28 Mayıs 2015 Perşembe

478.SÜNNETE UYGUN İBADET-10- Gece Namazının Fazileti

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

Bu bölümdeki 3 ayet ve 27 hadis-i şeriften gece teheccüd kılmanın peygamberimize emredildiğini, gerçek mü’minlerin yataklarından ayrılarak gece ibadet edip uykuyu azalttıklarını, Rasulullah’ın ayakları şişinceye kadar namaz kılıp şükreden bir kul olmayayım mı dediğini, gece ibadeti için aile fertlerinin uyandırılabileceğini, gece namazı kılmakla kişinin daha mükemmel olacağını ve bu ibadetin devamlı yapılması gerektiğini, sabaha kadar devamlı uyuyan kimsenin kulağına şeytanın işemiş olduğunu, uyuyan kimsenin boyun köküne şeytanın üç düğüm vurduğunu, gece uyanıp Allah'ı anarsa bir düğüm, abdest alırsa ikinci düğüm, namaz kılarsa üçüncü düğümün çözülüp sabaha dinç olarak çıkacağını, selamlaşmak, yemek yedirmek ve insanlar uyurken geceleri namaz kılmakla cennete selametle girileceğini, farz namazdan sonra en faziletli namazın gece namazı olduğunu, gece namazlarının ikişer rekat kılınacağını, gece namazlarında Rasulullah (s.a.v)’in elli ayet okuyacak kadar miktar secdede kaldığını, Rasulullah (s.a.v)’in ne Ramazan ne de başka zamanlarda gece namazını sekiz rekattan fazla kılmadığını, yine Rasulullah (s.a.v)’in gecenin ilk kısmında yatıp uyuduğunu, son kısmında da gece namazı kıldığını ve gece namazlarında çok uzun sure ve ayetler okuduğunu, bir rekatta bazan 660 ayete varan Kur’an’ın 104 sayfasını okuduğunu, ayakta durması uzun olan namazın daha faziletli olduğunu, Allah'ın en çok sevdiği namaz ve oruç modelinin Davut peygamberin tuttuğu oruç ve kıldığı namaz olduğunu, gecelerde de duaların kabul edileceği bir vakit olduğunu, gece namaz için kalkınca önce hafif 2 rekatlı kılınmasının gerektiğini, Rasulullah (s.a.v)’ın gece kılamadığı namaz yerine gündüz 12 rekat namaz kıldığını, gece yapılamayan ibadetin gündüz telafi edilebileceğini, aile bireylerinden karı kocanın birbirlerini gece namaza kaldırmalarının Allah'ın merhametine vesile olacağını ve Allah'ı çok anan kimseler olarak yazılacaklarını, uyuklar vaziyette namaz kılmamak ve Kuran okumamak gerektiğini öğreneceğiz. [1]


“Gecenin bir kısmında da uyanıp namaz kıl. Bu sadece sana mahsustur. Farz namazlardan fazla olarak kılınan bir namazdır. Bundan dolayı Rabbin Ahirette seni övgüye değer bir konuma yükseltir.” (İsra: 17/79)

“Onlar yataklarından geceleri kalkarak, korku ve ümid içinde Rablerine yalvaranlardır ve kendilerine geçinmeleri için verdiğimiz rızıktan başkalarına harcayanlardır.” (Secde: 32/16)

“O müminler geceleri pek az uyurlardı.” (Zariyat: 51/17)

1162. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin kalkıp ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Bunun üzerine ona:

– Yâ Resûlallah! Senin geçmiş ve gelecek bütün hataların bağışlandığı halde niye böyle kendini yoruyorsun? dedim.

Bana cevâben:

– “Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?” buyurdu.[2]

1163. Mugîre İbni Şu`be’den bu hadisin benzeri rivayet edilmiştir.[3]

* Verilen tüm nimetlere bilhassa İman, İslam, sıhhat ve afiyet nimetlerine her an şükretmek ve gerekli ibadetlerde bulunmak vazifelerimiz cümlesindendir. (Feth: 48/2)’de belirtildiğine göre geçmiş ve gelecek günahları bağışlanan peygamberimiz bu ve benzeri nimetlere şükür için ayakları şişinceye kadar namaz kılıyordu. [4]

1164. Alî radıyallahu anh’den şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Bir gece Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Ali ile Fâtıma’nın kapısını çaldı ve onlara:

“Namaz kılmayacak mısınız?” buyurdu.[5]

* Burada sadece hadisin baş tarafı alınmıştır. Devamında Hz. Ali Allah bizi ölü gibi uyutakaldı demek istercesine Zümer: 39/42 ayetine göre itiraz etmek istedi ve peygamberimiz de Kehf: 18/54 ayetini okuyarak “Ama insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür” diyerek oradan ayrılmıştır. Taha: 20/132’de yakınlarına namazı emret buyurulmaktadır. Bu sebeble bizler de evde çoluk çocuğumuzu öncelikle farz namazlara sonra da nafileler için teşvik etmeli ve uyandırmalıyız.[6]

1165. Ömer İbnü’l–Hattâb’ın torunu Sâlim’in, babası Abdullah İbni Ömer’den rivayet ettiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Abdullah ne iyi adam! Keşke bir de gece namazı kılsa!” buyurdu.

Sâlim diyor ki:

O günden sonra Abdullah geceleri pek az uyurdu.[7]

* Rasûlullah (s.a.v) 1162. hadiste kızı ve damadını, bu hadiste de kayınbiraderinin gece namaz kılmasını teşvik etmiştir.[8]

1166. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Abdullah! Falan kimse gibi olma! Çünkü o gece ibadetine devam ederken artık kalkmaz oldu.”[9]

* Her ibadet ve taat de olduğu gibi gece namazında da az da olsa devamlı olanı makbuldur. [10]

1167. İbni Mes`ûd radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında, bütün gece sabaha kadar uyuyan bir adamdan söz edilince Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:

“Öyleyse o adamın kulaklarına –veya kulağına– şeytan işemiştir.”
[11]

* Hadiste kişinin yatmazdan önce boş şeylerle, anlamsız işlerle zaman geçirmesinin kulak veya kalbini kirletmiş olacağından bahsedilmektedir. Çünkü bu tip kişiler Allah'tan gelen sözleri ve ezanı bile duymayacak kadar kulakları kirlenmiştir. Kafalarını ve kalblerini lehviyyat ve lağviyyat dediğimiz boş şeylerle dolduran bu kimseler müslümanlığın bir gereği olan namaza ve ibadetlere yaklaşamazlar. [12]

1168. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Biriniz uyuduğu zaman şeytan onun ense köküne üç düğüm atar. Her bir düğümü attığı yere, “Gecen uzun olsun, yat, uyu!” diye eliyle vurur. Şayet o kimse uyanarak Allah’ı anarsa, düğümlerden biri çözülür. Abdest alırsa, bir düğüm daha çözülür. Bir de namaz kılarsa, şeytanın attığı bütün düğümler çözülür ve böylece neşeli ve huzurlu bir şekilde sabahlar. Allah’ı anmaz, abdest alıp namaz kılmazsa uyuşuk ve tembel bir halde sabahlar.”[13]

* Bu hadiste ise şeytan yine gece ibadeti ve sabah namazına insanları uyandırmamak için Allah yolundan alıkoymak için telkinler yaptığını, yat, uyu diyerek Allah'a karşı yapacağı ibadetlerdeki azim ve iradesini felce uğratıp ve sabaha bitkin, yorgun, tembel bir şekilde çıkmasına sebep olduğunu bildiriyor. [14]

1169. Abdullah İbni Selâm radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Birbirinize selâm veriniz, yemek yediriniz, insanlar uyurken geceleyin namaz kılınız. Böyle yaparsanız selâmetle cennete girersiniz.”[15]

* Nisa: 4/86 ve Nur: 24/61 sonunda belirtildiği üzere müslümanın yapması gereken en hayırlı amellerden biri de başka hadislerde de bildirildiğine göre tanıyıp tanımadığına selam verip, yedirip içirmektir. [16]

1170. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ramazandan sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan muharremde tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz da gece namazıdır.”[17]

1171. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem söyle buyurdu:

“Gece namazları ikişer ikişer kılınır. Sabah namazı vaktinin girmesinden endişe ettiğin zaman bir rek’at daha kılarak vitri tamamla.”[18]

1172. Yine İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gece namazlarını ikişer rek’at kılar ve bir rek’at da vitir kılardı.
[19]

* Bu iki hadis-i şerif bize vitir namazının son vaktinin sabah namazından öncesine kadar devam ettiğini bildirmektedir. [20]

1173. Enes radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in günlerce oruç tutmadığı olurdu; öyleki artık o ay oruç tutmayacak zannederdik. Bazan da o kadar çok oruç tutardı ki, artık o ay orucu hiç bırakmayacak zannederdik. Onu gece namaz kılarken görmek istersen, mutlaka öyle görürdün. Uyurken görmek istersen öyle görürdün.[21]

* Hayatının hiçbir bölümünde aşırılık bulunmayan peygamberimiz (s.a.v.)’in farzlar dışında kendini zorladığı, kural haline getirdiği bir nafile ibadetinin olmadığı, ölçülü ve dengeli biçimde hayatı boyu nafile ibadetler yaptığını, kendisi üzerinde hakkı bulunan kimselere yani kendi öz canına, hanımına, çoluk çocuğuna haksızlık yapmaksızın nafile ibadetlere devam ettiğini öğreniyoruz. Yani sahabi onun dengesiz biçimde oruç tutup namaz kıldığını veya dengesiz bir şekilde yiyip içtiğini görmüş değillerdi. Gördükleri bu hadiste de açıklandığı şekilde orta yolu tutmuş vaziyette ve dengeli biçimdeydi. Aşırılıklara hayatında yer vermezdi. [22]

1174. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin on bir rek’at namaz kılardı. O namazın bazı rek’atlerinde, sizden birinizin elli âyet okuyacağı kadar bir zaman başını kaldırmadan secdede dururdu. Sabah namazının farzından önce iki rek’at namaz kılar, sonra müezzin gelip namaz kılınacağını haber verene kadar sağ yanı üzerinde yatardı.[23]

Gece namazlarında okuduğu ayetlerin fazlalığı, rüku ve secdelerdeki yaptığı tesbihatın uzun ve kısalığına göre Rasûlullah (s.a.v) gece namazları her gün aynı rekatla kılmaz. Bu sayı bazan 7-9-11 rekat şeklinde olurdu. Kişinin Rabbine en yakın olacağı secde mahallinde uzun süre kalan Peygamber (s.a.v.) bu konuda da bize en güzel örnek olmuştur. [24]

1175. Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ne ramazanda ne başka zamanda gece on bir rek’attan fazla namaz kılmazdı. Önce dört rek’at kılardı ki, onların güzelliği ve uzunluğu anlatılacak gibi değildi! Sonra dört rek’at daha kılardı. Onların da güzelliğini ve uzunluğunu hiç sorma! Sonra üç rek’at daha kılardı. Ben:

– Yâ Resûlallah! Vitri kılmadan mı uyuyorsun? diye sordum. Bunun üzerine şöyle buyurdu:

– “Âişe! Benim gözlerim uyur ama kalbim uyumaz.”
[25]

* Gözleri uyuyup kalbin uyumaması peygamberimize mahsus özelliklerdendir. Kendisine güvenen kimse gece namazını kıldıktan sonra vitri son vaktine geciktirmeli, biraz daha yatıp uyumalıdır. Uykusu ağır olup vitri kaçırma tehlikesi olursa gece namazının hemen arkasında kılmalıdır. [26]

1176. Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem gecenin ilk kısmında yatıp uyur, son kısmında kalkarak namaz kılardı.[27]

* Yatsıdan hemen sonra yatıp gecenin sonunda da seher vaktinde gece ibadeti yapmak sıhhate daha uygundur. Rasûlullah (s.a.v) bu konuda da bize böyle örnek olmuştur. [28]

1177. İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:

– Bir gece Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber namaz kıldım. O kadar uzun süre ayakta kaldı ki, fena bir şey yapmayı düşündüm.

Biri ona:

– Ne düşündün? diye sorunca:

– Peygamber aleyhisselâm’ı yalnız bırakıp oturmayı düşündüm dedi.
[29]

* Rasûlullah (s.a.v) farz namazlarda imam olacak kimselere cemaatin içinde hasta, yaşlı, özür sahibi kimselerin bulunabileceğini, bunun için de bunları gözeterek namazın kısa tutulması gerektiğini bildirmiş, hatta bir seferinde safların arkasından ağlayan bir çocuk sesi işitince çocuğun annesine sıkıntı vermemek için namazı çabucak bitirdiği de bir gerçektir. Ama nafile namazlarda kişi ezber bildiği sureler ve kendi gücüne göre istediği kadar namazlarının kıyam, rükû ve secdelerini uzatabileceğini de böylece Rasûlullah (s.a.v.) bize göstermiş oluyor. Kendisine böyle bir gece namazında uyan kimseleri engellememesinden dolayı nafile namazların da cemaatle kılınabileceği çıkarılmıştır. [30]

1178. Huzeyfe radıyallahu anh şöyle dedi:

Bir gece Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında namazı kıldım. Bakara sûresini okumaya başladı. Ben içimden, yüz âyet okuyunca herhalde rükû eder dedim. O yüz âyetten sonra da okumaya devam etti. Ben yine içimden, bu sûre ile namazı bitirecek dedim. O yine devam etti. Ben bu sûre ile rükûa varır dedim, varmadı. Nisâ sûresine başladı; onu da okudu. Sonra Âl–i İmrân sûresine başladı, onu da okudu. Ağır ağır okuyor, tesbih âyeti gelince tesbih ediyor, dilek âyeti gelince dilekte bulunuyor, Allah’a sığınmaya dair âyet gelince Allah’a sığınıyordu. Sonra rükûa vardı. “Sübhâne rabbiye’l–azîm” (Ben yüce Rabbimi ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim) demeye başladı. Rükûu da aşağı yukarı kıyâmı kadar uzun oldu. Sonra “Semiallâhü limen hamideh, rabbenâ leke’l–hamd (Allah, kendisine hamd edeni duyar, hamd yalnız sanadır ey Rabbimiz)” dedi ve kalktı. Hemen hemen rükûuna yakın uzunca bir süre ayakta durdu. Sonra secdeye vardı ve “Sübhâne rabbiye’l–a’lâ” (Ben ulu Rabbimi ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim) dedi. Secdesini de aşağı yukarı kıyâmı kadar uzattı.[31]

* Bu hadis-i şerif bize Rasûlullah (s.a.v)’in nafile kıldığı namazların uzunluğunu anlatır. Şöyle ki bir rekatta okuduğu Bakara suresi, elimizdeki Kur’an’a göre 48 sahife ve 286 ayet, Nisa suresi 29,5 sahife ve 176 ayet, Al-i İmran suresi ise 26 sahife ve 200 ayetten oluşur. Yani toplam bir rekatta 104 sahife Kuran okuyup toplam 662 ayetle bir rekatı kılmış oluyor. Bu hadiste dikkatimizi çeken bir husus ta okurken önce Bakara suresinden başlayıp sonra sıra Al-i İmran olmasına rağmen atlayıp Nisa suresini okuyup sonra tekrar Al-i İmran’a dönmüş olmalarıdır. Yani tertib dediğimiz sıralamaya uymadıkları ve denk geldiği şekilde okudukları da bir gerçek olmuş oluyor.

İmam, cemaate namaz kıldırırken en zayıf ve yaşlı olanları gözeterek kıldırması gerekir. Fakat kişi nafile namaz kılarken serbesttir, istediği kadar uzun ayetler okuyabilir. [32]

1179. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:

– Hangi namaz daha faziletlidir? diye sordular.

– “Kıyâmı uzun olan” cevabını verdi.
[33]

* Burada da uzatılması istenen bölüm namazda Kur’an’ın okunduğu bölüm olan ayakta durma süresidir. Çünkü Kur’an okumayı uzatmak diğer rükû ve secdelerdeki tesbihatı uzatmaktan daha sevaplı ve faziletli olduğu bildirilmiştir. [34]

1180. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemşöyle buyurdu:

“Allah Teâlâ’nın en çok beğendiği namaz Dâvûd aleyhisselâm’ın namazı, Allah Teâlâ’nın en çok beğendiği oruç da yine Dâvûd aleyhisselâm’ın orucudur. Dâvûd gecenin ilk yarısında uyur, üçte birinde namaz kılardı. Gecenin altıda birinde yine uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı.”[35]

* Rasûlullah (s.a.v.)'ın ibadetinden kendisininkini az gören ve devamlı oruç tutmaya niyetlenen, geceleri devamlı ibadetle karısını dahi ihmal edecek derecede kararlı olan bu sahabiyle yapılan sohbetin son bölümü budur. En çok namaz kılmak isteyen ve çok oruç tutmak isteyen bu Davud modelinden daha fazlasını yapmamalıdır. Çünkü Allah'a en sevimli olan model de budur. [36]

1181. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:

Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:

“Geceleyin öyle bir zaman vardır ki, müslüman bir kimse o zamana rastlayıp Allah’dan dünya ve âhirete dair hayırlı bir şey dilerse, Allah ona dilediğini verir. Bu her gece böyledir” buyururken dinledim.
[37]

* Cuma günü icabet saatı Kadir gecesi ve her gece olan bu gibi durumlar, Allah'ın biz kullarına lütfu ve merhameti dolayısıyladır. [38]

1182. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Biriniz geceleyin kalktığında, önce gayet hafif iki rek’at namaz kılsın.”[39]

* Gece namazına bir nevi hazırlık gibi olan bu hafifçe kılınan iki rekatlık namazla uzun ve yorucu olabilecek şeylere hafif bir girişle başlamanın uygun olduğu öğretilmektedir. [40]

1183. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin kalktığında, namazına fazla uzatmadan kıldığı iki rek’atla başlardı.[41]

1184. Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem rahatsızlık gibi bir sebeple gece namazı kılamadığında, ertesi gün on iki rek’at namaz kılardı.[42]

* Önceden 156'da geçmişti, gerekli açıklama orada verilmişti. [43]

1185. Ömer İbnü’l–Hattâb radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse geceleri okuduğu zikir ve duasını okumadan veya tamamlayamadan uyur da, sonra onu sabah namazı ile öğle namazı arasında okursa, gece okumuş gibi sevap kazanır.”[44]

154'de geçmişti, geniş açıklama orada verilmişti.

* Alışkanlık haline getirilen ibadetler elde olmayan sebeplerden dolayı yapılamadığı takdirde ertesi günü telafi edilebileceği ve böylece de hiçbir kayba yol açmadığı bize bildirilmektedir. [45]

1186. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Geceleyin kalkıp namaz kılan, karısını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah merhamet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah merhamet etsin.”[46]

1187. Yine Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse geceleyin karısını uyandırır da beraberce veya her biri kendi başına iki rek’at namaz kılarlarsa, Allah’ı çok anan erkekler ve Allah’ı çok anan kadınlar arasına yazılırlar.[47]

* Karı-koca arasında hayat müşterektir diyoruz, bu birlikteliği ibadet ve taatlarda da göstermemiz gerektiğini bu iki hadis bize bildirmektedir. Ebedi saadeti ahiretteki dereceyi artırmak için de karı-koca birbirlerini teşvik etmeli ve yardımcı olmalılar. İnsan ve cin şeytanları nasıl ki müslümanları gece ibadetine kaldırmamak sabah namazını kıldırmamak için işbirliği yapıyorlarsa bizler de karı-koca olarak ana-baba evlat olarak birbirimizle yardımlaşıp tüm şeytani güçlere karşı ittifak kurmalıyız ki "Allah merhamet etsin" duasına hak kazanabilelim. Allah'a karşı yapılması gereken işlerde kadın-erkek arasında hiçbir fark yoktur, hepsi aynı emrolundukları şeyi yapmak durumundadır. (En’am: 6/14, 163, Araf: 7/143, Şuara: 26/51, Ankebut: 29/12 ayetlerinde olduğu gibi) [48]

1188. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Biriniz namaz kılarken uyuklayacak olursa, uykusu dağılana kadar yatsın. Çünkü uyuklayarak namaz kılarsa, Allah’tan bağışlanma dileyim derken belki de kendine beddua eder.”[49]

* Zihni ve bedeni yorgunluktan dolayı uyku ağır basarsa bu durumda kişi yanlış ve eksik okuma ihtimali olduğundan sevap yerine günah kazanabilir. Herşeyde olduğu gibi, ibadetlerimizde de uyanık vaziyette ve çok dikkatli olmalıyız. [50]

1189. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Biriniz geceleyin namaz kılmak üzere kalkıp da Kur’an’dan ne okuduğunu bilmeyecek derecede dili dolaşırsa, yatıp uyusun.”[51]

sadakat.net/riyazus-salihin 212) Gece Namazının Fazileti

[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 342.
[2] Buhârî, Tefsîrû sûre (48), 2; Müslim, Münâfikîn 81. Diğer kaynaklar için bk. 1163 numaralı hadis.
98’de geçmişti
[3] Buhârî, Teheccüd 6, Rikâk 20; Müslim, Münâfikîn 79–80. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 187; Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 17; İbni Mâce, İkâmet 200.
[4] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 343.
[5] Buhârî, Teheccüd 5, Tefsîru sûre (18), 1, İ`tisâm 18, Tevhîd 31; Müslim, Müsâfirîn 206.
[6] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 343.
[7] Buhârî, Teheccüd 2, 21, Fezâilü’s–sahâbe, 19, Ta`bîr 25, 36; Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 139, 140.
[8] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 343.
[9] Buhârî, Teheccüd 19; Müslim, Sıyâm 185. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 59; İbni Mâce, İkâmet 174.
155 ve 692’de geçmişti. 155’de gerekli açıklama verildi.
[10] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 343.
[11] Buhârî, Teheccüd 13, Bed’ü’l–halk 11; Müslim, Müsâfirîn 205. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 5.
[12] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 343.
[13] Buhari, Teheccüd 12, Müslim, Müsafirin 207.
[14] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 343.
[15] Tirmizî, Et`ime 45, Kıyâmet 42. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâmet 174, Et`ime 1.
849’da geçmişti.
[16] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 344.
[17] Müslim, Sıyâm 202, 203. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 56; Tirmizî, Mevâkît 207; Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 6.
1247’de tekrar gelecektir.
[18] Buhârî, Teheccüd 10, Salât 84; Müslim, Müsâfirîn 146, 147, 159. Ayrıca. bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 24; Tirmizî, Salât 206; Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 26, 35, İbni Mâce, İkâmet 171.
[19] Buhârî, Vitir 2; Müslim, Müsâfirîn 157. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 26; Tirmizî, Vitir 8.
[20] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 344.
[21] Buhârî, Teheccüd 11, Savm 52, 53. Ayrıca bk. Müslim, Savm 178–180; Ebû Dâvûd, Savm 59; Tirmizî, Savm 57; Nesâî, Sıyâm 34, 70; İbni Mâce, Sıyâm 30.
[22] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 344.
[23] Buhârî, Vitir 1, Teheccüd 3. Ayrıca bk. Nesâî, Ezân 41, Sehv 74; İbni Mâce, İkâmet 181.
[24] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 344.
[25] Buhârî, Teheccüd 16, Terâvih 1, Menâkıb 24; Müslim, Müsâfirîn 125. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 26, Tirmizî, Mevâkît 208; Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 36.
[26] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 345.
[27] Buhârî, Teheccüd 15, Müslim, Müsâfirîn 129. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 17, 30, İbni Mâce, İkâmet 182.
Benzeri için 816’ya bkz
[28] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 345.
[29] Buhârî, Teheccüd 9; Müslim, Müsâfirîn 204. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâmet 200.
Bu hadis 103 numarada geçmişti.
[30] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 345.
[31] Müslim, Müsâfirîn 203.
Bu hadis önceden 102 numarada geçmişti.
[32] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 345.
[33] Müslim, Müsâfirîn 165. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvû 23; Tirmizî, Salât 168; Nesâî, Zekât 49; İbni Mâce, İkâmet 200.
[34] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 346.
[35] Buhârî, Teheccüd 7, Enbiyâ 37, 38; Müslim, Sıyâm 189, 190. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 66; Nesâî, Sıyâm 69, 76–78, 80; İbni Mâce, Sıyâm 31.
[36] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 346.
[37] Müslim, Müsâfirîn 166, 167.
[38] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 346.
[39] Müslim, Müsâfirîn 198.
[40] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 346.
[41] Müslim, Müsâfirîn 197.
[42] Müslim, Müsâfirîn 140.
[43] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 346.
[44] Müslim, Müsâfirîn 142. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 19; Tirmizî, Cum’a 56; Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 65; İbni Mâce, İkâmet 177.
[45] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 346.
[46] Ebû Dâvûd, Tatavvu 18, Vitir 13. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 5; İbni Mâce, İkâmet 175.
[47] Ebû Dâvûd, Tatavvu 18, Vitir 13. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâmet 175.
[48] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 347.
[49] Buhârî, Vudû 53; Müslim, Müsâfirîn 222. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 18; Tirmizî, Mevâkît 146; Nesâî, Tahâret 116; İbni Mâce, İkâmet 184.
147'de geçmişti.
[50] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 347.
[51] Müslim, Müsâfirîn 223. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 18; İbni Mâce, İkâmet 184.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR      

24 Mayıs 2015 Pazar

477.SÜNNETE UYGUN İBADET-9-Şükür Secdesi

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

1161. Sa`d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh şöyle dedi:

Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber Medine’ye gitmek üzere Mekke’den yola çıkmıştık. Azverâ denen yere yaklaştığımızda Resûl–i Ekrem bineğinden indi. Sonra ellerini kaldırarak bir süre dua etti. Sonra secdeye kapandı, uzunca bir süre secdede kaldı. Tekrar ayağa kalktı, yine ellerini kaldırıp bir müddet dua etti. Sonra secdeye kapandı. Bunu üç defa tekrarladı. Buyurdu ki:

“Rabbimden dilekte bulundum ve ümmetim için şefaat niyaz ettim. O da ümmetimin üçte birini bana bağışladı. Ben de Rabbime şükretmek için secdeye kapandım. Sonra tekrar başımı kaldırıp Rabbimden ümmetimi bağışlamasını diledim; O da bana ümmetimin üçte birini bağışladı. Ben de bunun üzerine Rabbime şükür secdesine kapandım. Sonra tekrar başımı kaldırıp Rabbimden ümmetimi diledim; O da bana ümmetimin geri kalan üçte birini bağışladı. Ben de Rabbime şükretmek üzere secdeye kapandım.”[1]

* Yapılan iyiliklere teşekkür etmek iyi kimselerin sıfatlarındandır. Gördüğü iyilik sebebiyle insanlara teşekkür etmeyen bir kimsenin Allah'a şükretmiş sayılmayacağını da yine Rasûlullah (s.a.v)’den öğrenmekteyiz.[2]

Allah'ın lütfu ve bize verdiği nimetler sayılamayacak kadar çoktur.[3] Tüm bu nimetler karşılığında Allah'a şükretmek, onun istediği gibi olmak, onun gönderdiği kitaba ve peygambere uymakla mümkündür. Rasûlullah (s.a.v) hayatı boyunca bir nimetle karşılaşınca daima secdeye kapanır, Allah'a şükrederdi.

Bu hadis-i şeriften şükür secdesinin nasıl yapılacağını ve duanın da nasıl yapılacağını öğreniyoruz. Zaten ayetlerde de belirtildiğine göre bağırıp çağırmaksızın içten ve yalvararak ve korkarak dua etmelidir.[4]


sadakat.net/riyazus-salihin 211) Şükür Secdesi (Bir Nimete Kavuşunca Veya Bir Sıkıntıdan Kurtulunca Şükür Secdesi Yapmanın İyi Bir Davranış Olduğu)
[1] Ebû Dâvûd, Cihâd 152.
[2] Ebu Davud, Edep 1.
[3] İbrahim: 14/34.
[4] Araf: 7/55-205, En’am: 6/63.
Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 341-342.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR      

22 Mayıs 2015 Cuma

476.SÜNNETE UYGUN İBADET-8-Cuma Gününün Fazileti

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

Bu bölümdeki bir ayet ve 12 hadisten Cuma namazını müteakip yeryüzüne dağılıp rızık aranabileceğini, Cuma’nın en hayırlı gün olduğunu, Adem (a.s.)’ın yaradılışı, cennete girişi ve cennetten çıkarılışının Cuma günü olduğunu, güzelce abdest alıp Cuma’ya gelen hutbeyi güzelce dinlerse, bir haftalık günahlarının bağışlanacağını, hutbe esnasında başka şeylerle meşgul olmanın hoş olmadığını, Cuma’yı terk edenlerin kalblerinin mühürleneceğini, akıl baliğ olan herkese Cuma günü boy abdesti almanın gerekliliğini, Cuma’ya giderken temiz elbiseler ve kokular sürünerek gitmenin iyi olacağını, Cuma için camiye erken gidenlerin büyük baş hayvan kurban etmiş gibi sevap kazanacaklarını geç kalanların sevabının yumurta infak etmiş gibi küçüleceğini, meleklerin de hutbeyi dinlemek üzere cemaatin arasına katılacağını, Cuma günü icabet saatinde dua edenin duasının hemen kabul edileceğini, bu faziletli günde çok salevat getirmenin gerektiğini öğreneceğiz. [1]

“Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda her türlü dünyevi alışverişi bırakıp Allah'ı anmaya yani hutbeyi dinleyip namazı kılmaya koşun. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Ve Cuma namazı kılınıp bittiğinde yeryüzüne serbestçe dağılın ve Allah'ın lütfundan rızkınızı aramaya devam edin ve Allah'ı namaz dışında da daima gündemde tutun ki mutluluğa erişebilesiniz.” (Cuma: 62/9-10)

1149. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Üzerine güneş doğan en hayırlı gün cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı, o gün cennete konuldu ve yine o gün cennettençıkarıldı.”[2]

1150. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse güzelce abdest alarak cuma namazına gelir, hutbeyi ses çıkarmadan dinlerse, iki cuma arasındaki ve fazla olarak üç günlük daha günahları bağışlanır. Kim hutbe okunurken çakıl taşlarıyla oynarsa, boş ve mânasız bir iş yapmış olur.”[3]
1151. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Büyük günahlardan kaçınıldığı sürece, beş vakit namaz ile iki cuma ve iki ramazan, aralarında geçen günahlara keffaret olur.”[4]

* Cuma hutbesi aynen namaz gibidir. Namazda nasıl başka şeylerle meşgul olmak namazın bozulmasına veya sevabının azalmasına sebep olursa, hutbe esnasında da çakıl taşlarıyla, tesbihle veya başka şeylerle meşgul olup hutbeyi dinlememek ecrin azalmasına sevabın yok olmasına sebep olabilir. 1150 hadis-i şerifde ise büyük günahlardan olan (şirk, sihir, ana babaya isyan vb.) şeylerden sakınmak şartıyla Cuma namazını geçen Cuma namazıyla ikisinin arasındaki Allah'a yönelik hata ve günahlara keffaret oluyor. Allah dilerse o günahları silebilir ama kul hakkı dediğimiz cinsten günahlar ise onların bu dünyada helallaşılması gerekir. [5]

1152. Ebû Hüreyre ile İbni Ömer radıyallahu anhüm’den rivayet edildiğine göre bu iki sahâbî Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in minber üzerinde şöyle buyurduğunu duymuşlardır:

“Bazı kimseler cuma namazlarını terketmekten ya vazgeçerler veya Allah Teâlâ onların kalplerini mühürler de gafillerden olurlar.”[6]

* Müslümanların her hafta buluşup ibadet etmesi gerekir. Haftalık Müslümanların mesaj alma gününden istifade etmesi ve bu günü kaçırmaması ve böylece manevi bir çöküntüye uğramaması için böyle bir tehdit getirilmiştir. Değilse Cuma’yı küçümsediği ve inkar ettiği için kılmayan kafir olduğundan dinden çıkmış olur. Hataen Cuma’ya gitmeyenler tevbe ve istiğfara devam edip Cuma namazına devam etmelidirler. [7]

1153. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Biriniz cuma namazına gideceği zaman boy abdesti alsın.”
[8]

1154. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Her bâliğ olan kimseye cuma günü boy abdesti almak gereklidir.”[9]

1155. Semüre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Her kim cuma günü abdest alırsa ne iyi eder; hele boy abdesti alırsa, o daha iyidir.”[10]

* Cuma günü mü’minlerin haftalık bayramları olduğu, bu münasebetle de camiye tertemiz gusül abdesti alarak temiz kıyafet ve kokularla gitmenin gerekli olduğu vurgulanmaktadır. Terli ve pis kokulu vaziyette Cuma’ya gelip müminleri rahatsız etmektense namazdan önce duş alıp tertemiz elbiseleri giyinip gelmek her yönden uygun ve sevabı bol bir harekettir. [11]

1156. Selmân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse cuma günü boy abdesti alarak elinden geldiğince temizlenir, saçını sakalını yağlayıp tarar veya evindeki güzel kokudan süründükten sonra câmiye gider, fakat orada yan yana oturan iki kimsenin arasını açmaz, sonra Allah Teâlâ’nın kendisine takdir ettiği kadar namaz kılar, daha sonra sesini çıkarmadan imamı dinlerse, o cumadan öteki cumaya kadar olan günahları bağışlanır.”
[12]

1157. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse cuma günü cünüplükten temizleniyormuş gibi boy abdesti aldıktan sonra erkenden cuma namazına giderse bir deve kurban etmiş gibi sevap kazanır. İkinci saatte giderse bir inek, üçüncü saatte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi sevap kazanır. Dördüncü saatte giderse bir tavuk, beşinci saatte giderse bir yumurta sadaka vermiş gibi sevap elde eder. İmam minbere çıkınca melekler hutbeyi dinlemek üzere topluluğun arasına katılır.”[13]

* Cuma günü Cuma namazı için camiye toplanma saatinin her zamana ve bölgeye göre ilk vakitlerinden başlayarak imamın hutbeye çıkışına kadarki zaman dilimlerinden bahseden bu hadiste Rasûlullah’ın “Cünüblükten dolayı alınan boy abdesti gibi” demesinden de kişinin o gün gönlünü her türlü dış etkilerden koruyup tam bir huzur ve güven içinde Cuma’yı kılabilmesi için eşiyle beraber olduktan sonra boy abdesti almasını uygun gördüğü ve bunu da üstün edebi ve nezaketi sebebiyle ancak bu şekilde ima ettiği de anlaşılabilir. [14]

1158. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cuma gününden söz ederek şöyle buyurdu:

“Cuma gününde bir zaman vardır ki, şayet bir müslüman namaz kılarken o vakte rastlar da Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dileğini mutlaka verir.”

Resûl–i Ekrem o zamanın pek kısa olduğunu eliyle gösterdi.[15]

* Cumadaki duaların kabul olma saati, Kadir gecesi, yapılan iyiliklere en az 10 katı verilerek 700 ve katlarıyla sevap verilmesi Allah'ın biz Müslüman kullarına verdiği sayısız imkan ve fırsatlardan bazılarıdır. Bu vakit hutbeye başlama vaktiyle namazın bitimi arasında olabileceği gibi kametle namaz bitimi arasında veya o gün batıncaya kadarki zaman diliminde olduğu da söylenmiştir. Bu zaman dilimi hakkında kırktan fazla rivayet kitaplarımızda bulunmaktadır. [16]

1159. Ebû Bürde İbni Ebû Mûsâ el–Eş`arî radıyallahu anh şöyle dedi:

Birgün Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümâ bana:

– Cuma günü duaların kabul edildiği zaman hakkında babanın Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir hadis rivayet ettiğini duydun mu? diye sordu. Ben de:


– Evet, duydum. Babam, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söyledi:

“O vakit, imamın minbere oturduğu andan namazın kılındığı zamana kadar olan süre içindedir.”[17]

1160. Evs İbni Evs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çokca salâtü selâm getiriniz; zira sizin salâtü selâmlarınız bana sunulur.”[18]

 sadakat.net/riyazus-salihin  210) Cuma Gününün Fazileti
(Cuma Gününün Fazileti Ve Cuma Namazının Farz Oluşu, Cuma Namazı İçin Boy Abdesti Almanın, Güzel Koku Sürünüp Erkenden Câmiye Gitmenin, Cuma Günü Dua Etmenin, Resûl–i Ekrem’e Salavât Getirmenin, O Gün Duaların Kabul Olunduğu Zamanı Beklemenin Ve Cuma Namazından Sonra Allah Teâlâ’yı Çok Zikretmenin Sevabı)


[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 339.
[2] Müslim, Cum`a 17, 18. Ayrıca bk. Tirmizî, Cum`a 1, 2; Nesâî, Cum`a 4, 45
[3] Müslim, Cum`a 27. Ayrıca bk. Müslim, Cum`a 26; Ebû Dâvûd, Salât 203; Tirmizî, Cum`a 5; İbni Mâce, İkâmet 62, 81.
128’de geçmiş, gerekli açıklama orada verilmişti.
[4] Müslim, Tahâret 16. Ayrıca bk. Müslim, Tahâret 14, 15.
130 numarada geçen bu hadisin bir benzeri 1045, 1046’da geçmişti.
[5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 339.
[6] Müslim, Cum`a 40. Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a 2; İbni Mâce, Mesâcid 17.
[7] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 340.
[8] Buhârî, Cum`a 2, 5, 12; Müslim, Cum`a 1, 2, 4; Tirmizî, Cum`a 3; Nesâî, Cum`a, 7, 25; İbni Mâce, İkâmet, 80.
[9] Buhârî, Ezan 161, Cum`a 2, 3, 12; Müslim, Cum`a 5, 7; Ebû Dâvûd, Tahâret 127; Nesâî, Cum`a 2, 6, 8, 11; İbni Mâce, İkâmet 80.
[10] Ebû Dâvûd, Tahâret 128; Tirmizî, Cum`a 5. Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a 9.
[11] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 340.
[12] Buhârî, Cum`a 6, 19.
828’de geçmişti.
[13] Buhârî, Cum`a 4; Müslim, Cum`a 10. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tahâret 127; Tirmizî, Cum`a 6; Nesâî, Cum`a 14.
[14] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 340.
[15] Buhârî, Cum`a 37, Talâk 24, Daavât 61; Müslim, Müsâfirîn 166, 167, Cum`a 13–15. Ayrıca bk. Tirmizî, Cum`a 2; Nesâî, Cum`a 45; İbni Mâce, İkâmet 99.
[16] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 341.
[17] Müslim, Cum`a 16. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 202; Nesâî, Cum`a 45.
[18] Ebû Dâvûd, Salât 201, Vitir 26. Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a 5; İbni Mâce, İkâmet 79, Cenâiz 65.
1400’de tekrar gelecektir.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR      

21 Mayıs 2015 Perşembe

475.SÜNNETE UYGUN İBADET-7-Abdest Aldıktan Sonra İki Rek`at Namaz Kılmanın Sevabı

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim


Bu bölümdeki hadisten, her abdest alıştan sonra iki rekat namaz kılmanın cennetteki derecemizi artıracağını öğreneceğiz. 

1148. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Bilâl’e ra:

“Bilâl! Müslüman olduktan sonra yaptığın ibadetler arasında en fazla sevap beklediğin hangisidir? Çünkü ben cennette, senin ayakkabılarının tıkırtısını önümde duydum”
diye sordu.


Bilâl de:
 "Gece veya gündüz abdest aldıktan sonra bu abdestle kılabildiğim kadar namaz kılarım. En fazla sevap beklediğim ibadet budur", dedi.[1]

* Başka hadis kitaplarında her abdest alıştan sonra iki rekat kıldığı rivayetleri de vardır. Bu namaza kitaplarımızda abdest şükrü adı verilir. Kur’an’a ve sünnete aykırı olmayan bir ibadet şekli sahabiden biri tarafından işlenmişse peygamberimiz de bunu yasaklamamış, teşvik de etmişse bu tür sünnetlere de Hadis Usulü ilminde Takriri sünnet = Başka birinin yaptığı ve peygamberimizin de değiştirmeyip aynen bıraktığı ibadet şekli denir. [2]


sadakat.net/riyazus-salihin
209) Abdest Aldıktan Sonra İki Rek`at Namaz Kılmanın Sevabı


[1] Buhârî, Teheccüd 17, Tevhîd 47; Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 108.
[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 338.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"



Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR      

20 Mayıs 2015 Çarşamba

474.SÜNNETE UYGUN İBADET-6-Tahiyyetü’l–Mescid Namazı

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

Câmiye Girince Tahiyyetü’l–Mescid Namazı Kılmak, Tahiyyetü’l–Mescid Veya Farz Yahut Sünnet Kılmadan Oturmamak

Bu bölümdeki üç hadisten, bir mescide girildiğinde iki rekat namaz kılmadan oturulmaması gerektiğini, bu namazı kılmayan kimseye Rasulullah’ın 2 rekat kıl diye emrettiğini öğreneceğiz. [1]

1146. Ebû Katâde radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Biriniz mescide girdiğinde, iki rek`at namaz kılmadan oturmasın.”[2]

Birgün Peygamber aleyhisselâm mescidde iken yanına gittim. Bana:

“İki rek`at namaz kıl” buyurdu.[3]

* Hadis kitaplarımızda pek çok hadis Tahiyyetül Mescid namazının kılınması gerektiğini bize haber vermektedir. Nevevi, burada ikisini bize aktarmış oldu. Tahiyyetül Mescid, mescidi selamlama veya mescidde oturma ve mescidden istifade etme hakkı demektir. Alimlerimizin büyük çoğunluğu da bu namazın her vakit mescide girildiğinde kılınabileceğini, mekruh vakitler bile olsa kılınması gerektiğini belirtmişlerdir. Unutarak oturan kimse kalkıp tekrar bu iki rekatı kılabilir. [4]

1147. Cabir (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v) mescidde iken yanına girmiştim, bana: “İki rekat namaz kıl”buyurmuştu.[5]
sadakat.net/riyazus-salihin 208) Tahiyyetü’l–Mescid Namazı (Câmiye Girince Tahiyyetü’l–Mescid Namazı Kılmak, Tahiyyetü’l–Mescid Veya Farz Yahut Sünnet Kılmadan Oturmamak)


[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 338.
[2] Buhârî, Salât 60, Teheccüd 28; Müslim, Müsâfirîn 69, 70. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 118; Nesâî, Mesâcid 37; İbni Mâce İkâmet 57.
[3] Buhârî, Salât 59, İstikrâz 7; Müslim, Müsâfirîn 72, 73.
[4] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 338.
[5] Buhari, Salat 59, Müslim, Müsafirin 69.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR      

18 Mayıs 2015 Pazartesi

473.SÜNNETE UYGUN İBADET-5- Kuşluk Namazının Fazileti

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

Bu iki bölümdeki beş hadisten, Rasûlullah 
sallallahu aleyhi ve sellem 2 rekat Kuşluk namazını tavsiye ettiğini, her bir eklemimiz için verilmesi gereken sadaka türlerinden birinin de kuşluk namazı kılmak olduğunu Rasulullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem kuşluk namazının dört ve daha fazla olarak sekiz rekatta kıldığını bu namazın kılınma zamanının sıcaktan deve yavrularının ayaklarının yanması vakti olduğunu öğreneceğiz.[1]

1141. Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:

Dostum Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana her ay üç gün oruç tutmayı, iki rek`at kuşluk namazı kılmayı ve uyumadan önce vitri edâ etmeyi tavsiye buyurdu.[2]

* İbadetlerimizden farz olanların yanı sıra nafile olanlarına da dikkat edip yapmamız gerektiğini pek çok hadislerinde beyan eden efendimiz burada da üç nafileyi tavsiye ediyor. 


Her Kameri ayında 13-14-15 inde (1259-1260 hadislerde gelecek) üç günlük oruçla; gündüz nafilelerinden kuşluk ve gece nafilelerinden vitr olmuş oluyor. [3]

sadakat.net/riyazus-salihin-206) Kuşluk Namazının Fazileti (Kuşluk Namazının Fazileti, En Azının, En Çoğunun Ve Yeteri Kadarının Kaç Rek`at Olduğu Ve Devamlı Kılınması)


[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 336.
[2] Buhârî, Teheccüd 33, Savm 60; Müslim, Müsâfirîn 85, 86. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 7; Nesâî, Sıyâm 81; Kıyâmü’l–leyl 28.1259 da tekrar gelecek.
[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 336.


"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"



Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR      

16 Mayıs 2015 Cumartesi

*** SEYYİDUL İSTİĞFAR DUASI

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim


Seyyidul istiğfar duası, bir müslümanın Allah-ü Teala'dan günahlarının affını dilemek için yapabileceği en büyük duadır. Peygamber Efendimizden (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)gelmiş olduğunu kesin olarak bildiğimiz bu istiğfarı hissederek okumamız gerekir.

Bu istiğfarı büyük yapan içindeki cümlelerin kafiyesi veya büyüklüğü değil kul ile Allah (Celle celaluhu) arasındaki kulluk ve ilahlık bağının kuruluşudur. Kul, "Senden başka İlahım olamaz benim;kırdım, döktüm ama kapına geldim" şuurunu yakaladığı anda iletişim kuruldu demektir. Ondan sonra kul, "beni mağfiret buyur" dedi mi; kapılar açılır.

"Allahım, Sen benim sahibimsin. Ne günah işlersem işleyeyim, döneceğim kapı Senin kapındır." 

Büyük olan bu itiraftır. Eğer bu istiğfar bir cümlede özetlenirse o da "Ente Rabbi" (Sen benim Rabbimsin)dir.

"Rabbi!" (Ey Rabbim!) dedin mi şifre açılıyor zaten.

"Suçumu itiraf ediyorum,gücümün yetmediği noktalarda ayağım kaydı,Senden başka sığınacak kimsem de yok.Geldim Ya Rabbi!Senden başkası mağfiret edemez beni; ancak Sen edersin."

Bu mübarek istiğfar bu duygu ve hassasiyetle söylenirse kalbimizi etkileyecektir.Akşam ve sabah ve bir günah işlediğimizde  bu istiğfarı okuduğumuz zaman  onun bereketini mutlaka en kısa zamanda göreceğiz inşallah.Peygamberime (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)bu konuda itimat ediyorum çünkü     
 "kul bir günah işler sonra melekler istiğfar etti diye o günahını siler.

Şeddâd İbni Evs (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.), Seyyidu’l-istiğfarın; “duaların efendisi, istiğfârın en üstünü” olduğunu; bu itibarla, her kim bu duayı, sevabına ve faziletine bütün kalbiyle inanarak gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse cennetlik olacağını, yine her kim, sevabına ve faziletine gönülden inanarak gece okur da sabah olmadan ölürse yine cennetlik olacağını ifade buyurmuşlardır.
Seyyidul istiğfar duası
Seyyidul istiğfar duası

“Allâhümme ente Rabbî, lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene ‘abdüke ve ene alâ ahdike ve va‘dike m’esteta’tü.Eûzü bike min şerri mâ sana‘tü, ebûü leke bi-ni‘metike ‘aleyye ve ebûü leke bi-zenbî, fağfir lî fe-innehû lâ yağfirüzzünûbe illâ ente.”

“Allah’ım! Sen benim Rabbimsin! Beni sen yarattın. Ben senin kulunum; gücüm yettiğince ezelde sana verdiğim sözümde ve vaadimde durmaktayım.Yaptığım kötülüklerin ve işlediğim kusurların şerrinden sana sığınırım. Bana lütfettiğin, üzerimdeki nimetlerini yüce huzurunda minnetle anıp, itiraf ederim. Aynı şekilde günahımı da itiraf ederim. Beni bağışla; çünkü senden başka hiçbir kimse günahları affedip bağışlayamaz.”

(Buhârî, De’avât, 2, 15; Ebû Davud, Edep, 101; Tirmizî, De’avât, 15; Nesâî, İstiâze, 57; İbn Mâce, Dua,14 )

Nurettin Yıldız'ın bir videosundan alıntıdır.


"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR      

***TEVBENİZİ YAPTINIZ MI?

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim


Mânevî değeri yüksek olan Recep ayındayız ,mağfiret ayı...Elimizi açsak, gönlümüzü açsak, günahlarımızdan pişmanlık duysak, Rabbimiz bizi İnşallah bağışlayacak! Makbul bir tövbe arıyorum diye bir takım şart ve kurallarda boğulmaya gerek yok. Eğer kalbimizde günahtan dolayı hüzün oluşmuşsa, üzüntü hissediyorsak, pişmanlık duygusu gözlerimizi karartmaya ve yaşartmaya başlamışsa, biz makbul bir tövbe için gerekli adımı zaten atmışız demektir. Geriye tövbemizi tamamlamak kalıyor.

Tövbemizi tamamlamak için:

1- Günahımıza gerçekten pişman olmalıyız,

2- Elimizden geldiğince tövbemize bağlı yaşamalıyız,

3- -Eğer yapmıyorsak farz ibadetlere derhal başlamalıyız ve mümkün mertebe farzlarda eksik bırakmamalıyız,

4- Üzerimizde kul hakkı varsa ödemeli ve helâlleşmeliyiz,

5- - Allah korkusu olan kimselerle oturup kalkmalıyız.

6- Allah korkusu olmayan kimselerle düşüp kalkmaktan sakınmalıyız. Bu davranışları başardığımız gün, tövbemizin makbul sayıldığını ve Allah tarafından kabul edildiğini varsayabiliriz. Artık makbul sayılmanın da şükrünü eda niyetiyle, mümkün mertebe takva içinde yaşamaya devam ederiz.

Receb ayı günahların affedildiği aydır. Şu şekilde dua edebiliriz:

"Allah'ım! Tevbe edip sonra tekrar işlediğim günahlardan dolayı sana istiğfar ediyorum. Söz verip sonra yapmadığım işlerden dolayı sa­na istiğfar ediyorum. Yalnızca senin için yapılması gerekti­ği halde riya ve şirk kattığım amellerden dolayı sana istiğ­far ediyorum. Bana iyilik yapmak için verdiğin halde, kö­tülüklerde kullandığım nimetlerden dolayı sana istiğfar ediyorum. Ey gizli ve açık her şeyi bilen Allah'ım! Gece ka­ranlığında veya gündüz ışığında, halk arasında veya yal­nızken işlediğim günahlardan sana istiğfar ediyorum."

“Estağfirullâhe'l-Azîme'llezî la ilahe illâ hû el-Hay-yü'l-Kayyûmu ve etûbü ileyh. Tevbete abdin zâlimin li-nefsihî lâ-yemlikü li-nefsihî mevten velâ hayâten velâ nüşûrâ.”

Mânâsı: “Hayat sahibi olan, her şeyi idare edip ayakta tutan, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah'tan mağfiret dilerim. Kendi nefsine zulmetmiş kulun tevbesi gibi Ona tevbe ederim. Öyle bir kul ki, kendi nefsi adına ne ölüme, ne hayata ve ne de tekrar dirilmeye sahip değildir.”

Ka’b bin Malik (ra) ile birlikte üç sahabî Tebük seferi ile ilgili Peygamber Efendimizin (asm) çağrısına her nasılsa zamanında katılmamışlar, geri kalmışlardı. Daha sonra arkadan orduya yetişmekte de geç kaldılar ve nihayet kadın, çoluk, çocuk, yaşlı ve birkaç münafıkla birlikte Medine’de kalıverdiler.

Sefer dönüşünde Peygamber Efendimiz (asm), özrü olmadığı halde Tebük seferine katılmayan Ka’b bin Malik’i (ra) affetmedi; onu Allah’a havale etti ve Allah’tan bir hüküm gelinceye kadar Müslümanların onunla konuşmasını yasakladı.

Peygamber Efendimizin (asm) bu şiddetli kararı, Kâ’b bin Malik’i (ra) çok derin üzüntüye ve gözyaşlarına boğdu. Dünyası başına yıkıldı. Ağlayarak ve Allah’tan af umarak tövbe etmeye başladı.

Fakat günler geçiyor, Allah’tan bir haber ve hüküm gelmiyordu. Allah’ın hükmü geciktikçe de, her geçen gün dehşetli bir kâbusa, her geçen dakika dayanılmaz bir ıztıraba dönüşüyordu. Gözyaşları sel olup aktı.

Elli gün böyle gözyaşlarıyla, pişmanlıkla ve tövbe ile geçti.

Nihayet ellinci gün, sabah namazından sonra o ebedî müjde geldi.

Kâ’b bin Malik’i (ra) dinleyelim:

“İşte tam bu sırada Seli’ Dağı üzerinden birisinin, en yüksek sesiyle:

“Ya Kâ’b bin Malik! Müjde!” diye olanca kuvvetiyle bağırdığını işittim. Hemen secdeye kapandım.

“Meğer ellinci günün sabah namazından sonra Resûlullah (asm), Allah’ın bizim tövbemizi kabul ettiğini ilân etmiş de halk bize müjdelemeye koşmuş! Arkadaşlarım tarafına da bir takım müjdeciler gitmişler. Bana da müjdelemek için Zübeyir bin Avvâm kısrağını sürmüş. Eslem kabilesinden bir koşucu olan Hamza bin Amr da koşup Seli’ Dağının üstüne çıkmış ve bunun sesi bana kısraktan daha çabuk gelmişti.

“Müjdeci bana gelince, üzerimdeki iki elbisemi çıkarıp müjdelik olarak ona giydirdim! Vallahi o gün, bundan başka elbisem yoktu! Kendim Ebu Katâde’den emanet iki elbise aldım ve giydim. Hemen Resûlullah’a (asm) koştum.

“Halk bölük bölük beni karşılıyorlar, tövbemin kabulünü tebrik ediyorlardı. Bana:

“Allah’ın tövbeni kabulünü tebrik ederiz!” diyorlardı. “Mescide girdim. Resûlullah (asm) mescitte oturuyordu. Etrafında halk yer almıştı. Talha bin Übeydullah (ra) ayağa kalktı, koşarak geldi, benimle musâfaha yaptı ve beni tebrik etti.

“Resulullah’a (asm) selâm verdim. Resulullah’ın (asm) mübarek yüzü sevincinden parlıyordu. Bana:

“Annenin seni doğurduğu günden beri geçen günlerin en hayırlısı olan bir günün hayır ve saadeti ile sana müjdeler olsun!” buyurdu. Ben:

“Ya Resulallah! Bu müjde senin tarafından mı? Allah tarafından mı?” dedim.

Resul-i Kibriya Efendimiz (asm):

“Hayır! Doğrudan doğruya Allah tarafından!” buyurdu. “Resûlullah (asm) sevindiği zaman mübarek yüzü bir ay parçası gibi parlardı. Biz de onun (asm) bu sevimli simasından, sevinçli bir vahiy geldiğini anlardık. Resulullah’a (asm):

“Ya Resulallah! Allah’a ve Resûlüne teslim edilmiş halis bir sadaka olmak üzere, tövbemin kabulü karşılığında bir şükür ve teşekkür olarak, malımın tamamından sıyrılıp çıkacağım!” dedim.

Resûlullah (asm): “Malının bir kısmını kendine koy! Bu senin için daha hayırlıdır” buyurdu. Ben de:

“Şu Hayber’deki hissemi alıkoyayım. Ya Resûlallah! Allah beni bu badireden ancak doğruluğumla kurtardı. Hayatta kaldıkça doğru söylemek de tövbemin tamamıdır!” dedim.


"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

12 Mayıs 2015 Salı

Devir ve ıskatın dinimizde yeri var mıdır?


Iskat, kişinin sağlığında çeşitli sebeplerle eda edemediği namaz, oruç, kurban, adak, keffâret... gibi dinî mükellefiyetlerinin, ölümünden sonra fidye ödenerek düşürülmesi, böylece o kişinin bu tür borçlarından kurtulması anlamını taşır. Kur’an-ı Kerim’de, “Oruca gücü yetmeyenler bir yoksul doyumu fidye öder.” (Bakara, 2/184) buyurulmaktadır. Bu âyete göre, oruca dayanamayan veya mazeretleri sebebiyle Ramazan’da ve diğer zamanlarda oruç tutmaktan aciz kimselerin, her bir oruç günü için fidye ödemeleri gerekir. Fakihlerin çoğunluğu, bu âyet-i celiledeki oruç yerine fidye ödenmesi hükmüne illet olan vasfın “acz” olduğuna hükmederek, mazeretli veya mazeretsiz oruç tutmamış ve kaza etmeden vefat etmiş olan kimselerin oruç borçları için de fidye ödeneceğini, hatta bu kimselerin bu konuda vasiyette bulunmaları gerektiğini ifade etmişlerdir. Oruç tutmaktan aciz olma yönüyle ölen kişinin durumu mazeret sebebiyle oruç tutamayan kimselerin durumuna kıyas edilebilir. Ölenin bu konuda vasiyeti varsa, bu kıyas hükmü daha da kuvvet kazanmış olur. Vasiyet yoksa mirasçılar bunu yapmaya mecbur değildir. Ölen kişi miras bırakmamışsa veya bıraktığı mal yetmezse kendi mallarından teberru olarak da verebilirler. Oruç için bu şekilde yapılacak ıskat, dinî hükümlere uygundur.
Namazların ıskatına gelince; bir kişinin namaz borçlarının fidye ile ödenebileceğine dair Kur’an ve sünnette ne bir delil ne bir işaret vardır. Bu itibarla fidye ile namaz borçlarının düşeceği söylenemez. Ancak ihtiyaç sahiplerine yapılacak yardımlar ölü adına yapılmış sadaka gibi olacağından günahların bağışlanmasına ve Allah’ın affının tecellisine vesile olacağı umulur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Şüphesiz, iyilikler kötülükleri giderir.” (Hûd, 11/114) buyurulmuştur. Ancak, belli bir miktar paranın fakire verilmesi ve onun da güya hamiyetli davranarak aldığı parayı veren kişiye hibe etmesi ve ödenmesi gereken meblağ tamamlanıncaya kadar bu kabul ve hibe işinin tekrar ettirilmesi demek olan “devir” uygulamasının aklî ve naklî hiçbir mesnedi yoktur.
Sonuç olarak, imkânlar dâhilinde fakirlere sadaka vermek, hayır işleri yaptırmak, hayır kurumlarına yardımda bulunmak geride kalanların ölüler için yapabilecekleri en uygun davranıştır. Fakat ölenin varisleri arasında fakirler, yetimler, ihtiyaç sahipleri, eş ve çocukların bulunması hâlinde (ölenin vasiyeti dışında) bunların mallarından ıskat, tasadduk ve devir yapılarak mağdur edilmeleri asla caiz değildir (İbn Nüceym, el-Bahr, IV, 117; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 532-534).
Şâfiî mezhebindeki ağırlıklı görüş, namaz veya adanmış itikâf borcuyla ölen kimsenin yakınlarının ölen adına bu ibadetleri ifa etmesinin de fidye vererek bu borçları düşürmesinin de caiz olmadığı yönündedir (Nevevî, el-Mecmû’, VI, 372).

11 Mayıs 2015 Pazartesi

472.SÜNNETE UYGUN İBADET-4- Öğle Namazının Sünneti

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

Bu bölümdeki altı hadis-i şeriften, Rasulullah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)in öğlenin farzından önce ve sonra ikişer rekat sünnet kıldığını bazen farzdan önce dört rekat kıldığını, öğlenin farzından önce ve sonra dörder rekat sünnet kılana cehennemin haram olacağını, farzdan önce kılamadığı dört rekat sünneti farzdan sonra kıldığını öğreniyoruz. [1]

1115. İbni Ömer radıyallâhu anhümâ şöyle dedi:

"Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber öğle namazının farzından önce iki, farzından sonra da iki rek`at namaz kıldım."[2]

1116. Âişe radıyallâhu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm öğle namazının farzından önce dört rek`at namaz kılmayı hiç ihmal etmezdi.[3]

1117. Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

"Peygamber aleyhisselâm öğle namazının farzından önce benim evimde dört rek`at namaz kılar, sonra mescide çıkıp halka öğle namazının farzını kıldırırdı. Daha sonra eve gelerek iki rek`at namaz kılardı. Cemaate akşam namazını kıldırdıktan sonra evime gelerek iki rek`at sünnet kılardı. Yatsı namazının farzını kıldırdıktan sonra yine evime gelerek iki rek`at sünnet kılardı."[4]

1118. Ümmü Habîbe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse öğle namazının farzından önce dört, farzından sonra da dört rek`at sünneti devamlı olarak kılarsa, Allah Teâlâ onu cehenneme haram kılar.”[5]


1119. Abdullah İbni’s–Sâib radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zeval vaktinden sonra ve öğle namazının farzından önce dört rek`at sünnet kılar ve şöyle buyururdu:

“Bu vakit, gök kapılarının açıldığı bir zamandır. O saatte iyi bir amelimin Allah’ın huzuruna çıkmasını isterim.”[6]


1120. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öğle namazının farzından önce dört rek`at sünnet kılamadığı zaman, onu farzdan sonra kılardı.[7]


sadakat.net/riyazus-salihin 199) Öğle Namazının Sünneti

[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 331.
[2] Buhârî, Teheccüd 29, 34; Müslim, Müsâfirîn 104. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 189, 199, 205; Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 66; İbni Mâce, İkâmet 100.
[3] Buhârî, Teheccüd 34. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 1; Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 56.
Benzeri 1100 de geçmişti.
[4] Müslim, Müsâfirîn 105. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 1.
[5] Ebû Dâvûd, Tatavvu 7; Tirmizî, Salât 200. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l–leyl 67; İbni Mâce, İkâmet 108.
[6] Tirmizî, Vitir 16. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâmet 105.
[7] Tirmizî, Salât 200. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâmet 106.

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR      

8 Mayıs 2015 Cuma

*** YILDIZ FALI VE TEVHİD İNANCI

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”
Bismillahirrahmanirrahim


Hayatımız üzerinde Allah’tan cc başka bir tesir sebebi aramak boşunadır.Gaybı Allah’tan başka bilen olmadığı gibi O’nun kullarını yaratırken verdiği karakter ve diğer özellikleri de yıldızlardan gelen ışınlara bağlamak da yanlıştır.Dünyada birbirinin eşi olan iki insan yoktur. Aynı gün, aynı saat ve aynı anneden doğan eş yumurta ikizleri bile çok farklı karakterlere sahiptirler. Genetik yapı da dahil bir çok sebep var. İnsana gerçek manada karakter ve hissi özelliklerini veren varlık ruhtur. Ruhlarımız ise yıldızlardan ÖNCE yaratılmıştır. Semada gördüğümüz harkulade düzen Yaratıcısını göstermenin yanında bazı olaylara gerçekten işaret ediyor elbette fakat bu bizim maddi ve manevi özelliklerimizin kaynağı değil ama olsa olsa göstergesidir.

Kişinin karakter yapısını doğrudan Allah’a cc vermek gibi bir tevhid inancı dururken bu yapıyı Allah’ın cc elinden alıp yıldızların bir takım hareketleriyle ilişkilendirilecek biçimde doğum tarihlerine vermek tevhid inancıyla bağdaşmaz.


Tevhid inancına göre kişiyi karakteriyle yaratan Allah-u Teala'dır, terbiye edici de O’dur.


Allah cc kullarını doğrudan terbiye ettiği gibi din göndererek kullarının iradesine kapı açmak suretiyle de terbiye eder.


 Oysa yıldız falında doğum tarihine göre kişiye sabitlenen karakter eğitilir olmaktan uzaktır. 


Kişiye doğum tarihine göre bir karakter biçeceksiniz ve onu bu biçilmiş karaktere göre yargılayacaksınız ve ona buna göre davranacaksınız.!?


Taberi tefsirinden Mülk suresi 5. ayetinin tefsirinde:

5- "Biz dünya semasını, lamba gibi parlayan yıldızlarla donattık. On­larla şeytanların taşlanmasını sağladık. Âhirette de biz, şeytanlara, alev alev yanan bir azap hazırladık."
Katade bu âyetin izahında diyor ki: "Allah teala bu yıldızıları üç şey için yaratmıştır. Bunları, göklerin süsü olmaları için, şeytanları taşlamak için ve kendileriyle yol bulmak için yaratmıştır. Kim bunlar hakkında bundan başka bir yoruma gidecek olursa o sadece kendi şahsi görüşünü ileri sürmüş olur. Bu ba­kımdan başarısızlığa uğrar ve bilmediği bir şey hakkında kendisini zorlamış olur.

Allah teala, âyet-i kerimenin sonunda, dünyada yıldızlarla taşlanan şey­tanların, âhirette de alev alev yanan cehennem azabına konulacaklarını beyan et­miştir.

Göklerde yıldızların yaratılış hikmetini belirten başka âyetlerde de şöyle duyurulmaktadır: "Şüphesiz biz, dünya göğünü bir zinet olan yıldızlarla süsle­dik." "Biz o göğü her isyankâr şeytandan koruduk." "Böylece onlar, o yüce top­luluğu dinleyemezler. Kovulmak için her taraftan kendilerine ateş atılır. Kıya­met gününde de onlar için devamlı bir azap vardır." "Ancak o yüce topluluktan-bir söz kapanların da peşine, herşeyi delip geçen bir alev takılır."
(Nisa Suesi, 4/6-10) Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 8/369. - 

Rezin’in naklettiği bir hadisi şerif de şöyledir: 

İbnu Abbâs (r.a) anlatıyor: 

“Rasülullah (s.a.v) buyurdular ki:

“Kim, Allah'ın zikrettiğinin gayrisi için yıldızlar ilminden bir bab iktibas ederse, sihirden bir şube iktibas etmiş olur. Müneccim kâhindir; kâhin de sihirbazdır, sihirbaz da kâfirdir.”

Bir diğer rivayette ise hadis şöyle gelmiştir:

“Kim yıldızlarla ilgili bir ilim iktibas etmişse sihirden bir şube iktibas etmiş demektir. (Yıldız ilmi) arttıkça (sihir ilmi de) artar.”(
Ebu Dâvud, Tıbb 22, (3905).)

Hadiste geçen “Allah’ın zikrettiğinden başkası.” tabiri, Kur’an-ı Kerim’de geçtiği şekliyle, yıldızların Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren birer delil olması, semamızı süsleyen birer avize ve takvim belirleyici özellikleri ve şeytanları taşlamaya yarayan kısmıyla, gökyüzü sakinlerin meskenleri şeklindeki bilgilerdir. Bunları fal bakmak, insanların kaderine hükmeden, hareketleriyle yağmur, kar vs. yağdıran güçler olarak görmek ve büyü ve falcılığa alet etmek, burçlar ilmiyle, yıldızname ile ilgisini kurup, insan kaderine hükmettiklerini düşünmek ve öyle inanmak küfür olarak nitelendirilmektedir. Çünkü insanlara ve tabiata hükmeden yegane güç ve kuvvet, kainatta kendinden başka güç, kuvvet ve kudret sahibi olmayan Allah’ın gücü ve kuvveti, Onun iradesi ve kudretidir. O dilemedikçe hiçbir şey olmaz.(
Karş.: Haşr, 59/23-24; Saf, 61/1; Münafikun, 63/8; Teğabün, 64/18; Mülk, 67/2.)
haznevi.net/Taberi tefsiri ve hadisler.com'dan faydalanılmıştır.

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR