan döner.” (Buhârî, Hac, 4; Nesâî, Menâsikü’l-Hac, 4; Müslim, Hac, 438; İbni Mâce, Menâsik, 1)

 Allah Yolunda Cihat Eden Gazilerin Duası

“Allah yolunda cihat eden gaziler, hac ve umre yapanlar Allah’ın elçileridir. Kendisine dua ederlerse dualarına icabet eder, O’ndan bir şey isterlerse onlara verir.” (İbn Mâce, Menasik, 5)

 Dini mübîni İslâm için cihat eden, Allah için beden ve mal varlığını ortaya koyan, gerektiğinde uykusuz ve aç kalan, düşmanla çarpışan Müslüman, bu konumda dua ettiği zaman Allah duasını kabul eder. Her Müslüman’ın kabul olan bir duası vardır. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

 “Her Müslüman’ın kabul olan bir duası vardır.” (Heysemî, Ed’ıye, 10, 17215)

 2. Belirli Zamanlarda Yapılan Dualar

Dua, her zaman ve her yerde yapılabilir. Bununla birlikte Arefe günü ve geceleri, Ramazan ayları, Cuma ve bayram gün ve geceleri, seher vakitleri, gecenin üçte ikisi, sabah ve akşam vakitleri, ezan ile kamet arasında, secdede ve namaz akabinde yapılan duaların kabul edileceği ile ilgili ayet ve hadisler vardır.

  Sabah ve Akşam Vakitleri Yapılan Dualar:

“Sabah akşam sadece Rablerinin rızasını dileyerek O'na dua ve ibadet edenleri yanından kovma. Çünkü sen onların hesabından sorumlu değilsin, onlar da senin hesabından. Öyleyse niçin onları kovup da zalimlerden olasın!” (En’âm Suresi,52.ayet) 



  İftar Vaktinde Yapılan Dualar
 Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

“Oruçlunun orucunu açarken yapacağı dua reddedilmez.” (İbn Mâce, Siyâm, 48)

Hadiste, ihlas ile yerine getirilen bir ibadetin sona erme zamanında, kulun yaptığı duanın kabul edileceği müjdelenmekte ve dolayısıyla oruç açarken dua edilmesi teşvik edilmektedir.

  Cuma Günü ve Gecelerinde Yapılan Dualar

“Cuma gününde bir saat vardır ki Müslüman o saatte namazda Allah’tan bir hayır isterse Allah ona istediğini verir.” (Buhârî, Daavât, 61) 

 Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Ali radıyallahu anha buyurmuştur ki:

 “Cuma gecesi olduğu zaman gecenin son üçte birinde kalkabilirsen (kalk ve dua et). Çünkü o vakit, (meleklerin) şahit olduğu bir zaman dilimidir. Bu vakitte yapılan dua kabul olur.” (Ebû Davûd, Dua, 115)

 Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem;

 “En faziletli günlerden biri de Cuma günüdür.” buyurmuş ve bu günde kendisine çok salâtü selâm getirilmesini istemiştir. (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 910)

  Arefe Günü Yapılan Dualar 

 “En hayırlı / kabulü şayan olan dua, Arefe günü yapılan duadır.”  (Tirmizî Dua, 8; Malik, Dua, No: 500)

  Gece Vakti Yapılan Dualar 

Şu hadisler gece vakti yapılan duaların kabul olacağını ifade etmektedir:

 “Gecede bir an vardır ki kişi ona rastlar da dünya ve ahiret için bir şey dilerse şüphesiz Allah dileğini yerine getirir. Bu an, her gecede vardır.” (Müslim, Salâtü’l Müsâfirîn, 166)

 “Yüce Rabbimiz her gece yakın semaya iner, gecenin son üçte biri kalıncaya kadar kalır ve: ‘Kim bana dua ederse ona icabet ederim, kim benden bir şey isterse ona isteğini veririm, kim benden af ve bağış dilerse onu bağışlarım.’ der.” (Buhârî, Daavât, 13; İbn Hıbbân, Ed’ıye, 919–922) 

"Gecenin sonunda yapılan dua daha faziletlidir ve kabul edilmesi daha çok umulur." (Tirmizî, Daavât, 80)

  Ezan İle Kamet Arasında Yapılan Dualar 

Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem ;

 “Ezan ile kamet arasında yapılan dua reddedilmez” buyurdu. Bunun üzerine sahabe; “Ey Allah’ın elçisi! Ne dua edelim?” diye sordular. Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah’tan dünya ve ahirette âfiyet / sağlık isteyiniz” buyurdu. (Tirmizî, Daavât, 129; bk. Ebû Davud, Salât, 35)

  Namazda, Secde Hâlinde ve Farz Namazların Akabinde Yapılan Dualar
“Kulun Rabbine en yakın olduğu an, secdede bulunduğu andır. O hâlde secde hâlinde bolca dua ediniz.”  (Müslim, Salât, 215; Ebû Davud, Salât, 152)

‘’Hangi dua kabul edilmeye daha yakındır?” diye sorulan bir soruya  Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem; ‘’Gecenin ikinci yarısında yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dua’’ diye cevap vermiştir. (Tirmizî, Daavât, 80)

  Yağmur Yağarken ve Kâbe’yi Görünce Yapılan Dua

 “Dört yerde sema kapıları açılır ve dualar kabul olur: Allah yolunda savaşmak üzere saf tutulduğunda, yağmur yağarken, namaz kılarken ve Kâbe’yi görünce.” (Heysemî, Ed’ıye, 25, 17253)

  Yunus Aleyhisselamın Duası İle Yapılan Dualar 

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ashabına: ‘Size bir şey haber vereyim mi? Sizden birine bir sıkıntı veya dünya musibetlerinden bir musibet isabet ettiği zaman, bu dua ile dua ettiği zaman o sıkıntı ve imtihan ondan giderilir.’ buyurmuş. Kendisine: ‘evet, haber ver’ denilmiş, bunun üzerine: ‘Balık sahibi Yunus’un:

لاَ اِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ

Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine'z-zâlimîn.

Allahım! Senden başka ilâh yoktur, Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum, şeklinde yaptığı duadır, buyurmuştur.” (Hâkim, Daavât, 1864)

  İsm-i A’zâm İle Yapılan Dua

“İsm-i A’zâm”, en yüce isim, demektir.

Enes bin Malik radıyallahu anh diyor ki: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bir gün mescide girdi. Bir sahabe namaz kılıyordu. Bu sahabe namazdan sonra dua etmeye başladı ve duasında şöyle diyordu:

 “Allahım! Her türlü övgü sana mahsustur. Senden başka ilâh yoktur. Sen, Mennânsın/çok nimet verensin, gökleri ve yeri yokken var edensin, celâl ve ikram sahibisin, ey yaşayan, diri, canlı, ölümsüz, ezelî ve ebedî olan; zatı ile kaim olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan ve ihtiyaçlarını üstlenen Allahım! cümleleri ile sana dua ediyor, senden talepte bulunuyorum.”

 Bu duayı işiten Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

“Bu kimse, Allah’ın İsm-i A’zâm’ı ile dua etti ki İsm-i A’zâm ile dua edildiğinde Allah bu duayı kabul eder ve bu isimle istenince Allah verir.” (Hâkim, Daavât, I, 504; Ebû Ya’lâ, Zikir ve Dua, 1124) buyurdu.

 Hadislerde Allah’ın ism-i a’zâmı olarak birden çok isim zikredilmiştir. Bu isimlerin başında lafza-i celal; sonra Rahman, Rahîm, Rab, Mennân, Ehad, Samed, Hayy, Kayyûm, Mâlikü’l-mülk, Bedî’u’s-semâvâti ve’l-erd, Zû’lcelâli ve’l-ikram, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illâ ente isimleri gelmektedir. (bk. Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 258; Tirmizî, De’avât, 65; İbn Mâce, Dua, 9; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’an, 14; Ahmed, III, 120; VI, 461)

 Esmâ-i Hüsnâ, Salih Amel ve Hayırlı İşler Vesile Edilerek Yapılan Dua

Rabbimiz, Kur’an’ımızda:

 “En güzel isimler Allah’ındır. Siz O’na bu isimler ile dua edin.” (A’râf Suresi, 180.ayet) anlamındaki ayeti ile kendisine, Esmâ-i Hüsnâ ile dua edilmesini emretmekte ve: “Onlara şöyle de: "İster Allah diye, ister Rahmân diye dua edin. Hangisiyle dua ederseniz edin, en güzel isimler O’nundur.” (İsrâ Suresi, 110.ayet) anlamındaki ayet ile “Allah” ismi veya “Rahmân” ismi ya da diğer isimlerinden biri ile dua edilebileceğini bildirmektedir. 

Mü’min, duanın kabul olması için Allah’ın güzel isimlerini, işlediği salih ve hayırlı amelleri vesile etmelidir.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, kızı Fatıma radıyallahu anhaya akşam ve sabah şu duayı yapmasını tavsiye etmiştir:

“Ey yaşayan, diri, canlı, ölümsüz, ezelî, ebedî ve zatı ile kaim olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan ve ihtiyaçlarını üstlenen Allah’ım! Rahmetin sebebiyle senden yardım istiyorum. İşlerimin hepsini ıslah eyle, göz açıp kapayıncaya kadar beni nefsime bırakma.” (Ebû Ya’lâ, Zikir ve Dua, 914)

 Bu hadiste, Allah’a iki güzel ismi ile hitaptan sonra “rahmeti” vesile edilmiştir.

 3. Belirli Mekânlarda Yapılan Dualar

 Evde, caddede, sokakta, iş yerinde, tarlada hülasa tuvalet gibi ibadete elverişli olmayan yerler ile günah işlenen mekânların dışında her yerde dua edilebilir. Bununla birlikte cami ve Kâbe gibi ibadet yerlerinde, Arafat ve Müzdelife gibi mübarek mekânlarda yapılan dualar daha faziletlidir.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Medine’deki Mescid-i Nebevî’de kılınan bir rekât namazın, Mescid-i Haram dışındaki diğer mescitlerde kılınan bin rekât namaza denk olduğunu (Nesâî, Mesâcid, 4), Mescid-i Haram’da kılınan namazın ise diğer mescitlerde kılınan namazlardan yüz bin kat daha fazla sevap olduğunu (İbn Mâce, Salât, 195) bildirmiştir. Dua da bir ibadet olduğuna göre Mescid-i Haram’da ve Mescid-i Nebevî’de yapılan dualar da daha faziletli ve makbul olur.

SON SÖZ

Dua; zikirdir,

Dua; baştan sona ibadettir,

Dua; huzurdur,

Dua; çaresizin çaresidir,

Dua; ümittir, sığınaktır,

Dua; dert ortağımızdır,

Dua; aciz olanın, Rabbine el açmasıdır,

Dua; mü’minin Rabbi ile irtibatıdır,

Dua; Rabbini hatırlamaktır,

Dua; kulluğun ta kendisidir.

"Bir insan, müslümanlığının ne durumda olduğunu anlamak isterse; ne kadar dua ettiğine,duadan ne kadar haz aldığına baksın." -Nureddin Yıldız Hocaefendi-

Nureddin Yıldız Hocaefendi'nin "Dua Alemi" sohbetinden, diyanet.gov.tr ve İmam Nevevi'nin "Dualar ve Zikirler" kitabından faydalanılmıştır.


Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah-u Teala’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH azze ve celle BİLİR

Hiç yorum yok: